AYT Edebiyat Denemesi – 28

AYT EDEBİYAT DENEMESİ – 28

1. Şair daha gençken belli eder kendini. Doğuştan gelen bir şeyler gerekir şair olmak için, bir patlamadır o. Bir bakmışsın, genç şair dizeler döktürüyor. Fakat roman, tecrübe dağarcığının dolmasını ister yazardan. Öyle hemen yazılmaz. Yazar, çırağı olmadığı işin ustalığını yapamaz romanda; dolayısıyla, yazdıkları anlatım yönüye basit karalamalar olarak kalır sadece.

Bu parçada altı çizili sözlerle anlatılmak istenenler aşağıdakilerin hangisinde verilmiştir?

A) Kısa zamanda çok şey öğenmek – başka türlerde de yazarak kendini geliştirmek

B) Yaşam deneyimi kazanmak – acemilik dönemi geçirmeden yetkin bir yazar olamamak

C) Deneyimli yazarlardan yararlanmak – öncelikle roman yazmanın tekniklerini öğrenmek

D) Nitelikli romanları çok okumak – Yazdıklarını beğenmeyip daha iyisine ulaşmak

E) Deneme-yanılma yoluyla yeni yöntemler bulmak – yazma işini usta sanatçılardan öğrenmeye çalışmak

2. (I) Fransız Filozof Pierre Bayard’a göre, kendisinden bahsedebilmeniz için o kitabı okumanız hiç de gerekmez hatta bir kitabı okumamak, ondan daha iyi bahsetmenin bir yoluna dönüşebilir bazen. (II) Bu muzip, görünüşte paradoksal fikir size Oscar Wilde’ın nüktedan vecizelerini hatırlattıysa bunun sebebi Wilde’ın da kitaplar hakkında yazmak için kitapları okumaya ihtiyaç duymaya gerek olmadığına inananlardan biri olmasıdır. (III) 10 dakika boyunca sayfalarını karıştırdığında insan bir kitabın güzel olup olmadığını anlayabilirdi Wilde’a göre. (IV) Yani birkaç sayfasını okumakla kitabın tamamını okumak arasında çok bir fark yoktu. (V) İnsan bir ısırık aldığında elmanın iyi olup olmadığını anlardı, elmanın tamamını yeme zorunluluğunu sadece sıkıcı insanlar duyumsardı.

Bu parçada numaralanmış cümlelerin hangisinde somutlama yapılmıştır?

A) I      B) II     C) III    D) IV    E) V

3. Edebiyat, tarih, felsefe ve sosyoloji gibi bilimsel sahalar, kendi özel alanlarında bağımsız birer disiplindir. Bu disiplinler zamanla kendi bağımsızlıklarını ilan etmeye başlar. Başlangıçta tarih, edebiyatın bir biçimi olarak yer almaktayken 19. yüzyıl başlarında tarihçilerin kendi bilimsel yöntemlerini kullanarak tarih-edebiyat arasındaki ayrımı inşa ettikleri görülür. Böylece edebiyat, insanın duygu ve düşüncelerinin, felsefi yaklaşımlarının ifadesi; tarih ise insanoğlunun zaman içinde yaşadığı vakaların kaydı olarak ayrışır. Ancak bu iki disiplin arasındaki ilişki, her zaman aktif kalmaya devam eder. Zira bunlardan biri olmadan diğerinin anlaşılması güçtür. Bu nedenle çocukların eğitiminde program geliştirmek adına tarih ve edebiyat ilişkisini kullanmak bir zorunluluk olarak karşımıza çıkar.

Bu parçada asıl anlatılmak istenen aşağıdakilerden hangisidir?

A) Bilimler, zaman içinde birbirinden koparak bağımsız hâle gelmiştir.

B) Edebiyat insanın duygu ve düşüncelerine, tarih ise yaşadığı olaylara odaklanır.

C) Çocuk eğitiminde edebiyatı ve tarihi bir arada kullanmak  kaçınılmaz bir durumdur.

D) Tarihî dönemleri en iyi anlamanın yolu, o dönemlerin edebî metinlerini incelemekten geçer.

E) Edebiyat ve tarih arasındaki yakın ilişki, başka alanlar arasında yoktur.

4. Aşağıdaki eser-sanatçı eşleştirmelerinden hangisi yanlıştır?

A) Leyla vü Mecnun – Fuzûlî

B) Garipname – Âşık Paşa

C) Hayrabat – Nâbî

D) Tazarruname – Sinan Paşa

E) Kabusname – Ahmedî

5. Mümtaz’la, Nuran bir sene evvel, bir mayıs sabahı ada vapurunda tanışmışlardı. Bir haftadan beri oldukça kuvvetli bir çocuk hastalığı komşuları altüst etmişti. Nuran, Fatma’yı daha ziyade evde tutamayacağını anlayınca Ada’da teyzesine bırakmaya karar vermişti. Kocasından kışın başında ayrıldığından beri garip, kendi içine çekilmiş bir hayatı vardı. İstanbul’a bütün kış üç dört defa, o da şu bu almak için inmişti. İki tarafın rızası ile olmasına rağmen -Fahir’e bu son dostluğu da göstermiş, teklifi üzerine beraberce geçimsizlik davası açmaya razı olmuştu- mahkemenin uzun sürmesi onu yormuştu.

Bu parça aşağıdaki yapıtların hangisinden alınmıştır?

A) Fatih-Harbiye

B) Huzur

C) İbrahim Efendi Konağı

D) Matmazel Noraliya’nın Koltuğu

E) Saatleri Ayarlama Enstitüsü

6. Bir gölü andırır bil ki dört yanın

Bağrını delmezse yanık türküler

Varlığı bu korla tutuşmayanın

Kirpiği yaşarsa gözleri güler

Bu dizelerle ilgili olarak aşağıdakilerden hangisi söylenemez?

A) Tunç kafiye vardır.

B) Çapraz kafiye düzeniyle oluşturulmuştur.

C) Koşma nazım biçimiyle yazılmıştır.

D) Söz sanatlarına yer verilmiştir.

E) Rediften yararlanılmıştır.

7.                                I

Şimdi çerçevede mahpus yaşamaktadır

Alnında o yaman ölmezliğin zaferi

Uzak bir rüyada yüzer gibi gözleri

Artık ne gülmekte ne de ağlamaktadır

II

Gelmedi gün daha, çalmadı saat

Daha uçurmuyor beni bu kanat

Sabırsızlanma, ey kapımdaki at

Güneş daha gözlerimi yakıyor

Aşağıdakilerden hangisi numaralanmış bu dörtlüklerin ortak özelliğidir?

A) Hüsnütalil sanatından yararlanılması

B) Ahenk unsuru olarak redife yer verilmesi

C) Yarım kafiyeye yer verilmesi

D) Hece ölçüsüyle yazılması

E) Tasavvufi ögelere yer verilmesi

8. Gül yüzüne bakmaya doyamadım

Ağzındaki incileri sayamadım

Bu dizelerde görülen söz sanatları aşağıdakilerin hangisinde vardır?

A) Güz geldi, yine soyundu elbiselerini ağaçlar

Sarıya büründü hep karşı yamaçlar

B) Gül gülse daim, ağlasa bülbül acep değil

Zira kimine ağla demişler, kimine gül

C) Dinmiş denizin şarkısı, rüzgâr uyumakta

Körfez düşünür, Kanlıca mahzundur uzakta

D) Basmış bağrına bir anne, kuzusunu

İçine çekiyor ipek saçlardan sevginin kokusunu

E) Kan tükürsün adını candan anan dudaklar

Sana benim gözümle bakan gözler kör olsun

9. Mısır’dan toğrı geldüm bu diyare

Cefa tiğiyle sinem pare pare

Dilersen almağa gel sen de ahbar

Bu şehre dirler Antakıyye ey yar

Gezüb şehrini seyr itdüm tamamı

Vilayatun güzellik-i zamanı

Leb-i deryaya azm itdüm revanı

Görüb deryada bir nice civanı

Bu parça aşağıdakilerin hangisinden alınmış olabilir?

A) Şehrengiz

B) Surname

C) Pendname

D) Sefaretname

E) Seyahatname

10. Divan şiirinin kendini tekrarladığı bir dönemde bu şiiri yeniden canlandıran sanatçı, divanını daha yirmi dört yaşında tamamladı. Sebkihindi anlayışının etkisinde yazdığı şiirlerinde mahallî söyleyişlere, deyimlere, atasözlerine sıkça yer verdi. Anlamın bilmeceye dönüşecek kadar derin, zarif ve ince olmasına özen gösterdi, hayal gücünü son sınırına kadar kullandı, anlamı şaşırtıcı güzellikte imajlarla ve duyulmadık mazmunlarla zenginleştirdi. Yirmi altı yaşında yazdığı ünlü mesnevisi Hüsn ü Aşk, tasavvufi sembolik bir hikâye olup tasavvufta dervişlikten olgunluğa erişmek için takip edilen manevi yolculuğu anlatmaktadır.

Bu parçada söz edilen sanatçı aşağıdakilerden hangisidir?

A) Nabî

B) Nedim

C) Nailî

D) Şeyh Galip

E) Şeyhülislam Yahya

11. Ben hep kitap okurdum. Onun için benim böyle mühendislik gibi bir dala gireceğimi kimse düşünmezdi. Belki dış işlerine girebilirim, iç işlerine girebilirim yani bir bürokrasi görevi yaparım, diye düşünülüyordu. Yalnız sonradan lisenin son sınıfında bu durumu değiştiren bilgiler edindim. 1940’lı yıllarda dünyada fizik, bugün biyolojide olduğu gibi hızla gelişen bir bilim dalıydı. Einstein’ın “rölativite”si çıkmıştı. Anlaşılmaya çalışılıyordu. “Kuantum Mekaniği” diye atomların hareketlerini açıklayan yepyeni bir kuram ortaya çıkmıştı ve bu kuramda zaman gibi, uzay gibi, nedensellik gibi, felsefecilerin yıllardır tartıştıkları kavramlara yeni anlamlar getiriyordu. Ben bunları seziyordum. O zaman Teknik Üniversitede arkadaşların yayınladığı Bilim ve Teknik diye bir dergi vardı. Oradan okuduğum bilgilerle düşünmeye başladım ve “İşin esası nedir?” diye merak ettim. Felsefeye hep merakım vardı. “Felsefi kavramlara bu yeni fizik konularını öğrenirsem daha bir açıklık getirebilir miyim?” diye dolambaçlı bir yoldan fizikçi olmaya karar verdim.

Bu parça aşağıdaki edebî türlerden hangisine örnek verilebilir?

A) Günlük

B) Biyografi

C) Otobiyografi

D) Sohbet

E) Fıkra

12. Türklerin Müslüman olmadan önceki sözlü edebiyat ürünlerinden olan koşuk, Müslümanlığın kabulünden sonra halk edebiyatında koşmaya dönüşmüştür. Böylece halk şairlerinin 3-5 dörtlük ve 8’li hece ölçüsüyle sıklıkla kullandığı bir nazım biçimi olarak yaşamını devam ettirmiştir.

Bu parçada numaralanmış bölümlerin hangisinde bir bilgi yanlışı vardır?

A) I      B) II     C) III    D) IV    E) V

13. Servetifünuncularla birlikte şiir yazmaya başlayan sanatçı; üslup, tema, zevk ve dil bakımından onlara katılmamıştır. Onun şiir dünyasında görülen asıl gelişme, Türk halk kültürü ve özellikle tasavvufla temasa geçmesinden sonra başlamıştır. Millî şiiri kurmak için kaynak olarak Batı’yı değil, Yunus’tan zamanına kadar Türk halk ve tekke şairlerinin söyleyiş tarzını ve tekniğini örnek olarak alır. Bu sebeple gençlik ve halk üzerinde etkisi aynı yolda yürüyen diğer şairlerden fazla olmuştur. Nitekim kendisinden sonra gelen hececiler geniş ölçüde onun etkisinde kalmıştır. Bu açıdan bakıldığında Türk şiirine büyük hizmeti olmuştur. O, Yunus’tan, Karacaoğlan’dan, Dertli’den, Seyrani’den aldığı ruhu ve tekniği Avrupai bir anlayışla yoğurarak çağdaş bir niteliğe kavuşturmuştur. Şiirlerinin büyük bölümünü Serâb-ı Ömrüm adlı eserinde toplamıştır.

Bu parçada söz edilen sanatçı aşağıdakilerden hangisidir?

A) Ziya Gökalp

B) Mehmet Akif Ersoy

C) Ali Canip Yöntem

D) Rıza Tevfik Bölükbaşı

E) Mehmet Emin Yurdakul

14. —-, Türk saz şiirinden söz edildiğinde akla ilk gelen şairlerden biridir. Onunla ilgili olarak yurt içinde ve yurt dışında pek çok çalışma yapılmış olsa da şairin biyografisini kurmak ve edebî şahsiyetini ortaya koymak çok zordur. Nereli olduğunu, yaşamını ortaya koyacak sağlam bilgi ve belgeler henüz yok. Yine de 17. yüzyıl âşık edebiyatının en önemli temsilcilerinden biri olarak onun Güney Anadolu ve Toros yaylalarının konar-göçer Türklerinden olduğu söylenebilir. Aşk, doğa, gurbet, sıla, yaşlılık, yoksulluk, ayrılık, özlem, ölüm gibi temaların yanında; “güzellik” ve “güzel tipi” de onun şiir geleneği içinde önemli bir yer tutmuş ve ustaca işlenmiştir. O, güzellerini doğadan, yaşadığı çevreden, sosyal ilişkilerinden ayrı düşünmez.

Bu parçada boş bırakılan yere aşağıdakilerden hangisi getirilmelidir?

A) Seyrani

B) Kaygusuz Abdal

C) Karacaoğlan

D) Dadaloğlu

E) Köroğlu

15. —- sanatçılar, bireyselliğe, öznel deneyimlere önem vererek kendi kişisel tepki ve duygu yoğunluklarını ifade ettiler. Mutluluğa erişmek kişinin, tamamıyla iç dünya yapısına ve duygularına verdiği değer, akıl ve mantık görüşünden daha önemliydi. Daha çok yaşamın önünde engel teşkil eden bütün kurallara karşı, insanın düş gücünü hayata geçirmesiyle  toplumda huzursuzluğun düzeleceğini savunmuşlardır. Belirli bir üslup benimsemeyerek coşkuyu, düşselliği, melankoliyi, kaygıyı yaşayarak doruk noktasına taşıdılar. Turner ve Delacroix’da coşkuyu yaşarken Shakespeare, Byron, Hugo’da dile getirilen fırtınalar, uçurumlar, hayal gücünün getirdiği diğer ögeler önemli yer tutar. Dış dünya abartılarak betimlenir, Orta Çağ efsaneleri ve din duygusu önem kazanır. Duygu ve düşünceler şairane olarak dile getirilir.

Bu parçada boş bırakılan yere aşağıdakilerden hangisi getirilmelidir?

A) Realist

B) Romantik

C) Natüralist

D) Klasik

E) Sürrealist

16.

Çam başına çıktım anam çıram yanmadı

Mektup saldım yare aman mektup varmadı

Etrafıma baktım anam kimse kalmadı

Ağlama gelinim ağlama

Beni yolumdan eyleme

Sazaklara ev yapma anam o batar gider

Uzaklara kız verme aman o yiter gider

El kadarcık ekmeğin anam o bana yeter

Ağlama gelinim ağlama

Beni yolumdan eyleme

Bu dizeler biçim ve içerik açısından aşağıdaki şiir türlerinden hangisine örnek verilebilir?

A) Türkü

B) Mani

C) Semai

D) Destan

E) Ağıt

17. – 18. soruları aşağıdaki parçaya göre cevaplayınız.

Tanzimat edebiyatı ile ilgili dönem ödevi alan bir grup öğrenci, aralarında şöyle konuşmaktadır:

Arzu: Ben Türk edebiyatında ilk yerli romanı okudum ve onun özetini çıkardım.

Burak: Bu dönem sanatçılarından sadece Ahmet Mithat Efendi’nin üç eserini okudum.

Ceyda: Tanzimat Dönemi eserlerinden sadece Müştak Bey ile Kumru Hanım’ın evlenme macerasını anlatan eseri okudum.

Deniz: İlk makaleyi kaleme alan sanatçının o makalesini ve başka bir eserini okudum.

Efe: Namık Kemal’in Ziya Paşa’nın Harabat’ına karşı yazdığı eseri okudum.

17. Yukarıda verilenlere göre aşağıdakilerden hangisi söylenemez?

A) Arzu, Şemsettin Sami’nin Taaşşuk-ı Talat ve Fitnat adlı romanını okumuştur.

B) Burak, Türk edebiyatında Batılı anlamda yazılan ilk yerli öyküyü okumuş olabilir.

C) Burak ve Ceyda roman okumuş olabilir.

D) Ceyda ve Deniz, aynı sanatçının ortak bir eserini okumuş olabilir.

E) Efe, Türk edebiyatındaki ilk eleştiriyi okumuştur.

18. Bu parçaya göre aşağıdakilerden hangisi öğrencilerin okuduğu eserlerden biri olamaz?

A) Sergüzeşt

B) Tercüman-ı Ahval Mukaddimesi

C) Şair Evlenmesi

D) Felatun Bey’le Rakım Efendi

E) Durub-ı Emsal-i Osmaniye

19. Daha çok Kurtuluş Savaşı ve savaşın bitimini izleyen yıllarda değişik görevlerle Anadolu’ya giden aydınlar, çözümlenmesi gereken sorunları birer birer ortaya koymaya çalışmışlardır. O da bu aydınların başta gelenlerinden ve öncülerindendir. Onu diğerlerinden ayıran özelliği, sorunları yalnızca sergilemekle kalmayıp onlara çözüm yolu da getirmeye çalışmasıdır. Onu en çok etkileyen, Anadolu’nun tam bir bilinmezlik içinde oluşudur. Tanınmayışı, Anadolu’nun geri kalmasında en önemli rolü oynamıştır. O yıllar için bu bilinmeyen Anadolu’ya herhangi bir görevle gitmek ise sürgüne gitmekten farksızdır. Sanatçı, herkesin kaçtığı, gitmekten korktuğu Anadolu’ya ilk gönüllüler olarak genç öğretmenleri gönderir. Bunlar arasında Feride, henüz kadınların toplumsal görevlerde çalışmadıkları yıllarda Anadolu’ya giden bir genç öğretmen olarak dikkati çekmiştir.

Bu parçada söz edilen sanatçı aşağıdakilerden hangisidir?

A) Halide Edip Adıvar

B) Reşat Nuri Güntekin

C) Refik Halit Karay

D) Aka Gündüz

E) Yakup Kadri Karaosmanoğlu

20. Türkiye’nin uzun süre yayımlanmış dergilerinden Servet-i Fünun,(I) Edebiyatıcedide (II) topluluğunun oluşması, gelişmesi ve dağılması aşamalarında temel yayın organı olmuştur. Topluluğun önde gelen sanatçılarından Tevfik Fikret, Halit Ziya ve Mehmet Rauf, (III) Batılı anlamda başarılı eserler kaleme almışlardır. Topluluğun dağılması ise Cenap Şahabettin’in (IV) derginin 553. sayısında yayımladığı Edebiyat ve Hukuk (V) başlıklı tercüme makalesi nedeniyle derginin geçici olarak kapatılmasıyla olmuştur.

Bu parçada numaralanmış bölümlerin hangisinde bir bilgi yanlışı vardır?

A) I      B) II     C) III    D) IV    E) V

21. Amerikalı petrol zengini Jonathan çiftinin Hongkong’a gerçekleştirdikleri gezinin anlatıldığı oyunda Doğu, bir dekordan ibarettir. Hongkong’u egzotik ve cazibeli yapan özelliği yalnızca iç açıcı manzarası değildir onlara göre. Amerikalı çift bu manzaraya canlı maymun beyni yemeği yeme fikrini de ekler. Oyunda da sık sık tekrarlandığı gibi her şey onlar içindir. Bir gizem, Doğu’ya has bir tat olarak canlı maymun beyni çiftin en önemli hedefi hâline gelir. Avcı Çoo’nun açgözlü çift için yakaladığı maymunun absürt bir biçimde kaçışı bir tür muamma yaratır.

Bu parçada söz edilen eserin yazarı aşağıdakilerden hangisidir?

A) Turan Oflazoğlu

B) Orhan Asena

C) Refik Erduran

D) Recep Bilginer

E) Güngör Dilmen

22. O, hikâyelerinde, İstanbul halkının her kesiminden insanları ele almış, bir fotoğraf makinesi doğallığıyla onları birer birer dile getirmiştir. Özellikle de balıkçılar, fakir sokak çocukları, iş güç sahibi insanlar rastgele denebilecek bir seçimle onun hikâyelerinde kendilerini bulurlar. Bu insanların davranışları, bir insan davranışının bütün gereklerine uygundur. Günlük konuşma diliyle yazdığı hikâyelerinde bir şehri ve o şehrin dünya çevresinde görülebilecek olan duygu ve düşünce sistemini buluruz. Şiir ve roman da yazan sanatçı, öykülerini Şahmerdan, Havada Bulut, Kumpanya, Havuz Başı, Tüneldeki Çocuk gibi kitaplarda toplamıştır.

Bu parçada söz edilen sanatçı aşağıdakilerden hangisidir?

A) Selim İleri

B) Oktay Akbal

C) Sait Faik Abasıyanık

D) Sadri Ertem

E) Memduh Şevket Esendal

23. Bu kitabın benim açımdan öbürlerinden daha değişik olmasının nedeni, her zaman ben kahramanımı bulduğum hâlde, bu kez kahramanımın beni bulması, romanın yazılmak üzere bana gelmesiydi. Bir başkası için o, koyu renk güneş gözlükleri takmış, siyah kazaklı, içinde kızıl pırıltılar oynaşan gür saçları olan bir genç kızdı; benim içinse ısrarlı birkaç telefondan sonra gelen bir romandı. Kız bir romana girmek istediğini biliyordu, bilmediği ise bu romandan nasıl çıkacağıydı; onu yalnızca ben biliyordum ve ona asla söylemeyecektim, zaten de söylemedim.

Bir romanın ilk bölümünden alınan bu parçada yazar aşağıdakilerden hangisini amaçlamıştır?

A) Başka yazarların metinlerine göndermede bulunarak anlatısını zenginleştirmeyi

B) Romanın oluşum aşamasını da anlatarak üstkurmacaya yer vermeyi

C) Kahramanın zihninden geçenleri belli bir sıralamaya tabi tutmadan aktararak gerçekliği güçlendirmeyi

D) Anlatıyı eksik bırakarak okuru metne dâhil etmeyi

E) Montaj tekniğinden yararlanarak olayın etkileyiciliğini artırmayı

24. Aşağıdaki şiir-şair eşleştirmelerinden hangisi yanlıştır?

A) Aruza Veda – Kemalettin Kamu

B) Han Duvarları – Faruk Nafiz Çamlıbel

C) Bu Vatan Kimin – Orhan Şaik Gökyay

D) Orda Bir Köy Var Uzakta – Ahmet Kutsi Tecer

E) Süleymaniye’de Bayram Sabahı – Yahya Kemal

CEVAPLAR

1 B 11 C 21 – E
2 – E 12 – E 22 – C
3 – C 13 – D 23 – B
4 – E 14 – C 24 – A
5 – B 15 – B    
6 – E 16 – A    
7 – D 17 – C    
8 – D 18 – A    
9 – A 19 – B    
10 – D 20 – D