İçindekiler
1940-1960 Arasındaki Hikaye Özellikleri-Yazarları-Eserleri
- Bireyin iç dünyasını ele alma, dinî ve milli” duyarlıktan hareket etme, toplumcu gerçekçi bir anlayış benimse ve modernizmi esas alma gibi farklı anlayışlar ortaya çıkmıştır.
- Bu dönem hikâyelerinde toplumsal konular, küçük memurların, işçilerin, köylülerin ve köyün, kasaba ve kenar semtlerdeki halkın sorunları ağırlık kazanmıştır.
- Toplumsal konuları ön planda tutan yazarların yanı sıra, bireyden hareket eden, kişinin değişik psikolojik durumlarını yansıtan hikâyeler de yazılmıştır.
- Hikâye türü, özellikle de “1950 Kuşağı” hikayecileri sayesinde çok önemli bir gelişme göstermiştir.
- Bu dönem hikayecileri benimsedikleri yönelimlere göre şu başlıklarda toplanabilir:
Modernist Hikaye Özellikleri ve Yazarları
- Modernizmde geleneksel olanı günün anlayışına uydurma, geleneksel yapıyı ve anlatımı reddederek yeniyi ortaya çıkarma anlayışı vardır.
- Modernizmi esas alan hikâyelerde, toplumdaki değerlere çatışması, bireyin bunalımları, yalnızlığı, karmaşık ruh hâli ve yerleşik değerlere başkaldırısı ele alınır.
- Hikâyelerde bilinen anlamda bir olay örgüsü yoktur, neden-sonuç ilişkisine bağlı kalınmamıştır, hikâye, en baştan başlamak veya belirli bir sonla bitmek zorunda değildir.
- Yazar, insan dışındaki dünyayı yalın biçimde yansıtmaktan kaçınır; geleneksel anlatımın dışına çıkar, yer yer sembolik anlatımdan yararlanır.
- Bu hikâyelerde, sözcüklerin çağrışım gücünden yararlanılarak şiirsel bir dil kullanılır.
- Yazarlar gerçek yaşamdan beslenmek zorunda değildir hatta yazar hikâyeyle gerçek yaşam arasındaki bağları koparır bu amaçla simgelere, mitolojiye, efsanelere, mistisizme, fanteziye yönelebilir.
- Modernist hikâye, gizlerini hemen ele vermediğinden ve kapalı bir anlatıma sahip olduğundan okurun “aktif” olmasını gerektirir.
- 1940-1960 yılları arasında Nezihe Meriç, Sait Faik, Vüs’at Orhan Bener, Feyyaz Kayacan, Yusuf Atılgan, Tarık Dursun K., Tahsin Yücel, Demir Özlü bu hikâye tarzının önemli temsilcileridir. 1960’tan sonra 1950 Kuşağı öykücüleri arasında yer alan Adalet Ağaoğlu, Erdal Öz, Bilge Karasu, Leyla Erbil, Ferit Edgü, Füruzan, Orhan Duru, Oğuz Atay, Rasim Özdenören gibi yazarlar ön plana çıkmıştır.
Sait Faik: Edebiyatımızda durum öyküsünün en önemli ismidir. Hikâyelerinin konusu çoğunlukla kısa bir süre içinde gördüğü, kişiler, olaylar olduğundan, öykülerinde alışılagelen giriş-gelişme-sonuç bölümleri bulunmaz. Bu özellikleriyle bir durum öyküsü niteliği taşıyan öyküleriyle klasik yöntemden ayrılmıştır. Ele aldığı konuları, insan ve toplum, insan ve doğa, psikolojik konular olarak üç grupta toplayabiliriz:
Hikâyelerini, Semaver, Sarnıç, Şahmerdan, Lüzumsuz Adam, Mahalle Kahvesi, Havada Bulut, Kumpanya, Kayıp Aranıyor, Havuzbaşı, Son Kuşlar, Alemdağda Var Bir Yılan, Az Şekerli, Tüneldeki Çocuk, Mahkeme Kapısı adlı kitaplarda bir araya toplamıştır.
Vüs’at Orhan Bener: Gündelik olaylarla, bilinçaltında birikmiş yaşam parçalarını birleştirmiş; gerçekliği kendince dönüştürerek ele almıştır.Okurdan çaba isteyen, ayrıksı bir dili olan Bener “iç konferans tekniği’nin edebiyatımızda önemli bir temsilcisidir.Hikâyelerini Dost, Yaşamasız, Siyah-Beyaz, Mızıkalı Yürüyüş, Kara Tren, Kapan adlı yapıtlarında toplamıştır.
Nezihe Meriç: Toplum içinde kendi iç yalnızlığını sürdüren genç kız ve kadınları şiirli bir dille anlatmıştır.1940-1960 Dönemi hikâyelerini Bozbulanık, Topal Koşma, Menekşeli Bilinç adlı yapıtlarında toplamıştır.
Feyyaz Kayacan: Hikâyelerinde toplumsal baskıları aşıp özgürleşme, kendi olma, kendini gerçekleştirme gibi konuları ele almıştır.Şişedeki Adam, Sığınak Hikâyeleri, Cehennemde Bir Yusuf kitaplarından bazılarıdır.
Yusuf Atılgan: Köyü anlatan hikâyelerinde, kırsal kesimin geleneksel yaşamından kesitler sunmuş; şehri anlatan hikâyelerinde ise bıkkınlık ve düzene uyumsuzluğu ele almıştı.Hikâyelerini “Bodur Minareden Öte” adlı yapıtında toplamıştır.
Tarık Dursun K.: Şehir hayatı üzerindeki gözlemlerine dayanarak gündelik olayları basit ve anlaşılır bir dille hikâye etmiştir. Güzel Avrat Otu ve Ona Sevdiğimi Söyle 1940-1960 arası hikâyelerini topladığı yapıtlarıdır.
Demir Özlü: İçinde yaşadığı toplum ve geleneksel değerlerle bütün bağlarını kopararak anlamsızlığın, kuşkunun, hiçliğin ortasına yuvarlanan aydın insanın en tipik Örneğini ortaya koymuştur.1950’lerin sonunda hikâyelerini Bunaltı, İstanbul, Soluma, Boğuntulu Sokaklar adlı yapıtlarında toplamıştır.
Toplumcu Gerçekçi Hikaye Özellikleri ve Yazarları
Başlangıçla Sabahattin Ali ve Sadri Ertem‘in eserleriyle ortaya çıkan, Anadolu köy ve kasabalarının sorunlarını anlatan toplumcu-gerçekçi hikâye 1930’lardan itibaren yaygınlaşmıştır. Bu yönelim ezilen insanların sorunlarını gündeme getirme tezi üzerine kurulmuştur.
Yapıtlarda Anadolu coğrafyası, toplumdaki düzensizlik ve çatışmalar, büyük kentlerde göçün yol açtığı problemler, köylerdeki toprak kavgaları, ağa-köylü. zengin-fakir, güçlü-güçsüz, öğretmen – imam çatışması, köyden kente göç ve sonuçları, dar gelirlinin sorunları ve geçim mücadelesi gibi konuları işlemişlerdir.
Sadri Ertem, Sabahattin Ali, Kemal Bilbaşar, Orhan Kemal, Kemal Tahir, Samim Kocagöz, Yaşar Kemal, Fakir Baykurt, İlhan Tarus, Aziz Nesin, Necati Cumalı. Talip Apaydın, Dursun Akçam, Orhan Hançerlioğlu gibi yazarlar bu dönemde toplumcu anlayışla yapıt vermiştir.
Sabahattin Ali: Değirmen. Kağnı, Ses, Yeni Dünya, Sırça Köşk adlarını taşıyan hikâye kitaplarında toplumsal konulu olanlar ağırlıktadır. Bu hikâyeleri arasında köy ve köylünün sorunlarıyla İlgili olanları; Türk köyünü, köylüsünü sistemli bir biçimde inceleyen ilk hikâyeler olma özelliğini taşır.
Orhan Kemal: Toplumcu gerçekçi tarzdaki hikâyelerini Ekmek Kavgası. Sarhoşlar, Çamaşırcının Kızı, 72. Koğuş, Grev, Arka Sokak, Kardeş Payı, önce Ekmek, Babil Kulesi, Dünyada Harp Vardı, Küçükler ve Büyükler adlı kitaplarında bir araya toplanmıştır.
Fakir Baykurt: Hikâyelerini Çilli, Efendilik Savaşı, Karın Ağnsı, Cüce Muhammed, Anadolu Garajı, Can Pazarı, Sınırdaki Ölü, Gece Vardiyası, Banş Çöreği, Duisburg Treni adlı yapıtlarında toplamıştır.
Yaşar Kemal: hikâyelerini Sarı Sıcak; Kemal Tahir, Göl İnsanları adlı yapıtında toplamıştır.
Samim Kocagöz: Hikâyelerini Telli Kavak, Sığınak Güvene Yolcuları, Sam Amca, Cihan Şoförü, Ahmet’in Kuzuları adlı yapıtlarında toplamıştır.
Aziz Nesin: Yalın bir dille toplumdaki aksayan yönleri, mizahi bir biçimde anlatmıştır. Hikâyelerini İt Kuyruğu, Fil Hamdi, Büyük Grev, Yaşasın Memleket adlı yapıtlarında toplamıştır.
Bireyin İç Dünyasını Ele Alan Hikayeciler
- Bu yönelime bağlı sanatçılar insanı, toplumsal yönüyle değil, psikolojik yönüyle anlatma gayreti içine girmişlerdir.
- Olaylardan ve insanlardan hareketle bireyin iç dünyasını anlatmışlardır.
- Hikâyelerde bunalım, yabancılaşma, bireyin toplumla hesaplaşması, yalnızlık, sıkıntı, bilinçaltı, bireysel sorgulamalar, evrenin düzeni gibi konular ele alınmıştır.
- Bu anlayıştaki yazarlar, hikâyelerde çağrışımlara açık sanatsal bir dil kullanmış, olay örgüsünde merak unsurunu geri planda bırakmış, bireyin ruh hâlini ve iç çatışmalarını psikolojik tahliller aracılığıyla vermiştir. Bundan dolayı bu anlayıştaki hikâyeler, Çehov tarzı durum hikâyesi kabul edilmiştir.
- Bireyin iç dünyasını esas alan yazarlar insan gerçekliğini farklı bir bakışla anlatmak, modern hayatın insan üzerindeki etkilerini tespit etmek için psikolojiden, psikanalizmden ve dolayısıyla Freud’un görüşlerinden faydalanmışlardır.
- Yazarlar eserlerinde özellikle düş analizi, iç konuşma, bilinç akışı gibi teknikleri kullanmışlardır.
- Bu hikâye türünün temsilcileri arasında 1940-1960 yıllarında Ahmet Hamdı Tanpınar, Oktay Akbal, Ziya Osman Saba, Sabahattin Kudret Aksal sayılabilir. 1960’tan sonra ise Mustafa Kutlu, Selim İleri bu tarzın önemli temsilcileri arasındadır.
Ahmet Hamdi Tanpınar: Hikâyelerini Abdullah Efendi’nin Rüyaları ve Yaz Yağmuru adlı iki kitapta toplamıştır. Kişilerin ön planda tutulduğu hikâyelerinde yoğun psikolojik tahliller ve durağan bir anlatım vardır.
Oktay Akbal: Bireyin iç dünyasını yansıtmaya önem verdiği hikâyelerinde, geçmişle içinde bulunulan zamanı bir arada vermeye çalışır. Aşksız İnsanlar, Bizans Definesi, Bulutun Rengi hikâyelerini topladığı yapıtlarıdır.
Tarık Buğra: Hikâyelerinde daha çok toplumda yerini bulamamış, duygu, düşünce ve yaşayışına belli bir yön verememiş aydınlar ele alınmıştır. Hikâyelerini Oğlumuz, Yarın Diye Bir Şey Yoktur, İki Uyku Arasında adlı yapıtlarında toplamıştır.
Ziya Osman Saba: Hiçbir toplumsal kaygı duymadan yalnızca yaşantısını ve anılarını yansıtmıştır. Hikâyelerini, Mesut İnsanlar Fotoğrafhanesi ve Değişen İstanbul adlı kitaplarında bir araya toplamıştır.
Sabahattin Kudret Aksal: Daha çok halkın gündelik yaşayışını bireyin iç dünyasıyla bağlantılar kurarak yansıtmıştır. Hikâyelerini Gazoz Ağacı ve Yaralı Hayvan adlı yapıtlarında toplamıştır.
Millî ve Dinî Duyarlıkları Yansıtan Hikâye
- 1960’ların sonlarından itibaren modernizme karşı çıkış, yerlilik, akıl ötesi, şuuraltı, altıncı his. duygu, sezgi gibi kavramları öne alarak, modernizmin getirdiği teknoloji, bilimsellik, akılcılık kavramlarına karşı direnen, dinin ve geleneksel ahlakın ilkelerini reddetmeyen hatta yücelten bir hikâye tarzıdır.
- Bu hikâye tarzında yazalar çağdaş anlatım yöntemleri ve şiirli bir söylem kullanmışlardır.
- “Ben” anlatıcı önemsenmiş, geleneksel kaynaklara, yerli, mitolojik unsurlara, masal ve efsane motiflerine göndermeler yapılmıştır.
- Önemli Temsilcileri: 1940’a kadar millî duyarlıkta hikâye yazan yazarlar olarak Reşat Nuri Güntekin,Yakup Kadri, Halide Edip Adıvar ve Refik Halit Karay 1940’lı yıllarda şiirde adını duyursa da Necip Fazıl , din ve metafizik konularında başarılı hikâyeler yazmıştır. 1960’lı yıllardan itibaren ise bu hikâyenin temsilcileri Rasim Özdenören, Durali Yılmaz, Şevket Bulut, Mustafa Kutlu ve Hüseyin Su’dur.
Necip Fazıl Kısakürek: Dinî ve millî konularda yazdığı hikâyeleri “Hikâyelerim” adıyla kitaplaşmıştır.
Rasim Özdenören: İlk hikâyelerinde kendi seçimlerimiz dışında dayatılan sistemin birey üzerindeki etkilerini, varoşlara sıkışmış, değerlerinden koparılmış insanın acılarını, yalnızlığını işlemiştir. Hikâyelerini Hastalar ve Işıklar, Çözülme, Çok Sesli Bir Ölüm adlı yapıtlarında toplamıştır.
Şevket Bulut: Anadolu insanının dingin hayatını ele aldığı hikâyelerinde folklor unsurlarına da geniş ölçüde yer vermiştir. Hikâyelerini Alkarası ve Sarı Arabalar‘da toplamıştır.
Mustafa Kutlu: Geçmişin bilgisini bugün için değerlendiren yazar, metinlerinde Doğu hikâyesinin yapı unsurları ile bazı malzemelerini son derece doğal bir biçimde kullanmaktadır. Hikâyelerini Ortadaki Adam, Gönül İşi, Yokuşa Akan Sular, Yoksulluk İçimizde, Uzun Hikâye gibi yapıtlarında toplamıştır.