Edebiyat ve Felsefe İlişkisi
Felsefe tarihine baktığımızda, pek çok filozofun aynı zamanda edebî bir tarzı kullandıkları görülür, ilkçağ filozoflarından bazıları görüşlerini şiirler şeklinde dile getirmişler ve aynı zamanda ozan olmuşlardır. Platon, Augustine, Schopenhauer, Nietzsche aynı zamanda büyük edebiyatçılardır.
Edebiyat ürünleri, okurda estetik haz uyandırmasının yanı sıra eğitsel ve aydınlatıcı bir işleve de sahiptir. Edebiyat ürünleri, bir düşünce eseri olmamakla birlikte kurmaca yapısının sınırları içinde felsefi düşüncelerden de yararlanabilir. Sartre’ın, Albert Camus’nun ve Kafka’nın romanları bu konuda akla ilk gelen örneklerdir. Edebiyatçıların kişisel ve sanatsal gelişiminde felsefe kültürünün önemi yadsınamaz. Bu nedenle birçok edebiyatçının felsefenin uğraştığı konulara ilgi duyduğu, eserlerinde bu konuları işlediği görülür.
Madde ve hayatı çeşitli yönleriyle inceleyen bir düşünce sistemi olan felsefe, zaman zaman araç olarak edebiyatta da kullanılmıştır. Bazı edebiyat ürünlerinin arka planında felesefi düşünceler yatar. Ancak bu düşünceler, felsefi metin yalınlığıyla değil, değiştirilip dönüştürülerek estetik bir söylemle anlatılır. Edebiyat ve felsefenin anlatım aracı olarak kelimeleri kullanmaları, aynı dili kullanmaları anlamına gelmez. Çünkü edebiyat, bir sanat türüdür ve zevk içindir. Bundan dolayı da edebiyat ürünlerinde estetik bir söylem kullanılır. İnsan hayatı, onun varoluşu ve özgürlüğü gibi konular, felsefenin soyut diliyle anlaşılır kılınamaz. İşte bu durumda edebiyat devreye girer ve felsefeye somutluk kazandırır. Edebiyat, bir anlatım aracı olarak felsefeye hizmet etmekte, felsefenin soyut ve kuru kavramsal diliyle anlatılamayanlar, edebiyat ile anlatabilmektedir. Yani edebiyat, sadece estetik bîr heyecan uyandırmakla kalmayıp belli bir düşünceyi de iletebilmektedir.