Warning: Use of undefined constant ‘WP_MEMORY_LIMIT’ - assumed '‘WP_MEMORY_LIMIT’' (this will throw an Error in a future version of PHP) in /home/dersimi3/public_html/wp-config.php on line 100

Warning: Use of undefined constant ’64m’ - assumed '’64m’' (this will throw an Error in a future version of PHP) in /home/dersimi3/public_html/wp-config.php on line 100

Warning: Cannot modify header information - headers already sent by (output started at /home/dersimi3/public_html/wp-config.php:100) in /home/dersimi3/public_html/wp-includes/feed-rss2.php on line 8
tyt türkçe deneme çöz – Dersimiz Edebiyat https://dersimizedebiyat.org Türk Dili ve Edebiyatı Dersi Kaynak Sitesi. Online Sınavlar Çıkmış Sorular Sınıf Konuları Fri, 30 Apr 2021 18:49:37 +0000 tr hourly 1 https://wordpress.org/?v=6.7.4 https://dersimizedebiyat.org/wp-content/uploads/2018/11/cropped-icon-32x32.png tyt türkçe deneme çöz – Dersimiz Edebiyat https://dersimizedebiyat.org 32 32 TYT Türkçe Denemesi -50 https://dersimizedebiyat.org/tyt-turkce-denemesi-50.html Sat, 02 Jan 2021 16:55:27 +0000 https://dersimizedebiyat.org/?p=125580 TYT TÜRKÇE DENEMESİ – 50

1. Teknolojideki hızlı gelişmeler, son yıllarda baş döndürücü (şaşkına çevirici) (I)  seviyededir. 1970’li ve 1980’li yıllarda bilim kurgu romanlarında ve filmlerinde birçok nesne ve teknoloji, hayal ürünü olarak düşünülürken şimdi hayatımızdadır. Karel Capek ve Isaac Asimov’un hikâyelerinde, Star Wars, Terminatör ve Ben Robot gibi bilim kurgu filmlerinde konu edilen robotlar da artık hayatımıza girmiştir (yaşamımızda yer almıştır). (II)  Robot teriminin ilk ortaya atıldığı (ileri sürüldüğü) (III) zamanlarda hizmetçi olarak düşünülen (tasarlanan) (IV) robotlardan günümüzde sanayiden, askeriyeye birçok alanda yararlanılmaktadır. Robotlar eğitimde; öğretmen, öğretim materyali (belgesi), (V) öğretici akran ve yardımcı öğretmen olarak kullanılmaktadır.
Bu parçada numaralanmış sözlerden hangisinin anlamı parantez ( ) içinde verilen açıklamayla uyuşmamaktadır?
A) I         B) II        C) III       D) IV       E) V

2. Osmanlı mimarisinde cami planı vazgeçilmez bir —- dayanmaz. Bu, hem coğrafi nedenleri olan hem İslam dünya görüşüne de uyan bir —-. Zaten bir yapının nasıl olacağına dair belirli dinî hükümler de yoktur. Müslüman düşünürlerce çok kez ifade edildiği gibi, herhangi bir yapının dine aykırı bir biçime sahip olması da düşünülemez. Bundan ötürü Osmanlı
mimarisinde cami tipolojisi ve mimari üsluplar dinin temel kaynaklarına göre değil, kültürel —- göre saptanmıştır.
Bu parçada boş bırakılan yerlere düşüncenin akışına göre aşağıdakilerin hangisinde verilenler sırasıyla getirilmelidir?
A) projeye – yaklaşımdır – standartlara
B) plana – teoridir – ilkelere
C) prototipe – tutumdur – eğilimlere
D) taslağa – hedeftir- durumlara
E) tasarıma – davranıştır – verilere

3. Taraflar, zirvenin devam ettiği süreçte somut ilerleme ve karşılıklı anlayış sağlamıştır. Taraflar, ilişkilerinin iki tarafı da tatmin edecek şekilde normalleşmesi için kapsamlı bir çerçeve üzerinde mutabık kalmışlar; bu çerçevede, bir yol haritası
belirlemişlerdir.
Bu parçadaki altı çizili sözü anlamca karşılayabilecek bir kullanım aşağıdakilerin hangisinde vardır?
A) İkili ilişkileri, iyi komşuluk ve karşılıklı saygı çerçevesinde geliştiren ülkeler, eğitim konusunda ortak projelere imza atacaklar.
B) Bakanlık, açıklamasında, üzerinde anlaşmaya varılan zeminin devam eden bu süreç için olumlu bir perspektif sağladığını belirtti.
C) İki ülke arasında Ağustos 2007’den bu yana İsviçre’nin ara buluculuğunda Cenevre’de teknik düzeyde yapılan görüşmeler, kısa bir süre önce tamamlanmıştı.
D) Askerlik süresini 6 aya düşüren kanun teklifi, Meclis Genel Kurulunda görüşüldü ve teklifin ilk 6 maddesi, TBMM Millî Savunma Komisyonunda onaylandı.
E) İki kurumun başkanlarının birlikte katıldığı basın açıklamasında gazeteciler kurumun çalışmaları hakkında bilgilendirildi.

4. Bilim insanları; güneş ışığını, karbondioksidi ve suyu emebilen bir yapay yaprak geliştirerek fosil yakıtlardan doğal gaza
alternatif olabilecek bir gaz kokteyli olan “syngas”ı ürettiler.
Bu cümleden aşağıda verilenlerden hangisi kesin olarak çıkarılabilir?
A) Bilim insanlarının yapay gaz üretme çalışmalarında son yıllarda artış olmuştur.
B) Doğal enerji kaynakları içinde en etkili olan, Güneş’tir.
C) Karbondioksit kullanılarak üretilen yapay gazlardan biri de “syngas”tır.
D) Fosil yakıtların yerini tutabilecek alternatif yakıtlar, zamanla daha da yaygınlaşacaktır.
E) Syngas, doğal yollarla üretilen bir gaz değildir.

5. Sanayi Devrimi’nden önce Osmanlı ekonomisi esas itibarıyla tarıma ve küçük ölçekli imalat ve ticaret sektörlerine dayalı
olarak belli bir refah düzeyini (I) sağlayabiliyordu. 1915’te ise Osmanlı İmparatorluğu’nun Türkiye sınırları (II) içindeki fabrika sayısı (III) kırkı bulmamaktaydı ve bu fabrikalar da temel ihtiyaçlarda dahi dışa bağlılığı (IV) gideremeyecek bir yapıdaydı.(V)
Bu parçada numaralanmış sözcüklerden hangileri isimden türemiştir?
A) I ve IV
B) II ve III
C) II ve IV
D) III ve V
E) IV ve V

6. (I) Bu yönetmenimiz ilk filmiyle töre konusuna yepyeni bir pencereden baktığını göstermişti. (II) Bir köyde töreler üzerinden yaratılan düşmanlık algısının alegorik bir dille işlendiği film, törelere dair ipuçları veriyordu. (III) İkinci filminde de sinema dünyasında geniş yankılar uyandıran ilk filmine benzer bir tema var. (IV) İkisinde de töre baskısı altında bunalan birey ve toplum, baskıya karşı gelmek yerine kendine yeni nefes alma alanları yaratıyor. (V) Her iki film de, yönetmenin röportajlarından anladığımız kadarıyla, “bugün”e dair tezler ortaya koyuyor.
Bir yönetmenden söz edilen bu parçadaki numaralanmış cümlelerle ilgili olarak aşağıdakilerden hangisi söylenemez?
A) I. cümlede, ilk filminde töreye farklı bir bakış açısıyla yaklaştığı belirtilmiştir.
B) II. cümlede, ilk filminin konusundan söz edilmiştir.
C) III. cümlede, ikinci filminin geniş kitleler tarafından beğenildiği açıklanmıştır.
D) IV. cümlede, iki filminin ortak bir yönünden söz edilmiştir.
E) V. cümlede, filmlerinde günümüze yönelik düşünceler ileri sürdüğü belirtilmiştir.

7.
• Doğada görülen varlıkların renklerinin günün değişik zamanlarında ışık değiştikçe, yansımalar fazlalaştıkça birtakım değişikliklere uğradığı görülür.
• Bu durumdan eşyanın gerçek bir renginin olmadığı ve bu renk değişmesinin de ışığa, yansımalara bağlı olduğu çıkarılabilir.
Bu iki cümlede ifade edilenlerin anlamca doğru bir biçimde birleştirilmiş hâli aşağıdakilerden hangisidir?
A) Doğada görülen varlıkların renginin birtakım değişikliklere uğraması, ışığın ve eşyanın gözlerimizden uzaklaşması ile ilgilidir.
B) Doğada görülen varlıklarda ışığa, yansımalara, uzaklığa bağlı renk değişimleri göz yanılması olarak tanımlanabilir.
C) Çevremizde gördüğümüz varlıkların gerçek bir renginin olmadığı kanısına, renklerin günün değişik zamanlarında gösterdiği değişikliklere bakılarak kesin olarak ulaşılabilir.
D) Doğadaki varlıkların renginin günün değişik zamanlarında ışık ve yansımalardan dolayı farklı renklerde görülmesi bizi, eşyanın gerçek bir renginin olmadığı sonucuna götürür.
E) Doğada görülen varlıkların gün içinde farklı renklerde görülmesi, cisimlere vuran ışığın ölçüsü, havanın yoğunluğu, cisimlere olan uzaklığımız ile açıklanabilir.

8. Nihayetsiz bir ova ağarttı benzimizi
Yollar bir şerit gibi ufka bağladı bizi
Gurbet beni muttasıl çekiyordu kendine
Yol, hep yol, daima yol… Bitmiyor düzlük yine
Bu dizelerde aşağıda verilen ses olaylarından hangisi yoktur?
A) Ünlü düşmesi
B) Ünsüz düşmesi
C) Sert ünsüz yumuşaması
D) Ünlü daralması
E) Ünsüz benzeşmesi

9. Birleşmiş Milletler kaynaklarına göre (I) çölleşme ve kuraklık, yerküredeki 4 milyar hektardan fazla alanı ve 110 ülkede yaşayan 1,2 milyar insanın yaşamını doğrudan (II) tehdit etmektedir. Dünyamızın geleceği için (III) tüm insanlığın ortaklaşa (IV) mücadele etmesini ve tedbirler almasını zorunlu kılan kuraklık sonucunda, insanlık birçok (V) olumsuzlukla yüz yüze kalmaktadır.
Bu parçada numaralanmış sözcüklerden türce özdeş olanlar aşağıdakilerin hangisinde verilmiştir?
A) I ile III
II ile IV
B) I ile III
II ile V
C) I ile IV
II ile IV
D) I ile V
III ile IV
E) II ile III
IV ile V

10.
I. Cisim ve mekânların çeşitli bakış açıları ve matematiksel bir yaklaşımla çözümlenmesi olarak tanımlanabilecek perspektif, temelde uzak-yakın ilişkisine dayalı bir çizim yöntemidir.
II. Perspektif kuralları esas alınarak yapılan bir çizimde ufuk çizgisi göz önünde bulundurularak “kaçış noktalarından” uzatılan yapay ışınlar, her bir cisim veya yaşam alanının hem kendi içinde hem de diğer cisim ve yaşam alanları ile uyumlu biçimde resmedilmesine yardım eder.
Yukarıda verilen II numaralı cümleyle ilgili olarak aşağıdakilerden hangisi söylenebilir?
A) I. cümledeki açıklamanın kişisel bir değerlendirmeden ibaret olduğuna değinilmektedir.
B) I. cümlede tanımlanan terimin resimdeki işlevi açıklanmaktadır.
C) I. cümlede dile getirilen resim tekniğinin başka sanatlarda da kullanıldığı vurgulanmaktadır.
D) I. cümlede verilen bilginin yeni teorilere kapı araladığı belirtilmiştir.
E) I. cümlede verilen ilkeye uyulmadığında ortaya çıkacak durumlardan söz edilmektedir.

11. (I) Hayvanların gizemli dünyasındaki olaylar insanı şaşkına çeviriyor. (II) Yılan, kumun içerisine kendini gömüp sadece gözlerini ve kuyruğunun ucunu dışarıda bırakıyor. (III) Bu şekilde avının yaklaşmasını bekliyor. (IV) Böcek arayan kertenkele, yılanın salladığı kuyruk ucunu böcek sanarak aldanıyor. (V) Pusuda bekleyen yılan da onu hemen yakalıyor.
Bu parçadaki numaralanmış cümlelerden hangisinin yüklemi geçişsiz eylemdir?
A) I         B) II        C) III       D) IV       E) V

12. Uzun süren bir bahar yaşadıktan sonra, her zaman olduğu gibi yaz bastırıverdi; hem de yakıcı poyrazla korkutarak…
Bu cümlede aşağıdakilerden hangisi yoktur?
A) Farklı türden eylemsiler
B) İlgeç ve bağlaç
C) Ad tamlaması
D) Eylemden ad yapma eki
E) Tezlik eylemi

13. Dünyanın bütün bölgelerinde ve özellikle Afrika ülkelerinde çölleşmenin ekonomik, sosyal ve çevresel bakımdan önemli bir problem olduğu uluslararası toplumlarca fark edilen bir olgudur.
Bu cümleyle ilgili olarak aşağıdakilerden hangisi söylenemez?
A) İki ögeli bir cümledir.
B) Öznesinde sıfat-fiil vardır.
C) Edilgenlik eki kullanılmıştır.
D) Türemiş sözcüklere yer verilmiştir.
E) Yüklem, ek eylemin geçmiş zamanıyla çekimlenmiştir.

14. İstanbul’da yapılan Habitat II Kent Zirvesi (I) “Daha iyi yaşanacak kentler için artık herkes bir araya (II) gelmeli.” çağrısını yapmış, “Çevre ile birlikte barınmadan alt yapıya, (III)  eğitimden trafiğe, yoksulluktan işsizliğe kadar birçok (IV) kent sorununu herkes yaşıyor.” açıklamaları yapılmış ve “Peki, bu sorunları kim, nasıl çözecek? Nasıl daha iyi yaşayabileceğiz?” (V) sorularına cevap aranmıştı.
Bu parçadaki numaralanmış sözlerin hangisinde yazım yanlışı vardır?
A) I         B) II        C) III       D) IV       E) V

15. Bazı yağlar ( ) obezite ( ) kalp rahatsızlıkları ve şeker hastalığı gibi birçok probleme sebebiyet vermenin yanında kanserle ilişkilendirilebiliyor. İşte bunlardan biri ( ) hidrojenize yağlar ( ) Konservelerde ( ) fast food tarzı yiyeceklerde ve margarinde bu yağlardan bulunur.
Bu parçada yay ayraçla belirtilen yerlere aşağıdakilerin hangisinde verilen noktalama işaretleri sırasıyla getirilmektedir?
A) (;) (,) (:) (.) (,)
B) (,) (,) (;) (.) (,)
C) (;) (,) (;) (.) (,)
D) (,) (,) (!) (…) (,)
E) (;) (,) (:) (…) (,)

16. Yazmaya başladığım ilk günleri anımsıyorum . (I) Okumayı söktüğüm ,  (II)  harfleri birbirine ekleyip sözcüklerden cümleler ürettiğim günleri : (III) Doğduğum köyde , (IV) yokluğun içinde yitip gitmiş bir gurbetçi köyünde, Kargın’da, başlamıştım okula . (V)
Bu parçadaki numaralanmış noktalama işaretlerinden hangisi yanlış kullanılmıştır?
A) I         B) II        C) III       D) IV       E) V

17. (I) Özel sektör tarafından açılan fabrikaların artmasıyla birlikte devlet fabrikalarının sanayi içerisindeki payı azalmıştır. (II) Bu dönemde genellikle iç tüketim için un, buz, makarna gıda maddeleri üreten yeni fabrikalar açılmıştır. (III) Ayrıca bu dönemde “inhisar” sistemi ortaya çıkmış ve belli mallarda tek başına üretim yapan fabrikalar belirmiştir. (IV) “İnhisar” ların büyük ölçekli fabrikalar kurdukları biliniyor. (V) Örneğin Cibali’deki tütün fabrikası 1870’lerde 1600 kişi istihdam ediyordu.
Bu parçadaki numaralanmış cümlelerle ilgili olarak aşağıda verilenlerden hangisi yanlıştır?
A) I., içinde isim tamlaması olan kurallı bir fiil cümlesidir.
B) II., yüklemi edilgen çatılı olan girişik bir cümledir.
C) III., zarf tümleci ortak olan bağlı bir cümledir.
D) IV., yüklemi birleşik zamanlı olan basit bir cümledir.
E) V.de ilgi eki, eklendiği sözcüğü sıfatlaştırma göreviyle kullanılmıştır.

18. Aşağıdaki cümlelerin hangisinde ögelere ayırmada yanlışlık yapılmamıştır?
A) Araştırmacılar / sanat dalları esas alınarak hazırlanan sanatçı biyografilerine / internet sitemizden / kolayca / ulaşabilecek.
B) Projenin / kültür ve sanat zenginliğimizin Türkiye’de ve yurt dışında tanıtımına katkı sağlayacağına / inanıyoruz.
C) 2010 yılında başlattığımız ve hâlen yürütülen İstanbul’un Ustaları projesini / Marmara Bölgesi’nde de uygulamak için / yola çıktık.
D) Bu programda sözlüklerde duygu, düşünce, tasarım veya güzelliği ifade etmek için kullanılan yöntemlerin tümü olarak karşımıza çıkan sanat hakkında / detaylıca / konuşacağız.
E) Geleneksel sanatlar ve zanaatlar alanındaki ustaların güncel bilgilerini yayına hazırlayarak / sahip olduğumuz mirası ve bölgemizin sanat birikimini / görünür kılmayı / hedefledik.

19. (I) Kaç saattir burada olduğumu tam olarak hatırlayamıyorum. (II) Bu dinginliğe kendimi o kadar kaptırmışım ki zamanın nasıl geçtiğini anlayamadım. (III) Öyle vakti çoktan geçmiş olmalı, şelalenin üzerini örten sık dallar arasından sızan güneş ışığı, saatler önceki gücünde değil artık. (IV) Bir saat kadar önce çekim yapmak için kurduğum tripodun üstündeki fotoğraf makinesi, şelaleden metrelerce uzağa ulaşan serpintilerle biraz nemlenmiş. (V) Filtrenin üzerine yapışmış su zerreciklerini silip deklanşöre bastığımda Kurşunlu Şelalesi bir tülü andırırcasına fotoğraf karesine yansıyacak.
Bu parçadaki numaralanmış cümlelerin hangisinde yazım yanlışı vardır?
A) I         B) II        C) III       D) IV       E) V

20. Dünyanın hemen hemen bütün yazarları, sancılı çalışmaların arkasından eserlerini kaleme almışlardır. Gogol’ün İlahi
Komedya’dan esinlenerek üç cilt olarak tasarladığı eseri, ilk cildinin ardından sansür komitesinden büyük eleştiriler alır. Bunun üzerine tarif edilemez sıkıntılar yaşadığını kendi anlatır. 10 yıl sonra ikinci cildi tamamladığında Gogol, geçirdiği bir buhranla eserin el yazmalarını yakar. İlk tasarlanan hâline uygun şekilde tamamlanamamasına rağmen bütünlüklü bir kitap olan Ölü Canlar, metnin alt başlığı gibi âdeta “bir epik şiir”dir ve 19. yüzyıl Rus edebiyatının en başarılı örneklerindendir. Kılı kırk yararak, büyük emekler vererek Ölü Canlar eserinin ikinci cildini yazmıştır. Ama onu da beğenmeyip yakmış, sonra ölmüştür. Hemingway, Çehov, Kafka, Maupassant da bu yazarlar arasındadır.
Bu parçayla ilgili olarak aşağıdakilerden hangisi söylenemez?
A) Yansız bir söylem yeğlenmiştir.
B) Açıklayıcı bir yol benimsenmiştir.
C) Gerekçeli yargılar kullanılmıştır.
D) Örneklendirme vardır.
E) Deyim kullanılmıştır.

21. Flaubert’in anlatımında sakin bir dehşet vardır. Âdeta bir kamera gibi nesnelere adım adım yaklaşarak tüm gerçekliği metnine yansıtır. Kimsenin göremeyeceği kadar detayı romanına yerleştirmeyi başarır. Bu özellik romana bir sinematografik hava da katar. Bir şeyler olup biterken başka bir şeyler yapan karakterler veya canlılar her zaman varlığını gösterir.
Bu parça aşağıdaki metinlerden hangisine yönelik bir değerlendirmedir?
A) Güneş, Kansas’a giden yolun üzerindeki evimizden geçti. Bu sabah, bu bozkıra Kansas ya da Lowa adı verildiğinden
beri geçen sınırlı sayıdaki günlerden birinde, Kansas, uykusundan uyanarak bir gün ışığının içine yuvarlandı. Dedemin evi ışığa döndü. Avludaki çimlerin üzerindeki çiğ muhteşemdi.
B) Sırtını bir sütun gibi yükselen bir ağaca dayamış ölü bir adam, bakışlarını ona dikmişti. Cesedin üzerinde bir zamanlar
mavi olan üniforma vardı fakat artık rengi solmuş, melankolik bir yeşil tona bürünmüştü. Gence dikilmiş gözleri, ölü bir balığınkiler kadar donuktu. Ağzı açıktı. Kırmızı rengi itici bir sarıya dönüşmüştü. Yüzün gri derisi üzerinde küçük karıncalar geziyordu. Karıncalardan biri, yükünü yapmış; üst dudak boyunca onu itekleyerek taşıyordu.
C) Bahçıvanın oğlu, gece yarısı olduğunda bir hışırtı duymuş. Bir kuş uçup gelmiş. Gagasıyla bir elmayı koparmaya çalışırken bahçıvanın oğlu zıplamış ve bir ok fırlatmış ona. Bu ok, kuşa zarar vermemiş ama altın tüylerinden birini koparmış. Kuş da uçup kaçmış. Sabah olunca kopan altın tüy krala getirilmiş.
D) Koton’un iştahı o kadar açıldı ki hacmine eşit yemekle artık doymuyordu. Doktorun, hâlâ anlayamadığımız tavsiyesini alay zannettiğime pişman oluyordum. Zavallıya hakaret de etmiştim. Mutluluğumuzu tekrar bize veren bu ihtiyardan af dilemek istemiştim. Bir sabah kalktım, evine gittim. Maroken bir koltuğa uzanmış, beyaz porselenden bir pipoyu içiyordu. Yerinden kalkmadı.
E) Vapur Kadıköy’e gelmişti. Arkadaşımı dinlerken ökçelerimin üzerinde kalmış, hafifçe parmaklığa oturmuştum. Doğruldum. Sağ ayağım fena hâlde uyuşmuştu. Yere basamıyordum. Biraz dur kuzum, dedim. “Ayağım uyuşmuş. En sonra çıkarız.” Gülüyor, “Ayağın değil, galiba beynin uyuştu.” dedi.

22. —-? Daha doğrusu bizi yanlış mesleğe sürükleyen, mutsuzluğumuzun imarı ne çok şey var. Bazen seçtiğimiz mesleğin
sunduğu mevkinin, bazen yüksek gelirinin, kimi zaman da popülaritesinin ya da ailemizden birilerinin yanlış yönlendirmesinin kurbanı olabiliyoruz. Olmasak da nice kurbanlara şahit oluyoruz. Günümüzde o kadar çok mağduru var ki hatalı meslek seçiminin. Çevrenizi 1 saat gözlemlemeniz yeterli bunun için. Her sabah uyandığında ayakları geri geri giden ne çok kişiye şahit oluruz. Keyif almadığı işi yapmak zorunda kalanın ızdırap kusan beden dilini çoğumuz fark ederiz. Başarıyı ölçmekten ziyade bir sıralamadan öteye geçemeyen sınavlara, bir bölümde okuduğu hâlde yeniden girenlerin oranının 500 binin üzerinde olması tesadüf olmasa gerek.
Bu parçanın başına düşüncenin akışına göre aşağıdakilerden hangisi getirilmelidir?
A) Meslek seçimini belirleyen ne çok dinamik var, değil mi
B) Hatayı yapıyoruz ama nerede
C) İnsanı yaşamdan soğutan sebepleri saymak mümkün mü
D) Mesleklerinde mutlu olmayan insanlar grubu nasıl oluşuyor
E) Kaçımız ilgi, yetenek ve becerileri ortaya çıkaracak soruları yöneltebildik kendimize

23. I. Kilo almalarından ya da kaybetmelerinden bağımsız olarak tüm deneklerdeki lipit döngüsünün giderek yavaşladığını
tespit ettiler.
II. Araştırmacılar, 10 erkek ve 44 kadından oluşan bir gruptaki insanların yağ hücrelerinde yaşanan değişimleri ortalama
13 yıl boyunca takip ettiler.
III. Yaşlandıkça kilo almamak ancak kalori alımını azaltmakla mümkün oluyor.
IV. Bu durum, yaşlandıkça daha fazla kalori almayan ya da egzersiz yapan insanların bile giderek kilo almasıyla sonuçlanıyor.
V. İsveç’teki Karolinska Enstitüsünde yapılan bilimsel çalışmalar, insanların çoğunun yaşlandıkça kilo almasının sebebini ortaya çıkardı.
Yukarıdaki numaralanmış cümleler anlamlı bir bütün oluşturacak biçimde sıralandığında hangisi baştan ikinci olur?
A) I         B) II        C) III       D) IV       E) V

24. Kitap okunmuyor iddiaları bence dayanaksız, gerekçesiz söylentiden öteye geçmiyor. Birçok kentte kitap fuarları yapılıyor, birçok kentte iyi kitabevleri açılıyor. Bursa’da bu gerçeği gördüm. Üstelik eskiden bir kitabı almak için içeri girer,
diğer kitaplara bakamadan hemen dükkândan ayrılırdınız. Şimdi kitabevlerinin içinde kafeler var, kitapları seçebiliyor, aldığınız kitabı da oturup okuyabiliyorsunuz. Kitap fuarlarının her yıl ziyaretçisi artıyor. Aralıkta Eskişehir’de kitap fuarı açılacak. Eğer bu fuarlar olmasa akademik yayınları okuyamayacağız. Başta Türk Dil Kurumu, Türk Tarih Kurumunun kitapları ancak bu fuarlarda satılıyor. Birçok kişi gündeme getirdi: Milli Eğitim Bakanlığı bir dağıtım organizasyonu kurmalı ya da bazı kitabevleriyle anlaşıp bir stant açmalı.
Bu parçaya göre
I. Akademik yayınların alıcı bulması
II. Kitap fuarları sayısının artması
III. Okurun kitabevinde geçirdiği zamanın artması
IV. Kitabevlerinde kitap okumak için ortam oluşturulması
gerekçelerinden hangilerini yazar, katılmadığı düşünceyi çürütmek için ileri sürmüştür?
A) I ve II
B) I ve III
C) II ve IV
D) III ve IV
E) II, III ve IV

25. (I) Newcomen’in ürettiği motorda bir ucu buhar pistonu ve silindir sistemine, diğer ucu madendeki suyu yukarı çeken
pompaya bağlı olan ahşap bir kalas bulunuyordu. (II) Kalasın pompaya bağlı ucu silindir sistemine bağlı ucundan daha ağırdı. (III) Bu nedenle sistem çalışmadığı zaman pompaya bağlı taraf aşağıda duruyordu. (IV) Böylece silindirin içinde oluşan vakum, pistonu aşağı çekerken tahta kalasın diğer ucu yukarı kaldırılmış oldu. (V) İlk olarak silindirin içi atmosfer basıncındaki buharla dolduruldu, daha sonra sisteme su püskürtülüp buharın soğuyarak yoğunlaşması sağlandı.
Yukarıdaki numaralanmış cümlelerle anlamlı bir bütün oluşturabilmek için cümlelerden hangileri yer değiştirmelidir?
A) I ve II
B) II ve III
C) III ve IV
D) III ve V
E) IV ve V

26. I. Ayasofya Müzesi’nin bahçesinde, eskiden burada bulunan muvakkithanenin bir güneş saati var. Ancak bu saatin yalnızca ayağının günümüze gelmiş olması, çubuklarının kopuk ve çizimlerinin tamamen silinmiş olması, buraya yeni bir Osmanlı yatay güneş saatinin tasarlanarak yerleştirilmesi projesini gündeme getirmiştir.
II. Ayasofya Müzesi’nin bahçesindeki eski muvakkithaneye dikkat çekmek ve Ayasofya Müzesi’ni ziyaret edenlere bir Osmanlı güneş saatini tanıtmak amacıyla akademik bir kadronun katkılarıyla bir güneş saati tasarlanmıştır. Proje kapsamında kristal cam üzerine, on altıncı yüzyılda kullanılagelen türden biri zevali, diğeri gurubi iki saat yapılmıştır. Projeye, günümüzde kullanılmakta olan uluslararası saat sistemine geçişi sağlayan bir de tablo eklenmiştir.
Bu iki parçayla ilgili olarak aşağıdakilerden hangisi söylenebilir?
A) I. parçada sözü edilen projeyi II.de hayata geçirme adına yapılan çalışmalar anlatılmıştır.
B) I. parçada sözü edilen muvakkithanenin II.de işler hâle getirilmesinin zorluğu belirtilmiştir.
C) Aynı amaca yönelik yapılan projeler sıralanmıştır.
D) I.de Osmanlı’dan kalma tarihî eserlerin restorasyonu için bilim adamlarına görev verildiğinden, II.de bu görevi alanların kimler olduğundan söz edilmiştir.
E) I.de Osmanlı İmparatorluğu’nda saati tespit eden, küçük çapta astronomi çalışmaları yapan kurumların olduğuna değinilmiş, II.de bunlar örneklendirilmiştir.

27. (I) Bir ülkenin değişik yörelerinde doğan ve yaşayan insanlar arasında bir sözcüğün söylenişi ve bir ifadenin anlatımında farklılıklar olabilir. (II) Ancak bu farklılıklar, o ülkedeki iletişim araçlarında kullanılan dile yansıtıImaz. (III) Yerel gazetelerde bile o yöre insanlarının konuştuğu dil esas alınmaz. (IV) Gazete gibi iletişim araçları, dilin kullanımı bakımından
toplumu doğrudan etkiler. (V) Çünkü yazıda kullanılan dil, bir ülkede konuşulan lehçe ya da ağızlar arasında en yaygın ve en üst konumda olan ortak dildir. (VI) Bu dil, genelde bir ülkedeki yönetim, siyaset ve kültür merkezi olan yörenin konuşma dili üzerine kurulmuştur.
Bu parçadaki numaralanmış cümlelerden hangisi anlatımın akışını bozmaktadır?
A) II        B) III       C) IV       D) V        E) VI

28. Grip, dünya çapında yılda 650.000 ölüme neden oluyor. Her yıl yapılan grip aşısı, influenza virüsünü kaplayan iki protein türünden biri olan hemaglutinin proteinini hedefliyor. Bir baş ve bir sap bölümünden oluşan bu protein, görünümüyle
bir mantarı andırıyor. Mevcut grip aşıları, hemaglutinin baş bölümünü tanıyan ve bir hücreye virüsün girme yeteneğini önleyen antikorların üretimini başlatır. Bununla birlikte, proteinin bu baş kısmı, antikorlardan kaçmak üzere hızlı bir mutasyona uğrar. Bu durum, her yıl yeni bir grip aşısı uygulanmasını gerekli kılar. Hemaglutinin sap bölümü ise mutasyonlara karşı çok daha dirençli olduğundan, aktivitesini bloke eden antikorlar için bir hedef olarak görülüyor.
Bu parçada geçen altı çizili sözle aşağıdakilerden hangisine gönderme yapılmıştır?
A) Grip hastalığından ölen sayısının yıldan yıla artmasına
B) Influenza virüsünü kaplayan proteinlerin görünümünün mantarı andırmasına
C) Mevcut grip aşılarının her yıl yeni bir eksiğinin tespit edilmesine
D) Hemaglutinin proteininin, antikorların kendisini tanımaması için çabucak değişime uğramasına
E) Mikroplara karşı daha dirençli virüslerin ortaya çıkmasına

29. (I) Eser, doğası gereği, estetik özerklik düzlemi içinde özgür ve bağımsız bir şekilde oluşur. (II) Ancak eser okura sunulduktan sonra onun değerine ilişkin bir söz, yargı, analiz de kaçınılmazdır. (III) Bu da ancak eleştiri ile mümkün olabilecektir. (IV) Ödüller de eserin iç oluşumundan farklı, bu dış değerlendirmelerden biridir. (V) Gerek ülkemizde gerekse
dünyada pek çok sanat-edebiyat-kültür ödülü veriliyor. (VI) Ne var ki bu ödüller kime, hangi esere verilirse verilsin, tartışmalara neden oluyor ve ödül alanların bunu hak edip etmediği, ödüllerin hangi ölçütlere göre verildiği konuşuluyor. (VII) Ödüller ertesi yıl yine veriliyor ve tartışmalar benzer zeminde sürüyor.
Bu parça iki paragrafa ayrılmak istense ikinci paragraf numaralanmış cümlelerden hangisiyle başlar?
A) II        B) III       C) IV       D) V        E) VI

30. Oltu taşı, Erzurum’un Oltu ilçesinin kuzeydoğu kesiminden çıkarılmakta olan yarı değerli bir taştır. Oltu taşı genellikle siyah, koyu kahve, sarı, nadiren de gri ve yeşilimsi renktedir. Bir karbon bileşenidir. Çoğunlukla siyah renkli olanı tercih edilir. Genelde takı ve tespih üretiminde önemli bir yere sahiptir. Yüzyıllardan beri yörede genellikle tek kişilik ve babadan
oğula geçen atölyelerde bu taştan tespih ve çeşitli süs eşyaları üretilmektedir. Oltu taşı; Orta Çağ’da tespih, kutsal sayılan sandık ve heykel yapımında kullanılmaktayken XIX. yüzyılda mücevher yapımında da kullanılmaya başlanmıştır. Topraktan çıktığında çok yumuşak olmasına rağmen, hava ile temas edince sertleşme özelliğine sahiptir. İşlenmesi oldukça kolay olan bu taş, kullanıldıkça parlar, tutuşturulduğunda çıra gibi alevli bir şekilde yanar.
Bu parçadan Oltu taşı ile ilgili olarak
I. Her türü aynı ilgiyi görmemektedir.
II. Faklı ürünlerin üretiminde kullanılır.
III. Değeri yeterince bilinmemektedir.
IV. Önemli fosil yakıtlar arasında yer almaktadır.
yargılarından hangileri çıkarılamaz?
A) Yalnız I
B) Yalnız II
C) I ve II
D) II ve III
E) III ve IV

31. Hemen her roman, okuru belli ölçüde eğlendirir, ona hoşça vakit geçirtir ve onun boş zamanlarını bir ölçüde değerlendirmesini sağlar. Fakat asıl roman, yaşamdan türlü kareler sunar; iyi ile kötüyü yan yana koyar, kişiyi iyiden, doğrudan ve güzelden yana tavır almaya iter. Zaten iyi bir romandan beklenen de budur. Eğer bir roman, okur üzerinde bu etkiyi sağlayabiliyorsa hedefine ulaşmış ve başarılı olmuş demektir. Dil, üslup ve teknikle ilgili başarısı ise bundan sonra
dikkate alınacak noktalardır.
Bu parçada romanın hangi yönü üzerinde durulmaktadır?
A) Başarılı bir anlatımla yazılması
B) Okuru iyiye ve doğruya yöneltmesi
C) Geniş kitlelere ulaşabilmesi
D) Gerçekçi bir yaklaşımla kaleme alınması
E) Yaşamı bütün yönleriyle yansıtması

32. Egzersiz söz konusu olduğunda aklımıza gelen ilk iki şey, nabız hızı ve adım sayısıdır. Bana sorarsanız, egzersizden
profesyonel bir beklentiniz yoksa önceliğiniz nabız hızı değil, adım sayınız olmalıdır. Yürürken dakikada 120 adım ortalamasını tutturabiliyorsanız gereğini yaptığınız aşikârdır. 120-140 aralığına çıktığınızda da maksimum yararı yakalama
şansınız vardır. Yapısal olarak olağanüstü bir egzersiz makinesi şeklinde kurgulanıp bize emanet edilen bir cihazdan farksız olan insan vücudundan daha iyisini bugüne kadar hiçbir teknoloji üretememiştir. Bu egzersiz makinesinin en etkili ilacı ise her gün tekrarlanan düzenli ve tempolu yürüyüşlerdir. Yürüyüş size belli bir sportif deneyim, özel cihazlar, aksesuar vb. yükler getirmez. Her zaman, her yerde, her koşulda yapılabilir. Unutmayın, tempolu olmak koşulu ile haftada 150 dakika yürüyüşle daha sağlıklı kalabilir, dahası “bonus” olarak 3 yıllık ek bir süre bile kazanabilirsiniz.
Bu parçada anlatılmak istenenler sloganlaştırılmak istense bu slogan aşağıdakilerden hangisi olur?
A) Nabız hızınıza değil, adım sayınıza odaklanın.
B) Hareketsiz yaşam, kısa ömür demektir.
C) Spor yapın, hastalık riskini azaltın.
D) Sportif vücut için düzenli yürüyüş yapın.
E) Her yaşa en uygun spor yürüyüştür.

33. Sanat, teorik ve pratik yönleriyle hayatın yansıtılmasından çok, onun üzerinde yeni boyutların elde edilmesi sürecinde
başlar. Başka bir deyişle sanat, hayatı, somut yaşantıyı yansıtmanın ötesinde bir işleve sahiptir. Sanat eserinin yaratıcısı;
yaptığı resimde, bestede, heykelde, edebî eserde (Son yıllarda yazılan postmodernist örneklerinden dolayı romanı da değerlendirme içine almak mümkün. Çünkü postmodernist roman anlayışına göre roman metninin gerçekle değil, diğer edebî metinlerle olan ilişkisi önemlidir.) boyayı, notayı, çamuru, bronzu ve kelimeleri araç olarak kullanırken gözlemin ürünü olan bir “yansıtma”yı değil; sezgiden kaynaklanan bir “sentez”i, bir “üst boyut”u üretmeyi amaçlar.
Bu sözleri söyleyen birinden aşağıdakilerden hangisini söylemesi beklenemez?
A) Yaşamı olduğu gibi yansıtmak sanatçının görevi olmamalıdır.
B) Sanatın işlevi öncelikli olarak insanın aklına seslenmek değildir.
C) Yazınsal türleri birbirinden ayıran kesin kurallar yoktur.
D) Sanat öğretmez, sezdirir, hissettirir, çağrıştırır.
E) Sanat, yaşama farklı açılardan bakma işidir.

34. Muhabir:
(I) —-
Yönetmen:
– O kadar çok şey olup bitiyor ki dünyada, bütün bunların yanında, ben de bir şeyler üretebilirim, diyorsun. Gündelikçi belgeseli, bu şekilde ortaya çıktı örneğin. Kadınların seslerini nasıl duyurabiliriz diye düşündük, keza İbret Olsun Diye de öyleydi. Belgesel çekmek toplumda bir farkındalık yaratmak, pasiflikten, ataletten kurtulmak anlamına geliyordu bizim için. Belki bu şekilde, kendimizi belgeselle ifade ettik.
Muhabir:
(II) —-
Yönetmen:
– Örneğin, sinema ile içli dışlı olduğum on beş yıllık zamanda seyrettiğim Agnes Varda’nın Toplayıcılar ve Ben belgeseli benim üzerimde çok etkili oldu. Kimi belgeseller böyledir, seyircinin doğrudan gerçeği algılama biçimini değiştirir. Seyircinin gerçeğe susamışlığını gideren bir şey olur. Elbette katı bir gerçekçilikten bahsetmiyorum. Kimilerinin de belgesel deyince aklına Afrika, Kutuplar, Irak gibi meseleler geliyor ama belgesel sadece bu konuları işleyen bir tür değil benim için. Benim kardeşimle olan ilişkimi de işleyen bir şey olabilir belgesel. Çok şey anlatabilir. Tıpkı edebiyat gibi küçük öyküler anlatıp evrensel mesajlar verebilir.
Bu diyalogda boş bırakılan yerlere aşağıdakilerden hangisi sırasıyla getirilmelidir?
A) I. Kendinizi belgesel çekerek daha iyi mi ifade ettiğinizi düşünüyorsunuz?
II. Sizce belgeseller sosyal alanda hangi boşluğu dolduruyor?
B) I. Sizi belgesel çekmeye yönelten nedir?
II. Belgeseller, insanlara ne verebilir; verdikleri, kişiye göre değişebilir mi?
C) I. İlk belgeselinizi hangi duygularla çektiniz?
II. Siyasi içeriği olan belgeselleri neden sanatsallıktan uzak sayıyorsunuz?
D) I. Belgesel sözcüğünün sizde çağrıştırdığı anlamlar nelerdir?
II. Seyircilerin belgesellerden en çok bekledikleri nelerdir?
E) I. Çektiğiniz belgesellerle amacınızı gerçekleştirdiğinizi söyleyebilir misiniz?
II. Seyirci ile belgesel arasındaki ilişkiyi nasıl açıklarsınız?

35. – 36. soruları aşağıdaki parçaya göre cevaplayınız.
Belli bir yaşam görüşü ortaya koymak anlamında roman; öğreti yönü küçümsenemeyecek bir türdür. Her sanat dalı birtakım seçme ve düzenlemelerle kullandığı ham maddeyi belli bir bakış açısından biçimlendirerek sunar. Doğrudan doğruya insanları ve onların davranışlarını konu alan romanlarda bu, özellikle kaçınılmaz bir durumdur. Piyasada pek çok roman var. Peki, bunlardan kaçı ciddi anlamda okuyucu bulabiliyor? Elbette çok azı. Bunun nedeniyle ilgili ilk olarak aklımıza okumaya fazla vakit ayırmayan bir toplum olmamız geliyor. İkinci olarak da okurlar ekonomiyi bahane ediyorlar. Ne var ki biraz araştırdığımızda okurların günceli yakalayan romanları ıskalamadıkları, günümüzün sorunlarını es geçen romanlara ise el sürmedikleri görülüyor. Bu durum pek şaşırtıcı değil çünkü istatistikler incelendiğinde okurların, genellikle konusunu günlük yaşamdan alan romanlara ilgi gösterdikleri ortaya çıkıyor.

35. Bu parçada aşağıdakilerden hangisi yoktur?
A) Deyime yer verme
B) Saptamada bulunma
C) Dili göndergesel işlevde kullanma
D) Tanımlamaya başvurma
E) Düşüncenin yönünü değiştiren bir ifade kullanma

36. Bu parçadan aşağıdakilerden hangisi çıkarılabilir?
A) Niteliksiz romanların piyasayı ele geçirmesinin okuru okumaktan soğuttuğu
B) Okurların, salt konusunu güncelden alan romanlara ilgi duyduğu
C) Günümüzde romana para vermenin, okur için bir lüks olarak görüldüğü
D) İnsanı merkeze almayan bir romanın okurlardan hiçbir zaman ilgi görmediği
E) Okurun, yoğunluktan dolayı en iyi romanları bile okuyacak vaktinin olmadığı

37. – 38. soruları aşağıdaki parçaya göre cevaplayınız.

2000 yılı başlarında doğanlara (Gelecekte isim ve yıl aralığı değişebilir.), “Z Kuşağı” veya “Yeni Sessiz Nesiller” denilmektedir. Bu kuşak, dünya zevklerine düşkün olma, teknolojiyi hızlı şekilde kavrama, işlerini kısa sürede ve ince eleyip
sık dokuyarak yapma özellikleriyle dikkat çekmektedir. Bireyselliğe önem veren, en yeni iletişim araçlarını kullanan, iş arkadaşlarıyla dost olmayı tercih eden, yeniliğe açık, haberleşmek için e-posta yerine sosyal medyayı kullanan, arkadaşlık
ilişkilerini ise ağırlıklı olarak Facebook üzerinden yürüten, teknoloji bağımlısı ya da tutkunu olmayıp teknolojiyi doğal yaşam standardı olarak algılayan bir kuşaktır. Alfa Kuşağı ise tamamı 2010 ve sonrasında doğmuş bireyleri kapsamaktadır. Dolayısıyla zihinsel ve pratik şemalarımızda da yepyeni bir başlangıcı simgelemeleri adına Yunan alfabesinin ilk harfi olarak adlandırılmıştır. Sosyolojik olarak değerlendirildiğinde Alfa Kuşağı’nın içinde yer alanlar; günümüzde emekleme çağındakiler, bebekler ve elbette henüz doğmamış olanlardır. Pazarlama stratejileri üretenlere göre de ebeveynlerinin harcama davranışlarını kökten değiştirecek kuşaktır.

37. Bu parçaya göre aşağıdakilerden hangisi Z Kuşağı’nın niteliklerinden biri olamaz?
A) Titiz olma
B) Tez canlı olma
C) Yüz yüze iletişimden kaçınma
D) İlişkilerinde doğallığa önem vermeme
E) Teknolojideki gelişmelere çabucak ayak uydurma

38. Bu parçadan aşağıdakilerden hangisine ulaşılabilir?
A) Kuşakların adlandırmasında alfabetik sıra gözetildiğine
B) Teknolojinin en çok Alfa Kuşağı’nı etkilediğine
C) Alfa Kuşağı’nın, anne babalarının ekonomik tercihlerini etkileme gücünün daha yüksek olduğuna
D) Son yıllarda dünyanın, robot teknolojileri konusunda hızlı gelişmelere sahne olduğuna
E) Alfa Kuşağı’nın eğlence kaynağının küçük yaşlarından itibaren dijital ekranlardan oluştuğuna

39. – 40. soruları aşağıdaki parçaya göre cevaplayınız.

Sağlık, tüm dünyada en önemli ve öncelikli AR-GE (araştırma- geliştirme) odağıdır. İnsanın yaşadığı dünyada öncelikli hedefi hayatta kalmaktır. Bunun için sağlıklı olması ve yaşadığı çevreye çok iyi uyum sağlaması gerekir. İnsan sağlıklı olabilmek için yüzyıllar boyunca çeşitli hastalıklarla savaşmak zorunda kalmış ve çeşitli tedavi stratejileri geliştirmiştir. On yedinci yüzyıldan başlayarak gelişen tıp bilimi, çocuk ölümlerini azaltarak nüfusun artmasına önemli bir katkı yapmıştır. Salgın hastalıklar önlenmiş, enfeksiyonlar tedavi edilmiş, kalp-damar hastalıkları ve diyabet kontrol altına alınmıştır. Bütün bunlar insanın ortalama yaşam süresinin uzamasını sağlamıştır. Ancak bütün bu belirgin ilerlemelere karşın kanser, Alzheimer hastalığı, şizofreni, otizm ve daha pek çok sorun, etkili tedavi stratejilerinin geliştirilmesini beklemektedir. Bu nedenle artık sağlıkta AR-GE yatırımlarının önceliğini etkin tedavisi olmayan ve ekonomiye giderek artan bir yük getiren hastalıkların erken tanısı, önlenmesi veya kökten tedavisine yönelik projeler almaktadır.

39. Bu parçada anlatılanlara göre çağımızda sağlıkta AR-GE yatırımlarında öncelik aşağıdakilerden hangisine verilmektedir?
A) İnsan yaşamını uzatmaya
B) Yaşam kalitesini yükseltmeye
C) Salgın hastalıkları ortadan kaldırmaya
D) Bulaşıcı hastalıklarla ilgili tedavi stratejileri geliştirmeye
E) Tedavi yöntemi tam olarak bulunamamış hastalıklarla mücadeleye

40. Bu parçadan
I. İnsanların öncelikli amacının, yaşamını sürdürmek olduğuna
II. Çocuk ölümlerinin azalmasıyla nüfusun artmaya başladığına
III. Sağlıkla ilgili sorunların ekonomiye bakan yönlerinin olduğuna
IV. AR-GE yatırımlarının çoğunun sağlık sektörüne yapıldığına
yargılarından hangilerine ulaşılabilir?
A) I ve II
B) I ve III
C) II ve III
D) I, II ve III
E) III ve IV

CEVAP ANAHTARI

 

1

E

8

B

15

A

22

A

29

D

36

B

2

C

9

A

16

C

23

B

30

E

37

D

3

B

10

B

17

D

24

E

31

B

38

C

4

E

11

D

18

A

25

E

32

A

39

E

5

A

12

C

19

C

26

A

33

C

40

D

6

C

13

E

20

A

27

C

34

B

   

7

D

14

C

21

B

28

D

35

D

   

 

]]>
TYT Türkçe Deneme Sınavı – 44 https://dersimizedebiyat.org/tyt-turkce-deneme-sinavi-44.html Sat, 03 Nov 2018 19:30:00 +0000 http://dersimizedebiyat.org/?p=119362 TYT TÜRKÇE DENEMESİ – 44

1.     

Yıllar var, ben onu hiç unutmadım

O beni sorar mı, hatırlar mı ki?

Büsbütün silinip gitti sanki adım

Gönlünün vefası bu mudur ki?

Bu dizelerde aşağıdakilerden hangisi yoktur?

A) İlgeç                       B) Bağlaç                    

C) Belirteç                  D) Önad                   

E) Eylem

 

2.      Ay geçti, yıl döndü,(I)  unuttu (II) beni

Üstüne (III)  adını(IV) yazdığım ağaç

Açtın derdimi(V) kanattın yüreğimi

Bu dizelerde numaralanmış sözcüklerin hangisin­de ünsüz yumuşaması vardır?

A)I.            B) II.            C)III.             D) IV.           E) V.

 

3.      Bu sanatçımızın en önemli yanı, çalışmalarında siste­matik olması ve yapıtlarında gereksiz bilgilere yer verilmemesidir.

Bu cümledeki anlatım bozukluğunun nedeni aşağı­dakilerden hangisidir?

A)  Özne eksikliği

B)  Sözdizimi yanlışlığı

C)  Özne-yüklem uyuşmazlığı

D)  Anlamca çelişen sözlerin bir arada kullanılması

E)  Çatı uyuşmazlığı

 

4.    Amasya Valiliği’nin geçtiğimiz yıl turizmi geliştirmek için kentte yaptığı çalışmalar başarılı olmuş.

Bu cümlenin öğeleri aşağıdakilerin hangisinde sı­rasıyla verilmiştir?

A)  Özne yüklem

B)  Özne – zarf tümleci – yüklem

C)  Nesne – dolaylı tümleç – yüklem

D)  Zarf tümleci – özne – yüklem

E)  Zarf tümleci – nesne – yüklem

 

5.     Günümüzde insanlar bilinçleniyor, bir kitabı alırken bir­kaç kez düşünüyorlar artık. Bu kitabın kendileri için gerçekten yararlı olup olmadığını enine boyuna tartı­yorlar. Yerli yazarların yapıtlarını yayımlamamayı övünç sebebi bellemiş yayıncıların da devri kapanıyor artık. Yerini ciddi anlamda uzmanlaşmış, işini titizlikle yapan ve en üst seviyede yazarlarla çalışan yayınevleri alı­yor.

Bu sözler aşağıdaki sorulardan hangisine karşılık söylenmiş olabilir?

A) Yayınevlerinin yazarın, yazınsal kimliği üzerinde ne gibi etkileri olduğunu düşünüyorsunuz?

B) Sizce, bazı yazınsal türler niçin ilgi görmemeye baş­ladı yazınımızda?

C) Günümüzün okurlarını ve yayıncılığını nasıl değer­lendiriyorsunuz?

D) Bir yayıncı olarak, günümüzde yayıncıların ayakta kalmasını çok mu zor görüyorsunuz?

E) Sanatsal nitelikten yoksun yapıtların artık okunma­masını neye bağlıyorsunuz?

 

6.     Sanatçı, edebiyatımızda eleştiri denilince akla ilk gelen kişilerdendir. Yaşamını eleştiriye, özellikle de roman ve hikaye eleştirisine adamıştır. Yılların verdiği birikim ve deneyimle kendine has bir anlatım yolu bulan eleştir­men, eleştirilerini bir yazı dizisi halinde yayımlamıştır. Kitap okuma notları gibi değildir bu yazılar. Bir edebi metnin, uzman titizliğiyle irdelenmesidir. Bu yazılarında eleştirmen objektifliğini elden bırakmaz. Bugün adın­dan söz ediliyorsa biraz da bundandır.

Bu parçada sözü edilen sanatçıyla ilgili olarak aşağıdakilerden hangisine değinilmemistir?

A) Eleştirilerini tarafsız bir tutumla kaleme aldığına

B) Eleştiri yazılarında genç sanatçılara yol gösterdiği­ne

C) Edebiyatımızın en çok tanınan eleştirmenlerinden biri olduğuna

D) Eleştirilerini daha çok belirli türler üzerine yoğun­laştırdığına

E) Eleştirilerinde farklı bir çizgiyi yakaladığına

7.      1940’lara gelirken, hece şiirinin baskısından ve mev­cut şiir beğenisinden yakınan üç genç şair, yeni bir şiir akımı başlatmıştır. 1941’de yayımladıkları “Garip” adlı kitapta küçük insana yönelerek onların yaşama sevin­cini şiire getirmeye çalışmışlardır. Edebi sanatlara, öl­çü ve uyağa, süslü söyleyişlere karşı çıkmışlardır. Şii­rin, hayatını emeğiyle kazananların hakkı olduğunu savunmuşlardır. Bu keskin görüşlerle şiir kolaylaşmış ve şiir anlayışı değişivermiştir. Kısa sürede de yaygın­laşan ve yeni bir yazma tarzını hazırlayan bu şiir anla­yışı bugün bile devam etmektedir.

Bu parçaya göre, Garipçilerle ilgili olarak aşağıdakilerden hangisi söylenemez?

A)  Sıradan insanları şiire taşıdıkları

B)  Şiir anlayışlarının kabul gördüğü

C)  Etkilerinin günümüze dek sürdüğü

D)  Şiirde köklü değişiklikler yaptıkları

E)  Şiiri bir sanat olarak görmedikleri

 

8.      Yazı yazmak fotoğraf çekmeye değil, resim yapmaya benzer. Fotoğrafta deklanşöre basar, karşınızdaki gö­rüntüyü kaydedersiniz. Resim yapmak ise —. Bu yüz­den yazı yazmak, aslında yanlış bir ifadedir. Doğrusu, yazıyı üretmektir. Çünkü yazar, tıpkı ressam gibi her­kesçe bilinen konu ve malzemeden, “var olmayan” bir yapıtı ortaya çıkaran kişidir.

Bu parçada boş bırakılan yere düşüncenin akışına göre aşağıdakilerden hangisi getirilmelidir?

A)  o görüntüyü kendi bakış açınızla yeniden şekillen­dirmeniz demektir

B)  fotoğraf çekmeye göre daha çok deneyim ister

C)  yoğun ve titiz bir çalışmayla gerçekleşir ancak

D)  yeteneğin yanında önemli bir birikim de gerektirir

E)  düş gücünden çok, gerçeklere bağhkalmaktır

 

9. En başarılı yaşam öykülerinin, yakından tanıdıkları kimseleri anlatan yazarların yazdığı yaşam öyküleri ol­duğu söyleniyor. Ama bu durumun da birtakım sakın­caları var. Anlatılan kişiyi tanımak, hele o kişinin yakını olmak, o kişinin yaşamındaki olaylarda taraf tutmaya yol açar. Dahası, yaşam öyküsünü anlatacağınız kişi­nin bazı davranışlarına öfkelenmiş, bazı başarılarını kıs­kanmış olabilirsiniz ya da aranızda bir türlü unutamadı­ğınız bir kırgınlık yaşanmış olabilir.

Bu parçada asıl anlatılmak istenen aşağıdakiler­den hangisidir?

A)  Yaşamöyküsü yazmanın güç bir iş olduğu

B)  Yaşamöyküsü yazarken objektif olmak gerektiği

C)  Tanıdıkların yaşamöyküsünü yansız bir tutumla an­latmanın zor olduğu

D)  Her yaşamöyküsünün, gerçekleri yansıtmadığı

E)  Başarılı bir yaşamöyküsü yazmanın zaman aldığı

 

10. Eşsiz bir coğrafyayı sarmalayan masmavi deniz… Yeşi­lin en güzel tonlarını barındıran uçsuz bucaksız zeytin ağaçları … Adını bu ağaçlardan alan Zeytinliada selam duruyor bizlere. Daha o zaman anlaşılıyor dönüşün buruk olacağı. Mis kokan meyve bahçeleri, uzun sahil­leri ve ılık rüzgarlarıyla bir tabloyu andırıyor. Kimilerinin “çocukluğumun Bodrum’u” olarak adlandırdıkları bu belde şimdilerde tekrar eski popülerliğine kavuşuyor.

Bu parçanın anlatımıyla ilgili olarak aşağıdakiler­den hangisi söylenemez?

A)  Birinci kişili anlatımla oluşturulmuştur.

B)  Eksiltili cümleler kullanılmıştır.

C)  Anlatıcının duygusal etkilenmesi yansıtılmıştır.

D)  Söz sanatlarına yer verilmiştir.

E)  Nitelik bildiren sözcükler kullanılmıştır.

 

11.    Bir öykücüyle ilgili aşağıdaki açıklamalardan han­gisi, ayraç içindeki özellikle uyusmamaktadır?

A) Sanatçının öykülerini okurken adeta yaşamdan ke­sitler görüyorsunuz, öykülerin dokusundaki kıpır kıpır anlatım hemen göze çarpıyor. (canlılık)

8) Öykülerinde, ön yargılardan uzak, insanların ortak kimi özelliklerini anlatması, yazara sınırlar ötesi bir okur kitlesi kazandırmış. (evrensellik)

C)  Sanatçı, öğrendiği bir bilgiyi ya da gözlemlediği herhangi bir ayrıntıyı, öykülerine gelişigüzel bir bi­çimde serpiştirmiyor. (farklılık)

D)  Sanatçının, okurları zorlamayan üslubu, günlük ko­nuşma dilini kullanması, öykülerinin belirgin özel-liklerindendir. (yalınlık)

E)  Sanatçının, okurların belleğinden kolay kolay silin­meyecek çarpıcı yaşantıları anlatması, öykülerinin çekiciliğini artırıyor. (etkileyicilik)

 

12. (I) Yazarın postmodern anlayışla yazdığı bu öykülerde, devrik cümleler çokça yer alıyor. (II) Ayrıca öykülerin dokusunda gerçeklikle düşsellik iç içe geçiyor. (III) Ger­çeğin sınırı nerede bitiyor, düşsellik nerede başlıyor, kestirmek zor. (IV) Öykülerde çocukluk yıllarında oku­nanlara, bunların oluşturduğu düşsel ortamlara gön­dermeler de var. (V) Öykülerdeki bu göndermeler saye­sinde yazar, okuru sürekli zinde tutabiliyor.

Bu parçada numaralanmış cümlelerle ilgili olarak aşağıda verilenlerden hangisi yanlıstır?

A)  I. cümlede, karşılaştırma yapılmıştır.

B)  II. cümlede, bir değerlendirme vardır.

C)  III. cümlede, bir yorumda bulunulmuştur.

D)  IV. cümlede, bir saptama yapılmıştır.

E)  V. cümlede, yargı, gerekçesiyle birlikte verilmiştir.

 

13. I. Romancı; okuru, romana yaşamdan aktardıkları­na inandırdığı kadar, düş gücüyle eklediklerine de inandırmalıdır.

II. Bir romanda, gerçek yaşamdan kesitler bulunabi­leceği gibi, kurgusal olaylar da bulunabilir.

III. Yaşamdan yakalanan kareler, düşsel öğelerle süslenerek romanlarda yer aldığında okura daha ilginç gelir.

IV. Romancılar, öyle dil ustalarıdır ki onların söz işçili­ğini romanlarının bütün satırlarında görebilirsiniz.

V. Romancının hem düş gücünden hem gerçeklerden yararlanması, okurun ilgisini çekmesini sağlar.

Yukarıda numaralanmış cümlelerin hangileri an­lamca birbirine en yakındır?

A) I. ve Il.                    B) I. ve III.                  C) Il. ve IV.

D) III. ve V.                   E) IV. ve V.

 

14. Romancıların, yaşamı yapıta aktarma konusunda farklı tutumlar takındığını görüyoruz. Kimi, fotoğrafcı olmayı tercih ederken kimi de ressam olmayı önemsemiş ve öyle tanınmıştır.

Bu parçada altı çizili sözlerin yerine, aşağıdakilerin hangisinde verilenler sırasıyla getirilirse parçanın anlamı değismez?

A)  hayalci olmayı – gerçekçi olmayı

B)  ayrıntılı biçimde anlatmayı – ana hatlarıyla değin­meyi

C)  yaşananları değiştirmeyi – yaşananları olduğu gibi vermeyi

D)  olduğu gibi anlatmayı – kendinden bir şeyler kata­rak anlatmayı

E)  teknolojiden yararlanmayı -doğallığı öne çıkarmayı

15.    Ülkemizin en çok (I) turist çeken bölgelerinden biri olan Nevşehir yöresinde (II) bulunan ve 25 Kasım 1986’da(III) ko­ruma altına alınan Göreme milli parkı, (IV) dünyaca ünlü  peribacalarının yer aldığı(V) önemli bir turizm merkezidir.

Bu cümlede numaralanmış sözlerden hangisinin yazımı yanlıstır?

A) I.               B) II.           C) III.            D) IV.           E) V.

 

16.     (I) Sanatçı, ilginç bir konuyu bu romanda ustaca işle­miş. (II) Hareketli bir olayın heyecan verici akışından yararlanmamış. (III) Daha çok, kahramanların psikolo­jik durumları üzerinde derinlemesine durmuş. (IV) Bu­nu başarabilmek için, çok uzun diyaloglara ve iç ko­nuşmalara yer vermiş. (V) Bu yüzden roman, psikolo­jik romanlardan hoşlanan dar bir kitlenin dışındaki okurların ilgisini çekemeyecek gibi görünüyor.

Bu parçada numaralanmış cümlelerin hangisinde bir ön yargı söz konusudur?

A) I.               B) II.           C) III.            D) IV.           E) V.

 

17.    Yaz aylarının gelmesiyle (I) beraber düğünler de başlar  Sarıkamış’ta. Tanıdık(II) herkes davetlidir düğüne. Öyle bir gecede bitmez(III) eğlenceler. Bazen iki gece bazen üç gece sürüp (IV) gider. Sarıkamış köylerinde yaşam, (V) geçmiş zamanın tadında devam eder.

Bu parçada numaralanmış sözcüklerden hangileri eylemsi değildir?

A) I. ve Il.                               B) Il. ve III.                 C)III. ve V.

D) III. ve IV.                            E) IV. ve V.

 

18.    Uzun ve yorucu bir kışın ardından bahar,  (I)  kendini yaza bırakıyor. Yalnızca bahar değil, insan da bırakıyor ken­dini güneşe ve masmavi denize (II)  Karşımızda bünyesinde barındırdığı güzellikleri hiç sakınmadan bize su­nan Didim (III)   Burası, pek de öyle yalnızca doğaseverlerin ya da mitoloji tutkunlarının uğrak yeri değil. (IV) Her yönüyle insanı kucaklayan, (V) ona yaşama sevinci veren bir yer burası.

Bu parçada numaralanmış noktalama işaretlerin­den hangisi yanlış kullanılmıştır?

A) I.               B) II.           C) III.            D) IV.           E) V.

 

19.    (I) Nil, yüzyıllardır insanlarca gizem dolu, olağanüstü bir ırmak olarak algılanmıştır. (II) Pek çok ırmağın ter­sine o, güneyden kuzeye doğru akmaktadır. (III) Eski Mısırlılar ve Yunanlılar, Nil’in aylarca yağmur yağmadı­ğı halde neden yaz sonunda taştığını bir türlü çözeme­mişlerdir. (IV) Nil’in kaynağını bulabilmek ve ırmak akı­şının gizini çözebilmek için birçok araştırma yapılmış­tır. M Sonunda, Nil’in kaynağının Uganda’daki Victo­ria Gölü olduğu, araştırmalarla ortaya konmuştur.

Bu parçada numaralanmış cümlelerle ilgili olarak aşağıda verilenlerden hangisi yanlıstır?

A)  I. cümle, içinde birleşik sözcükler olan yapıca bir­leşik bir cümledir.

B)  Il. cümlede “o” sözcüğü işaret adılı olarak kullanıl­mıştır.

C)  III. cümlenin yüklemi yapıca basit, çatısı bakımın­dan geçişli bir fiildir.

D)  IV. cümlede belirtili ad takımı kullanılmıştır.

E)  V. cümlede birden çok özel isim vardır.

 

20.    Hem hece (I) hem de aruz vezniyle şiirler yazan Bay­burtlu Zihni (II) gördüğü medrese eğitiminin etkisiyle divan şairi olmaya özendiyse de bu alanda pek başa­rılı olamamıştır. Aruzla yazdığı şiirler (III) ölümünden sonra oğlu tarafından “Divan-ı Zihni” adıyla yayımlanmıştır. Asıl ününü hece ile yazdığı koşma (IV) semai ve destanlarla elde etmiştir. Özellikle, 1828 Osmanlı-Rus Savaşı sırasında Bayburt’un gördüğü zararı duygusal bir dille (V) anlattığı ağıtıyla büyük ün kazanmıştır.

Bu parçada numaralanmış yerlerden hangilerine virgül (,) getirilemez?

A) I. ve III.                  B) I. ve V.                  C) II. ve III.

D) III. ve IV.                   E) IV. ve V.

 

21.    (I) Her yıl sonbaharın gelişini yeni bir öykü kitabıyla haber veren yazarın son kitabı okurla buluştu. (Il) Bu kitap başta film senaryosu olarak yazılmış bir metin aslında. (III) Sinema ve televizyon macerası yarıda kalan bu yapıt, tertemiz bir aşk hikayesini anlatıyor. (IV) Sinema ve televizyon düşünülerek yazılan öykü ve romanlarda daha çok aşk konusuna yer veriliyor. (V) Bu, izleyicinin ilgisini daha çok çekmek için yapılı­yor. (VI) Çünkü izleyicilerin büyük bir kısmı, hala, acık­lı aşk hikayelerini izlemeyi tercih ediyor.

Bu parça iki paragrafa ayrılmak istense, ikinci pa­ragraf hangi cümleyle başlar?

A) Il.           B) III.           C) IV.            D) V.            E) VI.

 

22.    (I) Bugünkü Türk şiiri için kullanılan “1980 sonrası” ni­telemesi, herkesin kabul etmesi gereken bir yargıdır. (Il) Doksan yıllık, görkemli sayılabilecek bir geçmişe sahip olan Türk şiirini, 1980’e kadar, çeşitli dönemlere ayırmak kolay olmuştur. (III) 1980’den sonra ise, şair­ler bir akım etrafında toplanmamıştır. (IV) Ancak bu dönem şairlerinin bağımsız olmalarından dolayı, Türk şiirinin çıkmaza sürüklendiği düşüncesine katılmıyo­rum. (V) Şiirimizin bu ürünlerle kendine, akacağı yeni yataklar bulacağını düşünüyorum.

Bu parçada numaralanmış cümlelerin hangisinde yorum söz konusu değildir?

A) I.            B) Il.            C) III.             D) IV.           E) V.

 

23.    (I) Sanatçımız, geçen hafta duygusal şiirlerden oluşan yeni bir kitapla okurlarının karşısına çıktı. (II) Yalnız ya­şayan bir bireyin doğanın güzellikleri karşısındaki his­lenmeleri var bu şiirlerde. (III) Sanatçının diğer şiirlerindeki tadı bu yapıtında bulmakta güçlük çekiyorsunuz. (IV) Sanatçımızın bir bütün olarak şiirimizin özel tari­hinde bir yeri var, ama şiirler tek tek okununca o etkiyi yapamıyor. (V) Ayrıca kullandığı imgeli ve kapalı dil, şi­irleri anlamayı da güçleştiriyor.

Bu parçada numaralanmış cümlelerin hangilerinde düşüncenin olumlu ya da olumsuz olduğu açıkça belirtilmemistir?

A) I. ve Il.                   B) I. ve IV.                   C) II. ve III.

D) Il. veIV.                  E) III. ve V.

24.    Fotoğraf icat edildiğinden beri bir tartışma vardır: Fo­toğraf bir sanat mıdır, değil midir? Genel kanı, fotoğ­rafın bir sanat dalı olduğu yönündedir. Ama hangi fo­toğraf? Hele dijital fotoğraf makinelerinin çıkmasıyla neredeyse herkesin bol bol fotoğraf çekip dergilerde, internette yayımladığı şu günlerde bu soru daha da önem kazanıyor. Sanat, dünyayı değişik yaklaşımla yansıtma işidir. O zaman burada şunu söylemek gere­kir. Fotoğraf, gizli kalmış ayrıntıları öne çıkarırsa sanat” katına yükselir.

Bu parçada fotoğrafın sanat dalı sayılması aşağı-daküerden hangisine bağlanmaktadır?

A)  Nesneleri olduğu gibi aktarmasına

B)  Yayımlanmak amacıyla çekilmesine

C)  Objelerin kapalı yanlarını aydınlatarak sanatsever­leri büyülemesine

D)  Nesnelerin fark edilmeyen yönlerini ortaya koyma­sına

E)  Sanatsal değere sahip olan güzel bir konuyu yan­sıtmak için çekilmesine

 

25.    Aydın insanın temel özelliği kuşkudur. O, bütün geç­miş bilgileri bir neden-sonuç ilişkisi içinde özümser ve onlardan yeni bilgiler üretir. Bireyi, toplumu, sanatı kendi benimsediği ölçütlerle değerlendirmeye tabi tu­tar. Bu noktada aydının etkinliği, kuşku üstüne kurul­muş bir eleştiri etkinliğidir. Durum böyle olunca da ay­dın, hiçbir zaman kesin bir eleştiri ortaya koyamaz. Çünkü yaptığı eleştirileri bir süre sonra değiştirebilir.

Bu parçadan aydınla ilgili olarak aşağıdakilerden hangisi çıkarılamaz?

A)  Şüpheci bir yaklaşımla eleştiriler yaptığı

B)  Toplumdan kopuk bir yaşam sürdüğü

C)  Tam anlamıyla bitmiş bir eleştiri yapmadığı

D)  Değerlendirmelerinde kendince ölçütler kullandığı

E)  Var olan bilgileri değerlendirip yeni sonuçlara ulaş­tığı

 

26. Yazarın bu yapıtındaki öykülerinin temel özelliği, olay­ların geçtiği çevrenin ve zamanın farklı olmasıdır. Bu­na rağmen öykülerinin hepsinde aynı konuyu, aşk ko­nusunu, işlemiştir. Bunu yaparken, öykülerinin hemen hepsini sürükleyici bir anlatım ve titiz bir dille kaleme almıştır. Dili kullanışta öylesine yeteneklidir ki —.

Bu parçanın sonuna, düşüncenin akışına göre aşa­ğıdakilerden hangisinin getirilmesi en uygundur?

A)  kahramanlarını çevreyle uyum içinde karakterize etmeye büyük gayret göstermiştir

B)  öykülerin anlatım yönüyle bir özgünlük taşıdığını söylemek oldukça zordur

C)  öyküleri, konu yönüyle birbiriyle ilgilidir

D)  konu olarak zayıf kalan öyküleri bile çok okunur ha­le gelmiştir

E)  toplumsal duyarlık, yapıtlarının en önemli özelliğini oluşturmaktadır

 

27. Ziya Osman Saba’nın şiirlerindeki içten, sevecen ha­vayı öykülerinde de buluruz. Onun öyküleri bize ço­cukluk çağımızın dokunulmamış, kirletilmemiş, arı öz­lemlerini taşır. Özlemin gerçekleşmesinin olanaksızlı­ğına rağmen, duygudaki inceliği okurda bir kez daha uyandırmak isteyen bir tutum sergiler. Toplum yaşa­mının çelişkilerini, karşıtlıklarını görmezden gelen uçuk bir anlayış değildir bu.

Bu parçadan, Ziya Osman Saba ile ilgili olarak aşa­ğıdakilerden hangisi çıkarılamaz?

A)  Öykülerinin şiirlerinden daha yetkin olduğu

B)  Toplumsal yaşama duyarsız kalmadığı

C)  Öykülerinde çocukluğun saf özlemlerini anlattığı

D)  Yapıtlarında sıcak bir tutum sergilediği

E)  Ulaşılması imkânsız özlemleri konu edindiği

 

28.    Sıradan ve orta halli yazarlar, üstün özellikli yapıtlar ortaya koymak için büyük, çarpıcı olaylardan yola çı­karak romanlarını oluştururlar. Ancak gerçek yazarlar, basit bir olaydan bile yola çıksalar, zengin düş dünya­larından yararlanarak onu dört başı mamur bir yapıt haline getirebilirler. İşte bu, yazın dünyasında küçük bir kıvılcımın yangına dönüşmesinin kanıtıdır.

Bu parçada “küçük bir kıvılcımın yangına dönüşmesi” sözüyle anlatılmak istenen aşağıdakilerden hangi­sidir?

A)  Yetkin yapıtların ancak özgün bir içerikle kaleme alınabilmesi

B) Yazmanın, önü alınamaz bir istek haline gelmesi

C)  Okurları etkileyecek konuların tercih edilmesi

D)  Geniş kitlelerce benimsenmenin uzun bir zaman alması

E)  Sıradan bir konudan yetkin yapıt ortaya konması

 

29.    Günümüzde o kadar çok yapıt yayımlanıyor ki, bunla­rı takip etmek mümkün değil. Para verilerek alınıp za­man ayrılan yapıtların hayal kırıklığına uğratması her okuru üzer elbette, işte bu eleştirmen, birer işaret fişe­ğine dönüşen yazılarıyla bu olumsuz durumun önüne geçiyor.

Bu parçada “işaret fişeğine dönüşen yazılar yazmak” sözüyle, sözü edilen eleştirmenle ilgili olarak anla­tılmak istenen aşağıdakilerden hangisidir?

A) Sanatçıların yetkinleşmesinde katkıda bulunmak

B)  Nitelikli yapıtların farkına varılmasını sağlamak

C)  Gelecek vaat eden sanatçıları belirlemek

D) Yapıtla ilgili eleştirileri dobra dobra dile getirmek

E) Yazılarıyla edebiyatı okura sevdirmek

 

30.    Yazarlık, insanda doğuştan var olan bir özellik değildir. Yazarlık denen dil işçiliğinde ustalık, ancak uzun çalış­malar sonucu elde edilir. Bütün yazarların ilk dönemle­rinde ortaya koydukları eserlerle sonrakileri karşılaştırdı­ğımızda o dil işçiliğinin hangi aşamalardan geçtiği ko­layca anlaşılır. Peyami Safa’nın yirmi yaş eseri olan “Sözde Kızlar” romanını alın. Bununla yine onun “Yalnı­zız” ve “Matmazel Noralya’nın Koltuğu” adlı ustalık dö­nemi romanları arasındaki fark gözden kaçmayacaktır.

Bu parçanın anlatımında özellikle aşağıdakilerden hangisine başvurulmuştur?

A)  Benzetmeye

B)  Tanımlamaya

C)  Örneklendirmeye

D)  Sayısal verilerden yararlanmaya

E)  Tanık göstermeye

 

31.    (I) Sanatçı, şiire yönelik deneme ve eleştirileri ilgiyle iz­lenen yazarlarımızdandır. (II) Yirmi yılı aşkın bir süre içinde dergilerde çeşitli konularda yazılar yazmıştır. (III) Dergilerde yayımlanmış bu yazılarından derlediği son kitabı bu ay yayımlandı. (IV) Kitabın ilk bölümün­de şiirin genel sorunlarına ilişkin tartışma ve değerlen­dirmeler yer almaktadır. (V) Pek çok şairi yakından ta­nıma olanağı bulan yazar, günümüz şiirindeki yöneliş­leri yakından takip etmiştir. (VI) İkinci bölüm ise Orhan Veli’den günümüz şairlerine kadar yapılan inceleme ve eleştirilerden oluşmaktadır.

Bu parçada numaralanmış cümlelerden hangisi düşüncenin akışını bozmaktadır?

A) II.           B) III.           C) IV.           D) V.           E) VI.

32.    En güç türlerden biri olan tarihi romanda yazar, sanat­çı olmanın yanında bilim adamı ve düşünür olma özel­liklerini de taşımalıdır. Ayrıca milli tarihten alınmış bir konuyu seçen romancı, milletin kültür değerlerini ve millet olma bilincini kendinde duyabilmelidir. Şüphe­siz, gerçeklere bağlılık, tarihi romanın en önemli şart­larından biridir. Ancak titiz bir sanat yeteneği, roman­cıya bazı ayrıntıları değiştirme hakkı verir. Bu hakkı kendinde gören sanatçı, milletinin tarihini sanatsal bir ifadeye bürüyerek yorumladıktan sonra o tarih, mille­tin dikkatini çeker ve ruhunda yer eder.

Bu parçadan, tarihi roman ile ilgili olarak aşağıdakilerden hangisi çıkarılamaz?

A)  Yazarının, milletiyle özdeşleşmiş olması gerektiği

B)  Toplumun, tarihine ilgi duymasını sağladığı

C)  Tarihi gerçeklere mümkün olduğu kadar sadık kal­mayı gerektirdiği

D)  Öteki roman türlerinden daha etkileyici olduğu

E)  Yazarının başka niteliklere de sahip olması gerektiği

 

33.    Günümüzde: “Orta oyununun neresi komik; eskiler buna mı gülüyorlarmış?” diyenler için ben de derim ki: “Pek haksız sayılmazlar. Ama unuttukları birkaç şey var: Orta oyunu bir ekran oyunu değildir, halk ortasın­da canlı olarak oynanır. Bir kere o günün zevk ve es­pri anlayışını yansıtır. İçeriği de o güne uygundur. O zamanın insanlarına eğlence olarak yettiği halde bu­günün insanlarını doyurmaktan uzak olması doğaldır; çünkü zamanla değer yargıları değişmiştir.”

Bu parçada orta oyunu ile ilgili olarak anlatılmak istenen aşağıdakiierden hangisidir?

A)  Kişisel becerilere bağlı olarak seyircileri etkilediği

B)  Konusu yönüyle bugünün insanına da seslendiği

C)  Zamanla değerini kaybettiği

D)  Kendi zamanı ve ortamı içinde değerlendirilmesi gerektiği

E)  Daha çok, söz oyunlarına dayandığı

 

34. (I) Ölen bir kişinin ya da acı bir olayın ardından söyle­nen ezgili şiirlere ağıt denir. (II) Anadolu’da çok yaygın olan ağıt geleneğinin kökleri Orta Asya’ya kadar uza­nır. (III) Eski Türkler, ölülerin ardından yuğ denilen tö­renlerde sagu adını verdikleri şiirler söylerlerdi. (IV) Gü­nümüzde ise ağıtlar daha çok, kadınlar tarafından söylenir. (V) Ağıtların bölgeden bölgeye değişen bir söyleyişi vardır, bu söyleyişten bir ağıtın ait olduğu yö­re hemen anlaşılır.

Bu parçada numaralanmış cümlelerle ilgili olarak aşağıda verilenlerden hangisi yanlıştır?

A)  I. cümle, dolaylı tümleç, özne ve yüklemden olu­şan birleşik bir cümledir.

B)  II. cümle, içinde ad tamlaması bulunan kurallı bir cümledir.

C)  III. cümle, içinde belirtisiz nesne olan bir eylem cümlesidir.

D)  IV. cümle, yüklemi dönüşlü eylem olan bir cümle­dir.

E)  V. cümle, sıralı bir cümledir.

 

35. Polisiye romanlar, yazınımızın en çok satılan; ancak okunduktan sonra bir kenara bırakılan türlerindendir. Çünkü bir bulmaca, ancak çözüldüğü ana kadar he­yecan vericidir. Yazarın serpiştirdiği ipuçlarına göre ki­min katil olduğunu bulup çıkarma, gelişmiş bir bulma­ca çözme keyfi verir. İşte bundan dolayı diğer roman türleri ikinci, üçüncü kez okunabildiği halde, bir kez okuyup “esrar”ını öğrendiğimiz bir polisiye romanı bir daha okumak anlamsızlasın

Bu parçada polisiye romanlarla ilgili olarak aşağı­dakiierden hangisi vurgulanmaktadır?

A)  Esrarengiz konular içermesinin okumayı tetiklediği

B)  Sadece bir kez okuma gereksinimi duyulduğu

C)  Diğer türlerden ayrılan yönlerinin bulunduğu

D)  Ayrıntıların ancak dikkatli okurlarca yakalanabildiği

E)  Olay akışının, okuyucunun merakını canlı tuttuğu

 

36. Roman ve öykülerde birbiriyle karıştırılan iki önemli kavram vardır: Karakter ve tip. “Tip” daha çok karak­ter etrafında kurgulanmış yardımcı roldedir. Yüzeysel bir betimlemeyle ele alınır. Bunlar olay örgüsünü de­rinleştirmede kullanılır. Olayların içinde pek de ağırlığı olmayan silik kişilerdir: bakkal, manav, komşu, iş ar­kadaşı… Oysa karakter en ince ayrıntısına kadar anla­tılan kişidir. Bu yüzden, —.

Bu parçanın sonuna düşüncenin akışına göre aşa­ğıdakiierden hangisinin getirilmesi en uygundur?

A)  iç dünyasından dış görünüşüne, hoşlandığı veya hoşlanmadığı her şeye kadar tanırsınız onu

B)  okur, “karakter”i “tip”lerden daha çok sever

C)  her romanda birçok “tip” varken sadece bir “karak­ter” vardır

D)  roman okuru “karakteri” çevresindeki insanlardan biriyle özdeşleştirir

E)  romandaki olaylar her zaman “karakterin” gözün­den anlatılır

 

37. Çocukluğumda resim yapmak, benim en büyük zevkimdi. Gençlik yıllarımda ise büyük bir merakla müzi­ğe yöneldim. O zamandan beri de büyük bir tutkuyla müzik çalışmalarıma devam ediyorum. Uğraş olarak müzikte karar kılmamda ve müziğe aşk derecesinde bağlılığımın oluşmasında, yüreğimde biriken duygula­rın bütün insanlarda ortak olduğunu fark edip bunu en iyi müzikle dile getireceğimi anlamam etkili olmuştur.

Bu sözleri söyleyen kişi, müziğin hangi özelliğini vurgulamaktadır?

A)  İleri yaşlarda öğrenilebildiğini

B)  Diğer sanatlardan üstün olduğunu

C)  İnsanı belli yönleriyle anlattığını

D)  Evrensel bir nitelik taşıdığını

E)  Kolayca anlaşılabilir bir anlatımının olduğunu

 

38.   Aşağıdaki cümlelerin hangisinde bir yazım yanlışı vardır?

A)  Ünlü yazın adamı, bir yazısında bu sergiden de bir­kaç cümleyle söz etmişti.

B)  Karşı komşumuzun küçük oğlu, profesyonel bir yüzücüymüş.

C)  Bu konuda, Avukat Ayşe Hanım size yardım ede­cektir.

D)  Onun bu yıl da 15 temmuzda izne ayrılacağını duy­dum.

E)  Arkadaşım, THY’de çalışmak için başvuruda bu­lundu.

39.    Yolunuz bir gün İstanbul’a düşerse adı masallara ka­rışan, boğazın kıyılarında dizilmiş o güzelim erguvan­ları görmeyi ihmal etmeyin.

Bu cümleyle ilgili olarak aşağıdakiierden hangisi söylenemez?

A)  iyelik eki almış birden çok sözcük vardır.

B)  Yüklemi, yardımcı eylemle oluşturulmuş bir bileşik eylemdir.

C)  Koşul eki almış bir sözcük vardır.

D)  “boğazın kıyılarında” sözünün yazımı yanlıştır.

E)  “güzelim” sözcüğü tamlayan eki almıştır.

 

40.    Aşağıdakiierden hangisi “Sanat yapıtı gerçekçi ol­malıdır.” yargısı ile ilgili değildir?

A)  Sokağın, sayfalarına yansımadığı bir yapıtın yazın değeri yoktur.

B)  Kişisel görüşlerine yer verse de her yazar, gözlem­lerinden yararlanarak yapıtını oluşturur.

C)  Yaşamda olup biten her şey, sanatçı duyarlığı ile yapıtlarda kendine yer bulur.

D)  Başından geçen olayları yapıtlarında kullanmayan sanatçı yoktur.

E)  Gerçek sanatçı, her devirde okunabilmek için yapı­tını oluşturur.

1

D

11

C

21

C

31

D

2

E

12

A

22

C

32

D

3

E

13

D

23

A

33

D

4

A

14

D

24

D

34

D

5

C

15

D

25

B

35

B

6

B

16

E

26

D

36

A

7

E

17

C

27

A

37

D

8

A

18

B

28

E

38

D

9

C

19

C

29

B

39

E

10

A

20

B

30

C

40

E

 

]]>
TYT Türkçe Deneme Sınavı – 6 https://dersimizedebiyat.org/tyt-turkce-deneme-sinavi-6.html Thu, 09 Jan 2014 10:09:20 +0000 http://edebiyatogretmeniyiz.com/?p=2135 TYT TÜRKÇE DENEME SINAVI – 6

1. Aşağıdakilerden hangisinde “geçmek” sözcü­ğünün anlamıyla kullanımı birbirine uyma­maktadır?

  Anlam Kullanım
A) Bir yerin yakınından veya içinden gitmek. Antalya’ya giden otobüslerin hemen    hepsi, Kütahya’dan geçer.
B) Tükenmek,   bitmek sona ermek işe başladığında çok hırslıydı, ama bu hırs yavaş yavaş   geçti.
C) Söylemeden   veya bitirmeden atlamak Bu konuyu isterseniz               geçelim; toplantı çok uzayacak.
D) Bir konu üzerinde veya bir yerde çalışmak Ben bu olaylardan sonra kârdan geçtim, bari sermayeyi kurtarsam
E) Geride bırakmak,   aşmak  Çocuk iki yıl içinde öyle                                  uzadı ki   boyu, babasının boyunu geçti.

2. Aşağıdakilerin hangisinde “kesmek” sözcüğü “bir şeyden yoksun bırakmak” anlamında kul­lanılmıştır?

A)   Çıkan olaylar yüzünden salı günü yaptığı dersleri kesmişti.

B)   Telefon faturasını iki ay yatırmayınca tele­fonu kesmişler.

C)   Geç geldiği günler yüzünden maaşının bir kısmını kestiler.

D)   Aşırı kar yağışı, her yıl o köylere giden yolları keserdi.

E)   Bahçedeki dut ağacının,  komşu  bahçeye uzanan dallarını kestik.

 

3.      Aşağıdakilerden hangisinde altı çizili bölüm cümleye ötekilerden farklı anlam katmıştır?

A)   Babam dün akşam çok hastaydı; eve gelir gelmez yattı.

B)   Ahmet Bey’i on beş yıldır görmemiştim; ama görür görmez tanıdım.

C) Bu   yazarımızı   daha  önce   okumuştum, kitabın adını duyar duymaz tanıdım.

D)   Servet,  biraz ölçüsüzdür;  bilir bilmez her konuda konuşur.

E)   Küçük kız, o kadar yorulmuş ki yatar yatmazuyudu.

 

4.Aşağıdaki cümlelerden hangisinde kullanılan deyimin açıklaması yoktur?

A) Müdür bey   elli elli beş yaşlarında, yaşam deneyimi olan, gün görmüş bir insandı.

B)ençler eskilere burun kıvırıyor; onları hem beğenmiyor, hem de küçümsüyorlar.

C)   Bu sorunları, ancak el ele verip yardımlaşır-sak aşabiliriz.

D)   Her gün yeni bir işle ilgilenir, daldan dala konardı.

E)   Bürodaki memur işi yokuşa sürse de, işin üstesinden gelmiştik.

 

5.      Orhan Veli getirdiği yeni şiir anlayışı ile bir anda öne çıkmıştır.

Altı çizili sözün cümleye kattığı anlam aşağı­dakilerden hangisinde vardır?

A)  Sanatçının ilk görevi, yaşadığı topluma ayna tutmaktır.

B)Bu sanatçımız eski konulardan vazgeçse de eski biçimleri terk edememiştir.

C)Halit Ziya, Servet-i Fünun kurulmadan önce, zaten düzyazıda yeterince sivrilmişti.

D)Konu sıkıntısı birçok sanatçının elini kolunu bağlar.

E) Edebiyatımızda ödüllerin sayısı her geçen gün artmaktadır.

 

6.     Hoşgörülü geçinirsin, ama beğenmediğin her fikre karşı çıkıyorsun.

Altı çizili  sözün  anlamı  aşağıdakilerden  han­gisinde vardır?

A)   Eminim, sen bu alanda çok ünlü bir doktor olacaksın.

B)   Böyle terli terli su içersen bir gün hastalanırsın.

C)   İstersen hafta sonu sen de bizimle gelirsin.

D)   iki şiir kitabı bile okumazsın, fakat şairlik taslarsın.

E)   Okulunu bitirince sanırım iyi bir iş bulursun.

 

7. Batı toplumu, yabancıların Batılılar gibi yapıtlar ver­meye çalışmasını anlamıyor. Bir yapıt hangi ülkeye aitse onda, o ülkenin rengini, kokusunu arıyor.

Alta çizili bölümle bir ülkenin hangi yönü belirtilmek istenmiştir?

A)   Sanat ve edebiyat anlayışı

B)   Kullandığı dilin izleri

C)   Kalıcı ve tarihi güzellikleri

D)   Ulusal ve kültürel özellikleri

E)   İnsanlarının nitelikleri

 

8. (I) Bu sabah balkon kapısını açıp havayı kokladım. (II) Çürümüş yaprak kokusunu andıran ağır kokuyu hissettim. (III) Yaprak dökümü zamanı geliyordu, ol­dukça yakınımızdaydı. (IV) Balkona çıkınca yanılma­dığımı anladım; bahçedeki çınarın yaprakları dökül­meye başlamıştı. (V) Balkondaki sardunya ise sanki inadına beyaz çiçekler açıyordu.

Yazar, numaralanmış cümlelerden hangisine yoru­munu katmamıştır?

A) I-IV                                      B) III V                          C) II IV

D) I – III                                   E) IV V

 

9. (I) Acıbadem koruları, bahçeleri ve çayırlarıyla İstan­bul’un en güzel semtlerinden biriydi. (II) Bu güzel semt doğal görüntüsü yanında köşkleriyle de ayrı bir görkeme sahipti. (III) Osmanlı zamanında burada sul­tanların, şehzadelerin yaşadığı söylenirdi. (IV) Büyüklerimiz arasından o günleri hatırlayanlar vardı. (V) Falan sultanın köşkü bu, filanınki şu diye gösteri­lirdi. (VI) Ne var ki bu köşkler görkemli ve şaşaalı gün­lerini çoktan kapatmışlardı. (VII) Bazıları terk edilmişti, bazılarının camları kırıktı. (VIII) Yaban otları bürümüştü bahçelerini.

Numaralanmış cümlelerin hangisinden başla­narak sözü edilen semtle ilgili olumsuz yargılara yer verilmiştir?

A) II.           B) III.           C)IV.           D)V.           E) VI.

 

10.    Şiire giremeyecek konu yoktur; çünkü şiirde önemli olan konu değil, konunun işlenişidir.

Bu  sözle  anlatılmak  istenen  aşağıdakilerden hangisidir?

A)   Bir şiirin değeri işlenen konuya değil, konunun işlenişine bağlıdır.

B)   Bir şiirde, konu kadar onun işlenişi de önemlidir.

C) Başarılı olmak isteyen sanatçı bildiği konuları, ta­nıdığı çevreleri ele almalıdır.

D)   Şairin başarısı, kendini yenilemesine ve geliştir­mesine bağlıdır.

E)   Kendi anlatımına uygun konu seçmeyen sanatçı başarılı olamaz.

 

11.   Aşağıdaki cümlelerden hangisinde bir “beklenti” dile getirilmiştir?

A)   Telefona yetişemedim, önemli biri aramış olabilir.

B)   Bize verdiği sözü bu hafta yerine getireceğini umuyorum.

C)   Önümüzdeki yılın sonunda Aysel fakülteyi bitirmiş olacak.

D)   Acele etmeyin, nasıl olsa ilk dersi kaçırdık.

E)   Okulunu  bitirince  sanırım  babasının  yanında çalışacak.

 

12.      I. Ancak yaşadığı toplumu yansıtan sanatçılar, ses­lerini dünyaya duyurabilir.

II.   Sanatçı, yarattığı güzellikleri halkıyla paylaştığın­da, sanat yapıtı amacına ulaşmış olur.

III.    Halk,   içinden   çıkanı  yüceltmiş,   ona  destek olmuş, hep onun yanında olmuştur.

IV.   Halk, kendisini seslendiren, kendisini duyuran kendi malı olan eserlere sahip çıkar.

Numaralanmış    cümlelerden    hangileri    aynı düşünceyi dile getirmektedir?

A) I – II                            B) II III                         C) III IV

D) II IV                         E) I – III

 

13. (I) Gerçek sanatçı, halktan kopmayan, halkının yaşantısını, özlem ve duygularını eserlerinde dile getirendir. (II) Eğer sanatçı bunu eserlerinde yapmı­yorsa o, gerçek bir sanatçı değildir. (III) Zaten sanatın da gerçek işlevi budur. (IV) Onun için her sanatçının eseri kalıcı olmaz. (V) Karacaoğlan’lar Yunus’lar ede­biyatımızda hâlâ varsa, bu, halkla ne derece ilgilendiklerinin bir göstergesidir. (VI) Halkı göz ardı edip toplumdan uzak dursalar, zamanın yıkıcılığına asla dayanamazlardı.

Numaralanmış    cümlelerden    hangisi    atılırsa parçanın anlam bütünlüğü bozulmaz?

A) II            B) III             C) IV            D) V             E) VI

 

14.   Aşağıdakilerden hangisinde işin gerçekleşmesi şartta bağlıdır?

A)   Evden çıkarken yağmur yağdı, biz de gelmekten vazgeçtik.

B)   Bütün gün evde oturdum, kimse kapımızı açmadı.

C)   Dün kendimi çok kötü hissediyordum, doktora gittim.

D)   Dün gelen usta çok uğraştı; fakat arızayı gideremedi.

E) Sabah geçerken seni de alırım, ama beni kapının önünde bekletmeyeceksin.

 

15. (I) Birkaç gün öncesi balkon faslını kapattım. (II) Artık havalar, balkonda oturulmayacak kadar serinledi. (III) Şöyle bir çıkıp bakıyorum, o kadar. (IV) Sar­maşıkların bütün yaprakları döküldü diyebilirim. (V) Uzaktaki ıhlamur da her rüzgâr esişinde sararmış yapraklarını savuruyor. (VI) iğne yapraklı çamlar kendi içlerine kapandılar.

Numaralanmış cümlelerden hangisi kendisinden önceki yargının gerekçesi durumundadır?

A) II              B) III           C) IV             D) V             E) VI

 

16.   Aşağıda cümlelerde yer alan altı çizili bölümler­den hangisinde yazım yanlışı vardır?

A)   Okulunu  bitirir bitirmez  bu  şehri terk  etmesigerekiyordu.

B)   Dükkanda babama yardım etmekte hoşuma gi­diyordu.

C)   Kendisine çok dikkat etti, ama hasta olmaktankurtulamadı.

D)   Yaptığı hatayı fark etmemiz uzun zaman aldı.

E)   Konukları yolcu etmeyi hiç ihmal etmezdi.

 

17. Ağzı laf yapmak, konuşma sanatında usta olmak için yeterli değildir. Vaktiyle bir anne  () kızından şöyle söz etmişti ( ) “Kızımı mı soruyorsunuz ( ) O sadece söy­ler ( ) hiçbir zaman konuşmaz.”

Yukarıda parantezle ( ) belirtilen yerlere sırasıyla aşağıdaki noktalama işaretlerinden hangisi geti­rilmelidir?

A) (,) (.) (,) (.)                                   

B) (,) (:) (?) (,)

C) (;) (;) (?) (!)                              

D) (;) (:) (?) (.)

E) (,) (:) (.) (.)

 

18.    Nihayet   dördüncü   günde,   çaresizlik   yüzünden boynumu eğdim.

Altı çizili sözcüklerde bulunan ses olayları, aşağı­dakilerden hangisinde sırasıyla verilmiştir?

A)   Ünlü daralması          –     ünsüz benzemesi

B)   Ünsüz türemesi         –     hece düşmesi

C)   Ünsüz yumuşaması   –     hece düşmesi

D)   Ünsüz düşmesi          –     ünlü daralması

E)   Ünsüz benzeşmesi    –     hece düşmesi

 

19.      I. Görüyorduk uzaktan dereye inen yolu.

II. Sağ yanında bir çayır, solda çam ağaçları

III.   Öyle yakındı ki dağların yamaçları

IV.  Dereye düşen bahar bir daha çıkamamış

V.  Bu ne güzel memleket, dört mevsim yaşanırmış.

Numaralanmış dizelerden hangisinde hem isim hem sıfat tamlaması vardır?

A) I               B) II           C) III             D) IV             E) V

 

20. Elinizdeki eser, Ataç’ın 1947’den bu yana gazete­lerde yayımlanmış yazılarını içeriyor.

cümlesiyle öğeleri ve öğelerinin sıralanışı bakımından özdeş olan cümle aşağıdakilerden hangisidir?

A)   Batı    edebiyatı,    bizim    edebiyatımızı    çok etkilemiştir.

B)   Tanzimat döneminde,  edebiyatımızda birçok yenilik olmuştur.

C)   Yazar ve şairlerimiz, Batı edebiyatından alınan bazı türleri denemişlerdir.

D)   Tanzimat’la birlikte edebiyatımızın  konusu da değişmiştir.

E)   İlk gazete, ilk tiyatro eseri ve ilk makale Tanzimat döneminde yazılmıştır.

 

21. (I) Sen de benim gibi yalnız mısın? (II) Öyleyse yalnız­lığın ne demek olduğunu bilirsin. (III) Akşam oldu mu bir tortu gibi çöker insanın içine. (IV) İşte o zaman kitap ve plaklara sığınırım. (V) Roman kişileri bile o anlarda çekilmez olurlar.

Numaralanmış cümlelerden hangisinde nesne kullanılmıştır?

A) I.            B) II.            C) III.            D) IV.          E) V.

 

22. Sanatçı, yazar, şair yalnızca yaşadığı günlerin insanı değildir; onun geleceğe, sonraki kuşaklara bıraka­cağı bir bildirisi vardır.

Bu cümle ve cümleyi oluşturan sözcükler için aşağıdakilerden hangisi söylenemez?

A)   Türemiş sözcükler kullanılmıştır.

B)   isim tamlaması vardır.

C)   Sıfat-fiiller kullanılmıştır.

D)   Sıralı cümledir.

E)   Edat ve bağlaçlara yer verilmiştir.

 

23.    Dökülen sularda günün rengi sönerken.

              I

Boğuk gıcırtılarla o zayıf at dönerken,

   II              III

Her adım  atışında bir inilti yükselir.

          IV        V

Numaralanmış sözcüklerden hangileri hem yapım hem çekim eki almıştır?

A) II ve IV                     B) I ve IV                   C) V ve VI

D) IV ve VI                    E) III ve V

 

24.   Aşağıdakilerden hangisindeki ikileme ötekilerden farklı görevde kullanılmıştır?

A)   Cihangir parkında öbek öbek dururdu, hercai menekşeler.

B)   Güneş ışığı bile o salonu, ancak yer yer aydın­latabilmekteydi.

C) Çiçekçi camekanlarındaki koca koca karanfiller­den çocukluğumda da hoşlanmazdım.

D)   Bu caddenin başındaki yazlık sinemayı hayal meyal hatırlıyorum.

E)   O tuhaf sarmaşık, sarı badanaları pul pul kabar­mış duvardan sarkar durur.

 

25.   Aşağıdakilerden  hangisinde anlatım  bozukluğu vardır?

A)   Yazılarında gözlemlerine yer veriyor; duygularını anlatmıyor.

B)   Sanatçı gözlemleriyle gerçeğe ulaşır; yorumlar ve yeniden yaratır.

C)   Sanatçı, çevresinde olup bitenlere kayıtsız kalamaz.

D)   Şair duygularını bir kuyumcu titizliği ile dizelere döker, okurlara aktarır.

E)   Romancı, gözlemlediği olayları düş gücüyle yeni­den biçimlendirir.

 

26. (I) Dilin, millet hayatındaki rolü, öğretim ve eğitimde­ki görevi önemlidir. (II) Oysa ülkemizde dil ile ilgili çalışmalarla, bir devlet kurumu ve birkaç eleştirmen ilgilenir. (III) Çoğunluğun dil konusunda bir kaygı ve endişesi yoktur. (IV) Dilin, ulusu ve kültürü meydana getiren baş unsur olduğu unutulmuş gibidir. (V) Dilin fertleri birleştirici, en büyük güç olduğu göz önünde tutulmalıdır.

Numaralanmış cümlelerden hangisinde gereksiz sözcük kullanılmıştır?

A) I.             B) II.           C) III.            D) IV.          E) V.

 

27. Aşağıdaki cümlelerden hangisinde “kadar” sözcü­ğünün atılması cümlenin anlamında bir eksilme veya değişmeye yol açmaz?

A)   O kadar çok konuşuyorsun ki seninle uğraşamam.

B)   Tek başına bu kadar işin üstesinden gelemezsin.

C)   Şu kadar yıldır bu kuruma hizmet ettim; sonucu böyle mi olmalıydı?

D)   Evin ne kadar güzel bir manzarası vardı, anlatamam.

E)   Kapının önünde yüz kadar öğrenci toplanmış, bağırıyordu.

 

28. (I) Toplumumuzda sinema küçük kasabalara kadar yayılmış bir eğlencedir. (II) Sosyal ve teknik olanak­larımız içinde halk kütlelerini geniş ölçüde etkiler.

(III)  Zaten sinemanın değeri de bundan ileri gelir.

(IV) Toplumun eğlence ihtiyacını geçmiş yıllarda rad­yo karşılıyordu.

(V) Fakat göze de kulağa da hitap ettiği için sinema, radyonun önüne geçmiştir.

Numaralanmış cümlelerden hangisinde bir sözün yanlış anlamda kullanılması anlatım bozukluğuna yol açmıştır?

A) I.            B) II.           C ) III.            D) IV.           E) V.

 

29.   Yeni üretilen bu diş macunu, diş etlerine zarar ver­meden sadece iki haftada beyazlatır.

cümlesindeki   anlatım   bozukluğunun   nedeni aşağıdakilerden hangisidir?

A)   Dolaylı tümleç eksikliği

B)   Özne eksikliği

C)   Gereksiz sözcük kullanımı

D)   Tamlama yanlışlığı

E)   Nesne eksikliği

30. Yöreyi gezerken doğrusu şaşkınlığımı gizleyemedim. Dağlarından yağ, ovasından bal akıyordu sanki. Zeytin ağaçlarıyla incir ağaçları birbirine karışmıştı. Ovasından geçen kocaman nehir hemen her tarlayı sulayacak kadar büyüktü. Ama buna rağmen…

Düşüncenin akışına göre bu parça aşağıdakiler­den hangisi ile tamamlanabilir?

A)   çoluk çocuk demeden güneşin altında çalışıyor­lardı.

B)   sabahın erken saatlerinden tarlalara giden yola diziliyorlardı.

C)   dümdüz tarlalar göz alabildiğine uzanıyordu.

D)   halkın büyük bir bölümü parmağını bile oynat­mıyordu.

E)   komşu köylerden çalışmaya gelenler oluyordu.

 

31. Bugün hemen her baba, çocuklarından yakınır. Konuşmalarından tutun da giyinişlerine kadar onların her davranışını, her halini sert bir tenkit süzgecinden geçirir. Ölçüleri de kendi çocukluklarıdır. İsterler ki çocukları kendilerinin birer minyatürü, örneği olsun.

Düşüncenin akışına göre, aşağıdakilerden hangi­siyle sürdürülemez?

A)   Çocuklarından yakınan bu babalar kendi çocuk­luklarını unutmuş gibidirler.

B)   Bilmezler ki bir zamanlar kendi babaları da onlar­dan yakınmışlardı.

C)   Böyle bir şeyin olamayacağını aslında onlar da iyi bilirler.

D)   Çocukken kendi yaptıklarının da garip karşılan­dığını unutuverirler.

E)   Davranışlarına dikkat eden çocukların babaları ile iyi anlaştıkları da bilinen bir gerçektir.

 

32. — Bence bunun hem birçok nedeni var, hem de bu nedenler birbirine çok bağlı. Öyle sanıyorum ki nedenlerin başında yoksul bir toplum oluşumuz ve okur-yazar olmayışımız geliyor. Yazar yetişmesi için yazının para etmesi, yazarını geçindirmesi gerekir. Yazının para etmesi müşteri bulmasına bağlı. Müşteri bulması halkın okuma-yazma bilmesine, ayrıca da kitaba verebilecek para bulmasına bağlıdır. Yazar ekmek parasını bile günü gününe kazanırken, ondan aylarını hatta yıllarını vereceği bir eser istemeye hak­kımız var mı?

Bu parça aşağıdaki sorulardan hangisine verilmiş bir yanıt olabilir?

A)   Ülkemizde okur-yazar oranının düşük olmasının nedenleri nelerdir?

B)   Bizde başarılı yazar yetişmemesinin  nedeni nedir?

C)   Toplumda sanatın gelişmesi sizce neye bağlıdır?

D)   Ülkemizde edebiyat etkinliklerini geliştirmek için neler yapılmalıdır?

E)   Başarılı bir sanatçı olmanın koşulları nelerdir?

33. (I) Dün gece Jean Lurçat’nın bir konferansını dinle­dim. (II) Konferansın konusu duvar halısı idi. (III) Sanatçı, bir ressam olarak halıcılığa nasıl başladığını, birkaç arkadaşıyla küçük bir kasabada halıcılığı nasıl geliştirmeye çalıştığını anlattı. (IV) Konferanslarda, genellikle, konuşmacı düşüncelerini uzun uzun an­latır. (V) J. Lurçat ve arkadaşlarının bilinçli ve sürekli çabalarıyla halı, bugün Paris’te günün modası olmuş. (VI) Gözde sanatçıların imzalarını taşıyan halılar dört bir yana yayılmış. (VII) Resim galerinin çoğunda halılar sergileniyor.

Numaralanmış  cümlelerden   hangisi   konunun akışını bozmaktadır?

A) II              B) III            C) IV             D) V            E) VI

 

34. Yürüyorum suda. Yürü, yürü su belime geliyor ancak. Sonunda boyuma ulaştı, çeneme dayandı. Durdum baktım uyuyan dünyaya. Kumsalda tek kişi bile yok. Denizde de… Bana bırakmışlar denizi. Ne kadar? On beş dakika daha belki! Birazdan çocuklar, gençler, kadınlar, erkekler, yaşlılar, zayıflar, göbekliler dolarlar buraya. O zaman kaçarım ben de… Sabahın ilk saatlerindeki denizin sahibiyim ben. Benim olan bir denizin…

Parçanın anlatımında  aşağıdakilerden  hangisi ağır basmaktadır?

A) Betimleme                        B) Tartışma             C) Tanımlama

D) Karşılaştırma                    E) Açıklama

 

35. Bir şiirin dergilerde yayımlanması, bir kitaba girmesi onun son biçimini aldığı anlamına gelmez. Asıl önem­li olan okurun şiiri okuması ve bir anlamda onu yeniden yazmasıdır, hem de şairin hiç düşünmediği anlamlarla…

Bu sözlerle anlatılmak istenen aşağıdakilerden hangisi olabilir?

A) Okurun bir şiiri okuması ve onu kendince yorum-lamasıyla şiir tamamlanır.

B)   Şairler, şiirlerini her zaman değiştirip yenileyebilirler.

C)   Şair, şiirini oluştururken toplumun beklentisini dikkate alır.

D)   Şiir, bazı anlarda şairin kontrolünden çıkabilir.

E)   Şair, şiirine okurun izlenimleri ışığında son halini verir.

 

36. Çevrenizdekilere bir göz atın. Geçen yıllar onların üzerinde ne gibi değişiklikler yaptı. Yaşlanmışlardır elbette, saçlarındaki aklar çoğalmıştır. Yüzdeki kırışık­lıklara yenileri eklenmiştir, zamanın ezici yükü altında kaldıkları her hallerinden bellidir. Çevremizdeki kişilere geçen yılların etkisi ancak böyle olur. Kafa yönünden birkaç yıl önce nasılsalar, birkaç yıl sonra da öyledirler. Ne yeni bir bilgi, ne yeni bir zeka pırıltısı, ne yeni bir endişe, ne yeni bir arayış…

Bu parçada yazarın asıl anlatmak istediği aşağı­dakilerden hangisidir?

A)   Geçen zamanın bazı kişileri fazla etkilediği

B)   Yaşlılığın insan için kaçınılmaz bir şey olduğu

C)   Zamanın, kişilerin sadece dış görünüşünü değiş­tirdiği

D)   Yaşlanan insanların çevresi tarafından dışlandığı

E)   Yılların insanların kişiliği üzerinde etkili olduğu

 

37. Bugüne kadar insanların sanattan farklı beklentileri olmuştur. Sanatın neyin hizmetinde olması gerektiği­ni Tolstoy’un şu tarifi çok açık bir şekilde ortaya koyuyor: “Sanat, güzelliğin ifadesidir.” Aynı gerçeğe realizmin kurucusu Flaubert şöyle bir cümleyle dokunur: “Hiçbir anlam ifade etmeyen güzel bir mısra, bir anlam ifade eden fakat daha az güzel olan bir mısradan çok üstündür.”

Bu  parçadan aşağıdaki yargılardan  hangisine ulaşılabilir?

A)   Tolstoy ve Flaubert dünya edebiyatındaki ünlü şairlerdir.

B)   Sanat, tarih  boyunca insanların beklentilerine karşılık vermiştir.

C)   Her sanatçı, sanatını farklı amaçlara hizmet için kullanmıştır.

D)   Sanatın tek gayesi bir güzellik ortaya koymaktır.

E)   Toplum yararına kullanılmayan hiçbir sanat, kalıcı olamamıştır.

 

38. İlhan Tarus’un altıncı kitabı “Köle Hanı”nı okuyup bitirince, Goethe’nin bir sözünü hatırladım: “Yeşil bir ağaç karşısında her teori kül rengi kalır.” ilhan Tarus’un hikayelerinde de bir kül rengilik var. ilkokul­da bazı güzel kır çiçeklerini koparır, defterlerimizin, kitaplarımızın arasında kuruturduk. İlhan Tarus da sanki insan gerçeğini, toplum gerçeğini hikaye haline getirirken kurutuyor.

Yazara göre,  İlhan Tarus’un öykülerinin eksik yönü aşağıdakilerden hangisidir?

A)   Yaşamın sıcaklığını yansıtamaması

B)   Toplumsal yaşamı anlatmaması

C)   Doğaya gereğince yer vermemesi

D)   Büyük yazarlardan etkilenmemesi

E)   Çok iyi bilmediği çevreleri anlatması

 

39. Sanatçı duyuşlarını, gözlemlerini en etkili biçimde or­taya koyan kişidir. Bu birikimlerse toplum yaşayışının bir ürünüdür. Doğadaki olayları gözlemleyerek sergileyen ressam; yöresinin sorunlarını, özlemlerini dile getiren yazar; halkının sesini duyarlı bir ezgide birleştiren ozan gerçek sanatçıdır. Duymadığı yaşamadığı olayları, duyguları işleyen bir sanatçı yapaydır. Kimseye, özellikle halka seslenemez, onun düş ale­mine giremez.

Parçaya göre gerçek sanatçının başta gelen özel­liği aşağıdakilerden hangisidir?

A)   Sanatın ilkelerinden ödün vermemesi

B)   Çok iyi bir eğitimden geçmesi

C)   Konu seçimiyle birlikte biçime de önem vermesi

D)   Ele aldığı her duyguyu ve konuyu özümsemiş olması

E)   Etkileyici bir anlatımının olması

 

40. “Gözlemciyi, gözlediği şeyden ayırmak zordur.” Paul Valery’in bir sözü bu. Nasıl ki gözlemciyi gözlediği şeyden ayırmak zorsa, tarihi de tarihçinin kişiliğinden ayırmak öyle zordur. Tarih yazanlar kişiliklerine, eği­limlerine, çıkarlarına, kendilerine özgü düşüncelerine göre davranırlar. Tarihte ne ararsanız bulursunuz, istediğiniz, özlediğiniz örneği seçip gösterebilirsiniz Bunlar da ayrı ayrı yanılmalara götürür kişiyi ve onun arkasından giden kuşakları. Bu, toplum açısından oldukça tehlikeli bir durumdur.

Parçada yazarın söz ettiği tehlikeli durum aşağı­dakilerden hangisidir?

A)   insanların daha önce yaşadıklarından ders alma­maları

B)   Toplumun kendi tarihini anlamaya çalışmaması

C)   Tarih  yazarlarının   nesnellikten   uzak  bir  tavırla çalışması

D)   Tarihle uğraşırken geleceğin göz ardı edilmesi

E)   Yazarların dil ve anlatıma önem vermemesi

 

 

CEVAPLAR

1) D2) B

3) D

4) E

5) C

6) D

7) D

8) A

9) E

10) A

11) B12) C

13) C

14) E

15) A

16) B

17) B

18) C

19) B

20) C

21) B22) E

23) E

24) C

25) B

26) C

27) D

28) B

29) E

30) D

31) E32) B

33) C

34) A

35) A

36) C

37) D

38) A

39) D

40) C

 

]]>
TYT Türkçe Deneme Sınavı – 37 https://dersimizedebiyat.org/tyt-turkce-deneme-sinavi-37.html Fri, 03 Jan 2014 21:03:02 +0000 http://edebiyatogretmeniyiz.com/?p=10143 YKS /TYT TÜRKÇE DENEME SINAVI – 37

1.     Edebiyatın neredeyse her dalında ürün vermiş bir yazardı o. Ama sanırım, onu son romanı yarın­lara taşıyacak.

Bu cümlede geçen “yarınlara taşımak” sözüyle sözü edilen yazarla ilgili olarak anlatılmak iste­nen aşağıdakilerden hangisidir?

A)   Kalıcılığı sağlamak

B)   Çok okunur olmak

C)   Eserlerinde topluma ayna tutmak

D)   Sıradanlığın sınırlarını aşmak

E)   İleriyi görebilmek

 

2.     Renk ve desenlerin düğüm düğüm sıralandığı ki­limler, görmüş geçirmiş bir Anadolu bilgesi gibi sessizce duruyordu bir kenarda.

Bu cümlede geçen “görmüş geçirmiş’ sözü aşa­ğıdaki niteliklerden hangisini belirtmek için kul­lanılmıştır?

A)   Duyarlılık                                        B)  Deneyimlilik

C)  Tarihsellik                        D) Çağdaşlık

E)  Evrensellik

 

3. Güzel dilimiz Türkçe, bir yandan fakirleşiyor. öte taraftan zenginleşiyor;  eski kelimeler kullanım­dan düşerken yeni sözcükler türetiliyor.

Bu cümledeki altı çizili sözcüklerin arasındaki anlam ilişkisine uygun sözcükler aşağıdakilerin hangisinde vardır?

A) Televizyonlarda yayınlanan tartışmalar, ne ya­zık ki bir kısır döngünün etrafında şekilleniyor.

B) Teknolojik gelişmelerin zirveye ulaştığı günümüzde mutsuz insanların sayısı her geçen gün artıyor.

C)  Gençlerin önünü açmak; onlara yön vermek değil, yeri geldiğinde yol göstermektir.

D)  İlk dönem şiirlerinde kapalı bir anlatım kulla­nan şair, olgunluk döneminde açık bir söyle­yişi tercih ediyor.

E)   Dağınık düşünceli olduğu zaman yazmaz; odasına kapanır, kendini okumaya verirdi.

 

4.     Yazarın öykülerindeki dil ve anlatım, her geçen gün özgünleşiyor, onun sesini daha güçlü yansı­tıyordu.

Bu cümledeki altı çizili sözle anlatılmak iste­nen aşağıdakilerden hangisidir?

A) Başından geçen olayları hiç aksatmadan, gü­nü gününe not ediyordu.

B)   Çocuğun sağlığı günden güne daha da iyiye gidiyordu.

C)   Gün aşırı toplanıp sanat ve edebiyat sohbet­leri yapıyorlar.

D)   Önemsiz görünen bu eksikler, ileride bir gün karşımıza büyük bir sorun olarak çıkabilir.

E)   İstikrarsız bir başarı grafiğine sahip olan bu çocukların, bir günü bir gününü tutmuyordu.

 

5.     Edebiyatta kuşaklar arası süreklilik yalnızca yapıt­lar üzerine değil, aynı zamanda yazarların, eleş­tirmenlerin birbirleri hakkında kaleme aldıklarıyla da sağlanabilir.

Aşağıdakilerden hangisi bu cümleye anlamca en yakındır?

A)  Nesiller boyu okunacak yapıtlar ortaya koy­mak için sanatçıların ortak hareket etmesi ge­rekir.

B) Edebiyatçıların, toplumu derinden etkileye­cek yapıtlar kaleme almasında, eleştirmenle­rin çok büyük katkısı olduğu unutulmamalıdır.

C)  Geçmişle gelecek arasında bağlantı kuran edebiyatla ilgili yeteri kadar araştırma yapıl­maması, genç kuşakları edebiyattan soğutmaktadır.

D)  Edebiyat, geçmiş ve gelecek nesiller arasın­daki devamlılığını sadece sanat ürünleriyle değil, sanatçıların birbirleriyle ilgili yazdıklarıyla da gösterir.

E) Eleştirmenlerin, yazarlarla ilgili önyargısız ya­zılar yazmaları, edebiyatın gelecek kuşaklara aktarılmasında tek unsurdur.

 

6. (I) Şimdiye kadar pek çok hikâye yazdım ve bun­ların bazılarını yayımladım. (II) Bu arada romana yöneldim ve birkaç roman yazdım. (III) Biliyorsu­nuz ki bir roman yazmak yaklaşık dört beş yılınızı alıyor. (IV) Doğrusunu söylemek gerekirse, fırsa­tım olsa bile şiir yazmayı düşünmüyorum. (V) Ama hikâyeden asla vazgeçemem, çünkü ben iyi şiir yazamıyorum.

Bu parçadaki numaralanmış cümlelerin hangi­sinde neden – sonuç ilişkisi söz konusudur?

A) I.          B) II.          C) III.          D) IV.          E) V.

 

7. (I) Yazın yaşamım elli yılı buldu. (II) Bu yaşamımın büyük bir bölümünü dünya görüşümü paylaşan­lar için yazma gayreti içinde geçirdim. (III) Geçen hafta “Kısa Pantolonlu Sevda” adlı öykü kitabımı imzalamak için İstanbul Kitap Fuarı’na gitmiştim. (IV) Bu kitabımı imzalarken şimdiye kadar okuyu­cu ayrımı yaparak yazdığımı ve tek taraflı düşün­düğümü fark ettim. (V) Bu fuarda, okurların yazar ayrımı yapmadığına tanık olmaktan da ayrıca mutluluk duydum.

Bu parçadaki numaralanmış cümlelerin hangi­sinden yazarın, yaptığı bir davranışı yanlış bulduğu çıkarılabilir?

A) I.          B) II.          C) III.          D) IV.          E) V.

 

8.     (I) Şiir, onsuz olamadığımız, yazmaya çok heves edip de çok az okuduğumuz bir edebiyat türüdür. (II) Şiiri bu kadar az okumamıza karşın bazı şairle­rin, şiir okumaya çalışan şiirseverlere burun kıvırdık­ları da bir gerçek. (III) Oysa şiire hayatını adamış şa­irler, şiir yazmanın yanı sıra, şiiri okutmak için de ça­balasa… (IV) Ancak bu şekilde bir şiir okuyucu kit­lesinin oluşacağını düşünüyorum. (V) Yoksa nitelik­li bir şiir okurunun oluşmasını daha çok bekleriz.

Bu parçadaki numaralanmış cümlelerin hangi­sinde beklenti söz konusudur?

A) I.          B) II.          C) III.          D) IV.          E) V.

 

9.     Bir insan, hangi limana ulaşmak istediğini biliyor­sa, onun için her rüzgâr uygundur.

Aşağıdakilerden hangisi anlamca bu cümleyle aynı doğrultudadır?

A)   Planlı çalışmak, insanı hedefine daha hızlı ulaştırır.

B)   Başarı için sadece hedef belirlemek yetmez.

C)   Çalışan her insan, plansız da olsa istediği ba­şarıya ulaşabilir.

D)   Başarı, çalışan insanların en doğal hakkıdır.

E)   Belli bir hedefi olanların başarılı olması çok kolaydır.

 

10.  (I) Pertev Naili Boratav’ın Nasrettin Hoca kitabı bir bilim adamının olduğu kadar, bir kültürün de yayınevi yöneticilerinin yorumlarına bırakılamayacak  kadar değerli bir ürünüdür. (II) Kültür Bakanlığı bu dev yapıtı hemen yayımlamalı (III) Türkiye’nin bütün kitaplıklarına dağıtarak korumaya alınmalı diye düşünüyorum. (IV) Arkasından da başta Almanca, Fransızca, İngilizce, Rusça olmak üzere, bütün dünya dillerine çevrilmesine aracı olunmalı, olanak sağlanmalıdır. (V) Pertev Naili Boratav gibi bir bilim adamının Nasreddin Hoca gibi bir konuya verdiği emeği değerlendirmek, bence, ulusal bir sorumluluktur.

Bu parçada numaralanmış cümlelerin hangi­lerinde öneride bulunulmuştur?

A) I., II. ve III.                         B) II., III. ve IV.                      

C) II., III. ve V.                        D) III., IV. ve V.                     

E) I., IV. ve V

 

11.  Aşağıdaki cümlelerin hangisinde arasına söz­cük ya da sözcükler girmiş bir ad tamlaması vardır?

A)   Otobüsün bu durağa saat kaçta geleceğini kimse bilmiyor.

B)   Otobüsteki yolcuların çoğu birbirlerini tanı­yorlardı sanki.

C)   Evin geniş ve bakımlı bir bahçesinin olduğu­nu söylememişti.

D)   Saatler süren bir yolculuktan sonra nihayet kent merkezine ulaştık.

E)   Onun bu kadar aceleci bir insan olduğunu tahmin etmemiştim.

 

12.  Aşağıdaki cümlelerin hangisinde dolaylı tüm­leç, açıklayıcısıyla birlikte verilmiştir?

A)   Sen gelirsen, emin ol, maçı kazanırız.

B)   Ali Bey, Ömer’in amcası, bizi özlemiş.

C)   Antalya’ya, sevdiği şehre, gidecek.

D)   Hiç kimse, bu şartlarda, bu iş yerinde çalış­mak istemez.

E)   Erdemi, en sevdiği torununu, Şanlı Urfa’ya götürecek.

 

13.  Karamsarlar başarısızlığın doksan dokuz nedeni­ni sayarken iyimserler epey yol almış.

Bu cümle ile ilgili olarak aşağıdakilerden han­gisi yanlıştır?

A)   “Karamsarlar” sözcüğü adlaşmış sıfattır.

B)   Bileşik yapılı bir cümledir.

C)   “yol almış” yüklemi anlamca kaynaşmış bile­şik fiildir.

D)   “sayarken” sözcüğü sıfat-fiildir.

E)   “başarısızlığın” sözcüğü soyut anlamlı, türe­miş bir sözcüktür.

 

14.  Aşağıdaki cümlelerden hangisi, özne – yük­lem ilişkisi bakımından ötekilerden farklıdır?

A)   Zafer Bayramı tüm yurtta coşkuyla kutlandı.

B)   Olimpiyatlarda madalya kazanan öğrenciler hava limanında çiçeklerle karşılandı.

C)   Evin bütün odaları güzelce temizlendi.

D)   Sporculardan biri sahanın kenarında koşar­ken sakatlandı.

E)   Dünkü gösteri sırasında birçok iş yeri yağma­landı.

 

15.  Konuşurken ve yazarken dili hep yeni baştan bi­çimlendiririz.

Bu cümleyle ilgili aşağıdaki yargılardan han­gisi yanlıştır?

A)   Yüklem türemiş bir fiildir.

B)   Birden çok zarf tümleci vardır.

C)   Bileşik yapılı bir cümledir.

D)   Kurallı bir cümledir.

E)   Yüklem ikinci çoğul kişiye göre çekimlenmiştir.

 

16.  Aşağıdaki cümlelerin hangisindeki altı çizili sözcükte hem ünsüz yumuşaması hem ünlü daralması vardır?

A)   O şimdi bir kır kahvesinde çayını yudumlu­yordum.

B)   Deniz kenarındaki balıkçı lokantalarından bi­rine gidiyoruz.

C)   İki tarafı ağaçlıklı yol, yaklaşık beş kilometre sürüyordu.

D)   Sabahleyin okula onu babası götürüyordu.

E)   Kentin ortasından gür bir ırmak akıyordu.

 

17.  Aşağıdaki cümlelerin hangisinde yazım yanlı­şı vardır?

A)   Eserlerini, toplumuyla içice, gönül gönüle olanların hikayeleriyle süslüyordu.

B)   O, şiirlerinde millet olarak yaşadığımız sorun­ları dile getiriyordu.

C)   Dilimizde nitelikli şairlerin güzel mısraları ye­niden yer etmelidir.

D)   Güçlü şairlerin şiirleri, gönül telimizi titretir.

E)   Şairin beyitleri üzerinde düşünüp içimizde kandiller yakabiliriz.

 

18.  Hep şunu söylüyorum ( ) İbrahim Müteferrika’nın matbaasına karşı çıkabilir miydiniz ( ) Günümüz­de de matbaa medyadır, teknolojidir ( ) Bunlara karşı çıkmak mümkün değil. Önemli olan bunlara karşı çıkmak değil ( ) bunları doğru kullanmaktır.

Bu parçada ayraçlarla ( ) gösterilen yerlere aşağıdakilerin hangisinde verilen noktalama işaretleri sırasıyla getirilmelidir?

A)   (:) (;) (.) (,)                                     B)  (.) (:) (;) (!)

C)   (,) (!) (.) (,)                                      D)  (.) (…) (.) (.)

E)   (:) (?) (.) (,) 

 

19.  Aşağıdaki cümlelerin hangisinde bir anlatım bozukluğu vardır?

A)  Sözlük okumayı çok sevdiğimden çantamda her zaman bir sözlük bulundururum.

B) O güne dek duymadığım, ilk defa karşılaştı­ğım bir sözcüğün anlamını merak ettim.

C)   Sözlüğün bir sayfasını rastgele çevirip orada­ki sözcüklerin anlamını okumaya başladı.

D)  Derli toplu bir sözlük hazırlamak, zengin bir birikim ve yıllar sürecek bir çaba gerektirir.

E) Günlük yaşamda kullanılmayan sözcüklerin anlamlarını eski sözlüklerde bulabilirsiniz.

 

20.  Aşağıdaki cümlelerin hangisindeki “bütün” sö­zü gereksizdir?

A)   Çocuklar bütün gün boyu yeşil alanda top oynadı.

B)   Bu tür yapıtları bir bütün olarak değerlendir­melisiniz.

C)   Sergideki bütün resimler satılmıştı.

D)   Bu raftaki bütün kitaplar aynı yazara mı ait?

E)   Yarım ekmek mi istiyordun bütün ekmek mi?

 

21.  (I) Gözlem yeteneği olmadan şair doğayı çöze­mez ve onu kullanamaz. (II) Şiirde ilhama yol açan ve kullanılan sadece doğa değildir. (III) Yaşadık­larımız, gördüklerimiz ve hissettiklerimiz de şiire katkı sağlar; ama yazdıklarımızı şiir hâline sokan, bunları anlatırken kullandığımız teknikler, kelime­ler arasında oluşturduğumuz oyunlar ve edebî dile hakimiyetimizdir. (IV) Şiirdeki öğeleri önem durumuna göre sıralarsak, ilk sırayı “ses”, ikinci sırayı “anlam” alır. (V) İkisinin uygun bir biçim için­de bir araya gelişi şiirde, güzel nağmeler ve de­rin bir anlam oluşmasını sağlar. (VI) Anlamı güzel olan bir şiirin sesi de güzel olmalıdır.

Bu parça iki paragrafa ayrılmak istense ikinci paragraf hangi cümle ile başlar?

A) II.         B) III.         C) IV.         D) V.         E) VI.

 

22.  Yolculuklarım sırasında hiç tanımadığım insanlar­la sohbet etmeye bayılırım. Her gün gördüğüm kimselerle konuşmaktan daha iyi değil mi? Tanı­dıklarla konuşacağımız günden güne azalıyor, birbirimize hep o bildiklerimizi söylemekten usa­nıyoruz. Tanımadıklarımızla bilmediğimiz konular üzerinde konuşalım, yeni yeni şeyler öğrenir, bilgimizi çoğaltırız.

Bu parçada yazar aşağıdakilerin hangisine açıklık getirmektedir?

A)   insanın niçin yeni şeyler öğrenmeye ihtiyaç duyduğuna

B)   Bilgisini artırmayı niçin istediğine

C)   Hiç tanımadığı insanlarla konuşmaktan niçin hoşlandığına

D)  Tanıdıklarla konuşmanın insana neler kazan­dıracağına

E)   Hayatın zevkli hâle gelmesinin nasıl sağlana­cağına

 

23.  Türkiye’de aydın denince daha çok benim algıla­dığımın dışında bir kesim anlaşılıyor. Aydın kavra­mıyla, sanatla hiç uzak yakın ilgisi bulunmayan, tüccarlık, ses icracılığı, sadece şehirde yaşıyor olmak gibi sınırları pek de belirgin olmayan, kay­pak bir zemin üzerinde yürüyen hemen herkesi ifade ediyoruz. Oysa aydın olmak, beraberinde seçkinliği, bu seçkinliği hak etmek için de pek çok sıkıntıyı çekiyor olmayı birlikte getirmiş olma­lı diye düşünüyorum.

Bu parçanın bütününde yazar aşağıdakilerden hangisinin üzerinde durmaktadır?

A)  Ses icracılarının sanatçı olarak değerlendirilemeyeceği

B)  Aydın kavramının yanlış kişiler için kullanıldığı

C)  Kentsel kültüre sahip olmayanların aydın ola­mayacağı

D) Sanat dünyası dışındaki kişilere aydın olarak bakmanın yanlış olduğu

E)   Parasal yönden zengin olmanın kişiyi aydın sınıfına sokmadığı

 

24.  Çevirisini yaptığım kimi yazarlar, beğenisine gü­vendiğim sanatçı arkadaşlarımın önerisiyle  öte­kileri kendim seçtim. Seçimimin özel bir amacı yoktu. Ama ben bu yazarların üslupları arasında önemli ayrımlar yakalamış, hepsini yazış özellikleriyle dilimize aktarmaya çalışmıştım. Para ka­zanmak için başladığım bir iş, sonunda yazarlığı­mın gelişmesine yardımcı oldu.

Bu parçada yazar aşağıdakilerden hangisine değinilmemiştir?

A)   Dünya çapında ün kazanmış yapıtları çevirdi­ğine

B)   Özel bir amaca yönelik bir seçim yapmadığına

C)  Çevirisini yaptığı yazarların üsluplarını aktar­maya özen gösterdiğine

D)   Çeviriye para kazanmak amacıyla başladığına

E)   Çevirdiği yazarların, kendi yazarlığını olumlu yönde etkilediğine

 

25.  (I) Klasisizm akımında, önemli olan, konu değil,  konunun işleniş biçimidir. (II) Bu akımdan etkile­nen sanatçılar, eserlerinde konunun yeniliği yeri­ne, biçim mükemmelliğini esas almışlardır. (III) Çok basit konuları bile çok titiz bir üslupla ve iş­lenmiş bir dille anlatmışlardır. (IV) Klasisizm akı­mına bağlı sanatçılar için önemli olan, insanda var olanın ve insana yaraşır olanın ön plana çıka­rılmasıdır. (V) Bu titizlikleri sayesinde hem baya­ğılığa düşmekten kurtulmuşlar, hem bütün insanlara hitap eden eserler vermişlerdir.

Bu parçadaki numaralanmış cümlelerden han­gisi parçanın anlam bütünlüğünü bozmaktadır?

A) I.          B) II.          C) III.          D) IV.          E)V.

 

26.  Konuyu pek önemsemediğimi söylemeliyim. Kuş­kusuz, öncelikle anlatımdır benim ciddiye aldı­ğım. Hikayeci, dili şairlerden de çok daha bir hü­nerle kullanma zorunluğu duymalıdır. Üstelik, şiir okuruna tanınan kişisel imgelem gücü, hikâyeye tanınmamıştır. Dili size özgüleştirerek kullanırsa­nız, gerisini getirirsiniz.

Bu parçaya göre yazar, öyküde aşağıdakiler­den hangisine önem vermektedir?

A)   Dili kullanma becerisine

B)   İmgelerin özgünlüğüne

C)  Anlatımda şiirselliğin yakalanmasına

D)   Konu seçimindeki titizliğe

E)   Yalınlık ve doğallığa

 

27.  Bana yazılarımda çok sayıda Osmanlıca kelime kullandığımı söylüyorlar. Doğru. Bunun üç sebe­bi var. Birincisi benim İstanbul’da bulunduğum, gezip dolaştığım yıllarda bu kelimeler kullanılı­yordu ve ben bu kelimelerle Türkçeyi öğrendim. İkincisi, Türkçedeki Osmanlıca kelimeler benim zevkime daha uygun, kulağıma daha hoş geliyor. Üçüncüsüne gelince, bana göre, bazı öz Türkçe kelimeler Osmanlıcasının tam karşılığı değil. Çok ince farklar var.

Bu parçada yazar aşağıdakilerden hangisine açıklık getirmektedir?

A)   Niçin modern Türkçeyi çok iyi bilmediğine

B)   Niçin yazılarında Osmanlıca sözcükler kul­landığına

C)  Yazılarında kullandığı sözcükleri seçerken nelere dikkat ettiğine

D)  Türkçenin sadeleştirilmesine niçin karşı oldu­ğuna

E)   Öztürkçe sözcükler türetilirken nelere dikkat edilmesi gerektiğine

 

28.  Bizde bugüne kadar sanatta yenilik adına yapı­lanlar sanatçıların saf değiştirmesi şeklinde ol­muştur. Sırtını bir zümreye dayayan sanatçılar, bu zümrelerden vazgeçip başka zümrelere yanaşın­ca bunun adına “yenilik” denmiştir. Bunun yanın­da sanatın üstün anlamından, sanatçının üstün insan olma vasfından uzaklaşmasını, sanatta ye­nilik diye göstermişlerdir. Ancak sanatta yenilik, üstün bir duyuş ve düşünüşe bağlıdır. Bunu ya­pan sanatçı da ortalama bir insan değil, üstün vasıflı insandır. Sanatçı, sonu gelmez bir yolun gönüllü yolcusudur. Bu yolun labirent gibi kar­maşık, dikenli, dar bölümleri elbette olacaktır. Sa­natçı bu yollardan geçebildiği oranda yeni kalır.

Bu paragrafa en uygun başlık aşağıdakilerden hangisi olabilir?

A)   Sanatın Önemi

B)   Yeni Anlatım Teknikleri

C)   Sanatçının Doğaya Bakışı

D)   Sanat ve Yenilik

E)   Sanatçının Anlatım Gücü

 

29.  Bir gün ziyaretçilerden biri, tezgahın başında bizimle çene çalan Edip Cansever’e baktı uzun uzun. Sanırım “Bir yerlerden gözüm ısırıyor. diye düşündü. Döndü, sergiyi dolaştı. Edip’in fotoğrafının önünde durdu. Fotoğrafa baktı. Başını çevirdi, Edip’e baktı. Sonra Edip’in son şiir kitabını, Petrol’ü aldı. Yanımıza geldi. Edip’e kitabını im­zalattı. Gitti. Bir süre sonra, alı al moru mor, dön­dü. Kitabı bize uzattı. “Affedersiniz” dedi. “Bu kita­bı değiştirebilir miyim? Ben bunu petrol hakkında bir kitap sanmıştım. Meğer hikâyeymiş!”

Bu parçanın anlatımında aşağıdakilerden han­gisi ağır basmaktadır?

A) Açıklama                           B) Betimleme

C) Öyküleme                          D) Tartışma

E) Karşılaştırma

 

30.  Van Gogh’un düşünceleri beni etrafıma yönelt­mişti. Bakıyordum… Evet, yalnızca bakıyordum. Yaşadıklarımızın her bir ayrıntısında öyküyü görü­yordum. Öykü, hayatın içindeydi. Ayrıntılarda saklı kalandı, dilsizleşenin dile gelişiydi, susuzlu­ğun yeşerişiydi, içimizdeki ıssızlığın sesiydi… Çözemeyip göremediklerimizi tanımlıyor; yer yer betimleyip anlatıyordu bize.

Bu parçada yazar aşağıdakilerin hangisinden söz etmektedir?

A)   Öyküde ele alınabilecek konulardan

B)   Öykünün, kendisine neler çağrıştırdığından

C)   Öyküyle gerçek yaşam arasındaki ilgiden

D)   Betimlemenin öyküdeki yerinden

E)   Van Gogh’un kendisi üzerindeki etkilerinden

 

31.  — Otomobil kullanmanın kendine ve başkalarına zarar getireceği, reflekslerin yetersiz kaldığı bir yaş mutlaka vardır. Tıpkı politikayı bırakmanın ve başkalarına akıl satmamanın da bir yaşı olması gerektiği gibi. Önemli olan bırakılması gerekeni zamanında fark etmek ve derhal bırakmaktır.

Bu parçanın başına düşüncenin akışına göre aşağıdakilerden hangisi getirilmelidir?

A)   Herkesin her işi mükemmel yapması bekle­nemez.

B)   Araç kullanmanın özel bir yetenek gerektirdi­ği ortada.

C)   Her işi tadında bırakmayı bilmek gerekiyor.

D) Kişinin yaşlandığını kabul etmemesi birçok olumsuz olaya davet çıkarıyor.

E)   İnsanlar yaşlandıkça kimi zevklerini terk et­mek zorunda kalıyor.

 

 

32.  Amazon Havzası, 2020’ye kadar barındırdığı tür­lerin beşte birini kaybedecek. Ama bu dev havza içinde küçük ve uzak bir köşe, Ekvador’daki Kapawi bölgesi, kendini yıkımdan korumaya çalışı­yor. Amazon Havzası’nın en dokunulmamış kö­şelerinden birisi bu bölge. Bu alan adını kıvrıla kıvrıla akan ve Amazon’un kollarından Pastaza’ya dökülen Kapawi Nehri’nden alıyor. Burası biyolojik çeşitlilik açısından Amazon Havzası’nın en el değmemiş ormanlarına sahip.

Bu parçadan, Kapawi bölgesi ile ilgili aşağıdakilerden hangisi çıkarılamaz?

A)   El değmemiş bölgelerden biri olduğu

B)   Adını, içinden geçen bir nehirden aldığı

C)   Zengin bir biyolojik çeşitliliğe sahip olduğu

D)  Zengin ormanlara sahip olduğu

E)   Amazon Havzası’nın en yüksek yeri olduğu

 

33.  Her gün yazı yazmak gibi inanılmaz bir görevi üstlenmiş olan köşe yazarları, zaman zaman kendi kendilerine sorular sorarlar. Bu soruların en önemlisi şudur: — Siyaset mi, gündelik yaşam mı, edebiyat ve sanat mı, uluslararası ilişkiler mi? Hangisi daha önemli? Bu soruya şöyle bir cevap verildiğini duymak da olasıdır: “Gerçeği yaz, yal­nızca gerçeği!”

Bu parçada boş bırakılan yere düşüncenin akışına göre aşağıdakilerin hangisi getirilme­lidir?

A)  Nasıl yazmalı?                 B)  Ne yazmalı?

C)  Niçin yazmalı?                  D)  Ne kadar yazmalı?

E) Ne zaman yazmalı?

 

34.  İlk yazdıklarını kimse ciddiye almamıştı. Sıradan, eli kalem tutan her kişinin yazabileceği türden şeylerdi yazıları. Ama o yılmadı hatta bu olumsuz tavırları görmezden geldi. Kendisine yapılan eleştirileri yakından takip etti. O eleştirilerden al­ması gereken dersleri alarak, yazılarını geliştire­rek yazmaya devam etti. Sonunda istediği nokta­ya geldi. Artık kimse onu küçümseyemiyor, yaz­dıklarını görmezden gelemiyor.

Bu parçada sözü edilen sanatçıyla ilgili asıl an­latılmak istenen aşağıdakilerden hangisidir?

A)   Bir dönem umutsuzluğa kapıldığı

B)   Eleştirilerden olumsuz etkilendiği

C)  Yalnız bir tür üzerine odaklandığı

D)   Kendini geliştirerek başarıya ulaştığı

E)   Yazdıklarından bazılarını kitaplarına almadığı

 

35.  İçimden geldiği için yazıyorum! Başkaları gibi nor­mal bir iş yapamadığım için yazıyorum. Benim yazdığım gibi kitaplar yazılsın da okuyayım diye yazıyorum. Bir odada bütün gün oturup yazmak çok hoşuma gittiği için yazıyorum. Ben, ötekiler. hepimiz, bizler İstanbul’da, Türkiye’de nasıl bir hayat yaşadık, yaşıyoruz, bütün dünya bilsin di­ye yazıyorum. Kâğıdın, kalemin, mürekkebin ko­kusunu sevdiğim için yazıyorum. Roman sanatı­na her şeyden çok inandığım için yazıyorum.

Bu parçada anlatılanlar aşağıdaki sorulardan hangisine karşılık olarak söylenmiş olabilir?

A)   Neden yalnız şiir yazıyorsunuz?

B)   Yazılarınızı hangi ortamlarda yazıyorsunuz?

C)   Niçin yazıyorsunuz?

D)   Niçin diğer yazlardan daha çok yazıyorsunuz?

E)   Yazılarınızı günün hangi dilimlerinde yazıyor­sunuz?

 

36.  Türkiye’de çok sayıda samimi roman okuru var. Bir yapıtın niteliğini başkalarının ne dediği üzerin­den değil, doğrudan doğruya gidip o eseri oku­yarak ölçen, kitaba odaklı, kitaplara sevdalı bir kesim. Yani —. Bu kitle hakkında yaşça ya da sı­nıfça bir genelleme yapmak zor. Onlar son dere­ce genç de olabiliyorlar. Üniversite ya da lise öğ­rencisi: çoluk çocuğu evlendirdikten sonra ken­dini kitaplara vermiş bir emekli öğretmen ya da ev hanımı da olabiliyorlar.

Bu parçada boş bırakılan yere, düşüncenin akı­şına göre aşağıdakilerden hangisi getirilebi­lir?

A)   neyi niçin okuduğunun bilincinde bir kitle

B)   eleştirmenlerin etkisiyle kitap seçen okurlar

C)   eline hemen her gün yeni bir kitap alan in­sanlar

D)   okudukları üzerine düşünce geliştirmeyen bir kesim

E)   okuduklarının sayı bakımından çok olmasını önemseyenler

 

37.  Anlaşılmaz metinlerini “Benim yazdıklarımı herkes anlayamaz zaten.” diyerek yücelten yazara inanır okur nedense. Oysa bu bir laf ebeliğidir ve ukalalılıkla yanıtlanabilir: Herkesin anlayamadığı edebî metinler, termodinamik yasalarını bilmeyen hiç kimsenin kullanamadığı bir araba kadar ko­miktir. Saatlerce kıvranıp arabayı yarım metre gö­türmeyi başaramayan insanlar, mucidin termodi­namik yasalarına hâkimiyetini överler. Ama asıl, amaca hizmet etmeyen bir aracın niçin üretildiği­ni yargılamak gerekmez mi?

Bu parçaya göre yazar, bir yapıtın aşağıdakilerden hangisine uygun olmasını gerekli gör­mektedir?

A)   Okurun kültür düzeyine uygun bir nitelikte ol­masını

B)   Gündelik sözcüklerle kurulmuş özgün  bir söyleyişinin olmasını

C)   Okur tarafından anlaşılabilir ve yararlanılabilir nitelikte olmasını

D)   Okurun hayal dünyasını zenginleştirmesini

E)   Okura o güne dek farkında olmadığı güzellik­leri tattırmasını

 

38.  Düş ve fantezi öyküde bir şeydir; ama her şey değildir. Başka şeylerle bir arada olunca anlam­lanır bunlar. Genç öykücüler düş ve fanteziyi öne çıkarıyor; ancak insanı göz ardı ediyor. İnsani bo­yut yok yapıtlarında. Bu da kimliksiz, renksiz kılı­yor onları. Ait oldukları yeri göremiyorsunuz. Kim­liksiz bir öykücünün ister yerel ister evrensel dü­zeyde olsun, kendine yer açması mümkün gö­rünmüyor.

Bu parçada genç öykücüler aşağıdakilerin hangisinden dolayı eleştirilmektedir?

A)   Düş ve fanteziyi öne çıkarıp, insanı ve içinde bulunduğu çevreyi göz ardı etmelerinden

B) Gerçek yaşamdan seçtiklerini düş dünyala­rında yeterince yoğuramadıklarından

C)   Evrensel değerleri içselleştirmeye yanaşma­dıklarından

D)   Geçmişteki öykü geleneğine sırt çevirmele­rinden

E) İnsanın bireysel yönüne eğilip toplumsal yö­nünü arka plana itmelerinden

 

39.  Nereden geldiyse geldi, yerleşti dilime: Birkaç gündür “tutku” sözcüğüyle yatıp kalkıyorum. Çok olur bu bende. Bir sabah uyanırım, bir sözcük bit­miş dilimde, bütün hayalimi sarmış. Hiç durmaz, söyletir de söyletir kendini; kurtulabilene aşkolsun! Kovsan gitmez, unutmak istesen unutulmaz. Ne zaman ki alacağını alır, bir şiire ya da yazıya ko­nu olur; sonra nasıl geldiyse öyle, sessizce kay­bolur gider.

Bu parçada yazar aşağıdakilerden hangisini vurgulamaktadır?

A)   Yazı yazmak için özellikle sabah vakitlerini seçtiğini

B)   Şiir ve yazılarının uzun bir hazırlık dönemin­den geçtiğini

C) Etkisi altına girdiği sözcükten, onu bir yapıta konu etmeden kurtulamadığını

D)   Kimi sözcüklerin kendisinde şiirsel çağrışım­lar uyandırdığını

E) İçindeki ruhsal sıkıntılardan, ancak bir yapıt ortaya koyarak kurtulduğunu

 

 

 

40.  —. Kendi halkına, kendi geçmişine, kendi tarihi­ne, bu genellemelerle bakar. Bütün bunları da nesnellik adına yapar. Genellemeyi sever; çünkü yetersizliğini, eksikliğini yaptığı genellemelerle gi­dermekten hoşlanır. En can alıcı konularda bile araştırma gereği duymadan genel hükümler verir.

Bu parçanın başına, düşüncenin akışına göre aşağıdakilerden hangisi getirilebilir?

A)   Aydın kimliği kazanmanın yolu bilimle içli dış­lı olmaktan geçer

B)   Aydın görünen insanların çoğu öncelikle ken­di halkını iter

C)   Toplumu aydınlatmakla görevli kişi, öncelikle toplumu tanımalıdır

D)  Aydınlar oldum olası her konuda genelleme yoluna gider

E)   Aydınların hepsi genelleme yapmanın bilim­sellikten uzak olduğunu bilir

 

CEVAPLAR

1-A 2-B 3-D 4-B 5-D 6-E 7-D 8-C 9-E 10-E
11-C 12-G 13-D 14-D 15-E 16-A 17-A 18-E 19-B 20-A
21-C 22-C 23-E 24-A 25-C 26-A 27-B 28-D 29-C 30-E
31-C 32-E 33-E 34-D 35-C 36-A 37-C 38-A 39-C 40-D

 

]]>
TYT Türkçe Deneme Sınavı – 36 https://dersimizedebiyat.org/tyt-turkce-deneme-sinavi-36.html Fri, 03 Jan 2014 21:01:41 +0000 http://edebiyatogretmeniyiz.com/?p=10141 TYT TÜRKÇE DENEME SINAVI – 36

1. Öykünün nasıl gelişeceğini, nasıl sonuçlanacağı­nı, değil oyuncular, yönetmenle senaryo yazarı bile bilmiyordu.

Aşağıdakilerin hangisinde “bırakın” sözcüğü bu cümledeki “değil” sözcüğüyle aynı anlam­dadır?

A)   Onu kendi haline bırakın, nasıl olsa çok geç­meden yanlışını anlar.

B)   Çocuğun soruyu doğru cevaplayacağını bı­rakın bizi, öğretmenimiz dahi tahmin etme­mişti.

C)   Bırakın artık bu iddiaları da somut gerçekler üzerinde konuşalım.

D)   Eşyalarınızı dolaplarınıza bırakın da yemeğe inin bakalım.

E)   Asırlardır süren bu kısır döngüyü bırakın bir kenara, dünya değişti, en tartışılmaz konular bile tartışılıyor artık.

 

2. Polisiye romanlarıyla ünlenen romancı, yeni ese­rinde yaşanmış bir olayı bütün çıplaklığıyla göz­ler önüne serdi.

Altı çizili deyimin bu cümleye kattığı anlam aşağıdakilerin hangisinde vardır?

A)   Kurtuluş Savaşı’nı anlatan birçok romanımız vardır.

B)   Sabahları işe başlamadan önce gazetelere bir göz atardı.

C)   Gözden kaçan küçük ayrıntılar, yerine göre çok önemli olabiliyor.

D)   Ünlü eleştirmen sanatçıların bilinmeyen yön­lerini açığa çıkardı.

E)   Toplumda bazı insanlar göze batmamak için doğru bildiklerini yapmaya çekiniyor.

 

3. Ben yapıtlarımı pişirdiğim ateşin odunlarını, bizim olan ormanlardan taşıyorum. Çünkü bizim çok güzel değerlerimiz var ve bu değerleri dünyaya da tanıtmak bizim en büyük görevimizdir.

Bu parçada altı çizili sözle anlatılmak istenen aşağıdakilerden hangisidir?

A)   Yapıtlarında her tür konuya yer vermek

B)   Kendi kültürünün kaynaklarından beslenmek

C)  Yapıtlarının konularını günlük yaşamdan seç­mek

D)   Evrensel değerleri özgün bir anlatımla vermek

E)   Kişisel sorunlarını çekinmeden anlatmak

 

4. Geleneksel anlatı türlerinin kalıplaşmış bir yapısı vardır, bu da yaratıcılığı sınırlar. Aynı şeyleri dö­nüp dönüp tekrar etmek zorunda kalırız.

Bu parçada geçen “yaratıcılığı sınırlamak” sö­züyle anlatılmak istenen aşağıdakilerden han­gisidir?

A)   Yeni şeyler üretilmesine engel olmak

B)   Geleneksel olanı öncelemeyi gerektirmek

C)   Çağın gereklerine uyum sağlayamamak

D)   Yeniliklerin dar bir alanda kalmasına engel ol­mak

E)   Sanatçıyı az ve öz üretmeye mecbur etmek

 

5.    Aşağıdaki sorulardan hangisine karşılık ola­rak verilen cümle, öznel bir nitelik taşır?

A)   Bu kitabı kim yazmış?

B)   Öğretmenimizin kaç çocuğu var?

C)   Mesai saat kaçta başlıyor?

D)   Okuduğum şiiri nasıl buldunuz?

E)   Kardeşin hangi okulda okuyor?

 

6.             I. Şair, her şeyden önce yaşadığı topluma, gi­derek tüm dünyaya karşı sorumludur.

II. Şair, sorumluklarını yerine getirmediği zaman toplumlar ve milletler arası sorunlar her ge­çen gün artar.

III.Şair, içinde bulunduğu toplumun ve bütün in­sanlığın sorunlarıyla ilgilenmek durumundadır.

IV.  Ölmez eserleri, bağlı olduğu ulusa ve tüm in­sanlığa karşı sorumluluklarını yerine getiren şairler bırakabilmiştir.

V.Toplumların ve insanlığın huzurlu ya da hu­zursuz olmasında, şairlerin yazdığı şiirlerin önemli bir etkisi vardır.

Yukarıdaki numaralanmış cümlelerden hangi­leri anlamca birbirine en yakındır?

A) I. ve II.                                B) I. ve III.                              C) II. ve IV.

D) III. ve V                              E) IV. ve V.

 

7. (I) Sanat yayıncılığında en yaygın türün biyografi olduğu söylenebilir. (II) Sanatçıların yaşamöykülerini, yapıtları eşliğinde ele alan biyografiler, her zaman el altında tutulur. (III) Bir başvuru kaynağı olduğu gibi, sanat kitaplığının da demirbaş kitap­larıdır bunlar. (IV) Başka türler olmasa pek bir şey fark etmez, ama onlarsız bir sanat kitaplığı düşü­nülemez. (V) Hiç kuşku yok ki biyografilerin yazın dünyasında böylesine önemli bir yer tutmasında İtalyan yazar Vasari’nin çok büyük bir rolü vardır.

Bu parçadaki numaralanmış cümlelerin hangi­sinde biyografilerde ne anlatıldığına yönelik bir bilgi verilmiştir?

A) I.          B) II.          C) III.          D) IV.          E) V.

 

8. (I) Balzac, roman sanatında gerçekçilik akımının kurucularındandır. (II) Gerçekliği ondan daha doğ­ru yansıtanlar da vardır. (III) Ama o, gerçekçiliği şiirsel bir dille harmanlayıp metne incelikli bir bi­çimde yerleştirdiği için ötekilerden farklılaşır. (IV) Yaşadığı dönemin siyasal, ekonomik ve toplum­sal sorunlarının birey üzerindeki etkilerini aktarır. (V) Zaman zaman eleştirilmesine rağmen, 20. yüz­yıl estetikçilerine göre Balzac, edebî gerçekçili­ğin en büyük yazarıdır.

Bu parçadaki numaralanmış cümlelerin hangi­sinde Balzac’ın üslubuyla ilgili bilgi verilmiştir?

A) I.          B) II.          C) III.          D) IV.          E) V.

 

9. (I) Ülkemizde birçok aile, köy ile kent arasında g^ dip geliyor. (II) Çoğu ailenin bir ayağı her yönüy­le kendilerine daha güzel gelen köyde, bir ayağı kentte. (III) Özellikle yaz aylarında kentten köye gidişin arttığı gözlemleniyor. (IV) Köye giden aile­ler, yaz sonunda köylerinden aldıkları yiyecekler­le kentin yolunu tutuyor. (V) Geride birbirinden güzel anıları ve en güzel doğa manzaralarını bı­rakarak…

Bu parçadaki numaralanmış cümlelerin hangi­lerinde öznellik söz konusudur?

A) I. ve IV                               B) II. ve IV.                                             C) II. ve V.

D) III. ve V.                             E) IV. ve V.

 

10.  (I) Sanatçı, İkinci Dünya Savaşı’nın yergisel öy­küleriyle ünlenir. (II) Öykülerinde gerçekleri çok yönlülük içinde, başarıyla dile getirir. (III) Bürokra­sinin işleyişini anlatan başarılı ürünler verir. (IV) Gar Saati kitabı memurların çalışma düzenini, “adam-sendeciliği” yansıtan değişik bir yapıttır. (V) O, daima arayış içindeki öykücülerimizdendir. (VI) Aşk Üçgeni adlı yapıtında ruhsal çözümlemelere girişmesi, önceki ürünlerinden ayrılarak, arayış içindeliğini açık seçik kanıtlar. (VII) Yazarın, öykü­cülüğümüzde sağlam, oturmuş bir yeri vardır.

Bu parçada numaralamış cümlelerin hangileri kendinden önceki yargıyı örneklendirmiştir?

A) I. ve II.                               B) I. ve IV.                                              C) II. ve VI.

D) IV. ve V.                            E) IV ve VI.

 

 

 

11.  Aşağıdaki cümlelerin hangisinde bileşik za­manla çekimlenmiş bir fiil kullanılmamıştır?

A)   Günün ilk saatlerinde sahilde dolaşmak istedi?

B)   Pazar günlerini roman okuyarak geçirecekmiş.

C)   Yazarın yeni kitabı her yıl eylül ayında çıkardı.

D)   Eskiden dedeler torunlarına masal anlatırmış.

E)   Yola erken çıkarsa trafiğe takılmaz.

 

12. Aşağıdaki cümlelerin  hangisinde tamlayanı düşmüş bir ad tamlaması vardır?

A)   Masanın üzerinde bir demet gül vardı.

B)   Öğretmen sınıfa girince ayağa kalktık.

C)   Haziran geldi, tatil hazırlıkları başladı.

D)   Gelecek yıl da aynı köye gitmek istiyoruz.

E)   Yazısı gerçekten çok güzeldi, ona özenirdik.

 

13.  Öykülerim ve öykülerimde görülen kahramanlar, aslında aracıdan başka bir şey değildir.

Bu cümleyle ilgili aşağıdaki yargılardan han­gisi yanlıştır?

A)   Özne bir söz öbeğidir.

B)   Hem yapım hem çekim eki almış sözcüğe ör­nek gösterilebilir.

C)   Yüklem ek eylemin geniş zaman kipiyle çekimlenmiştir.

D)   İlgeç ve bağlaç kullanılmıştır.

E)   Sıfat-fiile örnek gösterilebilir.

 

14.   (I) Aile bireylerinin hep bir arada olduğu günler çok güzel geçer. (II) Büyükler küçüklere sürpriz hediyeler verir. (III) Küçükler büyüklerine saygı gösterir. (IV) Birlikte yenen yemeğin ardından herkes bahçede gezer. (V) Kısa bir gezinti sonra­sı bütün aile bireyleri çimlerin üzerine serilen kili­min üstüne oturup çay ve meyve suyu içer.

Bu parçadaki numaralanmış cümlelerle ilgili olarak aşağıdakilerden hangisi yanlıştır?

A)   I. cümledeki “çok” sözcüğü zarftır.

B)   II. cümledeki “sürpriz” sözcüğü sıfattır.

C)   III. cümledeki “küçükler” ve “büyükler” adlaşmış sıfattır.

D)   IV. cümledeki “yenen” sözcüğü sıfat-fiildir.

E)   V. cümledeki “gezinti” sözcüğü hem yapım hem çekim eki almıştır.

 

15.  Aşağıdaki cümlelerin hangisi özne, nesne ve yüklemden oluşmaktadır?

A)   Şairlerden başka kimse şiir kitabı okumuyor.

B)   Genç yetenekler kendini geliştirmeye yanaş­mıyor.

C)   Öğrenciler araştırma yapmak için kütüphane­ye gitmelidir.

D)   Gençler kitapçıları sık sık ziyaret ediyor.

E)   Yağmur başladığında çocuklar parkta oynu­yordu.

 

16.  Bütün yaz bu bahçeyi düzenlemek isteğiyle ha­yaller kuran Nuran etrafına bakındı.

Bu cümleyle ilgili olarak aşağıdakilerden han­gisi yanlıştır?

A)   Yüklemine göre fiil cümlesidir.

B)   Anlamca ve biçimce olumlu bir cümledir.

C)  Yüklemi edilgen çatılı bir fiildir.

D)   Öğe dizilişine göre kurallı bir cümledir.

E)   Yapısına göre bileşik cümledir.

 

17.  Adam, aracı uygun bir yere park etmişti.

Bu cümlede geçen altı çizili sözcükte görülen ses olayının özdeşi aşağıdakilerin hangisinde vardır?

A)   Bir bahar sabahı kendisine şehir merkezinde rastladım.

B)   Araçları, caddenin iki kenarına sağlı sollu park etmişler.

C)   Şimdi gidecek, üzerine en güzel elbiselerini giyecekti.

D)   Bahar yalnız insanların değil, kuşların da ak­lını başından alır.

E)   Tatlı tatlı öten keklik, diğerlerinin de buraya gelmesini sağlıyordu.

 

18.  Aşağıdaki cümlelerin hangisinde kısa çizginin (-) kullanımıyla ilgili bir yanlışlık yapılmıştır?

A)   Ankara – İstanbul uçak seferleri sis nedeniyle iptal edildi.

B)   Türkçe – Fransızca sözlük çalışması için son hazırlıklar yapılıyor.

C)   Veli – okul – öğretmen ilişkisi öğrenci başarısı­nı olumlu etkiler.

D)   Birinci Dünya Savaşı 1914-1918 yılları ara­sında olmuştur.

E)   Bilgi – sevgi ile donatılmış bireyler insanlığa yararlı olabilir.

 

19.  (I) Hat sanatında kullanılan tahta kalem, ıhlamur veya gürgen ağaçından, istenen kalınlıkta yontu­larak yapılır. (II) Sap tarafı, parmaklar arasında ra­hatça tutmaya ve hareket ettirmeye elverişli olma­lıdır. (III) Tahta kalemin birkaç türü vardır. (IV) Bir kısmının yanlız ortasında çatlağı bulunur. (V) Bir kısmında ise, çatlağın iki tarafından kalınlığa gö­re iki veya daha fazla yuvarlak delikler yer alır.

Bu parçadaki numaralanmış cümlelerin hangi­lerinde yazım yanlışı vardır?

A) I. ve II.                               B) II. ve III.                                             C) III. ve V.

D) I. ve IV.                                             E) IV. ve V.

 

20.  Öğleden sonra gazete binasına uğruyor ama kimseyi bulamıyor.

Bu cümledeki anlatım bozukluğunun nedeni aşağıdakilerden hangisidir?

A)   Tamlayan eksikliği

B)   Gereksiz sözcük kullanılması

C)   Dolaylı tümleç eksikliği

D)   Özne – yüklem uyuşmazlığı

E)   Anlamca çelişen sözcüklerin bir arada kulla­nılması

 

21.  Hiç kimse televizyonun karşısından ayrılmadı, ma­çı büyük bir dikkatle izledi.

Bu cümledeki anlatım bozukluğu aşağıdakilerin hangisinden kaynaklanmaktadır?

A)   Nesne eksikliğinden

B)   Özne eksikliğinden

C)   Dolaylı tümleç eksikliğinden

D)   Sözcüğün yanlış yerde bulunmasından

E)   Özneyle yüklem arasındaki çatı uyumsuzlu­ğundan

 

22.  Önerilerimde, öğütlerimde ve yol göstermede ko­nuları enine boyuna incelerim; sonunda, neden­leri ve niçinleri, dayanakları ortaya koymaya çalı­şırım. Kısacası önerilerimde, öğütlerimde ve yol göstermelerimde öznel değil, nesnel yargılara ulaşırım. Kesinlikle uzun boylu düşünmeye gerek görmeden “iyi” ya da “kötü” ayrımı yapmam ve­ya peşin fikirli olarak bastırmam.

Aşağıdakilerden hangisi böyle diyen bir yaza­rın özelliği değildir?

A)   Çalışmalarında titiz olma

B)   Bir sorunu nedenleriyle ortaya koyma

C)   Yansız davranma

D)   Kendine aşırı güven duyma

E)   Önyargılı olmaktan kaçınma 

 

23.  Sporla edebiyat arasındaki dostluk bağları gide­rek gelişiyor. 1930’larda yayımlanmaya başlayan Olimpiyat, Top, Türkspor gibi dergilerle başlayan edebî çaba, “spor romanı”, “spor edebiyatı” kav­ramlarının gelişmesine öncülük etti. Bu süreç, Türk edebiyatının önemli sanatçılarının metinle­rinde futbol üzerine kurulan edebî ve sosyolojik değerleri yansıtmasıyla hızlandı. Toplumları böy­lesine harekete geçirebilme potansiyeline sahip bir olgu, ülkemiz futbolunun son yıllardaki olağa­nüstü gelişimi ve ardından gelen büyük başarı­larla kültür açısından da yazın dünyamızda önemli bir yer tutacak gibi gözüküyor.

Bu parçada aşağıdakilerin hangisinden söz edilmektedir?

A)   Sporun edebiyatla olan ilişkisinden

B)   Spor dergilerinin öneminden

C)  Türk futbolunun son yıllardaki gelişiminden

D)   Futbolun edebiyat için öneminden

E)   Sporun, toplumları harekete geçirebilme po­tansiyelinden

 

24. (I) Bu sanatçımızın öykülerinin hemen hepsinde yol ve yolculuk vardır. (II)Kahramanları türlü gerekçelerle yolculuk eder. (III)Çevreyi, doğayı, dış dünyayı onların gözünden aktarır bize. (IV) Hiç kuşku yok ki bu aktarımda kahramanların farklı kişilikleri, özgün bakışları hemen fark edilir. (V) İnsanlarıyla mimarisiyle yaşam biçimiyle sokaklar var okuduğum öykülerde (VI) O daracık sokaklar ki iki insan yürüdüğünde bir üçüncüsü geçemez. (VII)Kapılar, bu daracık sokaklara açılır ve sanki insanlar açılan bu kapılardan soluklanır.

Bu parça iki paragrafa ayrılmak istense ikinci paragraf kaçıncı cümleyle başlar?

A) II.         B) III.         C) IV.         D) V.         E) VI.

 

 

25. (I) O sevdiğimiz şiirleri okuyamaz olduk. (II) Ne zaman okumaya kalksak şarkıları aklımıza geldi. (III) Sevdiğimiz şiirlerin işgal edilmiş olduğunu gördük. (IV) Son dönemlerde çok güzel besteler yapıldı. (V) Hele ki televizyonlara, ellerinde sazla çıkan insanların, “Şimdi size son çıkacak kase­timden bir şarkı okuyacağım.” sözleri ardından, tutkunu olduğumuz dizeleri duyduğumuzda içi­miz burkuldu. (VI) Hem o şiirden hem de şiiri besteleyenden soğuduk.

Bu   parçadaki   numaralanmış  cümlelerden hangisi düşüncenin akışını bozmuştur?

A) II.         B) III.         C) IV         D) V.         E) VI.

 

26. Bu sanatçımız, kitaplarında yazınsal türlerin bü­yüsünü duyumsatırken bir yandan da yazın dün­yasında dolaştırıyor, çağına ayna tutuyor. Olayla­rı, kişileri, toplumsal gerçeklikleri yansız bir tu­tumla aktarıyor kitaplarında. Bunu yaparken hiç kuşku yok ki sanatın kendine özgü yapısından, estetik anlayışından hiç mi hiç ödün vermiyor.

Bu parçada sözü edilen sanatçıyla ilgili olarak anlatılmak istenen aşağıdakilerden hangisidir?

A)   Yapıtlarının sanatsal yönden kusurlu olduğu

B)   Gerçekleri anlatırken sanat kaygı gütmediği

C)   Sanatsal bir bakış açısıyla çağına tanıklık et­tiği

D)   Yapıtlarında gerçekleri kendince yeniden yo­rumladığı

E)   Yapıtlarında okur kitlesinin isteklerine boyun eğmediği

 

27. Bir kere yaratıcı yazı biçimidir deneme. Bir yaza­rın kendini en iyi ifade edebileceği yoldur. Öğre­tici, besleyici, yönlendiricidir. Kendinizi sürekli zinde tutmak için vazgeçilmez bir yazı disiplinidir. İyi bir deneme yazarı birçok türde yazabilir. Diğer bir boyutuna gelince, üslupçu yazı biçimidir de­neme. Bunu tutturamazsanız yazdıklarınız sığ ka­lır. Elbette daha başka şeyler de söylenebilir ama denemenin türler içindeki konumu deyince aklı­ma ilk gelen bunlar oldu benim.

Bu parça aşağıdaki sorulardan hangisine ce­vap olarak söylenmiştir?

A)   Neden sadece deneme türünde ürün veriyor­sunuz?

B)   Deneme dışındaki yazınsal türleri okumaz mısınız?

C)   Denemenin diğer edebiyat türleri içindeki ye­ri nedir sizce?

D) Denemede  konu  sınırlamasının  olmaması yazmada kolaylık sağlıyor mu?

E)   Deneme yazarken diğer türlerin olanakların­dan yararlanır mısınız?

 

28. Şiir, dar bir alana sıkıştırılmış az sayıda sözcükle yoğun anlamlar aktarma gücüne sahip yazınsal bir iletişim aracıdır. —- Her dize, her sözcük, her hareket hatta her yapının kendisi bile ikili bir an­lam taşıyabilir. Şaire tanınan küçük alanda pek çok şey başarılır. Şair de kimi zaman alışılmamış ve mantık dışı gibi görülen, ancak aslında uyum­lu olan sözcük ve tümceleri birlikte kullanarak okuyucusunu şaşırtmaktadır. Sözcüklerinin bü­yük bir bölümüne geniş anlamlar yüklemektedir.

Bu parçada boş bırakılan yere, düşüncenin akışına göre aşağıdakilerden hangisi getiril­melidir?

A)   Okuyucuyu dikkate almayan bir şiir uzun ömürlü olamaz.

B)   İnsanların ortak duygularına yer veren şiir her dönemde okunur.

C)   Ölçülü ve uyaklı olmayan şiir uzun süre hafı­zada kalamaz.

D)   Bu sayede insanlar, ruhsal açıdan rahatlar, iş­lerinde daha verimli olurlar.

E)   Şiirde, anlam yoğunluğu, doku zenginliği, bi­çim sıklığı vardır.

 

29. Divan-ı Lügat-it Türk’ün Araplara Türkçe öğretmek amacıyla hazırlanması örneğinde olduğu gibi, sözlükler belli amaçlar için hazırlanır. —-. Dili tü­müyle kapsamak için hazırlanan bir sözlüğün derinliği ile yalnızca ilkokul öğrencilerine faydalı olması için hazırlanmış bir sözlüğün derinliği bir tutulamaz. Salt derinlik yönünden değil, sözlü­ğün hazırlanış amacına göre birçok yönden ay­rımlar söz konusudur. Örneğin, birçok ciltten olu­şan ansiklopedilerin de bir tür sözlük olduğunu unutmamalıyız.

Bu parçada boş bırakılan yere, düşüncenin akı­şına göre aşağıdakilerden hangisi getirilmeli­dir?

A)   Günlük yaşamda çeşitli amaçlarla sık sık söz­lüklere başvururuz

B)   Söz varlığı, sözlüğün hazırlanış amacına gö­re değişir

C)   Sözlüklerden yararlanırsak dilin zenginliğini daha iyi fark ederiz

D) Sözlüklerden yararlanmazsak pek çok söz­cüğü yanlış anlamda kullanırız

E)  Henüz dilimizin kelime hazinesini bütünüyle ortaya koyan bir sözlük hazırlanamamıştır. 

 

30. Edebiyat ve düşünce denince aklımıza dergi ve dergiciliğimiz gelir. Dergisiz bir edebiyat da dü­şünce de olamaz artık. Bugünden geriye doğru yüz yıllık edebiyat ve düşünce haritamıza bir bak­tığımızda, eli kalem tutan, yazan-çizen ve adını bir şekilde duyurmuş kim varsa bir şekilde dergiyle bağlantılı olmuştur. Birçok sanatçı kendi dergisini çıkarmıştır. Hatta sanatçılarımızdan bazıları çıkar­dığı dergiyle anılmıştır. Yalnızca edebiyat değil, düşünce de dergilerle yürümüş, her türlü düşün­ce dergilerle kendini ifade etme fırsatı bulmuştur.

Bu parçada anlatılmak istenen düşünce aşağıdakilerin hangisidir?

A)   Edebiyat ve düşüncenin dergiyle geliştiği

B)  Düşüncelerin, dergi sayesinde, kısa zaman­da okurlara ulaşma fırsatı bulduğu

C)   Kendi dergisini çıkaranların daha nitelikli sa­natçı olduğu

D)   Dergilerde yazısı yayımlanmayan kişilerin sa­natçı olmasının çok zor olduğu

E)   Edebiyat dünyasındaki gelişmelerin, dergici­liğin ortaya çıkmasını sağladığı

 

31.  Refik Halit’in “Kar ile Yağmur” başlıklı bir yazısı vardır ki, bu yazıyı kar severler sakın okumasın. “Tabiatın rengârenk tablosu üstüne sıvanan kaba bir badana” diye başlayan sanatçı, “dünyanın om­zuna yüklenen boş bir ağırlık” mı demez, “kof bir yük” mü demez, “üşütücü bir kürk” mü demez! Karın, kendisine “kibarın düşkünü aklar giyer kış günü” sözünü hatırlatan beyazlığına bile itirazı vardır yazarın. Örneğin kar niçin altın sarısı değil­dir? Buyurun, cevap verin bakalım?

Bu parçadan Refik Halit ile ilgili aşağıdakilerden hangisine varılabilir?

A)   Toplumsal sorunlara duyarlı olduğuna

B)   Olaylara olumsuz açıdan baktığına

C)   Kardan hiç hoşlanmadığına

D)   Yaz mevsimini kendine yakın bulduğuna

E)   Her mevsimin ayrı bir güzelliğinin olduğuna inandığına

 

32. Özgürlük ancak düşünen kişi için gereklidir. Dü­şünmeyen, kendisine belletilenleri incelemeksizin onlara inanıp bağlanan kişi ne yapsın özgürlü­ğü? Kullanamaz ki… Körü körüne inanmak özgür­lüğünü mü istiyorlar? O vardır öteden beri, onu kimse kimsenin elinden alamaz. Özgür kişi başka bir kişiye, bir öğreticiye, bir lidere bağlı değildir.

Bu parçada yazar, özgür kişinin özelliklerin­den söz ederek aşağıdakilerin hangisine açık­lık getirmektedir?

A)   Özgürlüğün ne demek olduğuna

B)   Özgürlüğün nasıl elde edildiğine

C)   Özgürlüğün nasıl korunacağına

D)   Özgürlüğün insanları ne kadar etkilediğine

E)   Özgür kişinin toplumdaki yerinin ne olduğuna

 

33.  Bilimin ve sağduyunun egemen olduğu bir bakışla yaklaşırdı konulara. Havadan sudan bir girizgâhtan sonra, kenara koyduğu gazeteleri alır ve sohbeti­mizin gündeminin ne olduğunu belirlerdi. Konulara uzak açıdan bakmayı sever, hemen gözükmeyen ipuçlarını bir bir ortaya koyar, görüşünü bilimsel ve­rilerle destekleyerek sunardı. İyiye giden hiçbir şey olmadığı noktasında birleşirdik hep.

Bu parçada sözü edilen kişiyle ilgili aşağıda-kilerden hangisi söylenemez?

A)   Bilimsel ve sağduyulu bir bakış açısına sahip olduğu

B)   Sohbetlerinin konusunu gazetelere bakarak

belirlediği

C)   Görüşlerini nesnel verilerle desteklediği

D)   Havadan sudan konuşmayı sevmediği

E)   Karamsar olduğu

 

34. Bu sanatçının şiirindeki yaşam tadı bütün şiirlerindeki ruhu da temsil eder. Hayata, aşka, dostlu­ğa, arkadaşlığa, denize ve söze, sözcüklere ithaf ettiği her şiirinde; “yaşam tadı” neşe ya da hüzün olarak, şefkat ya da özlem olarak çıkar karşımıza. Şiirlerinden duyulan haz sahicidir. Çünkü, sözü sahicidir. Dahası, şiirleri, salt içerdikleri yaşantı zenginliğinden ötürü değil, yaşamla ve insani de­ğerlerle yüklü oldukları için de böyledir, bu.

Bu parçadan, sözü edilen sanatçıyla ilgili aşağıdakilerden hangisi çıkarılamaz?

A)   Bütün şiirlerinde yaşamın tadını duyurduğu

B)   Şiirlerinin yaşantı zenginliği içerdiği

C)   Şiirlerinin insani değerlerle yüklü olduğu

D)   Biçimsel öğelere değer verdiği

E)   Değişik konularda şiirler yazdığı

 

35.  Bilge hiçbir şeyi kötüye yormaz, başına gelenden ötürü kendinden başka sorumlu aramaz ve in­sanların hatalarını, onların kötülüklerine yormaz. Başkalarını ne sözleri ne de yüzünün ifadesi ile suçlamaz ve başına gelen her kötülüğü, iyi niyet­li bir yorumla hafifletir. Kendisine yapılan hakaret ve kötülükleri değil, hizmet ve iyilikleri anımsar.

Bu parçada bilge ile ilgili olarak aşağıdakiler-den hangisine değinilmemiştir?

A)   Sorumluluklarını yerine getirdiğine

B)   Olaylara iyimser bir gözle baktığına

C)   İnsanları yaptıkları iyilikleriyle hatırladığına

D)   Hatalarının sorumluluğunu üstlendiğine

E)   Başkalarını suçlamaktan kaçındığına

 

36.  Tür sorunu belki de yazının en karmaşık, en çö­zümsüz sorunudur. Bir kitabı açar açmaz türünü belirleyiveririz, çocuklar da bizden geri kalmaz bu konuda: “Bu bir öykü kitabıdır.”, “Bu bir ro­mandır.”, “Bu bir oyundur.” derler. Ama sıra türle­ri tanımlamaya, aralarındaki ayrımları belirlemeye gelince, bocalamaya başlarız.

Bu parçada aşağıdakilerden hangisi vurgu­lanmaktadır?

A)   Hiçbir edebî türün öteki türlerden bağımsız olamayacağı

B)   Çocukların öykü türüne karşı özel ilgi duyduğu

C)   Romanla öyküyü birbirinden ayırmanın müm­kün olmadığı

D)   Edebiyat türlerini tanımlamanın sanıldığından güç olduğu

E)   Çocukların edebiyat yapıtlarıyla küçük yaşta tanıştırılması gerektiği

 

37. Elbette. Her yayında olan, ama aslında olmama­sı gereken dizgi yanlışlarını, eksiklikleri, noksan­ları düzeltmek, tamamlamak elbette ki görevimiz. Kitabın zaman içinde güncelleştirilmesi, dolayı­sıyla değişikliklere uğraması çok doğal ve gerek­li. Antolojiler de eskir zamanla. Hazırlayıcıya ve yayınevine düşen, bu eskimeyi zamanında fark edip gidermektir. Ama antolojinin yapısına, seç­me yöntemime, özellikle kendi değerlendirmele­rime gereksiz, haksız karışmaları dikkate almaya­cağımın da bilinmesini isterim.

Bu parça aşağıdaki sorulardan hangisine ce­vap olarak söylenmiş olabilir?

A) Kitabınızın sonraki baskılarında değişiklikler, düzeltmeler yapmayı düşünüyor musunuz?

B)  Kitabınızın okurlar tarafından beğenileceğin­den emin misiniz?

C) Kitapta yaptığınız değişiklikler, önceki seçim­lerinizin yanlış olduğunu mu gösteriyor?

D)   Kitabınız hakkında yapılan eleştirilere hak ve­riyor musunuz?

E)   Yayınevlerinin antolojilere iyi gözle baktığını söyleyebilir miyiz?

 

38. Yalnız kendi düşündüklerini, kendi bildiklerini ya­zıyor. Başkalarının düşündükleri, bildikleri de öz Türkçe ile söylenebilir mi, durmuyor bunun üze­rinde. Denesin bakalım, Platon’un ya da başka bir filozofun bir kitabını alsın, onu çevirmeye ça­lışsın. Bir yerini atlamadan öz Türkçe ile söyleye­biliyor mu dediklerini? Söyleyebiliyorsa peki, söyleyemiyorsa o da anlar öz Türkçenin bütün konular üzerinde yazmaya yetmeyeceğini.

Bu parçada yazar, öz Türkçenin her konuda yazmaya yetmeyeceğine kanıt olarak aşağıdakilerden hangisini göstermektedir?

A)   Platon’un başka bir dile çevrilemeyecek ka­dar özgün olduğunu

B)   Öz Türkçe ile yazılmış yapıtların yabancı dile çevrilemeyeceğini

C)   Felsefe alanında yazılmış kitapların öz Türkçe ile çevrilemeyeceğini

D)  Türkçenin başka dilden çeviri yapılacak ka­dar zengin olmadığını

E)   Her yazarın öz Türkçe’yle yazabilecek kadar yetenekli olmadığını

 

39. Garip akımı, Türk şiirinde o güne kadar yer etmiş kalıp ve anlayışlardan kurtulmak gerektiğini sa­vunur ve biçimciliğe, duygusallığa karşı çıkıp söyleyiş güzelliğini esas alır. Basmakalıp söyleyi­şe başkaldırın Türk şiiri ile çağdaş Batı şiirleri ara­sında bir köprü kurar. Günlük dilin yaygın söz­cükleriyle kurulmuş, yalın bir dille, o zamana de­ğin şiirde hemen hiç söz konusu edilmeyen ama her gün yaşamımızı çevreleyen olayları ve nesne­leri yansıtır bu şiir. Bu akımın başlattığı çığırdan yürüyen öbür ozanlar, gittikçe daha gelişmiş, da­ha derin, daha kapsamlı bir şiire yönelirler.

Bu parçada Garip akımı ile ilgili aşağıdakilerden hangisine değinilmemiştir?

A)   Türk şiirinin olanaklarını artırdığına

B)   Geleneksel şiir anlayışına karşı çıktığına

C)   Edebiyatta yeni bir şiir geleneği başlattığına

D)   Yeni bir şiir dili kurduğuna

E)   Türk edebiyatında hiç işlenmeyen konulara yer verdiğine

 

40. Bir romana başlamadan önce neler yazacağımı planlıyorum. Ama yazma eylemiyle birlikte önce­den yaptığım planlar değişiyor. Romanı bitirdi­ğimde bir de bakıyorum ki, ortaya önceden ta­sarladıklarımdan çok değişik bir şey çıkmış. Ya­zarken çoğu kez, bir cümle yeni bir olanak getiri­yor. Her şey değişiyor. Yaklaşım, dilsel örgü, gi­derek cümlenin anlamı bile… İşte bu yaratma se­rüvenine okuru da sokmak, nereden nereye var­dığımı görmek ve göstermek için tuttuğum not­lardan bazılarını yayımlamak gereğini duydum.

Bu parçada yazar, aşağıdakilerden hangisine açıklık getirmiştir?

A)   Romanlarını yazarken tuttuğu notları niçin ya­yımladığına

B)   Roman yazarken nelere dikkat ettiğine

C)   Romanlarını hangi koşullarda yazdığına

D)   Roman yazmaya nasıl başladığına

E)   Romanlarının konusunu seçerken nelere dik­kat ettiğine

CEVAPLAR

1-B 2-D 3-B 4-A 5-D 6-B 7-B 8-C 9-C 10-E
11-A 12-E 13-D 14-E 15-A 16-C 17-C 18-E 19-D 20-C  
21-B 22-D 23-A 24-D 25-D 26-C 27-C 28-E 29-B 30-A  
31-C 32-A 33-D 34-D 35-A 36-D 37-A 38-C 39-D 40-A  

 

]]>
TYT Türkçe Deneme Sınavı – 35 https://dersimizedebiyat.org/tyt-turkce-deneme-sinavi-35.html Fri, 03 Jan 2014 21:00:27 +0000 http://edebiyatogretmeniyiz.com/?p=10139 TYT TÜRKÇE DENEME SINAVI – 35 

1. Aşağıdaki cümlelerin hangisinde altı çizili sözcük, cümleye “Alışılmış olandan ayrı, görül­medik’ anlamı katmaktadır?

A)   Romanda yazar sıradışı bir anlatım sergiliyor.

B)   Bugünlerde önemligelişmelerle karşı karşıyayız.

C)   Genç sanatçının sıradan bir sesi var.

D)   Bazı kişiler olağan haberleri gereğinden fazla büyütüyor.

E)   Divan şiirindeki süslü anlatım günümüz şiirin­de yok.

 

2.  Genç sanatçılar, kısa sürede eser vermek düşün­cesindeler. Yapıtlarını birkaç ayda oluşturmak is­tiyorlar. Böyle sanatçıların kaçı, sesini geleceğe duyurabilir ki?

Bu parçada geçen “sesini geleceğe duyurmak” sözüyle anlatılmak istenen aşağıdakilerden hangisidir?

A)   Kalıcı olmak

B)   İlgi çekici konuları işlemek

C)   Düşüncelerini yüksek sesle söylemek

D)   Ün kazanmak

E)   Halkın sesi olmak

 

3.  Uzak bir kentte, bir ilköğretim okulunda okunan bir metin, o minicik çocuklarda o metnin yazarı­na ulaşmak, sesini yazara duyurmak isteği uyan­dırıyor. Kalemi ellerine alıp bütün doğallıklarıyla, özgürce sesleniyorlar. Yazarken büyüyor, büyüyor­lar. Kocaman bir deniz oluyor gözleri. Ben, mek­tuplarını okudukça o denizlerde kayboluyorum.

Bu parçada altı çizili sözle anlatılmak istenen, aşağıdakilerden hangisidir?

A)   Yazarın eserlerini yakından takip etmek

B)   Duygularını yazara ulaştırmak

C)   Düşüncelerini yazıya geçirmek

D)   Okuduğu kitabı eleştirmek

E)   Eleştirilerini dergilerde yayınlamak

 

4. Ozanlar, sözcükleri paşa gönüllerince kullanabil­me yetkisine sahiptirler. Onlar, şiirlerini yazarken “dil içinde bir dil” oluşturmanın peşindedir. Bu yüzden her şairin kendince bir dil evreni vardır.

Bu parçada altı çizili sözle ozanların hangi yö­nü anlatılmak istenmiştir?

A) Dili, ozanlar kadar etkili ve güzel kullanabilen başka bir sanat adamı olmadığı

B) Sözcükleri ahenk sağlayacak şekilde sadece ozanların kullanabildiği

C)Ozanların dildeki değişmeleri yakından izle­yip bunları dizelerine aktardığı

D)Dilin, ozanların farklı bir dil oluşturma çabala­rı sonucunda gelişimini sürdürdüğü

E)Sözcükleri başkasının etkisinde kalmadan, dilediğince kullanma hakkına sahip oldukları

 

5.Aşağıdaki cümlelerin hangisinden, ayraç için­deki anlam çıkarılamaz?

A)   Bu kadar telaşlanmanıza gerek yok canım, her şey olacağına varır. (umursamama)

B)   Gazlı içeceklerden bu kadar çok tüketmeniz bağırsak sorunlarına neden olabilir. (uyarma)

C)   Siz yardım etmeseydiniz bu kitapları raflara bu kadar sürede asla yerleştiremezdim. (min­net duyma)

D)   Böyle değerli bir tabloya bu kadarcık mı de­ğer biçtiniz? (azımsama)

E)   Ne olur ne olmaz, deyip yanına şemsiyesini de aldı. (endişelenme) 

 

 

6.     (I) Ilgaz Dağları, kuzeydoğudan güneybatıya doğ­ru uzanan ve temelini Paleozoik dönem kayalarının oluşturduğu bir dağ sırası. (II) Orta Anadolu’dan Kuzey Anadolu’ya geçiş kuşağı oluşturan bu böl­genin yapısında volkanik kayalar var. (III) Anado­lu’nun en hareketli kırık hattı olan Kuzey Anadolu Fayı da llgazlar’ın güney eteklerinden geçiyor. (IV) Bu dağlardaki yüksek tepeler birbirine fazla yüksek olmayan sırtlarla bağlanmış. (V) Bu dağ­larda buzul dönemi izlerine de rastlamak müm­kün.

Bu parçadaki numaralanmış cümlelerin hangi­sinde karşılaştırma yapılmıştır?

A) I.          B) II.          C) III.          D) IV.          E) V.

 

7. Aşağıdaki dizelerin hangisinde şair, anlatıma duygularını katmamıştır?

A)   Fenerlerini akşamdan yakmış gemiler Ölü bir gecenin ortasında

B)   Çıkınlarını açmışlar önlerine Ekmeklerini yiyor güverte yolcuları

C)   Gözlerindeki parıltı ısıtsın yolumu İnsanca bir şeyler katalım sevgimize

D)   Yolumuzu düşman bakışlar çevirmiş Dişli geceler inmiş çevremize

E)   Yorgun kartallar gibi bir sabah dönsem geri Martılara bıraksam lacivert enginleri

 

8.     “Ateş olmayan yerden duman çıkmaz.” atasözün­de hem gerçek hem mecaz anlam vardır.

Aşağıdakilerin hangisinde böyle bir atasözü kullanılmamıştır?

A)   Ağır kazan geç kaynar.

B)   Her ağacın meyvesi olmaz.

C)  Tok açın halinden anlamaz.

D)   Taş yerinde ağırdır.

E)   Her kuşun eti yenmez.

 

9.     Sanat eseri, hem bir saat gibi içinde bulunduğu­muz zamanı hem de bir pusula gibi gidilmesi ge­reken yönü işaret etmelidir.

Bu cümleyle anlatılmak istenen aşağıdakilerden hangisidir?

A) Yaşamdan beslenmeyen bir sanat yapıtının kalıcılığı yakalayamayacağı

B)   İnsanlara yol gösteren sanat yapıtlarının, her zaman umulandan çok ilgi gördüğü

C)   Topluma yön veren sanat yapıtlarını ancak büyük sanatçıların yazabileceği

D)   İnsanlara bilgi sahibi olmadıkları konularda bilgiler veren sanat yapıtlarının daha değerli olduğu

E)   Sanat yapıtının, ortaya çıktığı dönemi yansıt­makla kalmayıp, gelecekle ilgili yol gösterici bilgiler vermesi gerektiği

 

10.           I. Sanatçının ilk görevi, toplumun dilini korumak, geliştirmek ve geleceğe taşımaktır.

II. Gerçek sanatçı, gözlemlediği her şey kendi yorumundan geçirerek eserine yansıtır.

III.Yapıtları okurlar tarafından tekrar okunan sanatçı, kalıcı olmayı başarmıştır.

IV.İzlenimlerini kendi süzgecinden geçirerek yeni bir yorumla sunmak, gerçek sanatçının işidir.

V. Sanatçının eserine yansıyanların toplumun içinden olması, eseri geniş kitlelere benimsetecektir.

Yukarıdaki numaralanmış cümlelerden hangi­leri anlamca birbirine en yakındır?

A) I. ve III.                              B) II. ve IV.                                             C) II. ve V.

D) III. ve IV.                            E) IV. ve V.

 

11.  Aşağıdaki cümlelerin hangisinde hem haber kipiyle hem dilek kipiyle çekimlenmiş fiillere örnek gösterilebilir?

A)   Biraz soğuk almışım, işe birkaç gün gidemeye­ceğim.

B)   Işıkları söndürün, ışıkta uyuyamam ben.

C)   Bu kağıtları kutulara doldurun, depoya koyun.

D)   Kilo almaktan şikayet eder, ama yemeğe da­yanamaz.

E)   Ben burada kalacağım, siz istediğiniz yere gi­debilirsiniz.

 

12.  (I) Çocukluğumda baharın geldiğini ilk önce gü­zelim çiçekleriyle saraypatılar söylerdi bize. (II) On­ları kasımpatılar izlerdi. (III) Onlar çiçeklenince ba­har fazla gecikmezdi. (IV) Ne var ki kasımpat yapraklarının yeşiline bakınca birdenbire sonbaharı duyumsardık. (V) Çünkü bu yapraklar, yeşilin bir­çok tonunu barındırırdı üzerinde.

Bu parçadaki numaralanmış cümlelerden han­gisinin yüklemi, çatısı bakımından geçişsizdir?

A) I.          B) II.          C) III.          D) IV.          E) V.

 

13.  Sarıçiçek, öbek öbek kır çiçekleriyle süslü ya­maçları ve baştan başa uzanan geniş düzlükleriyle, doğal ortamı özleyenler için ideal bir yerdir.

Bu cümleyle ilgili olarak aşağıda verilenler­den hangisi yanlıştır?

A)   Birden çok sıfat tamlaması vardır.

B)   İsim tamlaması vardır.

C)   Birleşik ad kullanılmıştır.

D)   Bileşik yapılı bir fiil cümlesidir.

E)   Yüklemi ekeylemin geçmiş zamanıyla çekimlenmiştir.

 

14.  Aşağıdaki cümlelerin hangisindeki virgül (,) kaldırılırsa cümlenin öğesinde değişiklik olur?

A)   O, buradaki insanların tek umut kaynağıydı.

B)   Sana, o çocukla arkadaşlık etmemen gerek­tiğini söylemiştim.

C)   Köyün, o güne kadar çözülemeyen sorunları masaya yatırıldı.

D)   Ekin farlarının çevresinde, iki metre yüksekli­ğinde çitler vardı.

E)   Bu, köylünün hiç de alışık olmadığı yeni bir davranış biçimiydi.

 

15.  Aşağıdaki cümlelerin hangisinde nesne vur­gulanmıştır?

A)   Dar ve asfalt yolun iki yanında ağaçlar vardı.

B)   Arka sıradaki öğrenci, ikide bir,   saate bakı­yordu.

C)   Otelin, Marmara’ya bakan odasında günlerce kaldım.

D)   Küçükken, bütün çocuklar gibi çikolatayı çok severdim.

E)   Dün akşam sizin evde çantamı unutmuşum.

 

16.  (I) Yol kenarındaki buz kristallerinden gümüş ren­gine yakın bir ay ışığı yansıyordu. (II) Bembeyaz simden örülü gece elbiselerini giymiş ağaçlar, kayalar, dağlar, tepeler de bizimle birlikte yol alı­yordu sanki. (III) Otele doğru yürürken hepsi de bizlere eşlik ediyor gibiydi. (IV) Otele varınca eş­yalarımızı hızla bırakıp dışarı fırladık. (V) Heye­canla beklediğimiz toz halindeki bembeyaz kar karşımızdaydı.

Bu parçadaki numaralanmış cümlelerle ilgili olarak aşağıdakilerden hangisi yanlıştır?

A)   I. cümlede zincirleme ad tamlaması vardır.

B)   II. cümlede pekiştirme sıfatı kullanılmıştır.

C)   III. cümlede ilgeç öbeği ekeylem alarak yük­lem olmuştur.

D)   IV. cümlenin üç zarf tümleci vardır.

E)   V. cümle özne ve yüklemden oluşmuştur.

 

17.           Gam yükleri ile yükümüz tuttuk

Hicran katarının kervanıyız biz

Feleğin acısın aşında bulduk

Mihnet tekkesinin mihmanıyız biz

Bu dizelerde aşağıdakilerden hangisinin ör­neği yoktur?

A)  Ünsüz yumuşaması          B) Ünlü daralması

C) Ünsüz benzeşmesi            D) Ulama

E) Kaynaştırma ünsüzü

 

18.  Aşağıdaki cümlelerin hangisinde bir yazım yanlışı yapılmıştır?

A)   Babam, kiraz yüklü bir dalı eydi, biz de dal­daki kirazları topladık.

B)   Caddenin kenarlarındaki kavaklar rüzgârda nazlı nazlı salınıyordu.

C) Bahçe kapısının üstünü saran hanımelinin kokusu bütün sokağa yayılmıştı.

D) Oturma odasının, açık duran balkon kapısın­dan serin bir rüzgar geliyordu.

E)   Babam beni uğurlamak için havaalanına ka­dar gelmişti.

 

19.  Çocukluğumu geçirdiğim kasabayı ( ) o şirin sa­hil beldesi Lemas’ı ( ) yıllardır anılarımda yaşatı­yorum ( ) O şirin beldede neler yoktu ki ( )

Bu parçada ayraçla ( ) belirtilen yerlere, aşağıdakilerin hangisinde verilen noktalama işa­retleri sırasıyla getirilmelidir?

A) (;)(.)(;)(.)                            B) (,)(.)(;)(;)

C) (.)(;)(.)(;)                            D) (,)(.)(.)(:)

E) (,)(,)(-)(…)

 

20.  Aşağıdaki cümlelerin hangisinde bir anlatım bozukluğu vardır?

A)   O, geçmişteki büyük yazarların öykü kitapları­nı incelemişti.

B)   O, otuz yıllık yazın yaşamında, sayısız yapıt vermiş bir yazardı.

C)   O, özellikle şiirlerinde sıradışı bir anlatım kul­landı.

D)   O, okurla çok iyi bir iletişim kurgulayan başa­rılı bir romancıydı.

E)  O, herkesin uykuya daldığı vakitlerde yazı ma­sasının başına geçerdi.

 

21.  Afet bölgesine, aralarında sağlık ve teknik hizmet­lerle ilgili personelin de bulunduğu elli kişilik bir ekip gönderildi.

Bu cümledeki anlatım bozukluğunun nedeni aşağıdakilerden hangisidir?

A)   Temel cümledeki nesne eksikliği

B)   İsimle sıfatın aynı tamlanana bağlanması

C)   Gereksiz yere bağlaç kullanılması

D)   Sayısal verilerin anlam karışıklığına neden ol­ması

E)   Aynı anlama gelen ek ve sözcüklerin bir ara­da kullanılması

 

22.  (I) Sabah horoz sesleri ve denizin iyot kokusu arasında uyanıyorum. (II) Yarısı suların içine gö­mülmüş antik manastırın yanından geçiyorum usulca. (III) Koy manzarasına hâkim bir tepeye tırmanıyorum bir solukta. (IV) Kapıdağ Yarımadası’nı ana karaya bağlayan dar kıstak, ayaklarımın altına seriliveriyor. (V) Bir yanda Akdeniz’in engin maviliklerine bakan Gökgemiler Koyu, diğer yan­da Fethiye Körfezi’nin bir parçası olan Hamam Koyu… (VI) Güneş gölgeleri silip doğanın eşsiz renklerini ortaya çıkarıyor yavaş yavaş.

Yukarıdaki numaralanmış cümlelerin hangi­sinde birden çok duyuyla algılanan ayrıntıya yer verilmiştir?

A) I.          B) II          C) III.          D) IV.           E) V.

 

23.  Nerede umut varsa orada insan vardır. Umutsuz­luk ölümdür. Baltanın oduna gömüldüğü yerde, tırpanın otlara pırıl pırıl sokulduğu yerde, kürekle­rin suyu hışır hışır yardığı yerde her şey bitebilir; ama umut bitmez. Ekmek bitebilir, su bitebilir; ama umut bitmez.

Bu parçada anlatılmak istenen aşağıdakiler­den hangisidir?

A)   Yaşamın, güzellikleri görmekle anlamlı hâle geldiği

B)   Yaşamın güzel yanlarını görmek gerektiği

C)  Yaşamdaki olumsuzlukların, insanı karamsar yaptığı

D)   İnsanın umudunu yitirmemesi gerektiği

E)   Her insanın yaşama sıkı sıkıya bağlı olduğu

 

 

24.  (I) Şiddet sadece gününüzün sorunu değildir.(II) İnsanlık tarihi boyunca,insanlığın gündeminden  hiç eksik olmamıştır. (III) Şiddet, insanlık tarihiyle yaşıttır dersek yanlış bir şey söylemiş olmayız. (IV) Toplumlar, günlük yaşamın sorunlarına sürekli çözümler üretmişlerdir. (V) Ancak bir sorunu çözerken diğer taraftan yeni bir sorun orta­ya çıkmıştır. (VI) Böyle olunca da toplumu sorunlarından tümüyle arındırmak mümkün olmamıştır.

Bu parça iki paragrafa ayrılmak istense ikinci paragraf hangi cümleyle başlar?

A) II.          B) III.         C) IV.          D) V.          E) VI.

 

25.  Herkesi dinler, hiç kimsenin düşüncesiyle alay et­mez, imalı konuşmaktan özellikle kaçınır. Lauba­li, sert, kırıcı konuşmalardan uzak durur. İnsanla­rın görüşlerine katılmadığında, yumuşak ve say­gılı bir üslupla aynı görüşte olmadığını söyler. Bü­yüklerle konuşurken çok saygılı davranır. Küçük­lerle konuşurken küçümseyici davranışta bulunmaz, söyleyeceklerini onların anlayabilecekleri biçimde anlatır.

Bu parçada tanıtılan kişi ile ilgili olarak aşağı­dakilerden hangisi söylenemez?

A)   Nezaket kurallarına uyduğu

B)   insanlar tarafından çok sevildiği

C)   Konuşma kurallarına özen gösterdiği

D)   Kaba ve alaycı konuşmalardan kaçındığı

E)   insanlara karşı anlayışlı ve samimi olduğu

 

26.  Yazar, sözü olan insandır. O, bu sözü anlaşılır bir biçimde söylemek, aktarmak ister. —. Güzel içe­rikleri güzel elbiseler içinde veriyor, okuru kendi­lerine hayran bırakıyorlardı. Şimdi ne dediği anla­şılmaz, estetikten, akıcılıktan ve sürükleyicilikten yoksun metinler, öykü ve romanlar kitapçı vitrin­lerini süslüyor. Böyle bir ortamda yazar, nasıl saygınlık kazanabilir?

Bu parçada boş bırakılan yere düşüncenin akı­şına göre aşağıdakilerden hangisi getirilebilir?

A)   Eskiden yazarlık çok zor bir meslekti

B)   Şimdiki yazarlar, özgün yapıtlarıyla dikkati çekiyor

C)   Eskiden yazarlar bu işi çok güzel bir şekilde yapıyordu

D) Eski yazarlarla günümüz yazarlarını karşılaş­tırmak doğru olmaz sanırım

E)   Her yazarın okura ulaştırmak istediği bir me­sajı vardır çünkü

 

27.  ’40 Kuşağı’ şairleri, yazılanın şiir olması için, onda, öteki yazın türlerinden farklı bir şeylerin olması gerektiğinin ayrımındadır kuşkusuz. O ayrım, o tat, şiiri daha etkili kılmaktadır. Peki nedir şiiri fark­lı kılan? Şiirin kendine özgü estetik yapısıdır tabii ki. Ama ’40 Kuşağı’ şairleri bu özelliğin ayrımında olmalarına karşın, estetik incelikleri çok fazla da önemsemediler. Çünkü onların öncelikli amacı, söylenmesi gerekeni bir an önce dile getirmek, yaşamı kısa dönemde değiştirip dönüştürmekti.

Bu parçada yazar, 40 Kuşağı sanatçılarıyla ilgi­li aşağıdakilerden hangisine değinmemiştir?

A)Şiiri öteki yazın türlerinden ayıran özelliklerin neler olduğunu bildiklerine

B)Topluma yararlı olmaktan çok, sanatsalı ya­kalamayı önemsediklerine

C) Şiire özgü estetik yapıyı göz ardı ettiklerine

D) Söylenmesi gerekeni tez elden ortaya koy­mayı amaçladıklarına

E)  Şiiri daha etkili kılmanın gerekli olduğunu bil­diklerine

 

28.  Döneminde bilimsel değer taşıyan, bir tek Leonardo da Vinci’dir. Ancak onun da felsefeye fay­dası olmaz. O bir bilim adamı değil, bir mühendis­lik ustasıdır. O bir filozof değil, bir sanat dehası-dır. Çağını aşan evrensel bir dahidir o. Yaptıkları­nın yarısı kalsaydı günümüze, herhalde çağımız çok daha değişik olurdu. Ancak bu pratiğe çok yakın usta, bilimsel yapıtlarında hiç deneysel ol­mamıştır.

Bu parçadan Leonardo da Vinci ile ilgili aşağıdakilerden hangisi çıkarılamaz?

A)   Mühendislik yönünün bilim adamlığı yönün­den önde olduğu

B)   Sanat yapıtlarının felsefi yapıtlarından üstün olduğu

C)   Ortaya koyduklarının birçoğunun günümüze kalmadığı

D)  Yapıtlarında deneyselliğin bulunmadığı

E)   Kendinden sonraya uzanan evrensel bir dâhi olduğu

 

29.  Geçen gece uykum kaçtı, biraz kitap okuyayım dedim. Raftan seçtiğim kitaptan birkaç satır oku­yabildim ancak. Dili bu kadar baştan savma kul­lanmak bir yazara hiç yakışmıyor. Yazar “Savaş­maya giden askerlerin tümü terhis oldular.” diyor. “Savaşmaya” demek bence doğru değil, “sava­şa” demek daha doğru olurdu. “Savaşma” de­yince o kişiler kendileri istemişler de dövüşmeye gitmişler gibi bir şey anlaşılıyor. Ya yüklemdeki çokluk ekinin işi ne orada? “Terhis oldular” da iyi değil “terhis olundu” demeli. Böyle yanlışlar ra­hatsız ediyor beni.

Bu parçada yazar, aşağıdakilerin hangisinden dolayı sözünü ettiği kitabı okumaktan vazgeçmiştir?

A)   Olaylar arasında yeterli bağlantı kurulamamış olmasından

B)   Yabancı sözcükler kullanılmasından

C)   Savaş konusunu işlemesinden

D)   Dil yanlışlarından

E)   Konuyla anlatım arasında uyumsuzluk olma­sından

 

30.  Sanatın iyisi ne kadar mutlu, sevinçli bir aydınlıksa, kötüsü de o ölçüde sıkıntı verici, iç karartıcı­dır. İyi gününde olan bir sanatçı, günün birinde bir ülkeye bereket, sayısız yüreğe güven, umut ve ışık getirir. Göremediğimiz mavilikleri bize gösterir, yaşamı daha zevkli hâle getirir. Yine ay­nı sanatçı bir başka zaman birçok insanın zevki­ni köreltir, yaşama umudunu kırar. İnsanları ka­ramsar bir dünyaya sürükler, işte bu, —.

Bu parçanın sonuna düşüncenin akışına göre aşağıdakilerden hangisinin getirilmesi en uy­gundur?

A)   sanatın ne denli büyük bir etkiye sahip oldu­ğunu gösterir

B)   sanatın yeterince gelişmediğinin apaçık bir göstergesidir

C)   insanlar için yaşamsal bir öneme sahip sana­tın en olumsuz yanıdır

D)   insan yaşamının da sanat kadar önemli oldu­ğunu ortaya koyar

E)   sanatçının sanata verdiği değerle yakından il­gilidir

 

31.  İnsan bilgisi, felsefe denen kök üzerinde iki dal hâlinde gelişir. Bu dallardan biri, fiziki dünyayı, in­sanın fiziki varlığıyla ilgili olayları, inceler. —. Bi­rinci dal, soyut bilime yol açar. Soyut bilim, uygu­lamalı bilime veya mühendisliğe yol gösterir. Uy­gulamalı bilim, teknolojiyi, yani maddi değerlerin fiilen üretimini olanaklı kılar, ikinci dal, yani insan bilinciyle ilgili olayları inceleyen bölüm, birinciye benzer bir yönelimle, sanatı mümkün kılar.

Parçada boş bırakılan yere düşüncenin akışı­na göre, aşağıdakilerden hangisi getirilebilir?

A)   Birinci bölüm asıl felsefeyi oluşturur

B)   Felsefe, insanı bir bütün olarak ele alır

C)   Diğeri, insan bilinciyle ilgili olayları inceler

D)   İkinci dal ise insanın dış yapısını inceler

E)   Felsefe, somut bilimden çok, soyut bilimle uğraşır.

 

32.  “Yaşamayı sevmek” diye bir konu tutturmuş ozan, hep onu söylüyor ancak yaşama sevgisine inandıramıyor bizi, kuramsal kalıyor, sözde kalıyor o sevgisi. Bir nesne karşısında, bir olay karşısında yaşamıyor ya da coştuğunu, içinin aydınlanıverdiğini bize duyuramıyor. Yaşamak sevgisi asıl bu­dur, o coşkunluğu, o esrikliği duymak, duyurabil­mektir.

Bu parçada yazar, sözünü ettiği ozanı aşağıdakilerin hangisinden dolayı eleştirmektedir?

A)   Yaşam sevgisini gerçek anlamıyla duyup du­yuramamasından

B)   Konuları oldukça yüzeysel biçimde ele alma­sından

C)   Anlatımının tekdüze olmasından

D)   Şiirsel bir söyleyişinin olmamasından

E)   Olaylara ve nesnelere duygusal açıdan baka­mamasından

 

33.  (I) Her kültürün büyük sözlü kaynakları, bu kay­nakları harekete geçiren büyük simge kahraman­ları olur. (II) Hikayeleri ağızdan ağıza, yöreden yö­reye, dilden dile dolaşırken çoğalır, değişir. (III) Aslından zenginleşerek uzaklaşır, aslına zengin­leşmiş olarak döner, dönüşür, birikir. (IV) Anadolu kültürünün en güçlü figürü hiç şüphesiz Nasrettin Hoca’dır. (V) Hazır cevaplılığıyla, olmadık cevapla­rıyla Nasrettin Hoca Anadolu insanını yüzyıllardır şahsında temsil etmiştir. (VI) Onun fıkralarında bu­gün Anadolu kültürü her yönüyle yaşatılmaktadır. (VII) Kültürün asıl taşıyıcısı olan sözlü anlatım ge­leneğini en iyi bu fıkralar yaşatmaktadır.

Bu parça iki paragrafa bölünmek istense ikin­ci paragraf numaralanmış cümlelerin hangi­siyle başlar?

A) II.          B) III.         C) IV.          D) V          E) VI.

 

34.  Herkes biliyor ki, “İnsan kaç yaşına kadar yaşaya­bilir?” sorusunun kesin cevabı, henüz belli değil. 19’uncu yüzyılın sonuna kadar, 50 yaşın üzerine çıkmak, genel ortalamayı bozan bir olaydı. 20’nci yüzyılda bu, 70’li yaşlara dayandı. 21’inci yüzyıl­da ise, tıbbi gelişmelerden dolayı, bazıları 100, ba­zıları 120 rakamını, yaşam süresi olarak gösteriyor.

Bu parçadan aşağıdakilerden hangisine varı­lamaz?

A)   Gelişmiş ülkelerde yaşam süresinin  daha uzun olduğuna

B)   İnsan ömrünün her geçen gün uzadığına

C)   19. yüzyılda insanların yarısının 50 yaşına gel­meden öldüğüne

D)   Tıp alanındaki gelişmelerin yaşam süresini uzattığına

E)   İnsanın ne kadar yaşayabileceğinin tam ola­rak bilinemediğine

 

35.  Büyük edebiyatçı, evrensel konuları işleyen de­ğil; millî konuları evrensel edebiyat çerçeveleri içinde dile getirebilendir. Mesela Tolstoy’un Sa­vaş ve Barış romanı dünyaca benimsenmiş bir eser olmakla beraber konusunu Rusya’dan al­mıştır. Aynı hüküm Gogol için de geçerlidir. Tagore’nin şiirlerinin, romanlarının kökenleri ve konu­ları Hint felsefesi, tarihi ve dünya görüşüne daya­nır. Hugo, Balzac ve diğer birçok dünyaca tanın­mış Fransız yazarlarının konuları da Fransız kişi­leri ve toplumudur.

Bu parçanın anlatımında aşağıdakilerden han­gisi ağır basmaktadır?

A)  Betimleme                                       B) Tanımlama

C) Öyküleme                          D) Tartışma

E) Örneklendirme

 

 

36.  (I) Bu romanda, Almanyalı işçi Bayram’ın hikâye­si anlatılıyor. (II) Sanatçı, yine tadına doyulmayan bir yol romanı kaleme almış. (III) Sınıfının bilincin­de olmayan Bayram’ın “Bayram Bey” olma çaba­sı dile getiriliyor. (IV) Bu çabanın biricik öznesi, bal rengi Mercedes ile onun ilişkisi irdeleniyor. (V) Bu ilişki, Kapıkule’den başlayıp köyünde ha­zin bir şekilde sona eren yolculuk boyunca anla­tılıyor. (VI) Sonuç olarak eserde, Bayram’ın bü­yük düşüne giden yolculuk, yani bir anlamda Al­manya’da yazgılarına ve küçük hesaplarına terk edilmiş insanların ortak hikâyesi işleniyor.

Bu  parçadaki   numaralanmış  cümlelerden hangisi düşüncenin akışını bozmuştur?

A) II.          B) III.         C) IV.          D) V.          E) VI.

37.  Güzel dilimiz, Türkçemiz, yüzyıllardan beri dur­madan değişiyor. Değişmesini bir dileyen, buyu­ran olduğu için değil, değişmesi gerektiği için değişiyor. — Bir bakıyorsunuz baş döndürecek kadar hızlanıyor, bir bakıyorsunuz neredeyse du­racak kadar ağırlaşıyor dildeki değişim. Ama dur­muyor. Kimi zaman ardı ardına yeni sözcükler gi­riyor dile. Kimi zaman da eskimiş sözcükler kayıt­tan düşüyor.

Bu parçada boş bırakılan yere düşüncenin akışına göre aşağıdakilerden hangisi getiril­melidir?

A)  Dildeki bu baş döndürücü değişimin dil bilim­cileri bile şaşırttığı bir gerçektir.

B)   Her değişimin dile katkı sağlamadığı ortada.

C)   Dışarıdan müdahale gerektirmeyen, doğal bir değişimdir bu.

D) Dildeki sözcüklerin anlamsal yönden değiş­mesini iyi takip etmek gerekir.

E)   Türkçedeki değişikliklerin daha çok, yapısal olduğunu görüyoruz.

 

38.  Dünyamızdaki değişim doğal bir değişim olsay­dı, yani ölen bir değerin yerine onun daha geliş­mişi gelseydi, başka bir kültürden söz edilebilir­di. Sorun, toplumlara yapay bir kültürün zorla, çok gelişmiş iletişim araçlarıyla kabul ettirilme sorunudur. Yani tüketici kültürünü… Eğer buna kültür denirse… Bu tüketici kültürü uydurmadır, insanlığın gelişmesinin doğal bir sonucu değildir, bir çarpıklık, bir hastalıktır.

Bu parçaya göre, yazarın “tüketici kültürü” de­diği kültüre olumsuz bakmasının nedeni aşa­ğıdakilerden hangisidir?

A)   Yerel kültürleri yok etmesi

B)   Doğal bir değişim sonucunda gelmemiş ol­ması

C)   Geleneksel değerleri ortadan kaldırması

D)   Evrensel değerlere kapalı olması

E)   Toplumlar arasındaki karşıtlıkları keskinleştir­mesi

 

39.  Ahmet Hamdi Tanpınar’ın “Huzur”u, Romain Rolland’ın deyişiyle söylersek, bir tür müzikal ro­mandır. Hiç kuşkusuz, Tanpınar “Huzur”u bir mü­zik formuna göre düzenlemeye çalışmış. “Hu­zurun yapısıyla bir senfoninin yapısı arasında paralellikler olduğu biliniyor. Huzur, dört bölüm­den oluşmaktadır. Bu bölümlerin her birine farklı bir duygu, bir ruh hâli egemendir. Bir kesinlik id­diası gütmeden diyebiliriz ki, birinci bölüm sıkın­tılı, ikincisi neşeli, üçüncüsü melankolik, dördün­cüsü ise çok sıkıntılı.

Aşağıdakilerden hangisi,  bu parçada sözü edilen eserin bir özelliği değildir?

A)   Dört bölümden meydana gelmesi

B)   Bir senfoninin yapısına benzemesi

C)   Ağır ve sıkıntılı bir üslubunun olması

D)   Her bölümünün, ayrı bir duyguyu yansıtması

E)   Müzikal roman türünde kaleme alınması

 

40.  Yazın yaşamına Servet-i Fünun dergisinde başla­yan sanatçı, Meşale dergisinde toplanan yedi şairin oluşturduğu Yedi Meşaleciler grubuna gir­miş, ilk şiir kitabı “Birinci Perde”yi grubun ortak şiir kitabı Yedi Meşale ile aynı yıl çıkarmıştır. Şair­liğinin yanı sıra öykü, roman, oyun, deneme ve inceleme yazarı olarak da tanınan sanatçı, özel­likle alanlarında hâlâ aşılamamış olan monografik incelemeleri ile haklı bir ün edinmiştir. Edebi­yat tarihçiliğimizin bu çalışkan ve alçakgönüllü ustasının, bu konuda kaleme aldığı Edebiyat Ka­pısı, hem edebiyata hem de usta bir edebiyat ta­rihçisine saygıyla okunması gereken bir kitap.

Bu parçada sözü edilen sanatçı ile ilgili olarak aşağıdakilerden hangisi söylenemez?

A)   Yedi meşaleciler topluluğuna katıldığı

B)   Monografi türünde çok başarılı olduğu

C)   Edebiyat tarihi alanında çalışması bulunduğu

D)   İlk şiirlerini Yedi Meşale adlı dergide yayınla­dığı

E)   Değişik türlerde eserler verdiği

 

CEVAPLAR

1 A 11 B 21 B 31 C
2 A 12 C 22 A 32 A
3 B 13 E 23 D 33 C
           4 E 14 E 24 C 34 A
5 E 15 E 25 B 35 E
6 C 16 A 26 C 36 A
7 B 17 B 27 B 37 C
8 C 18 A 28 B 38 B
9 E 19 E 29 D 39 C
10 B 20 D 30 A 40 D

 

]]>
TYT Türkçe Deneme Sınavı – 34 https://dersimizedebiyat.org/tyt-turkce-deneme-sinavi-34.html Fri, 03 Jan 2014 20:58:34 +0000 http://edebiyatogretmeniyiz.com/?p=10136 TYT  TÜRKÇE DENEME SINAVI – 34

1. Aşağıdaki altı çizili sözcüklerden hangisi ger­çek anlamıyla kullanılmıştır?

A) Bir eserin oluşması için sanatçıda sağlam bir birikimin olması gerekir.

B)   Kimi yazarlar bir konuyu nesnel açıdan ele alırlar.

C)  Yapıtlarında toplumun geniş bir kesiminin so­runlarını işlemiştir.

D)   Bugüne kadar toplumsal içerikli iki roman yazmıştır yazar.

E)   Günlük yaşamı alay yüklü bir anlatımla dile getirmiştir.

 

2.    Yeşilçam’da bir haftada, bilemedin iki haftada film çekiliyordu o sıralarda.

Bu cümledeki altı çizili sözün cümleye kattığı anlam aşağıdakilerin hangisinde vardır?

A)   Önce bir dilim pasta verelim, yetmedi iki dili­me çıkarırız.

B)   Bu işi iki kişiyle, olmadı üç kişiyle çok kolay bitiririz.

C)   Bir hafta izin aldım, baktım tatil iyi gidiyor ta­tilimi bir hafta daha uzattım.

D)   Önce yüz lira teklif edin, kabul etmedi iki yü­ze çıkarın teklifi.

E)   Çocukları bahçeye çıkarın, oldu ki rüzgar çık­tı, içeri alırsınız.

 

3. Eleştiri tek başına ne siyah ne de beyazdır. İçin­de gri tonları da barındırır. Sanırım yazdıklarıma böyle de bakmak gerekiyor. Birine yöneltilen eleştiri biraz, saç tıraşı bittikten sonra berberin müşterisinin ensesine tuttuğu ayna gibidir.

Bu parçada altı çizili bölümle eleştiriyle ilgili anlatılmak istenen aşağıdakilerden hangisidir?

A)   Eserin iyi ya da kötü olduğunu göstermesi

B)   Yazara sorumluluklarını hatırlatması

C)   Eserin çok değerli olduğunu anlatması

D)   Sanatçıda kendine güven duygusunu artır­ması

E)   Sözü edilen eserin benzerlerinden üstün yan­larını ortaya koyması

 

4. Çalışmalarını masa başında yaratmamış, dünyayı dolaşarak, toplantılara katılarak, arşivlerin karan­lığından çıkardığı binlerce belgeyi tarayarak üret­miştir yapıtlarını

Bu cümlede geçen “arşivlerin karanlığından çı­karmak” sözüyle anlatılmak istenen aşağıdaki­lerden hangisidir?

A)   Gizli kalmış kimi değerleri gün yüzüne çıkar­mak

B)   Kimi belgeleri zamanın yıkıcı etkisinden ko­rumak

C)   Kimi söylentilerin doğruluğunu belgelerle ka­nıtlamak

D)  Yapıtlarını günün gelip geçici modalarına ka­pılmadan oluşturmak

E)   Bilgileri halkın her kesiminin yararlanabilece­ği ortamlara taşımak

 

5.    Romancı, içinden çıktığı toplumun nesnel tutana­ğı olmamalı, gerçekleri estetik bir anlatım kurgu­su içinde vermelidir.

Bu cümlede romancıyla ilgili olarak anlatılmak istenen aşağıdakilerden hangisidir?

A)Gördüklerini saptamakla kalmamalı, okurda güzellik duygusu oluşturacak şekilde anlat­malıdır.

B)Yapıtlarında, içinden çıktığı toplumu, yorumu­nu katarak anlatmalıdır.

C)   Hayatın bütün yönlerini olduğu gibi anlatma­lıdır.

D)  Toplumu anlatırken birtakım ayıklamalara da gitmelidir.

E)   Gerçek yaşama ayna tutarken, onu kendi yo­rumu ile vermelidir.

 

6.     (I) Kar yağmaya başlayınca biz hemen kar helva­sı isterdik; ama, ilk yağan kardan helva olmaz, derlerdi bize. (II) Bunun anlamı, kar yağarken ha­vadaki tozlar ile kaplandığından ilk karın sağlıklı olmadığıydı. (III) Bunun için biz de büyük bir öz­lemle daha sonra yağacak karları beklerdik. (IV) Birkaç gün süren yağışlarda, hemen ikinci gü­nün karlarını bir tabak içerisine alarak üzerine pekmez döküp yerdik. (V) Ailemizin hasta olma­mamız için pek de istemediği bu güzel eğlence aslında bizim için bir kış dondurmasıydı.

Bu parçadaki numaralanmış cümlelerin hangi­sinde yazar, karın ilk yağdığı gün yenmemesinin nedenini vermiştir?

A) I.         B) II.         C) III.         D) IV.         E) V.

 

7.             I. Dil, ulusların düşünce, bilgi, gözlem ve tecrübe dünyasını yansıtır.

II. Her dil, yaşamın bir başka yorumunu ortaya koymaktadır.

III.Milletlerin kültürlerindeki farklılıklar dillerinin oluşumunda doğrudan etkilidir.

IV.Dil, milletin yapıp ettiklerinin, duyup düşün­düklerinin, görüp bildiklerinin ve tüm düşün­ce evreninin aynasıdır.

Yukarıdaki numaralanmış cümlelerden hangi­leri anlamca birbirine en yakındır?

A) I. ve II.                                B) II. ve III.                             C) I. ve III.

D) II. ve IV.                                             E) I. ve IV.

 

8.     (I) Beyoğlu İstanbul’un, hatta Türkiye’nin en şenlik­li semti. (II) Gün, burada yirmi dört saat canlı, ha­reketli ve sürprizlerle dolu. (III) Sanatçıların, yok­sulların, sokak satıcılarının, sesini duyurmak iste­yen muhaliflerin, gidecek hiçbir yeri olmayanların, kısacası herkesin mekânı. (IV) Üstelik, tarihî yapı­ların ağırbaşlı duruşu ile sokağın cümbüşü, belki dünyanın başka hiçbir yerinde olmadığı kadar uyumlu. (V) Görmesini bilen göz, bunların tümüne tanıklık edebileceği gibi, farklı bir pencereden bir İstanbul tarihi okuması yapabilir.

Bu parçadaki numaralanmış cümlelerin hangi­lerinde karşılaştırma yapılmıştır?

A) I. ve II.                               B) I. ve IV.                              C) II. ve III.

D) III. ve IV.                            E) IV. ve V.

 

9.     (I) Bütün ünlü ve başarılı yazarların olduğu gibi, bu yazarın da yeni kitabını okurlar sabırsızlıkla bekliyordu. (II) Bu bekleyişte, daha kitap çıkma­dan yayınevinin yaptığı reklamların büyük payı vardı. (III) Sonunda yazarın beklenen kitabı okur­larıyla buluştu. (IV) Yazar, okurların büyük bek­lentisini boşa çıkarmayacak bir eser ortaya koy­muştu. (V) İlk baskısı hemen tükenen kitapta ya­zar, ülkedeki sosyal sorunları okuru sıkmayacak bir akıcılıkla yansıtmıştı.

Bu parçadaki numaralanmış cümlelerin hangi­sinde söz konusu kitabın içeriği ile ilgili bilgi verilmiştir?

A) I.         B) II.         C) III.         D) IV.         E) V.

 

10.  (I) Karşımızdaki kişinin bizden farklı bir dili olabi­leceğini düşünmek, atabileceğimiz ilk adımdır. (II) Sonrasında, onun diline uygun bir anlatımı seç­meliyiz. (III) Bu durumda göreceğiz ki, anlatabiliyo­ruz. (IV) Kolay bir şeyden söz etmediğimin farkın­dayım. (V) Zaten ben de tek bir şey gözetiyorum: Bir düzeyde farkındalık yaratabilmek. (VI) Belki denemeye başlayabilir ve yararını görürsünüz.

Bu parçada numaralanmış cümlelerin hangi­sinde amaç söz konusudur?

A) II.         B) III.         C) IV.         D) V.         E) VI.

 

11Aşağıdaki cümlelerin hangisinde “sessiz” söz­cüğü, sözcük türü yönüyle ötekilerden farklıdır?

A)   Arka sıralarda oturan sessiz bir öğrenciydi.

B)   Eskiden sessiz sinema bir hayli yaygındı.

C)   Bu derste sessiz durursanız size hediye ala­cağım.

D)  Oldukça sessiz bir araba bu, çalıştığı bile du­yulmuyor onun.

E)   Ne kadar sessiz bir sınıf, sanırım sınav var içeride.

12.  Aşağıdakilerin hangisindeki altı çizili sözcük hem yapım hem çekim eki almıştır?

A)   Bir gölge gibi düştüm ardına yıllardan beri

B)   Kapılarım kapanmaz, hep umutla beklerdim

C)   Bakınca ışıldayan gözlerin vardı senin

D)  Yalnızlık, kollarımda büyüyen bir sarmaşık

E)   Karanlık gecelerin aydınlığıdır yüzün

 

13.  Aşağıdaki cümlelerin hangisinde arasöz, her­hangi bir öğenin açıklayıcısı olarak kullanıl­mamıştır?

A)   Geminin kaptanı, bu yaşlı adam, etrafında ol­dukça sevilen biriydi.

B)   Bu eski şato, orada şu anda kimse oturmu­yor, okyanusun engin sularına bakıyordu.

C)   Mimar Sinan, büyük dahi, ölüm yıldönümün­de törenlerle anıldı.

D)   Berceste, bu Arap atı, görenleri kendine hay­ran bırakıyordu.

E)   İki köylü, Ali ve Veli, sırtlarındaki torbaları at arabasına bıraktı.

 

14.  Aşağıdaki cümlelerin hangisinde tamlayanı düşmüş isim tamlaması vardır?

A)   Sık ağaçların arasından güçlükle ilerliyorduk.

B)   Hava kararınca kimse çıkmazdı sokaklara.

C)  Annesi onu kahvaltı yaptırmadan okula gönder­mezdi.

D)  Yaklaşık on yıldır aynı iş yerinde çalışıyordum.

E)   Kalorifer kazanının gürültüsü ona ninni gibi gelirdi.

 

15.  Daracık sokakların üstündeki evlerin balkonların­dan, pencerelerinden renk renk sardunyalar fış­kırıyor.

Bu cümleyle ilgili aşağıdakilerden hangisi söylenemez?

A)   Üç öğeli bir cümledir.

B)   İkileme sıfat görevindedir.

C)  Yüklem, bileşik zamanlı bir fiildir.

D)   Basit yapılı bir cümledir.

E)   Kurallı cümledir.

 

16.           Bağrımdaki közleri senin için sakladım

Söylenmemiş sözleri senin için sakladım

Bu dizelerde aşağıdakilerden hangisine örnek gösterilebilir?

A)   Ünsüz benzeşmesine

B)   Ünsüz yumuşaması

C)   Ünlü daralması

D)   Hece düşmesi

E)   Kaynaştırma ünsüzü

 

17.  Aşağıdaki cümlelerin hangisinde “de “lerin yazımıyla ilgili bir yanlışlık yapılmıştır?

A)   Artık verem de öldürücü hastalık sayılmıyor.

B)   Grip salgınından çocuklar da oldukça etki­lendi.

C)  Romatizmal hastalıklar yaşlılar da çok etkili oluyor.

D)   Modern tıp, bitkisel tedavileri de kabul ediyor.

E)   Yeni düzenlemeden eczaneler de etkilenecekmiş.

 

18.  Limanın üst taraflarındaki meydanlık alanın orta­sından tertemiz bir dere akardı (I) Derenin iki tara­fında da kahveler vardı (II) Ortada da çok şık bir köprü (III) Buzuki sesleri, şarkılar, türküler yeri göğü inletirdi (IV) Derenin olduğu kısım, adanın en keyifli ve en güzel bölgesiydi (V)

Bu parçada boş parantezle ( ) gösterilen yer­lerden hangisine ötekilerden farklı bir nokta­lama işareti getirilmelidir?

A) I.         B) II.         C) III.         D) IV.         E) V.

 

19.  Aşağıdaki cümlelerin hangisinde bir anlatım bozukluğu vardır?

A)   Akdeniz sahillerinde son yıllarda birçok otel yapıldı.

B)   Torosların güney yamaçlarına yaz daha er­ken gelir.

C)   Portakal bahçeleri içinde arı vızıltıları eşliğin­de yürüyorduk.

D)   Narenciye, bu yörede yaşayanların en önem­li geçim kaynağıdır.

E)  Tarım sektörünün sorunlarını çözmek, benim ve sizin kolayca yapabileceğiniz bir iş değil.

 

20.  Aşağıdaki cümlelerin hangisinde bir anlatım bozukluğu vardır?

A)   Bu dizeleri okuyunca dilimizin en güzel şiirle­riyle karşı karşıya olduğumuzu fark ediyoruz.

B)   Yazıyı aynen, hiçbir değişiklik yapmadan alın­tıladık.

C)  Alaydan geri kalmıyor; ama bazen insanı ağ­latacak kadar duygusallığa da bürünüyor şiir­lerinde.

D)   İnsanı en acı anında bile güldürmek, neşelen­dirmek isteyen muzip bir yönü yaşatıyor şair.

E)   Bazen masmavi gökyüzünde, bazen bir göl kıyısında, bazen de bir çiçekte arıyor mutlulu­ğu sanatçı.

 

21.  Şiir ve öykünün ikisinde de sözcükler çok önem­lidir; âdeta bir pırlanta gibidir. Öyle ki bunların bi­rini alıp değiştiremezsiniz. Romanda da sözcük­ler önemlidir. Ama öykü ve şiirdeki kadar değil… Romanda sözcükleri değiştirdiğinizde çok yadır­ganmaz. Bir öykü veya şiirde bir sözcüğü değiş­tirmeye kalkarsanız öykünün tüm yapısı bozulur.

Bu parçanın anlatımında aşağıdakilerden han­gisi ağır basmaktadır?

A)  Açıklama                        B)   Betimleme

C) Tanımlama                      D)  Karşılaştırma

E) Tanık gösterme

 

22.  Toroslar’ın meşe ve çam ormanlarıyla kaplı tepe­leri arasında bir vadi uzanıyor. Buradan geçen Mutlu Dere’nin suları vadinin ortasında kurulmuş köyün topraklarına can suyu vere vere Akdeniz’e doğru akıp gidiyor. Dere boylarında ılgınlar, zak­kumlar, çınarlar; vadi yamaçlarında çamlar, ardıç­lar var. Boy boy sarmaşıklar, yaban asmaları gök­lere doğru yükselen ağaçlara dostça sarılmış, onlarla iç içe yaşıyor burada.

Bu parçanın anlatımıyla ilgili olarak aşağıdaki­lerden hangisi söylenemez?

A)   Yinelemelere yer verilmiştir.

B)   Gözlemlerden yararlanılmıştır.

C)   İnsana özgü nitelikler doğaya aktarılmıştır.

D)  Tamamlanmamış cümlelere yer verilmiştir.

E)   Anlatıcı, duygusal etkilenmesini dile getirmiştir.

 

23.  İşsizlikten bunalınca evimin bir odasını ayırıp bakkal dükkânı yapmıştım. Öykü yazma arzusu da kanıma o sıralar yeni yeni giriyordu. Aradan birkaç ay geçti, bende bir huzursuzluk başladı. Dükkân bir sokak arasındaydı, marketler bakka­lın önünü kesmişti, iş yapamıyordum. Evden daktilomu getirip bakkal dükkânında öykü yaz­maya başladım. Bir bakkal dükkânında daktilo düşünemeyen müşteri onu yazarkasa sanıp fiş isteyince, aramızda sorunlar yaşanıyordu. Öykü yazdığımı söyleyince yüzüme tuhafça bakıyor, “Hikâye” deyince, “Haa, tamam o zaman!” diyor­lardı. Halk, öykünün adını bile bilmiyor yani. İşte böyle başladım öykü yazmaya.

Bu parça aşağıdaki sorulardan hangisinin ya­nıtıdır?

A)   Öykü yazmaya nasıl başladınız?

B)   Halkın öyküye ve öykücüye bakışı nasıl?

C)   Bir bakkalda, daktilo ile öykü yazmak nasıl bir duygu?

D)   Niçin roman değil de öykü yazıyorsunuz?

E)   Öykülerinizi daha çok, ne zaman yazıyorsunuz?

 

24.  Edebiyat, kendi hikâyemizden başkalarının hikâyeleri gibi söz etmek yerine, başkalarının hikâyelerinden kendi hikâyemizmiş gibi bahse­debilirle hüneridir. Bir edebiyat yapıtı oluşturur­ken, başkalarının hikâyelerini kendi içimizde du­yarak yola çıkmak zorunluluktur aslında. Hiç kuşku yok ki bu, kendi hayatını öteki hayatların önüne koyanlarının yapabileceği bir şey değildir. Tam aksine, —.

Bu parçanın sonuna düşüncenin akışına göre aşağıdakilerden hangisi getirilmelidir?

A)   bireysellikten yola çıkarak toplumsallığa ulaş­ma çabasıdır

B)   kişisel sorunlara toplumsal bir görünüm ka­zandıranların işidir bu

C)  toplumun sözcülüğünü  üstlenme  kolaycılı­ğından kaçınanların işidir bu

D)  önce kendi yanlışlarını düzeltmeyi başaranla­rın yapabileceği bir şeydir

E)   başka insanların sorunlarını içselleştiren kişi­lerin yapabileceği bir şeydir

 

25.  Belli ölçülerde cümleler yazarak, belli oranda karmaşık yapılar kurarak, insanların anlayamaya­cakları şeylerden bahsederek edebiyatçı olun­maz. —. Ancak bu duygu ya da düşünceyi her­kesin anlayacağı dille aktaran da edebiyatçıdır. Yani edebiyatçı, yazdıklarıyla bir mesajı, bir duy­guyu iletmelidir. Ama bu mesajı edebî bir kaygı ve duyarlıkla iletmeye çalışmalıdır. Buradaki edebî kaygıdan, söz oyunlarıyla süslü, ağır, anla­şılmaz bir üslup anlaşılmamalıdır.

Parçada boş bırakılan yere düşüncenin akışı­na göre, aşağıdakilerden hangisi getirilebilir?

A)   Sanatçı, ileteceği mesajı edebî üsluba dökmelidir

B)   Edebiyatçı, son derece sade ve anlaşılır bir dil kullanmalıdır

C)   Bir duyguyu, düşünceyi aktarmakla edebi­yatçı olunmaz

D) Edebiyat, sadece duygu, düşünce ve hayalin edebî bir dille aktarılması değildir

E)  Edebiyat, yazı yoluyla okura bir duyguyu, bir düşünceyi edebî bir kaygı ile aktarabilmektir

 

26.  (I) Onunla yıllarca, ülkenin en önemli gazetelerin­de birlikte çalıştık. (II) Yakın zamana kadar da ay­nı köşede bir gün o, üç gün ben yazıyorduk. (III) Anlaşılan, rahatsızlığı iyice artmış, artık yazamaz hale gelmişti. (IV) Ne var ki geçen hafta yazı gön­deremedi gazeteye. (V) Çünkü o, rahatsızlığı ne­deniyle haftada ancak bir yazı gönderebiliyordu.

Bu parçanın anlam akışındaki bozukluğu gi­dermek için, aşağıdaki değişikliklerden hangi­si yapılmalıdır?

A)   I. cümleyle II. cümle yer değiştirmeli

B)   II. cümleyle V. cümle yer değiştirmeli

C)   III. cümleyle V. cümle yer değiştirmeli

D)   IV. cümle I. den sonra gelmeli

E)   IV. cümle II. den sonra gelmeli

 

27.  Oyuncak müzesi kurmaya çalışıyorum. (I) Bu be­nim on bir yıllık düşüm. (II) Tek kişilik gösterile­rimden, radyo televizyon programlarımdan, ki­taplardan kazandıklarımla antika oyuncaklar al­dım. (III) Türkiye’de bir ilki gerçekleştirip, oyun­cak müzesi kuruyorum. (IV) Bir toplum önce de­mokraside, insan haklarında, uygarlıkta bir yere gelir; “Hay Allah, oyuncak müzemiz yokmuş! Şimdi kuralım.” demez. (V)

Bu parçadaki numaralanmış yerlerden hangi­sine “O yüzden, duyarlı kimselerin bu müzeleri kurup toplumun hizmetine sunması gerekir.” cüm­lesinin getirilmesi uygun olur?

A) I.         B) II.         C) III.         D) IV.         E) V.

 

28.  Tarih derslerimize geliyordu. Genç, geniş alınlı, yakışıklı, sıcak bir insandı. Her insanın sesi ken­dine özgüdür; ama onun sesi çok farklı bir renkteydi. Bu sesle, hoca bize, Osmanlı tarihinden, Selçuklulardan, ilginç söyleyişinden dolayı hiçbir zaman unutamayacağım “Sa(ğ)manoğullarından” uzun uzun söz eder, daha çok bir üniversi­te hocası rahatlığında, konuşuyordu. Onu sev­miştik. Hakkında pek bir şey bilmediğimiz hâlde, kalbinin temizliği bütün bedenine ve hayatına vurduğundan olacak, daha karşılaştığımız ilk günden itibaren bu hocayı sevmiştik.

Bu parçaya göre, sözü edilen öğretmenin öğ­rencileri tarafından sevilmesinin nedeni aşağıdakilerden hangisidir?

A)   Öğrencilerine dostça davranması

B)   Dersini çok iyi anlatması

C)  Öğrencilerin tarih derslerini çok sevmesi

D)   İçindeki temizliğin dışına ve yaşamına yansı­ması

E)   Tarihî geçmişimizden söz etmesi

 

29.  Yazarın en tanınmış eseri “Ayaşlı ve Kiracıları” ad­lı romanıdır. 1934 yılında yazılan bu roman, Cumhuriyet’in ilk yıllarında, başkent Ankara’dan insan manzaralarını sergiler. Yazar, o yılların Ankara’sı­nın toplumsal manzaralarını, insan tiplerini anlat­mak için en uygun yol olarak bir pansiyonu kur­gulamakta son derece başarılıdır. Böylelikle, top­lumun birçok kesiminden insanın gelip geçtiği mekana, Anakara’nın bir simgesi olma görevini de yüklemiş olur. Romanda, o yılların Ankara’sını oluşturan toplumsal yapı, devletle ve birbiri ile ilişkileri içinde, bir fotoğraf duruluğunda, yansız ve gözleme dayalı bir tutumla anlatılmıştır.

Bu parçadan, Ayaşlı ve Kiracıları adlı eserle il­gili olarak aşağıdakilerden hangisine ulaşıla­maz?

A)   Gerçekçi bir anlayışla kaleme alındığına

B)   Yazarın tek romanı olduğuna

C)  Cumhuriyet’in kurulduğu yılların toplumsal yapısını yansıttığına

D)   Olayların bir pansiyonda geçtiğine

E)   Toplumun değişik kesiminden insanların an­latıldığına

 

30.  —. Bunlara bakılarak toplumların tarihi, kültürü ve yaşam biçimi hakkında bilgi edinilebilir. Örne­ğin; denebilir ki, Diyarbakır’da yaşayan toplumla­rın otobiyografilerini Diyarbakır’daki eserlerden okuyabiliriz. Diyarbakır Surları, Ulu Cami, Zinciriye Medresesi, İçkale Artuklu Sarayı, Malabadi Köprüsü, Mervanlı Kitabesi gibi sanat eserleri sanki kulağımıza yüzyıllar ötesinden bir şeyler fı­sıldar. O toplumların yaşamını yansıtır.

Bu parçada boş bırakılan yere düşüncenin akı­şına göre aşağıdakilerin hangisi getirilmelidir?

A)   Bir toplum yüce değerlere, güzel sanatlara sahip çıkarak ulaşabilir

B)   Sanat eserleri toplumların kültürel değerlerin­den beslenir

C)   Her sanat eseri toplumsal bir otobiyografi sa­yılır

D)  Asırlarca varlığını sürdüren yapıtlar sanat eseri niteliğindedir

E)   Her toplumun kendine göre bir sanat anlayı­şı vardır

 

31.  Dilimizin bağımsız olarak varlığını sürdürebilmesi için bir dizi önlem almalıyız. Bu konuda dilimize karşı her türlü özensizliği ve yanlış kullanımları alışkanlık hâline getirmekten kaçınmalıyız. Ya­bancı dil hayranlığı ile yabancı sözcük tutkusun­dan kurtulmalıyız. Türkçenin bilim dili olmadığı görüşüne karşı çıkmalıyız. Türkçe öğretimindeki yetersizlikleri görüp gerekli önlemleri almalıyız. Dil gümrüğü uygulamasına girişmeli, yabancı dil­lerden gelen terimlere Türkçe karşılık bulmalıyız. Nitelikli ve yeter sayıda öğretmen yetiştirmenin de, Türkçemizin varlığını bağımsız şekilde sürdü­rebilmesi için büyük önem taşıdığını bilmeliyiz.

Bu parçada dilin bağımsızlığını korumak için alınması gereken önlemler arasında aşağıdakilerden hangisi sayılmamıştır?

A)   Yabancı sözcük kullanma özentisinden kur­tulmak

B)   Türkçeyi bilim dili olarak yeterli görmek

C)  Yabancı kökenli terimlere karşılık bulmak

D)  Türkçe dersinin öğretimine önem vermek

E)   Dil kuralları konusunda toplumu eğitmek

 

32.  Eski kitap, gazete ve dergi satan sahafların sayı­sı, ne yazık ki, her geçen gün azalıyor. Eski İstan­bul yaşantısında Sahaflar Çarşısı şehrin mihenk taşlarından biriydi. Ancak 550 yıllık Sahaflar Çarşısı’nda bugün bu işi hakkıyla yerine getiren yal­nızca iki dükkan kaldı. On yıl öncesine kadar ki­tap kurtlarını ağırlayan sahaflar, şimdilerde müş­terilerine çok satan popüler kitapları yetiştirmeye gayret ediyor. Ya da sahaflığın dışında başka uğ­raşlarla geçinmeye çalışıyor. Böyle olunca da 550 yıllık sahaflık kültürümüz tarihe karışma yo­lunda hızlı adımlarla ilerliyor.

Bu parçanın yazarı özellikle aşağıdakilerin hangisinden yakınmaktadır?

A)   Kitap satışlarının düşmesinden

B)   Popüler kitapların, edebiyata zarar vermesin­den

C)  Sahaflık mesleğinin kaybolmaya yüz tutma­sından

D)   Ekonomik gelişmelerin kitapçılığı geriletme­sinden

E)   İşi bilmeyen kişilerin sahaflık yapmasından

 

33.  Garipçiler, şiirin her yerde görülen basit şeyleri an­latması gerektiğini savunmuşlar ve bu görüşü şiir­lerinde uygulamışlardır. Şiirlerinde esprili bir üslup benimseyerek, aydınlan bırakıp halka yönelmişler­dir. Şiirde, ölçü, kafiye, bent gibi öğeleri yok say­mışlardır. Serbest şiirin egemen olmasında etkin olmuşlardır. Düzyazıda şairaneliğe kaçmadan, mecazsız bir söyleyiş geliştirmiş, soyut temalar yerine somut temaları işlemişlerdir. Yapıtlarında yaşama sevinci, tabiat sevgisi, çocukluğa dönüş, ölüm, in­san sevgisi, aşk gibi konulara yer vermişlerdir.

Bu parçadan Garipçiler ile ilgili olarak aşağıdakilerden hangisi çıkarılamaz?

A)   Şiire nükteli bir söyleyiş getirdikleri

B)   Küçük ve sıradan şeyleri şiirin teması yaptıkları

C)  Şiire ait biçimsel özellikleri terk ettikleri

D)   Kapalı ve simgesel bir söyleyişe başvurdukları

E)   Düzyazıda soyut temalardan kaçındıkları

 

34.  O, içtenliğin şairidir. Şiiri nasılsa kendi de öyledir. İç dünyasını olduğu gibi şiirine de kor çünkü. Sah­te, parıltılı dünyaların şaşaasına karşılık, sadeliğin, yalınlığın arkasında durur. Başı dik ve onurludur. Azla yetinebilmenin, kendini bilmenin, özüne, öz-değerlerine güvenmenin yüceliğini savunur.

Bu parçadan, sözü edilen sanatçıyla ilgili aşağıdakilerden hangisi çıkarılamaz?

A)   Şiirlerinde iç dünyasını yansıttığı

B)   Sadeliğe ve yalınlığa değer verdiği

C)   Kanaatkar olduğu

D)  Alçakgönüllü ve hoşgörülü olduğu

E)   Kendi değerlerine sahip çıktığı

 

 

35.  Yazarlar, ustalıklarını anlattıkları konudan almaz­lar yalnızca; onu işleyiş biçiminden yani “dil”den alırlar. Sözcükleri yerli yerinde kullanma, cümle seçimi vs. hep bu dille ilgilidir. Bu yüzden yazar­ların, anlatacaklarını titizce seçmenin yanında, dillerine de özen göstermeleri gerekir. Usta ya­zarlar, bunu kusursuzca uygular.

Bu parçada vurgulanmak istenen aşağıdakilerden hangisidir?

A)   Usta yazarların ustalıklarını hem dilden hem de konudan aldığı

B)   Okuyucunun ilgisini yalnızca usta yazarların çekebildiği

C)   Her yazarın farklı konularda ustalık gösterdiği

D)  Dilin olanaklarını iyi tanımayan bir yazarın hiçbir zaman usta bir yazar olamayacağı

E)   Dildeki gelişmelerden en çok yazarların etki­lendiği

 

36.  (I) Konuşmanın, yaşamı kurduğu ve sürüklediği bilinir. (II) Konuşma olmayınca, söz bitince ya­şamsal olanın da insandan çekildiği görülür. (III) Kendinde olanı başkasına vermenin, paylaşma­nın, başkasına bir sözü, bir düşünceyi sunmanın yoludur konuşmak. (IV) Konuşmak vazgeçilmez­dir. (V) Kişi konuşurken karşısındakinin bilgi dü­zeyini dikkate almalıdır. (VI) Konuşmak, insan ol­manın bir gereği olarak ortaya çıkar.

Bu parçadaki numaralanmış cümlelerden hangisi düşüncenin akışını bozmaktadır?

A) II.         B) III.         C) IV.         D) V.         E) VI.

 

37.  Rıfat Ilgaz’ın şiirindeki değişme, Türkiye ve dün­ya şiirindeki devinime bağlıdır. Dünya şiirindeki değişmeler onun yeteneğine ve birikimine bağlı olarak şiirine yansımıştır. Şair, şair olmak için artı bir çaba gösterir, ömür boyu bir bedel öder. Ilgaz da birçok bedel ödemiştir. Onun şiirinin ileri git­mesi, zamanın şiirsel duyarlığının peşini bırak-mamasıyla olanaklı hâle gelmiştir.

Bu parçadan Rıfat Ilgaz ile ilgili aşağıdakilerden hangisi çıkarılamaz?

A)  Dünyadaki şiir hareketlerine bağlı olarak şii­rinde değişmeler görüldüğü

B)   Dünyadaki değişmeleri yeteneği ve birikimini kullanarak şiirine yansıttığı

C)  Şair olmak için özel bir çaba gösterdiği

D)   İçerik değişikliğine bağlı olarak dilinin de de­ğiştiği

E)   Zamanının şiirsel duyarlılığını yakından izlediği

 

38.  (I) Şiirin nitelikleri, insanlık tarihi boyunca hep tartı­şılmıştır. (II) Ancak şiirin tam bir tanımını yapmak çok güçtür. (III) Çünkü, şiir anlayıştan çağlara, top­lumlara, felsefe temellerine, yaşanan hayata ve in­sanlara göre farklılık göstermektedir. (IV) Türk şiiri yüzyılların verdiği alışkanlıkla vezinsiz, kafiyesiz pek düşünülmemiştir. (V) Fakat 19. yy’dan itibaren Batı etkisi altına giren şiirimiz, vezin ve kafiye gibi kayıtlara bağlı olmayan bir şiir akımıyla tanışmıştır. (VI) Özellikle 1937’den sonra Orhan Veli, Oktay Rı­fat ve Melih Cevdet’le başlayan vezinsiz, kafiyesiz şiir akımı, Türk şiirine yeni bir soluk getirmiştir.

Bu parça iki paragrafa ayrılmak istense ikinci paragraf numaralanmış cümlelerin hangisiyle başlar?

A) II.         B) III.         C) IV.         D) V.         E) VI.

 

39.  Hayat, yeterince kısa olduğu ve bütün eserleri okuma imkânı bulunmadığı için eleştiri süzgecin­den geçmiş olan baş yapıtları, şaheserleri önce­likle okumak gerekir. Başyapıtların sayısı zaten o kadar çoktur ki, hepsini tanımamıza asla imkân olmayacaktır. Biz de yüzyılların yaptığı seçime güvenelim. Bir insan yanılabilir, bir kuşak yanıla­bilir, insanlık yanılmaz.

Bu parçanın ana düşüncesi aşağıdakilerden hangisidir?

A)   Yaşam kısa olduğundan okumaya fazla za­man ayrılmamalıdır.

B)   Kitaplar ve yazarlar arasında ayrım yapma­dan okumak gerekir.

C)   Eleştiri süzgecinden geçmeyen bir eserin de­ğerli ya da değersiz olduğu söylenemez.

D)   Nitelikli kitaplar yüzyıllar sonra bile zevkle okunur.

E)   Yaşam kısa olduğundan, öncelikle eleştiri süzgecinden geçen baş yapıtlar okunmalıdır.

 

40.  Bir ulusu tanımanın en iyi yolu, onun sahip oldu­ğu kültürel değerleri bilmekten geçer. Giyimin­den kuşamına, yemeğinden müziğine kadar bir­çok şey bir ulusu ele verecek izler taşır. O izleri ta­kip ederek ulaştığımız son noktada o ulusa ait öğ­renmek istediğimiz bilgileri toplamış oluruz. Artık o ulusun düşüncesine de öfkesine de neşesine de yabancı değilizdir. O ulusla ilgili sağlıklı bilgiler edinmişizdir ve bu bilgiler bizi hiç yanıltmaz.

Bu parçada asıl anlatılmak istenen aşağıdaki­lerden hangisidir?

A) Bir ulusu tanımak için kültürel değerlerini iyi öğrenmek gerektiği

B)Yaşamdaki her ayrıntının kültürel mirası oluş­turduğu

C)Bir ulusun kitaplar aracılığıyla tanınabileceği

D)Ulusal bilinci oluşmuş toplumların yabancı kültürlerden etkilenmediği

E) Bir ulusu kısa sürede tanımanın mümkün ol­madığı

 CEVAPLAR

1 D 11 C 21 D 31 E
2 B 12 E 22 D 32 C
3 A 13 B 23 A 33 D
 4 A 14 C 24 E 34 D
5 A 15 C 25 E 35 A
6 B 16 D 26 C 36 D
7 E 17 C 27 E 37 D
8 B 18 C 28 D 38 C
9 E 19 E 29 B 39 E
10 D 20 B 30 C 40 A

 

]]>
TYT Türkçe Deneme Sınavı – 33 https://dersimizedebiyat.org/tyt-turkce-deneme-sinavi-33.html Fri, 03 Jan 2014 20:56:54 +0000 http://edebiyatogretmeniyiz.com/?p=10133 TYT  TÜRKÇE DENEME SINAVI – 33

1.Aşağıda anlamı verilen sözcüklerden hangisi, ayraç içindeki cümlede, bu anlama uygun ola­rak kullanılmamıştır?

A)  Eritmek: Harcayarak tüketmek. (Çocuk, baba­sının verdiği parayı iki günde eritmiş.)

B) Kesilmek: Aralık ya da son verilmek. (İzlediği­miz filmin kimi bölümleri kesilmiş.)

C) Durmak: İşlemez olmak, çalışmamak. (Dede­min köstekli saati yine durmuş.)

D)Bilmek: Haberi olmak. (Toplantının ertelendi­ğini biliyordum.)

E)Bağlamak: Bir şeyi bir yere veya bir şeye tut­turmak. (Balıkları indirdikten sonra tekneyi is­keleye bağladık.)

 

2.Aşağıdaki altı çizili sözcüklerden hangisi ger­çek anlamıyla kullanılmıştır?

A)   Onun konuşmaları genelde duygu yüklü olur.

B)   Ona güvenebilirsin, çünkü o çok sağlam biridir.

C)   Küresel ısınma,  dünyanın en büyük sorunu hâline geldi.

D)   Bu programda sıcak gelişmeler yansıtılıyor.

E)    Bu olaylardan etkilenmemek için çok uyanıkdavranmalıyız.

 

3. Şiiri yüzyıllar sürecek bir ömre kavuşturan şey, bazen bir virgül, bazen de bir kelimedir. Yani şiiri oluşturan her bir ayrıntı aslında şiir binasını orta­ya çıkaran tuğlalar gibidir. Onlardan birini çeker­seniz, oynatırsanız yerinden şiir, varlığını sürdüremeyebilir, anlamını da yitirir.

Bu parçadaki altı çizili sözle anlatılmak iste­nen aşağıdakilerden hangisidir?

A)   Şiirin kalıcılığında ayrıntıların payı olduğu

B)   Küçük ayrıntılar dışında bütün şiirlerin birbiri­ne benzediği

C)   Noktalama   işaretlerinin,   şiirin   anlaşılmasını sağladığı

D) Birçok ayrıntının bir araya gelerek şiir denen sanat yapıtını oluşturduğu

E)    Nitelikli şiirlerin zengin ayrıntılar içerdiği

 

4. Bir şair, şiirini yazarken dil içinde yeni bir dil ya­ratma peşindedir. Yazar, yazısında biçem özelliği­nin ustalığına varmak için uğraşır. Onlar, değişmeceli sözlerin gizlerine ulaşsalar da, söz değer­lerinin anlamını bilmeyebilirler. Yaratılan dil özel­liklerini inceleyen bir dilbilimci ise şair ve yazarla­rın eserlerindeki dilin söz hünerlerini irdeler, kul­lanılan sözlerin anlam değerlerini belirler.

Bu parçada geçen “dil içinde yeni bir dil yarat­mak” sözüyle anlatılmak istenen aşağıdakiler­den hangisidir?

A)   Ağır bir dil kullanmak

B)   Anlaşılırlıktan uzak olmak

C)  Yeni sözcükler türetmek

D)   Dar bir çevreye seslenmek

E)   Özgün bir anlatımı olmak

 

5. (I) Sporculuk yaşamımın her döneminde sayısız hata yaptım. (II) Kimi zaman sinirlerimi kontrol ede­medim. (III) Kimi zaman hırsım aklımın önüne geç­ti, sağlıklı düşünemedim. (IV) Ancak yıllar sonra başarıyı yakaladım. (V) Çevremdekilere örnek ol­maya başladım.

Bu parçadaki numaralanmış cümlelerin hangi­lerinden, konuşan kişinin öz eleştiri yaptığı an­lamı  çıkarılamaz?

A) I. ve II.                B) I. ve III.              C) I. ve V.

D) III. ve V.             E) IV. ve V.

 

6. (I) Dünyanın dört bir tarafında konserler veriyo­rum. (II) Konserlerime gelenlerin büyük bir kesimi­ni gençler oluşturuyor. (III) Söylediğim türküleri yü­rekten dinliyorlar, (IV) Türkülerimizi dinleyen yal­nızca bizim gençler değil. (V) Amerika’da verdiğim bir konserde çeşitli uluslardan gençlere türküler söyledim. (VI) O zaman anladım ki insanlar, dilini bilmediği toprakların müziğini dinleyerek bile mut­lu olabiliyor.

Bu parçadaki numaralanmış cümlelerin hangi­sinde yazar, yaşadığı deneyimlerden yola çıka­rak bir çıkarımda bulunmuştur?

A) II.            B) III.         C) IV.         D) V.         E) VI.

 

7.    Koltuğu  ayağınızın  altına alırsanız yükselirsiniz, koltuğu başınızın üzerinde taşırsanız alçalırsınız.

Bu  cümlede anlatılmak istenen  aşağıdakilerden  hangisidir?

A)Makam sahibi olmayı her şeyin üstünde gör­mek kişiyi alçaltır.

B)Kişi bulunduğu makamdan dolayı değer kazanmamalı, bulunduğu makama değer kat­malıdır.

C)Makam sahibi olmak kişinin davranışlarında değişiklik oluşturmamalıdır.

D) İnsanların çoğu, kişilere bulundukları maka­ma göre davranır.

E)  Başarılı insanlar hangi makamda olurlarsa ol­sunlar verimli olurlar.

 

8. Aşağıdakilerin  hangisinde yargı,  gerekçesiyle birlikte verilmiştir?

A)            Bir akşam bir kente girerim

Kayısı ağaçları arasından

B)            Kendini martılarla bir tutma

Senin kanatların yok

C)            Bırakalım sevdayla büyüsünler

Serpilip gelişsinler fidan gibi

D)            Belki bir gün rüzgâr olurum ben de

Eserim başakların üzerinden

E)            Yedi dağın yolları kalbimden geçer

Salkım salkım mısralar gelir içimden

 

9.      Bazen bir şair, tek şiirle, bir başka şairin yüzlerce şiirini yok eder.

Bu  cümlede  anlatılmak  istenen  aşağıdakilerden  hangisidir?

A)   Her şair, yazacağı tek şiirin peşindedir.

B)   Şairler, yazdıkları sayısız şiirden bazılarını be­ğenirler.

C)   Sayısız şiir içinden nitelikli bir şiir çıkmayabilir.

D)  Kimi şairlerin bir şiiri, başka bir ozanın sayısız ürününü gölgede bırakır.

E)    Nitelikli   bir şiir yazmanın  yolu yüzlerce şiir yazmaktan geçer.

 

10. (I) “Türk Şiiri 2005” adlı şiir yıllığı açıkça söyle­mek gerekirse, bugüne değin yayınlanmış yıllık­lar içinde en özgünlerinden biri olmuş. (II) Kitabın yıllık anlayışına getirdiği yenilik kayda değer. (III) Yıllığı hazırlayanlar, yaptığı sınıflandırmalar, yo­rumlar ve değerlendirmelerle yıllık hazırlamayı bir ortalama tutturma gayreti olmaktan çıkarıp bir bakış açısına dönüştürmüş. (IV) Yıllık hazırlamayı düşünenler bu yıllığı mutlaka görsünler. (V) Bu ki­tabı inceledikten sonra hazırladıkları yıllıklar daha nitelikli olacaktır.

Bu parçadaki numaralanmış cümlelerin hangi­sinde öneri söz konusudur?

A)I.               B) II.           C)III.              D)IV.           E)V.

 

11.           Her kim ki olursa bu sırra mazhar

Dünyaya bırakır ölmez bir eser

Gün gelir Veysel’i bağrına basar

Benim sadık yârim kara topraktır

Bu  dizelerde   aşağıdakilerden   hangisinin   ör­neği yoktur?

A) Sıfat

B) Zamir

C) Fiil

D) İlgeç

E) Bağlaç

12.   Aşağıdaki   dizelerin   hangisinde,   hem   yapım eki hem çekim eki almış bir sözcük vardır?

A)    Zambaklar en ıssız yerlerde açar

B)   Bir mumun ardında bekleyen rüzgâr

C)   Dinle ve kabul et itirafımı

D)   Meyveler sabırla olgunlaşırmış

E)    Bir gün gözlerimin ta içine bak

 

13. Aşağıdaki cümlelerin hangisinde -dan, -den (-tan, – ten) eki almış olan kelime ötekilerden farklı bir görevde kullanılmıştır?

A)   Ödevimi hazırlarken bu kitaptan yararlandım.

B)   Bahçede oturan adamdan yardım istedim.

C)   İş yerinden iki gün izin aldım.

D)   Kitaplıktan istediğin bir kitabı alabilirsin.

E)   Ayaklarımın ağrısından duramıyorum.

 

14. Aşağıdaki dizelerin hangisinde, istek kipiyle çekimlenmiş bir yüklem vardır?

A)            Yeşil ördek gibi daldım göllere

Sen düşürdün beni dilden dillere

B)            Uçun kuşlar uçun doğduğum yere

Şimdi dağlarında mor sümbül vardır

C)            Gücüm yetse hemen işe başlasam

Kazma coşar, kürek coşar, bel coşar

D)            Sevdiğim üstüne gelmesin hata

Yanağın güllerin rengine bata

E)            Gel gönül bu kadar düşme telaşa

Koşa koşa bir gün yorulacaksın

 

 

15. Cümlede önemsenen öğeyi vurgulamanın bir yo­lu da onu yükleme yaklaştırmaktır.

Bu   açıklamaya   göre   aşağıdaki   cümlelerin hangisinde dolaylı tümleç vurgulanmaktadır?

A)   Yaşlı kadın, incecik parmaklarıyla çenemden tuttu.

B)   Sözlerine, komik bir şey hatırlamış gibi gül­dükten sonra devam etti.

C)   Anadolu insanının temiz bir yüreği vardır.

D)   Şu ilerdeki kaynaktan buraya su yolu açılacak.

E)    Erken varmak istiyorsanız, yola sabahtan çık­malısınız.

 

16. Marconi, okyanus ötesine ilk radyo dalgalarını gön­dermeyi başaran fizikçi, icat ettiği radyonun bir gün ayrıcalıklı bir nesneye dönüşeceğini bilebilir miydi?

Bu cümle dil bilgisi bakımından incelendiğin­de aşağıdakilerden hangisi söylenemez?

A)   Ara söze yer verilmiştir.

B)   Özne, zarf tümleci, nesne ve yüklemden mey­dana gelmiştir.

C)   Yüklemi geniş zamanla çekimlenmiş birleşik yapılı bir cümledir.

D)   Basit, türemiş, birleşik sözcükler vardır.

E)    Birden çok ad tamlaması kullanılmıştır.

 

17. Aşağıdaki cümlelerin hangisinde ünsüz ben­zeşmesine örnek gösterilebilir?

A)    Bu kasabada yaşayanların yarısından fazlası lise mezunudur.

B)   Önümüze acılan ova düz ama dümdüzdü.

C)   Belediye   başkanı,   sokakların   asfaltlanması için talimat vermiş.

D)   Kış geldiğinde buradaki köylerin yarısına ula­şılamıyor.

E)    Bu bölgedeki insanların büyük kısmı çiftçilik­le uğraşıyormuş.

 

18.   Aşağıdaki altı çizili sözcüklerin hangisinde ya­zım yanlışı yoktur?

A)   Yarın uzakca bir yere gideceğiz.

B)   Bölük sessizce siperlere yaklaştı.

C)   Ona arkadaşca yaklaşırsan iyi olur.

D)   Düşündüklerini mertce yüzüme söyle!

E)   Sabahcı öğrenciler de törene katıldı.

 

19. Anadolu’nun en renkli çarşılarından biridir Gazian­tep Çarşısı (I) Kırmızının, sarının, yeşilin her tonu her yerdedir (II) Alev alev baharatlar, parıltılı bakır­lar, mavi mor kırmızı kumaşlar ve kan kırmızı ye­meniler (III) Bunlara bir de geleneksel Antep evle­rinin renkli kapıları, üzerine resimler yapılmış du­varları ve avluları eklenince sahiden cümbüş hâli­ni alır o güzelim çarşı (IV) Renklere tutkun biriyse­niz, kimsecikler koparamaz oradan sizi (V)

Bu parçadaki numaralanmış yerlerden hangi­sine ötekilerden farklı bir noktalama işareti konmalıdır?

A) I.          B) II.          C) III.          D) IV.          E) V.

 

20.   Aşağıdaki  cümlelerin   hangisinde  bir anlatım bozukluğu vardır?

A)    Ülke gündemi  şaşırtıcı  bir hızla değiştiğin­den, insanlar gündemi takip edemiyor.

B)    Halkımız,   ülke sorunlarına duyarsız davran­mamalıdır.

C)   Ülkemizin   kalkınabilmesi   için   üzerlerimize düşenleri yerine getirmemiz gerekir.

D)   Ülkede işlerin iyi gitmesi, toplumun yarınlara güvenle bakmasını sağlayacaktır.

E)    Hiçbir zaman çok umutlu ya da çok umutsuz olunabilecek bir ülkede yaşıyoruz.

 

21 . Yazık ki bu gençler, şiiri boş ve gereksiz bir uğraş sayıyorlar.

Bu  cümledeki  anlatım   bozukluğunun  nedeni aşağıdakilerden hangisidir?

A)    Gereksiz söz kullanılması

B)   Bir sözcüğün yanlış anlamda kullanılması

C)   Yüklemin III. çoğul kişiye göre çekimlenmesi

D)   Anlamca çelişen sözlerin bir arada kullanılması

E)   Tamlayanlardan   birinin,   tamlananla   uyum sağlamaması

 

22. (I) Simetri, benim hayatımda çok önem verdiğim bir kavramdır. (II) Örneğin, sevdiğim üç şey varsa, mutlaka karşısına üç tane de sevmediğim şey koyar, simetriyi kurarım. (III) Simetri arayışının bir hastalık olduğu söyleniyor. (IV) Son zamanlarda ise seslerle ilgili bir simetri kurdum. (V) En sevdi­ğim üç şey olan kuş sesi, su sesi, insan sesi kar­şısında neyi sevmediğimi düşünürken tren sesi, fren sesi, siren sesi fobim çıktı ortaya.

Bu parçadaki numaralanmış cümlelerin hangi­si düşüncenin akışını bozmaktadır?

A) I.           B) II.           C) III.           D) IV.           E) V.

 

23. Tartışmalara değer verilmeli. Kavga olmamalı. Her­kesin kendi düşüncesini ortaya koymasına fırsat tanınmalı. Önemli olan, doğru olduğuna inanılan birkaç görüşün ortaya çıkmasıdır. İlle de sonun­da uzlaşmak ve anlaşmak gerekmez. Eğer böyle yapılırsa ister istemez herkes sadece karşısında­ki görüşleri değil, kendi savunduğu görüşleri de gözden geçirip yeniden değerlendirme fırsatını bulur. Bu da kişinin gelişmesine katkı sağlar.

Bu parçada tartışma ile ilgili olarak anlatılmak istenen aşağıdakilerden hangisidir?

A)Doğru ile yanlışın tartışılarak belirlenebileceği

B)Bir sonuca ulaşılamayan tartışmaların yarar sağlamadığı

C)Herkesin kendi görüşlerini serbestçe dile ge­tirmesine fırsat verilmesi gerektiği

D)Bir uzlaşmaya varabilmek için kimi zaman sa­vunulan düşüncelerden vazgeçilebileceği

E) Kişilik  gelişiminde   tartışmanın   çok   önemli katkılarının olduğunu

 

24. Yokuşun üstünden esen sert bir poyraz, yaprak­ları çoktan dökülmüş çıplak dallarda ıslıklı kırbaç­lar çakıyor. Hepsi de kar yüklü, ne kadar bulut varsa, hepsini Galata’ya, Kuledibi’ne ve Karaköy Limanı’na sürüklüyor. Kar savruntuları arasında ara sıra bir fırsat bularak boy göstermeye çalışan solgun güneşten dağılan ışık iplikleri, aşağılarda belli belirsiz görülen Haliç’e gümüşten örümcek ağları örüyor. Haliç, şilep ölüleri, talihsiz takalar, mavnalar ve çılgın martıları ile gümüşten bir ka­bartma gibi duruyor.

Bu   parçanın   anlatımı   için   aşağıdakilerden hangisi   söylenemez?

A)    Kişileştirmeden yararlanıldığı

B)   Betimleme yapıldığı

C)   Öznel yargılara yer verildiği

D)   Niteleyici sözcüklerden yararlanıldığı

E)   Tamamlanmamış cümlelere yer verildiği

 

25. Hüseyin Rahmi Gürpınar, Tercüman-ı Hakikat’te bölümler hâlinde yayınlanan ilk romanı “Şık” ile yaygın bir üne sahip olmuştur. Romanlarında, Tanzimat’tan Cumhuriyet sonrasına kadar, toplum­sal değişimin bütün evrelerini, İstanbul’un gün­delik yaşamını temel alarak işlemiştir. Başlangıç­ta realist, giderek natüralist bir tutumla, toplumdaki her türlü sosyal dengesizliğe dikkat çekmiş­tir. Ustaca kurgulanmış diyalogları, sade dili, can­lı anlatımıyla herkesin kolayca okuyup anlayabi­leceği romanlar yazmıştır. Popüler edebiyatın ba­şarılı bir temsilcisi olmuştur.

Bu parçada Hüseyin Rahmi Gürpınar’la ilgili olarak aşağıdakilerden hangisine değinilmemiştir?

A)    Eserlerinde kolay anlaşılan bir dil kullandığına

B)   Romanlarında günlük yaşamı yansıttığına

C)   Şık adlı romanı ile ünlendiğine

D)   Edebiyatımızdaki  popüler yazarlardan oldu­ğuna

E)  Eserlerini  yalnızca  Tercüman-ı   Hakikat  adlı gazetede yayınladığına

 

26. Eğitimle, insanın değişimi ve gelişimi hedeflenmiş­tir. Bu bağlamda, her insan, yaşamı boyunca, eği­tim ve öğretimini sürdürürken çok yönlü bir müzik ortamı içinde bulunur. Zaten gençlerin sağlam bir kişilik sahibi olmalarında müziğin önemli bir yeri vardır. Örneğin Amerika Birleşik Devletleri’nde okul bandolarında görevli olan gençler üzerinde yapılan bir bilimsel araştırma, söz konusu öğren­cilerin bilgi, ülküsellik, eğitsellik gibi alanla da, di­ğer öğrencilere, bandoda çalmayanlara, kıyasla oldukça yüksek puanlar aldığı görülmüştür.

Bu   parçada   aşağıdakilerden   hangisi   vurgu­lanmaktadır?

A)    Eğitimin gençlere sağlam bir kişilik kazandır­mayı amaçladığı

B)   Gençlere sağlığın  öneminin  ancak eğitimle anlatılabildiği

C)   İnsanların yaşamları süresince müziğe yoğun ilgi duyduğu

D)   Müziğin gençlerin kişilik gelişimine katkısı ol­duğu

E)    Herhangi bir müzik aletini çalmanın gençlerin okul başarısına katkı yaptığı

 

27. Bugün, neden eskisi kadar güzel öyküler yazılmı­yor? diye soruyorum kendi kendime. Toplum ola­rak farklı bir yerdeyiz, biliyorum. Ama yazan in­sanların dün’ü, öte’yi görmesi, hayata, insana nasıl bakması gerektiğini bilmesi gerek. Bugü­nün öyküsünde insanı ve yaşamı bulamıyorum, insana, yaşama dair duygular da yok; iklimler, coğrafyalar, mekânlarda…

Bu parçada yazar aşağıdakilerin hangisinden yakınmaktadır?

A) Okurun her geçen gün öyküden uzaklaşma­sından

B) Bugün geçmişteki kadar başarılı öyküler yazılmamasından

C)Genç  yazarların   yaşadıkları   çevreyi   algıla­makta başarılı olamamasından

D) Edebiyat ortamının eskisi kadar canlı olma­masından

E) Genç yazarların geçmişteki  öykü   birikimin­den habersiz olmasından

 

 

28.   (I) Yaratıcı yazar, okura bildiğini değil, bilmediği­ni; beklediğini değil, en ummadığını verendir. (II) Bu tür yazar, okuru rahatlatmaktan, onun kafa­sındaki sorulara karşılık vermekten çok, ona so­rular yöneltir. (III) Onu düşünmeye, kendi kişiliği­nin, içinde yaşadığı toplumun çelişkilerinin bilin­cine varmaya çağırır. (IV) Bunu yanıtlarla değil, ortaya koyduğu sorularla yapar. (V) Yazmak, ye­ni bir ürün ortaya koymaktır. (VI) Bu da ister iste­mez farklı olmayı gerektirir.

Bu parça iki paragrafa ayrılmak istense ikinci paragraf hangi cümleyle başlar?

A) II.              B) III.          C) IV.          D) V.           E) VI.

 

29.   Bir toplumu oluşturan bütün bireylerin dile katkı yapmasını ve dilimizi korumasını bekleyemeyiz. Toplumun geniş kitleleri Türkçenin korunmasından ve zenginleştirilmesinden sorumlu değildir. Dile karşı sorumlu olanlar, öncelikle dil bilginleri ile dili bir malzeme olarak kullanan, edebiyat eseri veren büyük sanatçılardır. Sonra da eğitimciler gelir.

Bu parçada yazarın vurgulamak istediği aşağıdakilerden hangisidir?

A)   Toplumu oluşturan her bireyin dili doğru kul­lanması gerektiği

B) Sanatçı, dil bilimci ve eğitimcilerin dilin ko­runmasından ve geliştirilmesinden sorumlu olduğu

C) Türkçeyi korumanın ve zenginleştirmenin her birey için bir vatandaşlık görevi oluğu

D)  Temel malzemeleri dil olan edebiyatçıların di­li kullanırken yeterince titiz olmadığı

E)   Eğitimcilerin, dilin korunması konusunda du­yarsız kaldığı

 

30. Yazar olmaya karar verince yıllar süren uzun ve derin emekler sonucu yazılmış geçmişe ait eser­leri incelemeliyiz önce. Bizden önce yazılanları iyi bilmeliyiz ki, onlar gibi yazmak yerine, öğrendik­lerimizden kendimize göre yazmanın yollarını çı­karalım. Pek çoklarınca şu hâlâ tam anlaşılama­mış görünüyor: Kendince yazabilmedir bir kişiyi yazarlığa ulaştıran. Bunu başaramadıktan sonra bir şey yazmış olsanız bile siz gerçek anlamda yazar sayılmazsınız.

Bu parçada yazar, gerçek anlamda yazar olma­yı aşağıdakilerden hangisine bağlamaktadır?

A)    Geçmişin eserlerine benzemeyen yapıtlar ver­meye

B)  Yapıtları aracılığıyla geniş kesimleri etkileme­yi başarmaya

C)  Yapıtlarının konularını geçmişte yaşanmış olay­lardan seçmeye

D)  Yapıtlarının yüzyıllar sonra bile okuyucu bula­bilmesine

E)   Geçmişteki   başarılı   eserlerden   esinlenerek yapıt vermeye

 

31 . Yazmaya başlamadan önce, kalabalıktan, toplum­dan, günlük hayattan, herkesin yaşadığı şeyler­den kaçıp bir odaya kapanmayı isteriz. Bir odaya geçer kimsecikleri sokmayız oraya. — Çünkü o tek başına kaldığımız odada başkalarının sözü, başkalarının hikâyeleri, başkalarının kitapları, ya­ni gelenek dediğimiz şey eşlik eder bize. Dolayı­sıyla görünüşte çevremizde kimsecikler yoktur; ama bilincimizde sözleri ve davranışlarıyla bir sü­rü insan bizimledir.

Bu parçada boş bırakılan yere düşüncenin akışına göre aşağıdakilerden hangisi getiril­melidir?

A)    Oysa yazmanın bir zaman ve mekân işi oldu­ğunu hepimiz biliriz.

B)   Üstelik herkes bizim isteğimize uymada çok anlayışlı davranır.

C)   Hâlbuki yazarken çevremizde bazı kimselerin olması ufkumuzu genişletir.

D)   Ne var ki kendimizi kapattığımız odada da sa­nıldığı kadar yalnız değilizdir.

E)    Kaldı  ki  insan yalnız kaldığı zaman  içinden gelen sesi daha iyi dinler.

 

32. Sözcükler, kimi zaman dilin kurallarına uymaz. Siz, “ille de şu anlama gelecek bu sözcük” diye tuttu­rursunuz, dil kurallarını göz önünde tutarak. Bakar­sınız o sözcük karşı koyar buna, bir başka anlam edinmeye kalkar kendisine. Hem de, sizin istediği­nize çok aykırı bir anlam. Gün gelir, bu yeni anla­mıyla, aykırı anlamıyla girer sözlüklere. “Uçak” söz­cüğü böyle bir sözcüktür. ‘Yatak” sözcüğüne ben­zetilerek yapılmıştır. “Tayyare”ye bir de “uçku” den­miştir. Gel gör ki “uçku” tutunmamış, yitip gitmiş, “uçak” da “tayyare”nin karşılığı olmuştur.

Bu parçada sözcüklerle ilgili olarak anlatılmak istenen aşağıdakilerden hangisidir?

A)  Türetilen sözcüklerin dili zenginleştirdiği

B)  Sözcüklerin zamanla, yüklenen anlamlarının dışında da anlamlar kazanabileceği

C)  Yeni sözcük türetme görevinin yalnızca dil bi­limcilerin görevi olduğu

D)  Kimi sözcüklerin zamanla unutulup gittiği

E)   Sözcük türetilirken Türkçe dil kurallarının dik­kate alınmadığı

 

33. Otuz yıl önce yazar olma yolunda kendimize koy­duğumuz ölçütler arasında dürüst olmak başta gelirdi. O zamanlar önce hayata karşı dürüst ol­mayı hep öne çıkarırdık. Öteki yüzü pek göster­mezdi kendini dürüstlüğün; ama sonra iyice an­ladık ki, edebiyat söz konusu olduğunda, yapıta karşı olan dürüstlük, hayat karşısındaki dürüstlü­ğün ayrılmaz parçasıymış bir yazar için.

Bu parçada yazarın anlatmak istediği aşağıda­kilerden hangisidir?

A) Yaşamda dürüst olmayan kişilerin başarılı ya­pıtlar veremeyeceği

B)Bir yapıtta anlatılanlara kesin doğrularmış  gibi bakmamak gerektiği

C) Yaşamda dürüst olanların, yapıtlarını yazar­ken de dürüst olduğu

D) Yaşamın gerçekleriyle yapıtın gerçeklerinin farklı olduğunu dürüstçe söylemek gerektiği

E) Yazarların gerçek yaşamda gösterdiği tutum ve davranışlarını yapıtlarında göstermeyebileceği

 

34.   Bir kaya kovuğunda kızıl bir alevin önünde ısınan iki koyu gölgenin kımıldadığını gördüm. Karanlık dereye, kurşuni yangın harabesi olan yamaca vuran ışık, bu ateş ve kamyonun iki göze benze­yen farlarıydı. Köprünün önünde şoför, kocaman, işe yaramaz kamyonu durdurmaya çalışırken önünde birkaç karaltı kımıldadı. Sonra ışığın be­yazlattığı taşlı yolda siyah paltolu, boynunda heybesi olan bir ihtiyar belirdi.

Bu parçanın anlatımında aşağıdakilerden han­gisine   başvurulmuştur?

A)    Benzetme – öyküleme

B)   Öyküleme – karşılaştırma

C)   Açıklama – öyküleme

D)   Örneklendirme – açıklama

E)   Betimleme – öyküleme

 

35.    Hayatı hakkında fazla bilgi bulunmayan Karaca-oğlan, âşık edebiyatının büyük şairlerindendir. 17. yüzyılda Çukurova’da yaşamış ve sanat gü­cüyle kendinden sonraki birçok ozanı etkilemiş­tir. Yaşadıklarını, hissettiklerini şiirlerinde coşkun bir şekilde dile getirmiştir. Gurbet, sıla, aşk ve ta­biat, şiirlerinde sıkça kullandığı temalardır. Türk­çe, onun şiirlerinde en saf, en yalın, en güzel ha­liyle kendini göstermiştir.

Bu parçada Karacaoğlan ile ilgili olarak aşağı­dakilerden hangisine değinilmemiştir?

A)    Şiirlerinde güzel bir Türkçe kullandığına

B)  Yaşamıyla ilgili bilgilerin yetersiz olduğuna

C)   Koşma türünün en başarılı ozanı olduğuna

D)   Âşık edebiyatının önemli şairlerinden biri ol­duğuna

E)   Şiirlerinde bireysel konulara yer verdiğine

 

36.   Şair, oyun yazarı, romancı, denemeci olarak ede­biyat tarihimizde yerini alan sanatçı, yazın yaşamı­na şiirle girdi. Asıl ününü şiirleriyle yakaladı. Şiirle­rinde samimi, canlı, akıcı bir anlatım kullandı. Türkçeye yeni ve sağlam bir şiir dili kazandırdı, ilk şiirlerini aruzla yazsa da sonradan heceye geçti. Halk edebiyatının nazım biçimleri ile modern şiir anlayışını birleştirerek çok güzel şiirlere imza attı.

Bu parçada sözü edilen sanatçıyla ilgili olarak aşağıdakilerden  hangisine değinilmemiştir?

A)    Farklı türlerde yapıtlar ortaya koyduğuna

B)   Daha çok, şiirleriyle tanındığına

C)   Halk edebiyatı şiir türlerini çağdaş bir yorum­la kullandığına

D)   Heceyi aruz ölçüsünden daha başarılı kullan­dığına

E)   Yenilikler içeren şiir dilinin oldukça sağlam ol­duğuna

 

37. Romanın en çok sevilen edebiyat türü olduğu bir gerçek. Nereye giderseniz gidin, en çok onun okunduğunu görürsünüz. Şiir için de böyledir. Gün­lük yaşamın yoğunluğundan fırsat bulduk mu eli­mize aldığımız, ya bir roman ya da şiir kitabı olur. Bir geziye çıktığımız zaman çantamızın bir köşe­sine yerleştirmeyi unutmadığımız yine bunlardır. Daha okul sıralarındayken çalışma saatlerinden artırılmış sayılı dakikaları, sevdiğimiz bir şaire ve­ya romancıya verdiğimizi dün gibi hatırlarım.

Bu parçanın yazarı, aşağıdakilerden hangisini anlatmak istemiştir?

A)   Roman  ve  şiirin,   yapısal  yönden   birbirine benzediğini

B)  Yazınsal türler içinde en çok sevilen türlerin, roman ve şiir olduğunu

C)   Romanların şiirsel bir anlatımının olduğunu

D)  Yolculuklarda zamanın kitap okunarak değer­lendirilmesi gerektiğini

E)   Öteki yazın türlerinin de roman ve şiir kadar okunması gerektiğini

 

38. Edebiyat, özünde bir anlatım biçimidir. Eserin öz­günlüğü de bu anlatım biçimine bağlıdır. Roman olsun, şiir olsun edebi” eserleri de birbirinden ayı­ran ve özgün yapan da ifade tarzındaki anlatım farklılığıdır, ifade tarzındaki farklılık sadece roma­nı şiirden ya da şiiri öyküden ayırmak için değil, romanı romandan, şiiri şiirden ayırmak için de ol­dukça önemlidir.

Bu parçada asıl anlatılmak istenen aşağıdakilerin hangisidir?

A)  Edebî bir eseri, başka bir eserden ayırmanın ölçüsünün anlatım tarzında saklı olduğu

B)   Edebi eserlerin,  anlatımlarındaki özgünlükle kalıcılığı yakaladığı

C)   Her edebî türün kendine özgü bir anlatım tar­zıyla ortaya konduğu

D)   Sanatçının anlatım tarzının, sanat eserinin ba­şarısını belirlediği

E)   Edebiyatçıların belli bir anlatım tarzı geliştir­mesinin zamana bağlı olduğu

 

39. Elbette! Bakın, arka tarata bir genç çalışıyor. Bu genç, resim öğrenmek istiyor. Bu genç gibi, be­nim yüksek okullarda, akademilerde öğrencile­rim var. Bunların hepsi yurt dışında yaşayan Türk gençleri… Destek oluyorum, yardımcı oluyorum onlara. Sadece bu merkezde 25, 30 tane görsel sanatlar okuyan öğrencimiz var. Yurt dışındaki bu gençlerimizin görsel sanatlara olan bu yoğun il­gisi çok sevindirici bir gelişme.

Bu parçada anlatılanlar, aşağıdaki sorulardan hangisine cevap olarak söylenmiştir?

A)   Yurt dışındaki gençlerimize yeterli eğitim ola­nakları sunuluyor mu?

B)   Yurt dışındaki gençlerimizin görsel sanatlara ilgisi var mı?

C)  Yurt dışında yaşayan gençlerimiz,  kendilerini nasıl yetiştiriyor?

D)  Yurt dışında, görsel sanatlara daha fazla mı zaman ayrılıyor?

E)   Görsel sanatların, gençlerin toplumsallaşma­sına ne gibi katkısı var?

 

40. Hikâyede sizi geliştirecek, size kendi hikâyenizi bulduracak tek yöntem uygulaması; bence, sizin önünüzde yer almış ustaları okumaktır. Onların hikâyeyi nerden alıp nereye götürdüklerini göz­lemlemektir. Geleceğin ustası “iyi” çıraklar, “iyi” usta seçmesini de bilirler. Bu “iyi” ustalar, “iyi okur’lukla bulunur. “İyi okur”luk sizi hem seçmeci yapar, hem seçkin.

Bu parçadan aşağıdakilerden hangisine ulaşılamaz?

A)  Hikâyede gelişebilmek için usta hikayecileri okumak gerektiğine

B) Genç hikayecinin kendi hikâyesini bulabilmek için usta hikayecilerin hikâye alanında neler yaptıklarını bilmesi gerektiğine

C) Usta olmaya aday, iyi çırakların iyi usta seç­mesini de bileceğine

D) Seçkin bir yazar olmak için iyi okur olmak ge­rektiğine

E) Usta bir hikayeci olabilmenin iyi bir eğitimden geçmeye bağlı olduğuna

 

CEVAPLAR

1 B 11 D 21 A 31 D
2 C 12 D 22 C 32 B
3 A 13 E 23 C 33 C
           4 E 14 D 24 E 34 E
5 E 15 A 25 E 35 C
6 E 16 B 26 D 36 D
7 A 17 E 27 B 37 B
8 B 18 B 28 D 38 A
9 D 19 C 29 B 39 B
10 D 20 E 30 A 40 E

 

]]>