TYT Türkçe Deneme Sınavı – 21

TYT TÜRKÇE DENEME SINAVI – 21

1. Bu kitap, yaşam labirentindeki okur için bir pusula iş­levi üstlenirken, alışılmışı ve bilineni yeniden fark ede­bilmemize de olanak sağlıyor.

Bu cümlede geçen “yaşam labirentindeki okur için bir pusula işlevi üstlenmek” sözüyle anlatılmak iste­nen aşağıdakilerden hangisidir?

A) Okuru, geçmişe yönlendirerek yaşamın sıkıntıların­dan uzaklaştırmak

B)  Sosyal sorunlarla ilgili tespitler yapmak

C)  Yaşamın karmaşası içindeki okura yol göstermek

D)  Yapıtları oluştururken okurun beklentilerini dikkate almak

E)  Yaşam gerçeklerini değiştirerek yansıtmak

 

2. (I) İstanbul’da bazen bütün gürültülerin sustuğu ve es­ki bir müziğin duyulmaya başladığı olur. (II) Bahar ayla­rında, Boğaziçi’nin yamaçları şendir. (III) Erguvan ağaç­ları, bu yamaçlarda yeşil üstüne dökülmüş pembe bir boya gibi durur. (IV) Beykoz’un anıtsal çeşmesi, duvar­dan sularını tatlı bir konser gibi döker. (V) Boğaz’ın bir iskelesine sürünerek geçen bir gemi, umulmadık bir es­ki dostumuz gibi karşımıza çıkar.

Bu parçada numaralanmış cümlelerle ilgili olarak aşağıda verilenlerden hangisi yanlıştır?

A)  I. cümlede, bir sözcük hem niteleme hem belirtme sıfatı almıştır.

B)  II. cümle basit, kurallı, olumlu bir ad cümlesidir.

C)  III. cümlenin yüklemi geçişsiz bir eylemdir.


D)  IV. cümlede, bir ad eyleme yer verilmiştir.

E)  V cümle, içinde birden çok yan cümleciğin yer al­dığı girişik bileşik bir cümledir.

 

3. Ünlü yazarın, geçen ay piyasaya çıkan romanı, birçok tartışmayı da beraberinde getirdi. Eleştirmenlerin bu romanla ilgili değerlendirmelerine baktığımızda, biri­nin ak dediğine ötekinin kara dediğini görüyoruz.

Bu cümlede altı çizili sözle anlatılmak istenen aşa­ğıdakilerden hangisidir?

A)  Eleştirilerin öznel bir biçimde ortaya konamaması

B)  Birbiriyle çelişen düşüncelerin dile getirilmesi

C)  Eleştirilerin yapıt üzerine temellendirilmemesi

D)  Verimli bir tartışma ortamının olmaması

E)  Yapıtın sadece olumsuz yanlarının görülmesi

 

4. Şiirimizde uzunca bir dönem sanatçılar duygu ve dü­şüncelerini aynı şekilde, değişmeyen bir söyleyişle di­le getirmişlerdir. Bu durum, edebiyatımızda belli bir süre sonra kısır döngü halini almıştır. Salt biçime yas­lanan bu yaklaşım ancak yakın bir dönemde aşılabil­miştir.

Bu parçada yazar, şiirimizle ilgili aşağıdakilerden hangisini anlatmak istemiştir?

A)  Belli bir düzende şiir ortaya konmadığını

B)  Şairlerce duygusallığın gerektiğinden daha çok öne çıkarıldığı

C)  Tekrara düşüldüğünden olumlu bir gelişme göste­rilemediği

D)  Yoruma açık ürünler ortaya koyulduğu

E)  Farklı yönelişlerin, geleneksel şiir anlayışının devam etmesini engellediği

 

5. Paul Valery, “Gerçek şair, anadilinin içinde kendince farklı bir dil oluşturarak şiirini yazar.” der.

Ozanın, bu sözüyle anlatmak istediği aşağıdakilerden hangisidir?

A) Şairlerin, ulusal dillerinden başka bir dilde şiir yaz­mamaları gerektiği

B) Her şairin, şiir yazmaktaki amacının, anadilini dün­yaya tanıtmak olduğu

C) Her şairin, anadilinin bütün inceliklerini çok iyi bil­mesi gerektiği

D) Bir şairin, dilinin özelliklerini keşfedebilmesi için uzun zaman geçmesi gerektiği

E) Yetkin şairin, anadilini yeni bir dil haline getirerek değişik bir söyleyişle şiirlerini ortaya koyduğu

  

6.             I.   Adam lokantaya girip boş bir masaya oturarak bir bardak su istedi.

II.   Yazın hasat zamanı bu ovaya gelen işçiler kazandıklarıyla kış boyunca geçimlerini sağlıyor.

III.   O gece İstanbul’dan umuda benzer bir hisle ayrıl­mıştım.

IV.   Yaşlı kadın bahçeye giren çocukları sert bir ses to­nuyla uyardı.

V. Sokağın köşesinde mendil satan çocuğun üzerin­de eski püskü bir elbise vardı.

Yukarıdaki numaralanmış cümlelerle ilgili olarak aşağıdakilerden hangisi söylenemez?

A)  I. cümledeki “masa” sözcüğünde bir ad aktarması vardır.

B)  II. cümlede karşıt anlamlı sözcük kullanılmıştır.

C) III. cümlede, somut anlamlı sözcükler soyut anla­ma gelecek şekilde kullanılmıştır.

D) IV. cümlede bir duyu aktarımı yapılmıştır.

E)V. cümledeki “eski püskü” sözü biri anlamlı biri an­lamsız sözcüklerden oluşan bir ikilemedir.

 

7. Ben, sözcüklerin de tıpkı insanlar gibi bir ömrünün ol­duğuna inanıyorum. Örneğin “ihtimal” sözcüğü yaşa­maya devam ediyorsa, bırakalım yaşasın. Bir sözcüğü zorla ortadan kaldırmak, dilin akışkanlığını bozar. En kötüsü de kuşaklar arası süreklilik kalmaz. İnsanlar bir­birleriyle anlaşamaz. Ama öte yandan “olasılık” sözcü­ğü de kullanılmaya devam etsin. Duruma göre bazen bu sözcüklerden biri uygun düşer, bazen öbürü.

Bu parçada asıl anlatılmak istenen aşağıdakiler­den hangisidir?

A)Bir sözcüğün, yaşamını dilin doğal akışı içinde ta­mamlaması gerektiği

B)  Dilde yenilik yapmanın, insanlar arasında iletişimi engellediği

C)  Aynı kavramın farklı sözcüklerle karşılanmasının di­li zenginleştirdiği

D)  Dildeki yabancı sözcüklerin, dilin yapısına zarar verdiği

E)  Dile yeni giren kavramları karşılayacak yeni söz­cükler türetmek gerektiği

 

8. (I) Sinop’un Ayancık ilçesindeki İnaltı Mağarası deniz seviyesinden 1070 metre yükseklikte, mağaranın uzunluğu ise 2200 metreyi buluyor. (II) Bu kadarcık alan bile mağaranın ne kadar güzel ve eşsiz olduğu­nu anlamamıza yetiyor. (III) İlerleyen metrelerde karstik göllerin olduğundan söz ediyor mağarabilimciler. (IV) Mağaranın girişindeki ferahlatan genişlik, birkaç yüz metre ilerleyince azalıyor ve gitgide bir metrenin altına düşüyor. (V) Mağaraya girdikten sonraki ilk izle­nimi kelimelere dökmek güç, çünkü sizi içeride büyü­leyici bir manzara bekliyor.

Bu parçayla ilgili olarak aşağıda verilenlerden han­gisi yanlıştır?

A)  I. cümlede sayısal veriler ortaya konuyor.

B)  II. cümlede, anlatıma duygular katılmıştır.

C)  III. cümlede, bir dolaylı anlatım söz konusudur.

D)  IV. cümlede, aşamalı bir durumdan söz edilmiştir.

E)  V. cümlede, kinayeli bir anlatım söz konudur.

 

9. (I) Atatürk ve Kurtuluş Savaşı Müzesi’nde Çanakkale Savaşı ve Büyük Taarruz’u konu alan panoramalar dik­kat çekiyor. (II) Bu panoramalar üç boyutlu bir görün­tüye sahiptir. (III) Kullanılan savaş objeleri ve maketler­le, muharebelerin geçtiği yerler ve dönem aslına uy­gun olarak canlandırılıyor. (IV) Türkiye’de ilk kez uygu­lanan bu teknik, Türkiye Cumhuriyeti’nin kuruluşuna giden yoldaki yaşananlara ışık tutuyor. (V) Müzede, kurtuluş mücadelesinden çeşitli anların resmedildiği büyük boyutlu tablolar da yer alıyor.

Bu parçadaki numaralanmış cümlelerden hangile­rinin öğeleri sırasıyla dolaylı tümleç, özne ve yük­lemden oluşmaktadır?

A) I. ve II.                               B)l. Ve V.                   C) II. ve III.

D) III. ve IV.                            E) IV. ve V.

 

 

 

 

 

10. (I) Bu ozanımız, Türk şiirine önemli yenilikler getiren büyük bir sanatçıdır. (II) Öteki ozanlar gibi, yaşadığı döneme uzaktan bakmamıştır. (III) Şiirinde yalın bir anlatımla, toplum yaşamındaki değişimleri vermeye çalışmıştır. (IV) Daha önce hiçbir ozanın yanaşmadığı, yaşamı şiirin içine katma düşüncesini o gerçekleştirmiştir. (V) Şiirlerindeki yerel ve doğal söyleyiş, dikkat çeken en önemli özelliklerindendir.

Bir ozanın ele alındığı bu parçadaki numaralanmış cümlelerle ilgili olarak aşağıda verilenlerden han­gisi yanlıştır?

A) I. cümlede, Türk şiirine özgün özellikler kazandırdı­ğından söz ediliyor.

B) II. cümlede, yaşama bakışı karşılaştırmalı olarak ortaya konuyor.

C) III. cümlede, şiirlerinin hem biçemi hem de içeriği ile ilgili bilgilere yer veriliyor.

D) IV. cümlede, şiirlerinde kendi yaşamının ayrıntıları­na yer verdiğini belirtiyor.

E)  V. cümlede, şiirlerini içinden geldiği gibi yapmacık­sız bir söyleyişle oluşturduğundan söz ediliyor.

 


11. Turkuvaz denizi, yumuşacık kumu ve gökyüzünden hiç eksilmeyen güneşiyle dünyanın dört bir yanından konuk çeken Antalya, tarih boyunca ormanlarıyla ilgi merkezi olmuştur. Bu büyük ve güzel şehrin toprakla­rının yarısından fazlası halen ormanlarla kaplıdır. En çok görülen ağaç türünün kızılcam olmasına karşın Türkiye’de yetişen ve çok fazla kullanım alanı olan Lübnan sediri de bu bölgede bulunur.

Bu parçada aşağıdakilerden hangisinin örneği yoktur?

A) isim cümlesi                      B) Bileşik cümle    C) Basit cümle

D) Olumlu cümle                   E) Bağlı cümle

 

12.   Aşağıdaki cümlelerin hangisinde bir anlatım bozuk­luğu vardır?

A)  Dilin kullanımına özen göstermek sadece dilcilerin değil, herkesin görevidir.

B)  Bazı şiirleri okuduğumuz zaman, gözümüzün önün­de bambaşka bir dünya canlanır.

C)  Sanat yapıtlarında güzellik, kullanılan malzemede değil, bir araya getirilişindedir.

D)  Bugün birçok şairin şiirini, üç beş bin  kişi dışında kimse anlamıyor.

E)  Kültürlü bir kimsenin sözcük dağarcığı, konuşmala­rında kullandığı sözcüklerle sınırlı değildir.

 

13.    Rumeli Hisarı, İstanbul’un fetih hazırlıkları sırasında Fa­tih döneminde İstanbul Boğazı’nın kolaylıkla denetlenebilmesi amacıyla

                                                             I

yapılmış.  Kaynaklardan birçoğu bin usta ile iki bini aşkın işçinin gece

     II                                        III

gündüz çalışarak dört ayda tamamladığı Rumeli Hisarı’nın,

                                      IV

Musliheddin adlı bir mimarın eseri olduğunu söylüyor. Ancak orijinal

                                                                                                        V

planı çizen bizzat Fatih’miş.

Bu parçada altı çizili sözlerle ilgili aşağıdakilerden hangisi yanlıştır?

A)  I. sözcük, bir belirteçtir.

B)  II. sözcük, edilgen bir eylemdir.

C)  III. sözcük, bir belgisiz sıfattır.

D)  IV. söz, bir sıfat tamlamasıdır.

E)  V. sözcük, bir bağlaçtır.

 

14. Karadenizlilerin bütün bir sene ekmeklerini yaptıkları, yemeklerine

                    I

kattıkları, pişirip yedikleri, başlıca besin maddesi mısırdır. Onların gözünde öyle değerli ki onu, saklamak için özel anbarlar yapmışlar tam

                             II                                                             III

da evlerinin yanı başına, öğütmek için de değirmenler.                          

                                                   IV                             V

Bu parçada numaralanmış sözcüklerden hangisi­nin yazımı yanlıştır?

A) I.            B) II.            C) III.            D) IV.            E) V.

15. Kraliçe Nefertiti’nin altın mühründen dünyanın en eski kitabı olarak tanımlanan iki yapraklı tahta kitapçığa ka­dar eşsiz yüzlerce eserin bulunduğu Uluburun Batığı Kazısı, Tunç Devri tarihinin adeta yeniden yazılmasına neden oldu.

Bu cümlede aşağıdakilerden hangisi yoktur?

A) Belirteç                              B) İlgeç                       C) Sıfat-fiil

D) Niteleme sıfatı                 E) Dönüşlülük adılı

 

16.   Yalnızca çok uzak ülkelerde varlığını sürdürebilen hayvanların

                                  I              II               III

fotoğraflarını çekebilmek için uzun yıllar çaba harcadım. Yedi yıl süren

                                                                  IV                                                 V

çalışmalarımı büyük kedilere olan sevgi ve hayranlığım biçimlendirdi.

                                                                                    VI

Bu parçada numaralanmış sözcüklerden hangileri yapıca ötekilerden farklıdır?

A) l.ve II.                                B) I. ve IV.                    C) II. ve IV

D) III. ve V.                             E) V. ve VI.

 

 17.   Bugün,  hepimiz sorunlarıyla  baş edebilen,  mutlu,  yurt sever

             I                                                          II                                    III

bireyleri yetiştirmekten söz ediyoruz. Ama ne yazık ki bu konuda

                          IV

asgari düzeyde bile bilgilere sahip değiliz.

     V

Bu parçada numaralanmış sözcüklerden hangisi­nin yazımı yanlıştır?

A) I.            B) II.            C) III.            D) IV            E) V. 

 

18.    Teknenin motorunu çalıştırıp iplerini çözerek denize açılınca   en  

                                                     I                             II                        III

büyük   keyfimiz   oltalarımızı   denize sallamak ve kitabımızı okurken

                                                                          IV                                     V

hayallere dalmaktı.

Bu cümlede numaralanmış eylemsilerden hangisi­nin türü ötekilerden farklıdır?

A) I.            B) II.            C) III.            D) IV.            E) V. 

 

19. (I) Edebiyatın bize, belki de ömrümüz boyunca gitme olanağı bulamayacağımız fantastik diyarlara yolculuk şansı verdiğini düşünürüm hep. (II) Tabii bu turistik bir gezi değildir; kimi zaman hiç tanışamayacağımız duy­gularla, insanlarla karşılaştırır bizi. (III) Bilmediğimiz o insanların ruhuna girer, keşfetmenin hazzını duyarız. (IV) Kimi zaman da kendi içimize dönük bir yolculuk vaat ediyor kitaplar. (V) Dünyanın bir başka noktasın­da, bir başka insanın duygularıdır yazılan ama bizi bi­ze anlatabilir.

Bu parçada numaralanmış cümlelerle ilgili olarak aşağıdakilerden hangisi yanlıştır?

A)  I. cümledeki “ömrümüz” sözcüğünde ünlü düşme­si vardır.

B) II. cümledeki “tanışamayacağımız” sözcüğünde ünsüz yumuşaması vardır.

C) III. cümledeki “hazzını” sözcüğünde ünsüz türeme­si vardır.

D) IV cümledeki “vaat ediyor” sözünde bir ünlü daral­ması vardır.

E)V. cümledeki “noktasında” sözcüğünde kaynaştır­ma ünsüzü kullanılmıştır.

20. Bahar (I) yeşiliyle yağmuruyla güzelliğini sergiler (II) özellikle de ilkbahar hem doğa (III) hem de insanlar için son derece önemlidir. Neden mi (IV) Doğa yeni­den uyanışı, yeniden doğuşu sergiler de ondan. Bu mevsimde yaşama sevinciyle hangimiz dolmaz (V) hangimiz yaşamın tadını damarlarında bir kez daha duyumsamaz ki?

Bu parçada numaralanmış yerlerden hangisine bir noktalama işareti getirilemez?

A) I.            B) II.            C) III.            D) IV.            E) V.

 

21. Aşağıdaki cümlelerin hangisinden sonra “Okur bun­larda kendi yaşamının izdüşümlerini görebiliyor ve ya­şamını zenginleştirmenin ipuçlarını yakalıyor.” cümle­sinin getirilmesi anlam akışı yönünden uygun olur?

A) Bu sanatçı romanlarında yaşamdaki ilgi çekici ay­rıntıları bir ayna gibi yansıtmayı başarıyor.

B)Sanatçı salt biçeme yaslanan öyküleriyle özgün bir öykü tarzı oluşturuyor.

C)Sanatçı son yapıtında fantastik konuları etkileyici bir biçimde sunuyor.

D)Bu denemelerinde sanatçı  felsefi konuları yoğun bir anlatımla ortaya koyuyor.

E)Eleştirmen, çağdaş eleştiri kuramlarını inceleyerek bu kuramların ışığında yapıtlarını yazıyor.

 


22. (I) Dil ile kültür arasında sıkı bir ilişki vardır. (II) Dil, kül­türü meydana getiren ana unsurlardan biridir. (III) Dilin, toplumların hayata bakış tarzını, anlayış ve felsefesini yansıtması, onun kültüre katkısının bir göstergesidir. (IV) Nice uluslar vardır ki dillerine sahip çıkamadıkların­dan tarih sahnesinden silinmişlerdir. (V) Dil, aynı za­manda nesiller arasındaki kültür mirasının taşıyıcısıdır. (VI) Bu kültür mirasının korunması ise bir ulusu diğer uluslar karşısında güçlü kılar.

Bu parçada numaralanmış cümlelerden hangisi düşüncenin akışını bozmaktadır?

A) II.            B) III.           C) IV.              D) V.          E) VI. 

 

23. (I) Çağdaş Eleştiri dergisinde yabancı edebiyatlardan yapılan çevirilerin yanı sıra, eski edebiyat metinlerin­den parçalar da yayımlanmıştır. (II) Namık Kemal, Ce­nap Sahabettin gibi birçok yazarımızdan yapılan aktar­malarla, önem taşıyan metinler günümüz Türkçesine uyarlanarak yayımlanmıştır. (III) Bu yönüyle geçmişle arasında bir alfabe engeli bulunan çağdaş okur için ya­rarlı olmuştur. (IV) Çağdaş Eleştiri dergisindeki söyleşi­lerde, kullanılan Batı kaynaklı kavramlar, ele alınan ya­pıtla ilgili özellikler söyleşinin akışından bağımsız ola­rak açıklanmaktadır. (V) Bu açıklamalar, bir ansiklope­di maddesini andırır biçimde özetlenmiş bilgiler içerir. (VI) Yani açıklamalar, söyleşiyi okuyan ortalama oku­run ilk bakışta anlayamayacağı kullanımlara yöneliktir.

Bu parça iki paragrafa ayrılmak istense, ikinci pa­ragraf numaralanmış cümlelerin hangisiyle başlar?

A) II.             B) III.            C) IV.            D) V.            E) VI.

24. (I) Namık Kemal, Tanzimat Döneminin en önemli düşün­ce, sanat ve siyaset adamlarından birisidir. (II) Sanatı, toplumun Batılılaşması için bir araç olarak kullanmış, bundan dolayı eserlerini halkın anlayabileceği sade bir dille yazmayı amaçlamıştır. (III) Divan edebiyatının süslü-sanatlı düzyazısı yerine, yeni bir düzyazıyı kullanmış­tır. (IV) Gençliğinde divan edebiyatı tarzında şiirler yaz­mış, Avrupa’ya gittikten sonra yeni edebiyatı benimse­miş ve o yolda yapıtlar vermiştir. (V) Sahne dili ve tekni­ği yönünden başarılı tiyatro yapıtları da yazmıştır.

Namık Kemal’in ele alındığı bu parçada numaralan­mış cümlelerle İlgili olarak aşağıdakilerden hangisi yanlıştır?

A) I. cümlede, değişik alanlarla ilgilendiği belirtiliyor.

B)II. cümlede, dil anlayışının, taşıdığı sosyal amaca göre biçimlendiği söyleniyor.

C) III. cümlede, sanat yaşamıyla ilgili bir çıkarım yapıl­mıştır.

D)IV. cümlede, yaşamının farklı dönemlerinde farklı sanat anlayışları benimsediği söylenmiştir.

E)V. cümlede, bir beğeni dile getirilmiştir.

 

25. Boğaziçi, erguvan ağaçlarının pembe çiçekli elbisesi­ni giymesiyle muhteşem bir tabloya bürünür. İstanbul florasının doğal türlerinden olan bu ağacın, ilkbahar aylarında açan eflatun, pembe ve lila tonlardaki genç ve neşeli yaprakları, adeta bir çiçek topunu andırır. Er­guvan, sonbahar aylarında fasulye gibi tohumlar bıra­kır. Oysa yapraksız hali çalıyı andıran cılız bir ağaçtır. Tohumlar sonbaharda ve kurumadan toprağa düşer­se, ilkbaharda can bulur. Erguvanlar başlangıçta ya­vaş büyüseler de sonraları büyümeleri hızlanır. Yüzü­nü denize çevirmiş, güneşe bakan, hafif eğimli ya­maçlar ve küçük tepeler bu şen şakrak ağaçların en sevdikleri yaşam alanlarıdır.

Bu parçanın anlatımıyla ilgili olarak aşağıdakiler-den hangisi söylenemez?

A)  Benzetmelere yer verilmiştir.

B)  Kişileştirme yapılmıştır.

C)  Anlatıcının duygusal etkilenmesini yansıtmaktadır.

D)  İkilemelere yer verilmiştir,

E)  Varlıklar ayırt edici özellikleriyle verilmiştir. 

 

26.   Aşağıdaki cümlelerin hangisi ayraç içinde verilen kavramın anlamıyla uyuşmamaktadır?

A)  Şiirlerinizin geniş bir okur kitlesine seslenmesini is­tiyorsanız salt biçime dayalı şiirler yazmaktan vaz­geçin. (Uyarı)

B)  Ne yazık ki edebiyatımızda gerçek anlamda eleştir­men yetişmemiş, bu da yazarların sanatsal gelişi­mini oldukça olumsuz etkilemiştir. (Hayıflanma)

C)  Bu yapıtı adı pek duyulmayan şairleri tanıtmak, on­ları edebiyat dünyasına kazandırmak için hazırla­dım. (Amaç)

D)  Bu dönem edebiyatımızdaki yazarlar, haklı olarak yapıtlarında gerçek yaşamın dışına çıkmayı tercih etmemişlerdir. (Sitem)

E) Okurlar, yazarlardan yapıtlarıyla düşün evreninin sı­nırlarını genişletmesini ister. (Beklenti)

 

27. (I) Sanatçı son romanında İstanbul ekseninde toplum­da yaşanan sıkıntıları gözler önüne seriyor. (II) Günü­müzde kullanılmayan birçok Arapça ve Farsça sözcü­ğü kullanması, insanlarda yazarın kitabı uzun zaman önce kaleme aldığı düşüncesini uyandırabilir. (III) Ro­mandaki olayların bizzat içinde yer alıyor yazar. (IV) Basit cümleler içermeyen, anlamsal yoğunlukları fazla olan sözcüklerin kullanıldığı roman, her sayfasın­da kendini size daha da fazla sevdiriyor. (V) Romanı okurken olayın geçtiği, İstanbul’da bir mahallede ya­şadığınızı, o zamanların insanlarıyla bir arada olduğu­nuzu hissediyorsunuz.

Bu parçada numaralanmış cümlelerin hangileri sö­zü edilen yapıtın biçemiyle ilgilidir?

A) I. ve II.                               B)l. ve V.                   C) II. ve IV

D) III. ve IV                                            E) IV ve V.

 

28. Eski bir gelenek olan çömlekçiliğin anavatanı gibidir Avanos. Geçmişi Hititlere kadar uzanan çömlek usta­ları çamura hayat verir ellerinin arasında. Dönen bir platform üzerinde çamurun şekillendiğini görürsünüz çömlek atölyelerinde. Avanos atölyelerinde çömlek, küp, testi ve güveç gibi işlevsel mutfak gereçleri bir yana, Hitit ve Frig gibi Anadolu’nun en eski medeni­yetlerin izlerini taşıyan hediyelik eşyalar da sevdikleri­nize ulaştırılmayı bekler. Vaktiniz varsa bir çömlek atöl­yesine uğramanızı tavsiye ederiz. Kim bilir, belki de içi­nizdeki sanatçıyı Avanos’ta ortaya çıkarabilirsiniz.

Bu parçanın anlatımında aşağıdakilerden hangisi yoktur?

A)  Çoğullaştırmalar

B)  Kimi sözcükleri temel anlamlarının dışında kullan­ma

C)  Açıklayıcı anlatımdan yararlanma

D)  Birinci kişili anlatımla oluşturulma

E)  Devrik cümlelere yer verme

 

29. Yapıtlar, sırf mesaj vermek için yazılırsa bu görüş doğ­ru olabilir. Ama yazarken düşüncelerin yapıtın dokusu­na sindirildiği yapıtlarda edebi düzeyin düşmesi müm­kün değil. Nitekim dünya edebiyatında, klasiklerde bu­nun çok sayıda örneği de mevcut. Düşünceler yerli ye­rinde verildiğinden olumsuz bir etki söz konusu ola­maz. Aksine bazen yapıta ayrı bir güzellik katabilir. Victor Hugo, Sefillerinde kötü adam Jean Valjean’ın baş­piskoposun etkisiyle iyi adam oluşunu anlatır. İnsan Ne ile Yaşar isimli eserinde Tolstoy, yine iyi insanları, iyiliği ve iyi olma vurgusunu yaparak hikâyesini anlatır. Biz bu yapıtlarda düşüncenin verilişini yadırgamayız.

Bu parça aşağıdaki sorulardan hangisine karşılık söylenmiş olabilir?

A)  Yazarın mesaj verme kaygısı taşıması, yapıtın yazınsallığına gölge düşürüyor düşüncesine katılıyor musunuz?

B)  Klasik yapıtların yüzyıllara meydan okumasını sağ­layan özellikleri nelerdir?

C)  Yazarların yapıtındaki olay örgüsünü klasik anlatım tarzına göre şekillendirmesi gerektiğini düşünüyor musunuz?

D) Yazarların bir akımın savunuculuğunu yapması siz­ce doğru mu?

E)  Klasikliğe ulaşmak isteyen yapıtların evrensel özler taşıması gerektiği görüşüne katılıyor musunuz?

 

30. Gerçekliğin öne çıktığı günümüzde, pek okunmayan düş ağırlıklı romanların, bir gün yepyeni olarak geri döneceğinden hiç şüpheniz olmasın. Çünkü düşler, gerçeğin türlü sıkıntılarıyla ağır bastığı ve edebiyatın gerçekçilik üzerine kurulduğu dönemlerin ardından insanların sığınağı olmuştur. Dolayısıyla —. Böylece, bir dönem okunmayan düş ağırlıklı romanlar, başka bir dönemde tekrar okur bulmuştur.

Bu parçada boş bırakılan yere düşüncenin akışına göre, aşağıdakilerden hangisi getirilebilir?

A)  edebiyat akımlarının temelinde yatan tek sebep bu olmuştur

B)  insanlar her zaman, düşsel öğeler içeren yapıtları beğenmiştir

C)  okurların kültürel düzeyleri, okuyacakları yapıtları seçmede etkilidir

D)  gerçekçi her akımdan sonra düşlere dayalı bir akım doğmuştur

E)  yazarlar da sadece kendi düşünceleri doğrultu­sunda yapıt oluşturur

 

31. Antik Çağda tiyatro, üst sınıfa özgü bir etkinlikti. Her yıl Dionysos’u kentin hangi ileri geleninin onurlandıraca­ğına karar verilir ve bu kişi etkinlikleri düzenlerdi. Bu dönemde oyunlarda günümüzden farklı olarak dekor ya da kostüm bulunmazdı. Sahne tamamıyla boş olur, baş roller de önemli kişiler tarafından oynanırdı. Bir de anlatıcı görevi gören koro bulunurdu. Günümüzdeki oyunculuk anlayışı yoktu ve duygular oyuncuların el­lerinde tuttukları ve yeri geldikçe yüzlerine koydukları maskelerle ifade edilirdi. Bugün tiyatronun simgesi haline gelen gülen ve ağlayan maskeler bu uygulama­nın bir uzantısıdır.

Bu parçadan Antik Çağdaki tiyatroyla ilgili olarak aşağıdakilerden hangisinden söz edilmemiştir?

A)  Günümüzdeki tiyatroyla ayrılan yönlerinden

B) Toplumun hangi kesimine seslendiğinden

C) Yapısal özelliklerinden

D)  Oyuncuların anlatım tarzlarından

E)  Toplum üzerindeki etkilerinden

 

32. Öyküleri tam bir anı karakteri gösteren sanatçı, açık, duru şiirler de yazmıştır. İnsan ve hayat sevgisi, her varlıkta bir güzellik, her olayda bir iyimserlik araması şiir ve düzyazılarının genel özelliğidir. Kimi öykülerinde İstanbul ve geçim sıkıntısının insanı etkileyişi vardır. Yaptığı ruhsal çözümlemelerde kendi duygularını yan­sıtırken anlattıklarını bizim açıklayamadığımız gizli duygularımız sanırız. Hiçbir toplumsal kaygı duyma­dan anılarını ve yaşamını yansıtmıştır. Yalın dili, göste­rişe kaçmayan, lirik ve samimi söyleyişiyle tanınmıştır.

Bu parçada sözü edilen sanatçıyla ilgili olarak aşa­ğıdakilerden hangisi söylenemez?

A)  Yazarlarına toplumsal bir işlev yüklemediği

B)  Öykülerinde kendi yaşamının ayrıntılarına yer ver­diği

C)  Olay ve durumların olumlu yönlerini anlatmayı seç­tiği

D)  Sade ve içten bir anlatım kullandığı

E)  Düşünsel yazılarıyla okurların ufkunu genişlettiği

 

33. Modern Öykü yazarı öncelikle, öyküsünü üzerine bina edeceği olaylar zincirini, insan sayısını, olayların ya­şanma zamanı ve mekânını, romana göre son derece sınırlı tutmak zorundadır. Bu sebeple modern öyküde olaylar, uzun ve karmaşık değil yoğun bir biçimde anlatılır . Konunun ayrıntılarına girilmez. Kahramanlar bütün yönleriyle değil, büyük ölçüde tek bir yönüyle ir­delenir. Hiçbir anlatımda ayrıntıya, savrukluğa yer veril­mez. Söz konusu dar bir dünya içinde yoğunlaşılıp, tü­rün imkânlarını zorlamadan estetik bir öykü kurulması gerekir. Dolayısıyla yazardan beklediğimiz, “destan” ve “roman”da olduğu gibi, koca bir toplumun veya devrin hayatını kucaklamak; bir insanın uzun yıllar içindeki hayatını bütün yönleri ve olayları ile sunmak değildir.

Bu parçaya göre aşağıdakilerden hangisi modern öykünün özelliklerinden biri değildir?

A)  Diğer türlere göre daha sınırlı bir kitleye seslenme

B) Olayları okura estetik bir haz verecek biçimde sunma

C)  Kısa bir zaman diliminde geçen olayları anlatma

D)  Kısa ve öz bir anlatımla oluşturulma

E)  Kişileri tek yönlü olarak ele alma

 

34. insanlar, kendi dillerini başka dillerle kıyaslayarak üs­tün olduğunu savunmamalıdır. Çünkü uluslar arasın­da nasıl bir üstünlükten söz edilemezse, diller arasın­da da böyle bir durumdan söz edilemez. Gel gelelim, yanlış koşullandırmaların sonucunda böyle bir ayrım yapanlar var. İşte bu, dilleri ileri – geri, yoksul – varsıl diye nitelendirme gibi bir yanlış ayrımın ürünüdür.

Bu parçada vurgulanmak istenen düşünce aşağı­dakilerden hangisidir?

A)  Her dilin kendine özgü bir yapısı vardır.

B)  Dilleri nitelik bakımından karşılaştırmak doğru de­ğildir.

C)  Diller arasında sürekli bir etkileşim vardır.

D)  Bir dilin nitelikli olup olmadığı, sözcük sayısına gö­re belirlenemez.

E)  Bir dilde kullanılan yabancı sözcükleri bütünüyle dışlamak yanlıştır.

35. Televizyona çıkan biriyim, ama “star” olmayı isteyen bir yazar değilim. Ekran önünde bazı programlara çık­tım, tabii ki bunu istediğim için değil yapmam gerekti­ği için yaptım. Beni şiir gecelerinde, toplantılarda, fes­tivallerde göremezsiniz bunu da büyülü bir şey olsun, gizemli kalayım, diye yapmıyorum. Ön plana çıkmak gibi bir gayretim yok. Ama şiirlerimin beğenilmesini de isterim. “Ne güzel şiir olmuş!” dediklerinde hoşu­ma gider. Ben ekranlara çıkarak değil, okunarak beğenilmek; popüler olmadan okurlarımın “favorisi” ol­mak isterim.

Bu sözleri söyleyen şair, aşağıdakilerden hangisiy­le nitelendirilebilir?

A)  Üretken, okurlarını kendi düşüncelerine göre yön­lendiren

B)  Kendini toplumdan soyutlayan, okurların seviyesi­ne inemeyen

C)  Geri planda kalmayı yeğleyen, okurların tepkisini önemseyen

D)  Sorgulayan, değerinin yeterince anlaşılmadığını düşünen

E) Seviyesizliğe tahammül edemeyen,  yapıtlarının anlaşılması için okurdan çaba bekleyen

 

36. Son yıllarda çekilen diziler, daha çok müzikleriyle izle­yicinin dikkatini çekiyor. İçlerinde başarılı çalışmalar da var. Ancak belli bir zaman sonra diziler sadece mü­zikleriyle hatırlanıyor. Oysa müzik, —. Diziyle müzik bir bütün olarak gitmeli ve böyle beğendirmeli kendi­ni. Şimdiki dizilerde ise müzikle her şeyi kotarıp izlen­me oranını yükseltme amacı güdülmekte. Halbuki, filmle müzik eşit ölçüde kendini göstermeli dizilerde.

Bu parçada boş bırakılan yere, düşüncenin akışına göre aşağıdakilerden hangisi getirilmelidir?

A)  filmin içeriğine uygun olmalı

B)  filmi arka plana atıp onu unutturmalı

C)  izleyiciyi filme çeken ana etken olmalı

D)  her zaman filmin gölgesinde kalmalı

E)  filmin izleyicide oluşturduğu beğeni duygusunu et­kilememen

 

37. 1950’li yılların yazarları arasında en üretken isim hiç şüphesiz Ferit Edgü’dür. Yalın ama yoğun cümleleri vardır. Ölüm, düş, yaşam, yabancılaşma gibi ana te­malardan bir an olsun uzak durmayan bir yazarlık yö­nelimine sahiptir, Düş ile gerçek arasında gidip gelen, neredeyse bir tek cümleye kadar inen kısacık öyküler yazmıştır. Kitaplarına yazdığı önsözlerde bile düş ve gerçeğin arasındaki sınırı aşmamaya özen gösteren bir tavır takınır. İçerik yönünden el attığı yeni konular kadar her öyküde özgün bir biçem kaygısı vardır.

Bu parçadan Ferit Edgü’yle ilgili olarak aşağıdakilerden hangisi çıkarılamaz?

A)  Az sözle çok şey anlatmaya çalıştığı

B)  Öykülerinde soyut konuları ele aldığı

C)  Kendine özgü bir anlatımı olduğu

D)  Okurların yazınsal yapıtlardan aldığı zevki artırmayı amaçladığı

E) Öykülerinde hayali öğelerle gerçekçi öğelerin iç içe olduğu

 

38. Yazınsal metinler, sözcük ve cümle düzeni yönünden çok düzenli bir yapıdadır. Sözcükler, yerleri değiştirile­meyecek biçimde sıralanmasının yanında, ilk anlamla­rından çok, yan anlamlarıyla, duygusal ve çağrışımsal yönleriyle kullanım alanına çıkar. Böylece günlük dilde kullandığımız sözcükler, cümleler yeni tatlar ve anlam­lar kazanır. Buna bağlı olarak da yazarın, okurlara sunduğu evren de kurmaca, imgesel bir evrendir. Bu evren, gerçek dünyayla tam bir örtüşme göstermez hiçbir zaman.

Bu parçaya göre aşağıdakilerden hangisi yazınsal metinlerin bir özelliği değildir?

A)  Şekil bakımından bir düzen içinde olması

B) Okurları düşünsel açıdan doyurması

C)  Konuşma dilinin söz dağarcığından yararlanılması

D)  Sözcüklerin temel anlamlarıyla yetinilmemesi

E)  İçerik olarak yaşam gerçeğinden farklı olması

 

 

39. Daha şimdiden çağdaş bir klasik olmaya aday olan roman, klişelere saplanmadan, taraf tutmadan, sade­ce ve sadece savaşın kendine has gerçekliğini anlatı­yor. Çoğu okurun hafızasına kazınacak olan karakter­lerin gerek savaş sırasındaki, gerekse terhislerinden sonraki hikâyelerine parça parça eğilerek bir savaşın atmosferini bugüne kadar rastlamadığımız bir yetkin­likle ve herkesçe rahat bir biçimde anlaşılabilecek bir anlatımla gözler önüne seriyor.

Bu parçada sözü edilen romanla ilgili olarak aşağı­dakilerden hangisine ulaşılamaz?

A)  Tarafsız bir biçimde savaş gerçeklerini anlattığına

B)  Etkileyici karakterlerin yer aldığına

C)  Açık, anlaşılır bir anlatımı olduğuna

D)  Klasik yapıtlara öykünülerek yazıldığına

E)  Nitelikli ve özgün bir yapıt olduğuna

 

40. Denemeleriyle de tanınan sanatçı, toplumcu şairlerin açtığı yolda yürüdü. Şiiri çoğunlukla türkülere dayalı görünse de halk kaynaklarının olanaklarını, türkülerin ötesinde aradı. Günümüz şiirini de büyük ölçüde etki­ledi. Şiirinde ritmin büyük yeri vardır. Onda ritim, söz­cüklerin bir su gibi akma anlamına gelir. Yaşadığı Do­ğu Anadolu’yu ve o yörenin insanlarını bu lirizmin için­de yoğurarak gerçekçi şiirdeki didaktizm tehlikesini aşmayı bildi. Özellikle imge konusunda yaptığı sıçra­mayla genç şairlere örnek oldu.

Bu parçada sözü edilen şairle ilgili aşağıdakiler­den hangisi çıkarılamaz?

A)  Salt öğreticilikten uzak olduğu

B)  Şiirlerinde ahenge önem verdiği

C)  Kendisinden sonra gelen şairleri etkilediği

D)  içinde yaşadığı çevreyi şiirlerinde konu edindiği

E)  Şiir türünden başka yapıt kaleme almadığı

 

CEVAPLAR

1

C

9

B

17

C

25

D

33

A

2

D

10

D

18

D

26

D

34

B

3

B

11

E

19

D

27

C

35

C

4

C

12

C

20

C

28

D

36

E

5

E

13

C

21

A

29

A

37

D

6

C

14

C

22

C

30

D

38

B

7

A

15

E

23

C

31

E

39

D

8

E

16

C

24

C

32

E

40

E