Edebiyat ve Sosyoloji İlişkisi
Edebiyatın genel anlamda konusu, toplum içinde yaşayan bir varlık olan insandır. Dolayısıyla edebiyat ürünleri de insanı, insanın toplumsal yaşamda diğer insanlarla ilişkilerini ele alır. Bu nedenle edebiyat bir bakıma toplumun yansıtıldığı bir ayna sayılır. Edebiyatın bu yansıtmada yararlandığı bilim dalı ise sosyoloji yani toplum bilimidir. Bu yönüyle edebiyatın ve sosyolojinin konusu ortaktır.
Bazı edebiyat ürünleri, sosyoloji bilimine kaynaklık edebilir çünkü bunlar insan ilişkileri açısından son derece zengin kaynaklardır. Örneğin, Hüseyin Rahmi Gürpınar’ın romanlarında yazarın yaşadığı dönemin sosyal yapısıyla karşılaşırız. Cumhuriyet öncesi İstanbul hayatını sosyo-ekonomik yapısıyla tanımak isteyenler için Hüseyin Rahmi’nin romanları birer belge değeri taşır. Bazı edebiyatçılar, topluma yön vermeyi, sosyal fayda sağlamayı amaçlar. Böylece edebiyat toplumu etkiler ve sosyolojinin inceleme alanına girer. Örneğin; Ahmet Mithat’ın “Felatun Bey’le Rakım Efendi” adlı romanı, Batılılaşma karşısında toplumumuzun ve kültürümüzün nasıl etkilendiği meselesini, Recaizâde Mahmut’un “Araba Sevdası” adlı romanı, Batılılaşmayı yanlış anlayan züppe tipini, Halit Ziya’nın “Maî ve Siyah” adlı romanı da Servetifünun sanatçılarını anlatır.
Sosyologlar, edebiyat ürünlerinden toplumsal yapıyı incelemek için yararlandıkları gibi edebiyatçılar da sosyal yapıyı tanımak için sosyolojinin verilerinden yararlanabilir. Böylece yapıtlarında, sosyal çevreye ait öğeleri daha başarılı biçimde yansıtmış olurlar.