TYT Türkçe Deneme Sınavı – 32


TYT TÜRKÇE DENEME SINAVI – 32

 1. Sanatçı yüzyıllardır yazılan değerli şiirleri özgün bir ça­lışma özelliği gösteren bu antolojide bir araya getirdi. Kitap yazın dünyasında ilgiyle karşılandı. Pek çok şiir ve şair gün yüzüne çıktı, dergilerde bu şairlerle ilgili onlarca yazı tekrar kaleme alındı. Sanatçı bu çalışma­sıyla zamanın tozlu örtüsünü kaldırarak şairlere ve on­ların şiirlerine ilk günkü parlaklığını vermiş oldu.

Bu parçada altı çizili bölümle anlatılmak istenen aşağıdakilerden hangisi olamaz?

A) Zamanla gündemden düşen yetkin şiirleri yeniden gündeme getirmek

B)  Unutulan edebi değerlere tekrar eski canlılığını ka­zandırmak

C)  Sıradan şairlere kimsenin vermediği değeri vermek

D)  Değerli sanat ürünlerini yeni kuşaklara duyurmak

E) Gerçek yazınsal ürünleri zamanın yok ediciliği kar­şısında yaşar kılmak

 

2. Toplum olarak olumlu eleştirileri güzel sözlerle süsle­meyi bilmediğimiz gibi olumsuz eleştirilerimizin dozu­nu ayarlamayı da bilmiyoruz. Yani —-. Bu durum ilişki içinde olduğumuz insanları yaraladığı gibi bizi onlar­dan uzaklaştırıyor.

Bu parçada boş bırakılan yere düşüncenin akışına göre aşağıdaki deyimlerden hangisi getirilmelidir?

A)  birbirimize tavır alıyoruz

B)  gözümüzde şimşekler çakıyor

C)  işin içinden çıkamıyoruz

D)  kantarın topuzunu kaçırıyoruz

E)  dört yanımız deniz kesiliyor

 

3.             I.Karikatürde güldürme eylemi beraberinde düşün­sel derinliği de getirmelidir.

II. Gerçek karikatür, salt mizaha yaslanarak günlük yaşamın telaşından bunalan insanları eğlendirme­yi amaç edinir.

III.Üstün bir karikatürü amacına uygun bir biçimde anlayabilmek, ince bir mizah anlayışı ve önemli bir düşünsel yeteneğe sahip olmayı gerektirir.

IV.Bir karikatürist, okurlarını eğlendirirken toplumsal gerçekler ve içinde yaşanılan çağla ilgili düşün­dürmeyi de ihmal etmemelidir.

V.Karikatürist çizdiği karikatürde gerçekleri abarta­rak ve düzeysizleştirerek bir yere varamayacağını bilmelidir.

Yukarıda numaralanmış cümlelerin hangileri birbi­riyle anlamca en yakındır?

A) I. ve II.                               B) I. ve IV.                  

C) III. ve IV.                            D) III. ve V             

E) IV. ve V.

 

4.     Aşağıdakilerin hangisinde altı çizili söz, cümleye ayraç içindeki anlamı katmamıştır?

A)Onun insanlara tepeden bakmayan, sevecen biri olduğunu herkes biliyor (küçümsememek).

B) Yaptığım bu antoloji çalışmasıyla yazın dünyasında izi kaybolan yapıtları ve yazarları, tekrar öne çıkar­mayı amaçladım (unutulmak, etkinliğini yitirmek).

C) Yıllardır deneme ve makale kaleme alan sanatçı bir an bile kendi çizgisinden sapmadı (görüşlerinden vazgeçmemek, kararlı davranmak).

D)Bu dergi etrafında toplanan genç sanatçılar ortak bir sesin bayraktarlığını yapmış, yazın dünyasında önemli bir etki oluşturmuşlardı (tek bir görüşte bir­leşmek).

E)  Anlatımsal açıdan yetkin bulmadığım bu deneme ki­tabında yazar, düşünsel açıdan sığ sularda dolaş­mış (savunulagelen görüşlere yer vermek).

 

5. — Yıllarca düzyazı türündeki eserlerde de yapıldı böy­lesi çalışmalar. Bazen politik bazen kültürel yaklaşım­larla Refik Halit, Halit Ziya ve daha nice yazarın eseri, dili eski, yeni kuşaklar kolay okuyup anlasınlar diye sadeleştirildi. Şimdi de Ahmet Haşim’in şiirleri sadeleştirilmeye başlandı. Bu, şaire yapılan bir büyük hak­sızlık değil mi? Sanatçının tasarruf hakkına müdahale değil mi? Şiirlerin orijinallik hakkı her şekilde korunma­lı. Şiir elbette anlamak için de okunur. Fakat ‘duyma­yı’, özellikle duymayı öne çıkarmış, bu konuda ısrarcı olmuş bir şairin şiirlerini, ona inat yaparcasına anlam adına başka biçimlere uğratmak kolay kabul edilebilir bir adım değil.

Bu parçanın başına düşüncenin akışına göre aşağıdakilerden hangisi getirilmelidir?

A)Günümüz yazın dünyasında geçmişte yazılan şiir­lerin dilini sadeleştirme modası aldı başını gidiyor.

B)Bir yapıtı kaleme almakla o yapıtı değerlendirme­nin bambaşka eylemler olduğu unutuluyor.

C)Bir yapıtta ya da şiirde ne anlatıldığını ancak o eseri kaleme alan sanatçı gerçek bir biçimde ortaya ko­yabilir.

D)Bir yapıtın, dilde meydana gelen değişimlere göre yeniden ele alınması elbette yazınsal bir gerekliliktir.

E)Yayıncıların ya da yazarların geçmişte yazılan yapıt­ları çağa göre yeniden değerlendirmesi, edebiyatı­mız açısından bir zenginlik oluşturmaktadır.

 

6.      Cervantes, “Bir mermer parçası için heykeltıraş ne ise, insan için de eğitim odur.” diyor.

Cervantes, bu sözüyle aşağıdakilerden hangisini vurgulamak istemiştir?

A)  Eğitimin de heykel gibi bir sanat olarak algılanma­sı gerektiğini

B)  Gerçek bir sanatçının iyi bir eğitimci gibi hareket etmesi gerektiğini

C)  Eğitimin, insan kişiliğini önemli ölçüde biçimlendir­diğini

D)  İnsanı geliştiren bir eğitimin sanatla desteklenmesi gerektiğini

E)  Sanatın, insanın yaşama bakışını etkileyen bir uğ­raş olduğunu

 

7. Lise öğrenimini bitirip üniversite kapısına dikilen genç, ana dilini biliyor mu acaba? Yazık ki bu sorunun karşı­lığı olumlu değil. Araştırmacılar bu konuda okulların pek de yeterli eğitim vermediğini ortaya koymuştur. Üniver­site sınavlarını kazanan öğrencilerin arasında okudu­ğu bir Türkçe metni anlama oranı ancak % 60’tır. De­mek ki üniversite sınavını kazanan her 100 öğrenciden 40’ı lise düzeyinde bir metni anlama yeteneğinden yoksundur. Peki bu öğrencinin üniversitede başarılı ol­ması düşünülebilir mi? Elbette hayır. Çünkü okuduğu­nu anlamadan başarılı olma olanağı yoktur. Üstelik okuduğunu anlama yetmez, kişi okuduğu bir metni eleştirebilmen, değerlendirebilmen, kavramlarla ilgili ku­ralları ilişkilendirebilmelidir. Ne yazık ki üniversitede bu­nu yapanların oranı da % 40 düzeylerindedir. Öğrenci­ler genelde bu etkinliklerle ilgilenmiyorlar bile.

Bu parçadan aşağıdakilerden hangisi çıkarılamaz?

A)Okullarda verilen dil eğitimi, öğrencilerin okuma an­lama becerisi kazanmasında yetersiz kalmaktadır.

B) Öğrencilerin eleştirel düşünme becerisi istenen se­viyede değildir.

C) Öğrenciler dili geliştirici kitaplar yerine faydasız ve gereksiz bilgilerle dolu kitaptan okumaktadır.

D) Öğrencilerin çoğu, eleştirme ve değerlendirme et­kinliklerine ilgi göstermemektedir.

E) Okuduğunu anlama becerisi gelişmeyenlerin üni­versite eğitiminde başarılı olması mümkün değildir.

 

8. (I) Bir döneme üstelik insan dramlarıyla dolu bir döne­me tanıklık edecek yapıtlar vermeyi her romancı ister. (II) Ama bu dönem çok yakın bir dönemse daha yaşa­nan olayların dumanı üzerindeyse epey güçtür yaza­rın işi. (III) Bu olumsuz durum yazarın kaleme aldığı ya­pıta şüpheyle bakılmasına hatta önyargılı yorumlar ya­pılmasına neden olabilir. (IV) Bundan dolayıdır ki, bütün deneyim, bilgi ve görgüsüne rağmen Aragon bile o ün­lü nehir romanını tamamlayamadan bırakmak zorun­da kalmıştı. (V) Bir dergide çıkan yazısında yakın tarih­sel olayları yayınlamanın güçlüğünden söz ediyor, ya­pıtını bu yüzden yarım bıraktığını belirtiyordu.

Bu parçada düşüncenin akışına göre numaralan­mış yerlerden hangisine “Çünkü sıcak bir olay anla­tılırken gerçekçi yorumların, yerini duygusal yaklaşım­lara bırakma tehlikesi vardır.” cümlesinin getirilmesi uygundur?

A) I.            B) II.            C) III.            D) IV.            E) V.

 

9. Sanatçı Ataçla aynı eleştiri anlayışını paylaşmazdı. Ön yargıya kapılmadan bütün açıklığıyla belirtirdi düşün­celerini. Yazmaya başladığında kişisel duyguları, dost­lukları ya da yaşadığı kırgınlıkları bir kenara bırakır tüm gücünü ve dikkatini bir yapıtın gerçek değerini ortaya çıkarmak için kullanırdı. Onun gerekçesini belirtme­den hiçbir yapıt hakkında olumsuz konuştuğuna şahit olmadım. Bu da elbette her şeyden önce eleştiri uğra­şının hakkını verme, ele alınan yapıtı öncelikle yazın ve yazının temel aracı olan dil açısından değerlendirme kaygısından kaynaklanırdı.

Bu parçada, sözü edilen eleştirmenin hangi özelli­ği üzerinde durulmuştur?

A) Alçak gönüllü olma, her türlü eleştiriye sıcak bakma

B) Yazın dünyasına mesafeli yaklaşma, dostluk ve ar­kadaşlığa önem vermeme


C) Bakış açısını değiştirmeden bir düşünce doğrultu­sunda eleştiri yapma

D)  Eleştirilerinde nesnel olma, özel yaşamını yazarlı­ğından ayrı tutma

E) Düşünsel dürüstlükten ödün vermeme, eleştirileri­nin temeline kişiselliği oturtma

 

10. (I) Önümüzde yemyeşil çayırlarla kaplı, irili ufaklı on­larca tepe uzanıyor. (II) Kışın nasıl ki karın beyaz ren­gine bakınca bazı görüntüler ayırt edilemez, Karade­niz’de yeşile bakmak da aynı etkiyi yapıyor. (III) Göz­lerimiz her yeri yeşil görmeye başlıyor artık. (IV) Gü­neş tepelerin ardında kaybolurken derin bir sessizlik çöküyor ovaya. (V) Rüzgârın tatlı esintileri altında ça­dırlarımızı kurup manzaranın güzelliğine dalıyoruz.

Bu parçadaki numaralanmış cümlelerle ilgili olarak aşağıda verilenlerden hangisi yanlıştır?

A)  I. cümlede, betimleyici öğelere yer verilmiştir.

B)  II. cümlede, bir somutlamaya yer verilmiştir.

C)  III. cümlede, bir karşılaştırma yapılmıştır.

D)  IV. cümlede, mecaz anlamıyla kullanılan sözcükle­re yer verilmiştir.

E)  V. cümlede duyular arası bir aktarım söz konusudur.

   

11. Bunun en önemli nedeni öğretici metinlerin, doğallık­tan uzak ve cansız olmasıdır elbette. Çocuk şiir kitap­larının yeterince ilgi görmemesi sadece ülkemizde de­ğil, gelişmiş ülkelerde de söz konusu. Gerek dünya edebiyatında olsun gerekse de bizim edebiyatımızda sanatçılar, çocukların estetik yönden beklentileri olabi­leceğini dikkate almıyorlar, salt öğreticiliğe yaslanan metinlerin başarılı olamayacağını göz ardı ediyorlar. Dolayısıyla çocuklar için yazılan şiir kitaplarının ilgi görmemesi bu şartlarda doğal karşılanmalı.

Bu parça aşağıdaki sorulardan hangisine karşılık söylenmiş olabilir?

A)  Çocuk eğitiminde şiir kitaplarının yeri nedir sizce?

B)  Günümüzde çocukların şiire karşı ilgisiz olduğunu görüyoruz, bu konuda ne düşünüyorsunuz?

C)  Gerçek bir çocuk kitabında olması gereken nitelik­ler nelerdir?

D)  Şiirin belli düşüncelerin anlatılması için bir araç ola­rak kullanılması, eğitimde bir gereklilik mi?

E)  Şiirlerin çocukların gelişiminde önemli olduğu söy­leniyor, bunu nasıl değerlendiriyorsunuz?

 

12. Sanatçı, yaşamını gazetecilikten kazanan birinin iyi bir edebiyatçı da olabileceğinin örneğini veriyor bize. Öy­küde yeni olmasına karşın anlatım yeteneği, dili ve kurgusu ile usta işi öyküler kaleme almıştır. Sanatçı okuyucuyu şaşırtan ve beklentileri ters yüz eden bilmecemsi öyküleme anlatımını başarılı biçimde kullan­mış. Kişi ve mekân seçimlerinde romanlarda görmeye pek alışık olmadığımız hayatın gerçekçi, yalın ve sıra­dan yönlerini göstermekten çekinmemiş. Öyküde ge­çen mekânların, kişilerin hatta başkarakterin bile kişi­sel özelliklerinin ayrıntılı anlatımına yer vermemiş. Ya­zarın cinayet kurgulamasındaki mükemmel senaryo­su, gazetecilik deneyimlerindeki kazanımlarını nasıl ustaca kullandığını gösteriyor.

Bu parçada sözü edilen sanatçıyla ilgili aşağıdakilerden hangisine ulaşılamaz?

A)  Öykülerinin sürprizli anlatımlarının olduğuna

B)  Yetkin öyküler kaleme aldığına

C)  Yaşamını edebiyattan kazanmadığına

D)  Öykülerinin kurgusal yönden kimi eksiklerinin oldu­ğuna

E)  Başka yazarlarca anlatılmayan ayrıntılara değindi­ğine

 

13. (I) Öyküleriyle tanıdığımız sanatçının, izlenimlerinden yararlanarak samimi bir anlatımla yazdığı Saklıköy’ün Kuşçusu adlı ilk gençlik romanı yazın dünyasında be­ğeniyle karşılandı. (II) Sanatçının romanı sadece ilk­ gençlik romanı değil, doğal çevreye duyarlı olan ve dil zevki almak isteyen herkesin okuyabileceği başarılı bir roman. (III) Konusu ve anlatımı basit bir gençlik roma­nı seviyesine düşmekten alıkoyuyor onu. (IV) Sanatçı, insana dair her şeyi, özellikle insan-doğa ilişkisini du­yarlılıkla, incelikle aktarıyor. (V) Bunları aktarırken do­ğaya neler yaptığımızı, çevre bilincine sahip olmadığı­mızı ve tüketim kültürünün doğal dengeyi bozduğunu göstermek istiyor, hatta yapıtının temelini sanatçının bu düşünceleri oluşturuyor.

Bu parçada numaralanmış cümlelerden hangisin­de sanatçının yapıtını sosyal bir amaç doğrultu­sunda oluşturduğu belirtiliyor?

A) I.            B) II.            C) III.            D) IV.            E) V.

 

14. Babaannem, evimize girdiğinde gözlerindeki ışıltıyla hepimizi etkiler, bize küçük öyküler anlatır, sorduğu­muz sorulara sabırla karşılık verirdi.

Bu cümleyle ilgili olarak aşağıdakilerden hangisi söylenemez?

A)  Farklı türde adıllara yer verilmiştir.

B)  Sıfat-fiil kullanılmıştır.

C)  İlgece yer verilmiştir.

D)  İsim tamlaması yer almaktadır.

E)  Türemiş sözcüklere yer verilmiştir.

  

15.Doğu Anadolu gezilerinin önemli duraklarından biri                                

                                                     I                                II

Doğubeyazıt’tan başlıyor. İlçeye beş kilometre uzaklıktaki İshak Paşa

                                                       III

Sarayı’nı uzaktan görmek bile heyecan verici. Dağın yamacındaki

                      IV

yüksek bir tepeden yüzyıllardır ovayı izleyen bu saray, Osmanlı

     V                                                                        VI

dönemin de tam 99 yılda tamamlanmış.

Bu parçadaki numaralanmış sözcüklerden hangi­leri bir adı niteleme ya da belirtme göreviyle kulla­nılmamıştır?

A) I. ve III.                              B) I. ve VI.                             

C) II. ve IV.                             D) III. ve V                   

E) V. ve VI.

 

16. (I) Yapıtta, kendi yaşamının ayrıntılarına yer veriyor ya­zar. (II) Önce nerede doğduğunu, hangi şartlarda ço­cukluğunu geçirdiğini dile getiriyor. (III) Yapıtının anla­tımında doğal bir tavır sergiliyor. (IV) Yaşadığı acıları, sıkıntıları açıkça anlatıyor. (V) Üniversite yıllarını, ilko­kul öğretmenliği yaptığı yerleri, öğrencilerin aydın bir geleceğe ulaşması için yaptığı çalışmaları içtenlikle or­taya döküyor.

Bu parçadaki numaralanmış cümlelerle ilgili ola­rak aşağıda verilenlerden hangisi yanlıştır?

A)  I. cümle basit bir eylem cümlesidir.

B)  II. cümlede yan cümle belirtili nesne göreviyle kul­lanılmıştır.

C)  III. cümle, olumlu, kurallı bir cümledir.

D)  IV. cümlede, zarf tümleci cümlenin en önemli öğe­si durumundadır.

E)  V. cümlede, ara söz bir öğenin açıklayıcısı olarak kullanılmıştır.

 

17.    Bu bölgede, Akdeniz’in en büyük doğal servi ormanı yer alıyor.

                                                           I                                                 II

Nadir görülen yüzlerce bitki ve hayvan türü yaşıyor. Kuyucak Dağı’nın

                III

keskin vadileriyle çevrili Köprülü Kanyon’un etrafındaki ormanlık

                                   IV

tepeler man­zarası güzel parkurlarla dolu.

                       V

Bu parçadaki numaralanmış sözlerle ilgili aşağıda verilen açıklamalardan hangisi yanlıştır?

A)  I. sözcük, bir türemiş sıfattır.

B)  II. söz, bir birleşik eylemdir.

C)  III. sözcük eylemden eylem yapım eki almış bir zarftır.

D)  IV. sözcük türetilirken bir ses olayı meydana gel­miştir.

E)  V. söz, bir kurallı bileşik sıfattır.

 


18. (I) Rabelais, modern romanın ilk örneklerinden kabul edilen Gargantua adlı kitabında, Gargantua’nın yaşamı­nı karnaval havasında anlatırken ilginç bir roman gö­rüntüsü çiziyor. (II) Yapıt, 16. yüzyıl Fransa’sını tarihsel gerçeklere bağlı kalarak anlatıyor. (III) Rabelais, zaman zaman Gargantua’nın hikâyesinden uzaklaşıp okuyu­cuya sesleniyor ve açıklamalarda bulunuyor. (IV) Yeri geldiğinde başka bir kitaptaki bilgi yanlışlığına kızarak kendi fikrini okuyucuya kanıtladıktan sonra Gargan­tua’nın hayatını anlatmaya devam ediyor. (V) Okurken sık sık rastladığımız, nicelik belirtirken verdiği abartılı ve detaylı sayılarla ise zaten hümanist ve obur bir de­vi anlatarak yarattığı esprili üslubuna katkıda bulunuyor.

Bu parçadaki numaralanmış cümlelerin hangileri kanıtlanabilirlik açısından ötekilerden farklıdır?

A) I. ve II.                                               B) l. ve V.                  

C) III. ve IV.                            D) III. ve V.                

E) IV. ve V.

 

 

19.    Biz, bu kitabın, şiirseverleri hayal kırıklığına uğratma­yacağına inanıyoruz.

Bu cümlenin öğeleri, aşağıdakilerin hangisinde doğ­ru olarak verilmiştir?

A)  Özne – nesne – yüklem

B)  Nesne – dolaylı tümleç – yüklem

C)  Özne – dolaylı tümleç – yüklem

D)  Dolaylı tümleç – yüklem

E)  Özne – zarf tümleci – yüklem

 

20.   Aşağıdaki cümlelerin hangisinde bir anlatım bo­zukluğu vardır?

A)  Eve gelen konuklar, ev sahibinin yakın ilgisinden memnun kaldılar.

B)  Eşyaları yeni taşındığımız eve tamı tamına üç dört saat gibi kısa bir sürede taşıdık.

C)  Sabah spor yaptıktan sonra kahvaltı için bir kır lo­kantasına gittik.

D)  Akşam oldu mu çocuklar sokak aralarında futbol oynardı.

E)  Sobanın üstünde pişen kestanelerin güzel kokusu odaya yayılmıştı.

 

21. Özyaşamöyküsünün en belirleyici yönü, yazarı kendi dünyasıyla sınırlandırmış olmasıdır. Yazar bu sınırlar içinde kalır, başkalarını anlatma, tanık olduğu olayları öne çıkarma pek ilgilendirmez onu. Bunun yerine ken­di özel duygularını ön plana çıkarır. Kısacası kendi se­rüvenini kendi dile getirir ve bunu- dilim dilim çıkarır okurun karşısına. Yazarının, bir ansiklopedi yazıyor­muş gibi tek boyutlu cümleler kullandığı bu yazılarda anıdaki sıcaklığı ve öyküdeki kurgusallığı görmek müm­kün değildir.

Bu parçanın anlatımında aşağıdakilerden hangisi yoktur?

A) Çoğullaştırmalar                               B) Karşılaştırma

C) Devrik cümleler                                 D) Örnekler

E) Terimler

 

22. Kalenin kuzeyinde, kayalara oyulmuş, tamamen gizli kalmış fakat şimdi doğal yıkılmalar sonucu kısmen or­taya çıkmış, iki merdivenli yol bulunmaktadır.

Bu cümleyle ilgili olarak aşağıda verilenlerden han­gisi yanlıştır?

A)  “Kalenin kuzeyi” sözü belirtili ad tamlamasıdır.

B)  “fakat” sözcüğü, bağlaçtır.

C)  Sayı sıfatı kullanılmıştır.

D)  “şimdi” sözcüğü belirteçtir.

E)  Yüklemi yapısı yönüyle basittir.

 

23.   Aşağıdaki cümlelerin hangisinde bir noktalama yanlışı yapılmamıştır?

A) Gabriel Garcia Marquez’in öyküleri, romanları titiz­likle yayımlanıyor; bu dizinin ilk kitabı olan: “Yaprak Fırtınası” önemli bir konuya değiniyor.

B)  Balık tutmak için denize açılmaya hazırlanan seve­cen bir ihtiyar: “Hey genç adam! sen de bizimle ge­lir misin?” diye seslendi.

C)  Ünlü İtalyan ressam Leonardo da Vinci; “Çizdiğim her resim kendi yaşamıma sorduğum bir soruydu.” diyor.

D)  O da bizimle hafta sonu yapılacak pikniğe gelecek mi, bilmiyorum doğrusu.

E)  Ünlü sanatçı Picasso – Guernica – adlı yapıtında II. Dünya Savaş’ının yıkımlarını ve ispanya’daki çal­kantıları resmetmiş.

  

24.   Aşağıdaki cümlelerin hangisinde altı çizili sözcük­ler türü yönüyle birbirinden farklıdır?

A)  Bu işleri hemen bitirin, diyorlar ama ben bu kadar işi ancak bir günde yapabilirim.

B)  Arkadaşım dün Ankara’ya taşındı ve artık orada ya­şamını sürdürecek.

C)  Üniversite yıllarımda haftada iki kitap okuyordum hatta bazı haftalar üç kitap okuduğum bile oluyordu.

D)  Sınavlardan önce derslerinize daha çok çalışsaydınız eminim bu başarısız sonuçlar olmazdı.

E)  O, kendi üslubunun dışına asla çıkmayan son de­rece özgün bir müzisyen olarak tanınır.

 

25. (I) Kimi zaman yazınsal yapıtları bir kez okumakla ye­tinmeyip yeniden okuruz. (II) Elbette bu okumalar şiir için doğaldır ama öyküler ve romanlar kolay kolay ikin­ci kez okunmaz, (III) Yeniden okunan yazarın sevinci­ni anlayabiliyor musunuz, bir yazar için bundan daha büyük ödül düşünülebilir mi? (IV) Hele de söz konusu roman ya da öykü popülerse yeniden okunması pek düşünülemez; anlatılan hikâyeyi herkes anlıyorsa, ni­çin yeniden okunsun ki? (V) Oysa Faulkner’ın ‘Ses ve Öfke’sini ya da Vüs’at O. Bener’in ‘Buzul Çağının Virüsü’nü çeşitli zamanlarda yeniden yeniden okuyan her okur, önceki okumalarda göremediği ayrıntıları gör­menin yazınsal hazzını yaşayabilir.

Bu parçadaki numaralanmış cümlelerden hangisi düşüncenin akışını bozmaktadır?

A) I.            B) II.            C) III.            D) IV.            E) V.

 


26. (I) Bazı sözcükler, kavramlar var ki konuşurken, yazar­ken onları çok kullanırız. (II) Onların anlamlarını çok iyi bildiğimizi düşünürüz. (III) Ne var ki bir kitap okurken bu sözcük ve kavramların farklı anlamlarıyla karşılaşır, şaşırır ve yeni bir şey öğrenmenin hazzıyla mutlu olu­ruz. (IV) Kitaplar yeni kavramlar öğrettiği gibi yaşam­da fark edemediklerimizi de bize hissettirir. (V) Her gün yanından geçtiğimiz yaşam ayrıntılarını fark ettirir. (VI) Bu sefer de yaşamda yeni bir şeyler görmenin ve öğrenmenin hazzını yaşarız.

Bu parça iki paragrafa ayrılmak istense, ikinci pa­ragraf numaralanmış cümlelerin hangisiyle başlar?

A) II.            B) III.            C) IV.            D) V.           E) VI.

 

27. (I) Öğrencilik yıllarında başladığı yazarlığını başka hiç­bir işle paylaşmadı. (II) Edebiyatın birçok türünde yet­kin yapıtlar ortaya koydu, radyo ve sahne oyunlarını romanları, öykü, anı, deneme kitapları izledi. (III) Bu çalışmalarında hayatın değişim ve dönüşümlerinin, dil­deki yansımalarını dikkate alarak yazdı. (IV) Doğa, top­lum, zaman ilişkilerinin insanın iç dünyasındaki yansımalarıyla ilgili düşüncelerini ortaya koydu. (V) Deği­şimler karşısında edebiyatın yapısal durumu bakımın­dan da arayış içinde oldu, kendine özgü anlatım bi­çimleri geliştirdi.

Bir yazarın ele alındığı bu parçadaki numaralanmış cümlelerle ilgili olarak aşağıda verilenlerden han­gisi yanlıştır?

A)  I. cümlede, yaşamını yazarak kazandığından söz ediliyor.

B)  II. cümlede sanatçının yapıtlarıyla ilgili bir saptama yapılıyor.

C)  III. cümlede, yapıtlarında ortak konuları ele aldığın­dan söz ediliyor.

D) IV. cümlede, çeşitli kavramlarla ilgili yargılarda bu­lunduğu belirtiliyor.

E)  V. cümlede, yeniliklere açık bir sanatçı olduğu dile getiriliyor.

 

 28. Ülkemizde kitap, şiir, roman, deneme, öykü, söyleşi, üzerine yazılan çok sayıda eleştiri kitabı, edebiyatçılar tarafından kaleme alınmış ve alınmaktadır. Sinema, tiyat­ro, müzik, heykel ve resim gibi diğer sanat dallarında sıklıkla eleştirilerin yer almadığını, basılıp yayımlanma­dığını da görüyoruz. Dikkat edilirse, yüzlerce radyo ve TV kanalı ve yine yüzlerce ulusal ve yerel gazete, der­gi bulunan ülkemizde, doğruya ulaşmak için siyaset ve spor dışındaki konularda eleştirilerin yapılmadığını görürüz. Sanat, magazin, ekonomi, yayıncılık ve bü­tün konular üzerinde yapılacak eleştiriler, ülkemizdeki yanlışları ve eksikleri azaltarak yok edebilir. Yapılan doğruları ve güzellikleri de yüreklendirip çoğaltabilir.

Bu parçanın bütününde aşağıdakilerin hangisin­den söz edilmektedir?

A)  Ülkemizde yazınsal eleştirinin yetersiz olduğundan

B)  Eleştiri yazılarının belli bir derinlikten yoksun oldu­ğundan

C)  Eleştirmenlerin temelsiz eleştiri yapmalarından

D)  Yazın dışındaki alanlarla ilgili yeterli eleştirinin yazıl­madığından

E)  Eleştirmenlerin basit konulara yoğunlaşıp yazınsal yapıtları ihmal etmelerinden

 

29. İnsanın doğasında “kendini ifade etmek” gibi damar var. Bu ifade yollarından en geniş, en büyüleyici olanı sanırım yazmak… Her insan kendini ve kendi “hikaye­sini” anlatmak ister. Görmek ve görülmek, dinlemek ve dinlenmek ister. Yazıyla kurduğunuz dünya, hiçbir uğraş ile elde edilemeyecek bir doygunluk, bir mutlu­luk verir insana. Yazı ile elde edilecek “sosyal” fayda­ları hiç katmıyorum buna. Kim istemez kelimelerle sa­raylar ve hatta dünyalar kurmayı. Bir de eğer iyi bir okursanız ve iyi örneklerle karşılaşmışsanız, okuduğu­nuz bütün güzel şiirler, romanlar, öyküler ve deneme­ler sizdeki yazma duygusunu kışkırtır. “Sen de yaz.” der. Eh, dur durabilirsen artık bu arzunun önünde…

Bu parçada aşağıdakilerden hangisinin üzerinde durulmaktadır?

A) Yazmanın içten gelen ve okuyarak gelişen bir tutku olduğu ve insanlara çeşitli faydalar sağladığı

B)  Yazarlığın bir yetenek olmadığı, ancak çalışılarak geliştirilebileceği

C)  Yazmanın okumaktan her zaman daha fazla fayda sağladığı

D)  Yazmanın da diğer uğraşlar gibi başlı başına bir meslek olduğu

E)  Yazmanın insanı gerçek yaşamdan uzaklaştırarak düşsel bir yaşama taşıdığı

 

30.           I.  Burada şelalelerin şırıltısının yaprakların hışırtısına karıştığı şiirsel bir manzara vardı.

II.   Öyle kuru gürültüye pabuç bırakmayan, uyanık bi­riydi.

III.   Benimle alakalı ileri geri konuşması moralimi boz­muştu.

IV. Resimlerinde farklı kompozisyonlar deneyen sa­natçı, tuvaline kendi damgasını vurmayı başarıyor.

V.   Az önce sokaktan gelen bir fren sesiyle irkildim.

Yukarıda numaralanmış cümlelerle ilgili olarak aşağıdakilerden hangisi yanlıştır?

A)  I. cümlede, yansıma sözcükler kullanılmıştır.

B)  II. cümlede, “uyanık” sözcüğü mecaz anlamıyla kul­lanılmıştır.

C) III. cümlede, zıt anlamlı sözcüklerin oluşturduğu bir ikileme yer almaktadır.

D)  IV. cümlede, terim anlamlı sözcükler vardır.

E)  V. cümlede, bir dolaylamaya yer verilmiştir.

  

31. 1950 kuşağı yazarlarının en üretken isimlerinden biri olan sanatçının, yalın ama yoğun bir atmosfer içeren cümlelere sahip bir anlatımı var. Ölüm, düş, yabancı­laşma, var oluş gibi temalardan bir an olsun uzak dur­mayan yazar yapıtlarının merkezine bu konuları oturtuyor. Düş ile gerçek arasında gidip gelen neredeyse tek bir paragrafa kadar inen kısacık öyküler kaleme alıyor. Kitaplarına yazdığı ön sözlerde bile düş ve ger­çeğin arasındaki sınırı aşmamaya özen gösteren bir tavır içinde. İçerik yönünden el attığı yeni konular ka­dar her öyküde yeniden beliren özgün bir biçem kay­gısı görülüyor.

Bu parçada ele alınan sanatçıyla ilgili olarak aşağıdakilerin hangisinden söz edilmemiştir?

A)  Dönemindeki yazarlar arasındaki yerinden

B)  Az sözle çok şey anlatan bir söyleyişe sahip oldu­ğundan

C)  Öykülerinin yapısal özelliklerinden

D)  Öykülerini soyut konular üzerine temellendirdiğinden

E)  Öykülerinin arka planını yazılarında açıkladığından

 

32. —-. Bu yüzden ülkesinin, kültürünün yakın tarihine ve o tarihle bağlantılı olan, o tarihin tüm sonuçlarıyla bi­çimlenmiş bugüne yabancı olmuş bir sanat ve sanat­çı beni ilgilendirmiyor. Bencilce, sadece kendi duygu ve düşüncelerini anlatan, içinde yaşadığı kültürü dışla­yan, yalnızca kendi için var olmayı tek varlık gerekçe­si sayan bir sanatı, gerçek bir sanatsal tavır olarak görmüyorum. Bu düşüncelerim abartılı bulunabilir an­cak topluma ve kültüre olan bakışım beni böyle düşünmeye itiyor.

Bu parçanın başına düşüncenin akışına göre aşağıdakilerden hangisi getirilmelidir?

A)Bir yazar olarak bireysel temalardan uzak durmadı­ğımı belirtmeliyim


B)Bir sanatçıdan, ülkesine ya da içinde yetiştiği top­luma katkıda bulunmasını beklemek doğru değildir.

C)Bir sanatçı, sanatın gerektirdiği estetik sorumluluk­tan uzaklaşmamalı

D)Kültürünü ve yaşadığı toplumu dışlayarak sanat yapmak gerçek sanatçılıkla bağdaşmaz

E) Bir sanatçı ister toplumu isterse kendini anlatsın, okurları tarafından çokça okunuyorsa başarılı sayılır

 

33. (I) Tac Mahal, Babür imparatoru Şah Cihan tarafından yaptırılmış, dünyanın en güzel şaheserlerindendir. (II) Tac Mahal’in duvarlarına gömülü mücevherlerden gü­nün değişik saatlerinde farklı renkler, değişik görüntü­ler yansır. (III) Tac Mahal güneş ışınlarına bağlı olarak pembe sarı, açık leylak, krem rengine bürünmektedir. (IV) Romantik görünüşü ile herkesi büyüleyen, Doğu­lu Batılı birçok ünlü yazar ve şaire ilham kaynağı olan Tac Mahal, mehtaplı gecelerde bile aydan daha parlak görünür. (V) Her yıl milyonlarca turistin ziyaret ettiği ve dünya kültür mirası olarak görülen bu yapının orijinal özellikleri çok titiz bir biçimde muhafaza edilmektedir.

Tac Mahal’in ele alındığı bu parçada numaralan­mış cümlelerle ilgili olarak aşağıdakilerden hangi­si yanlıştır?

A)  I. cümlede, değeri karşılaştırmalı olarak ortaya ko­nuyor.

B)  II. cümlede, özellikleriyle ilgili bir bilgi ortaya konuyor.

C)  III. cümlede, benzetme yer alıyor.

D)  IV. cümlede, görüntüsünün sanatsal zevkler uyan­dırdığı söyleniyor.

E)  V. cümlede, kendine özgü özelliklerinin özenle ko­runduğu ortaya konuyor.

 

34. Sanat dünyamızda özellikle aynı alanda yapıt ortaya koyan sanatçılarda birbirini karalamak ve küçümse­mek şeklinde beliren bir kıskançlık görülüyor ne yazık ki. Gerçek sanatçı, başkalarını küçümseyerek sanatta yükselen hiç kimsenin olmadığını bilir. Başkasının ürün­lerini karalayarak, değersiz görerek kendi eserini de­ğerli kılmaz kişi. Bunlar başka bir ifadeyle ayak oyun­larıdır. Hiçbir dönemde bu oyunlarla sanatçı olunama­mış, kalınamamıştır bundan sonra da olunamayacağı çok açıktır,

Bu parçada olumsuz görülen durum aşağıdakilerin hangisinde belirtilmiştir?

A)  Sanat dünyasında, belli bir yetkinlikten uzak yapıt­ların kaleme alınması

B)  Yazarların sanatı geliştirecek yeni çalışmalar yap­maması

C)  Yazın dünyasında düzeysiz polemiklerin çoğalarak devam etmesi

D) Yazarların başkalarını kötüleyerek kendilerini öne çıkarmaya çalışmaları

E)  Yazarlarımızın çoğunun, her alanda yazmak gibi bir çaba içinde olmaları

 

35. Şiirle, şiir okuyarak edebiyata en zor yoldan adım attı­ğımı söyleyebilirim. Şiir bilebildiğim en zor ve en yoru­cu uğraştır. Hem iyi şiirin bulunması ve verimli biçim­de okunması zordur, hem de iyisini yazmak. Şiir siz­den bütün bir hayatınızı ister ve daha azıyla yetinmez. Şu an şiirle uğraşmama ve şiir kitabı yayımlatmama rağmen, düzyazının, romanın görece kolaylığına sığın­dığımı söylemeliyim. Elbette şiire dönebilirim. Gerçek­ten şiir üretmek istemek deliliktir aslında, kişinin kendi­sini Don Kişot gibi hissetmesidir.

Bu parçada aşağıdaki sorulardan hangisinin yanıtı yoktur?

A)  Şiir, romana göre yazılması daha zor bir tür müdür?

B)  Şiir yazmanın özveri gerektirdiğine katılıyor musu­nuz?

C)  Edebiyata şiir yazarak mı başladınız?

D)  Şiirlerinizde kendi yaşantınıza yer verdiğinizi söyle­yebilir miyiz?

E)  Romanda karar kılan birisi olarak tekrar şiir yazma­yı düşünür müsünüz?

 

36. Dilciler, “Türkçe soyutlama, imge gücü çok yüksek bir dildir.” der. Sanatsallığı ve şiire yatkınlığı da buradan gelir. Türkçenin gücünün farkında olan sanatçılarımız, mecazlara dayalı, ses ve imge zenginliğine sahip ya­pıtlar kaleme alır. Düz, yalınkat, amacı salt bir mesaj ta­şıyan basit cümlelerden arındırırlar yapıtlarını.

Aşağıdaki cümlelerin hangisi bu parçada sözü edi­len sanatçıların anlatımsal tutumuna örnek oluştur­maz?

A) Yüreğimde ve belleğimde bıraktığın izleri hemen­cecik silmem imkansız, benden uzaklaştıkça par­çalıyorsun kalbimi.

B)  İçimdeki yangın büyüdü, büyüdükçe bir kora dö­nüştü beni yakıp küle döndürdü.

C)  Yüzyılı aşkın yaşa sahip olan ağaçların bulunduğu köy meydanına vardığımda insanların bana yaban­cı biriymişim gibi baktıklarını gördüm.

D) Tadına doyamadığım güzellikleri cömertçe sunan Alaçatı’da doğanın bitmez tükenmez senfonisini huzurla dinledim.

E)  Zamanın tüketemediği güzelliklerle çevrili bu kasa­bada yaşam, son durağı olmayan bitimsiz bir yol gibi devam edip gidiyordu.

 

37. Oğuz Türklerine ait olup anlatıcıdan anlatıcıya aktarıla­rak gelişen Dede Korkut Hikâyeleri, ancak 15. yüzyıl­da yazıya geçirilmiştir. Türk edebiyatının zenginliğini daha da artırıp ona enginlik kazandıran bu hikâyeler, birçok yerli ve yabancı araştırmacının dikkatini çeke­rek çeşitli yönlerden incelenmiştir. Dede Korkut kitabı­nın en büyük özelliği, içindeki hikâyelerin geniş Türk kültürünün en karmaşık dönemine ait unsurlar bulun­durması ve bu dönemi aydınlatmasıdır.

Bu parçada Dede Korkut kitabıyla ilgili aşağıdakilerden hangisine değinilmemiştir?

A)  Edebiyatımızı geliştirdiğine

B)  Pek çok uzman tarafından üzerinde durulduğuna

C)  Türk kültür tarihine ışık tuttuğuna

D)  Sözlü edebiyat ürünü olduğuna

E)  Anlatımının yalın olduğuna

 

38. Sanatçı, ilk kitaplarında çöken ailelerin, yoksulluk ve yalnızlıkla boğuşan anne ve çocukların, yeni ortamlar­da bunalan ve yurt özlemi çeken göçmenlerin dramla­rına gerçekçi bir şekilde yaklaştı. Kişileri derinlemesi­ne inceledi ve anlatımını canlı tasvirlerle besledi. Öyküleriyle, ülkesinin ve insanlarının kırsal ve kentsel ya­şamını iç içe organik bir bütünlükle bir halı dokur gibi oluşturdu ve bu yapıtlarıyla edebiyatımıza yeni tatlar getirdi. Okurlar sıcak anlatımından, yakaladığı şaşırtıcı ayrıntılardan, insancıl bakış açısından çok etkilendi. Bir dönemin sıkıntılarını anlattığı ilk romanıyla 1975 Türk Dil Kurumu Roman Ödülünü kazandı. Öyküleri Fran­sızca, İspanyolca gibi birçok dile çevrildi.

Bu parçada ele alınan sanatçıyla ilgili aşağıdakilerin hangisinden söz edilmemiştir?

A) Yapıtlarının içten bir anlatımının olduğundan

B)  Yapıtlarının özgün yanları olduğundan

C)  Birbirinden farklı kesimleri birlikte anlattığından

D)  Önemli yabancı yapıtlarla yarışacak nitelikte oldu­ğundan


E)  Yapıtlarındaki kahramanları ayrıntılı bir biçimde an­lattığından

 

39.    Dereköy, geçmişte yaklaşık iki bin hanesiyle Türkiye’nin en büyük

                                                            I

köylerinden biriymiş. Günümüz de ise geçmişinin aksine son derece

                                                II

sakin bir yerleşim birimi.   Köyün  daracık  sokak  aralarında  gezinip

terk edilmiş kagir evleri incelemek, eskimiş fotoğraflara bakmak gibi

       III

nostaljik bir his uyandırıyor. Dere köy’de bulunan ve dev bir mağarayı

      IV

andıran çamaşırhanede delice akan çeşmeler taş öbekleri dolduruyor.

                         V

Bu parçadaki numaralanmış sözlerden hangisinin yazımı yanlıştır?

A) I.            B) II.            C) III.            D) IV.            E) V.

 

40. Her yazarın içinde birkaç ayrı “yazarlık biçimi”nin var ol­duğunu sanıyorum. Ama nihayetinde bunlardan biri öne çıkıyor. Başka alanlara dair özlemlerim zaman zaman depreşse de ben kendimi “öykücü” olarak tanımlıyorum ve öykünün gerekleri ne ise onu yapmaya çalışıyorum. —-. Bundan dolayı, dilde başka bir üslup tutturup gitme­yi, öyküye ihanet sayıyorum ben. Öyküyle, dille ve keli­melerle olan ilişkim, benim yaşama biçimimi ve duyarlık­larımı yansıtıyor.

Bu parçada boş bırakılan yere, düşüncenin akışına göre aşağıdakilerden hangisi getirilmelidir?

A)  Öykücü yanım, yazılarımda başka bir üsluba izin ver­miyor

B) Ancak zaman zaman başka türlerde de yazmam gerektiğini düşünmüyor değilim

C) Öykülerimde sürükleyici bir olay yerine yaşamın bel­li kesitlerini ele alıyorum

D) Öykü kaleme almak belli bir yazın disiplini ve dilsel yetkinlik gerektirir

E)  Kimi zaman öykünün doğasına aykırı davrandığımı da belirtmeliyim

CEVAPLAR

1 -C

9 – D

17 -C

25 -C

33 -C

2 – D

10 – C

18 – B

26 – C

34 – D

3 – B

11 – B

19 – C

27 – C

35 – D

4 – E

12 – D

20 – B

28 – D

36 -C

5 – A

13 – E

21 – D

29 -A

37 – E

6 -C

14 – D

22 – E

30 – E

38 – D

7 -C

15 – C

23 – D

31 – E

39 – B

8 – C

16 – E

24 – E

32 – D

40 – A