10.Sınıf Edebiyat BirYay Yayınları Kitap Cevapları(Sayfa 262)

10.Sınıf Türk Dili ve Edebiyatı  BirYay Yayınları Kitap Cevapları 262.sayfanın cevaplarına aşağıdan ulaşabilirsiniz.

Han Duvarları şiiri, 1922 yılında Faruk Nafiz Çamlıbel tarafından yazılmıştır. Şair Ulukışla’dan

Kayseri’ye “yaylı” denilen at arabasıyla yapılan üç günlük bir yolculuğun sonucunda bu şiiri yazmıştır. Hayatında ilk defa İstanbul’dan ayrılan şair yolculuk esnasında gurbeti içinde hisseder. Ayrılıkla derinleşen bu duygu Han Duvarları şiiri olarak karşımıza çıkmıştır.

Aşağıdaki şiiri okuyunuz. Okuduğunuz şiirin divan şiirinde hangi türe benzediğini söyleyiniz.

Divan edebiyatı içerisinde anlatmaya bağlı metin olan tür MESNEVİ’dir. Mesnevi nazım şekliyle bir olay örgüsü etrafında bir hikaye anlatmaya elverişlidir.

Mesnevi ile ilgili daha ayrıntılı bilgi öğrenmek istiyorsanız BURAYA tıklayabilirsiniz.

HAN DUVARLARI

Yağız atlar kişnedi, meşin kırbaç sakladı,

Bir dakika araba yerinde durakladı.

Neden sonra sarsıldı altımda demir yaylar,

Gözlerimin önünden geçti kervansaraylar..

Gidiyordum, gurbeti gönlümle duya duya,

Ulukışla yolundan Orta Anadolu’ya

İlk sevgiye benziyen ilk acı, ilk ayrılık!

Yüreğimin yaktığı ateşle hava ılık,

Gök sarı, toprak sarı, çıplak ağaçlar sarı…

Arkada zincirlenen yüksek Toros dağları,

Önde uzun bir kışın soldurduğu etekler,

Sonra dönen, dönerken inliyen tekerlekler…

(…)

Gurbet beni muttasıl çekiyordu kendine

Yol, hep yol, dâima yol… Bitmiyor düzlük yine.

Ne civarda bir köy var, ne bir evin hayâli,

Sonun ademdir diyor insana yolun hâli.

(…)

Karşıda hisar gibi Niğde yükseliyordu,

Sağ taraftan çıngırak sesleri geliyordu:

Ağır ağır önümden geçti deve kervanı,

Bir kenarda göründü beldenin vîran hanı.

(…)

Uzun bir yolculuktan sonra İncesu’daydık,

Bir handa, yorgun argın, tatlı bir uykudaydık.

Gün doğarken bir ölüm rü’yâsiyle uyandım,

Başucumda gördüğüm şu satırlarla yandım!

Garibim, nâmıma Kerem diyorlar

Aslı’mı el almış harem diyorlar

Hastayım derdime verem diyorlar

Maraşlı Şeyhoğlu Satılmıştım ben

(…)

“Hancı, dedim, bildin mi Maraşlı Şeyhoğlu’nu

Gözleri uzun uzun burkuldu kaldı bende,

Dedi:

— Hana sağ indi, ölü çıktı geçende!

Yaşaran gözlerimde her şey artık değişti,

Bizim garip Şeyhoğlu buradan geçmemişti…

Gönlümü Maraşlının yaktı kara haberi.

Aradan yıllar geçti, işte o günden beri

Ne zaman yolda bir han raslasam irkilirim.

Çünkü sizde gizlenen dertleri ben bilirim,

Ey köyleri hududa bağlayan yaslı yollar,

Dönmeyen yolculara ağlayan yaslı yollar!

Ey garip çizgilerle dolu han duvarları,

Ey hanların gönlümü sızlatan duvarları…

Faruk Nafiz Çamlıbel