1940-1960 Arasındaki Modernist Hikaye Özellikleri ve Yazarları
- Modernizmde geleneksel olanı günün anlayışına uydurma, geleneksel yapıyı ve anlatımı reddederek yeniyi ortaya çıkarma anlayışı vardır.
- Modernizmi esas alan hikâyelerde, toplumdaki değerlere çatışması, bireyin bunalımları, yalnızlığı, karmaşık ruh hâli ve yerleşik değerlere başkaldırısı ele alınır.
- Hikâyelerde bilinen anlamda bir olay örgüsü yoktur, neden-sonuç ilişkisine bağlı kalınmamıştır, hikâye, en baştan başlamak veya belirli bir sonla bitmek zorunda değildir.
- Yazar, insan dışındaki dünyayı yalın biçimde yansıtmaktan kaçınır; geleneksel anlatımın dışına çıkar, yer yer sembolik anlatımdan yararlanır.
- Bu hikâyelerde, sözcüklerin çağrışım gücünden yararlanılarak şiirsel bir dil kullanılır.
- Yazarlar gerçek yaşamdan beslenmek zorunda değildir hatta yazar hikâyeyle gerçek yaşam arasındaki bağları koparır bu amaçla simgelere, mitolojiye, efsanelere, mistisizme, fanteziye yönelebilir.
- Modernist hikâye, gizlerini hemen ele vermediğinden ve kapalı bir anlatıma sahip olduğundan okurun “aktif” olmasını gerektirir.
- 1940-1960 yılları arasında Nezihe Meriç, Sait Faik, Vüs’at Orhan Bener, Feyyaz Kayacan, Yusuf Atılgan, Tarık Dursun K., Tahsin Yücel, Demir Özlü bu hikâye tarzının önemli temsilcileridir. 1960’tan sonra 1950 Kuşağı öykücüleri arasında yer alan Adalet Ağaoğlu, Erdal Öz, Bilge Karasu. Leyla Erbil, Ferit Edgü, Füruzan, Orhan Duru, Oğuz Atay, Rasim Özdenören gibi yazarlar ön plana çıkmıştır.
Sait Faik: Edebiyatımızda durum öyküsünün en önemli ismidir. Hikâyelerinin konusu çoğunlukla kısa bir süre içinde gördüğü, kişiler, olaylar olduğundan, öykülerinde alışılagelen giriş-gelişme-sonuç bölümleri bulunmaz. Bu özellikleriyle bir durum öyküsü niteliği taşıyan öyküleriyle klasik yöntemden ayrılmıştır. Ele aldığı konuları, insan ve toplum, insan ve doğa, psikolojik konular olarak üç grupta toplayabiliriz:
Hikâyelerini, Semaver, Sarnıç, Şahmerdan, Lüzumsuz Adam, Mahalle Kahvesi, Havada Bulut, Kumpanya, Kayıp Aranıyor, Havuzbaşı, Son Kuşlar, Alemdağda Var Bir Yılan, Az Şekerli, Tüneldeki Çocuk, Mahkeme Kapısı adlı kitaplarda bir araya toplamıştır.
Vüs’at Orhan Bener: Gündelik olaylarla, bilinçaltında birikmiş yaşam parçalarını birleştirmiş; gerçekliği kendince dönüştürerek ele almıştır.Okurdan çaba isteyen, ayrıksı bir dili olan Bener “iç konferans tekniği’nin edebiyatımızda önemli bir temsilcisidir.Hikâyelerini Dost, Yaşamasız, Siyah-Beyaz, Mızıkalı Yürüyüş, Kara Tren, Kapan adlı yapıtlarında toplamıştır.
Nezihe Meriç: Toplum içinde kendi iç yalnızlığını sürdüren genç kız ve kadınları şiirli bir dille anlatmıştır.1940-1960 Dönemi hikâyelerini Bozbulanık, Topal Koşma, Menekşeli Bilinç adlı yapıtlarında toplamıştır.
Feyyaz Kayacan: Hikâyelerinde toplumsal baskıları aşıp özgürleşme, kendi olma, kendini gerçekleştirme gibi konuları ele almıştır.Şişedeki Adam, Sığınak Hikâyeleri, Cehennemde Bir Yusuf kitaplarından bazılarıdır.
Yusuf Atılgan: Köyü anlatan hikâyelerinde, kırsal kesimin geleneksel yaşamından kesitler sunmuş; şehri anlatan hikâyelerinde ise bıkkınlık ve düzene uyumsuzluğu ele almıştı.Hikâyelerini “Bodur Minareden Öte” adlı yapıtında toplamıştır.
Tarık Dursun K.: Şehir hayatı üzerindeki gözlemlerine dayanarak gündelik olayları basit ve anlaşılır bir dille hikâye etmiştir. Güzel Avrat Otu ve Ona Sevdiğimi Söyle 1940-1960 arası hikâyelerini topladığı yapıtlarıdır.
Demir Özlü: İçinde yaşadığı toplum ve geleneksel değerlerle bütün bağlarını kopararak anlamsızlığın, kuşkunun, hiçliğin ortasına yuvarlanan aydın insanın en tipik Örneğini ortaya koymuştur.1950’lerin sonunda hikâyelerini Bunaltı, İstanbul, Soluma, Boğuntulu Sokaklar adlı yapıtlarında toplamıştır.