Warning: Use of undefined constant ‘WP_MEMORY_LIMIT’ - assumed '‘WP_MEMORY_LIMIT’' (this will throw an Error in a future version of PHP) in /home/dersimi3/public_html/wp-config.php on line 100

Warning: Use of undefined constant ’64m’ - assumed '’64m’' (this will throw an Error in a future version of PHP) in /home/dersimi3/public_html/wp-config.php on line 100

Warning: Cannot modify header information - headers already sent by (output started at /home/dersimi3/public_html/wp-config.php:100) in /home/dersimi3/public_html/wp-includes/feed-rss2.php on line 8
tekke edebiyatı – Dersimiz Edebiyat https://dersimizedebiyat.org Türk Dili ve Edebiyatı Dersi Kaynak Sitesi. Online Sınavlar Çıkmış Sorular Sınıf Konuları Sun, 04 Apr 2021 18:36:56 +0000 tr hourly 1 https://wordpress.org/?v=6.7.4 https://dersimizedebiyat.org/wp-content/uploads/2018/11/cropped-icon-32x32.png tekke edebiyatı – Dersimiz Edebiyat https://dersimizedebiyat.org 32 32 Halk Edebiyatının Genel Özellikleri https://dersimizedebiyat.org/halk-edebiyatinin-genel-ozellikleri-2.html Tue, 25 Feb 2014 21:30:19 +0000 http://edebiyatogretmeniyiz.com/?p=5237 HALK EDEBİYATININ GENEL ÖZELLİKLERİ:
  • Nesirden çok şiir vardır.
  • Sözlü edebiyatın devamı niteliğindedir.
  • Şiirler hazırlıksız olarak saz eşliğinde söylenir. Bu saza “bağlama” denir.
  • Kafiye daha çok kulağa seslenir. Yarım ve cinas kafiye kullanılmıştır.
  • Nazım birimi dörtlüktür.
  • Hece ölçüsü kullanılmıştır.
  • Dil,  sade Türkçedir.
  • Kalıplaşmış ifadeler vardır: inci diş,  kalem kaş,  elma yanak vb.
  • Şiirler,  şairlerin konularına göre değişiklik gösterir. Şairler köylü,  kentli,  asker, gezgin,  tekke şairleri olarak gruplandırılır.
  • Son dörtlükte ozanın adı geçer. Buna MAHLAS denir.
  • Bazı halk şairleri aruzu da kullanmışlardır. (Dertli,  Emrah,  Zihni)
  • Halk edebiyatında “usta-çırak” ilişkisi vardır.
  • Halk şairlerinin şiirlerini topladıkları esere “cönk” denir.

ANONİM HALK EDEBİYATININ GENEL ÖZELLİKLERİ:

  • Söyleyeni belli değildir.
  • İslamiyet öncesi Türk Edebiyatının devamıdır.
  • Hece ölçüsü kullanılmıştır.
  • Nazım birimi dörtlüktür.
  • Yarım kafiye ve redifleri fazlacadır.
  • Sade Türkçe kullanılmıştır.
  • Saz eşliğinde söylenir.
  • Nazım biçim ve türleri: Mani,  Türkü,  Ağıt, Destan, Ninni, Tekerleme (manzum); Masal,  Halk Hikayesi,  Fıkra,  Orta Oyunu,  Atasözü (mensur)

Mani:

  • Dört dizeden oluşur.
  • Genellikle 7’li hece ölçüsüyle söylenir.
  • Aşk,  ayrılık,  özlem,  ölüm,  doğa… gibi konuları işler.
  • aaxa şeklinde kafiyelenir.
  • İlk iki dizesi doldurmadır. Asıl söylenmek istenen son iki dizededir.
  • Daha sonra “Yedekli mani,  cinaslı mani,  artık mani” gibi çeşitleri de ortaya çıkmıştır.

 Türkü:

  • Kendine özgü bir ezgisi vardır.
  • Yöreden yöreye değişiklik gösterebilirler.
  • Dörtlükleri birbirine bağlayan nakaratları vardır. Bu nakaratlara “kavuştak” denir.
  • Tüm nazım biçim ve türleri türküye dönüştürülebilir. Bunlarda bir tek ölçü ezgidir.

Ağıt:

  • Ölünün arkasından söylenen şiirlerdir.
  • İslam öncesi Türk edebiyatında “Sagu” adıyla bilinir.
  • Dörtlükler halindedir.
  • Ölenin iyilikleri anlatılır.
  • Hece vezniyle söylenir.

Masal:

  • Halkın hayal dünyasının ürünüdür.
  • –miş’li geçmiş zamanla anlatılır.
  • Söyleyeni belli değildir.
  • Eğitici nitelik taşır.
  • Her zaman iyiler kazanır.
  • Olağanüstü kişiler ve olaylar vardır.
  • Yer,  zaman ve kişiler belli değildir; bu nedenle evrensel özellikler taşır.
  • Başlıca kahramanları devler,  cüceler,  periler,  cadılar,  ejderhalar.
  • Masallar sonradan derleyip yazıya geçirilmişlerdir. Edebiyatımızda Eflatun Cem Güney bu tür çalışmalarla tanınır.

HALK HİKAYELERİ:

  • Sözlü geleneğin ürünü olup,  sonradan yazıya geçirilmiştir.
  • Hem destan,  hem hikaye hem de masal özelliklerini taşır.
  • Halk hikayelerinde konuşmalar manzum olarak bulunur.
  • Hikayelerdeki yerler genellikle gerçekte olan yerlerdir.
  • Olaylar abartılıdır.
  • Aşk hikayeleri (Kemre ile Aslı),  dini hikayeler (Hz. Ali hikayeleri),  kahramanlık hikayeleri (Köroğlu),  destansı halk hikayeleri (Dede Korkut hikayeleri) olarak gruplanır.

DEDE KORKUT HİKÂYELERİ:

  • Anadolu Halk edebiyatının Oğuz Türkçesi ile yazılmış ilk ürünüdür.
  • Destan geleneğinden halk hikâyeciliğine geçiş dönemi ürünleridir.
  • On iki öyküden oluşur.
  • 13. yy teşekkül etmiş 15. yy bilinmeyen biri tarafından yazıya geçirilmiştir.
  • Oğuzların birbirleriyle olan çekişmelerini, komşularıyla yaptıkları savaşları anlatır.
  • Olağanüstü kişiler vardır.
  • Yazarın anlattığı bölümler nesir,  kahramanların konuştuğu bölümler manzumdur.
  • Yazıldığı dönemin dil özelliklerini gösterir.
  • Her öykünün sonunda Dede Korkut dua eder.
  • Nazım ve nesir karışık olan eserde seci ve aliterasyonlara yer verilmiştir.

Seyirlik halk oyunlarının

 1-ORTA OYUNU:

  • Belli bir metni yoktur. Sadece konusu bellidir.
  • Seyircilerle çevrelenmiş bir alanda oynanır.
  • Halkı eğitmek,  eğlendirmek amaç edinil-miştir.
  • Güldürme öğeleri söz oyunları, hazır cevaplar, yanlış anlaşılmalar vb.
  • Asıl kişiler Kavuklu ve Pişekar’dır.
  • Oyun; başlangıç Muhavere, Fasıl ve Bitiş gibi dört bölümden oluşur.
  • Oyunda müziğe yer verilir.
  • Şehir hayatında doğup gelişmiştir.

 2-Karagöz

  • Karagöz bir gölge oyunudur.
  • Bu oyun, deriden kesilen ve tasvir adı verilen bazı şekillerin (insan, hayvan, bitki, eşya…) arkadan ışıklandırılmış beyaz bir perde üzerine yansıtılması temeline dayanır.
  • Halkın ortak malıdır.
  • Oyunun önceden hazırlanmış bir metni yoktur, oyun doğaçlamaya dayalıdır.
  • Karagöz, cahil halk tipini; Hacivat ise aydın kişileri temsil eder.
  • Oyunda her meslek, yöre ve sınıftan insan rol alır.
  • Herkes kendi şivesiyle konuşur.
  • Çelebi (genç bir mirasyedi), Beberuhi (cüce ve aptal), Tuzsuz Deli Bekir (sarhoş), Zenne (kadın), Yahudi (bezirgan)… vb.
  • Oyun; başlangıç (Hacivat’ın sahneye gelişi), Muhavere (Karagöz ile Hacivat’ın karşılıklı konuşması), Fasıl (asıl konu) ve Bitiş (perdeden çekilme) gibi dört bölümden oluşur.

 3- Meddah

  • Meddah, taklitler yaparak hikayeler anlatan bir halk sanatçısıdır.
  • Meddahlık, bir bakıma tek kişilik bir gösteri, bir oyun sayılabilir.
  • Meddah hikayeleri konuşma diliyle oluşturulur.
  • Konu sıradan kişilerin başından geçen olaylardır.
  • Perdesi, sahnesi, dekoru, elbiseleri bulunmayan bu tiyatronun her şeyi Meddah denilen o tek adamın kıvrak zekasına bağlıdır.
  • Meddah, yüksekçe bir yere oturarak, eline baston alır, omzuna da büyükçe bir mendil koyar. Daha sonra da ses ve şive taklitlerine dayalı konuşmasına başlar.

AŞIK EDEBİYATININ GENEL ÖZELLİKLERİ:

13. yy’dan günümüze kadar süren edebiyattır.

  • Ozan denen şairler,  saz eşliğinde (bu sazlara bağlama denir.) şiirlerini söylerler.
  • Şairler okur yazar değildirler.
  • Usta,  çırak geleneğiyle yetişirler.
  • Şiirlerinin toplandığı defterlere “cönk” adı verilir.
  • Gezgindirler.
  • Ortak Anadolu kültürünün oluşmasında önemli katkıları vardır.
  • Şiirlerini hazırlıksız (doğaçlama yoluyla irticalen) söylerler.
  • Ölçü,  hece ölçüsüdür. (7,  8,  11’li)
  • Nazım birimi dörtlüktür.
  • Kafiye: yarım kafiyedir. Redifler kullanılmıştır.
  • Son dörtlükte aşığın adı geçer. Buna “mahlas” denir.
  • Dil halkın gündelik kullandığı sade Türkçedir.
  • Şiirlerde ortak tema; aşk,  ayrılık,  özlem,  gurbet,  yiğitlik,  doğa güzellikleri,  ölüm,  yoksulluk,  sosyal olaylardır.
  • Nazım biçimleri; taşma,  semai,  versağı,  destandır.
  • Nazım türleri; güzelleme,  koçaklama,  taşlama ve ağıttır.

 AŞIK EDEBİYATI NAZIM TÜRLERİ

 Koşma:

  • 11’li hece ölçüsüyle söylenmiştir.
  • Lirik şiirlerdir.
  • Aşk,  doğa güzellikleri,  yiğitlik,  ölüm ve eleştiri konularında söylenir.
  • Genellikle yarım uyaklıdır.
  • Koşma nazım biçimi işlediği konuya göre: güzelleme,  koçaklama,  ağıt,  taşlama gibi isimler alır.
  • 3-5 dörtlükten oluşurlar.

Güzelleme:

  • Güzellik ve aşk temalarını işler.
  • En büyük temsilcisi Karacaoğlandır.

Koçaklama:

  • Yiğitlik temasını işler.
  • Köroğlu ve Dadaloğlu en büyük temsilcileridir.

Ağıt:

  • Ölen kişilerin ardından söylenen,  ölünün iyiliklerini ve ölümden duyulan acıyı anlatan şiirlerdir.
  • Eski Türk edebiyatında “sagu” Divan edebiyatında ise “mersiye” adını alır.

Taşlama:

  • Bireylerin ya da toplumların eleştirildiği şiirlerdir.
  • Divan edebiyatında “hiciv” günümüz edebiyatında ise “satirik” adını alır.

 Semâi:

  • Sekizli hece ölçüsüyle söylenen lirik şiirlerdir.
  • Koşma ile aynı temaları işler.
  • Özel bir ezgiyle söylenir.
  • En büyük temsilcisi Karacaoğlandır.

Varsağı:

  • Sekizli hece ölçüsüyle söylenen lirik şiirlerdir.
  • Koşma ve semai ile aynı temaları işler.
  • Koşma ve semaiden farkı: İlk dizelerinde hey!,  be hey!,  bre hey! Gibi ünlemlerin bulunmasıdır.
  • Güneydoğu Anadolu’da Varsak aşiretinin yarattığı bir üründür.
  • Karacaoğlan en tanınan temsilcisidir.

Destan:

  • 11’li hece ölçüsüyle söylenir.
  • Koşma tarzında söylenir.
  • Epik,  lirik-epik şiirleridir.
  • Dörtlük sayısında sınır yoktur.
  • Halk edebiyatının ortak ürünüdür.

AŞIK EDEBİYATININ OZANLARI

KARACAOĞLAN:

17. yy’da yaşadığı sanılmaktadır. Sade,  anlaşılır Türkçe kullanmıştır. Koşma ve semaileriyle tanınır. Güzele ve güzelliklere düşkündür. Şiirlerinde dini etkilerle,  Divan edebiyatı etkisi görülür.

KÖROĞLU:

16. yy ozanıdır. Başkaldırının ve özgürlüğün sembolüdür. Yiğitlik,  dostluk,  aşk,  doğa temalarını işler. Sade Türkçe kullanır.

ÂŞIK ÖMER:

17. yy ozanıdır. Divan mazmunlarını kullanmıştır. Hem aruz hem de heceyle yazmıştır. Şiirlerinde “Adli” mahlasını da kullanmıştır.

 GEVHERİ:

18. yy ozanıdır. Medrese eğitimi almıştır. Divan şiiri nazım türlerini de kullanmıştır. Koşmalarıyla tanınmıştır.

DADALOĞLU:

19. yy ozanıdır. Varsağı türüyle tanınmıştır. Aşiretlerle derebeyleri arasındaki savaşları anlatır.

 KAYIKÇI KUL MUSTAFA:

17. yy şairidir. Yeniçeri şairlerindendir. Genç Osman Destanı’nın şairidir.

DERTLİ:

18. yy ozanıdır. Divan geleneğinden etkilenmiştir. Koşma ve semaileriyle tanınmıştır. “Dertli Divan” isimli eseri vardır.

BAYBURTLU ZİHNİ:

18. yy ozanıdır. “Sergüzeştname” adlı eseriyle tanınmıştır.

ERZURUMLU EMRAH:

19. yy ozanıdır. Semai ve koşmalarıyla ünlüdür.

RUHSATİ:

19. yy ozanıdır. Bektaşi dervişidir. Eserleri ahlaksal ve öğreticidir.

AŞIK VEYSEL ŞATIROĞLU:

20. yy’ın en büyük ozanıdır. Sade bir söyleyişi vardır. Aşk ve doğa sevgisini işlemiştir. Şiirlerini Deyişler,  Sazımda Sesler,  Dostlar Beni hatırlasın adlı ?

 

 TEKKE EDEBİYATI:

Temelleri 12. yy’da Ahmet Yesevi tarafından atılmıştır.

  • Türk edebiyatının amacı önceden saptanmış ilk edebiyat dönemidir.
  • Bu edebiyatın amacı tasavvuf felsefesini halkta öğretmek.

 

TASAVVUF FELSEFESİ

Allah,  insan,  evren ve fizik ötesi gerçeklik konularını ele alan bunların ne olduğuna cevap arayan din felsefesidir.

TASSAVVUF TERİMLERİ

Mutasavvıf: Tasavvufu benimseyip,  ona göre yaşayan kimse.

Vahdet-i Vücud: Tek ve gerçek varlık Allah’tır. Evren bir bütündür.

Vücud-ı Mutlak: Asıl varlık Allah’tır. Diğer varlıklar onun görüntüsüdür.

Hüsn-i Mutlak: Gerçek güzellik yalnızca Allah’tadır.

İnsan-ı Kâmil: Allah’ın varlığını kabul eden olgun insan.

Tecelli: Allah’ın varlığının gönüllerde belirginleşmesidir.

Fena-Fillah: İnsanın Allah’ta yok olma-sıdır.

TEKKE EDEBİYATININ GENEL ÖZELLİKLERİ:

  • Nazım birimi dörtlüktür.
  • Ölçü ağırlıklı olarak hece ölçüsüdür. Aruz da kullanılmıştır.
  • Yarım ve tam uyak kullanılmıştır.
  • Dil sadedir. Yer yer tasavvufi terimler kullanılmıştır.
  • İşlenen konular: Tanrı sevgisi,  Tanrıya varış yolları,  dünyanın geçiciliği,  nefsin öldürülmesi,  insan sevgisi,  ölüm ve tasavvuf ilkeleri.
  • Didaktik ve lirik şiirlerdir.
  • Bu şiirleri tekkelerde yetişmiş şairler oluşturmuştur.
  • Nazım Türleri: İlahi, Nefes,  Deme,  Deyiş,  Nutuk,  Bezm-i Cem,  Devriye ve Şathiye’ dir.

TEKKE EDEBİYATI NAZIM TÜRLERİ

 İlahi:

  • Tekke edebiyatının ana nazım türüdür.
  • 8’li hece vezniyle söylenir. 7’li ve 11’li olanları da vardır.
  • Dörtlük nazım birimiyle yazılır.
  • Tanrıya varış yolları,  benliğin öldürülmesi,  Tanrı aşkı gibi konular işlenir.
  • Türün en büyük ustası Yunus Emre’dir.

Nefes:

  • 8’li hece ölçüsüyle söylenir.
  • Bektaşi tarikatının görüşlerini dile getirir.
  • İlahilerle aynı konuları ele alır. Ama bu konular Bektaşilik açısından incelenir.

Deme:

  • 8’li hece ölçüsüyle söylenmiştir.
  • İlahilerde aynı konuları ele alır. Bunları Alevilik açısından ele alır.
  • Hz. Ali,  Hasa,  Hüseyin gibi Alevi tarikatının büyüklerine övgüler yağdırır.

Nutuk:

  • 8’li hece ölçüsü kullanılmıştır.
  • Tarikata yeni giren müridlere,  tarikat kurallarını öğretmek amacıyla söylenmiş şiirlerdir.
  • Didaktik şiirlerdir.
  • Hece ölçüsü kullanılmıştır.

Devriye:

  • İnsanın Tanrı’dan ayrılarak dünyaya geldiğini ve tekrar ona döneceğini anlatan şiirlerdir.
  • Bir hadisten esinlenerek yaratılmıştır.

Bezm-i Cem:

  • Bektaşi tarikatının “cem” adı verilen ayinlerini anlatan şiirlerdir.

Şathiye:

  • Tanrıyla konuşuyor,  şakalaşıyormuş gibi söylenen şiirlerdir.

TEKKE EDEBİYATININ ÖNEMLİ ŞAİRLERİ:

 YUNUS EMRE:

  • 13. yy’da yaşamıştır.
  • Bugünkü Türkçe’nin başlatıcısı,  Tekke edebiyatının en büyük şairidir.
  • Yalın ve özlü söyleyiş (Sehl-i Mümteni) ustasıdır.
  • İnsan sevgisini temel olarak almıştır.
  • Hece ölçüsünü kullanmıştır,  Aruzla da yazmıştır.
  • İlahi ve nefesleri çoğunluktadır.
  • Divan ve Risalet-ün Nushiye adlı eserleri vardır.

AŞIK PAŞA:

  • 14. yy ozanıdır.
  • Türkiye Türkçe’sini ilk kullanan Tekke şairidir.
  • Yunus’un etkisi görülür.
  • En ünlü yapıtı “Garipname”dir.

HACI BAYRAM VELİ:

  • 14. yy ozanıdır.
  • Bayramiye tarikatının kurucusudur.
  • “Nutuk”larıyla ünlüdür.
  • Yunus’un etkisi görülür.

SÜLEYMAN ÇELEBİ:

  • 15. yy ozanıdır.
  • Mevlit yazarıdır. (Mevlit 800 beyittir. Mesnevi tarzındadır. Mevlitin asıl adı Vesiletün Necat’tır. Hz. Muhammet’e bir övgüdür.

KAYGUSUZ ABDAL:

  • 15. yy ozanıdır.
  • Bektaşi ozanıdır.
  • Şathiyeleriyle ünlüdür.
  • Şiirlerinde hicivli bir dil kullanmıştır.
  • Şiirlerini “Divan” adlı eserlerde; düz yazılarını ise “Budala-name” adlı eserinde toplamıştır.

PİR SULTAN ABDAL:

  • 16. yy ozanıdır.
  • Bektaşi tarikatının görüşlerini yaymak için çalışmıştır.
  • Coşkulu bir söyleyişi vardır.
  • Sade Türkçe kullanmıştır.

                        HAM MEYVE (Türkü)

Çamlığın başında tüter bir tütün
Acı çekmeyenin yüreği bütün
Ziyamın atını pazara çekin
Gelen geçen Ziya’m ölmüş desinler

Uzun olur gemilerin direği
Yanık olur anaların yüreği
Ne sen gelin oldun ne ben güveyi
Onun için açık gider gözlerim

Ham meyveyi kopardılar dalından
Beni ayırdılar nazlı yârimden
Eğer yârim tutmaz ise elimden
Onun için açık gider gözlerim

Benim yârim yaylalarda oturur
Ak ellerin soğuk suya batırır
Demedim mi nazlı yârim ben sana
Çok muhabbet tez ayrılık getirir

MANİ

A benim bahtiyarım
Gönülde tahtı yârim
Yüzünde göz izi var
Sana kim baktı yârim

 

Nazli yardan geldi bana bir name

 

Nazlı yardan geldi bana bir name
Eğer doğru ise kırdı belimi
Dediler ki yarini yad iller almış
Kadir Mevla’m nasip eyle ölümü

Bülbüle söyleyin gülüne konsun
Beni yardan eden Allah’tan bulsun
Sabreyle sevdiğim ilkbahar olsun
Terk edeyim vatanımı ilimi

Ak yari gördükçe ağladım coştum
Al elinden dolu badeler içtim
Kötüler sandı ki ben yardan geçtim
Ölmeyince çeker miyim elimi

Karac’oğlan der ki konmadan göçmem
Her olur olmaza sırrımı açmam
Kötüler köprü olsa üstünden geçmem
Taşık suya uğradırım yolumu

 Karacaoğlan

]]>
Tekke Edebiyatının Genel Özellikleri https://dersimizedebiyat.org/tekke-edebiyatinin-genel-ozellikleri.html Sat, 15 Feb 2014 19:28:14 +0000 http://edebiyatogretmeniyiz.com/?p=5103 TEKKE EDEBİYATI (Dini – Tasavvufi Halk Edebiyatı)

1.  “Tasavvuf”, İslamiyet’in doğuşundan kısa bir süre ortaya çıkmış, tarikatlar ve tekkeler aracılığıyla Müslümanlar arasında yayılmış bir düşünce ve inanç sistemidir.

2. Tasavvuf bir İslam mistisizmidir; amacı insanı aşk yoluyla Allah’a ulaştırmaktır.

(Mistisizm: Tanrı‘ya ve gerçeğe akıl ve araştırma yolu ile değil de gönül yoluyla, duygu ve sezgiyle ulaşılabileceğini kabul eden felsefe ve din doktri­ni, gizemcilik.)

3.   Tasavvuf, Allah’ın varlığını, evrenin ve insanın oluşumunu “vahdet-i vücut” anlayışıyla açıklar.

4. Vahdet-i vücut anlayışına göre tek bir varlık var­dır, o da Allah’tır. Evrendeki tüm varlıklar Allah’ın “tecelli”si, çeşitli görünüşleridir. Mutlak varlık olan Allah, aynı zamanda mutlak güzelliktir. Allah ken­di güzelliğini görmek istemiş, yokluk ve hiçlik âle­mini, yani evreni yaratmıştır. Tasavvufta bu du­rum, insanın kendi kendini görmesi için aynaya bakmasına benzetilerek açıklanır.

5.Allah’a en yakın varlık olan insan, ruh ve beden­den oluşmuştur. Beden, yokluk; ruh varlık öğesi­dir. İnsan kendindeki yokluk öğesini aşarak Al­lah’a ulaşabilir. Yani mutlak varlığa katılabilir. “Fe­na fillah” denilen bu mertebeye ulaşanlar artık “insan-ı kâmil”dir ve “Enel-Hak” (ben Hakk’ım) sırrına ermiştir.

6.Sufîlere (kendini tasavvuf yoluna adayanlara) göre dinin bir emir ve yasaklardan oluşan dış yü­zü (şeriat), bir de asıl amaç olan iç yüzü (hakikat) vardır.

7.‘Tarikat”, şeriattan hakikate giden yol demektir. Bu yolda yürüyen kişiye, yani dervişe “mürit”; ona kılavuzluk yapan şeyhe ise “mürşit” denir.

8.Tekke”, bir bakıma tasavvuf öğretisinin okulu sa­yılan mekândır. Tasavvuf düşüncesinin gelişme­sinde ve yaygınlık kazanmasında tekkelerin bü­yük rolü olmuştur. Medreselerin bir bilim merkezi olmasına karşılık, tekkeler sosyo-kültürel hayatı düzenleyen bir merkez kimliğini üstlenmiştir. Özellikle Mevlevîlik, Bektaşîlik gibi kimi tarikatlar­da tekkeler aynı zamanda bir sanat ve edebiyat merkezi olmuştur. Tekkelere dergâh, zaviye gibi adlar da verilmiştir.

9.  Dinî– tasavvufî halk edebiyatı 12. yüzyılda Türkis­tan’da Ahmet Yesevi ile başlamıştır. Yesevîliğin 13. yüzyılda Anadolu’ya girmesiyle tasavvuf inan­cı Anadolu’da da gelişmeye başlamış, Yunus Emre’nin açtığı yolda kısa sürede zengin bir ge­leneğe dönüştürülmüştür.

  • Mevlana gibi aydın çevreye seslenen ya da bu çevrede oluşan tarikatlara bağlı sanatçılar, eserlerini Divan edebiyatı tarzında vermişler­dir. Halk arasında yayılmış tarikatlara bağlı sanatçılar ise seslendikleri kitle halk olduğu için eserlerini Âşık edebiyatı biçimleri içinde halk diliyle yazmışlar; ancak zaman zaman divan edebiyatı öğelerini de kullanmışlardır.
  • Tekke edebiyatı şiirleri çoğunlukla hece ölçü­süyle yazılmakla birlikte aruzun da sıkça kul­lanıldığı görülür.
  • Tekke şairleri hem Divan hem Âşık edebiya­tından aldıkları nazım biçimlerini kullanmış­lardır.
  • Tekke edebiyatında ilahi, nefes, nutuk, devri­ye, sathiye gibi türlerin yanı sıra Divan edebi­yatından alınan tevhit, münacaat, naat, miraciye, mevlit gibi türlere de yer verilmiştir.
  • Tekke edebiyatı ürünlerinde İslam dinine ve tasavvuf kültürüne ait Arapça-Farsça kökenli terimler dışında genellikle yalın bir halk Türkçesi kullanılmıştır.
  • Yazılan şiirlerin çoğu tekkelerde düzenlenen ayinlerde özel bir ezgiyle ve ney, kudüm, re-bap gibi tekke sazlarının eşliğinde söylenmiş­tir.
  • Şiirin ağırlıkta olduğu Tekke edebiyatında velâyetname, vücutname, pendname, fütüvvetname, siyer, kısas-ı enbiya, tezkiret’ül evliya gibi nesir örneklerine de rastlanır.
  • Tasavvuf inancını benimsetme, halkı eğitme amacı öne çıktığı için yazılan eserler genellik­le didaktik niteliktedir. Ancak ilahi aşkın coş­kusuyla yazılan kimi eserlerde derin bir lirizm de görülür.

Bazı Tasavvuf Terimleri:

Abdal: Kendisini Allah yoluna adayan sufî ya da eren

Âşık: Kendisini ilahi aşka adamış kimse.

Aşk: Tasavvufta iki tür aşktan söz edilir. İnsanlara karşı duyulan aşk mecazi aşk, Allah’a karşı duyulan aşk ise ilahi aşktır. Mecazi aşk, ilahi aşka ulaşmak için bir basamaktır. Aşk, evrenin ve insanın yaratılış sebebidir.

Bâtın: İçte olan, gizli ve görünmeyen şey.

Bir lokma, bir hırka: Hırsı, bencilliği sınırlamak, azla yetinmeyi öğretmek amacıyla dervişlere önerilen tutu­mu anlatan söz.

Çile: Bedensel arzulardan kurtulup ruhsal arınmayı sağlamak için çilehane denilen dar ve karanlık bir hücrede sıkı perhize girme ve yalnızlığa çekilme. Ge­nellikle kırk gündür.

Ene’l Hak: Hallac-ı Mansur’un öldürülmesine neden olan ünlü sözü. “Ben Hakk’ım” anlamındaki bu söze tasavvufta “Ben kendi varlığımı Allah’ın varlığında yok ettim, Allah’tan başka bir varlık yok.” gibi anlamlar ve­rilmiştir.Tasavvuf dışı çevreler ise bu sözü “Ben Allah’ım” an­lamında anladığı için küfür saymıştır.

Fenâfillah: Sufînin dünya ilgilerinden tamamen uzak­laşarak kendi varlığını unutup Allah ile bir olması. Ta­savvufta ulaşılacak son mertebe.

Gurbet: Sufîlere göre asıl vatan ruhlar âlemidir; bu dünya ise bir misafirhanedir, gurbettir.

İnsan-ı kâmil: Tasavvufta en üst mertebeye ulaşmış ( yetkin insan.

Kadeh: Tasavvuf yoluna giren dervişe verilen ilahi bil­giler. Derviş bu bilgilere ulaştığında kendisinden geçer.

Mey (şarap) : İlahi aşkın verdiği coşku

Meyhane: Tekke

Mürit: Tasavvuf yoluna girmiş, manevi yolculuğa gir­miş kişi.

Mürşit: Doğru yolu gösteren rehber, şeyh

Nefis: Ruh, insanın Allah’tan kaynaklanan eğilimleri­nin; nefis ise bedensel arzularının bütünüdür. Nefis yok edilemez; ama ona hâkim olunabilir.

Ney: İnsan-ı kâmilin simgesidir. Neyin içi boştur, in­san-ı kâmilin de maddi isteklerden arınmış olduğu için içi boştur.

Pir: Bir tarikatın kurucusu olan kişi.

Pir-i mugan: İlahi aşk şarabını sunan mürşit

Saki: Allah aşkını sunan insan-ı kâmil.

Zahit: Kaba sofu, ham ruhlu, pişmemiş, dinin özün­den habersiz, kurallara önem veren kişi.

1. TEKKE EDEBİYATI NAZIM TÜRLERİ

a. İLAHİ

♦    Allah’ı övmek ve ona duyulan aşkı dile getirmek, ona yaklaşmak amacıyla söylenen şiirlerdir.

♦    Belli bir makamla söylenir.

♦    Genelde hece ölçüsünün 7-8’li kalıbıyla söylenir. Aruzla söylenenleri de vardır.

♦    Uyak düzeni, dörtlüklerle söylenenlerde koşma ti­pi; beyitlerle söylenenlerde gazel tipindedir.

♦    Tarikatlara göre değişik isimler almışlardır. Mevle­viler ayin, Bektaşiler nefes, Gülşehriler tapuğ, Ale­viler deme, Yeseviler de hikmet adını vermişlerdir.

♦    Yunus Emre bu türün önemli isimlerindendir.

 b. NEFES

♦Bektaşi şairlerince yazılan tasavvuf konulu şiirler­dir. Bunlara nefes denilmesinin nedeni iç bilgisin­den ve gerçeklerden söz edip kutsal bir ilhamla söylenildiğine inanılmasıdır.

♦ Konusu da genellikle vahdet-i vücut inancının Bektaşilerce anlaşıldığı şeklidir.

♦  Hz. Ali methiyelerine ve naatlara da Bektaşiler ta­rafından bu ad verilmiştir.

♦    Nefes, Bektaşi törenlerinde saz eşliğinde söylenir.

♦    Pir Sultan ve Kaygusuz Abdal ünlü isimleridir.

 c. DEME

♦Alevi-Bektaşi dergâhlarında makam ve sazla söylenen tasavvuf şiirlerine “deme” adı verilir.

 d. NUTUK

♦Tekkelerde tarikata yeni giren dervişlere yol gös­termek ve tarikat adabını öğretmek amacıyla ta­savvuf ulularınca söylenmiş şiirlerdir.

♦ Daha çok Bektaşilerde görülür.

♦ Çoğunlukla hece ölçüsüyle ve dörtlüklerle söylenir.

♦  Didaktik niteliktedir.

e. DEVRİYE

♦  Tasavvuf düşüncesindeki devir kuramını anlatan şiirlerdir. Devir kuramında evrenin ve insanın Al­lah’tan çıkıp yeniden Allah’a döndüğü açıklanır.

♦    Genellikle Bektaşi şairleri tarafından yazılmıştır.

♦  Devir kuramına göre dünyaya gelen varlık önce cansızdır, sonra bitki, daha sonra hayvan, en son­ra da insan-ı kamile geçtikten sonra ise Allah’a döner ve onunla birleşir; yani aslına dönmüş olur.

 f. SATHİYE

♦    Tekke edebiyatındaki mizahî nitelikteki şiirlerdir.

♦  Tekke edebiyatındaki şathiyeler iki çeşittir: Deli saçması gibi görünen, ancak açıklandığında an­lamlı olduğu anlaşılan şathiyeler ve Allah’a şaka yollu hitap eden, onunla senli benli sohbet eder­cesine yazılan şathiyeler.

♦  Şathiyelerde Allah”ın celâl sıfatının değil, cemâl sıfatının ön plana çıkarıldığı, yani Tanrı’nın ceza­landırıcı özelliğinden çok bağışlayıcı özelliğinin vurgulandığı düşünülür. Yine de şathiyelerin ço­ğu, kuralcı din anlayışına bağlı kişilerce hoş gö­rülmemiş, küfür sayılmıştır.

♦   Bu türşiirlere genellikle Bektaşi-Alevi şairlerinde rastlanır.

Sathiye

Yeri göğü ins ü cinni yarattın Sen ey mimar başı eyvancı mısın Ayı burcu günü çarhı var ettin Ey mekan sahibi rahşancı mısın Denizleri   yarattın sen kapaksızSuları yürüttün elsiz ayaksızYerleri   temelsiz göğü direksizDurdurursun   acep iskana mısın

 2. TEKKE EDEBİYATI NESİR TÜRLERİ

a.  MENAKIBNAME

♦    Sözlük anlamı “övülecek iş, hareket ve meziyet­ler” olan “menakıp”, tekke edebiyatında bir terim olarak “bir din büyüğünün kerametlerini anlatan küçük hikâye” demektir.

♦  Menakıpname ise din ve tasavvuf büyüklerinin bi­yografilerini, kerametlerini anlatan eserlerin adıdır.

♦    Kimi örnekleri nazım biçiminde yazılmıştır.

b. VELÂYETNAME

♦   Bir tarikat şeyhinin ya da ermiş olduğuna inanılan bir tasavvuf büyüğünün hayatını, kerametlerini konu alan eserlerdir.

♦    Manzum örnekleri de vardır.

C. FÜTÜVVETNAME

♦ Sözlük anlamı “gençlik, yiğitlik, cömertlik” olan fütüvvet sözcüğü terimsel anlamıyla, tasavvufun be­lirlediği insan tipinin adıdır. Bu insan tipinin nitelikle­rinin anlatıldığı eserlere “fütüvvetname” adı verilir.

♦Fütüvvetnamelere göre fütüvvet, “kendini değil halkını düşünmek, halkın derdiyle dertlenmek, nefsi için istediğini fazlasıyla başkaları için de is­temek, başkalarının kusur ve ayıpları örtmek, nefse düşman olmak, yoksuldan nefret duyma­mak, zengine halini arz etmek, eline geçenle elin­den çıkanı bir görmek, kimseye düşman olma­mak, kimseden mürüvvet (iyilik) ve insaf bekle­memek fakat herkese karşı mürüvvet ve insaf sa­hibi olmak, iki âlemden de geçmek demektir.

♦  Fütüvvetnameler, Selçuklu ve Osmanlı dönemle­rinde esnaf ve sanatkârların bağlı olduğu bir ör­güt olan ahiliğin ahlak anlayışını ve uyması gere­ken kuralları açıklayan bir içtüzük gibidir.

d. VÜCUTNAME

♦Tasavvufa göre insanın yaratılış sürecini ve geli­şim evrelerini anlatan eserlerdir.

Kaygusuz Abdal‘ın “Vücutname“si bu türün önemli örneklerindendir.

]]>
Halk Edebiyatının Genel Özellikleri https://dersimizedebiyat.org/halk-edebiyatinin-genel-ozellikleri.html Sat, 15 Feb 2014 19:14:20 +0000 http://edebiyatogretmeniyiz.com/?p=5093 HALK EDEBİYATININ GENEL ÖZELLİKLERİ

1.  Halk arasında gelişip yaygınlaşmış ve en fazla etki de İslamiyet’ten görmüş bir edebiyattır.

2.  Âşık edebiyatı, Tekke edebiyatı ve Anonim Halk edebiyatı olmak üzere üç kolda gelişmiştir.

3.  Bu edebiyatın yazarları halkın arasında bulunan üst tabakadan olmayan insanlardır.Çoğunlukla okuma yazma bilmeyen kimselerdir.

4. Topluma ayna tuttuğu için yazılan eserlerden halkın yaşantısına birebir şahit olunmaktadır.

5.Aşk, doğa sevgisi, özlem, güzellik, yiğitlik, ayrılık, gurbet, ölüm, zamandan yakınma, din ve tasavvuf başlıca temalardır. Bu temalar da anlatılırken de toplum yaşantısına sadık kalınmıştır ve somut özellikler aktarılmıştır.

6. Genellikle açık, yalın,sade ve içten bir anlatım seçilmiştir;ama ileriki yüzyıllarda Arapça ve Farsçanın etkisiyle de yazılmış ürünler vardır.

7. Şiir daha çok tercih edilen bir tür olmuştur. Anonim ve Tekke edebiyatı düz yazı ürünlerini kullanırken Aşık edebiyatı düz yazı ürünlerini kullanmamıştır.

8. Doğaçlama yoluyla irticalen söylenen bir edebiyattır.

9. Bu edebiyata ait ürünler “cönk” adı verilen defterler toplanmaktadır. Sözlü edebiyata ait ürünler de  son zamanlarda yapılan derleme çalışmalarından elde edilmiştir.

10. Bu edebiyatın da kendine ait ahenk unsurları vardır.Kullanmış olduğu mazmunlar ve söz sanatları vardır.

11.  Nazım birimi dörtlüktür ve hece ölçüsü kullanılmış­tır. Osmanlı toplumunda 17. yüzyıldan itibaren şehirleşmenin yaygınlaşması ve özellikle “kalem şairi” denilen medrese eğitim almış kişiler aruzla ürün vermişlerdir.

NOT: Aruzla şiir yazan şairlerimiz denilince Aşık Ömer ve Aşık Gevheri gelecektir.

 12.  Bu edebiyatımız tamamen müzikle iç içedir. Orta Asya’dan beri kullanılan bir tür olarak her zaman müzik tercih edilmiştir.Mesela Aşık edebiyatı şairleri için saz ve müzik olmazlardan biridir.

]]>