TYT Türkçe Deneme Sınavı – 9

TYT TÜRKÇE DENEMESİ-9

1. Birkaç yıl önce Türkçeye çevirip yayımladığım bir söyleşide rastladığım birkaç satır, bana ilk kez Heraklitos’un kapılarını açtı diyebilirim.
Bu cümlede altı çizili bölümle yazar, aşağıdakilerden hangisini anlatmak istemiştir?
A) Herakliotos’ta farklı bir yan bulduğunu
B) Herakliotos’u başka düşünürlerden üstün tuttuğunu
C) Herakliotos’a ilk kez ilgi duymaya başladığını
D) Herakliotos’un başka eserlerini de bildiğini
E) Herakliotos’a benzemeye çalıştığını

2. Haşim, özgünlüğün sözcülüğünü tek başına yapmış bu tutumuyla kuşağı içinde dikkati çekmiştir.
Bu cümleyle altı çizili bölümle Haşim’in hangi özelliği belirtilmek istenmiştir?
A) Şiirlerinde müziği öne çıkaran ilk şair oluşu
B) Alışılagelmiş şiir anlayışının dışında yazan tek şair oluşu
C) Şiir dışında düz yazı alanında da öncü bir yazar oluşu
D) Sembolist anlayışın ülkemizdeki en önemli temsilcisi oluşu
E) Kendi kuşağını derinden etkilemiş bir şair oluşu

3. (I) Başlıklı pelerin giyen adam, yirmi altı, yirmi yedi yaşlarında gösteriyordu. (II) Boyu ortadan biraz uzuncaydı. (III) Sapsarı gür saçları, açık sarı küçük bir sakalı vardı. (IV) Hep bir noktaya bakan iri mavi gözleri vardı. (V) Onun durgun bakışını fark edenler, bunun sara hastalığından ileri geldiğini anlarlardı.
Bu parçadaki numaralanmış cümlelerden hangisindeki altı çizili sözcük, mecaz anlamıyla kullanılmıştır?
A) I.         B) II.        C) III.       D) IV.      E) V.

4. Aşağıdaki cümlelerin hangisinde ikilemeyi oluşturan sözcüklerin her ikisi de tek başına kullanılabilir?
A) Üzerindeki eski püskü giysilerden yoksul biri olduğu anlaşılıyordu.
B) Eğri büğrü sokaklarıyla, tarihin derinliklerinden geldiği gibi, değişmeden kalabilmiş bir kasaba burası.
C) Arkadaşlarım, o zaman çıtı pıtı bir kızcağız olduğum için, beni küçük kardeşleri gibi severlerdi.
D) İyice yaşlanmış, artık eciş bücüş bir ihtiyara dönmüştü.
E) Bazıları doğru dürüst yazılmış bir romanımız yok derken, bazıları yazılanları göklere çıkarıyor.

5. (I) Bizim arkadaş kuş yetiştirme merakına tutuldu; odasının birisini kuşhane yapmış. (II) Zaten en sevimli taraflarından biri de kuş merakı bu şehrin. (III) Pazar günleri çarşıda kuş mezadı var, gittik birkaç kere, ben bayıldım. (IV) Kendisi, buranın yerlisi olmuş gibi; tanımadığı yok. (V) Bense bir sene oldu belki buraya geleli, duvara çakılı bir mıh gibi yapayalnızım, tanıdığım kimse yok…
Bu parçadaki numaralanmış cümlelerin hangisinde anlatıcının yorumuna yer verilmemiştir?
A) I.        B) II.       C) III.      D) IV.     E) V.

6. (I) Denemeci şair gibi, somut bir dünyanın anlatıcısı değildir. (II) O, çokluk yaşamdan yola çıkmaz, kavramların ekseninde döner. (III) Kavramların, terimlerin, soyut anlamlar yüklü sözcüklerin karşılıklarıysa, somut sözcüklere göre bugün dilimizde daha çok. (IV) Düne göre daha da yerleşmiş bir görünümleri var. (V) Denebilir ki romancıyla öykücünün ozanla denemeciye göre bu açıdan aşması gereken engeller daha çok, daha da zordur
Bu parçadaki numaralanmış cümlelerden hangisinde, karşılaştırma yapılmamıştır?
A) I.        B) II.       C) III.      D) IV.    E) V.

7. (I) Günümüzde, hiçbir şair gerçeküstücülüğün şiir deneyini önce yaşamak sonra da aşmak zorunda olduğunu bilmezlikten gelemez. (II) Yoksa kaçınılmaz biçimde şiirin gelişim çizgisinin gerisinde kalacaklardır. (III) Bütün yüceliğine rağmen, gerçeküstücü şiirin de günümüzün duyarlığına yetmediği söylenebilir. (IV) İşte bu şiirin yaşayacak yanlarını benimseyerek aşkın bir düzeyde yeniden değerlendirme ödevi, bugünün şairine düşüyor. (V) Yaratıcılığın yasası, aynı alanda daha önce ortaya konmuş olanlarla hesaplaşmayı, onları özümleyip değerlendirmeyi ve aşmayı gerektiriyor.
Bu parçadaki numaralanmış cümlelerle ilgili aşağıdakilerden hangisi söylenemez?
A) I. cümlede, günümüz şairlerinin gerçeküstü şiir anlayışını benimsedikten sonra daha iyisini yapma çabasında olmaları gerektiği vurgulanıyor.
B) II. cümlede, gerçeküstücülük akımına dahil olmayan şairlerin yarınlara kalamayacağından söz ediliyor.
C) III. cümlede, gerçeküstücü şiirin, günümüzdeki şiirle ilgili beklentileri tam olarak karşılayamayacağından söz ediliyor.
D) IV. cümlede günümüz şairinin, gerçeküstücü şiirin işe yarar yanlarını değerlendirmekle görevli olduğu vurgulanıyor.
E) V. cümlede, yaratıcı olabilmek için kendinden öncekileri anlayıp aşmanın gerekliliği belirtiliyor.

8. Romanlarının giriş kısmı orijinaldir: Sahne yaratmadan, gevezelik etmeden okuyucuyu bir cümleyle konunun ortasına atar.
Bu cümlede sözü edilen yazarın romanlarının giriş bölümüyle ilgili aşağıdakilerden hangisi söylenebilir?
A) Söz uzatılmadan olayın anlatılmasına geçilir.
B) Her romanda olduğu gibi, okuyucuyu olayların akışına hazırlayıcı rol oynar.
C) Romanının en önemli bölümüdür.
D) Romanda anlatılacak olay, bu bölümde kısaca özetlenir.
E) Romanın öteki bölümlerinden farklı bir anlatımı vardır.

9. Anadolu topraklarında Hitit’ten bu yana ortaya çıkan tüm kültür ve uygarlıkların bir ürünüydü Abidin Dino.
Bu cümleyle Abidin Dino’nun hangi özelliği belirtilmek istenmiştir?
A) Diğer ressamlardan çok farklı oluşu
B) Evrensel bir sanat anlayışına sahip olması
C) Yıllarca unutulmayacak eserlere imza atması
D) Eserlerinde, yetiştiği coğrafyanın kültür ve uygarlıklarından izler bulunması
E) Bilinen zamanlar içindeki en büyük sanatçılardan biri olması

10. (I) Otobüs, tepesiz ovanın ortasından cetvelle çizilmiş kadar dümdüz ve dar bir yolda ilerliyordu. (II) Saat altı suları olmalıydı. (III) Güneş ışığı üzerimize meyilli geldiğinden otobüsün uzun gölgesi arkamızdan geliyordu. (IV) Demek ki ancak bir iki saat uyuyabilmiştim. (V) Saatimin eksikliğini hissettim.
Bu parçada numaralanmış cümlelerden hangisinde bir yargı ve bu yargının nedeni verilmiştir?
A) I.        B) II.       C) III.      D) IV.     E) V.

11. Çocuklar için yazarsan şunu unutma: Çocuklar her şeyi anlar. —-. Enflasyondan bile… Bilgiçlik taslayan şeyler yazma. Daha içten ol. Serüvenlerden düşlerden söz et. Sözgelimi, lacivert ipek helikopter uçsun yazılarında.
Bu parçada boş bırakılan yere aşağıdakilerden hanisi getirilmelidir?
A) Her şeyden söz edebilirsin onlara
B) Onlardan bir şey gizleyemezsin
C) Onlar sandığımız kadar kandırılabilir varlıklar değildir
D) Yaşamımızın bir parçasıdır onlar
E) Onlar bizim için her şeyden önemlidir

12.          Çocuktuk her ikimiz
Bu deniz kıyısı krallığında
Sevdik ama sevgiden öteydi bu sevgimiz
Gökyüzünde melekler kıskanırdı ikimizi
Bizimkisi meleklerden bile daha temiz
Bu dizelerde aşağıdakilerden hangisi yoktur?
A) Ek eylem almış ad
B) Zamir
C) Bağlaç
D) Niteleme sıfatı
E) Belirtme sıfatı

13. Kapının dışındaki güzel, küçük bir meydanlıktan görünen Heybeli’nin plajı bir kocaman vapur hâliyle ışıklarını yakmış uzaklaşıyor, gidiyordu.
Bu cümleyle ilgili aşağıdaki yargılardan hangisi yanlıştır?
A) Belirtili isim tamlaması, yapım eki alarak sıfat olarak kullanılmıştır.
B) Hem niteleme hem belirtme sıfatı almış adlar vardır.
C) Zincirleme ad tamlaması vardır.
D) Bir özel ad sıfat fille nitelenmiştir.
E) Üç tane çekimli eylem vardır.

14. Aşağıdakilerin hangisinde cümlenin anlamını durum bakımından tamamlayan bir sözcük vardır?
A) Okulumuzun faaliyetleri arasında gazete çıkarma ve oyun sahneleme etkinlikleri de var.
B) Geçen yaz, bu sahillerde denize girmeye gelenlerin sayısı daha çoktu.
C) Yazarın romanlarının tanıtımı daha roman baskıya girmeden önce yapılıyor.
D) Bilgisayar ekranına tutsak olmuş çocuklar yaşamla bağlarını koparmaktadır.
E) Bir program çerçevesinde hareket edenler, amaçladıkları hedefe kolayca ulaşabiliyor.

15. “Şiirimiz karadır abiler”
              I
“Şiirimiz her işi yapar abiler”
                               II
“Şiirimiz gül kurutur abiler”
                          III
“Şiirimiz mor külhanidir abiler”
IV
“Şiirimiz kentten içeridir abiler”
V
Bu dizelerdeki numaralanmış sözcüklerden hangisi hem yapım hem çekim eki almıştır?
A) I.        B) II.       C) III.      D) IV.     E) V

16. Yeni tanışanların, birbirlerinden bir şeyler gizleyen sevgililerin gizemli buluşma yeri değildir burası.
Bu cümleyle ilgili aşağıdaki yargılardan hangisi yanlıştır?
A) Olumsuz eylem cümlesidir.
B) Özne işaret zamiridir.
C) Yapıca birleşik, kuruluşuna göre devrik bir cümledir.
D) İki ögeli bir cümledir.
E) “tanışanlar” ve “sevgililer” sözcükleri aynı tamlamanın tamlayanıdır.

17. Bir ağaç var içimde
           I
fidesini getirmişim güneşten.
II
Salınır yaprakları ateş balıklar gibi
                   III
yemişleri kuşlar gibi ötüşür.
IV
Yolcular füzelerden
çoktan indi içimdeki yıldıza.
V
Yukarıdaki dizelerde altı çizili sözcüklerden hangisi bir cümlenin nesnesidir?
A) I.        B) II.       C) III.      D) IV.     E) V.

18. Aşağıdaki cümlelerin hangisinde kesme işareti (’) yanlış kullanılmıştır?
A) Latince’nin eski biçimiyle yazılmış eserler üzerinde çalışıyor.
B) Saat 16.30’dan sonra ziyaretçi kabul etmiyorlarmış.
C) Bergama’da Anadolu yarımadasının en parlak kentlerinden biri kurulmuş.
D) Dünyamızdaki birçok türün yok olmasına Güneş’ten kopup gelen parçaların neden olduğu iddia ediliyor.
E) Ege’nin mavi suları kışın çalışma temposundan bunalanları kucaklamaya hazırlanıyor.

19. Boğaziçi’yle tarihsel yarımadanın oluşturduğu kutsal ve gizemli bütün (I) Neredeyse fetihten kalma eski dar sokaklar, insanı tarihten alıp tarihe götürüyor (II) İçinde oturanları doğadan ayırmayan evler, bahçeden eve geçişler, bahçelerdeki sulama kuyuları (III) Her yaz İstanbul mahallelerinden Boğaz köylerine yönelik telaşlı iç göç (IV) Bir adım ötede, sırtların kucak açtığı Boğaziçi mezarlıkları (V)
Bu parçadaki numaralanmış yerlerden hangisine üç nokta (…) konamaz?
A) I.        B) II.       C) III.      D) IV.     E) V.

20. Her sabah çimenler çiyden ürpererek uyanıyor
            I                                   II
bahçemde, sonra Güneşle oynaşıp tütsülenmiş gibi
III                               IV
buğulanıyor.
V
Bu dizelerdeki altı çizili sözcüklerden hangisinin yazımı yanlıştır?
A) I.        B) II.       C) III.      D) IV.     E) V.

21. Aşağıdaki cümlelerin hangisinde aynı anlama gelen sözcükler gereksiz yere bir arada kullanılmıştır?
A) Her gün bir bardak süt içmesi gerekiyormuş güçlenmek için.
B) Her gün saatlerce aradığı kravatını, bu kez kolayca buldu.
C) Her gün erkenden kalkıp hazırlanmak eziyet haline gelmeye başladı.
D) Her gün sabah yedi buçukta, yirmi dört saatte bir çalacakmış saatin alarmı.
E) Her gün ziyaret etmesi gereken bir teyzesi vardı.

22. Aşağıdaki cümlelerin hangisinde “öğrenim” sözcüğü doğru kullanılmıştır?
A) Bakanlık yeni açılan okullara atanacak öğrenim elemanı bulmakta zorlanıyormuş.
B) Bu yıl liselerde resmi gazetede yayımlanıp yasalaşan yeni programa göre öğrenim yapılacak.
C) Adaylar öğrenim durumlarını gösteren bir belge getirmedikçe bu sınava alınmıyor.
D) O yıl okullarda, ikinci dönem başında bir hafta bile öğrenim yapılmadan, kar tatili olmuştu.
E) Ortaöğretim kurumlarında öğrenci odaklı öğrenime büyük önem veriliyor.

23. (I) Birtakım kimselerin yüksek sesle müzik dinlemelerine dayanamıyorum. (II) Radyoyu bir açtılar mı, bir daha kapatmak bilmiyorlar. (III) Gece yarısına yaklaşılmış, konu komşu uyuyacakmış, onların umurlarında değil, (IV) Sabaha kadar kesmiyorlar o gürültüyü. (V) Bir de çalınanlar dinlenecek şeyler
olsa bari!
Yukarıda numaralanmış cümlelerin hangilerinde altı çizili sözcüğün atılması cümlede anlam daralmasına yol açar?
A) I. ve II.             B) I. ve IV.            C) II. ve III.
D) II. ve IV.           E) III. ve V.

24. (I) Adını ekvator çizgisinden alan Ekvator’un başkenti Quito, dünyanın yarısına bu kadar yakın olduğu için burada güneş, yıl boyunca aynı saatte doğup batıyor. (II) Çizginin bir yanı kuzey, diğer yanı güney yarım küre… (III) Bir taraf kış, diğer taraf yaz…
(IV) Bölge insanı iklime uygun karakter özelliklerine sahip. (V) Yaz aylarında da kış aylarında da ısı çok fazla değişmiyor. (VI) Ama yıl boyunca gökyüzünden yağmur bulutları eksik olmuyor.
Bu parçada numaralanmış cümlelerden hangisi anlam akışını bozmaktadır?
A) II.       B) III.      C) IV.      D) V.       E) VI.
25. (I) Oraya her gidişimizde, sanki ev sahiplerinin son anda, bize haber veremeden gitmek zorunda kaldıklarını düşünürdük; masa hazırdır hep. (II) Deniz, yıkık yalının içlerine kadar sokulur; denizin dibi patlıcanlar, çürük domatesler, konserve kutuları, atılmış terliklerle doludur. (III) Yüzeyinde, göz alan bir mazot örtüsü yalazlanır durur güneşte. (IV) Bahçe; asmalar, sarmaşıklarla kaplıdır. (V) Yalının yıkılması yasak şimdilik. (VI) Sahibinin onarmaya niyeti de yok. (VIII) Bir süre daha dev bir otel yükselemez orada.
Yukarıdaki parça iki paragrafa ayrılmak istense ikinci paragrafın numaralanmış cümlelerden  hangisiyle başlatılması uygun olur?
A) II.       B) III.      C) IV.      D) V.       E) VI.

26. Batı’nın bu deneyimlerinden ve tartışmalarından hiç gecikmeden yararlanmamız gerektiği ortadadır. Batılı toplumlara “erişmek” için, kitaba oranla televizyonun daha umut verici bir araç olduğunu ileri sürenler, öyle görünüyor ki, ne televizyonun bir iletişim aracı olarak işleyişini ne de Batı’nın bugün karşı karşıya bulunduğu kültürel sorunlarını yeterince bilmekte ve izlemekte. Oysa, bunların ikisini birlikte ele alıp irdelemedikçe televizyonun “kitap uygarlığından” geçmemiş toplumlarda etkilerinin ne olabileceğini kestirmek olanaksız.
Bu parçanın anlatım biçimi aşağıdakilerden hangisidir?
A) Açıklama
B) Örnekleme
C) Öyküleme
D) Betimleme
E) Tartışma

27. Orada saatler, günler ve mevsimler, çevresinde akan su ve ışık gibi, bir yaşam buğusu özelliğiyle kendini duyurur. Var olan yaşam ortamını donatan çiçekler, bitkiler, genç ve yaşlı ağaçlar, ister istemez geçen zamanı haber verir. Kulağa sürekli şiirin ve müziğin derin sesi çarpar; aynı zamanda, denizin  hiç susmayan canlı müziği! Sularla dolunayın ortak renk ve ses oyunu! Ses ve sessizlik!.. Bir sahilin karşı sahile “bahçe” gibi göründüğü Boğaziçi haritası!
Bu parçanın anlatımı için aşağıdakilerden hangisi söylenemez?
A) Birden çok duyuyla ilgili ayrıntılara yer verilmiştir.
B) Doğanın kişi üzerinde etkisi yansıtılmıştır.
C) Karşıt durumlara yer verilmiştir.
D) Kişileştirmelere yer verilmiştir.
E) Farklı biçimlerde oluşturulmuş ikilemeler kullanılmıştır.

28. Bazı yazarlarımız eserlerinin değerlendirilmesini ve yalnızca beğenilmesini isterler. Beğenmezseniz, ufacık da olsa bir kusur bulursanız, yandınız! Demek ki anlamıyorsunuz edebiyattan, gerçek güzel, gerçek yeni nedir seçemiyorsunuz. Yahut kıskanıyorsunuz, sanat dışı kaygılarınız var. Sanırım her yazar,  kendi elinden çıkanın güzel, kendi düşündüklerinin doğru olduğuna inanır; o güzelliği, o doğruluğu sezmeyenlerin de anlamadıkları, anlamayacakları kanısındadır. Ancak eleştirmenlerin görüşlerine şiddetle karşı çıkması, bir sanatçının kendini geliştirmekten ne kadar uzak olduğunu gösteriyor.
Bu parçada yakınılan durum aşağıdakilerden hangisidir?
A) Eserlerin gerçek değerlerini ortaya koyacak tarafsız eleştirilerin yapılmıyor oluşu
B) Genç sanatçılara yol gösterecek tarafsız eleştirilerin gittikçe azalıyor oluşu
C) Bazı yazarların, kendilerini eleştirenleri bilgisizlik, kıskançlık ve ön yargılı olmakla suçlamaları
D) Yazarların kıskançlık yüzünden birbirlerini kötülemeye çalışmaları
E) Gerçek sanat eseriyle değersiz olanı ayıracak okuyucu sayısının az oluşu

29. Bir sahilin karşı sahile “bahçe” gibi göründüğü Boğaziçi haritası! O harita üstünde yükselen çılgın renk mimarisi ve deniz yüzeyine çizilmiş ebrular! Sularla ışığın ve nilüferlerin ressamı Monet, XX. yüzyıl başında Venedik’e değil de İstanbul’a gelseydi
-Boğaziçi’ni tanısaydı, erguvan ilkyazına tanık olsaydı- acaba nasıl bir “ürün” ortaya çıkarırdı? Ya da, “Venedik akşamlarında, kentin değişik mahallelerinde Bin Bir Gece Masalları’ndan çıkmış bir kahraman gibi dolaşan Marcel Proust” o kent yerine bu kenti görseydi, Kayıp Zamanın İzinde’ye neler eklerdi?
Bu parçada vurgulanmak istenen aşağıdakilerden hangisidir?
A) İstanbul, büyük sanatçılara ilham verip onların sanatlarını etkileyecek güzelliklere sahip bir kenttir.
B) Ünü dünyayı tutmuş birçok sanatçı İstanbul’u görmeden ölüp gitmişlerdir.
C) İstanbul, doğal güzellikleri bakımından dünyanın birçok kentinden daha zengindir.
D) İstanbul’da, doğanın başka yerlerde görülemeyecek birçok rengini bir arada görmek mümkündür.
E) Büyük sanatçılara ilham veren kentlerin, doğal güzelliklerinin yanında tarihi zenginlikleri de çoktur.

30. “Hiçbir şey, dünkü gazete kadar eski olamaz.” diye bir söz vardır. Bakarsınız, daha birkaç saat önce yutarcasına okuduğunuz bir gazete, “bir kilo balığa sarılıp gidiyor.” Günlük haberlerin yirmi dört saat içinde göçüp gitmesi olağan… Gerek o haberlerde, gerek genel gelişmelerle ilişkili yorum yazılarında geçicilik oluyor elbette. Bu bakımdan, yıllar önce, hattâ otuz kırk yıl önce yayımlanmış köşe yazılarını bir araya getiren bir kitap çıkarmak, zamana meydan okumak gibidir.
Bu parçada asıl anlatılmak istenen aşağıdakilerden hangisidir?
A) Bugün için önemli saydığımız birçok olayın yarın unutulabileceği
B) En önemli haberlerin bile insanları kısa süreli olarak ilgilendirdiği
C) İnsanlara büyük olayları duyursalar bile gazetelerin yarına kalma gibi bir kaygılarının olmadığı
D) Günlük haberler çabuk eskidiği için o haber ve yorumları kitap hâline getirmenin riskli bir iş olduğu
E) Gazete yorumculuğuyla kitap yazmanın birbirinden çok farklı işler olduğu

31. Halk şiirinde, halk sanatında “samimilik” olduğunu söyleyenler “samimilik”in ne olduğunu bilmiyorlar. “Samimilik” bir kimsenin kendi benliğini, gerçek düşüncelerini, gerçek duygularını anlatması demektir.Bu da zor bir iştir, öyle herkesin elinden gelmez,ancak büyük, pek büyük sanat adamlarına vergidir.Halk, şuradan buradan öğrendiği düşüncelerle,kendine aşılanan duygularla yetinir. Bunun içindir ki,halka dayanan sanatçılar hep birbirlerinin söylediklerini söylerler, hep o düşünceler, hep o duygular…Bunu “samimilik” sananlar, yalnız yavanlık arayanlardır.
Bu parçaya göre halka dayanan sanatçının samimi olamamasının nedeni aşağıdakilerden hangisidir?
A) Halkın yaşantısından farklı bir yaşam sürmesi
B) Ulusal konuları evrensel bir bakış açısıyla anlatamaması
C) Halk sanatının geleneksel kurallarına bağlı olması
D) Halk şairlerini taklit etmeye kalkması
E) Alışılmış duygu ve düşünceleri tekrarladığı için kendisini anlatmaktan uzak olması

32. Dildeki değişme, bir bakıyorsunuz hızlanıyor, çok kimseleri şaşırtacak, başlarını döndürecek kadar hızlanıyor. Bir akıyorsunuz ağırlaşıyor, artık duracak sanıyorsunuz. Ama durmuyor. Durdurmak kimsenin elinde değil; durdurabilsek, çoktan durduracaktık. Yazarlarımızın bir bölüğü ta başlangıçtan beri, bu değişmeye sinirleniyor, bu değişmeyi istemiyor. Kimi öfkelenip bağırıyor. Sonra öfkeleneni de, eğlenip alay edeni de değişmeye uyuyor, dilini değiştiriyor; bir gün önce istemediği yeni dille yazıyor.
Bu parçadan aşağıdakilerin hangisi çıkarılamaz?
A) Dildeki değişim her zaman aynı hızda olmaz.
B) Dildeki değişmeyi durdurmak mümkün değildir.
C) Kimi yazarlar dilin değişmesini istemezler.
D) Güncel beğenilere uygun bir dil kullanan yazarlar kalıcı olur.
E) Değişime karşı çıkanlar da zamanla değişimin etkisine girer.

33. Şiirin ölçü ve uyak olduğunu düşünen insanlar birtakım şiirleri reddederlerken “Konuşma diline benzemiş” diyorlar. Köklerini ölçü ve uyaktan alan bu  görüş, gerçek yolunu arayan şiirde hep aynı varsayımsal garipliği bulacak, onu kabul etmek istemeyecektir.
Bu parçadaki görüşleri öne süren kişiye göre, gerçek şiir aşağıdakilerden hangisidir?
A) Ölçü ve uyağı sarsılmaz bir kararlılıkla uygulandığı şiirdir.
B) Konuşma dilinden çok farklı bir dil kurgusuyla yazılmış şiirdir.
C) Biçimsel kaygılardan uzak ve konuşma diline yakın bir anlatımı olan şiirdir.
D) Toplum tarafından garip karşılanmayan ve benimsenen konuları işleyen şiirdir.
E) Yazıldığı dönemi aşıp geleceğe kalabilen şiirdir.
 

34. Televizyonun, “seçkinci ve baskıcı” kitabın yaptığının tersine, bölünmeler ve farklılaşmalar içindeki toplumu, tıpkı geçmişin “altın çağlarında” olduğu gibi, yeniden, tek bir “evrensel köy” topluluğunun yakın ve özgür insan ilişkilerine kavuşturacağı düşünülebilir mi?
Aşağıdakilerden hangisi bu soruya verilmiş bir yanıt olamaz?
A) Düşünülebilir çünkü televizyon, kitap gibi belli bir kitleye değil, tüm insanlara ulaşabilir.
B) Kesinlikle, çünkü televizyon baskıcı değil, ikna edici bir güçtür.
C) Evet, çünkü televizyon kişiler arasında fark gözetmez.
D) Bu soruyu televizyonun özgürleştirici işlevini düşünerek olumlu biçimde yanıtlayabiliriz.
E) Bunu düşünebilmek için insanları kitaptan tamamen koparmak gerekir.

35. Bu kitap, bir gazetede yayımlanan 800’e yakın yazı arasından seçilmiş yazılardan oluşmuştur. Kimisi, kültür ve sanat konularını ele alıyordu: Onlar ayrı bir kitapta bir araya gelecek. Elinizdeki cilt, genellikle siyasete, uluslararası ilişkilere, toplumsal ve iktisadî sorunlara ilişkin yazılardan oluşuyor. Kitabımda bugün için geçerli olmayanları eleyip ömrü vefa eder gibi görünen konulara yer verdim.
Bu parçada aşağıdakilerin hangisinden söz edilmemiştir?
A) Kitaptaki yazıların konusundan
B) Eleme yaptığı yazıların sayısından
C) Kitabın konu birliği dikkate alınarak oluşturulduğundan
D) Kitabın ne zaman basıldığından
E) Seçme yaparken güncel olmayan yazıların elendiğinden

36. Kafka, imalı ifade tarzını kullanan en yetenekli yazarlardan biridir. Gerçekçilikte o denli ileri gitmiştir ki yaşamın sıradan olayları onun satırlarında abartılı görünür. Olayların gelişmesi, soğuk ve haşin ele alınış tarzı okuyucuyu kesin etki altında bırakır. Tanıttığı kişiler, anlattığı olaylar başka bir şekilde olamaz;
bunlara bir şey eklenemez, bunlardan bir şey eksiltilemez gibi gelir insana.
Bu parçadan Kafka’nın anlatımıyla ilgili, aşağıdakilerden hangisine ulaşılamaz?
A) Açıkça söylemez, sezdirir.
B) Cümlelerine duygularını katar.
C) Sert bakış açısıyla okuyucuyu etkiler.
D) Anlatımında her öğe, yerli yerindedir.
E) Gerçekleri çarpıcı biçimde anlatır.

37. Bir edebiyat âlemi var mı bizde? Edebiyatçılarımız yok demiyorum, olmaz olur mu? İşte şairler, hikâyeciler, denemeciler… Ara sıra eleştirmeye özenenler de görülüyor. Edebiyatçılarımız var, edebiyat âlemimiz yok. Edebiyatçılarımız birbirlerini bilmiyor, bilmek istemiyor, bilmeyi gerekli bulmuyor da onun için. Hepsi de kendi içlerine büzülmüş, bir kendilerini düşünüyorlar; gözleri bir kendilerine dikili. Her biri, kendi yazdıklarının okunmasını, değerlendirilmesini, adının boyuna anılmasını istiyor.
Aşağıdakilerden hangisi, bu parçada sözü edilen edebiyatçıların eleştirilen yönlerinden biri değildir?
A) Eleştiriye açık olmamaları
B) Birbirlerini tanımıyor oluşları
C) Kendi içlerine kapanmaları
D) Ün sahibi olmak istemeleri
E) Sadece kendi eserlerinin okunmasını istemeleri

38. Oğuzların tarihinden, inançlarından, geleneklerinden anlatının olanakları ölçüsünde söz eden bu tür eski yapıtlar, “Oğuzname” olarak anılır. Bu yüzden Dede Korkut Oğuznameleri adıyla benzerlerinden ayrılan bu yapıt, Oğuzların gündelik yaşayışının, birey, aile, boy ve dış dünya ile ilişkilerinin de canlı örneklerle yansıtıldığı öykülerden oluşur. Dede Korkut Oğuznameleri, eldeki yazmalardan kaynaklanan sorunlar yüzünden okunması ve anlaşılması güç metinlerden biri olarak değerlendirilmiştir.
Bu parçadan Dede Korkut Hikâyeleriyle ilgili aşağıdakilerden hangisine değinilmemiştir?
A) Benzer konuları işleyen başka eserlerin de bulunduğuna
B) Oğuzların gündelik yaşamları ve geleneklerini anlattığına
C) Okunması ve anlaşılması güç metinler olarak ifade edilmesinin eldeki yazmalardan kaynaklandığına
D) Oğuzların başka toplumlarla ilişkilerinin nasıl olduğu hakkında da bilgi verdiğine
E) Anlatımda yer yer olağanüstü olay ve varlıklara rastlandığına

39. Dili sadeleştirmemiz gerekiyordu çünkü aydınları başka bir dille yazan topluma ulusal bir toplum denemezdi. Karma bir dil olarak nitelediğimiz “Osmanlıca” nın geçerli olduğu uzun dönemde, bu ülkenin yazını da kültürü de bağdaşmaz bir ikilik içinde bulunmuştu. Okumuşların oluşturduğu bir yönetici kat içinde Osmanlıca sürüp giderken, halk kendi dili ile kendine yeterli olma çabasına düşmüştü. Birbirini anlamayan insanların yarattığı bir yöneten-yönetilen ayrılığı içinde ise Türk kültürü, gelişme olanaklarından yoksun kalacaktı elbet; çünkü halktan kopuk hiçbir kültür yaşama gücünü sürdüremezdi.
Bu parçaya göre dili sadeleştirme çabalarının gerekçeleri arasında aşağıdakilerin hangisi sayılamaz?
A) Aydınların başka dille yazıp halkın başka bir dille konuşması
B) Yönetenler ve yönetilenlerin birbirini anlayamaz oluşu
C) Kültürel gelişimin dildeki ikilik yüzünden sağlanamaması
D) Türk kültürünün yaşatılması için halka yakınlaşılması gerekliliği
E) Toplumsal yaşamın hızla değişmesinin sonucu olan kuşak çatışmaları

40. Babamın kör olduğunu çok kişi bilmez. Ben doğmadan birkaç yıl önce gözlerine inen perdeyi bir daha kaldırmak mümkün olmamış. Annemin anlattığına göre, babam, bu konuda bir çaba da harcamamış.Giderek, Tanrı’nın bir “lûtfu” olarak görmüş körlüğünü. Kalıtımsal bir şeker hastalığının sonucu olan bu körlüğün, babamı onulmaz bir yalnızlığa (yani bir ikinci ve kuşkusuz daha tehlikeli bir hastalığa) itmesi beklenirken, tam tersi olmuş. Gözleri görürken çok az dostu olan, evinden ve bahçesinden hemen hemen hiç çıkmayan babam, yerinde duramayan, herkesle dost olan bir adam olup çıkmış.
Bu parçadan yazarın babasıyla ilgili aşağıdakilerden hangisini öğrenemeyiz?
A) Gözlerinin kör oluş nedenini
B) Körlüğün beklenenden farklı sonuçlar doğurduğunu
C) Kör olduktan sonra işinden ayrıldığını
D) Ne zaman kör olduğunu
E) Körlüğün tedavisi için çaba göstermediğini

CEVAPLAR

1.C
2.B
3.E
4.E
5.A
6.B
7.B
8.A
9.D
10.C
11.A
12.D
13.C
14.E
15.C
16.A
17.B
18.A
19.B
20.D
21.D
22.C
23.B
24.C
25.D
26.E
27.E
28.C
29.A
30.D
31.E
32.D
33.C
34.E
35.D
36.B
37.A
38.E
39.E
40.C