Edebiyat ve Psikoloji İlişkisi
İnsan bedeniyle ruhu arasındaki ilişkiyi, çelişki ve açmazları edebiyat ve psikoloji kadar inceleyen, onu birtakım kurallara dayandırma gayreti güden, insan ruhunun gizemli taraflarını, bilinç dışı alanlarını uzun ve ayrıntılı yolculuklarla tanımaya, karanlık noktalara ışık tutmaya çalışan üçüncü bir uğraş alanı yoktur. Bu gerçekten hareketle insanı psikolojik yapısı içinde ele alan edebiyat ürünleri, insanın ruh dünyasını bütün çıplaklığıyla ortaya koymaya çalışır. Özellikle bir romancının, kahramanlarını başarılı bir şekilde canlandırması her şeyden önce onların ruh dünyalarını iyi bilmesine, insan gerçekliğini psikolojik boyutuyla iyi tanımasına bağlıdır. Bu bağlamda bir yazarın psikoloji biliminden yararlanması kaçınılmazdır. Psikoloji ve edebiyatı ortak paydada buluşturan nokta, her ikisinin de insan doğasını irdeliyor olması; daha açık bir ifadeyle gerek davranış gerekse zihinsel işleyişlerini inceleyerek insanın bütününe göndermelerde bulunmasıdır.
Edebiyat eserleri, yazarlarının yaşantılarını, duygularını olduğu gibi yansıtmasa da onlardan izler taşır. Dolayısıyla bu ürünlerde yazarın ruh dünyasından izler vardır. İnsanın ruh dünyasına ağırlık veren psikolojik eserler, değişik insanların ruh çözümlemelerini yapar; bu çözümlemeler, çevremizdeki insanları daha iyi anlamamıza yardımcı olur. Mehmet Rauf’un “Eylül”, Peyami Safa’nın “Dokuzuncu Hariciye Koğuşu” adlı romanı başarılı ruh çözümlemeleri içeren eserlerdir.