1. Teknolojideki hızlı gelişmeler, son yıllarda baş döndürücü (şaşkına çevirici) (I) seviyededir. 1970’li ve 1980’li yıllarda bilim kurgu romanlarında ve filmlerinde birçok nesne ve teknoloji, hayal ürünü olarak düşünülürken şimdi hayatımızdadır. Karel Capek ve Isaac Asimov’un hikâyelerinde, Star Wars, Terminatör ve Ben Robot gibi bilim kurgu filmlerinde konu edilen robotlar da artık hayatımıza girmiştir (yaşamımızda yer almıştır). (II) Robot teriminin ilk ortaya atıldığı (ileri sürüldüğü) (III) zamanlarda hizmetçi olarak düşünülen (tasarlanan) (IV) robotlardan günümüzde sanayiden, askeriyeye birçok alanda yararlanılmaktadır. Robotlar eğitimde; öğretmen, öğretim materyali (belgesi), (V) öğretici akran ve yardımcı öğretmen olarak kullanılmaktadır.
Bu parçada numaralanmış sözlerden hangisinin anlamı parantez ( ) içinde verilen açıklamayla uyuşmamaktadır?
A) I B) II C) III D) IV E) V
2. Osmanlı mimarisinde cami planı vazgeçilmez bir —- dayanmaz. Bu, hem coğrafi nedenleri olan hem İslam dünya görüşüne de uyan bir —-. Zaten bir yapının nasıl olacağına dair belirli dinî hükümler de yoktur. Müslüman düşünürlerce çok kez ifade edildiği gibi, herhangi bir yapının dine aykırı bir biçime sahip olması da düşünülemez. Bundan ötürü Osmanlı
mimarisinde cami tipolojisi ve mimari üsluplar dinin temel kaynaklarına göre değil, kültürel —- göre saptanmıştır.
Bu parçada boş bırakılan yerlere düşüncenin akışına göre aşağıdakilerin hangisinde verilenler sırasıyla getirilmelidir?
A) projeye – yaklaşımdır – standartlara
B) plana – teoridir – ilkelere
C) prototipe – tutumdur – eğilimlere
D) taslağa – hedeftir- durumlara
E) tasarıma – davranıştır – verilere
3. Taraflar, zirvenin devam ettiği süreçte somut ilerleme ve karşılıklı anlayış sağlamıştır. Taraflar, ilişkilerinin iki tarafı da tatmin edecek şekilde normalleşmesi için kapsamlı bir çerçeve üzerinde mutabık kalmışlar; bu çerçevede, bir yol haritası
belirlemişlerdir.
Bu parçadaki altı çizili sözü anlamca karşılayabilecek bir kullanım aşağıdakilerin hangisinde vardır?
A) İkili ilişkileri, iyi komşuluk ve karşılıklı saygı çerçevesinde geliştiren ülkeler, eğitim konusunda ortak projelere imza atacaklar.
B) Bakanlık, açıklamasında, üzerinde anlaşmaya varılan zeminin devam eden bu süreç için olumlu bir perspektif sağladığını belirtti.
C) İki ülke arasında Ağustos 2007’den bu yana İsviçre’nin ara buluculuğunda Cenevre’de teknik düzeyde yapılan görüşmeler, kısa bir süre önce tamamlanmıştı.
D) Askerlik süresini 6 aya düşüren kanun teklifi, Meclis Genel Kurulunda görüşüldü ve teklifin ilk 6 maddesi, TBMM Millî Savunma Komisyonunda onaylandı.
E) İki kurumun başkanlarının birlikte katıldığı basın açıklamasında gazeteciler kurumun çalışmaları hakkında bilgilendirildi.
4. Bilim insanları; güneş ışığını, karbondioksidi ve suyu emebilen bir yapay yaprak geliştirerek fosil yakıtlardan doğal gaza
alternatif olabilecek bir gaz kokteyli olan “syngas”ı ürettiler.
Bu cümleden aşağıda verilenlerden hangisi kesin olarak çıkarılabilir?
A) Bilim insanlarının yapay gaz üretme çalışmalarında son yıllarda artış olmuştur.
B) Doğal enerji kaynakları içinde en etkili olan, Güneş’tir.
C) Karbondioksit kullanılarak üretilen yapay gazlardan biri de “syngas”tır.
D) Fosil yakıtların yerini tutabilecek alternatif yakıtlar, zamanla daha da yaygınlaşacaktır.
E) Syngas, doğal yollarla üretilen bir gaz değildir.
5. Sanayi Devrimi’nden önce Osmanlı ekonomisi esas itibarıyla tarıma ve küçük ölçekli imalat ve ticaret sektörlerine dayalı
olarak belli bir refah düzeyini (I) sağlayabiliyordu. 1915’te ise Osmanlı İmparatorluğu’nun Türkiye sınırları (II) içindeki fabrika sayısı (III) kırkı bulmamaktaydı ve bu fabrikalar da temel ihtiyaçlarda dahi dışa bağlılığı (IV) gideremeyecek bir yapıdaydı.(V)
Bu parçada numaralanmış sözcüklerden hangileri isimden türemiştir?
A) I ve IV
B) II ve III
C) II ve IV
D) III ve V
E) IV ve V
6. (I) Bu yönetmenimiz ilk filmiyle töre konusuna yepyeni bir pencereden baktığını göstermişti. (II) Bir köyde töreler üzerinden yaratılan düşmanlık algısının alegorik bir dille işlendiği film, törelere dair ipuçları veriyordu. (III) İkinci filminde de sinema dünyasında geniş yankılar uyandıran ilk filmine benzer bir tema var. (IV) İkisinde de töre baskısı altında bunalan birey ve toplum, baskıya karşı gelmek yerine kendine yeni nefes alma alanları yaratıyor. (V) Her iki film de, yönetmenin röportajlarından anladığımız kadarıyla, “bugün”e dair tezler ortaya koyuyor.
Bir yönetmenden söz edilen bu parçadaki numaralanmış cümlelerle ilgili olarak aşağıdakilerden hangisi söylenemez?
A) I. cümlede, ilk filminde töreye farklı bir bakış açısıyla yaklaştığı belirtilmiştir.
B) II. cümlede, ilk filminin konusundan söz edilmiştir.
C) III. cümlede, ikinci filminin geniş kitleler tarafından beğenildiği açıklanmıştır.
D) IV. cümlede, iki filminin ortak bir yönünden söz edilmiştir.
E) V. cümlede, filmlerinde günümüze yönelik düşünceler ileri sürdüğü belirtilmiştir.
7.
• Doğada görülen varlıkların renklerinin günün değişik zamanlarında ışık değiştikçe, yansımalar fazlalaştıkça birtakım değişikliklere uğradığı görülür.
• Bu durumdan eşyanın gerçek bir renginin olmadığı ve bu renk değişmesinin de ışığa, yansımalara bağlı olduğu çıkarılabilir.
Bu iki cümlede ifade edilenlerin anlamca doğru bir biçimde birleştirilmiş hâli aşağıdakilerden hangisidir?
A) Doğada görülen varlıkların renginin birtakım değişikliklere uğraması, ışığın ve eşyanın gözlerimizden uzaklaşması ile ilgilidir.
B) Doğada görülen varlıklarda ışığa, yansımalara, uzaklığa bağlı renk değişimleri göz yanılması olarak tanımlanabilir.
C) Çevremizde gördüğümüz varlıkların gerçek bir renginin olmadığı kanısına, renklerin günün değişik zamanlarında gösterdiği değişikliklere bakılarak kesin olarak ulaşılabilir.
D) Doğadaki varlıkların renginin günün değişik zamanlarında ışık ve yansımalardan dolayı farklı renklerde görülmesi bizi, eşyanın gerçek bir renginin olmadığı sonucuna götürür.
E) Doğada görülen varlıkların gün içinde farklı renklerde görülmesi, cisimlere vuran ışığın ölçüsü, havanın yoğunluğu, cisimlere olan uzaklığımız ile açıklanabilir.
8. Nihayetsiz bir ova ağarttı benzimizi
Yollar bir şerit gibi ufka bağladı bizi
Gurbet beni muttasıl çekiyordu kendine
Yol, hep yol, daima yol… Bitmiyor düzlük yine
Bu dizelerde aşağıda verilen ses olaylarından hangisi yoktur?
A) Ünlü düşmesi
B) Ünsüz düşmesi
C) Sert ünsüz yumuşaması
D) Ünlü daralması
E) Ünsüz benzeşmesi
9. Birleşmiş Milletler kaynaklarına göre (I) çölleşme ve kuraklık, yerküredeki 4 milyar hektardan fazla alanı ve 110 ülkede yaşayan 1,2 milyar insanın yaşamını doğrudan (II) tehdit etmektedir. Dünyamızın geleceği için (III) tüm insanlığın ortaklaşa (IV) mücadele etmesini ve tedbirler almasını zorunlu kılan kuraklık sonucunda, insanlık birçok (V) olumsuzlukla yüz yüze kalmaktadır.
Bu parçada numaralanmış sözcüklerden türce özdeş olanlar aşağıdakilerin hangisinde verilmiştir?
A) I ile III
II ile IV
B) I ile III
II ile V
C) I ile IV
II ile IV
D) I ile V
III ile IV
E) II ile III
IV ile V
10.
I. Cisim ve mekânların çeşitli bakış açıları ve matematiksel bir yaklaşımla çözümlenmesi olarak tanımlanabilecek perspektif, temelde uzak-yakın ilişkisine dayalı bir çizim yöntemidir.
II. Perspektif kuralları esas alınarak yapılan bir çizimde ufuk çizgisi göz önünde bulundurularak “kaçış noktalarından” uzatılan yapay ışınlar, her bir cisim veya yaşam alanının hem kendi içinde hem de diğer cisim ve yaşam alanları ile uyumlu biçimde resmedilmesine yardım eder.
Yukarıda verilen II numaralı cümleyle ilgili olarak aşağıdakilerden hangisi söylenebilir?
A) I. cümledeki açıklamanın kişisel bir değerlendirmeden ibaret olduğuna değinilmektedir.
B) I. cümlede tanımlanan terimin resimdeki işlevi açıklanmaktadır.
C) I. cümlede dile getirilen resim tekniğinin başka sanatlarda da kullanıldığı vurgulanmaktadır.
D) I. cümlede verilen bilginin yeni teorilere kapı araladığı belirtilmiştir.
E) I. cümlede verilen ilkeye uyulmadığında ortaya çıkacak durumlardan söz edilmektedir.
11. (I) Hayvanların gizemli dünyasındaki olaylar insanı şaşkına çeviriyor. (II) Yılan, kumun içerisine kendini gömüp sadece gözlerini ve kuyruğunun ucunu dışarıda bırakıyor. (III) Bu şekilde avının yaklaşmasını bekliyor. (IV) Böcek arayan kertenkele, yılanın salladığı kuyruk ucunu böcek sanarak aldanıyor. (V) Pusuda bekleyen yılan da onu hemen yakalıyor.
Bu parçadaki numaralanmış cümlelerden hangisinin yüklemi geçişsiz eylemdir?
A) I B) II C) III D) IV E) V
12. Uzun süren bir bahar yaşadıktan sonra, her zaman olduğu gibi yaz bastırıverdi; hem de yakıcı poyrazla korkutarak…
Bu cümlede aşağıdakilerden hangisi yoktur?
A) Farklı türden eylemsiler
B) İlgeç ve bağlaç
C) Ad tamlaması
D) Eylemden ad yapma eki
E) Tezlik eylemi
13. Dünyanın bütün bölgelerinde ve özellikle Afrika ülkelerinde çölleşmenin ekonomik, sosyal ve çevresel bakımdan önemli bir problem olduğu uluslararası toplumlarca fark edilen bir olgudur.
Bu cümleyle ilgili olarak aşağıdakilerden hangisi söylenemez?
A) İki ögeli bir cümledir.
B) Öznesinde sıfat-fiil vardır.
C) Edilgenlik eki kullanılmıştır.
D) Türemiş sözcüklere yer verilmiştir.
E) Yüklem, ek eylemin geçmiş zamanıyla çekimlenmiştir.
14. İstanbul’da yapılan Habitat II Kent Zirvesi (I) “Daha iyi yaşanacak kentler için artık herkes bir araya (II) gelmeli.” çağrısını yapmış, “Çevre ile birlikte barınmadan alt yapıya, (III) eğitimden trafiğe, yoksulluktan işsizliğe kadar birçok (IV) kent sorununu herkes yaşıyor.” açıklamaları yapılmış ve “Peki, bu sorunları kim, nasıl çözecek? Nasıl daha iyi yaşayabileceğiz?” (V) sorularına cevap aranmıştı.
Bu parçadaki numaralanmış sözlerin hangisinde yazım yanlışı vardır?
A) I B) II C) III D) IV E) V
15. Bazı yağlar ( ) obezite ( ) kalp rahatsızlıkları ve şeker hastalığı gibi birçok probleme sebebiyet vermenin yanında kanserle ilişkilendirilebiliyor. İşte bunlardan biri ( ) hidrojenize yağlar ( ) Konservelerde ( ) fast food tarzı yiyeceklerde ve margarinde bu yağlardan bulunur.
Bu parçada yay ayraçla belirtilen yerlere aşağıdakilerin hangisinde verilen noktalama işaretleri sırasıyla getirilmektedir?
A) (;) (,) (:) (.) (,)
B) (,) (,) (;) (.) (,)
C) (;) (,) (;) (.) (,)
D) (,) (,) (!) (…) (,)
E) (;) (,) (:) (…) (,)
16. Yazmaya başladığım ilk günleri anımsıyorum . (I) Okumayı söktüğüm , (II) harfleri birbirine ekleyip sözcüklerden cümleler ürettiğim günleri : (III) Doğduğum köyde , (IV) yokluğun içinde yitip gitmiş bir gurbetçi köyünde, Kargın’da, başlamıştım okula . (V)
Bu parçadaki numaralanmış noktalama işaretlerinden hangisi yanlış kullanılmıştır?
A) I B) II C) III D) IV E) V
17. (I) Özel sektör tarafından açılan fabrikaların artmasıyla birlikte devlet fabrikalarının sanayi içerisindeki payı azalmıştır. (II) Bu dönemde genellikle iç tüketim için un, buz, makarna gıda maddeleri üreten yeni fabrikalar açılmıştır. (III) Ayrıca bu dönemde “inhisar” sistemi ortaya çıkmış ve belli mallarda tek başına üretim yapan fabrikalar belirmiştir. (IV) “İnhisar” ların büyük ölçekli fabrikalar kurdukları biliniyor. (V) Örneğin Cibali’deki tütün fabrikası 1870’lerde 1600 kişi istihdam ediyordu.
Bu parçadaki numaralanmış cümlelerle ilgili olarak aşağıda verilenlerden hangisi yanlıştır?
A) I., içinde isim tamlaması olan kurallı bir fiil cümlesidir.
B) II., yüklemi edilgen çatılı olan girişik bir cümledir.
C) III., zarf tümleci ortak olan bağlı bir cümledir.
D) IV., yüklemi birleşik zamanlı olan basit bir cümledir.
E) V.de ilgi eki, eklendiği sözcüğü sıfatlaştırma göreviyle kullanılmıştır.
18. Aşağıdaki cümlelerin hangisinde ögelere ayırmada yanlışlık yapılmamıştır?
A) Araştırmacılar / sanat dalları esas alınarak hazırlanan sanatçı biyografilerine / internet sitemizden / kolayca / ulaşabilecek.
B) Projenin / kültür ve sanat zenginliğimizin Türkiye’de ve yurt dışında tanıtımına katkı sağlayacağına / inanıyoruz.
C) 2010 yılında başlattığımız ve hâlen yürütülen İstanbul’un Ustaları projesini / Marmara Bölgesi’nde de uygulamak için / yola çıktık.
D) Bu programda sözlüklerde duygu, düşünce, tasarım veya güzelliği ifade etmek için kullanılan yöntemlerin tümü olarak karşımıza çıkan sanat hakkında / detaylıca / konuşacağız.
E) Geleneksel sanatlar ve zanaatlar alanındaki ustaların güncel bilgilerini yayına hazırlayarak / sahip olduğumuz mirası ve bölgemizin sanat birikimini / görünür kılmayı / hedefledik.
19. (I) Kaç saattir burada olduğumu tam olarak hatırlayamıyorum. (II) Bu dinginliğe kendimi o kadar kaptırmışım ki zamanın nasıl geçtiğini anlayamadım. (III) Öyle vakti çoktan geçmiş olmalı, şelalenin üzerini örten sık dallar arasından sızan güneş ışığı, saatler önceki gücünde değil artık. (IV) Bir saat kadar önce çekim yapmak için kurduğum tripodun üstündeki fotoğraf makinesi, şelaleden metrelerce uzağa ulaşan serpintilerle biraz nemlenmiş. (V) Filtrenin üzerine yapışmış su zerreciklerini silip deklanşöre bastığımda Kurşunlu Şelalesi bir tülü andırırcasına fotoğraf karesine yansıyacak.
Bu parçadaki numaralanmış cümlelerin hangisinde yazım yanlışı vardır?
A) I B) II C) III D) IV E) V
20. Dünyanın hemen hemen bütün yazarları, sancılı çalışmaların arkasından eserlerini kaleme almışlardır. Gogol’ün İlahi
Komedya’dan esinlenerek üç cilt olarak tasarladığı eseri, ilk cildinin ardından sansür komitesinden büyük eleştiriler alır. Bunun üzerine tarif edilemez sıkıntılar yaşadığını kendi anlatır. 10 yıl sonra ikinci cildi tamamladığında Gogol, geçirdiği bir buhranla eserin el yazmalarını yakar. İlk tasarlanan hâline uygun şekilde tamamlanamamasına rağmen bütünlüklü bir kitap olan Ölü Canlar, metnin alt başlığı gibi âdeta “bir epik şiir”dir ve 19. yüzyıl Rus edebiyatının en başarılı örneklerindendir. Kılı kırk yararak, büyük emekler vererek Ölü Canlar eserinin ikinci cildini yazmıştır. Ama onu da beğenmeyip yakmış, sonra ölmüştür. Hemingway, Çehov, Kafka, Maupassant da bu yazarlar arasındadır.
Bu parçayla ilgili olarak aşağıdakilerden hangisi söylenemez?
A) Yansız bir söylem yeğlenmiştir.
B) Açıklayıcı bir yol benimsenmiştir.
C) Gerekçeli yargılar kullanılmıştır.
D) Örneklendirme vardır.
E) Deyim kullanılmıştır.
21. Flaubert’in anlatımında sakin bir dehşet vardır. Âdeta bir kamera gibi nesnelere adım adım yaklaşarak tüm gerçekliği metnine yansıtır. Kimsenin göremeyeceği kadar detayı romanına yerleştirmeyi başarır. Bu özellik romana bir sinematografik hava da katar. Bir şeyler olup biterken başka bir şeyler yapan karakterler veya canlılar her zaman varlığını gösterir.
Bu parça aşağıdaki metinlerden hangisine yönelik bir değerlendirmedir?
A) Güneş, Kansas’a giden yolun üzerindeki evimizden geçti. Bu sabah, bu bozkıra Kansas ya da Lowa adı verildiğinden
beri geçen sınırlı sayıdaki günlerden birinde, Kansas, uykusundan uyanarak bir gün ışığının içine yuvarlandı. Dedemin evi ışığa döndü. Avludaki çimlerin üzerindeki çiğ muhteşemdi.
B) Sırtını bir sütun gibi yükselen bir ağaca dayamış ölü bir adam, bakışlarını ona dikmişti. Cesedin üzerinde bir zamanlar
mavi olan üniforma vardı fakat artık rengi solmuş, melankolik bir yeşil tona bürünmüştü. Gence dikilmiş gözleri, ölü bir balığınkiler kadar donuktu. Ağzı açıktı. Kırmızı rengi itici bir sarıya dönüşmüştü. Yüzün gri derisi üzerinde küçük karıncalar geziyordu. Karıncalardan biri, yükünü yapmış; üst dudak boyunca onu itekleyerek taşıyordu.
C) Bahçıvanın oğlu, gece yarısı olduğunda bir hışırtı duymuş. Bir kuş uçup gelmiş. Gagasıyla bir elmayı koparmaya çalışırken bahçıvanın oğlu zıplamış ve bir ok fırlatmış ona. Bu ok, kuşa zarar vermemiş ama altın tüylerinden birini koparmış. Kuş da uçup kaçmış. Sabah olunca kopan altın tüy krala getirilmiş.
D) Koton’un iştahı o kadar açıldı ki hacmine eşit yemekle artık doymuyordu. Doktorun, hâlâ anlayamadığımız tavsiyesini alay zannettiğime pişman oluyordum. Zavallıya hakaret de etmiştim. Mutluluğumuzu tekrar bize veren bu ihtiyardan af dilemek istemiştim. Bir sabah kalktım, evine gittim. Maroken bir koltuğa uzanmış, beyaz porselenden bir pipoyu içiyordu. Yerinden kalkmadı.
E) Vapur Kadıköy’e gelmişti. Arkadaşımı dinlerken ökçelerimin üzerinde kalmış, hafifçe parmaklığa oturmuştum. Doğruldum. Sağ ayağım fena hâlde uyuşmuştu. Yere basamıyordum. Biraz dur kuzum, dedim. “Ayağım uyuşmuş. En sonra çıkarız.” Gülüyor, “Ayağın değil, galiba beynin uyuştu.” dedi.
22. —-? Daha doğrusu bizi yanlış mesleğe sürükleyen, mutsuzluğumuzun imarı ne çok şey var. Bazen seçtiğimiz mesleğin
sunduğu mevkinin, bazen yüksek gelirinin, kimi zaman da popülaritesinin ya da ailemizden birilerinin yanlış yönlendirmesinin kurbanı olabiliyoruz. Olmasak da nice kurbanlara şahit oluyoruz. Günümüzde o kadar çok mağduru var ki hatalı meslek seçiminin. Çevrenizi 1 saat gözlemlemeniz yeterli bunun için. Her sabah uyandığında ayakları geri geri giden ne çok kişiye şahit oluruz. Keyif almadığı işi yapmak zorunda kalanın ızdırap kusan beden dilini çoğumuz fark ederiz. Başarıyı ölçmekten ziyade bir sıralamadan öteye geçemeyen sınavlara, bir bölümde okuduğu hâlde yeniden girenlerin oranının 500 binin üzerinde olması tesadüf olmasa gerek.
Bu parçanın başına düşüncenin akışına göre aşağıdakilerden hangisi getirilmelidir?
A) Meslek seçimini belirleyen ne çok dinamik var, değil mi
B) Hatayı yapıyoruz ama nerede
C) İnsanı yaşamdan soğutan sebepleri saymak mümkün mü
D) Mesleklerinde mutlu olmayan insanlar grubu nasıl oluşuyor
E) Kaçımız ilgi, yetenek ve becerileri ortaya çıkaracak soruları yöneltebildik kendimize
23. I. Kilo almalarından ya da kaybetmelerinden bağımsız olarak tüm deneklerdeki lipit döngüsünün giderek yavaşladığını
tespit ettiler.
II. Araştırmacılar, 10 erkek ve 44 kadından oluşan bir gruptaki insanların yağ hücrelerinde yaşanan değişimleri ortalama
13 yıl boyunca takip ettiler.
III. Yaşlandıkça kilo almamak ancak kalori alımını azaltmakla mümkün oluyor.
IV. Bu durum, yaşlandıkça daha fazla kalori almayan ya da egzersiz yapan insanların bile giderek kilo almasıyla sonuçlanıyor.
V. İsveç’teki Karolinska Enstitüsünde yapılan bilimsel çalışmalar, insanların çoğunun yaşlandıkça kilo almasının sebebini ortaya çıkardı.
Yukarıdaki numaralanmış cümleler anlamlı bir bütün oluşturacak biçimde sıralandığında hangisi baştan ikinci olur?
A) I B) II C) III D) IV E) V
24. Kitap okunmuyor iddiaları bence dayanaksız, gerekçesiz söylentiden öteye geçmiyor. Birçok kentte kitap fuarları yapılıyor, birçok kentte iyi kitabevleri açılıyor. Bursa’da bu gerçeği gördüm. Üstelik eskiden bir kitabı almak için içeri girer,
diğer kitaplara bakamadan hemen dükkândan ayrılırdınız. Şimdi kitabevlerinin içinde kafeler var, kitapları seçebiliyor, aldığınız kitabı da oturup okuyabiliyorsunuz. Kitap fuarlarının her yıl ziyaretçisi artıyor. Aralıkta Eskişehir’de kitap fuarı açılacak. Eğer bu fuarlar olmasa akademik yayınları okuyamayacağız. Başta Türk Dil Kurumu, Türk Tarih Kurumunun kitapları ancak bu fuarlarda satılıyor. Birçok kişi gündeme getirdi: Milli Eğitim Bakanlığı bir dağıtım organizasyonu kurmalı ya da bazı kitabevleriyle anlaşıp bir stant açmalı.
Bu parçaya göre
I. Akademik yayınların alıcı bulması
II. Kitap fuarları sayısının artması
III. Okurun kitabevinde geçirdiği zamanın artması
IV. Kitabevlerinde kitap okumak için ortam oluşturulması
gerekçelerinden hangilerini yazar, katılmadığı düşünceyi çürütmek için ileri sürmüştür?
A) I ve II
B) I ve III
C) II ve IV
D) III ve IV
E) II, III ve IV
25. (I) Newcomen’in ürettiği motorda bir ucu buhar pistonu ve silindir sistemine, diğer ucu madendeki suyu yukarı çeken
pompaya bağlı olan ahşap bir kalas bulunuyordu. (II) Kalasın pompaya bağlı ucu silindir sistemine bağlı ucundan daha ağırdı. (III) Bu nedenle sistem çalışmadığı zaman pompaya bağlı taraf aşağıda duruyordu. (IV) Böylece silindirin içinde oluşan vakum, pistonu aşağı çekerken tahta kalasın diğer ucu yukarı kaldırılmış oldu. (V) İlk olarak silindirin içi atmosfer basıncındaki buharla dolduruldu, daha sonra sisteme su püskürtülüp buharın soğuyarak yoğunlaşması sağlandı.
Yukarıdaki numaralanmış cümlelerle anlamlı bir bütün oluşturabilmek için cümlelerden hangileri yer değiştirmelidir?
A) I ve II
B) II ve III
C) III ve IV
D) III ve V
E) IV ve V
26. I. Ayasofya Müzesi’nin bahçesinde, eskiden burada bulunan muvakkithanenin bir güneş saati var. Ancak bu saatin yalnızca ayağının günümüze gelmiş olması, çubuklarının kopuk ve çizimlerinin tamamen silinmiş olması, buraya yeni bir Osmanlı yatay güneş saatinin tasarlanarak yerleştirilmesi projesini gündeme getirmiştir.
II. Ayasofya Müzesi’nin bahçesindeki eski muvakkithaneye dikkat çekmek ve Ayasofya Müzesi’ni ziyaret edenlere bir Osmanlı güneş saatini tanıtmak amacıyla akademik bir kadronun katkılarıyla bir güneş saati tasarlanmıştır. Proje kapsamında kristal cam üzerine, on altıncı yüzyılda kullanılagelen türden biri zevali, diğeri gurubi iki saat yapılmıştır. Projeye, günümüzde kullanılmakta olan uluslararası saat sistemine geçişi sağlayan bir de tablo eklenmiştir.
Bu iki parçayla ilgili olarak aşağıdakilerden hangisi söylenebilir?
A) I. parçada sözü edilen projeyi II.de hayata geçirme adına yapılan çalışmalar anlatılmıştır.
B) I. parçada sözü edilen muvakkithanenin II.de işler hâle getirilmesinin zorluğu belirtilmiştir.
C) Aynı amaca yönelik yapılan projeler sıralanmıştır.
D) I.de Osmanlı’dan kalma tarihî eserlerin restorasyonu için bilim adamlarına görev verildiğinden, II.de bu görevi alanların kimler olduğundan söz edilmiştir.
E) I.de Osmanlı İmparatorluğu’nda saati tespit eden, küçük çapta astronomi çalışmaları yapan kurumların olduğuna değinilmiş, II.de bunlar örneklendirilmiştir.
27. (I) Bir ülkenin değişik yörelerinde doğan ve yaşayan insanlar arasında bir sözcüğün söylenişi ve bir ifadenin anlatımında farklılıklar olabilir. (II) Ancak bu farklılıklar, o ülkedeki iletişim araçlarında kullanılan dile yansıtıImaz. (III) Yerel gazetelerde bile o yöre insanlarının konuştuğu dil esas alınmaz. (IV) Gazete gibi iletişim araçları, dilin kullanımı bakımından
toplumu doğrudan etkiler. (V) Çünkü yazıda kullanılan dil, bir ülkede konuşulan lehçe ya da ağızlar arasında en yaygın ve en üst konumda olan ortak dildir. (VI) Bu dil, genelde bir ülkedeki yönetim, siyaset ve kültür merkezi olan yörenin konuşma dili üzerine kurulmuştur.
Bu parçadaki numaralanmış cümlelerden hangisi anlatımın akışını bozmaktadır?
A) II B) III C) IV D) V E) VI
28. Grip, dünya çapında yılda 650.000 ölüme neden oluyor. Her yıl yapılan grip aşısı, influenza virüsünü kaplayan iki protein türünden biri olan hemaglutinin proteinini hedefliyor. Bir baş ve bir sap bölümünden oluşan bu protein, görünümüyle
bir mantarı andırıyor. Mevcut grip aşıları, hemaglutinin baş bölümünü tanıyan ve bir hücreye virüsün girme yeteneğini önleyen antikorların üretimini başlatır. Bununla birlikte, proteinin bu baş kısmı, antikorlardan kaçmak üzere hızlı bir mutasyona uğrar. Bu durum, her yıl yeni bir grip aşısı uygulanmasını gerekli kılar. Hemaglutinin sap bölümü ise mutasyonlara karşı çok daha dirençli olduğundan, aktivitesini bloke eden antikorlar için bir hedef olarak görülüyor.
Bu parçada geçen altı çizili sözle aşağıdakilerden hangisine gönderme yapılmıştır?
A) Grip hastalığından ölen sayısının yıldan yıla artmasına
B) Influenza virüsünü kaplayan proteinlerin görünümünün mantarı andırmasına
C) Mevcut grip aşılarının her yıl yeni bir eksiğinin tespit edilmesine
D) Hemaglutinin proteininin, antikorların kendisini tanımaması için çabucak değişime uğramasına
E) Mikroplara karşı daha dirençli virüslerin ortaya çıkmasına
29. (I) Eser, doğası gereği, estetik özerklik düzlemi içinde özgür ve bağımsız bir şekilde oluşur. (II) Ancak eser okura sunulduktan sonra onun değerine ilişkin bir söz, yargı, analiz de kaçınılmazdır. (III) Bu da ancak eleştiri ile mümkün olabilecektir. (IV) Ödüller de eserin iç oluşumundan farklı, bu dış değerlendirmelerden biridir. (V) Gerek ülkemizde gerekse
dünyada pek çok sanat-edebiyat-kültür ödülü veriliyor. (VI) Ne var ki bu ödüller kime, hangi esere verilirse verilsin, tartışmalara neden oluyor ve ödül alanların bunu hak edip etmediği, ödüllerin hangi ölçütlere göre verildiği konuşuluyor. (VII) Ödüller ertesi yıl yine veriliyor ve tartışmalar benzer zeminde sürüyor.
Bu parça iki paragrafa ayrılmak istense ikinci paragraf numaralanmış cümlelerden hangisiyle başlar?
A) II B) III C) IV D) V E) VI
30. Oltu taşı, Erzurum’un Oltu ilçesinin kuzeydoğu kesiminden çıkarılmakta olan yarı değerli bir taştır. Oltu taşı genellikle siyah, koyu kahve, sarı, nadiren de gri ve yeşilimsi renktedir. Bir karbon bileşenidir. Çoğunlukla siyah renkli olanı tercih edilir. Genelde takı ve tespih üretiminde önemli bir yere sahiptir. Yüzyıllardan beri yörede genellikle tek kişilik ve babadan
oğula geçen atölyelerde bu taştan tespih ve çeşitli süs eşyaları üretilmektedir. Oltu taşı; Orta Çağ’da tespih, kutsal sayılan sandık ve heykel yapımında kullanılmaktayken XIX. yüzyılda mücevher yapımında da kullanılmaya başlanmıştır. Topraktan çıktığında çok yumuşak olmasına rağmen, hava ile temas edince sertleşme özelliğine sahiptir. İşlenmesi oldukça kolay olan bu taş, kullanıldıkça parlar, tutuşturulduğunda çıra gibi alevli bir şekilde yanar.
Bu parçadan Oltu taşı ile ilgili olarak
I. Her türü aynı ilgiyi görmemektedir.
II. Faklı ürünlerin üretiminde kullanılır.
III. Değeri yeterince bilinmemektedir.
IV. Önemli fosil yakıtlar arasında yer almaktadır.
yargılarından hangileri çıkarılamaz?
A) Yalnız I
B) Yalnız II
C) I ve II
D) II ve III
E) III ve IV
31. Hemen her roman, okuru belli ölçüde eğlendirir, ona hoşça vakit geçirtir ve onun boş zamanlarını bir ölçüde değerlendirmesini sağlar. Fakat asıl roman, yaşamdan türlü kareler sunar; iyi ile kötüyü yan yana koyar, kişiyi iyiden, doğrudan ve güzelden yana tavır almaya iter. Zaten iyi bir romandan beklenen de budur. Eğer bir roman, okur üzerinde bu etkiyi sağlayabiliyorsa hedefine ulaşmış ve başarılı olmuş demektir. Dil, üslup ve teknikle ilgili başarısı ise bundan sonra
dikkate alınacak noktalardır.
Bu parçada romanın hangi yönü üzerinde durulmaktadır?
A) Başarılı bir anlatımla yazılması
B) Okuru iyiye ve doğruya yöneltmesi
C) Geniş kitlelere ulaşabilmesi
D) Gerçekçi bir yaklaşımla kaleme alınması
E) Yaşamı bütün yönleriyle yansıtması
32. Egzersiz söz konusu olduğunda aklımıza gelen ilk iki şey, nabız hızı ve adım sayısıdır. Bana sorarsanız, egzersizden
profesyonel bir beklentiniz yoksa önceliğiniz nabız hızı değil, adım sayınız olmalıdır. Yürürken dakikada 120 adım ortalamasını tutturabiliyorsanız gereğini yaptığınız aşikârdır. 120-140 aralığına çıktığınızda da maksimum yararı yakalama
şansınız vardır. Yapısal olarak olağanüstü bir egzersiz makinesi şeklinde kurgulanıp bize emanet edilen bir cihazdan farksız olan insan vücudundan daha iyisini bugüne kadar hiçbir teknoloji üretememiştir. Bu egzersiz makinesinin en etkili ilacı ise her gün tekrarlanan düzenli ve tempolu yürüyüşlerdir. Yürüyüş size belli bir sportif deneyim, özel cihazlar, aksesuar vb. yükler getirmez. Her zaman, her yerde, her koşulda yapılabilir. Unutmayın, tempolu olmak koşulu ile haftada 150 dakika yürüyüşle daha sağlıklı kalabilir, dahası “bonus” olarak 3 yıllık ek bir süre bile kazanabilirsiniz.
Bu parçada anlatılmak istenenler sloganlaştırılmak istense bu slogan aşağıdakilerden hangisi olur?
A) Nabız hızınıza değil, adım sayınıza odaklanın.
B) Hareketsiz yaşam, kısa ömür demektir.
C) Spor yapın, hastalık riskini azaltın.
D) Sportif vücut için düzenli yürüyüş yapın.
E) Her yaşa en uygun spor yürüyüştür.
33. Sanat, teorik ve pratik yönleriyle hayatın yansıtılmasından çok, onun üzerinde yeni boyutların elde edilmesi sürecinde
başlar. Başka bir deyişle sanat, hayatı, somut yaşantıyı yansıtmanın ötesinde bir işleve sahiptir. Sanat eserinin yaratıcısı;
yaptığı resimde, bestede, heykelde, edebî eserde (Son yıllarda yazılan postmodernist örneklerinden dolayı romanı da değerlendirme içine almak mümkün. Çünkü postmodernist roman anlayışına göre roman metninin gerçekle değil, diğer edebî metinlerle olan ilişkisi önemlidir.) boyayı, notayı, çamuru, bronzu ve kelimeleri araç olarak kullanırken gözlemin ürünü olan bir “yansıtma”yı değil; sezgiden kaynaklanan bir “sentez”i, bir “üst boyut”u üretmeyi amaçlar.
Bu sözleri söyleyen birinden aşağıdakilerden hangisini söylemesi beklenemez?
A) Yaşamı olduğu gibi yansıtmak sanatçının görevi olmamalıdır.
B) Sanatın işlevi öncelikli olarak insanın aklına seslenmek değildir.
C) Yazınsal türleri birbirinden ayıran kesin kurallar yoktur.
D) Sanat öğretmez, sezdirir, hissettirir, çağrıştırır.
E) Sanat, yaşama farklı açılardan bakma işidir.
34. Muhabir:
(I) —-
Yönetmen:
– O kadar çok şey olup bitiyor ki dünyada, bütün bunların yanında, ben de bir şeyler üretebilirim, diyorsun. Gündelikçi belgeseli, bu şekilde ortaya çıktı örneğin. Kadınların seslerini nasıl duyurabiliriz diye düşündük, keza İbret Olsun Diye de öyleydi. Belgesel çekmek toplumda bir farkındalık yaratmak, pasiflikten, ataletten kurtulmak anlamına geliyordu bizim için. Belki bu şekilde, kendimizi belgeselle ifade ettik.
Muhabir:
(II) —-
Yönetmen:
– Örneğin, sinema ile içli dışlı olduğum on beş yıllık zamanda seyrettiğim Agnes Varda’nın Toplayıcılar ve Ben belgeseli benim üzerimde çok etkili oldu. Kimi belgeseller böyledir, seyircinin doğrudan gerçeği algılama biçimini değiştirir. Seyircinin gerçeğe susamışlığını gideren bir şey olur. Elbette katı bir gerçekçilikten bahsetmiyorum. Kimilerinin de belgesel deyince aklına Afrika, Kutuplar, Irak gibi meseleler geliyor ama belgesel sadece bu konuları işleyen bir tür değil benim için. Benim kardeşimle olan ilişkimi de işleyen bir şey olabilir belgesel. Çok şey anlatabilir. Tıpkı edebiyat gibi küçük öyküler anlatıp evrensel mesajlar verebilir.
Bu diyalogda boş bırakılan yerlere aşağıdakilerden hangisi sırasıyla getirilmelidir?
A) I. Kendinizi belgesel çekerek daha iyi mi ifade ettiğinizi düşünüyorsunuz?
II. Sizce belgeseller sosyal alanda hangi boşluğu dolduruyor?
B) I. Sizi belgesel çekmeye yönelten nedir?
II. Belgeseller, insanlara ne verebilir; verdikleri, kişiye göre değişebilir mi?
C) I. İlk belgeselinizi hangi duygularla çektiniz?
II. Siyasi içeriği olan belgeselleri neden sanatsallıktan uzak sayıyorsunuz?
D) I. Belgesel sözcüğünün sizde çağrıştırdığı anlamlar nelerdir?
II. Seyircilerin belgesellerden en çok bekledikleri nelerdir?
E) I. Çektiğiniz belgesellerle amacınızı gerçekleştirdiğinizi söyleyebilir misiniz?
II. Seyirci ile belgesel arasındaki ilişkiyi nasıl açıklarsınız?
35. – 36. soruları aşağıdaki parçaya göre cevaplayınız.
Belli bir yaşam görüşü ortaya koymak anlamında roman; öğreti yönü küçümsenemeyecek bir türdür. Her sanat dalı birtakım seçme ve düzenlemelerle kullandığı ham maddeyi belli bir bakış açısından biçimlendirerek sunar. Doğrudan doğruya insanları ve onların davranışlarını konu alan romanlarda bu, özellikle kaçınılmaz bir durumdur. Piyasada pek çok roman var. Peki, bunlardan kaçı ciddi anlamda okuyucu bulabiliyor? Elbette çok azı. Bunun nedeniyle ilgili ilk olarak aklımıza okumaya fazla vakit ayırmayan bir toplum olmamız geliyor. İkinci olarak da okurlar ekonomiyi bahane ediyorlar. Ne var ki biraz araştırdığımızda okurların günceli yakalayan romanları ıskalamadıkları, günümüzün sorunlarını es geçen romanlara ise el sürmedikleri görülüyor. Bu durum pek şaşırtıcı değil çünkü istatistikler incelendiğinde okurların, genellikle konusunu günlük yaşamdan alan romanlara ilgi gösterdikleri ortaya çıkıyor.
35. Bu parçada aşağıdakilerden hangisi yoktur?
A) Deyime yer verme
B) Saptamada bulunma
C) Dili göndergesel işlevde kullanma
D) Tanımlamaya başvurma
E) Düşüncenin yönünü değiştiren bir ifade kullanma
36. Bu parçadan aşağıdakilerden hangisi çıkarılabilir?
A) Niteliksiz romanların piyasayı ele geçirmesinin okuru okumaktan soğuttuğu
B) Okurların, salt konusunu güncelden alan romanlara ilgi duyduğu
C) Günümüzde romana para vermenin, okur için bir lüks olarak görüldüğü
D) İnsanı merkeze almayan bir romanın okurlardan hiçbir zaman ilgi görmediği
E) Okurun, yoğunluktan dolayı en iyi romanları bile okuyacak vaktinin olmadığı
37. – 38. soruları aşağıdaki parçaya göre cevaplayınız.
2000 yılı başlarında doğanlara (Gelecekte isim ve yıl aralığı değişebilir.), “Z Kuşağı” veya “Yeni Sessiz Nesiller” denilmektedir. Bu kuşak, dünya zevklerine düşkün olma, teknolojiyi hızlı şekilde kavrama, işlerini kısa sürede ve ince eleyip
sık dokuyarak yapma özellikleriyle dikkat çekmektedir. Bireyselliğe önem veren, en yeni iletişim araçlarını kullanan, iş arkadaşlarıyla dost olmayı tercih eden, yeniliğe açık, haberleşmek için e-posta yerine sosyal medyayı kullanan, arkadaşlık
ilişkilerini ise ağırlıklı olarak Facebook üzerinden yürüten, teknoloji bağımlısı ya da tutkunu olmayıp teknolojiyi doğal yaşam standardı olarak algılayan bir kuşaktır. Alfa Kuşağı ise tamamı 2010 ve sonrasında doğmuş bireyleri kapsamaktadır. Dolayısıyla zihinsel ve pratik şemalarımızda da yepyeni bir başlangıcı simgelemeleri adına Yunan alfabesinin ilk harfi olarak adlandırılmıştır. Sosyolojik olarak değerlendirildiğinde Alfa Kuşağı’nın içinde yer alanlar; günümüzde emekleme çağındakiler, bebekler ve elbette henüz doğmamış olanlardır. Pazarlama stratejileri üretenlere göre de ebeveynlerinin harcama davranışlarını kökten değiştirecek kuşaktır.
37. Bu parçaya göre aşağıdakilerden hangisi Z Kuşağı’nın niteliklerinden biri olamaz?
A) Titiz olma
B) Tez canlı olma
C) Yüz yüze iletişimden kaçınma
D) İlişkilerinde doğallığa önem vermeme
E) Teknolojideki gelişmelere çabucak ayak uydurma
38. Bu parçadan aşağıdakilerden hangisine ulaşılabilir?
A) Kuşakların adlandırmasında alfabetik sıra gözetildiğine
B) Teknolojinin en çok Alfa Kuşağı’nı etkilediğine
C) Alfa Kuşağı’nın, anne babalarının ekonomik tercihlerini etkileme gücünün daha yüksek olduğuna
D) Son yıllarda dünyanın, robot teknolojileri konusunda hızlı gelişmelere sahne olduğuna
E) Alfa Kuşağı’nın eğlence kaynağının küçük yaşlarından itibaren dijital ekranlardan oluştuğuna
39. – 40. soruları aşağıdaki parçaya göre cevaplayınız.
Sağlık, tüm dünyada en önemli ve öncelikli AR-GE (araştırma- geliştirme) odağıdır. İnsanın yaşadığı dünyada öncelikli hedefi hayatta kalmaktır. Bunun için sağlıklı olması ve yaşadığı çevreye çok iyi uyum sağlaması gerekir. İnsan sağlıklı olabilmek için yüzyıllar boyunca çeşitli hastalıklarla savaşmak zorunda kalmış ve çeşitli tedavi stratejileri geliştirmiştir. On yedinci yüzyıldan başlayarak gelişen tıp bilimi, çocuk ölümlerini azaltarak nüfusun artmasına önemli bir katkı yapmıştır. Salgın hastalıklar önlenmiş, enfeksiyonlar tedavi edilmiş, kalp-damar hastalıkları ve diyabet kontrol altına alınmıştır. Bütün bunlar insanın ortalama yaşam süresinin uzamasını sağlamıştır. Ancak bütün bu belirgin ilerlemelere karşın kanser, Alzheimer hastalığı, şizofreni, otizm ve daha pek çok sorun, etkili tedavi stratejilerinin geliştirilmesini beklemektedir. Bu nedenle artık sağlıkta AR-GE yatırımlarının önceliğini etkin tedavisi olmayan ve ekonomiye giderek artan bir yük getiren hastalıkların erken tanısı, önlenmesi veya kökten tedavisine yönelik projeler almaktadır.
39. Bu parçada anlatılanlara göre çağımızda sağlıkta AR-GE yatırımlarında öncelik aşağıdakilerden hangisine verilmektedir?
A) İnsan yaşamını uzatmaya
B) Yaşam kalitesini yükseltmeye
C) Salgın hastalıkları ortadan kaldırmaya
D) Bulaşıcı hastalıklarla ilgili tedavi stratejileri geliştirmeye
E) Tedavi yöntemi tam olarak bulunamamış hastalıklarla mücadeleye
40. Bu parçadan
I. İnsanların öncelikli amacının, yaşamını sürdürmek olduğuna
II. Çocuk ölümlerinin azalmasıyla nüfusun artmaya başladığına
III. Sağlıkla ilgili sorunların ekonomiye bakan yönlerinin olduğuna
IV. AR-GE yatırımlarının çoğunun sağlık sektörüne yapıldığına
yargılarından hangilerine ulaşılabilir?
A) I ve II
B) I ve III
C) II ve III
D) I, II ve III
E) III ve IV
|
CEVAP ANAHTARI |
||||||||||||
|
1 |
E |
8 |
B |
15 |
A |
22 |
A |
29 |
D |
36 |
B |
|
|
2 |
C |
9 |
A |
16 |
C |
23 |
B |
30 |
E |
37 |
D |
|
|
3 |
B |
10 |
B |
17 |
D |
24 |
E |
31 |
B |
38 |
C |
|
|
4 |
E |
11 |
D |
18 |
A |
25 |
E |
32 |
A |
39 |
E |
|
|
5 |
A |
12 |
C |
19 |
C |
26 |
A |
33 |
C |
40 |
D |
|
|
6 |
C |
13 |
E |
20 |
A |
27 |
C |
34 |
B |
|||
|
7 |
D |
14 |
C |
21 |
B |
28 |
D |
35 |
D |
|||
]]>
1. Jose Saramago’nun basmakalıplıktan uzak, (I) kapsayıcı, uçsuz bucaksız imkânlar evreninin adresini veren (II) yapıtı, küllerinden doğmayı (III) sürdürüyor. Dipsiz bir sandık gibi. (IV) Öylesine konsantre ki okumakla çoğalan sözcüklerin sırrını bulduğundan kuşku duymuyor gerçek okuru. Yazar olarak duruşu da pusula misali. (V) Nasıl da alçak gönüllü ve bilge!
Bu parçadaki altı çizili sözlerle ilgili aşağıda verilen açıklamalardan hangisi yanlıştır?
A) I., sıradanlıktan uzak özellikler taşımak
B) II., sonsuz olanaklara ulaşmanın yolunu göstermek
C) III., tükenmeye yüz tutmuşken yeniden canlanmak
D) IV., geçmişe yaslanıp kendini geleceğe kapatmak
E) V., tutumuyla insanlara kılavuzluk etmek
2. (I) Hayata dair düşüncelerimiz, eleştirilerimiz, beklentilerimiz; filmlerle, şarkılarla hatta tiyatro oyunlarıyla şekillenir. (II) Herhangi bir işe başlarken filmlere, romanlara, öykülere kulak kabartır; onların bize ne söylediğine bakarız. (III) Kitapları zamanla unutsak bile filmler, dağarcığımızda ayrıntısıyla hep canlı kalır. (IV) Aklımıza kazınan sahneleri gündelik hayatta aynen yaşama isteği duyarız içimizde. (V) Gündelik yaşamın yükü altında ezildiğimizde sinema, tiyatro veya konser salonlarını güvenli bir liman olarak görürüz hep.
Bu parçadaki numaralanmış cümlelerle ilgili olarak aşağıdakilerden hangisi söylenemez?
A) I. cümlede, yaşama bakışımızda sanat eserlerinin etkili olduğu söylenmiştir.
B) II. cümlede, sanat eserlerini referans aldığımızdan söz edilmiştir.
C) III. cümlede, filmlerin kitaplara oranla daha kalıcı olduğu belirtilmiştir.
D) IV. cümlede, insanların gerçekle kurguyu birbirine karıştırdığı söylenmiştir.
E) V. cümlede, sanatın insanlar için bir sığınak olduğundan söz edilmiştir.
3. Ne onca şiiri ne de başyapıt niteliğindeki roman ve denemeleri, farklı kesimlerce Ahmet Hamdi Tanpınar’a karşı yapılan sükût suikastini engelleyemedi. Şimdi, yayınevleri arasında Tanpınar’ın kitaplarını basma mücadelesinin mahkeme kapılarına kadar uzadığını görünce insanın dudağına acı bir tebessüm yerleşiyor.
Bu parçada geçen “sükût suikasti” sözüyle anlatılmak istenen aşağıdakilerden hangisidir?
A) Acımasızca eleştirmek
B) Görmezden gelerek yetkinliğini örtmeye çalışmak
C) Herkesin gözünde küçük düşürmeye çalışmak
D) Değerini olduğundan aşağı göstermek
E) Eserleriyle yapmak istediklerini anlayamamak
4. Hamlet’i okuyan kişi, yalnızca Hamlet’teki yaratımın ayrımına erdiği için sevmez onu; Hamlet’in çağrışımıyla kendi içindeki Hamlet’i yarattığı için de ilgi duyar ona.
Aşağıdakilerden hangisi bu cümlede anlatılanla aynı doğrultuda değildir?
A) İyi yazılmış bir roman, okuru yalnızca güzellikleriyle etkilemekle kalmaz, okurun içindeki potansiyeli de harekete geçirir.
B) Güçlü sanat eserleri, onu anlayan kişiye kendisine dair daha önce farkında olmadığı özelliklerini de keşfettirdiği oranda bu sıfatı hak eder.
C) İyi çizilmiş bir roman kahramanı, içimizdeki kahramanı bulup ortaya çıkarmamıza da yardımcı olabilmelidir.
D) Okuduğum bir kitapta hayran kaldığım bir özellik, karakterlerin başarıyla yaratılmasıysa diğer özellik de yapıtın benim zihnimde benzerini kurgulamama imkân tanımasıdır.
E) Aynı kitabı ikinci defa okuduğunuzda kitabın sizde bırakacağı iz öncekinden farklı olmaz.
5. I. Antibiyotikler tıp uygulamalarında çığır açan ve bakteri kökenli hastalıklarla mücadelemizde bize çok önemli avantajlar sağlayan silahlarımızdır.
II. Ancak bilinçsiz ve yersiz antibiyotik kullanımı sonucu, antibiyotik tedavisine dirençli birçok bakteriyi kendi ellerimizle ürettik.
Bu iki cümlede anlatılanlar aşağıdakilerin hangisinde doğru biçimde birleştirilmiştir?
A) Bakterilerin antibiyotikler karşısındaki direnci, yanlış tedaviler sonucunda iyice artmış ve antibiyotiklerin kullanımı günden güne farklı sorunlar üretmiştir.
B) Antibiyotiklerin bakteri tedavisindeki çığır açıcı rolü gereksiz yere abartıldığından bir süre önce avantaj gibi görünen durumlar hastalar için dezavantaja dönüşmüştür.
C) Kısa bir zaman öncesine kadar bakteri menşeli hastalıklarla mücadelede büyük katkıları olan antibiyotikler, yanlış kullanım nedeniyle kimi bakterilerin direncini artırarak bu avantajı ortadan kaldırmıştır.
D) Bakterilerin yakın zamana kadar yalnızca antibiyotiklerle tedavi edilebileceği inancı, insanları yerli yersiz antibiyotik kullanmaya itince direnci yüksek bakteriler meydana gelmiştir.
E) Antibiyotiklerin eskisi gibi bakterilerle mücadelede etkili olabilmesinin koşulu, antibiyotiğe karşı savunma gücü yüksek bakterilerin yok edilmesidir.
6. Strese girmeden kanyonun tadını çıkarmak istiyorsanız hemen girişte, yaklaşık 150 metre uzunluğunda, kayalara monte edilmiş köprülerden yürüyerek köprünün sonunda buz gibi sular ile kucaklaşabilirsiniz.
Bu cümlede aşağıdaki ses olaylarından hangisi yoktur?
B) Ünlü türemesi
C) Ünlü daralması
D) Kaynaştırma
E) Ünsüz benzeşmesi
7. Yüklem geçişli fiil olduğu hâlde bazı cümlelerde nesne bulunmaz.
Aşağıdakilerin hangisinde bu duruma örnek bir kullanım vardır?
A) Okul servisini haftanın beş günü saat tam 15.30’da burada bekliyoruz.
B) Bahar gelince şehrin parklarındaki erik ağaçları erkenden beyaz çiçekler açar.
C) İki arkadaş masayı biraz zorlanarak da olsa cam kenarına çekti.
D) Bu parktaki büyük ağaçların yaprakları dört mevsim yemyeşil kalır.
E) Bugün çok yoğunum ama hafta sonu birlikte izleyebiliriz.
8. (I) Denemede yazar, duygu ve düşüncelerini kanıtlama amacı gütmeden senli benli bir anlatımla ifade eder. (II) Deneme içten bir üslupla yazılır. (III) Yazar, kendisiyle konuşuyormuş
gibi bir tutum sergiler. (IV) Bu nedenle yazar “ben” sözcüğünü sıklıkla ve çekinmeden kullanır. (V) Nurullah Ataç, bunu vurgulamak için “Deneme ‘ben’in ülkesidir.” der.
Bu parçada numaralanmış cümlelerle ilgili olarak aşağıdakilerden hangisi yanlıştır?
A) I. cümlede, üç eylemsi türünün de örneği vardır.
B) II. cümlenin yüklemi, edilgen çatılı fiildir.
C) III. cümlede, bir ilgeç, dönüşlülük adılıyla birleşerek ekleşmiştir.
D) IV. cümlede “ve” bağlacı, zarf tümleçlerini birbirine bağlamıştır.
E) V. cümle, iç içe birleşik bir cümledir.
9.
I. Uzak diyarlarda yanacak, yanacağım hep
Sen başka denizlerin dalgalarında sarhoş
II. Solgun yüzünde kaygı taşır her gelen geçen
Hep saz benizlidir bu yıl eylül çocukları
III. Mutluluk ülkesidir baksa gözüm her nereye
Yaşıyor şimdi gözüm görmenin altın çağını
IV. Bir gün yine gördüm ki pembeler giymiş
Güllerin aynasına bakıp da övünmüş
V. Bekçi sert bir darbeyle kırdı kaldırımları
Mezarda ölü gibi yalnız kaldım odamda
Yukarıdaki numaralanmış dizelerin hangisinde altı çizili sözcükler tür yönünden aynı değildir?
A) I B) II C) III D) IV E) V
10. Aşağıdakilerden hangisi, ögelerinin sıralanışı yönünden “İstanbul-Anadolu-Mısır arasında karadan ve denizden telgraf hatları döşenerek ülke içerisindeki iletişim kolaylaştırılmıştır.” cümlesiyle aynıdır?
A) Bıkmadan, yorulmadan, yılgınlığa düşmeden kitap ve dergiler okumalıyız.
B) Bu şiirlerin tadına varmak için oldukça fazla çaba harcamalısınız.
C) Anlatımını oluşturan söz değerlerini seçerken dilin sunduğu tüm olanaklardan yararlanmış.
D) Yarınki oturumda üretim sürecinin bir başka yönünü ilgilendiren konunun algılanış biçimi tartışılmalıdır.
E) Nüfusa paralel olarak artan isteklerin karşılanabilmesi için eldeki olanaklar yerinde kullanılmalıdır.
11. Eskiyi (I) çok iyi bilirim. Bizim toplumumuzda berberler sağlık işlerini yürütürdü. Çocukluğumda Anadolu’nun köy ve kasabalarında dişçi yoktu. İnsanlar dişi (II) ağrıyınca berberi (III) ararlardı. Berber de ağrıyan dişi çekerdi. Şimdi bunu (IV) terk ettik, hastaneleri (V) kurduk.
Bu parçada numaralanmış sözcüklerden hangisi, bir varlığın neye ait olduğunu belirten bir ek almıştır?
A) I B) II C) III D) IV E) V
12. Dünyanın gelmiş geçmiş en güçlü ve kalabalık ordularından birini kuran Osmanlı Devleti, teknolojik gelişmeleri yakından takip ettiği hatta yönlendirdiği dönemlerde dünya hâkimiyetine damgasını vurmuştur.
Bu cümlenin öznesinde aşağıdakilerden hangisinin örneği yoktur?
A) İlgeç
B) İsim tamlaması
C) Adıl
D) Zarf
E) Sıfat-fiil grubu
13. Anlattıkları şeylerin niteliğine göre fiiller kılış fiilleri, durum fiilleri, oluş fiilleri diye adlandırılır.
Aşağıdakilerin hangisinde yukarıda sözü edilen fiillerin tümü örneklendirilmektedir?
A) kızmak, incelemek, morarmak
B) sığmak, uçmak, pişmek
C) bilmek, susmak, beklemek
D) bulmak, büyümek, güzelleşmek
E) bestelemek, çözmek, oturmak
14. Dikilitaş, diğer adıyla Beştaş, İznik’te Roma Dönemi’nden (I) kalma, M.S. 1. yy’da (II) Cassius Philiscus adına dikilmiş on iki metre (III) yüksekliğinde bir anıt. Anıt üst üste (IV) beş taş mermerden yapılmış. Üzerinde Yunanca yazılar var. Ne var ki en üstteki 6’ncı taş (V) günümüze ulaşamamış.
Bu parçadaki altı çizili sözlerden hangisinin yazımı yanlıştır?
A) I B) II C) III D) IV E) V
15. İzmir’in güzelliklerini hiçbir yere değişmem, diyorsun ama bizim oraların, Balıkesir’in, bahar akşamları da çok hoştur. Sesleri, kokuları ve renkleriyle başını döndürür insanın; durup dururken sevince boğar insanı. İşte böyle bir akşamdı. Benim gibi genç bir arkadaşımla kaçıyorduk. Kent arkamızda kalmış, bizim kaçışımıza aldırmadan homurdanıp duruyordu. Açık pembe, açık sarı zakkumların arasından geçiyorduk.
Bu parçada virgülün kullanımıyla ilgili olarak aşağıdakilerden hangisi söylenemez?
A) Tırnak içinde olmayan alıntı cümlesinden sonra kullanılmıştır.
B) Sıralı cümleleri birbirinden ayırmak için konmuştur.
C) Yüklemden uzak düşmüş özneyi belirtmek için konmuştur.
D) Aynı türden söz gruplarının arasına konmuştur.
E) Ara sözün başında ve sonunda kullanılmıştır.
16. Aşağıdakilerin hangisinde yazım yanlışı yoktur?
A) Arabayı aldığımdan beri içimde garip bir şeyler var, sende bunu fark ediyorsun, değil mi?
B) Elli iki yıllık ömrümde bu süreç, bu çok önemli yaşam kesidi bilinmez olarak kalacak.
C) Sanatçının,18 Haziran 1979 pazartesi günü dünyaya geldiğini biliyoruz, onun dışında bir bilgi yok.
D) Profesyonel futbol yaşamında en çok, gün aşırı yağmur yağan bu ülkede zorluk yaşamıştı.
E) Hiç kimse o olaydan sonra parkın yanına yaklaşmadı, park artık bomboştu.
17. Elindeki çöpü yere atan bu kadının arkasından yürürken düşünmeden edemiyorum. (I) Evi muhtemelen tepeden tırnağa tertemizdir. Bu kadının salonunda muhtemelen toz zerresi bulamazsınız eşyaların üzerinde. Öylesine bakımlı… (II) Peki, (III) evlerinde böylesine tertemiz olan bizler niçin sokaklarda bu kadar özensiz ve vurdumduymazız? (IV) Kendi çatımızın altında bu kadar temiz, düzenli, özenli; (V) sokakta neden savruk, bencil ve özensiziz?
Bu parçada numaralanmış noktalama işaretlerinden hangisi işlevine uygun kullanılmamıştır?
A) I B) II C) III D) IV E) V
18.Bilimin en önemli işlevlerinden biri de iyi ile kötüyü bilimsel ve nesnel bir şekilde ortaya koymasıdır. Toplum içinde bu konuda anlaşmazlıklar çıkar. Eskiye taraftar olanlara göre, eski olan her şey iyi, yeni olan her şey kötüdür. Yeniye taraftar olanlar ise tamamıyla bunun tersini düşünürler. Hâlbuki bu yaklaşımların ikisi de sakıncalıdır. —-. Bu önemli sorunun çözümünü ancak bilimden bekleyebiliriz. Bir şeyin iyi veya kötü olduğunu bilim açık bir şekilde ortaya koyar.
Bu parçada boş bırakılan yere düşüncenin akışına göre aşağıdakilerden hangisi getirilmelidir?
A) Günümüzde bilim adamları her soruna çözüm bulabileceklerini düşünüyor
B) Bilimin bu denli ilerlemiş olması gelecekte insanlığı zor durumda bırakabilir
C) Ancak eski olan bir şeyin güzel olması mümkün değildir
D) Çünkü bir şeyin iyi ya da kötü olması, eski ya da yeni olmasıyla ilgili değildir
E) Çünkü her zaman yenilikten yana tavır almak gerekmektedir
19. —-. Bunun önüne geçmek için kendi başıma kalmam gerekir. Yazı, hiçbir şeyle ilgilenmemeyi zorunlu kılan bir etkinlik çünkü. Kendimi çevremden soyutlayıp tamamen yazıya verdiğimde çok rahat yazıyorum. Birçok yazarda olan bir özellik bende de var: Yazarken günlük olaylardan sıyrılmak. Odaklanmayı sağlamak için, iç dünyama, zihnimde canlandırdığım dünyama, o büyülü âleme yolculuk yapıp onun içine girmem gerekiyor. Bu söylediklerim şiir ve öykü için de geçerli. Ama romanda çok daha önemli.
Bu parçada boş bırakılan yere düşüncenin akışına göre aşağıdakilerden hangisi getirilmelidir?
A) Başkaları gibi, çevremdeki kişi ve olaylara “Bundan bir hikâye çıkar mı?” diye bakamıyorum
B) Bazen yazacağım şey üzerinde yoğunlaşamadığım için günlerce kalem elimde beklerim
C) Kalemi elime aldığımda saatlerce yazıyor, beğenmediklerimi ise bir çırpıda atıp tekrar yazıyorum
D) Doğru olduğuna inanmasam da bugüne kadar yazmak için hep uygun bir mekân ve zaman aradım
E) Yaşam sadece yazıdan ibaret değil ama kimi yazarlar gibi her şeyi bir kenara iterek yazıyı yaşamımın merkezine almaktan vazgeçemiyorum
20. Gazeteci:
(I) —-
Eleştirmen:
— Her şeyden önce bir öz güven duygusu verdiği söylenebilir. Yazdıklarını topluma ulaştırmada bir köprü işlevi göreceğini, yeni verimlerini yayımlamada zorluk çekmeyeceğini taahhüt eder yazara. Bu, çoğu zaman yazılı olarak söylenmez elbette. Ama yazar bunu hisseder. Derginin kendisine bunları sağlayacağını düşünür, buna inanır. Yazara sözünü insanlara duyurma, kendi düşüncesini başka düşüncelerle tartışma olanağı sunar. Kendisi için bir sığınak olacağını, elinden tutup kaldıracağını söyler dergiler yazarlara.
Gazeteci:
(II) —-
Eleştirmen:
— Bu, içerikten bağımsız olarak hele de başlı başına bir meziyet ya da musibet olarak ele alınacak bir konu değil. Metinlerin niteliği, sanatsal ve bilimsel açıdan denetimi gibi unsurları göz önüne almak lazım bir değerlendirme yapmak için. Sadece artışa odaklanmak bu hususların gözden kaçmasına yol açıyor. Sayının artışı gençlerin önünün açılmasını sağlayabilir ama dergilerin değerini sadece bunda arayamayız. Sayıya paralel bir nitelik yükselmesi söz konusuysa o zaman olumlu bir şeyler söylemek mümkün olur. Bu konuda iyi şeyler söyleyecek durumda değilim ne yazık ki!
Bu diyalogda boş bırakılan yerlere aşağıdakilerden hangisi sırasıyla getirilmelidir?
A) I. Dergilerinin topluma ne gibi yararları vardır?
II. Dergilerde farklı türden yazıların yer almasını doğru buluyor musunuz?
B) I. Yazarlar dergilerle aralarına neden mesafe koyar?
II. Bir dergide farklı görüşlerden yazarların yazması sizce doğru mudur?
C) I. Edebiyat dergileri genç yazarlar için bir şans mıdır?
II. Sanat alanında tematik dergilerin çıkmasını yararlı buluyor musunuz?
D) I. Dergiler, yazarlar konusunda niçin seçici davranır?
II. Son yıllarda dergilerin biçimden daha çok içeriğe önem vermesini nasıl değerlendiriyorsunuz?
E) I. Edebiyat dergileri yazarlara neler vadeder?
II. Günümüzde çok sayıda dergi çıkmasını nasıl değerlendiriyorsunuz?
21. Topkapı Sarayı hazinesi… Bu söz Osmanlı İmparatorluğu ile birleşince akıl almaz boyutlara taşınmıştı gözlerimin önündeki bu küçük salonda. Yavuz Selim’in mührü ile yeni bir yolculuğa çıktım tarihte. Necef yazı kutusunun ışıltısına takıldı gözlerim. Sorguçların her biri dünya üzerindeki pek çok ülkeye hâkimiyetin mührü gibiydi. Cülus ve bayram törenlerinde kullanılan altın tahtın üzerindeki sultanın gücüyle sarsıldım âdeta. Altın, yakut ve zümrütlerle bezeli kupa, Herat taşından yapılmış maşrapa, IV. Mehmet’in som zümrüt kaplı hançeri… Hepsi muhteşem ışıltılarıyla gözümü almıştı.
Bu parçadaki örnekler aşağıdakilerden hangisini vurgulamak için verilmiştir?
A) Osmanlı padişahlarının gösterişe büyük önem verdiğini
B) Osmanlı’nın dünyaya nasıl egemen olduğunu
C) Osmanlı hazinesinin göz kamaştırıcı eserlerle dolu olduğunu
D) Topkapı Sarayı’nın dünyanın en zengin müzeleri arasında yer aldığını
E) Osmanlı hazinesinin pek çok örneğinin günümüze gelemediğini
22. İnsanlar, niteliksiz malzemeden yapılmış olsa da bir çantaya, önemli bir markanın logosunu taşıdığı için binlerce lira öder. Böyle bir ürünü kullanan kişi kendisinin, başka insanlarca daha değerli algılandığına inanır. Bu durum sadece giysi, gözlük veya herhangi bir aksesuar için geçerli değildir. Örneğin bir araştırmada, ağrı kesici olan Voladone-Rx’in bir tabletinin fiyatının bir gruba 3 lira, diğer gruba 50 kuruş olduğu bildirilmiş. İkinci grupta ilacın etkisinin yarı yarıya azaldığı bildirilmiştir. Anlaşılıyor ki ucuz bir ilacın etkisinin de düşük olacağı inancı, tedaviyi bile etkilemiştir. Özetle söylemek gerekirse insanlar, —-.
I. yüksek bedel ödedikleri ürünün daha kaliteli veya daha iyi olduğuna inanmaktadır
II. sağlık sektöründe niteliksiz ürün kullanılmasının doğru olmadığını düşünmektedir
III. yeni ürün çıkarmak yerine fiyatlar üzerinde oynama yaparak satışı artırma yoluna gitmektedir
Bu parçanın sonuna düşüncenin akışına göre yukarıdakilerden hangileri getirilebilir?
A) Yalnız I
B) Yalnız II
C) Yalnız III
D) I ve II
E) II ve III
23. (I) Osmanlının son Mısır Valisi Abbas Hilmi Paşa tarafından yaptırılan 1904 tarihli Hidiv Kasrı’na gittik. (II) İstanbul’da Osmanlılardan kalma birçok kasır var günümüzde. (III) Yaklaşık bin metrekarelik alan üzerine yapılan kasrın iki yüz yetmiş dönümlük bir bahçesi var. (IV) Bugün restoran olarak hizmet veriyor bu kasır. (V) Kasrın büyük seyir kulesinin asansörüyle yukarıya kısa bir yolculuk yapıyoruz. (VI) Kasrın gökyüzündeki bu en uç noktasından Marmara Denizi küçük bir göl, köprüler ise minyatür gibi görünüyor.
Yukarıdaki numaralanmış cümlelerin hangisi, düşüncenin akışını bozmaktadır?
A) II B) III C) IV D) V E) VI
24. I. Barınmak, en temel ihtiyaçlarımızdan biridir. Bu ihtiyacımızı karşılamak için yaptığımız konutlar, yaşanan coğrafyanın iklim şartlarına göre farklı biçimlere bürünebiliyor. Bu evler süreç içinde o bölge ile bütünleşiyor. Harran’ın kimliği hâline gelen “konik kubbeli evler” böyledir. Bindirme tekniğiyle yapılmış külah biçimindeki bu evlerin yüksekliği içeriden 5 metreyi bulur. Kubbeler altında geniş mekânlara sahip olan bu evler karasal iklime uygun olarak yazın serin, kışın sıcaktır.
II. Japonların geleneksel evlerini ifade eden minkalar, Japonya’da yetişen ağaç türlerinden yapılır. Minkalarda, iç mekân ağaç direklerle desteklenir. Çatıların belirgin derecede eğimli olmasının nedeni ise kar yükünü hafifletmektir. Kışın çok kar yağdığı için bu şekilde tasarlanan bu evler Japonya ile özdeşleşmiştir.
II numaralı parçanın I numaralı parçayla ilişkisini aşağıdakilerden hangisi açıklar?
A) Farklı bakış açılarıyla tespitleri genelleştirmek
B) Konut kültüründe evrensel standartların oluştuğunu kanıtlamak
C) Konutun toplumlar için farklı anlamlar taşıdığını göstermek
D) Gerekçeleri açıklayarak ana düşünceye dikkat çekmek
E) Bir düşünceyi benzer örneklerle desteklemek
25. (I) Çevre kirliliğine yol açan plastikler denince aklımıza sadece pet şişeler gelmemeli. (II) Çok küçük oldukları için insan gözüne görünmeyen mikro plastikler de çok ciddi kirliliğe yol açmaktadır. (III) Boyutları nedeniyle bunlar zararsız görünebilir ancak diş macunu gibi ürünleri bir defa kullandığımızda bile 100 bin mikro plastik lavabodan geçerek denizlere ve besin zincirine etki ediyor. (IV) Düşünün ki tek bir tüp yüz temizleyicide 360 bin kadar mikro plastik tanecik olabiliyor; bu da yüzümüzü temizlediğimizde binlerce mikro plastikle istemeden de olsa çevreyi kirlettiğimiz anlamına geliyor. (V) Birleşmiş Milletler araştırmalarına göre mikro plastikler doğaya olduğu kadar insanlara da doğrudan zarar veriyor. (VI) Zehirlenme, kısırlık ve genetik bozulma gibi sağlık sorunları bu zararlar arasında sayılabilir.
Bu parça iki paragrafa ayrılmak istense ikinci paragraf kaçıncı cümleyle başlar?
A) II B) III C) IV D) V E) VI
26. Hiç kuşku yok ki hikâye üretemeyen günümüz televizyonculuğunda dizi yapımcıları için edebiyat dünyası okyanus gibi. Üstelik Türkiye gibi “telif hakları” meselesinin çok da dert edilmediği bir memlekette özellikle dünya edebiyatının bir tür yağmaya tabi tutulup hikâyelerinin yerelleştirilerek dizi hâline getirilmesi doğal sayılıyor artık. Monte Kristo Kontu’ndan tutun da Babalar ve Oğullar’a kadar birçok önemli edebî eser bu yağmadan nasibini aldı. Aynı şekilde Türk edebiyatının önemli kalemlerinin kilometre taşı eserleri de birbiri ardına dizi olarak ekranlara geliyor. Bunda bir sorun yok. Sonuçta görsel hikâye anlatıcılığının beslendiği en önemli kaynaktır yazılı metinler. Ama Türkiye’de giderek sorun olmaya başlayan şey, yazılı metnin duygusunun yeniden üretilerek beyaz camdaki yeni ürüne dolgu malzemesi hâline getirilmesi yani bir anlamda ürünün ruhunu kaybetmesi.
Bu parçada dizi yapımcılığı ile ilgili olarak aşağıdakilerden hangisine değinilmemiştir?
A) Yapıta hâkim olan duygunun televizyona yansımadığına
B) Yazarın yapıttan doğan haklarının gözetilmediğine
C) Yabancı yapıtların yerli kültüre uygunluğuna dikkat edilmeden televizyona aktarıldığına
D) Edebiyatın diziler için geniş olanaklar sunduğuna
E) Yapımcıların edebî eserleri sorumsuzca değerlendirdiğine
27. Her romancının kendine özgü bir yaşamı ve ona karşı bir duruşu vardır ve bu kaçınılmazdır. Peki, o hâlde onu çağdaşlarından farklı kılan nedir? Bence o fark varlığı, hayatı yorumlayan bilgi ve kültürel birikimini yapıtlarına yansıtış biçiminde gizlidir. Bilinen bir gerçektir ki üniversite bitirmiş, çok okuyan ve araştıran her kişi gerçeklere çok farklı açılardan bakarak onu yorumlayabilir. Bununla birlikte ancak gerçek sanatçılar, gerçeği okuru sarsan bir yaklaşımla yansıtabilir.
Bu parçada vurgulanmak istenen aşağıdakilerden hangisidir?
A) Yetkin romancılar, yapıtlarını oluştururken okurlarının eğilimlerini dikkate alırlar.
B) Bir romancının nitelikli eserler verebilmesi uzun yıllar çalışmasına bağlıdır.
C) Romancıların bir olayı anlatma biçimi birbirinden farklıdır.
D) Gerçek romancılar, olmuş ve olabilecek olayları etkileyici bir üslupla anlatırlar.
E) Başarılı romancıların en önemli özelliği kimsenin ele almadığı konuları bulup anlatmalarıdır.
28. Felsefi düşüncenin felsefe çevrelerinin dışına yani topluma yayılmasında, bu düşüncelerin monotonluktan çıkarılarak etkili bir şekilde verilmesinde edebiyat önemli bir rol oynar. Ne var ki edebiyat ile felsefe arasındaki ilişki tek yönlü değildir. Edebî eserler, felsefi akımlardan etkilenirken, aynı anda iskeletlerinde bulunan taze fikirlerle aklın sınırlarını genişletirken felsefeyi de besler. Çünkü edebiyat, bünyesinde önceden keşfedilmemiş alanlara ışık tutacak yenilikler barındırır. Bu hâliyle edebiyattan felsefeyi ya da felsefeden edebiyatı çıkardığımızda elimizde yönergeler, talimatlar, hatırlatmalar gibi yüzeysel, tek renkli, kuru kelime silsileleri ya da daha kötüsü zaman kaybı ve görsel bir gürültü kalır.
Bu parçanın konusu en doğru şekilde aşağıdakilerin hangisinde verilmiştir?
A) Edebiyatın felsefeden yararlanma yöntemleri
B) Edebiyatın, felsefenin kitlelerle buluşmasına aracılık etmesi
C) Edebiyatın felsefi içeriği tekdüzelikten kurtarması
D) Edebiyatın zihinsel gücün gelişimine katkısı
E) Edebiyat ile felsefe arasındaki ilişki
29. Ülkelerin gelişmişlik düzeyleri belirlenirken genelde “ulusal gelir, kişi başına düşen gelir, üretim, ihracat” gibi ekonomik nitelikli ölçütler temel alınmaktaydı. Ne var ki gelişmişliğin yalnızca ekonomiyle sınırlandırılması, çağımız koşullarında sağlıksız ve yetersiz bir yaklaşım olacaktır. Ekonominin yanı sıra gelişmişlik için başka kriterlerin söz konusu olacağı açıktır. Bu nedenle Birleşmiş Milletler, son yıllarda, ekonomiden iletişime, eğitimden kültüre ve yaşam uzunluğundan insan haklarına kadar karma yapılı bir ölçüt grubunun gelişme kavramı için daha gerçekçi olduğunu vurgulamaktadır.
Bu parçada anlatılmak istenen aşağıdakilerden hangisidir?
A) Bir ülkenin gelişmişlik düzeyini ekonomisinin belirlediği
B) Ülkelerin gelişmişlik düzeyi belirlenirken ekonominin dışında
başka ölçütlerin de esas alınması gerektiği
C) Birleşmiş Milletlerin, gelişemeyen ülkelere yardım etme görevinin olduğu
D) Ekonomik yönden güçsüz olan ülkelerin edebiyat ve sanata yeterince önem vermediği
E) Ülkelerin gelişmişlik düzeyini belirlemede Birleşmiş Milletlerin ortaya koyduğu kriterlerin belirleyici olduğu
30. Dünyanın gelmiş geçmiş bütün yazarları, sancılı mı sancılı çalışmaların arkasından eserlerini ortaya koyabilmişlerdir. Söz gelimi Gogol, kılı kırk yararak, büyük emekler vererek Ölü Canlar eserinin ikinci cildini yazmış, beğenmeyip yakmıştır. Hemingway, Çehov, Kafka, Maupassant da bu tarz yazarlar arasındadır.
Bu parçanın anlatımıyla ilgili olarak aşağıdakilerden hangisi söylenemez?
A) Tanık göstermeye başvurulmuştur.
B) Açıklayıcı bir yol benimsenmiştir.
C) Çeşitli cümle türleri kullanılmıştır.
D) Örneklendirmeye gidilmiştir.
E) Deyim kullanılmıştır.
31. Zaman ve hüzün birbiriyle çok yakından ilgili kavramlar bence. Zaman akıp giderken yaşanan her şeyin, özellikle de acının şiddetini azaltıyor. Hiçbir duygu, yaşanan “an”ın yoğunluğuyla taşınamıyor geleceğe. Yaşanan hiçbir “an”ın aynı şekilde tekrarı yok, bir tortu kalıyor geriye.
Aşağıdakilerden hangisi bu parçada anlatılanlarla çelişmektedir?
A) Üzücü olayların etkisi, zamanla ters orantılıdır; zaman ilerledikçe olayın, kişinin üzerindeki etkisi azalır.
B) Başlangıçta yürek yakan bir olay, üzerinden zaman geçtikçe daha az gözyaşı döktüğümüz sıradan olaylara dönüşebiliyor.
C) Yürek yakıcı olaylar başlangıçta şok etkisi yaratsa da zamanla daha katlanılabilir bir nitelik kazanıyor.
D) Sıcağıyla ağrısı tam olarak hissedilemeyen kimi olaylar zaman geçtikçe ağırlığını hissettiriyor.
E) Yaşandığı dönemde canımızı çok acıtan olayların etkisi zaman içinde azalıyor.
32. Çocukluk yıllarımda Orhan Veli benim için “hoş” bir tipti. Özellikle İstanbul Türküsü isimli şiirini çok sever, okur ve o şiirden kendimce bir Orhan Veli portresi çıkarırdım. Gençlik yıllarımda İstanbul’u Dinliyorum şiiri çevresinde bir insandı benim için Orhan Veli. Yalnız, içine kapanık, karamsar… Yaşamını tiyatroda seyredince kısa ömründe çok şey yaşamış, bohem, nüktedan, muzip ama kederli, içli, çok duygulu bir insan kimliğine büründü bende Orhan Veli. Şiirinin başka boyutlarıyla uğraşmaya başladığımda karşımda bambaşka bir Orhan Veli imgesi vardı.
Bu parçada yazar, kendisiyle ilgili olarak aşağıdakilerden hangisini anlatmak istemiştir?
A) Orhan Veli’yi şiirlerinden çok, izlediği bir tiyatro aracılığıyla tanıdığını
B) Orhan Veli’nin şiir anlayışında birtakım değişimler fark ettiğini
C) Orhan Veli’nin şiirlerinden çok, kişiliğini beğendiğini
D) Orhan Veli’nin ayrıntılı bir portresini hazırladığını
E) Orhan Veli hakkındaki yargılarının zaman içinde değiştiğini
33. Tarihî olayları tarih kitaplarından öğrenmek, o dönemi bütün yönleriyle kavrayabilmek için gidilmesi gereken yolun ancak yarısını gitmek anlamına gelir. Yolun diğer yarısı, söz konusu dönemi konu alan edebiyat ve sanat eserlerinin özümsenmesiyle gidilebilir. Klasik tarih anlayışına sanat eserlerinin bakış açısı eklendiği zaman, tarihî olaylar tam olarak kavranabilir.
Aşağıdakilerden hangisi bu parçada belirtilenleri destekler niteliktedir?
A) Tarihî konuları ele alan bir sanat eserinden tarih öğrenmeye çalışmak, gerçeğin üzerine bir tül perde çekmek hatta yeni bir gerçeklik yaratmak anlamına gelir.
B) Türk romancılığında olduğu gibi savaşların ardından edebiyat ve sanat eserlerinde bir hareketliliğin yaşanması, tarihte sık görülen bir olaydır.
C) Geleneksel tarih bilgilerine örneğin, Adalet Ağaoğlu’nun Ölmeye Yatmak romanından elde ettiği kazanımları da ekleyen bir kişi Osmanlı’dan Cumhuriyet’e geçişin öyküsünü ayrıntılarıyla öğrenme şansını yakalar.
D) Fransız sinemasının büyük yönetmenlerinden J. L. Godard, sanatçının kendi geçmişine yönelik değerlendirmesinin nasıl olması gerektiği konusunda, Sinemanın Hakiki Tarihine Giriş adlı kitabında önemli ipuçları verir.
E) Avusturyalı kültür tarihçisi Egon Friedell’in “Tarihçilik, aslında felsefedir.” savı, tarihçiliğin salt bilim olarak sınırlandırılmasına bir karşı çıkıştır.
34. Acemi olmadan şiir yazılmaz. Şair, o ilk günkü acemiliğini hep bir köşede saklamalıdır. Şair önce usta, sonra çırak olur. İyi şiir, şairin kendini kasmadan yazması hâlinde elde edilebilir. Burada sözünü ettiğim “acemilik”, beceriksizce yazmak demek değildir. Yeni bir şiir dilini yakalaması, ortaya farklı şeyler koyabilmesi, bundan asla korkmaması, çekinmemesi demektir. Dolayısıyla sözünü ettiğim acemilik, elbette “ilk günkü acemilik” değildir. Açılımlar yapmaktan, denenmemişi denemekten korkmamak; şiirini tazeleme imkân ve gücüne sahip olmak demektir.
Bu parçada yazarın “acemilik” sözüyle şairlerle ilgili olarak anlatmak istediği aşağıdakilerden hangisidir?
A) İşlenmemiş konular arayıp bulmak
B) Duyguları içinden geldiği gibi yansıtmak
C) Şiirde içerikle biçimi bir potada eritmek
D) Yeni ve özgün şiirler yazma çabası içinde olmak
E) Daha büyük şairlerin olduğunu unutmamak
35. – 36. soruları aşağıdaki parçaya göre cevaplayınız.
(I) Çocukların doğayla ilişkisi, kent hayatı içinde giderek mesafeli ve kısıtlanmış hâle geliyor. (II) Orta yaşlardaki insanlar, daha yirmi yıl öncesinde büyük kentlerde “mahalle” yapısının varlığını, boş arazi, yeşil alan, park gibi bölgelerde çocukların ev dışı toplumsallaşmalarının mümkün olduğunu hatırlayacaklardır oysa günümüzün çocukları bu olanaklara sahip değil artık. (III) Bilgisayar, çabuk tüketilen pahalı oyuncaklar, ceza boyutu olmayan sürekli ödül sistemi ve elbette ev, yuva, okul gibi kapalı ya da en azından steril yaşam alanları içinde kısıtlanan çocuklar kapalı bir dünya algısı geliştiriyor; benzerlerine duyarsız, ben-merkezci, bazen de acımasız olabiliyor. (IV) Doğayla neredeyse tüm bağını kesmiş şekilde büyüyen günümüz çocuklarının gelişimine olumlu katkı sağlayacak etkenlerin başında hayvan sevgisi
geliyor. (V) Çocuklar, sevginin karşılıklı bir ilişki olduğunu keşfediyor onlar sayesinde.
35. Bu parçadan aşağıdaki yargıların hangisi çıkarılamaz?
A) Kent yaşamı, çocukların bireysel yeteneklerinin gelişmesine katkı yapmaktadır.
B) Yalıtılmış ortamlarda büyümek, günümüz çocuklarını olumsuz etkilemektedir.
C) Günümüzde çocuklar doğadan kopuk bir yaşam sürmektedir.
D) Hayvan sevgisi, çocukların toplumsallaşmasına katkı sağlar.
E) Günümüz çocukları, mahalle kültürünün toplumsallaştırıcı etkisinden yoksun büyümektedir.
36. Bu parçadaki numaralanmış cümlelerle ilgili aşağıdaki yargılardan hangisi yanlıştır?
A) I. cümlede aşamalı bir durumdan söz edilmiştir.
B) II. cümlede bir siteme yer verilmiştir.
C) III. cümlede çocuklardaki olumsuzlukların nedenlerine değinilmiştir.
D) IV. cümlede hayvan sevgisinin çocuk gelişimindeki rolü üzerinde durulmuştur.
E) V. cümlede problemin çözüm yollarından biri dile getirilmiştir.
37. – 38. soruları aşağıdaki parçaya göre cevaplayınız.
Geniş kitlelerce okunan, edebiyat dünyasında yerini sağlamlaştırmış yazarların yapıtlarını eleştirmek eleştirmenlere belli avantajlar sağlar. Bir eleştirmen olarak bunun farkındayım elbette. Ancak bunu bir saplantı hâline getirme yanlısı değilim. Her kitabın eleştiriyi hak ettiğine inanırım ben. Usta bir yazarın kitabına da genç bir yazarımızın kitabına da aynı özeni gösteririm. Yazarın yerlisi yabancısı, eskisi yenisi yoktur bana göre. Bir yazarın ne yazdığından çok, nasıl yazdığı önemlidir benim için. Romandan öyküye, çocuk kitabından gezi yazısına geniş bir yelpazede yaparım ben eleştirilerimi. Yazarın paçasından tutup aşağı çeken değil, elinden tutup onu yücelten bir anlayışa sahibim. Belki bu yüzden yazar- eleştirmen tartışmalarının dışında kalmayı başardım yıllarca.
37. Bu parçanın yazarıyla ilgili olarak aşağıdakilerden hangisi söylenemez?
A) Eleştirilerinde anlatıma daha çok odaklandığı
B) Eleştirileriyle yazarlara yol gösterdiği
C) Nitelikli eserlere öncelik verdiği
D) Değişik türlerde yapıtları değerlendirdiği
E) Eleştiride yazar ayrımı yapmayı doğru bulmadığı
38. Bu parçadaki altı çizili sözle anlatılmak istenen aşağıdakilerden hangisidir?
A) Kalıcı olmayı başarmak
B) Belli konular dışına çıkmamak
C) Belli bir sanat anlayışına bağlı kalmak
D) Kişisel çıkarlarını her şeyin üstünde tutmak
E) Hiçbir topluluk veya akımdan etkilenmemek
39. – 40. soruları aşağıdaki parçaya göre cevaplayınız.
Televizyon dizisi ve sinema alanında kendine alan açmak isteyen oyuncular çeşitli sorunlarla boğuşuyor. Gençler için “oyunculuk”tan çok popülaritenin önemli olduğu bir zamana geldik. Popülerliği artan kişiler, diğerlerini geride bırakıp sektörde kendisine yer bulabiliyor. Bu, biraz da arz-talep meselesi ne yazık ki. Toplum kimi görmek isterse ekrana o çıkarılıyor. Halkımız tanınmayan yetenekliden çok, tanınan birini istiyor. Senaristler kurguyu neredeyse bütünüyle gençler üzerine kurguladığı için yeteneğinin olup olmadığına bakmadan genç oyunculara gereğinden fazla fırsat veriliyor. Hangi niteliğe sahip gençlerin kamera önüne çıkarılacağı konusunda da bir kafa karışıklığı var. Bazen konservatuvarlı ve başarılı bir genç fırsat bulamazken bir internet fenomeni ya da youtuber bir film veya dizide kendine yer bulabiliyor. Sektörün diğer çalışma alanlarında da gençlerin yer bulmasında, yetenek ve birikim dışında başka özellikler aranıyor. Öte yandan gençler hem hızlıca “bir şey” olmak istiyorlar hem çok çalışmaktan hoşlanmıyorlar. Üstelik de hiçbir eleme yapmıyorlar, her şeye “evet” diyorlar.
39. Bu parçadan,
I. Dizi ve filmlerde rol verilecek gençlerle ilgili belli ölçütlerin olmadığı
II. Gençlerin sinemanın farklı alanlarında çalışmaktan hoşlanmadığı
III. İnternetin nitelikli film ve dizilerin çekilmesine katkıda bulunduğu
IV. Gençlerin dizi ve filmlerde kendilerine gelen iş teklifleri konusunda seçici davranmadığı
yargılarından hangileri çıkarılabilir?
A) I ve II
B) I ve IV
C) II ve III
D) II ve IV
E) III ve IV
40. Bu parçanın anlatımında aşağıdakilerden hangisi yoktur?
A) Karşılaştırma
B) Yakınma
C) Koşul bildirme
D) Açıklama yapma
E) Yansız bir söyleme dayanma
CEVAPLAR
| 1 – | D | 8 – | A | 15 – | C | 22 – | A | 29 – | B | 36 – | B |
| 2 – | D | 9 – | E | 16 – | E | 23 – | A | 30 – | A | 37 – | C |
| 3 – | B | 10 – | D | 17 – | A | 24 – | E | 31 – | D | 38 – | A |
| 4 – | E | 11 – | B | 18 – | D | 25 – | D | 32 – | E | 39 – | B |
| 5 – | C | 12 – | A | 19 – | B | 26 – | C | 33 – | C | 40 – | E |
| 6 – | B | 13 – | A | 20 – | E | 27 – | D | 34 – | D | ||
| 7 – | E | 14 – | B | 21 – | C | 28 – | E | 35 – | A |
]]>
1. Ünlü yazarla soru cevap kısmına geçtiğimizde gerçek yaşamdaki sıcaklığını daha da iyi hissettik. Ayrıca korktuğumun aksine oldukça sade ve anlaşılabilir bir dille anlattı her şeyi. Fakat benim bu yazıyı yazmamdaki asıl itici güç, onun anlattıklarını kendime çok yakın bulmamdı. Yazmak için de eve kadar zor sabrettim.
Bu parçadaki altı çizili sözü anlamca karşılayabilecek bir kullanım aşağıdakilerin hangisinde vardır?
A) Başka bir konudan konuşursak kendimi daha huzurlu hissedeceğim.
B) Hayatının her döneminde kendisine yardım eden birisi olmuştu.
C) Bilmediğim konularda ahkâm kesmenin en son yapacağım şey olacağını bilmelisin.
D) Öğrencilere nasıl bir ödev vereceğimi düşünürken beni tetikleyen bir olayla karşılaştım.
E) Bir an önce yola çıkmamız için sizin de hazırlıklarınızı tamamlamanız gerekiyor.
2. Celal Sahir, uzun saçlarıyla benim için Mavi ve Siyah’taki Ahmet Cemil’in ta kendisiydi. Refik Halit’in ise uzaktan uzağa Aşk-ı (I) Memnu’nun hoppa ve züppe Behlül’ü andırır hâlleri vardı. Ben ki yaşıma nisbetle fazla ağırbaşlı, fazla içime kapanıktım; (II) nasıl olmuştu da, (III) Fecriâti’nin ilk toplantısında böyle bir gencin yanına gidip oturmuş ve onunla sanki eskiden beri tanıdığım bir kimseymiş, (IV) sanki bir çocukluk arkadaşımmış gibi hoşbeş etmeye başlamıştım? (V)
Bu parçada numaralanmış noktalama işaretlerinden hangisi yanlış kullanılmıştır?
A) I B) II C) III D) IV E) V
3. Dolmabahçe Sarayı’nın yer aldığı alan, İstanbul’un fethinden önce küçük bir koymuş ve çevresi Vallicula Regii Horti (Kraliyet bahçesinin küçük vadisi) adıyla anılıyormuş. Fatih Sultan Mehmet’in şehri ele geçirmesindeki en önemli etkenlerden biri olarak görülen gemileri Haliç’e indirme eyleminin bu koydan başlatıldığı ileri sürülmektedir. İstanbul’un alınmasından sonra da koy önemini sürdürmüş, donanmanın denize açılmadan önce konakladığı ve sefer öncesi yapılan geleneksel törenlere katıldığı bir yer hâline gelmiştir.
Bu parçadaki altı çizili sözlerden biriyle
I. Bir yerde durup geçici bir süre kalmak
II. Değeri olma durumunu sona erdirmemek
III. Bir durumun gerçekleşmesi için bir müddet beklemek
IV. Kabul edilmek, sayılmak
V. Bulunmak, bir yerde olmak
açıklamalarından hangisi ilişkilendirilemez?
A) I B) II C) III D) IV E) V
4. (I) Bütün kültürler, tarih boyunca birtakım alış verişlerle, etkilenmelerle melez bir özellik kazanmıştır. (II) Bir başka deyişle, her toplum genelde çok kültürlü bir yapıya sahip olagelmiştir.(III) Kültürel etkileşimin kökeninde göç olayı her zaman önemli rol oynamıştır. (IV) Bunun zorunlu ya da kendi isteğiyle olması çatışmaları da beraberinde getirmiştir. (V) Örneğin büyük keşiflerden sonra İngilizler, İspanyollar, Fransızlar sömürgeleştirdikleri ülkelere kendi istekleriyle göç ederek buralara yerleşip zaman içinde âdeta buranın yerlisi olurken Afrikalılar, Amerika’ya zorla köle olarak götürülmüşlerdir.
Bu parçada numaralanmış cümlelerden hangisinde bir yazım yanlışı vardır?
A) I B) II C) III D) IV E) V
5. Bir hastalığın ne kadar sıklıkla meydana geldiğinin hesaplanmasında kullanılan yöntemlerden biri de vaka ölçümüdür. Bu ölçüm, belli bir zamanda fakat genellikle bir yıl içinde bir hastalıkla ilgili yeni teşhis edilmiş vakaların sayısını gösteren bir ölçümdür. Vaka ölçümünde, toplam nüfus kullanılabileceği gibi, bazı hastalıkların cinsiyete bağlı olması nedeniyle toplam nüfus içinde, o cinsiyet kategorisinde yer alan toplam kişi sayısı da kullanılabilir. Örneğin, prostat kanserinin, cinsiyete bağlı hastalık olarak nüfus içinde yer alan
toplam erkek sayısına oranlanması gerekir. Vaka ölçümlerinde her 100.000 kişiye düşen yeni teşhis edilmiş hastalık oranı verilir.
Bu parçadan aşağıdakilerin hangisi çıkarılabilir?
A) Hastalığın türü, hesaplama yöntemine etki etmektedir.
B) Cinsiyete göre aynı hastalığın ölçüm değeri değişebilmektedir.
C) Bir hastalık 100.000 kişiden az kişide görülürse vaka ölçümü yapılmamaktadır.
D) Hastalıkların sıklığıyla ilgili yapılan tek ölçüm metodu, vaka ölçümüdür.
E) Bir yıl içinde belli bir sayının altında kalan hastalıklar “sık rastlanan hastalıklar” kategorisine girmemektedir.
6. Aşağıdaki cümlelerin hangisinde sıfat-fiil (ortaç), ötekilerden farklı bir görevde kullanılmıştır?
A) Bu sanat akımının kaçıncı yüzyılda ortaya çıktığını biliyor musunuz?
B) Ödevini yapmaya başlayanlar, bitirir bitirmez bana teslim etsinler.
C) Bu kadar yoğun baskıya direnen insan sayısı, inanın, çok azdır.
D) İçerideki yanık yemek kokusu herkesi rahatsız edeceğe benziyor.
E) Köylüler, misafirlere iyi pişmişlerinden mısır ikram ettiler.
7. I. Prof. August Dvorak, İngilizcede çok yaygın kullanılan kelimelerin bir klavyede nasıl bir tasarım ile sunulursa yazmanın daha hızlı olabileceği konusunda araştırmalar yapmış ve 1936 yılında kendi adıyla anılan Dvorak klavyesini geliştirerek patentini almıştır.
II. Kullanıcıların Q klavyeye göre yaklaşık %35 daha iyi performans göstermelerini sağlayan bu klavye tasarımı, günümüzde yok denecek kadar az kişi tarafından kullanılmaktadır.
Bu iki cümlede ifade edilenlerin anlamca doğru bir biçimde birleştirilmiş hâli aşağıdakilerden hangisidir?
A) İnglizcenin dil özelliklerine göre hazırlandığı için Q klavyeye göre yaklaşık %35 daha yüksek performansa sahip Dvorak klavyesi, 1936 yılında Prof. August Dvorak tarafından geliştirilmiştir.
B) 1936 yılında geliştirdiği klavyenin sağladığı kolaylıkları istenen seviyede anlatamayan Prof. August Dvorak, İngilizcede yaygın olarak kullanılan kelimelerle ilgili önemli bir çalışmada bulunmuştur.
C) Prof. August Dvorak’un geliştirdiği klavye tasarımının yüksek performanslı olması için kullandığı yöntem, başka klavye tasarımlarına ilham kaynağı olmuştur.
D) Q klavyeye göre %35 civarında daha yüksek performansa sahip bir klavyeyi geliştiren Prof. August Dvorak, bu klavyenin kullanıcılar tarafından tutması için İngilizcenin dil özelliklerini incelemiştir.
E) 1936 yılında Prof. August Dvorak, kendi adıyla anılan klavye tasarımını geliştirir fakat kullanıcılara Q klavyeden %35 daha iyi performans imkânı sunan bu tasarım günümüz kullanıcıları tarafından neredeyse hiç ilgi görmemektedir.
8. Aşağıdaki cümlelerin hangisinde bir sözcükteki iyelik eki çıkarıldığında cümlenin anlamı bozulmaz?
A) Yağmur bulutları, gökyüzündeki şenliğe hazırlanıyordu.
B) Annemin başı çok ağrıyınca davetten ayrıldık.
C) Çorbanın tuzu, bence de çok az olmuş.
D) Dün çarşıdan kendisine son model bir bisiklet almış.
E) Türkçe dersini kaçırınca çok üzüldüm.
9. I. Fransa’nın Normandiya Bölgesi’nde yer alan Mont Saint- Michel Yarımadası, belli zamanlarda yaşanan gelgit nedeniyle denizin çok yükseldiği gün iki kez adaya dönüşüyor, birkaç saat sonra tekrar kumsal üzerinde yükselen kaya görüntüsüne kavuşuyor.
II. Bu özelliğiyle geçen yıl 9,4 milyon turistin gelip ticaretini canlandırdığı Mont Saint Michel, başkent Paris’ten sonra en çok ziyaret edilen noktalardan biri olmuştur.
Yukarıda verilen II numaralı cümleyle ilgili olarak aşağıdakilerden hangisi söylenebilir?
A) I. cümlede verilen özelliğin diğer turizm bölgelerinde de sağlanabileceğinden söz edilmektedir.
B) I. cümledeki olgunun bölgeye kazandırdığı ekonomik katkı, karşılaştırma yapılarak belirtilmektedir.
C) I. cümlede belirtilen yere ait özelliğin devam etmeme olasılığından söz edilmektedir.
D) I. cümlede belirtilen yerin turizm merkezi olmasını sağlayan özelliği öne çıkarılmıştır.
E) I. cümlede ifade edilen bilgiyle çelişen bir durumdan söz edilmektedir.
10. (I) Niğde’ye yaklaşıyorduk. (II) Yanımda oturan bir Niğdeli, şehrin eteğini saran ağaç kümeleri arasında pek iyi seçemediğim bir noktayı işaret etti. (III) “Faruk Nafiz’in hanı!” dedi. (IV) Büyük şairin han sahibi olduğu günleri de inşallah görürüz fakat yol arkadaşımın bana gösterdiği bina sadece Faruk Nafiz’in, unutulmaz “Han Duvarları” şiirinde tasvir ettiği han idi. (V) Kıyafetinden anlaşıldığına göre Niğdeli arkadaş, bir esnaf yahut işçi idi ama “Han Duvarları”nı ve Faruk Nafiz’i biliyordu.
Bu cümlede numaralanmış cümlelerle ilgili olarak aşağıdakilerden hangisi söylenemez?
A) I. cümlede yüklem, geçişsiz ve etken çatılı bir eylemdir.
B) II. cümlede, birden fazla yan cümlecik vardır.
C) III. cümlede, nesne yoktur.
D) IV. cümle, bağlı cümledir.
E) V. cümlede, birden fazla ek eylem vardır.
11. Oğuz Atay’ın, Beyaz Mantolu Adam öyküsü, bir başkaldırı kitabıdır aynı zamanda. Oğuz Atay’ın her öyküsünde olduğu gibi diğer öykü kahramanlarıyla ilmeklenen (I) kahramanlardan biri de bu öyküdeki “beyaz mantolu adam”dır. Kalabalığa dahil olamayan (II) fakat o kalabalık olmadan da tek başına var olamayan, hayat denen cehennemde, topluma bir aidiyet hissetmeyen, (III) neredeyse kendine bile yabancılaşan biridir (IV) o. Daha doğrusu toplumun kendine biçtiği rolü reddederek kalabalıklardan kendini soyutlamış, (V) kendisine deli denmesini göze alabilecek kadar sıra dışı bir öykü kişisidir.
Bu parçadaki numaralanmış sözlerden hangisi, sözü edilen öykü kahramanının “yalnızlık” özelliğini öne çıkaran bir anlam içermemektedir?
A) I B) II C) III D) IV E) V
12. Ağır yükler, en kolay şekilde kütük, taş veya çelik gibi sert yüzeyler üzerinde kaydırılarak veya sert tekerlek kullanılarak taşınır.
Aşağıdaki dizelerin hangisinde, bu cümledeki altı çizili sözcüklerle görevce özdeş sözcükler bir arada kullanılmıştır?
A) Gönülden gördüğüm takvime göre
Aldığım her nefes bir gün sayılır
B) Hepsinde yaşayan binbir anı var
Hepsinin bir şeyler söyler yanı var
C) Sevda yorgunu yürekler ansızın yıkılır
Alışılmış bir ses duysa bile
D) Bendim hayal üstüne hayal kuran
Gözüm kapalı olduğu zamanlar
E) Dallarda rüzgâr hışırtısı duyuluyor
Lakin ben onlardan uzaktayım
13. Salda Gölü, Türkiye’nin en derin, en temiz, en berrak gölü olarak bilinir. Etrafında az sayıda yerleşim alanı bulunan gölün kıyıları yörenin en önemli turizm merkezidir. Kıyıdan başlayan uzun bir sahada diz hizasındaki derinliğiyle dikkat çeken gölün güzelliğine, sularının çekilmesiyle ortaya çıkan yedi beyaz ada, bir başka güzellik katmaktadır. Gölün suyunda magnezyum, soda ve kil bulunması bazı cilt hastalıklarının tedavisine katkı sağlamaktadır. Ayrıca gölde bu yöreye özgü üç balık türü yaşamaktadır. Dünya ölçeğinde nesli tehlike altında bulunan “Aphanius anatoliae” bu balık türlerinden birisidir.
Bu parçadan Salda Gölü ile ilgili olarak aşağıdakilerden hangisi söylenemez?
A) Sağlık turizminde kullanılabilecek bir özelliğinin olduğu
B) Geniş bir alanda dibinin yüzeyine yakın olduğu
C) Başka hiçbir yerde varlığını sürdürmeyen canlılara ev sahipliği yaptığı
D) İnsanların yaşam alanlarından uzak olduğu
E) Turizminin gelişimi adına yeni çalışmaların yapıldığı
14. Yaz tatilini geçireceğimiz yeri ailece birlikte belirliyoruz. Hatta evde ortak kullanım için satın alınacak eşyaların seçilmesi gibi konularda da tüm aile bireylerinin görüşlerini almaya dikkat ediyoruz. Bu tavrımız da çocuklarımızın, alınan kararlara katılma davranışının gelişmesinde etkili oluyor.
Bu cümlede aşağıdakilerden hangisi yoktur?
A) Ünsüz yumuşaması
B) Ünsüz benzeşmesi
C) Ünlü daralması
D) Ünlü düşmesi
E) Ünsüz türemesi
15. Hititler, Urartular ve Frigler’den (I) sonra Demir Çağı’nda (II) kurulmuş bir Anadolu krallığı olan Lidya Krallığı (III) da Pers Kralı (IV) Kyros’un, başkent (V) Sardeis’i ele geçirmesiyle tarih sahnesinden çekilmiştir.
Bu cümledeki altı çizili sözlerden hangisinin yazımı yanlıştır?
A) I B) II C) III D) IV E) V
16. —- Örneğin Mehmet’in Diyarbakır’da kaldığı hanın küçük olduğunu, gezerken karşılaştığı meşhur Hasan Paşa Hanı ile yapılan karşılaştırma aracılığı ile öğreniriz: “Ünlü, üç katlı Hasan Paşa Hanı’nı gördü, kendi kaldığı küçücük hanla mukayese edilemeyecek kadar büyük ve gösterişliydi.” Bununla birlikte romanda pek çok şehir, köy ve kasaba ismi geçer. Bazı yapılar ve mekânlar hakkında pek bilgi verilmeden birkaç cümlelik açıklama ile geçilmiştir. Bunun yanında bazı kapalı mekânlar da kişilerin sosyoekonomik durumlarını yansıtmak amacı ile tasvir edilmiştir.
Bu parçanın başına düşüncenin akışına göre aşağıdakilerden hangisi getirilmelidir?
A) Romandaki kişilerle ilgili kaleme alınan birçok araştırma yazısı ve makale bulunmaktadır.
B) Romanda kapalı mekân olarak ev, tekke, medrese, cami, saray, han ve hamam mevcuttur.
C) Romanda yapılan birçok mekân tasviri işlevsel durmuyor ne yazık ki.
D) Romandaki bazı kapalı mekânlar hakkında diğer mekânlarla yapılan kıyaslamalar aracılığıyla bilgi sahibi oluruz.
E) Romandaki birçok mekânla ilgili nesnel bilgiler de verildiğini görüyoruz.
17. İhtiyar hizmetçi, Ahmet’le şöyle böyle meşgul olabilirdi fakat Sabiha ile adamakıllı uğraşacak birisi lazımdı. Bu arada eve döndüğünden beri, evdekilere karşı olan sevgisinin daha başka bir hâl aldığına dikkat etti ( )
( ) Acaba, hep alışkanlık mı ( ) Hep yanımızdakileri mi seviyoruz?
Bu düşünceden kurtulmak için tekrar evlerindeki hastanın durumuna yöneldi. Dedesinin sıhhati de öyle düzgün değildi. Hatta bu kadar yorgunluğa nasıl tahammül ettiğine şaşıyordu. Biraz fazla üzüntü ( ) yorgunluk, yeniden bir gölge hâline getirebilirdi onu ( )
Bu parçada parantezle ( ) belirtilen yerlere, aşağıdaki noktalama işaretlerinden hangisi sırasıyla getirilmelidir?
A) (:) (-) (.) (,) (…)
B) (;) (—) (?) (,) (…)
C) (,) (—) (?) (;) (.)
D) (:) (—) (?) (,) (.)
E) (:) (—) (!) (;) (.)
18. • İnternetin yaşamın vazgeçilmez bir parçası olması, kişiye dair bilgilerin de internet üzerinden kolayca elde edilebilmesi anlamına geliyor. Değişik programlar aracılığıyla, kişisel resimler veya görseller, istem dışı olmasına rağmen herkese açık ortamlara düşebiliyor. Bu ve benzeri kişisel gizliliğe karşı ihlallerden daha da endişe verici olan, “çevrimiçi gizlilik koruma” firmaları, herhangi bir kişiye dair birçok kişisel bilgiyi kolaylıkla elde edebiliyor.
• “İnternette okuduğun her şeye inanma!” sözünü hep duyuyoruz. Ne kadar söylense azdır. Bedava olmasa bile herkese açık ve herkes tarafından kullanılan bir ortam olan internet, her türlü fikrin yayılmasına aynı oranda açık. Sıklıkla, “fikir” ve “bilgi” kavramları, farklılıklarını yitirip aynı anlamı alıyor. Bugünlerde kamuoyunun önünde bulunan kişiler ve blogcular dâhil her türlü kullanıcı, internet üzerinden çoğunlukla istemeden ama sıklıkla yalan haberlerin yayılmasında aracı oluyor.
Bu iki parçayla ilgili olarak aşağıdakilerden hangisi söylenebilir?
A) Aynı olguyla ilgili birbirini çürüten düşüncelere yer veriliyor.
B) Aynı konuyla ilgili ortaya çıkan olumsuz durumlardan söz ediliyor.
C) Aynı konuda ortaya konan iki düşüncenin birbiriyle çelişebileceğini örneklendiriyor.
D) Aynı olguyla ilgili olarak birinde olumlu, diğerinde olumsuz değerlendirmelerde bulunuluyor.
E) Birinde açıklanan sorunlara yönelik olarak diğerinde çözüm yöntemleri öneriliyor.
19. Öğretim programı kılavuzlarında yer alan öğrenme kazanımları, konuyu öğretme amacını öğrenciden neyi başarmasının beklendiğini bir hedef olarak kısa ve açık biçimde ifade eder.
Buna göre aşağıdakilerden hangisi, “öğrenme kazanımı” na örnek oluşturmaz?
A) Hasta bakım tesislerinde iltihap kontrolü ile ilgili bilgileri uygular.
B) On dokuzuncu yüzyılda Avustralya tarihindeki önemli olayları gösteren bir zaman çizelgesi düzenler.
C) Haritalardaki eğimi metre, kilometre, yüzde ve oran olarak hesaplar.
D) Sınıf içinde öğretmenle ve sınıf arkadaşlarıyla tartışma içine girmez.
E) Pazarlama stratejilerini farklı elektronik iş modelleri için ölçer.
20. (I) Efsaneler; halk edebiyatı örnekleri içinde sanatsallıktan en çok arınmış, olağanüstü yanları olabildiğince aza indirgenmiş kısa anlatım biçimleridir. (II) Efsaneler, anlatının gerçeğe yaklaşması bakımından masaldan tümüyle ayrışır ve destana yaklaşır. (III) Yani masalla destan arasında yer alan bir formdur. (IV) Ne var ki destanlarda bir bölüm olarak bulunan ya da masallarla ortak konular içeren efsaneler de mevcuttur. (V) Dünya edebiyatında efsaneler, yaratılış efsaneleri, oluşum efsaneleri ve dönüşüm efsaneleri biçiminde sınıflandırılır ki bunlar doğal ve insansız yeryüzünün bugünkü işlenmiş ve insanlığa ait hâline gelişinin öyküleridir.
Efsanelere ilişkin bu parçadaki numaralanmış cümlelerle ilgili olarak aşağıdakilerden hangisi söylenemez?
A) I. cümlede, karşılaştırma yapılarak biçimsel özelliğine değiniliyor.
B) II. cümlede, olağanüstülükler içermesinin gerçeğe yakın olmasını engellemediğinden söz ediliyor.
C) III. cümlede, iki anlatı türünün özelliklerini taşıdığı belirtiliyor.
D) IV. cümlede, başka bir anlatı türünün içinde yer alabildiklerinden söz ediliyor.
E) V. cümlede, içeriğine göre türlere ayrıldığından söz ediliyor.
21. (I) Sahneye ilk kez İstanbul’da bir tiyatro oyunuyla çıkan Süleyman Turan’ın oynadığı ilk film, Osman Seden’in yönettiği Sayın Bayan adlı filmdir. (II) Bu filmin başrollerinde Türkan Şoray, Tamer Yiğit, Öztürk Serengil ve Hulusi Kentmen yer almıştır. (III) Resim sanatıyla da profesyonel olarak ilgilenen Süleyman Turan, bir dönem dergi ressamı olarak çalışmıştır. (IV) Filmlerinin dışında uzun zaman karikatür çizmiş ve resim yapmıştır. (V) Bu çizimleri ve resimleri Akbaba dergisinde yayımlanmıştır.
Bu parçada numaralanmış cümlelerle ilgili olarak aşağıdakilerden hangisi söylenemez?
A) I.si, iki ögeli bir cümledir.
B) II.sinin yüklemi, anlamca kaynaşmış birleşik eylemdir.
C) III.sü, olumlu bir eylem cümlesidir.
D) IV.de, eylemsiye yer verilmiştir.
E) V.de belirtisiz isim tamlaması, dolaylı tümleçtir.
22. Hüseyin Rahmi Gürpınar Müzesi’ne giriyorum. Her şey orijinal görünüyor. Oturma odasının iki duvarında kitaplık ve ortada da dört kişilik yemek masası var. Masanın üzerinde porselen yemek takımları ve kristal bardaklar… Sanki biraz sonra Hüseyin Rahmi yemek yiyecek gibi, sofra hazır durumda. Arkada, içi porselen yemek takımı ve dantel dolu, süslü bir vitrin duruyor. “Bunların hepsi orijinal mi?” diyorum. “Her şey orijinal.” diyor görevli. “Kitaplık hariç.” Tahmin ettiğim gibi orijinal kitaplık yok olmuş ama kitaplar duruyor: 350 Türkçe, 304 Fransızca kitap ve 110 cilt gazete koleksiyonu var. Ziyaretçiler bunların yalnızca bir kısmını görebiliyor. Çoğunlukla Fransızca-Türkçe sözlükler, Edgar Allan Poe ve Shakespeare kitapları, bir de Hüseyin Rahmi’nin gizli romantikliğini dışa vuran “Rüzgâr Gibi Geçti” dikkatimi çekiyor.
Bu parçanın anlatımıyla ilgili aşağıdakilerden hangisi söylenemez?
A) İkilemelere yer verilmiştir.
B) Söyleşmeye bağlı anlatıma başvurulmuştur.
C) Yoruma yer verilmiştir.
D) Açıklamaya yer verilmiştir.
E) Gözlemlere yer verilmiştir.
23. I. Ülkemizde yerli ya da yabancı bir bilim heyetinin kazı yapabilmesi için Bakanlar Kurulu kararı gereklidir. II. Köylülerin, tarlasında rastlantı sonucu ortaya çıkardığı bir eseri müzeye vermesi için Bakanlığın koymuş olduğu büyük ödüller, her zaman olumlu sonuçlar ortaya çıkarmamıştır. III. Bilimsel arkeolojik çalışma yapan heyetler, Bakanlığın atadığı ve her türlü yetkiye sahip olan bir gözlemcinin denetiminde çalışır. IV. Türkiye, tarih öncesi arkeolojik eserler bakımından dünyanın en zengin bölgelerinden biri durumundadır. V. Ülkemizde sistemli kurtarma projesi, sadece yapımına uzun yıllar önce başlanan Keban, Karakaya ve Atatürk Barajı alanlarında gerçekleştirilmiştir.
Yukarıdaki numaralanmış cümlelerden hangileri, yüklemine, anlamına ve yapısına göre özdeştir?
A) I ve III
B) I ve IV
C) II ve III
D) II ve IV
E) III ve V
24. Cumhuriyetin ilk yıllarında İstanbul kültür yaşamında yer aldığında ağır ve hantal görüntüsüne karşın, çiçeği andıran gramafonlardan yükselen seslerden herkes mutluydu. Şarkılar, tepsi büyüklüğündeki, delikli, siyah bir nesneden kulaklara yayılıyor; hüzünlü, coşkulu tüm sesler yazılı ve kişisel hâllerinden çıkıp başka coğrafyalarda notaya bürünüyordu. 78’lik denen bu kocaman dairelere sadece bir tek şarkı sığabiliyordu. 1950’lerden sonra ise —-.
Bu parçanın sonuna düşüncenin akışına göre aşağıdakilerden hangisinin getirilmesi en uygundur?
A) radyo yayıncılığının hayat bulmasıyla birlikte, taş plaklar hem evlere hem de büyük davetlerin yapıldığı salonlarda gramofonla dinleyicilere ulaşmaya devam etmiştir
B) uzunçalarların icadıyla ilk önce on iki şarkılık plaklar, ardından da bugün çoğumuzun dilinden düşmeyen 45’likler girmiştir yaşamımıza
C) plağın girinti-çıkıntılarına uygun olarak titreşen diyaframdan gelen sesin şiddetini artıran borular daha sonra ortadan kalkmıştır
D) Batılılaşma ve yenileşme çabasındaki Türk toplumu bu müzik aletine yoğun bir ilgi göstermiştir
E) gramafonun dünyadaki gelişimi, kendisini Türkiye’de de bire bir göstermiştir
25. (I) Ahmet Hamdi Tanpınar’ın Saatleri Ayarlama Enstitüsü adlı romanında, Tanzimat öncesinden Meşrutiyet’e, oradan Cumhuriyet’e uzanan Doğu-Batı ikilemindeki toplumsal kimlik arayışlarımız irdelenir. (II) Bu kimlik arayışında saatler, romanın kurulu olmayan, ibresi bozuk bir mekanizması gibi takır tukur sesler çıkararak işler. (III) Bunu satır aralarında rahatlıkla hissedersiniz. (IV) Çünkü zamana karşı kendini yenileyen saat, “dün”de “bugün”de yaşadığımız ortak mekânlarda okurla bütünleşir. (V) Okurlar bu sayede kendi yaşamından bir kesit içinde ama absürtlüğü de hissederek romana dahil olur. (VI) Yazar, roman boyunca Batı ile Doğu arasındaki farkın temellerine inmeye ve bu farkın en genel nedenlerini bulmaya çalışıyor.
Bu parçadaki numaralanmış cümlelerden hangisi, parçanın anlam bütünlüğünü bozmaktadır?
A) II B) III C) IV D) V E) VI
26. Gazeteci:
(I) —-
Bilim atölyesi müdürü:
Bilim ve teknoloji alanında atölyeler yaptığımızdan atölyelerimizi sürekli yeniliyoruz. Çalıştığımız alanlarda yeterli bilgiye sahip veya bu alanda uzmanlaşmaya kendini adayan öğreticilere her zaman ihtiyacımız var. Eğitmenlerin donanımlı olması kadar öğrencinin hayatına dokunabilmelerini de önemsiyoruz. Bilimi günlük yaşama geçirdiğimiz kadar bu alandan fayda sağlarız. Bu amaçla ileri zamanlarda dışarıdan çözüm ortakları ile çalışmayı da düşünüyoruz.
Gazeteci:
(II) —-
Bilim atölyesi müdürü:
Atölye çalışmalarımızda uyguladığımız eğitim programları belirli yaş aralıklarını kapsamaktadır. Bu nedenle farklı yaş aralıklarındaki kişilere farklı eğitim etkinlikleri sunmaktayız. Bunun dışında öğrencileri harekete geçirecek olan merak duygularını keşfetmeleri adına akademik anketler de yapmaktayız. Bu da onların bir uyumsuzluk sorunu yaşama olasılığını en aza indirmekte ve uyum sürecini hızlandırmaktadır.
Bu diyalogda boş bırakılan yerlere aşağıdakilerden hangisi sırasıyla getirilmelidir?
A) I. Atölyenizi açarken bilim dışında çalışmalar yapmayı planlamış mıydınız?
II. Çocukların zihinsel gelişimine katkı sağlamak için bilimsel verilerden yararlanıyor musunuz?
B) I. Atölyelerinizde öğreticilerinizin niteliği ve sayısı yeterli mi, bu konuda neler yapıyorsunuz?
II. Herkes, atölye çalışmalarınıza uyum sağlayabiliyor mu, bu konuda sorun yaşıyor musunuz?
C) I. Bilim atölyenizde görevli öğreticiler, nasıl bir eğitim aşamasından geçiyorlar?
II. Öğrencilerinizin çalışmalarınızdan en iyi verimi alabilmesi için aileleriyle iletişim kuruyor musunuz?
D) I. Bilim ve sanat atölyeleriyle ilgili belirlenmiş bir müfredat var mı?
II. Uyguladığınız eğitim programı, başarısı test edilmiş bir uygulama mı acaba?
E) I. Atölyenizde eğitim alan öğrencilerin günlük yaşamlarında bir değişim hissediyor musunuz?
II. Öğrencilerinizin uyum sürecini kısa tutabilme adına nasıl çalışmalar yapıyorsunuz?
27. Doğal kaynaklarımızın sonsuz olmadığı, dikkatlice kullanılmadığı takdirde bir gün bunların tükeneceği akıldan çıkarılmamalıdır. Bu durumun farkına varan ülke ve üreticiler kaynak israfını önlemek ve ortaya çıkabilecek enerji krizleri ile baş edebilmek amacıyla atıkların geri dönüştürülmesi ve tekrar kullanılması için çeşitli yöntemler geliştirmişlerdir. Kalkınma çabasında olan ve ekonomik zorluklarla karşı karşıya bulunan, gelişmekte olan ülkelerin de doğal kaynaklarından uzun vadede ve maksimum bir şekilde faydalanabilmeleri için atık israfına son vermeleri, ekonomik değeri olan maddeleri geri dönüştürmeleri ve tekrar kullanma yöntemlerini uygulamaları gerekmektedir. Bu durum; ülkelerin ihtiyaçlarını karşılayabilmek için ithal edilen bu maddelere ödenen döviz miktarını azaltacak, kullanılan enerjiden büyük ölçüde tasarruf sağlayacaktır. Örneğin bir ton atık kâğıdın kâğıt hamuruna katılmasıyla 8 ağacın kesilmesinin önlendiği, yine geri dönüşümün, hava kirliliğini %74-94, su kirliliğini %35, su kullanımını %45 azalttığı yapılan araştırmalarla ispatlanmıştır.
Bu parçadan “geri dönüşüm” ile ilgili olarak aşağıdakilerden hangisi çıkarılamaz?
A) Bilinçli ülkeler tarafından bu alanda değişik çalışmalar yapıldığı
B) Ekonomiye önemli katkı sağladığı
C) İthal ürünlere harcanan parayı azalttığı
D) Çöp işleme çalışmalarına kolaylık sağladığı
E) Ekolojik yararlarının bulunduğu
28. (I) Bir Ben Vardır Bende Benden İçeri isimli romanda Yunus Emre’nin hayatı anlatılır. (II) Bu roman Yunus’un küçüklüğünden dervişliğine kadar geçen uzun bir süreci konu alan biyografik bir romandır. (III) Romanın türü bir bakıma anlatıcı tipini de belirlemiştir. (IV) Biyografik romanlarda olayların okurlara hâkim anlatıcının bakış açısından aktarılma zorunluluğu yoktur. (V) Fakat yazar burada Yunus Emre’nin hayatı yanında, döneme dair sosyal atmosferi okuyucuya çizdiği için bu anlatıcı tipi yazarın işini oldukça kolaylaştırmıştır.
Bu parçada numaralanmış cümlelerden hangileri, ögelerinin sıralanışı yönünden “Romanın hemen ilk cümlesinde, roman kişisinin aklından geçenler okunabiliyor.” Cümlesiyle aynıdır?
A) I ve II
B) I ve IV
C) II ve III
D) II ve IV
E) IV ve V
29. Geçen iki yılda yayımlanan roman sayısının birdenbire tırmanması karşısında hayıflanıp daha az ve iyi roman yazılmasını isteme tuhaflığı yerine, Yere Düşen Dualar, Uykuların Doğusu, Kenarda, Gençlik Düşü gibi romanları iyi okuyup değerlendirmekle yetinebilir eleştirmenler. Bu romanların birinin, belki birçok romanın yerine geçebileceğini düşünürüm ki bu da benim günümüz romanına nasıl baktığımın bir göstergesidir.
Böyle konuşan bir eleştirmenin
I. Yazılan roman sayısının artması, roman yapıtlarının niteliğiyle ilgili bir ölçüt olamaz.
II. Günümüzde roman türünde yapıtlara daha çok ihtiyaç vardır.
III. Yere Düşen Dualar, Uykuların Doğusu, Kenarda, Gençlik Düşü adlı romanlar okunmadan başka romanlar okunmamalıdır.
IV. Eleştirmenler, ön yargılı bir tutum takınabilmektedir.
görüşlerinden hangilerini benimsediği söylenemez?
A) Yalnız I
B) Yalnız II
C) II ve III
D) II ve IV
E) III ve IV
30. Fosil kayıtlarına göre köpek balıkları, yaklaşık 400 milyon yıldan beri dünya üzerinde yaşamaktadır. Vücut yapıları kemik yerine kıkırdaktan oluşan, bu nedenle de su altında oldukça kıvrak hareket edebilen bu hayvanların en büyük dezavantajları, kemikli balıklarda bulunan ve su içinde dengede kalmalarını sağlayan “yüzme keselerinin” olmayışıdır. Bu nedenle yüzmeyi bıraktıkları anda ağır bir metal parçası gibi dibe çökerler. Bununla beraber yüzme keselerinin olmaması, su içinde dikey yönde istedikleri anda oldukça hızlı hareket edebilmelerini sağlar. Ayrıca, bu hayvanlarda vücudun yaklaşık yüzde 20-30’u karaciğerden oluşur. Bu çok yağlı karaciğerler, köpek balıklarına pozitif bir yüzerlik kazandırır.
Bu parçaya göre aşağıdakilerden hangisi, köpek balıkları için hem avantaj hem dezavantaj oluşturan bir özelliktir?
A) Yüzme kesesine sahip olmamaları
B) Karaciğer yapılarının farklı olması
C) Karaciğerlerinin çok yağlı olması
D) Kıkırdaktan bir iskelete sahip olmaları
E) Çok ağır bir kütleye sahip olmaları
31. Sözlü ve yazılı anlatımda kullanılan yöntemlerden biri de soru sorma amacı olmayan soru cümlelerine başvurmaktır. Burada kişi, soru cümlelerinin anlatım gücünden yararlanarak karşıdaki kişinin zihninde düşünce şimşekleri çaktırmayı ve mesajını etkili bir biçimde aktarmayı amaçlar.
Bu parçada sözü edilen anlatım özelliğini
I. Francis Bacon, bu sözleriyle bize olayların tek açıdan ele alınmaması gerektiğini mi anlatmak istemiştir?
II. Dünyaya ve olaylara her zamanki baktığımız noktadan bakmaya devam ettiğimizde bu durum bizi istediğimiz sonuca götürmüyorsa bunu yapmayı sürdürecek miyiz?
III. Size anlatılan bu iki yöntemden hangisi sizi hedefinize daha hızlı ulaştırır?
IV. Vücudumuzda günde 2 milyar hücre yenilenebiliyorsa biz düşüncelerimizi değiştirmekte neden bu kadar direnelim?
V. Kendinizle veya çevrenizle olan görüşlerinizde, yıkıcı mı yoksa yapıcı mı bir tavır takınıyorsunuz?
yargılarından hangileri örneklendirmektedir?
A) Yalnız I
B) Yalnız II
C) I ve III
D) II ve IV
E) IV ve V
32. I. Uzlaşma ile arabuluculuk arasındaki fark ise uzlaştırıcının bu sürecin herhangi bir aşamasında taraflara bir uzlaşma teklifi sunmakla yükümlü olmasıdır.
II. Uzlaşma, mahkemeler dışında uzlaştırıcı kurumlara başvurularak gerçekleştirilen bir çözüm yoludur.
III. Arabuluculuk yönteminde böyle bir teklifin yapılması söz konusu değildir.
IV. Bundan dolayı çözüm aşamasında, uzlaştırıcı kurumların arabuluculara göre daha çok inisiyatif aldıklarını söyleyebiliriz.
V. Bu çözüm yolunda arabuluculuğa benzer şekilde, gizlilik esas alınarak tarafların çıkarlarını gözeten bir yöntem takip edilir.
Yukarıdaki numaralanmış cümleler anlamlı bir bütün oluşturacak biçimde sıralandığında hangisi baştan dördüncü olur?
A) I B) II C) III D) IV E) V
33. Yazarın bize aktardığı her öyküde, olaylar bütününü anlamaya çalışırken gerçek hayatın nerede bitip kurgunun nerede başladığı sorusuna takılıyor aklınız. Okur, anlatılan her şeyi, yazar sanki bir çay bahçesinde anılarını anlatırmış gibi dinlemeye hazırlanıyor. Yazarın, çevresindeki insanlarla sözel yoldan paylaşamadığı şeyleri, yazılı biçimde ifade eden bir günlükte mahremiyetini paylaşıyor gibi hissediyor. Bu, okura bir düşünceyi kabul ettirme amacından uzak anlatımını ön plana çıkaran bir olgu olarak karşımıza çıkıyor. Ama yine de zaman zaman okurun durumu sinirli bir beklentinin sınırlarına varıyor, okur gerçekliğin bittiği ve kurgunun başladığı o noktayı yakalamak adına öykünün zevkini çıkaramayabiliyor. Hatta öykünün son satırlarına geldiğinde okur, anlatımın güzelliğini veya yazarın gerçekte dikkat çekmek istediği noktayı gözden kaçırdığının ayırdına varabiliyor.
Bu parçada sözü edilen öykülerle ilgili olarak
I. Mesaj kaygısı taşımayan bir tutumla oluşturulduğu
II. İçten bir anlatıma sahip olduğu
III. Kurgusal arayış içinde olan okurların öykünün ana temasını kaçırabildiği
IV. Baştan sona okurlara yazarının dili kullanmadaki ustalığını hissettirdiği
yargılarından hangileri söylenemez?
A) I ve II
B) Yalnız II
C) I ve III
D) III ve IV
E) Yalnız IV
34. (I) Kiralık Katil adlı başyapıt; bir filmin, yönetmenin elinden çıktıktan sonra artık nasıl da kendisine ait olmadığının, filmin kendi yolunu çizdiğinin ve izleyenlerin onu nereye oturttuğunun güzel bir örneğidir. (II) Jean-Pierre Melville, bu filminde şizofren bir kiralık katilin hikâyesini anlattığını söyler. (III) Oysa izleyiciler ve filmin hayranları, Jef Costello’yu şizofren kimliğiyle değil; “cool olmak” tanımının belki de doğuşuna katkıda bulunan ve yalnızlığının verdiği melankoliyle büyüleyen bir karakter olarak içselleştirdiler. (IV) Melville’in filmi, Samuray’ın Bushido Kitabı’ndan bir alıntıyla başlar: “Samurayın yalnızlığından daha büyük bir yalnızlık yoktur, belki ormandaki kaplanınki hariç.” (V) Hemen ardından yatağında takım elbisesi içinde sırt üstü yatmış Jef, jenerik boyunca sakin sakin tavana bakar. (VI) Jef Costello’nun derin yalnızlığına eşlik eden tek şey, kafesinde sürekli şakıyan minik bir kuştur.
Bu parça iki paragrafa ayrılmak istense ikinci paragraf numaralanmış cümlelerin hangisiyle başlar?
A) II B) III C) IV D) V E) VI
35. – 36. soruları aşağıdaki parçaya göre cevaplayınız.
Doğa olaylarının zaman içinde tekrarlayan değişimleri, tüm canlıların yaşamına ve fiziksel davranışlarına eş zamanlı olarak yansır. Mevsimler, gelgit olayları, ay devreleri, manyetik alan, ses ve atmosfer değişiklikleri gibi tekrarlanan doğa olayları, canlıların yaşamını belirgin olarak etkiler ve canlılarda biyolojik bir iç saatin oluşmasını sağlar. İnsanlarda 24 saatlik süre boyunca, yüzden fazla parametrenin değişim gösterdiği tespit edilmiştir. Bu değişimler, hem 24 saatlik çevre değişikliğine uyum gösterir hem de kendi aralarında bir bağlantı içindedir. Bu bir günlük süre içindeki biyolojik değişimlerin en çarpıcı olanı, uyku-uyanıklık ritmidir.
35. Bu parçadan
I. Doğa olaylarının kişinin yaşamsal işlevlerine etki ettiği
II. İnsan vücudunun, periyodik olaylara göre kendini ayarladığı
III. Uykusuzluk sorunu yaşayanların yaşam kalitesinin düştüğü
IV. Teknolojik gelişmelerin, insan yaşamını diğer etkenlerden daha çok değiştirdiği
yargılarından hangileri çıkarılamaz?
A) Yalnız I
B) I ve II
C) II ve III
D) II ve IV
E) III ve IV
36. Bu parçanın anlatımında aşağıdakilerin hangisinden yararlanılmıştır?
A) Açıklama – öyküleme
B) Açıklama – örneklendirme
C) Betimleme – benzetme
D) Tartışma – tanık gösterme
E) Betimleme – tartışma
37. – 38. soruları aşağıdaki parçaya göre cevaplayınız.
Asit yağmurları, fosil yakıtların yakılması sonucu ortaya çıkan yağışlardır. Özellikle sanayileşmenin yoğun olduğu ve fosil yakıtların enerji tüketimi olarak kullanıldığı bölgelerde yakma sonucu azot ve kükürt gazları açığa çıkmaktadır. Oluşan bu gazlar, bulutlardaki su buharıyla tepkimeye girerek sülfürik ve nitrik asitleri ortaya çıkarmakta, oluşan bu asitler ise kar, yağmur, çiğ ve sis gibi doğal olaylar sonucunda yeryüzüne ulaşmaktadır. Normal koşullar altında oluşan yağmurların pH değeri 5,6’dır. Bu değerin altında bir değere sahip olan yağış, asit yağmuru olarak adlandırılmaktadır. Asit yağmurları, özellikle sanayi devriminden sonra kükürt ve azot gazlarının atmosferde hızla birikmesiyle etkisini hissettirmeye başlamıştır.
37. Bu parçada asit yağmurlarıyla ilgili olarak aşağıdakilerden hangisine değinilmemiştir?
A) Fosil yakıtların kullanımıyla ilişkili olduğuna
B) Enerji tüketiminin azalmasıyla olumsuzluklarının giderilebileceğine
C) Belli bir ölçüm kriterinin bulunduğuna
D) Yağmur dışındaki yağış türünde de görüldüğüne
E) Belli gazların su buharıyla reaksiyona girmesi sonucunda ortaya çıktığına
38. Bu parçaya göre asit yağmurlarının belli bir zaman sonra yoğun olarak görülmesindeki en önemli etken aşağıdakilerden hangisidir?
A) Zararlarını araştıran bireysel ve kurumsal çalışmaların geç başlaması
B) Kalitesiz fosil yakıtlarının daha çok kullanılması
C) Yağmurların pH değerlerinin yanlış hesaplanması
D) Hava kirliliğiyle ilgili bilimsel çalışmaların yetersizliği
E) Sanayi devrimiyle birlikte azot gazı ve kükürdün atmosferde çoğalması
39. – 40. soruları aşağıdaki parçaya göre cevaplayınız.
Okulların açılmasıyla beraber sırtındaki okul çantasını tıka basa dolduran öğrencilerin bu çantaları taşırken çektiği zorluklara herkes şahit olmaktadır. Hatta okula yeni başlamış, çantası kendinden büyük çocukların çantalarını her ne kadar ebeveynleri taşımaya çalışsa da gerek okula başlamanın heyecanı gerekse çantasını kendisinin taşıyabileceğini gösterme isteği, çocuklar için yapılan “yürüyen çantalar” esprilerine sebep olmaktadır. Uzmanların okul çantalarıyla ilgili yaptıkları araştırmalarda çıkan sonuca göre çocukların, toplam vücut ağırlığının %10’u kadar bir maksimum ağırlık taşıması gerekmektedir. Daha büyük yaştaki çocuklar ev ödevleri, müzik aletleri, sanat projeleri veya okul sonrası etkinlikler nedeniyle daha ağır yükler taşımak zorunda kalmaktadır. Bu nedenle uzmanlar, onların, tekerlekli valiz şeklinde okul çantaları kullanmaları gerektiği görüşünü belirtmişlerdir.
39. Bu parçada yazarın, aşağıdakilerden hangisini amaçladığı söylenebilir?
A) Okul çantalarının yanlış kullanımıyla ilgili olarak kamuoyunu uyarmak
B) Ağır okul çantalarının okula başlayan çocukların heyecanını körelttiğini göstermek
C) Okul çantalarının nasıl olması gerektiğiyle ilgili yapılan araştırmaların yetersizliğini belirtmek
D) Çocukların okul çantası kullanma zorunluluğunun olmaması gerektiğini vurgulamak
E) Yaşça büyük çocukların ağır çanta kullanmalarında bir sakınca olmadığını anlatmak
40. Bu parçada “yürüyen çantalar” sözüyle çocuklarla ilgili olarak anlatılmak istenen aşağıdakilerden hangisidir?
A) İşlevsiz okul çantası kullanarak okul yaşamlarını zorlaştırdıkları
B) Hızlı yürüdükleri için okul çantalarının herkes tarafından fark edildiği
C) Kendilerini görünmez kılacak büyüklükte çanta kullandıkları
D) Büyük çanta kullananların diğerlerinden hemen ayrıştığı
E) Uzun mesafe yürüyenlerin okul çantası taşıdıklarında çantalarıyla özdeşleştikleri
CEVAPLAR
| 1 – | D | 8 – | D | 15 – | A | 22 – | A | 29 – | C | 36 – | B |
| 2 – | C | 9 – | B | 16 – | D | 23 – | E | 30 – | A | 37 – | B |
| 3 – | C | 10 – | C | 17- | D | 24 – | B | 31 – | D | 38 – | E |
| 4 – | A | 11 – | A | 18- | B | 25 – | E | 32 – | C | 39 – | A |
| 5 – | A | 12 – | C | 19 – | D | 26 – | B | 33 – | E | 40 – | C |
| 6 – | C | 13 – | E | 20 – | B | 27 – | D | 34 – | C | ||
| 7 – | E | 14 – | E | 21 – | D | 28 – | B | 35 – | E |
1. Ünlü Fransız romancısı Gustave Flaubert (Güstav Flober) (I) Madam Bovary adlı ölümsüz eserini yazdıktan sonra yaşadıklarını şöyle anlatıyor; (II) “Madame Bovary’yi yazdığım sırada bana birçok kereler ‘Başkahramanınız olan kadın, Madame X midir?’ (III) diye sordular. Hiç tanımadığım kişiler evime gelip bana sorular sordular. Ülkenin dört bir yanından gelen bir sürü mektup… (IV) İçlerinden biri, (V) Reims’den bir bey, benzer bir duyguyu ona bire bir yaşatabildiğim için beni kutladı. Aşağı Seine’nin tüm eczacıları Homais’te kendi kişiliklerini sezince evime gelip beni tokatlamak istediler.”
Bu parçada numaralanmış noktalama işaretlerinden hangileri yanlış kullanılmıştır?
A) I ve V
B) II ve III
C) II ve IV
D) Yalnız II
E) IV ve V
2. Filmde ele alınan konu büyük bir ciddiyetle işleniyor. Filmde bir belgeseldeki gibi konu konuyu, insan insanı doğuruyor. Hatta gerçek yaşamdan alınan konunun önce belgeselle anlatılması planlanmış ama yönetmen meseleyi kurmaca olarak daha iyi ortaya koyabileceğini düşünmüş ve filmi böyle çekmiş. Çok da iyi yapmış. Sinema seyircilerinin büyük ilgisi de onların sanatın inceliklerini terk etmeden bir belgesel edası kuşanan ve derdini derli toplu anlatan filmleri sevdiklerini gösteriyor.
Bu parçaya göre sözü edilen filmin sinemaseverlerce beğenilmesinin nedeni aşağıdakilerden hangisidir?
A) Ele aldığı konuyu seyircilerin ilgisini çekecek bir kurguyla verebilmesi
B) Kurgu tekniğiyle belgesel tekniğini başarıyla bir arada sunabilmesi
C) Roman tadında bir film özelliği göstermesi
D) Gerçek yaşamdan bir olay anlatıldığını seyircilere hissettirmemesi
E) Yönetmenin seyircinin kalbine girebilecek bir konuyu seçmesi
3. (I) Şiir, öykü, roman, tiyatro gibi yazınsal türlerin ortak özelliği aynı zamanda sanat ürünü olmalarıdır. (II) Bilindiği gibi sanat, bir yaratma ya da yeniden yapılandırma işidir; güzeli ve güzelliği arar. (III) Sanatsal özelliği olan yazınsal türler, gerçeği olduğu gibi değil değiştirerek, biçimlendirerek, kurgulayarak yansıtır. (IV) Bu özelliklerinden dolayı bu tür metinlere kurmaca metin adı verilmiştir. (V) Yazınsal ürünler, insanı ve yaşamı ele alır ve sanatçı, ele aldığı yaşam durumunu salt gerçek olarak sunmaz. (VI) Onu kendi anlayış ve bakış açısına göre düş ve düşünce gücünü kullanarak, değiştirerek, zenginleştirerek yeniden oluşturur.
Bu parçadaki numaralanmış cümlelerle ilgili olarak aşağıdakilerden hangisi söylenemez?
A) I. cümlede, yönelme durum eki almış bir sözcük vardır.
B) III. cümlenin yüklemi, türemiş bir eylemdir.
C) IV. cümlenin yüklemi, edilgen ve geçişsiz bir eylemdir.
D) V. cümle, bağlı bir cümledir.
E) VI. cümle, girişik birleşik bir cümledir.
4. O gece, yemekte olan her şeyi tekrar düşündü. Salıncağı yaptığı o öğleüstü arkadaşının ona ne kadar iyi davrandığını, dizindeki kanamayı nasıl durdurduğunu hatırladı. Aslında çenesini sımsıkı kapalı tutup hiç sorun çıkarmaması en iyisiydi. Bazı insanlar bu gerginlikten hoşlanmıyordu.
Bu parçada aşağıdaki ses olaylarından hangisi yoktur?
A) Ünsüz yumuşaması
B) Ünsüz düşmesi
C) Ünlü düşmesi
D) Ünsüz benzeşmesi
E) Ünlü daralması
5. Tarih, kültürler arasındaki etkileşimlerin aynı zamanda şiddetli bir çatışma alanı oluşturduğunu da gösterir. Söz konusu etkileşim; facialar, savaşlar, kıyımlar sonrasında da devam etmiştir. Meşhur Truva Savaşı buna örnektir ve gelişmiş güçlü bir kent devleti bu savaş sonrası yıkım sürecine girmiştir. Yine Haçlı Seferleri ayrımcılığı, acıyı, yıkıntıyı beraberinde getirirken Batı, Doğu’nun kültürünü kendi yakasına taşımıştır. Nasıl ki Büyük İskender Dönemi’nde Doğu ve Batı’nın karşılıklı birbirini etkilediğini biliyorsak Haçlı Seferleri Dönemi’nde de ve hatta bugün küreselleşme düzeninde de geniş çaplı etkilenmelerin olduğunu biliyoruz, bizzat buna tanık oluyoruz. Kentlerin güncel hayatına giren fast-food alışkanlığı, moda giyim tarzları bunun çarpıcı örneklerindendir.
Bu parçadan yola çıkarak
I. Büyük savaşlar, kültürlerin gelişimini diğer toplumsal olaylara göre daha çok etkiler.
II. Tarihte yaşanan büyük toplumsal olaylar, kültürler arası alışverişe aracı olmuştur.
III. Batı kültürü, Doğu kültürünü her zaman daha olumlu etkilemiştir.
IV. Kültürler arası etkileşimin gerçekleştiği alanlar, çeşitlilik göstermektedir.
yargılarından hangileri söylenemez?
A) Yalnız I
B) Yalnız II
C) I ve III
D) II ve IV
E) III ve IV
6. I. Buradaki ekili araziler ovaya doğru eğimlidir.
II. Babam şimdiye dek çoktan işlerini bitirmiştir.
III. Makineyi kısa bir süre bekledikten sonra çalıştırın.
IV. İlçemizin havası her mevsim çok temizdir.
V. Soğuk havalarda annem bizi sıkıca giydirirdi.
Yukarıda numaralanmış cümlelerin hangilerinde “-dır, -dir” eki, çekim eki göreviyle kullanılmamıştır?
A) I ve II
B) I ve III
C) II ve IV
D) III ve V
E) IV ve V
7. Roberto Bolano’nun yapıtlarında yetmişli yılların siyasi atmosferini bulursunuz. Dünya tarihine yön veren olaylara yaptığı göndermeler, aynı karakterleri başka çehreler ve farklı kimliklerle okurun karşısına dikmesi, sevdiği yazarların metinlerinden sızan özdeyişleri metnin can alıcı yerlerine nakletmesi ve yapıtın anlatımına renk katan ironisi onu diğer yazarlardan farklı kılan çarpıcı yönleridir. Yapıtlarını okura ilk bakışta kolay görünen ancak okumaya başlayınca zorluğu fark edilen bir anlatımla kurgulamıştır. Bolano’nun kendi yazınsal kimliğini belirgin kılan bir kurmaca üçgeni vardır. Bu üçgenin dışındaki alan, bir lunapark kadar eğlenceli gibi görünse de her an ışıkların sönüp gizemli ve uğursuz olayların başlayacağı bir atmosferle karşılaşabiliriz.
I. Ortak noktaların olduğu
II. Belli bir dönemi anlattığı
III. Yaşadığı döneme yönelik eleştirel göndermelerde bulunduğu
IV. Başkalarına ait özlü sözlere yer verdiği
V. Farklı katmanları ve sürprizli yönlerinin olduğu
Bu parçada Roberto Bolano’nun yapıtlarıyla ilgili olarak yukarıdakilerden hangilerine ulaşılamaz?
A) I ve II
B) II ve III
C) Yalnız III
D) III ve V
E) IV ve V
8. Yangınlar Osmanlı devletinin (I) altı yüzyıllık tarihinin o kadar ayrılmaz bir parçasıydı ki (II) İstanbullular, özellikle on dokuzuncu yüzyıldan itibaren art arda (III) çıkarak şehri kasıp kavuran bu felakete kendilerini peşinen hazırlamışlardır. On dokuzuncu yüzyılda dar sokaklarda, ahşap evlerde oturan misafirsever (IV) İstanbullular için yangın artık bir felaketten çok, eninde sonunda evlerini ziyaret edecek bir Tanrı misafiriydi (V)âdeta.
Bu parçada numaralanmış bölümlerin hangisinde bir yazım yanlışı vardır?
A) I B) II C) III D) IV E) V
9. El yazması her eser pek çok açıdan özgündü ancak çoğaltılması ciddi bir sorundu ve her çoğaltılma sonucunda eserde ciddi eksiklikler veya fazlalıklar oluşuyordu. Bu da aynı eseri okuyan iki kişinin farklı bilgiler edinmesine yani genelgeçer bir bilgi birikiminin oluşamamasına yol açıyordu. Matbaa ilk kez tek seferde, birbirinin aynısı olan yüzlerce kopyanın yayımlanmasına olanak tanıdı. Artık belli bir kitabın belli bir sayfasına atıfta bulunmak, dipnot olarak göstermek (daha önce hiç olmadığı kadar) mümkün olmuştu. Bir üniversitedeki bilim insanının herhangi bir esere yaptığı bir atıf, artık bir başka üniversitedeki meslektaşı tarafından denetlenebilir hâle gelmişti. Bu şekilde gerçekleşen bir “denetleme” ilerlemenin sürekliliği açısından hayati bir atılım oldu.
Bu parçaya göre matbaanın kitap basımında kullanılmasının sağladığı katkı aşağıdakilerden hangisidir?
A) Bilim ve teknolojideki gelişmelerin daha çok kişiye duyurulmasını sağlaması
B) Bilimsel kitap yazımını teşvik ederek bilime olan ilgiyi artırması
C) Bilim adamları arasındaki görüş ayrılıklarını ortadan kaldırarak tek yanlı bir bakış açısının oluşmasını sağlaması
D) Yazılan eserlerin geniş halk kitlelerine ulaşmasını sağlayarak eğitim düzeyini yükseltmesi
E) Bilginin standartlaşmasını ve kontrolünü sağlayarak bilimsel ilerlemeye yardımcı olması
10. Halk şairlerinin asıl kaynağı halktır. Köy halkı arasından da çıkar, göçebeler arasından da; kasaba arasından da çıkar, şehirlerden de… Pek saymaya, sınırlamaya değmez. Çünkü bir saz şairi köyde doğup köy köy, oba oba dolaşır; bal alır her çiçekten bir arı gibi… Bu bakımdan doğdukları yerlerin de gezip dolaştıkları yerlerin de izlerini taşırlar ama asıl “ayırıcı nitelikleri” yerleştikleri, yetiştikleri sosyal çevrelerden gelir.
Bu parçada aşağıdaki noktalama işaretlerinden hangisinin kullanımıyla ilgili bir yanlışlık vardır?
A) Nokta (.)
B) Virgül (,)
C) Noktalı virgül (;)
D) Tırnak işareti (“ ”)
E) Üç nokta (…)
11. MÖ 4000’den zamanımıza kadar uzanan (I) (varlığını devam ettiren) çeşitli kültürel ve tarihî ögeleri bünyesinde (II) (içinde) barındıran Hatay’da ilk bilimsel kazılar 1932 yılında yapılmıştır. Çalışmaların henüz ilk yıllarında çeşitli ve kıymeti büyük olan tarihî eserin gün yüzüne çıkarılması (III)(varlığının görünür olması) üzerine, Fransız idaresinde bulunan Hatay’da görevli M. Prost’un direktif vermesiyle (IV)(yapılmasını emretmesiyle) sancak dahilinde bulunan bütün tarihî eserlerin Antakya’da toplanmasına ve bir müze kurulmasına karar verilmiştir (V)(ihtiyaç duyulmuştur).
Bu parçada numaralanmış sözlerden hangisinin anlamı parantez ( ) içinde verilen açıklamayla uyuşmamaktadır?
A) II B) V C) IV D) III E) I
12. I. Dünya genelinde her beş ölümden biri de beslenmeye bağlı rahatsızlıklardan kaynaklanıyor; bu oran, sigara içmenin neden olduğu ölümlerden daha fazla.
II. Türkiye, İsrail ve İspanya başta olmak üzere sebze ağırlıklı beslenen Akdeniz ülkeleri, dünyada beslenmeye bağlı ölüm olaylarının en az yaşandığı ülkeler arasında bulunuyor.
Yukarıda verilen II numaralı cümleyle ilgili olarak aşağıdakilerden hangisi söylenebilir?
A) I. cümlede belirtilen rahatsızlığın, ülkelerin gelişmişlik düzeyleriyle doğrudan ilişkili olduğuna yönelik bir saptama yapılmaktadır.
B) I. cümlede anlatılan durumun ortaya çıkardığı olumsuz sonuçların dünya ülkelerini nasıl etkilediğine yönelik bir araştırmadan söz edilmektedir.
C) I. cümledeki bilginin gerçeği yansıtmadığı, örnek verilerek ve açıklama yapılarak ortaya konmaktadır.
D) I. cümlede belirtilen durumun kimi ülkeleri daha az etkilediği örneklendirilmektedir.
E) I. cümlede verilen bilginin doğru olduğu bilimsel olarak kanıtlanmaktadır.
13. Aşağıdaki cümlelerin hangisinde ayraç içinde verilen açıklama doğru değildir?
A) Kapıdaki görevli bizi laf yağmuruna tutmuştu. (İsim tamlamasında tamlanan tamlayanın neye benzediğini ifade etmiştir.)
B) Yarın yapılacak geziye bütün sınıf katılacakmış. (Bir tür adı, mecazımürsel yoluyla topluluk adı olarak kullanılmıştır.)
C) Birkaç kişi deniz kenarındaki kaplumbağaları korumaya çalışıyordu. (Sayıca belirsizlik ifade eden bir sıfat vardır.)
D) Ona buna bakacağına sen önce kendi işlerini yap. (Adıl görevinde kullanılan ikileme vardır.)
E) Onu otogarda karşılamaya arkadaşlarıyla müdürü gitti. (İlgeç vardır.)
14. Ben sıklıkla Tarık Dursun K., Bilge Karasu, Vüs’at O. Bener, Tahsin Yücel gibi öykücülerden ve onların öykücülüğünden söz ederim. Türkçe yazmak isteyenin yol uğrağının mutlaka bu yazarlardan geçmesi gerektiğini söylerim. Her biri yarattıkları anlatı evreniyle yenilikçidir, yeni söyleyiş biçimleri katmıştır edebiyatımıza. Eğer bu kuşağı tek tek ele alırsak her birindeki farklılığın, benzersizliğin neler içerdiğini görürüz. Bu, yazar olmak isteyen, Türkçenin söz değerlerini özümsemek isteyen gençler için vazgeçilmez bir kaynaktır.
Bu şekilde konuşan bir sanatçının, sözü edilen yazarları gençlere tavsiye etmesinin nedeni aşağıdakilerden hangisidir?
A) Yazınsal birikimden yararlanmaları
B) Yeni bir içerikle ortaya çıkmaları
C) Türkçeyi doğru ve yerinde kullanmaları
D) Etkilerinin yaşadıkları zamanla sınırlı kalmaması
E) Özgün bir anlatıma sahip olmaları
15. Yazınımızda eleştiri, yapıtların değerini artıran, okura ve yazara kılavuzluk yapan önemli bir etkinlik. Eleştiri okuyan bir okur, yapıta daha bilinçli yaklaşıyor, yazarın göndermelerini yerli yerine oturtuyor, dahası yapıttan tat alıyor. Ancak okurlar genellikle belli dergilerde yazan bir iki eleştirmeni izliyor. Bu da tek anahtarla onlarca kapıyı açmaya çalışmak anlamına geliyor. Oysa bir kitapla ilgili farklı eleştirileri okumak, kilitli kapıları açmak için bir anahtar demetine sahip olmak demek.
Bu parçada altı çizili sözle anlatılmak istenen aşağıdakilerden hangisidir?
A) Yapıtı daha iyi anlamak için farklı bakış açılarından yararlanmak
B) Yapıtta anlatılanların gerçekten yaşanıp yaşanmadığını tespit etmek
C) İpuçlarını izleyerek anlatılanları doğru bir biçimde anlamlandırmak
D) Farklı görüş ve düşüncelerin çelişen ve örtüşen yanlarını bulmak
E) Yapıtın anlaşılmasını zorlaştıracak ön yargılardan sıyrılmak
16. Salâh Birsel; Türkçenin en ilginç, en özgün üslupçularından biri. Yazılarındaki ilk birkaç cümleyi okuyunca —-. Ancak sabrettiğinizde başkasının elinde çok resmî, iddialı, kuru olabilecek geniş zaman kiplerini bir tür müzikal efekt, bir makam gibi kullanarak temel bir ahenk yarattığını; temel müzikaliteyi böylece kurduktan sonra zengin bir dilsel çeşitliliğe yer verdiğini göreceksiniz. Kısalı uzunlu cümleleri arka arkaya getirme, bir konuyu işledikten sonra aniden bambaşka gibi görünen oysa bağlantılı olan bir bir konuya geçme; mizahi incelikleri, ufak nükteleri, saçmalıkları metnin kritik noktalarına yerleştirerek metne etkileyicilik ve şaşırtıcılık katma onun karakteristik özellikleri arasında.
Bu parçada boş bırakılan yere aşağıdakilerden hangisi getirilmelidir?
A) onun, kültürel altyapısına ve zengin birikimine tanık olabilirsiniz
B) yapıttaki şaşırtıcı ve anlaşılması güç söyleyişler karşısında baştan pes edebilirsiniz
C) ne denli karmaşık bir olay örgüsüyle karşı karşıya kaldığınızı anlayabilirsiniz
D) bu cümleleri farklı yazılarında da kullandığını görebilirsiniz
E) yazılarını kendi görüşlerini vermek için özellikle kurguladığını anlayabilirsiniz
17. Günümüzde her birini birkaç kereden fazla seyretmeye (I) tahammülümüzün olmadığı, kaçmak için uzaktan kumandalara sığındığımız, (II) üstelik çoğu da başarılı olan reklamlar, çocukluk yıllarımızda durağandı, (III) teknik açıdan ilkeldi, çoğu da çok sıkıcıydı. Ama yine de bugün yoksunluklarla (IV) dolu geçmişimizin hatırlatıcıları (V) gibiler.
Bu parçada numaralanmış sözcüklerin hangileri fiilimsidir?
A) I ve II
B) I ve III
C) II ve IV
D) III ve V
E) IV ve V
18. (I) Günümüzde sinemaların kendince bir konforu, görkemli bir havası var. (II) Açık havada film izleme imkânı tanıyan konforsuz yazlık sinemalar tarihe karıştı çoktan. (III) Günümüzde yok olan yazlık sinemalar, yetmişli yıllarda sayıca kışlık sinemalardan fazlaydı. (IV) Hemen hemen aynı büyüklükteki yazlık sinemalar neredeyse her mahallenin baş köşesindeydi. (V) Şehirlerdeki boş alanlar, arsalar yazlık sinema kurmaya çok elverişliydi. (VI) Yazlık sinemaların neslini tüketen şey seyircinin azalmasından çok, sinema olabilecek alanların zamanla yerleşim birimlerine dönüşmesi oldu.
Bu parçadaki numaralanmış cümlelerden hangileri, yüklemin türü bakımından ötekilerden farklıdır?
A) I ve II
B) I ve V
C) II ve VI
D) III ve IV
E) IV ve VI
19. I. “Tahta” adlı öyküsünde yazar, köyde yaşayan ve akli dengesi yerinde olmayan bir karakteri, iyi eğitim almış bir şehirli gibi tasarlayıp bilgece konuşturuyor. Çok düzgün cümlelerle ve mantıksal bir düzende akıp giden bu konuşmalar ve yapay anlatım, yazarın sokağı tanımadığını gösteriyor.
II. Yazar, İnce Memed romanını bir köyde ve o köyde yaşayan kahramanlar arasında geçen olaylar üzerine kuruyor. Seçilen kelimeler, konuşma tarzları ve cümle kurgusu olayın geçtiği atmosferi tüm canlılığıyla gözler önüne seriyor. Kişilerin yöreye özgü şiveyle konuşması, okurda anlatılanların yaşanmışlığına dair bir şüphe oluşturmuyor.
Yukarıda verilen örnekler, aşağıdaki görüşlerden hangisini temellendirmek için kullanılabilir?
A) Bir yapıtta dil ne denli konuşma diline yakınsa yapıt,okurla o kadar sıcak ve yakın bir ilişki kurabilir.
B) Bir yapıtta dil, başarıyla işlenmiş, sözcükler özenle seçilmişse o yapıtın geleceğe kalmaması için hiçbir sebep yoktur.
C) Bir yapıtta anlatılan konu kadar dil de yapıtın gerçekliğini besleyen önemli ögelerden biridir.
D) Bir yazar, içinde bulunduğu toplumun dil ve kültüründen beslenmezse başarıya ulaşamaz.
E) Kendine özgü bir anlatım yakalayamayan bir yazarın başarılı olması mümkün değildir.
20. (I) Arkeologlar, değişik ortamlarda çalışırlar. (II) Araştırma yapan arkeologlar, çoğunlukla metin okuyarak, yazarak görev yapar. (III) Bu çalışmalar ağırlıklı olarak yaz aylarında yapılır. (IV) Bir kazıda ilginç bir parçanın bulunması ve ait olduğu dönemin belirlenmesi uzun ve zahmetli bir çaba sonucunda gerçekleşir ve bu durum arkeologlara büyük bir mutluluk verir. (V) Bununla birlikte arkeologlar; eski çağ tarihçisi, heykeltıraş, mimar, topoğraf, teknik ressam, fotoğrafçı, epigraf (yazıt okuyan kişi) gibi meslek elemanlarıyla sürekli iletişim hâlindedir.
Yukarıdaki numaralanmış cümlelerin hangisinde neden- sonuç ilişkisi söz konusudur?
A) I B) II C) III D) IV E) V
21. • Tarih öncesi zamanlardan bu yana çeşitli doğa olayları sonucunda birçok canlı türünün soyu tükendi.
• Bir canlının soyunun tükenmesi doğal karşılanabilir ama günümüzdeki sorun, bu tükenişin hızının çok artmasıyla ilgili.
Bu iki cümlede ifade edilenlerin anlamca doğru bir biçimde birleştirilmiş hâli aşağıdakilerden hangisidir?
A) Canlıların soyunun tükenmesi geçmişte bir sorun olarak görülmese de günümüzde büyük bir sorun olarak algılanmaktadır.
B) Geçmişte çeşitli sebeplerle canlıların soyunun tükenmesini bugün doğal karşılamamızı gerektirecek bir gerekçeye sahip değiliz.
C) Tarihte doğal gerekçelerle canlıların soyunun tükenmesi olağan bir durumken günümüzde bu tükenişin hızlanması bir sorunun habercisidir.
D) Canlıların soyunun tükenmesiyle oluşan durum geçmişte ve günümüzde günün şartlarından dolayı farklı bakış açılarıyla değerlendirilmiştir.
E) Günümüz şartlarında canlıların soyunun hızlı tükenmesi bir sorun oluştururken geçmişte hiçbir zaman bu durum bir sorun olarak algılanmamıştır.
22. —-. Örneğin, Eskimo dilinde “kar”, Arapçada “deve” için birçok sözcük bulunur. İnsanın bir yere ait olma-olmama hissi ise her dilde sayısız sözcük ve ifadeyle karşılanır. Örneğin, İngilizcede foreigner, stranger, outlander, alien, bazı küçük farkları olsa da sözlükte genel anlamda “yabancı” demektir.
Bu parçanın başına düşüncenin akışına göre aşağıdakilerden hangisinin getirilmesi en uygundur?
A) Sözcükleri kullanmak, anlamlarını bilmek demek değildir
B) Bazı sözcükler belli kültürler için özeldir
C) Hiçbir sözcüğün ses ve anlam değeri aynı değildir
D) Sözcükler her zaman gerçek anlamıyla kullanılmaz
E) Sözcükler, düşüncelerimizi anlatmada kullandığımız en önemli araçlardır
23. Bir atlet ne kadar süre antrenman yapıyordur sizce? İngiliz olimpik yüzücü, Rebecca Adlington, 2008 Olimpiyatları’na hazırlanırken günde 4,5 hatta 6 saate varan zorlu bir antrenman programına tabiydi. Bu programda sadece yüzme değil ayrıca koşu, kuvvet egzersizleri de vardı ve Rebecca güne saat 5 civarı başlamaktaydı. Eminim, onun da alarmı kapatıp uyumaya devam etmek istediği günler olmuştu ama çok çalıştı ve sonunda 2008’de iki altın madalya kazandı.
Bu parçada anlatılanlar aşağıdakilerden hangisini desteklemek için söylenmiş olabilir?
A) Düşük hedefli başarıları elde edip tatmin olmaktan daha kötü bir başarısızlık yoktur.
B) İnsan ne kadar az şey biliyorsa o kadar çok şey bildiğini zanneder.
C) Hayatta başarılı olanlar, yaşadıklarının sebeplerini her zaman araştırırlar.
D) Başarılı olmuş insanların gittikleri yolları takip ederseniz sadece kendinize ait özgün bir başarıya imza atmanız olanaksızdır.
E) Doğuştan yetenekli olmak, yeteneklerinizi gereken seviyeye taşıyacak alıştırmaları yaptığınızda ancak işe yarar.
24. Depresyon; duygusal, zihinsel, davranışsal ve bedensel bazı belirtilerle kendisini gösteren bir durumdur. En dikkat çekici belirtisi çökkün ruh hâli ile ilgi ve zevk almada belirgin azalmadır. Depresyondaki kişi duygusal açıdan mutsuz ve karamsardır. Eskiden en severek yaptığı işler bile artık zevk vermez olmuştur. Kişi kendini hüzünlü ve yalnız hisseder. Kendisine ve çevresine ilgisi azalır. Herkese yük olduğunu düşünüp sorumluluklarını yerine getirmediğini düşünür. İç
sıkıntısı, daralma; dayanılmaz huzursuzlukları beraberinde getirir. Bazen kendisini tüm duygularını yitirmiş gibi hissedebilir. Dikkatini toplayamama ve unutkanlık, depresyonun en sık görülen belirtilerindendir.
Bu parçaya göre aşağıdakilerden hangisinin depresyon yaşayan bir kişide görüldüğü söylenemez?
A) Ümitsizlik duygusu taşıma
B) Sosyal yaşamdan uzaklaşma
C) Suçluluk duygusuna bağlı kaygılar yaşama
D) Başkalarını incitecek tavırda bulunma
E) Değişken ruh hâllerine bürünme
25. I. Bu şekilde hızla oluşan sinir hücreleri uzun kökler oluşturarak komşu hücrelere ya da daha uzaktaki hücrelere bağlanır.
II. Hücresel bozuklukların neden ve hangi erken dönemde olduğu konusu ise hâlâ açıklık kazanmış değil.
III. Hamileliğin 6. ayı bittiğinde bebeğin beyninde trilyonlarca sinir hücresi bağlantısı oluşmuştur.
IV. Annesinin karnında büyümekte olan bir bebeğin beyninde her dakika yaklaşık 250.000 sinir hücresi oluşur.
V. Ancak bu nörolojik gelişimin bazen bir şekilde sekteye uğraması otizm gibi bazı hastalıkların oluşmasına neden olur.
Yukarıdaki numaralanmış cümleler anlamlı bir bütün oluşturacak biçimde sıralandığında hangisi baştan dördüncü olur?
A) I B) II C) III D) IV E) V
26. Aşağıdaki cümlelerin hangisinde bir yazım yanlışı vardır?
A) Emekli Profesör Gürkan Bey o öğrencisine önemli birşey söylemişti.
B) Tanzimat Dönemi romanlarında, kölelik, cariyelik yanlış Batılılaşma gibi konular öne çıkmıştır.
C) İnsanoğlunun ekmek gibi, su gibi vazgeçemeyeceği günlük ihtiyaçlarından biri de tuz değil midir?
D) Bu ansiklopedide Türklerin ilk çağlarda genellikle avcılıkla geçindiklerinden söz ediliyor.
E) Şirketimizin 7’nci kuruluş yıl dönümünde hissedarlarımızla birlikte yurt dışına çıktık.
27. Aşağıdaki cümlelerin hangisinde tüm ögeler kelime grubu hâlindedir?
A) Ünlü sanatçının son eseri sıradan okurlara paylaşmanın güzelliğini fark ettiriyor.
B) Eserlerini üslup açısından son derece hassas bir tartımdan geçiriyor.
C) Bu dönem sanatçıları yazdıkları eserleri eleştirel bir gözle değerlendirmeyi önemsiyordu.
D) Farklı kültürlere sahip pek çok yazar bu festivalde birlikte fotoğraf çektirmişti.
E) Edebiyat otoriteleri o şairi çok sınırlayıcı bir tanımla “aşk şairi” olarak tanımlarlar.
28. – 29. soruları aşağıdaki parçaya göre cevaplayınız.
(I) Bugün itibarıyla 6,9 milyara ulaşan dünya nüfusunun sağlıklı bir şekilde yaşamlarına devam edebilmesi için beslenmesi gerekiyor. (II) Beslenmeyi sağlamak için de gıdanın üretilmesi şart. (III) Tarım, gıda zincirinin birincil üretim olarak tanımladığımız başlangıç noktası yani bitkisel üretim, hayatımızın vazgeçilmezi. (IV) Tarımsal faaliyetlerin başladığı ilk günden bu zamana bitki hastalıkları, zararlı böcekler, parazit bitkiler, yabancı otlar ve olumsuz çevre koşulları üretim yapan çiftçiler için hep sorun olmuş. (V) Sürekli bu etmenlerle mücadele etme yöntemleri geliştirilmesi gerekmiş, dayanıklı bitki ıslahları yapılmış. (VI) Bunlar yapılmasına rağmen bitki hastalıkları nedeniyle oluşan ekonomik kaybın yıllık olarak yaklaşık 220 milyar dolar olduğu belirtiliyor. (VII) Öyle ki tarihte birçok kere bitki hastalıkları ve zararlıları yüzünden kıtlık yaşanmış, insanlar göç etmek zorunda kalmış.
28. Bu parçadan aşağıdakilerin hangisi çıkarılamaz?
A) Sağlıklı nesillerin yetişmesinde beslenme ihtiyacının karşılanması önemli bir yere sahiptir.
B) Toplumların tarımsal faaliyetleri dünyanın gıda ihtiyacını karşılayamamaktadır.
C) Dünyada tarımsal üretimde tam verimlilik sağlanamamaktadır.
D) Dünyanın nüfus dağılımında tarım, belirleyici etkenlerden biridir.
E) Bitkilere zarar veren gelişmeler, tarımsal üretimi olumsuz etkilemiştir.
29. Bu parça iki paragrafa bölünmek istense ikinci paragrafın numaralanmış cümlelerin hangisiyle başlaması uygun olur?
A) VI B) III C) V D) IV E) II
30. Gazeteci:
— Soyut resmin zor anlaşıldığına dair bir ön yargı var, ne dersiniz?
Ressam:
(I) —-
Gazeteci:
(II) —-
Ressam:
— İnsanların, en azından benim hitap ettiklerimin, zaten sanatla aralarında hayli mesafe var, o mesafeyi daha da açmaya gerek olmadığını düşünüyorum. Bundan dolayı son resimlerimde yaşama daha yakın sahnelerin olduğu doğru ama yine de yoğun göndermeler var. Bunun için birikim olmazsa olmaz.
Bu diyalogda boş bırakılan yerlere aşağıdakilerden hangisi sırasıyla getirilmelidir?
A) (I) Bu görüşe katılmıyorum. Soyut resim de diğer sanat ürünleri gibi kolayca anlaşılabilir. Çünkü bir sanat ürününe anlam yüklemek öznel bir çabadır. Bu açıdan herkes kendince bir şey anlıyorsa o resim anlaşılıyor demektir.
(II) Resimlerinizde kendi yaşamınıza dair herhangi bir göndermeniz var mı?
B) (I) Soyut resim de bir sanatsal birikimin ürünü. Bu yüzden nasıl resim yapılırken bir birikim gerekiyorsa anlaşılması için de bir birikim şart. Bu açıdan çağdaş resmi anlamak kolay değil.
(II) Resimlerinizde bireyden topluma kayan bir yön var, bu dünya görüşünüzün resimlerinize yansımaya başladığı anlamına mı geliyor?
C) (I) Soyut resmin konu edindiği meseleleri; küresel ısınma, kadın-erkek ilişkileri gibi günümüzün can yakan konularına dair bilgi sahibiyseniz anlamak hiç de zor değil. Ancak modern kültürü ve yaşamı içselleştirmediyseyiz anlamanız imkânsız.
(II) Son resimlerinizin yaşama daha yakın olduğu söylenebilir mi?
D) (I) Soyut resim, her sanatsevere hitap etmiyor. Çünkü bu ürünlerin anlaşılması ciddi bir emek ve çaba gerektiriyor. Dolayısıyla kimi insanların anlamaması doğal bence.
(II) Resimlerinizdeki cesur çizgiler ve şaşırtıcı sentezler son dönem resimlerinizde yerini anlaşılmaz çizgilere bıraktı, neden?
E) (I) Soyut resimler ülkemizde her zaman şaşkınlıkla karşılanmıştır. Bunda şaşılacak bir durum yok. Gerekli birikim ve donanımınız yoksa soyut resimlerin size vereceği bir şey olmaz elbette.
(II) Resimlerinizde neden hep aynı kişi ve nesneleri çiziyorsunuz?
31. – 32. soruları aşağıdaki parçaya göre cevaplayınız.
Boks yaparken güçlü, tekrarlanan yumruklara ve darbelere maruz kalmanın travmatik beyin hasarı için ana risklerden biri olduğu düşünülüyor. Çünkü her yumruk, beyinde mikroskobik hasarlara, beyin dokusunda küçük kanamalara ve beyindeki sinir hücrelerinin fizyolojisinin bozulmasına neden olabiliyor. Bu çeşit bir yaralanma beyin hücrelerinin yıkımını, ardından Alzheimer, Parkinson ve ALS gibi motor nöron hastalıklarına yol açma ihtimalini gündeme getiriyor. Hasarın beynin hangi bölgesinde oluştuğu da önemli diğer bir unsur. Mesela davranış değişikliklerine dair belirtiler beynin ön lobundaki bir hasarın habercisi olabiliyor. Hasar beynin orta bölümündeki, kas kontrolünden sorumlu siyah cisim denilen bölümde oluştuysa Parkinson hastalığında görülen belirtilere benzer belirtiler gözleniyor.
31. I. Beynin farklı bölgelerindeki hasarlar, farklı hastalıklara neden olur.
II. Alzheimer, Parkinson, ALS gibi hastalıkların oluşumunda darbeye maruz kalmak etkili olabilir.
III. Alzheimer’da Parkinson ve ALS hastalıklarına göre daha fazla beyin hücre ölümü görülmektedir.
Bu parçadan yukarıda verilenlerden hangilerine ulaşılamaz?
A) Yalnız I
B) Yalnız II
C) Yalnız III
D) I ve II
E) II ve III
32. Bu parçanın anlatımında aşağıdakilerin hangisinden yararlanılmamıştır?
A) Örneklemeden
B) Benzetmeden
C) Gerekçeli yargıdan
D) Açıklamadan
E) Tahminden
33. Günümüzde tarih konulu çoksatar roman yazarlarından biri de Amin Maalouf’tur. Farklı ve istisna olabilecek aidiyetleri bir arada taşıyan ve bir üst kimlik olarak dünyalı olmayı çok iyi özümsemiş olan yazarın hayatı, savaşlarla ve mücadelelerle şekillenmiştir. Lübnan’da savaşın başlaması ile Fransa’ya göç eden Hristiyan, Arap asıllı bir aileye mensup olarak gençliği çatışmalı çevrelerde geçmiş ve bu durum kimlik üzerine derin analizler yapmasını sağlamıştır. Taşıdığı binlerce yıllık kültürel miras, eserlerinde öyle içten bir dille sentezlenir ki hayatın ölümlerle iç içe geçtiği dünyamızda çok kültürlülüğün nasıl bir zenginlik olduğunu açıkça gösterir. Varlığı ve yazdığı eserler, böylesi bir umut barındırdığı için çok sevilir ve neredeyse hemen her eseri uluslararası ölçekte bir ödüle layık görülür.
Bu parçadan Amin Maalouf ile ilgili olarak
I. Eserlerinin yetkin nitelikler barındırdığı
II. Eserlerinde evrensel özlerin bulunduğu
III. Son yıllarda tarihsel içerikli yapıtlarıyla ilgi odağı olduğu
IV. Eserlerinin pek çok dünya diline çevrildiği
yargılarından hangileri çıkarılamaz?
A) I ve II
B) Yalnız II
C) II ve IV
D) III ve IV
E) Yalnız IV
34. (I) İlk kez 1963 yılında İstanbul Üniversitesinden bir grup araştırmacının bölgede yüzey çalışması yaptığı sırada fark edilen Göbeklitepe’de kazılar, o günden bugüne devam ediyor. (II) 1995 yılından bu yana Alman Arkeoloji Enstitüsü ve Şanlıurfa Müzesi tarafından devam ettirilen kazı çalışmalarında Neolitik Çağ’a ait “T” şeklinde dikili taşlar bulundu. (III) Ayrıca yaklaşık 12 bin yıl öncesine ait, 65 santimetre uzunluğunda insan heykeli ve dairesel şekilli tapınak kalıntıları ortaya çıkarıldı. (IV) Göbeklitepe’de bulunan bu kalıntıların ve yapıların dünyanın ibadet için yapılmış en eski tapınakları olduğu düşünülüyor. (V) Şanlıurfa şehir merkezine 18 kilometre uzaklıktaki Göbeklitepe, yerli ve yabancı turistlerin yoğun ilgisiyle karşılaşıyor. (VI) Bu öneminden dolayı Göbeklitepe, 4 Temmuz 2018’de gerçekleştirilen 42. Dünya Miras Komitesi Toplantısı’nda UNESCO Dünya Miras Listesi’ne alındı.
Bu parçada numaralanmış cümlelerden hangisi düşüncenin akışını bozmaktadır?
A) V B) III C) VI D) II E) IV
35. Okyanuslardaki canlı organizmaların toplam kütlesinin yaklaşık %90’ını mikroorganizmalar oluşturur. Okyanuslardaki besin zincirinin en altında bu tek hücreli canlılar vardır. Bu canlılar sadece doğrudan ya da dolaylı olarak balıklar, deniz kuşları, balinalara yiyecek olmakla kalmaz; aynı zamanda fotosentez yaparak Dünya’nın atmosferindeki karbondioksitin oksijene dönüşümüne de katkıda bulunurlar. Küresel iklim değişikliği sebebiyle eriyen kutup buzları, bu buzlarda büyüyen tek hücreli canlı sayısının ve dolayısıyla denizlerdeki besin miktarının azalmasına sebep oluyor. Karasal ortamlarda yaşayan mikroorganizmalar da karbondioksit, metan ve azot oksitler gibi önemli sera gazlarını atmosfere salıyor. Üstelik salınan gaz miktarı iklim değişikliği nedeniyle giderek artıyor. Bilim insanları, iklim değişikliğini önleme ile ilgili çalışmalarda bu organizmaların dikkate alınmamasının büyük bir hata olduğunu söylüyor.
Bu parçadan hareketle okyanuslarda yaşayan mikroorganizmalar ile ilgili olarak aşağıdakilerden hangisi söylenemez?
A) Okyanusta yaşayan canlıları besledikleri
B) Önem ve değerlerine yönelik yeteri kadar araştırma yapılmadığı
C) Okyanuslardaki biyolojik yaşamın çoğunluğunu oluşturdukları
D) Atmosferin temizlenmesine katkıda bulundukları
E) İklim değişikliklerinden olumsuz etkilendikleri
36. Bir gün Haldun Taner, yakın bir sanatçı dostuna şöyle demiş: “Ben, sabah erkenden kalkar, balkona daktiloyu atıp günde yirmi sayfa yazarım. Aklımda hiçbir şey yoksa ne görüyorsam onu dökerim sayfalara.” Sanat hayatımın ilk yıllarında Attilâ İlhan da bana, “Her gün birkaç A4 sayfayı dolduracak kadar kalemini çalıştırmaya alışmalısın.” demişti.
Bu parçadan hareketle yazarın, yazarlıkla ilgili olarak anlatmak istediği aşağıdakilerden hangisidir?
A) Olgunluğa ulaşmak için yıllar içinde yavaş yavaş pişmek gerekir.
B) İlhamın yanında el emeği de gerektiren sanatsal bir uğraşıdır.
C) Akıldan geçenleri el çabukluğuyla kâğıda aktarmanın yanında doğru ve yerli yerinde anlatmak da gerekir.
D) Yazmak kadar, kullanılan dilin inceliklerini öğrenmek için de çaba sarf edilmelidir.
E) Bir yerden esinlenmeye dayanmadan yürütülen bir çalışmadır.
37. I. Hayatta bir amaca ulaşma çabası olmayan insanlar, nehir üzerinde akıp giden saman çöpü gibi oradan oraya savrulur.
II. Bilgi ve görgü bakımından olgunlaşan bir insanın davranışları, bu duruma ulaşmadan önceki hâlinden farklılaşır.
III. İnsan, çevresinde bulunduğu erdem ve kültür sahibi kişilerin etkisiyle zaman içinde olgunlaşmaya başlar.
IV. İnsanlar başaklar gibidir, içleri boşken başları havada gezerken doldukça eğilirler.
V. Bir insanın hayatta yapacağı en büyük hata, kendini hatasız biri sanarak hâl ve tavırlarını değiştirmemesidir.
Yukarıdaki numaralanmış cümlelerden hangileri, anlamca birbirine en yakındır?
A) I ve II
B) II ve III
C) II ve IV
D) III ve IV
E) IV ve V
38. Bir özlü sözün, kapalı olan bir ifadenin açıklanması; edebiyat, felsefe, tarih gibi herhangi bir konunun temel noktaları hakkında bilgi vermek amacıyla başvurulan bir yöntemdir.
Bu cümlede aşağıdakilerden hangisi yoktur?
A) Ek eylem
B) Hem niteleme hem belirtme sıfatı almış bir isim
C) Birleşik sıfat
D) Çekimli eylem
E) Ünsüz türemesi
39. 1998’de bir gazetede çalışıyordum. Yayın yönetmenim polisiyeye meraklıydı. Bana “Avrupa’da ve Amerika’da hafta sonları polisiye tefrikalar yayımlanır. Biz niye yapmıyoruz?” dedi. Ben bir karakter çizdim Başkomiser Nevzat diye. Onu yazarken birkaç karakterden esinlendim: Bir tanesi “Ah Güzel İstanbul” filminde Sadri Alışık’ın canlandırdığı Haşmet İbriktaroğlu, diğeri Yavuz Turgul’un Muhsin Bey’i, bir de tanıdığım emniyet müdürü. Kimdir şimdi bu Başkomiser Nevzat? Eski İstanbullu, vicdanlı bir adam. Süper kahraman değil, hata yapıyor, vuruluyor ve eninde sonunda suçluları yakalıyor. Kısacası bu roman kahramanım tüm yazınsal yapıtlarda olduğu gibi —-
Bu parçanın sonuna düşüncenin akışına göre aşağıdakilerden hangisinin getirilmesi en uygundur?
A) yazarı olan benim kişisel özelliklerimden izler taşıyor.
B) bütünüyle gözlem ve izlenimlerime bağlı kalarak oluşturduğum bir karakter oldu.
C) yapıtımı herkese okutacak kadar sürükleyici özelliklere sahip.
D) yazınsal yeteneklerimi ustaca kullanmamla inandırıcılık kazandı.
E) gerçeklerin ve hayal gücünün birlikte ustaca harmanlanmasıyla oluştu.
40. Fosil yakıtların yanması sonucu —- karbondioksit, küresel ısınmayı —- en önemli gazlardan biri; birçok bilim insanı, karbondioksit gazı salımının bugüne göre %50 oranında —- gerektiğini düşünüyor.
Bu cümlede boş bırakılan yerlere aşağıdakilerden hangisinde verilenler sırasıyla getirilmelidir?
A) açığa çıkan – artıran – azaltılması
B) oluşan – tetikleyen – etkisini yitirmesi
C) ortaya çıkan – hızlandıran – hafifletilmesi
D) doğaya salınan – önleyen – indirgenmesi
E) yaygınlaşan – çoğaltan – olması
CEVAPLAR
| 1 – | D | 8 – | A | 15 – | A | 22 – | B | 29 – | D | 36 – | E |
| 2 – | B | 9 – | E | 16 – | B | 23 – | E | 30 – | C | 37 – | C |
| 3 – | A | 10 – | E | 17 – | A | 24 – | D | 31 – | C | 38 – | D |
| 4 – | B | 11 – | B | 18 – | C | 25 – | E | 32 – | B | 39 – | E |
| 5 – | C | 12 – | D | 19 – | C | 26 – | A | 33 – | D | 40 – | A |
| 6 – | D | 13 – | E | 20 – | D | 27 – | A | 34 – | A | ||
| 7 – | C | 14 – | E | 21 – | C | 28 – | B | 35 – | B |
1. Yeni iş modelleri, çalışma yöntemleri ve iletişim tekniklerinin değişmesi sosyolojik olarak önemli olayları doğurmaktadır (I)(ortaya çıkarmaktadır). Yapay zekâ işlemcilerinin endüstriyelleşmesi ile birlikte sosyal alanda değişim hızının birden artacağı, buna rağmen yeni gelen kuşakların bu hıza kolaylıkla adapte olabileceği (II)(kendilerini uyarlayabileceği) düşünülmektedir. Çünkü kuşakların analizi yapılmaya (III)(çözümlenmesine) çalışılırken genel olarak yaşanan büyük ve unutulmayacak olayların kuşaklar üzerindeki yansımaları (IV)(etkisi) dikkate alınır. Son yıllarda dünya; yapay zekâ, robot teknolojilerive hizmet otomasyonlarında oldukça hızlı ve önemli gelişmelere sahne olmaktadır (V)(yol açmaktadır).
Bu parçada numaralanmış sözlerden hangisinin anlamı parantez ( ) içinde verilen açıklamayla uyuşmamaktadır?
A) I B) II C) III D) IV E) V
2. Kemalettin Tuğcu, çocuk ve genç okurların macera ihtiyaçlarını karşılayabilmiş bir yazarımızdır. O, hayali geniş, kalemi açık bir yazardır. Soluklanmadan okursunuz romanlarını. Romanlarında olaylar hızlı seyreder, merak unsuru oldukça kuvvetlidir. Eski Bir Masal işte bu romanlarından biridir.
Bu parçada altı çizili sözle asıl anlatılmak istenen aşağıdakilerden hangisidir?
A) Akıcı bir anlatıma sahip olmak
B) Geniş bir hayal gücü olmak
C) Biçem bakımından doğal ve orijinal olmak
D) Yardımcı olayları kurguya ustalıkla dahil etmek
E) Olay anlatımında mantık hatasına rastlanmamak
3. Bizde okullarda okutulan tarih kitaplarına tamamen harp tarihi gözüyle bakabilirsiniz. Bunların hiçbirinde kültür tarihimize, medeniyet abidelerine, mimarlık eserlerine yer verilmez. Bazılarında görülen izahlar ise devede kulak bile sayılmaz. İşte bütün bunları düşünen merhum Muallim Cevdet, muazzam bir esere imza atıyor: Türk Ahiliği.
Bu cümledeki altı çizili sözü anlamca karşılayabilecek bir kullanım aşağıdakilerin hangisinde vardır?
A) Görülüyor ki insanların böyle sıra dışı olaylara inanması neredeyse imkânsız.
B) Yetinmeyi bilme, huzurlu bir yaşamın olmazsa olmazlarından biridir.
C) Büyük kentler bir yana bırakılırsa ülkede hayvansal besin tüketimi oldukça azdı.
D) O da az değil yani, muziplikte, işi gücü hayatla dalga geçen benim gibilere taş çıkartır.
E) Başka hiçbir şeyde gözü olmayan kişiler, azımsanmayacak kadar çoktur.
4. I. Psikolojik bir rahatsızlık olan insomnia ya da diğer bir ifadeyle uyuyamama sendromu, özellikle iş hayatının içerisinde yer alan bireylere performans düşüklüğü olarak yansıyabilmektedir.
II. Uykuyu kısaltan birçok etken olduğunu ifade eden uzmanlar, “insomnia”nın özellikle teknolojik gelişmelerle ortaya çıktığını öne sürmektedir.
Yukarıda verilen II numaralı cümleyle ilgili olarak aşağıdakilerden hangisi söylenebilir?
A) I. cümlede açıklanan konuyu destekleyen durumlardan söz edilmektedir.
B) I. cümlede tanımlanan rahatsızlığı ortaya çıkaran bir nedenden bahsedilmektedir.
C) I. cümledeki saptamanın toplumu neden daha fazla etkilediği açıklanmaktadır.
D) I. cümlede sözü edilen hastalığın kimlerde yaygın olarak görüldüğü örneklenmektedir.
E) I. cümlede değinilen olgunun bilimsel olarak açıklaması yapılmaktadır.
5. İnsan ve teknoloji etkileşiminde ibrenin makineleşme yönünde ilerlediğini düşünen çok sayıda uzmanın eskiden bilim kurgu olarak değerlendirilen senaryoları, günümüzde yaşananların sıradan, canlı ve güncel bir aktarımı şeklinde görülmektedir.
Bu cümlede sözü edilen uzmanlarla ilgili olarak asıl anlatılmak istenen aşağıdakilerden hangisidir?
A) İlk bakışta tuhaf görülen düşüncelerine kısa sürede alışıldığı
B) Merak ettikleri konular üzerinde hayal ürünü projeler ürettikleri
C) Projelerini hayallerinin sınırlarını zorlayarak ürettikleri
D) Çözmek için çabaladıkları sorunlarla ilgili çok sayıda fikir üretip onlara cevaplar aradıkları
E) Çağdaş bilim verileriyle düş gücünden oluşan tasarılarının gerçeğe dönüştüğü
6. I. Günümüz toplumsal yapısı, bilgiyi etkili biçimde kullanan ve yaşama dönüştüren bireye gereksinim duymaktadır.
II. Bu gereksinim, bireylere bilgi okuryazarlığı becerisini ve yaşam boyu öğrenme anlayışını kazandırma yönünde yoğun çabaları beraberinde getirmiştir.
Bu iki cümlede ifade edilenlerin anlamca doğru bir biçimde birleştirilmiş hâli aşağıdakilerden hangisidir?
A) Günümüzde toplumun bilgiyi etkili kullanan ve uygulayan kişilere duyduğu gereksinim, bireylerin bilgi okuryazarlığı becerisinde ve eğitimcilerin misyon ve stratejilerinde değişimi zorunlu kılmıştır.
B) Günümüzde toplumun bilgiyi etkili kullanan ve uygulayan kişilere duyduğu gereksinim, bireylere bilgi okuryazarlığı becerisini ve öğrenmeyi ömür boyu devam ettirme anlayışını kazandırma yönünde yoğun çabaları beraberinde getirmiştir.
C) Günümüz toplumlarının en çok gereksinim duyduğu insan tipi, bilgi okuryazarlığı becerisini ve sürekli öğrenme anlayışını kazanmış kişilerdir.
D) Bireylere bilgi okuryazarlığı becerisini ve yaşam boyu öğrenme anlayışını kazandırma yönündeki yoğun çabalara günümüz toplumunda çok ihtiyaç vardır.
E) Bireylere bilgi okuryazarlığı becerisini ve yaşam boyu öğrenme anlayışını kazandıran çalışmalara bugünkü eğitim sistemimizde ağırlık verilmelidir.
7. Vücudun bir kısmı veya tamamı, kısa bir zaman diliminde büyük miktarlarda radyasyona maruz kaldığında ortaya çıkabilecek hasarlar kişiden kişiye değişmekle birlikte genel olarak birkaç hafta içerisinde şiddetli hasarlar, hastalıklar hatta ölüm meydana geliyor.
Bu cümlede aşağıdakilerin hangisinde verilen ses olayları vardır?
A) Ünsüz yumuşaması – ünlü düşmesi – ünlü daralması
B) Ünsüz yumuşaması – ünsüz benzeşmesi – ünlü düşmesi
C) Ünsüz benzeşmesi – ünlü düşmesi – ünsüz türemesi
D) Ünsüz düşmesi – ünlü düşmesi – ünlü daralması
E) Ünsüz yumuşaması – ünsüz türemesi – ünlü daralması
8. Fuat Köprülü’nün, zamanında, (I) “Bütün Türk edebiyatını (II) terazinin bir gözüne, Dede Korkut’u da öbür gözüne (III) koysanız, yine Dede Korkut ağır basar.” dediği (IV) eserle ilgili günümüzde hâlâ yeni gelişmelerin (V) yaşanıyor olması harika bir olay.
Bu cümlede numaralanmış sözcüklerin hangisi “üçüncü tekil kişi iyelik eki” almamıştır?
A) I B) II C) III D) IV E) V
9. Brokoli, yaban mersini, kivi gibi antioksidan içeriği yüksek besin maddelerinin kansere yol açtığı yönündeki haber, onlarca yıldır bu besinleri kanserden korunmak için tüketen çok sayıda insanda kafa karışıklığı yarattı.
Bu cümledeki ögelerin doğru sıralanışı, aşağıdakilerin hangisinde verilmiştir?
A) Özne – zarf tümleci – belirtisiz nesne – yüklem
B) Belirtisiz nesne – özne – belirtili nesne – yüklem
C) Özne – yer tamlayıcısı (dolaylı tümleç) – belirtisiz nesne – yüklem
D) Zarf tümleci – yer tamlayıcısı (dolaylı tümleç) – özne – yüklem
E) Belirtili nesne – zarf tümleci – özne – yüklem
10. (I) Galata Kulesi’nin güneybatısında bulunan sura, temelinde ve surun oturduğu ana kayada aylar öncesinde yaşanan açılmaya rağmen müdahale edilmiş değil. (II) Sura dayanan Sen Piyer Kilisesi de tehlike altında. (III) Şair Ziya Paşa Caddesi’ndeki surun temelindeki çökme Beyoğlu’ndan sorumlu İstanbul II Numaralı Kültür Varlıklarını Koruma Kurulu’na ocak ayında ihbar edilmişti. (IV) Kurul, 22 Şubat 2019 tarihli kararında Beyoğlu Belediyesine, çökmeyi önleyici geçici müdahalenin belediye bünyesindeki Uygulama ve Denetim Büroları (KUDEB) Müdürlüğü tarafından yapılıp yapılamayacağını sordu. (V) İstanbul Büyükşehir Belediyesinin Galata surlarının tümüne rölöve, restitüsyon ve restorasyon projesi yapması gerektiğini hatırlattı.
Bu parçada numaralanmış cümlelerle ilgili olarak aşağıdakilerden hangisi yanlıştır?
A) I. cümle, girişik birleşik cümledir.
B) II. cümlede, birden fazla isim tamlaması vardır.
C) III. cümlede yüklem, birleşik çekimli birleşik fiildir.
D) IV. cümlede, sıfat grubu (birleşik sıfat) kullanılmıştır.
E) V. cümlede, hem ilgeç hem bağlaç bulunmaktadır.
11. Türk dizi sektörü (I) öyle oyuncuları (II) barındırıyor ki dizinin fragmanı (III) görüldüğünde -fragmanı geçtim, oyuncunun dizide rol alacağı (IV) duyulduğunda- oyuncunun nasıl bir tiple karşınızda olacağı az çok herkes tarafından kestirilebilir. Dizinin bölüm sayısı (V) ise en çok merak edilen konulardan.
Bu parçada numaralanmış sözcüklerden hangisi, “belirtme durumu eki” almıştır?
A) I B) II C) III D) IV E) V
12. Üstelik ben bir şairim, bilemezsiniz
Her akşam rüzgâr gibi sokaklara düşerek
Elleri ceplerinde birisi gezer
Bir yürek taşır göğsünde duygulu, ürkek
Bu dizelerde aşağıdakilerden hangisi yoktur?
A) İlgi eki
B) Ek eylem
C) Yeterlik fiili
D) Kişi eki
E) Benzetme edatı
“Bacasız sanayi” olarak ifade edilen turizm pastasından payımıza düşeni hakkıyla alabilmek için bir an önce eksiklerimizi gidermemiz gerekiyor. Açılacak yeni havalimanımızın alt yapısını ve hizmet alanlarının çalışma planlarını şimdiden yapmamız gerekiyor.
Bu parçada numaralanmış sözcüklerin türü aşağıdakilerin hangisinde sırasıyla doğru olarak verilmiştir?
| I | II | III | IV | |
| A) | Zarf | Edat | Sıfat | Zamir |
| B) | Sıfat | Edat | İsim | Zarf |
| C) | Sıfat | Zarf | Zamir | Edat |
| D) | Zarf | Bağlaç | İsim | Sıfat |
| E) | İsim | Bağlaç | Zamir | Zarf |
14. Şimdiye kadar gördüğüm şehirler içinde Bursa kadar belirli bir devri karakteristik özellikleriyle tanıtan bir başkasını hatırlamıyorum.
Bu cümlede aşağıdakilerden hangisi yoktur?
A) Geçişli yüklem
B) Sıfat-fiil öbeği
C) Edat öbeği
D) Bağlaç
E) Zamir (adıl)
15. Aşağıdaki cümlelerde yer alan birleşik fiillerden hangisinin yazımı yanlıştır?
A) Bu ortaklığın bize kazandıracaklarını hele bir tasavvur et.
B) İzmir’deki edebî dergilerden birinde kendi resmini neşrettirdi.
C) Arkamda bıraktığım geçmişi unuttuğum gün kim bilir, ne kadar rahat edeceğim?
D) Hayatımın sonuna kadar böyle her günümü zehir edemem ya!
E) Bunca güzelliği burada yaşadıktan sonra başka bir ülkede doğmayı niye tercih edeyim ki?
16. Araştırmacılar, yüzyıllardır balıkçıları barındıran Karaburun, geçmişi Bizans’a dayanan Yeniköy, Terkos kıyısındaki Durusu, Sazlıdere Barajı kenarındaki Şamlar köylerinde; bazı ilçe merkezlerindeki kahvelerde, mandıralarda, çiftliklerde çalışan yöre insanlarıyla konuştu.
Aşağıdakilerin hangisinde noktalı virgül (;) bu cümledeki işleviyle kullanılmıştır?
A) Binyılların eskitemediği bu ünlü sözlerin sahibi Aristoteles, Çanakkale’nin Assos antik kentinde de üç yıl kalmış; yapıtlarının kimi bölümlerini burada kaleme almıştı.
B) Eskiden katırlarla, eşeklerle birlikte yürüyerek çıkılan yayla yolları giderek asfalta dönüşüyor; atalarımızın binbir emek ve zahmetle oluşturduğu taş patikalar, dozerlerin acımasızlığı karşısında birer birer yok oluyor ne yazık ki.
C) Yaklaşık üç saatlik bir yürüyüşün ardından, terk edilmiş Şorak Yaylası’na varıyor; molanın ardından, kuzeye doğru yönelen patikayı izleyerek yükselmeye başlıyoruz.
D) Kuzey Amerika, yüz ölçümü bakımından Asya ve Afrika’dan sonra dünyanın en büyük üçüncü; nüfus bakımından ise Asya, Afrika ve Avrupa’dan sonra en büyük dördüncü kıtasıdır.
E) Toprağın verimi açısından büyük önem taşıyan bu canlılar; ülkemizde Akdeniz ikliminin yaşandığı yerlerde, deniz seviyesine yakın, düşük rakımlı bölgelerde yaygın olarak bulunuyor.
17. Aşağıdaki cümlelerin hangisinde kısaltılmış ifadenin okunuşuna uygun bir ek getirilmemesinden kaynaklanan yazım yanlışı vardır?
A) Ortaöğrenimi sırasında, TÜBİTAK’ın ülkemiz adına katıldığı uluslararası bilim olimpiyatlarında ülkemizi temsil eden takımlarda yer alanlar bizden burs alabiliyor.
B) TRT’den naklen yayınlanacak Moldova-Türkiye maçı saat 21.45’te başlayacak.
C) Hayatta olmayan biri adına AİHM’ne bireysel başvuru yapılamayacağını biliyor muydunuz?
D) TOKİ’nin Ankara’daki arsa satış işleminin ertelendiği haberi ajanslara düştü.
E) Ticarete atılmak isteyen ya da Bağ-Kur’da kaydı bulunan şahısların en büyük gider kalemlerinden biri, aylık sigorta primi ödemeleridir.
18. Uçan sinekleri suyun içinden vuran balıklar ( ) fırlatma rampasından atılan füzeler gibi ilerleyen bukalemun dili ( ) düşmanını uzaktan nakavt edebilen karidesler ( ) Bu tür avcı hayvanlardaki “silahlar” hayrete düşürüyor insanı ( )
Bu parçada boş ayraçlarla belirtilen yerlere aşağıdakilerin hangisinde verilen noktalama işaretleri sırasıyla getirilmelidir?
A) (,) (;) (.) (.)
B) (,) (,) (!) (…)
C) (-) (-) (…) (…)
D) (,) (,) (…) (.)
E) (;) (;) (.) (.)
19. (I) Bilişim teknolojilerinin gelişimi ile birlikte ağ sistemlerinin ortaya çıkışı ve erişimin kolaylaşması interneti hızlı bir şekilde yaygınlaştırmıştır. (II) Yaygınlaşan internet sistemi, kendi içerisinde barındırdığı sosyal etkileşim özelliği sayesinde “sosyal medya” olgusunu ortaya çıkarmıştır. (III) İletişim temelinde bu olgu, insanların birbirleri ile etkileşimli iletişimlerini sağlayan çevrim içi internet platformları olarak tanımlanıyor. (IV) Sosyal medya, yeni kuşak internet uygulamaları içerisinde yer alır. (V) Sosyal medyayı da içine alan yeni kuşak internet uygulamaları Web 2.0 ile ortaya çıkmıştır. (VI) Web 1.0, internetin ilk ortaya çıktığı zamanlarda tek yönlü enformasyon işleyişini ifade etmekteydi ve soyal medya kullanımı bu platformda sınırlıydı. (VII) Ayrıca web 1.0 tabanlı sosyal medya uygulaması, içeriğinin kullanıcılar tarafından şekillendirildiği bir ara yüze sahipti.
Bu parça iki paragrafa ayrılmak istense ikinci paragraf numaralanmış cümlelerin hangisiyle başlar?
A) II B) III C) IV D) V E) VI
20. İlk romanların ayrı bir yeri vardır, hem yazar için hem de okur için. Yazar, ilk kez okurla paylaşır bir romanını. Okur, ilk kez tanışır bir romancıyla. Öte yandan —-. Doğrudur, yazar anlatacaklarını kendi yaşadıkları üzerinden kurgular. Belki de çevresinden, ailesinden ilham alır. Ne ki bunu yaparken bambaşka bir hayatın da olduğunu gösterir bize. Romanın doğasında, tanımında, doğuşunda var olan bir özelliktir bu. Roman, bireyi diğerlerinden ayıran öyküyü anlattığı gibi, ne kadar çok ortaklığımızın olduğunun da altını çizer. Yazarın böyle bir niyeti olmasa bile.
Bu parçada boş bırakılan yere düşüncenin akışına göre aşağıdakilerden hangisi getirilmelidir?
A) genellikle otobiyografik olmakla eleştirilir ilk romanlar
B) yazar, bir alanda ilk kez boy göstermenin heyecanını yaşar
C) bu tanışıklığı avantaja çevirmenin derdine de düşer yazar
D) kendi yaşantısından yola çıkarak toplumsal yaşama ayna tutar
E) ilk romanların kaderi tümüyle okurun elindedir
21. (I) “Evlilik” denen bir sözleşme ile oluşan evlilik biçimleri, günümüze değin çok farklılaşmış olsa da varlığını sürdürmeye devam etmektedir. (II) Düşünürler tarafından ailenin sınırlarının çizilmesi ve genel bir tanımının yapılması için farklı kriterler kullanılmıştır. (III) Kimi düşünürler aynı çatı altında bulunanlara, kimileri çeşitli paylaşımlarda bulunan birey gruplarına aile adını vermişlerdir. (IV) Neslin devamı bakımından birbirleriyle bağlantılı olan ve genel olarak da “anne-baba ve çocuklardan oluşan insan birliği” şeklinde yapılan tanımlama bile belli bir aile biçimini anlatmaktadır. (V) Burada öncelikle “neslin devamıyla ilgili bir yakınlık ilişkisi” vurgulanmıştır ama böylesi bir tanım, aile kapsamı dışında tutulamayacak üstelik tarih boyunca toplumlarda yaygın biçimde süregelen geniş kapsamlı akrabalık sistemini ihtiva etmemektedir.
Yukarıda verilen paragrafta numaralanmış cümlelerden hangisi parçanın anlam bütünlüğünü bozmaktadır?
A) I B) II C) III D) IV E) V
22. Sanat ve edebiyatın artık eskisi gibi gazetelerde yer bulamaması düşündürücü. Son zamanlara kadar gazeteler, kültür ve edebiyat dergileri, ekleri vererek ön plana çıkardı. Gazete dendi mi akla haberin yanında kültür, sanat ve edebiyat gelirdi. Tanzimat Dönemi’nden bu yana gazeteler hep bu işlevi yerine getirmiştir. Böylece yetişen kuşak da daha kültürlü ve donanımlı olarak topluma hizmet etmiştir. Artık siyasal olayların ağırlıkta olduğu, edebiyat ve sanatı öteleyen bir yaklaşım var. Bu da ister istemez gazetecilikte bir çölleşmeyi beraberinde getiriyor.
Bu parçada gazete ile ilgili olarak aşağıdakilerin hangisinden yakınılmaktadır?
A) Her kesimin sorunlarının eşit oranda yansıtılmamasından
B) Eski habercilik anlayışlarının devam ettirilmesinden
C) Propaganda merkezi hâline getirilmesinden
D) Sanat ve edebiyatın ikinci plana itilmesinden
E) Niteliksiz sanat ve edebiyat çalışmalarının haberleştirilmesinden
23. Seçim, hangi alanla ilgili olursa olsun karar vermek demektir. Karar vermek ise bazı şeyleri feda etmek, bir şeyden vazgeçip başka bir şeyi tercih etmek anlamına gelir. Feda edilen şeyleri düşünmek hepimizi çoğunlukla üzer, iç gerilimimizi artırır, sinirlerimizi bozar. İç dünyamızda meydana gelen bu dengesizliğin nedenini dış dünyamızda ararız. Suçu karşımızdakilerin üzerine atarız. Bunun sonucunda da öfkelenir dururuz. Bu da çok tehlikeli bir durumdur. Konfüçyüs, “Öfkeli bir adamın içi zehir doludur.” der. Bu hem bizi hem çevremizdekileri zehirler.
Bu parçanın anlatımında aşağıdakilerden hangisi yoktur?
A) Açıklama
B) Tartışma
C) Tanımlama
D) Genelleme
E) Tanık gösterme
24. Kaliforniya Üniversitesinden iki araştırmacı, Roger Bohn ve James Short, insan beyninin bir günde maruz kaldığı bilginin miktarını belirlemek üzere bir araştırma yapmaya karar verdiler. Ancak araştırmaya ilginç bir boyut daha kattılar. Bilgi farklı biçimlerde gelebildiğinden ve videolardan elde edilen bilgiyi dergi ve gazetelerle kıyaslamak zor olduğundan, bütün bilgiyi standart bir ölçüm birimine yani kelimelere dönüştürmeye karar verdiler. Açıkladıkları raporlara göre, ABD’de yaşayan ortalama bir insanın beyni, her gün 100 bin 500 kelimeye maruz kalıyor. Yani insan beynine değişik kaynaklardan bu miktarda bilgi gönderiliyor. Bu kelimelerin yüzde 45’i televizyondan, yüzde 27’si bilgisayarlardan, yüzde 11’i radyodan, yüzde 9’u basılı medyadan, yüzde 5’i telefon konuşmalarından ve geri kalanı da küçük miktarlar hâlinde filmlerden, bilgisayar oyunlarından ve diğer bilgi kaynaklarından geliyor.
Bu parçadan hareketle
I. İnsan beynine en fazla bilgiyi televizyonun gönderdiği
II. Basılı medyanın, insan beynine gönderdiği bilginin bilgisayardan az olduğu
III. Bilgisayar oyunlarının, insan beynine hiç bilgi göndermediği
IV. İnsan beynine en az bilgiyi telefon konuşmalarının gönderdiği
yargılarından hangileri çıkarılamaz?
A) I ve III
B) I ve IV
C) II ve III
D) II ve IV
E) III ve IV
25. Orhan Veli ve arkadaşları, Garip isimli ortak kitabın ön sözünde geleneği eleştirerek kendi şiir anlayışlarını açıklamışlardır. Onlara göre, gelenek, şiiri konuşma dilinden ayırmıştır. Vezin ve kafiyeyi şiirin temel unsurları olarak görmüştür. Oysa vezin ve kafiye sadece şiirin ezberlenmesi için yardımcı olan ögelerdir, estetik bir değer taşımaz, bu yüzden gereksizdir. Gelenek, söz sanatlarını yüceltmiştir. Bugüne kadar yüzlerce şair binlerce teşbih yapmıştır. Bundan sonra yapılmaması, şiire hiçbir şey kaybettirmez. Gelenek, şiiri seçkinlerin sesi olarak kullanmıştır. Şiir hep egemen sınıfa seslenmiş, onu anlatmıştır. Yeni şiirin dayanacağı zevk, azınlığı oluşturan bu seçkin sınıfın değil, çoğunluğu oluşturan halkın zevki olacaktır. Bütün bunların yanında her sanat dalının kendine özgü özellikleri ve ifade araçları vardır. Şiirde müzik ve resme öykünmek zayıf sanatçıların işidir. Şiiri şiir yapan, yalnızca edasındaki özelliktir ve o da manaya aittir.
Bu parçaya göre aşağıdakilerden hangisi Orhan Veli ve arkadaşlarının şiir anlayışına uymaz?
A) Konuşma dilini kullanmak
B) Sıradan insanları anlatmak
C) Söz sanatlarından uzak durmak
D) Güzel sanatlardan yararlanmak
E) Ölçü ve kafiyeden vazgeçmek
26. Edebiyat tarihi, dokunulmaz sandığımız klasiklerin pek de dokunulmaz olmadığının örnekleriyle doludur. Biz ölümlü okurlar, ölümsüz klasiklere karşı en ufak bir iğnelemeden bile çekinirken çoğu yazarın bu konuda pek de çekingen olmadığını söyleyebiliriz. Alman edebiyatının ünlü eleştirmeni Michael Maar, bir makalesinde, “Bir yapıtı okumak çaba gerektiriyorsa yazar başarısız sayılmalıdır.” diyerek okunmayan veya okunamayan kitaplara -isterse klasik olsun- savaş açar.
Bu parçada anlatılmak istenen aşağıdakilerden hangisidir?
A) Klasik yapıtların eleştirilebileceği
B) Klasik yapıtların eleştirisini herkesin yapamayacağı
C) Nitelikli sanat eserinin ilk okunuşta kolayca anlaşılacağı
D) Okurların klasik eserleri değerlendirmesinin doğru olmayacağı
E) Klasik yapıtların ancak o düzeyde eser veren sanatçılarca eleştirilebileceği
27. Halkın kitap okuma alışkanlığı neredeyse sıfır noktasında. Bunun birçok nedeni var mutlaka. Sorunun ekonomik boyutu yani kitapların pahalı olduğu iddiası ise toplumun kitaba olan yaklaşımını göz önüne aldığımızda son derece ilkel bir bakıştır bana göre. Yalnız bununla kalsa iyi! Artık dizginlenemez boyutlara ulaşan para kazanma hırsı da kitaba ve kitapçıya karşı son derece düşmanca tavırlara neden olabiliyor günümüzde. Para hırsı, gözleri tamamıyla kör etmiş; öyle kitaptır, kültürdür, sanattır, edebiyattır; anladığı, dinlediği yok kimsenin!
Bu parçada yazar, aşağıdakilerden hangisine değinmemiştir?
A) Halkın okumaya karşı son derece ilgisiz olduğuna
B) Kitapların pahalı olmasının okuma oranını düşürdüğü iddiasının geçersiz olduğuna
C) Para kazanma hırsının kitaba karşı olumsuz davranışlara neden olduğuna
D) Kitabın gelir getirmemesinin kitapçıları zor durumda bıraktığına
E) Para hırsının sanata ve edebiyata olan ilgiyi yok ettiğine
28. Bilim kurgu ve fantezi edebiyatının en önemli yazarlarından Ursula Le Guin’in Mülksüzler adlı romanı yayımlandı. Roman, devam eden dünya düzeninin eleştirisini içermektedir. Orwell’ın 1984 romanı üzerine bir yazı yazarken Le Guin’in bu romanı geldi aklıma. İki yazar da var olan dünya düzeninin, idarecilerin toplumu nasıl baskı altına aldıklarını, onları uyuşturduklarını, yaptıkları her türlü yanlışı onlara nasıl doğruymuş gibi kabul ettirdiklerini trajik ve kendilerine has bir biçimde işliyor. Dünya edebiyatının bu iki büyük yazarı arasındaki benzerlik yalnızca işledikleri konulardan gelmiyor; resmî gerçekleri sorgulayan yapıtlarındaki derinlik, düş gücü ve ironi de birleştiriyor onları.
Bu parçada sözü edilen iki yazarla ilgili olarak aşağıdakilerden hangisi söylenemez?
A) Yaşanan düzendeki çarpıklıkları saptamışlardır.
B) Yüzeysel anlatımdan kaçınmışlardır.
C) Alaycı ve yergiye dayanan bir tutum izlemişlerdir.
D) Kendilerine özgü bir anlatıma sahiptirler.
E) Bunalımdan çıkış yolları ile ilgili öneride bulunmuşlardır.
29. İlk şiirlerimi, lisedeyken yazdım. Bunlar yuvadan uçmaya çalışan bir yavru kuşun ilk kanat çırpışlarıydı. Belli bir yörüngede düşmeden tutunabilmek kolay değildi. Gelenekten yararlandım, usta şairlerin bıraktığı mirası değerlendirdim. İlk başlarda kendim olabilecek miyim bunca yazılan arasında diye düşündüm. Yazdıklarım acaba ses ve soluk olarak öncekileri mi yoksa beni mi yansıtacak endişesi hep oldu. Zamanla anladım bu endişeyi bir zamanlar kendi rengini taşıyan her şairin yaşadığını.
Bu parçadaki sözleri söyleyen yazar, kendisiyle ilgili olarak aşağıdakilerden hangisini sezdirmektedir?
A) Evrensel değerlere önem verdiğini
B) Yalın ama yetkin yapıtlar verdiğini
C) Deneyim kazandığını
D) Özgün olduğunu
E) Güzel duyusal bir söylemi benimsediğini
30. Yazar, bu öykü kitabında yoğun bir imge örgüsüyle çıktı karşımıza. Her bir öyküsünde insanı şaşırtıyor bu durum. Bir yanda anlattığı hayat ve insan, öte yanda onların yaşanmışlıklarının yansılarını içeren “durum”ların dile getirilişi… Öykücünün kurduğu dil, tanıklığın yeni bir biçimi olarak beliriyor burada. Aşınmamış sözcükler, şaşırtıcı tümceler, imgelemi güçlü söz öbekleri… Kendi deyişini, söyleyişini yaratabilen bir anlatıcı ile karşı karşıyaydık bu ilk kitapta. Kurduğu dil, yarattığı imge örgüsüyle hayatın ıskalanan yanlarına bakıyor. Belleğin an’lık dönüşümlerini, buradayken ötede olan hâlimizin yansılarıyla iç içe veriyor. An’lara bakışın, buradan akıp gelen duyarlık alanlarının öykülerini kaleme alıyor.
Bu parçada altı çizili sözler aşağıdaki kavramlardan hangisiyle ilgilidir?
A) Üslup
B) Yalınlık
C) Akıcılık
D) Özgünlük
E) İçerik
31. Çocuklara kitap yazmak, çok büyük bir sorumluluktur. Çocuk kitabı yazmayı kolay sananlar çok yanılıyorlar. Gerçekten önemli sorumlulukları yüklenmesi gerekiyor, bu alanda kalem oynatanların. Çocuk kitabını bu bilinçle yazmak, sözcükleri bile özenle seçmek gerekiyor. Ama günümüzde çocuk edebiyatına bu titizlikle yaklaşılmıyor. Yaklaşılmadığı için de nitelikli kitap sayısı az. Etrafı cicili bicili, elma şekeri gibi kitaplar sarmış durumda ama maalesef içleri boş… İşte bu yüzden birileri bana “Çocuklar bu tür kitapları istiyor.” Dediğinde kibarca onların bu tekliflerini kulak ardı ediyorum. Ben her şeyden önce bir yazarım, öyle yemek siparişi verir gibi sipariş almıyorum. Üstelik çocuklar çoğu zaman gereksinim duydukları şeyin ne olduğunu bilmezler zaten.
Bu parçada yazar, özellikle aşağıdakilerden hangisine karşı çıkmaktadır?
A) Çocuk kitaplarının hep aynı konular üzerinde durmasına
B) Kitapların da yemek gibi asli bir ihtiyaç olarak algılanmamasına
C) Yazarlardan, kitaplarını çocukların beklentilerine göre yazmalarının istenmesine
D) Çocuk kitaplarının didaktik unsurlarla dolu olmasına
E) Çocuk kitaplarının ulusal ve evrensel nitelikleri kaynaştıramamasına
32. Benim öyküler için bir ölçütüm var. Okuduktan günler sonra bile bir görüntü kalmalı aklımda, o öyküyü sevmem için. Sağlamlığına güvenmem için… Bu ölçüt beni hiç yanıltmadı. Türk edebiyatının tüm ustalarını, böyle buldum. Sabahattin Ali’den tozlu bir yolda düşe kalka ilerleyen yaşlı bir kadın, Sait Faik’ten bir balığa basmış bir ayak, yemeğe uzanmışken kalakalmış bir el, Demir Özlü’den küf kokan bir apartman odası, Adnan Özyalçıner’den çıplak bir ampulün altında kumaş biçen bir kadınla genç kızın fısıldaşan sesleri; Nezihe Meriç’ten arka sokakta bir evin penceresindeki cıvıl cıvıl saksı…
Bu parçanın yazarının öykülerde olmasını istediği ölçüt, aşağıdakilerden hangisidir?
A) İnsanın zihninde iz bırakması
B) Yoruma açık olması
C) Bütün insanları kuşatan bir içeriğinin olması
D) Özgün nitelikler taşıması
E) Usta öykücülerden izler taşıması
33. Yıllarını bu işe vermiş bir eleştirmen olarak gençlerde birtakım eksiklikler görüyorum. Başta kendilerine inanmıyorlar. Çalışmanın önemini kavrayamamışlar. Çoğunlukla bir şiiri çalışarak geliştirebilecekleri akıllarına gelmiyor. Günümüz gençleri yapabilme güçlerine inanmıyor. Edebiyatı, edebiyat dergilerini izlemiyorlar bile. Gençler eski dili kullanıyorlar. Süslü sözcüklerle yazmaya özenenler de oluyor. Kullandıkları kavramlar yetmeyince aşkı, özlemi, yaşamın getirdiği acıları çağrışım oluşturacak bir biçimde dile getiremiyorlar. Yazma sürecinde sorunlarla karşılaşınca da heyecanlarını hemen yitiriyorlar, kalemi elden bırakıyorlar. Dünya şiirinden, bizim şiirimizden şairleri anlayarak okumayı önemsemeliler artık. Her gün belli saatlerde okumak ve yazmak için kendilerine zaman ayırmalılar. Edebiyata girerken bana sormuşlardı: “Şiirimizde neyi eksik gördün de şiir yazıyorsun?” demişlerdi. Bu soru bugün de geçerliliğini yitirmedi. Genç şairler de “Neden şiir yazıyorum?” diye kendilerine sormalılar.
Aşağıdakilerden hangisi bu parçada sözü edilen gençlerde görülen eksikliklerden biri değildir?
A) Yazma sürecinde kolay pes etmeleri
B) Şiirde, çalışmanın önemini kavrayamamaları
C) Amaçsız bir şekilde yazmaları
D) Yazın dünyasındaki gelişmelerden habersiz olmaları
E) Biçim kaygısını içeriğin önünde tutmaları
34.
Muhabir:
(I) —-
Akademisyen:
— Çocuklara fazla ilaç verilmesi de problem. Rusya’da doktorlar, çocuğun evde kalmasını ve evde ziyaret edilmesini tercih ediyorlar. Genellikle de tanı için gerekli işlemleri evde gerçekleştiriyorlar. Türkiye’de tepkiler ailelerden geliyor. Doktor, antibiyotik vermeyince “Bu nasıl doktor? Neden antibiyotik yazmadı?” diyerek antibiyotik aldıkları oluyormuş. Hem de çocuklarında görülebilecek büyük sağlık sorunlarını kulak ardı ederek… 30 yıldır bu konuda çalışıyoruz. Önemli ölçüde bir azalma sağladık. Ancak hâlâ tepki gösteren aileler mevcut. Bir çocuğa antibiyotik verilmesi gerekiyorsa çok duyarlı testler yapılması gerekir. Biz de bu sistemi deniyoruz.
Muhabir:
(II) —-
Sanatçı:
— Son yıllarda doğumlarda sezeryan kullanımının artması, bebekleri doğum esnasında anneden alınan probiyotikten yoksun bırakıyor. Bununla beraber daha çok, endüstriyel besinlerle besleniliyor olması ve antibiyotik kullanımının fazlalaşması da bu durumu pekiştiriyor. Hastalıklara karşı güçlü durmak ve bağışıklık sistemini dengelemek için probiyotik takviyesinin önemi artık tüm dünyada kabul ediliyor.
Bu diyalogda boş bırakılan yerlere aşağıdakilerden hangisi sırasıyla getirilmelidir?
A) I. Özellikle çocuklarda gereksiz antibiyotik kullanımı, büyük bir sorun, değil mi?
II. Probiyotiğin bağışıklığı koruduğu ve dengelediği biliniyor. Peki, probiyotik ile antibiyotikler arasında nasıl bir ilişki sürüyor?
B) I. Türkiye’de tedavide antibiyotiğin çok kullanılma nedenlerini nelerdir?
II. Ameliyat sonrası antibiyotik kullanımı konusunda neler söylersiniz?
C) I. Antibiyotiğin bilinçli kullanımı konusundaki çalışmalarda ne aşamaya gelindi?
II. Probiyotik ürünler, antibiyotik üzerinde etkili mi?
D) I. Kimi hastalıklarda bağışıklık sistemine zarar verdiği için mi antibiyotik önerilmiyor?
II. Probiyotik alımının artması hızlı iyileşmeyi sağlıyor mu?
E) I. Türkiye’de antibiyotik kullanımı diğer ülkelerden çok fazla. Bu, sağlık açısından öncelikle hangi konuda sorun oluşturuyor?
II. Endüstriyel besinlerle besleniliyor olması, vücudun probiyotik dengesini bozuyor mu?
35. – 36. soruları aşağıdaki parçaya göre cevaplayınız.
Edebiyat; hayatı, insanı ve insanın hayat içindeki mücadelesini, trajik konumunu anlatan bir sanattır. Sanatçı, estetiğin kuralları ve duyuş tarzı içinde insanı anlatırken farklı bir perspektif yakalamakta ve gördüklerini özel bir duyarlılıkla yansıtmaktadır. Bu duyarlılığın oluşumunda yazarın mizacı ve hayat felsefesinin yanı sıra yaşadığı ortamın sosyal, siyasi, ekonomik koşullarının önemli bir payı vardır. Edebiyat akımlarını tanımlarken sıklıkla akımın oluştuğu ortamın siyasi ve sosyal koşullarına göndermeler yapılması bu durumun en somut kanıtıdır. Toplumsal, siyasi, ekonomik hatta ideolojik yapılar edebî metinde kesişmektedir. Edebiyat kendi kuralları ile bu farklı yapıları, potasında eritmekte ve estetik bir biçimde yeniden üreterek okuruna sunmaktadır.
35. Bu parçadan edebiyatla ilgili olarak
I. Temel konusu insandır.
II. Sanatçı, estetik kuralları dikkate alır.
III. Sanatçının hayata bakışı, eserine yansır.
IV. Edebiyat akımları siyasal düşünceleri etkiler.
yargılarından hangileri çıkarılabilir?
A) I ve II
B) I, II ve III
C) II ve IV
D) III ve IV
E) II, III ve IV
36. I. Yazarın kişiliği
II. Toplumsal yapı
III. Sanat akımları
IV. Ekonomik durum
V. Klasik eserler
Bu parçaya göre bir yazarın kendine özgü sanatsal duyarlığının oluşmasında yukarıdakilerden hangilerinin rolü vardır?
A) I, II ve IV
B) I, III ve V
C) II ve IV
D) III, IV ve V
E) IV ve V
37. – 38. soruları aşağıdaki parçaya göre cevaplayınız.
1950 kuşağının sıra dışı öykücüleri, bir yandan kendilerinden önce gelen önemli öykücüleri değerlendirirken diğer yandan da 1950’li yılların sonuna doğru “varoluşçuluk” felsefesinden ve gerçeküstücülükten etkilenmişlerdir. Nitekim o yıllarda varoluşçu yazarlar olarak tanınan Albert Camus ve Jean Paul Sartre’ın kitapları yayımlanmış, Kafka’nın öyküleri de yeni yeni Türkçeye çevrilmeye başlanmıştır. Dostoyevski de bu kuşağın öykücüleri için önemli bir esin kaynağı hâline gelmiştir. 1950’li yıllarda felsefe yazılarıyla yayın hayatına katılan Selahattin Hilav, bu akımlara duyulan yoğun ilginin Türk öykücülüğü açısından önemini şu sözlerle dile getirir: “İlk kez, Türk edebiyatçısı Batı’nın yaratışlarıyla zamansal açıdan aynı hizaya gelmişti.”
37. Bu parçada 1950 kuşağı öykücüleri ile ilgili olarak aşağıdakilerden hangisine değinilmemiştir?
A) Yenilikçi bir öykü anlayışına sahip olduklarına
B) Varoluşçuluk akımından etkilendiklerine
C) Batı edebiyatının önemli sanatçılarından ilham aldıklarına
D) Geleneği reddetmeden yollarına devam ettiklerine
E) Batılı örneklerini geride bırakacak nitelikte başarılı eserlere imza attıklarına
38. Bu parçadaki altı çizili sözle dönemin Türk öykücüleriyle ilgili olarak aşağıdakilerden hangisi anlatılmak istenmiştir?
A) Batılı sanatçıların yakaladığı başarıya denk bir başarıyı yakalamaları
B) Estetik ve düşünsel açıdan Batı’yı günü gününe izler hâle gelmeleri
C) Eserlerinde Batılı sanatçıların işlediği konuları tekrarlamaları
D) Batılı yazarların örnek aldığı klasik kaynaklardan esinlenmeleri
E) Sanat akımlarına yerel düzeylerde katkılar yapmaları
39. – 40. soruları aşağıdaki parçaya göre cevaplayınız.
Okurların bir yazınsal ürünü beğenmesi, çevirmenin yetkinliğine bağlıdır. Türkiye’de yabancı eserlerin yeterli sayıda okuyucu bulamaması, belki de yetkin çevirilerin yapılmaması yüzündendir. Bu bağlamda yazar, bir mimara; çevirmense o mimarın sanatsal eseri olan mimari projeyi uygulayan inşaat mühendisine benzetilebilir. Çevirmenlik, yabancı dildeki bir yaratıya en uygun yapıyı kurmaya dayalı bir dil mühendisliğidir. Bu benzetme “Çevirmen sanatçı mıdır?” sorusunu da yanıtlamaya yarayabilecek bir örnektir. Çevirmenler için en doğru niteleme “sanatçı” değil, mühendis kavramını da kapsayan, daha genel “teknisyen” sözcüğüdür. Mimari bir başyapıttan söz edilirken mimarın anılıp mühendisin anılmaması gayet doğaldır. Çünkü çevirmen, yaratılmış olan bir ürünü başka bir biçime sokan kişidir. O, bir şeyi yaratmaz. Var olandan hareket eder. Bu nedenle yazar öne çıkar, çevirmen her zaman yazarın arkasında kalır.
39. Aşağıdakilerden hangisini söyleyen kişi bu parçada anlatılanlarla tutarlı bir cümle kurmuş olmaz?
A) Çevirmen, kötü bir kitabı iyi hâle getiremez fakat iyi bir kitabı berbat edebilir.
B) Kitabı kimin çevirdiğine mutlaka bakılmalı ve güvenilebilecek bir çevirmen değilse o kitabı okumaktan kaçınılmalıdır.
C) Türk halkının az kitap okumasının sorumlusu, büyük ölçüde kötü çevirmenlerdir.
D) Dünyanın çok okuyan halkları, kitap okuma zevkini dünyanın dört bir yanından gelen, birbirinden güzel edebiyat başyapıtlarını okuyarak edinmiştir.
E) Çevirmenler, kendi dil beceriyle sanat ürünlerini yeniden yarattığından onların, çevirdikleri eserlerle anılması şaşılası bir durum değildir.
40. Bu parçada çevirmenlerle ilgili olarak aşağıdakilerden hangisi vurgulanmaktadır?
A) Yazarların ortaya koyduğu dil ürünlerinin değerini artırdığı
B) Toplum tarafından öneminin gerektiği şekilde anlaşılamadığı
C) Yaptığı işin, yazarların yaratısına bağlı olması nedeniyle yazarların gölgesinde kaldığı
D) Sanatsal yeteneklerinin yazarların gerisinde kaldığı
E) Çeviri yaparak sanat eserine kendi damgalarını vurma fırsatını yakaladıkları
CEVAPLAR
| 1 – | E | 8 – | E | 15 – | D | 22 – | D | 29 – | D | 36 – | A |
| 2 – | A | 9 – | C | 16 – | D | 23 – | B | 30 – | A | 37 – | E |
| 3 – | C | 10 – | E | 17 – | C | 24 – | E | 31 – | C | 38 – | B |
| 4 – | B | 11 – | B | 18 – | D | 25 – | D | 32 – | A | 39 – | E |
| 5 – | E | 12 – | A | 19 – | C | 26 – | A | 33 – | E | 40 – | C |
| 6 – | B | 13 – | B | 20 – | A | 27 – | D | 34 – | A | ||
| 7 – | B | 14 – | D | 21 – | A | 28 – | E | 35 – | B |
1. Bir asra yakın ömrü olan aile şirketi sorunlu günler yaşayınca şirketin başına, kurtarıcı olarak tanınmış bir yönetici getirildi. Bu yönetici öncelikle yılların problemlerini tespit etmek için uğraştı. Bu problemlerin kısa ürede halledilemeyeceğini anlayınca ilk yıl kabuk değiştirmekle yetinip asıl planlarını gelecek için yaptı.
Bu parçada altı çizili sözle asıl anlatılmak istenen aşağıdakilerden hangisidir?
A) Niteliği değiştirmeden reklam gücüyle şirketin etkinliğini devam ettirmeye çalışmak
B) Şirketin ana hedeflerini değiştirmeden onlarla ilgili basit değişiklikler yapmak
C) Temel sorunları çözmeden yüzeysel iyileştirmeler yapmak
D) Şirketin toplumla daha çok bütünleşmesini sağlayacak çalışmalarda bulunamamak
E) Şirketin atılım yapması için gerekli olan alt yapıyı hazırlamak
2. “Ünlüyle biten bir sözcüğe tamlayan eki getirildiğinde ek ile sözcük arasına ‘n’ kaynaştırma harfi girer.”
Aşağıdakilerin hangisinde bu kurala uymayan bir kullanım vardır?
A) Dün arabanın plakasını değiştirmek için uğraştım.
B) Gömleğimi daha çabuk kuruması için pencerenin önüne astım.
C) Bu paranın neyin karşılığı olduğunu bana söylemedi.
D) Çocuklardan biri kedinin tasmasını takmaya çalışıyor.
E) Kapının kolu bozuk olduğu için çocuk dışarı çıkamamış.
3. Sanatçının başta gelen özelliği aykırı (I) (zor beğenen) olmasıdır. O, kılı kırk yardığı (II) (titizce ve ayrıntılı biçimde oluşturduğu) yapıtlarıyla, yaşama eleştirel (III) (sorgulayıcı) bir gözle bakmamıza, kendimizi dışarıdan izlememize de yardımcı olur. Çünkü her iyi yapıt, insanın, o güne değin karanlık kalan (IV) (aydınlatılmamış) bir noktasına ışık tutar. Benzeri durumlar içinde boğulan kişiye yeni bakış açıları sunar. Kitapla ilişiği olmamış kişilerin, insan denen karmaşık yapıyı kavraması (V) (anlaması), günün ve geleceğin güzelleşmesine, yaşanabilir olmasına katkı sunması beklenebilir mi?
Bu parçada numaralanmış sözlerden hangisinin anlamı parantez ( ) içinde verilen açıklamayla uyuşmamaktadır?
A) I B) II C) III D) IV E) V
4. Aşağıdaki cümlelerin hangisinde sayıların yazımıyla ilgili bir yanlışlık yapılmıştır?
A) Yeni teknikler sayesinde burada tarım üretimi tam 2,5 kat artmış.
B) Osmanlı Devleti’nden Amerika’ya dört yüz bin kişi göç etmiş.
C) Yarın sizinle 14:30’da toplantı salonunda görüşebiliriz.
D) Hindistan’da yaklaşık 1 milyar 500 milyon insan yaşıyor.
E) Divan şiiri, 16’ncı asırda en parlak devrini yaşamıştır.
5. I. Uzmanlar, bağırsaklarda farklı türden bakterilerin olmasını sağlıklı olmakla eş anlamlı görüyor.
II. Zira bu bakteriler hücrelerimizin üretemediği besinleri ve gerekli maddeleri üretmemize yardımcı oluyor.
Bu iki cümledeki anlam ilişkisi aşağıdakilerin hangisinde vardır?
A) I. Modern yaşam, insan vücudunu birçok sentetik kimyasal ve kimi zararlı doğal maddeyle karşı karşıya getiriyor.
II. Derimizden tutun da solunum yollarındaki ince tüylere ve mukusa kadar birçok unsur, zararlı maddeleri arındırmaya yönelik çalışıyor.
B) I. Beyin ve bağırsak arasında “beyin-bağırsak bağlantısı” denilen çok güçlü, iki yönlü bir iletişim mevcuttur.
II. İkisi de birbiri için vazgeçilmez ve çalışmalar bağırsak mikrobiyomu eksikliğinde beyin gelişiminin anormal olduğunu ortaya koyuyor.
C) I. Bağırsaklar, bedenimizin en çok araştırılan bölgelerinden biridir.
II. Buna rağmen bağırsakla ilgili çalışmaların kat etmesi gereken uzun bir yol var hâlâ.
D) I. Şimdiye kadarki bulgular, bitkisel ağırlıklı beslenen insanların bağırsaklarında mikrop çeşitliliğinin daha fazla olduğunu gösteriyor.
II. Diyetinde yeterli bitkisel gıda olmayanlarda ise bunlardan “tamamen farklı” özellikler görülüyor.
E) I. Bağırsak mikrobunun davranış üzerindeki etkileri de inceleniyor.
II. Çoğunluğu hayvanlar üzerinde yapılan çalışmalar gösteriyor ki belli tür mikroplar, beyin kimyasını ve davranışları oldukça etkiliyor.
6. Türkiye’de flamingolar düzenli olarak Gediz Deltası’nda ve Anadolu’nun ikinci büyük gölü olan Tuz Gölü’nde ürüyor. Flamingolar bu iki sulak alanın dışında Acıgöl ve Akşehir Gölü’nde de dönemsel olarak koloni oluşturuyor. Tuz Gölü flamingo kolonisi, keşfedildiği 1969 yılından bu yana yüksek sayıda flamingoyu üreme döneminde ağırlıyor. Gediz Deltası’nda da birçok kişi ve kurumun desteğiyle 2000’Ii yılların başından bu yana flamingolar başarıyla çoğalıyor.
Bu parçada aşağıdakilerden hangisi yoktur?
B) Ünlü düşmesi
C) Ünlü daralması
D) Ünsüz düşmesi
E) Ünsüz benzeşmesi
7. I. Dayanıklılık gerektiren yarışlarda atletler maksimum kapasitelerine çıkmıyor; asıl fark yaratan etkenler kondisyon, oksijenin etkili kullanımı ve zihinsel güç oluyor.
II. Erkeklerin sergilediği toplam kapasite, dayanıklılık gerektiren yarışlarda çok fark yaratmadığından kadınlar erkeklerle başa baş mücadele edip onları yenebiliyor.
Bu iki cümlede ifade edilenlerin anlamca doğru bir biçimde birleştirilmiş hâli aşağıdakilerden hangisidir?
A) Dayanıklılık gerektiren yarışlarda atletlerin maksimum kapasitelerine çıkamaması kondisyon, oksijenin etkili kullanımı ve zihinsel güçten kaynaklanıyor ve erkeklerin kapasitesi, dayanıklılık gerektiren yarışlarda kadınları geçmeye yetmiyor.
B) Dayanıklılık gerektiren yarışlarda sonucu asıl etkileyen, kondisyon, oksijenin etkili kullanımı ve zihinsel güç olduğundan erkeklerin toplam kapasitesi yetmiyor ve kadınlar erkekleri yenebiliyor.
C) Erkeklerin sergilediği toplam kapasite, dayanıklılık gerektiren yarışlarda kadınlar karşısında çok fark yaratmadığından kadınlar maksimum kapasitelerini kullanarak erkekleri yenebiliyor.
D) Dayanıklılık gerektiren yarışlar; kondisyona, oksijenin etkili kullanımına ve zihinsel güce dayalı olduğundan bu yönde kendini geliştiren kadınlar erkeklerle mücadele edebiliyor hatta onları geçebiliyor.
E) Dayanıklılık gerektiren yarışlara katılan erkekler ve kadınlar arasında kazanan; kondisyon, oksijenin etkili kullanımı ve zihinsel güç yönlerinden kendilerini geliştirenlerdir genellikle.
8. Deniziyle, ormanıyla, akarsularıyla ayrı ( ) tarihi ve kültürüyle ayrı binlerce güzelliği sinesinde saklayan bir şehir Samsun. Bu cömert coğrafyanın gizli güzelliklerinden biri de Şahinkayası Kanyonu Tabiat Parkı. Gökyüzüne yükselen kayalıkların yemyeşil orman örtüsüyle kaplandığı ( ) derininde akan suyun yeşiliyle ağaçları kıskandıran gizli bir cennet sanki burası ( ) Bitki örtüsünün ve kanyonda akan muhteşem suyun kucak açtığı hayvan türlerini de görebilirsiniz ( ) kayalıklar arasında uçan şahinler ya da güvercinler, su yüzünde atlayan büyük bir sazan, şanslıysanız belki bir karaca, sansar, sincap, su samuru, yaban kazı, telli turna ( )
Bu parçada parantezle ( ) belirtilen yerlere, aşağıdaki noktalama işaretlerinden hangisi sırasıyla getirilmelidir?
A) (,) (,) (.) (.) (…)
B) (;) (,) (.) (:) (…)
C) (;) (;) (…) (.) (.)
D) (;) (,) (.) (;) (.)
E) (,) (;) (…) (:) (…)
9. I. Elbette her şey bunlarla sınırlı kalmamakta ve sizler bu satırları okurken bile farklı bilim alanlarındaki buluşların yapılmasında yapay zekâ tabanlı zeki çözümler, büyük rol oynamaktadır.
II. Yapay zekâ, günümüzde olduğu kadar geleceğe yönelik sağlam bilimsel ve teknolojik temeller inşa etmektedir.
III. Tabii, yapay zekânın göz kamaştırıcı yükselişiyle birlikte, karşımıza birtakım önemli sorunlar çıktığını da göz ardı etmemek gerek.
IV. Örneğin, sosyal medyada bizlere fotoğraflar üzerinden isabetli etiket önerilerinin gelmesi, internet ortamında izleniyormuşuz hissi uyandıran uyarılar, öneriler ve reklamlarla karşılaşmamız esasında yapay zekâ sayesindedir.
V. Bunlar öyle çözümler ki teknik bilimlerden sosyal bilimlere kadar her alanda etkili olmuş durumda ve tarihsel süreçte devamlı yükselerek varlığını koruyor.
Yukarıda numaralanmış cümlelerin anlamlı bir bütün olarak sıralanışı aşağıdakilerin hangisinde verilmiştir?
A) II – IV – I – V – III
B) II – V – I – III – IV
C) III – IV – II – III – I
D) V – II – I – III – IV
E) V – IV – I – II – III
10. (I) Mart ayının gelmesiyle tezgâhlarda yerini alan kuşkonmaz, içindeki besin değerleri ve vitaminler sayesinde en çok tavsiye edilen besinlerden biri. (II) Mısırlılar döneminde ilaç olarak kullanılan kuşkonmaz bu nedenle “Kralların Sebzesi” olarak da anılır. (III) Birçok derde deva bu sebze, 15. Yüzyıldan itibaren sofralarda kendini göstermeye başlar. (IV) Günümüzde en fazla Fransa, İtalya, Çin ve ABD’de yetişen sebzenin Türkiye’de ilk üretimi, Atatürk’ün isteği üzerine Avrupa’dan tohumu getirtilerek Yalova Devlet Çiftliğinde yapılır. (V) Ancak tüketim şeklinin bilinmemesi, fiyatının yüksek olması, tadının alışılmışın dışında oluşu gibi nedenlerle pek tutulmaz.
Bu parçada numaralanmış cümlelerle ilgili olarak aşağıdakilerden hangisi söylenemez?
A) I. cümlede, sıfat yapan -ki vardır.
B) II. cümlede yüklem, edilgen çatılı fiildir.
C) III. cümlede, dönüşlülük adılı vardır.
D) IV. cümlede, iyelik eki alan birden çok sözcük vardır.
E) V. cümlede yüklem, birleşik fiildir.
11. Deyimler; düşünce, kavram, nesne ve kişilerin durumlarını, özelliklerini yansıtmak için kullanılan ve gerçek anlamın dışına çıkmış özel anlam ve anlatım boyutuyla kalıplaşmış söz öbekleridir. Kalıplaşarak özel bir anlatımı yansıtan bu sözlerin dile getirdiği anlam, deyim öbeğini oluşturan sözcüklerin bütün (gerçek, yan, mecaz, terim, argo) anlamlarından ayrı olarak farklılaşmıştır. Yani bir söz öbeğinin, deyim olabilmesi için öylesi bir anlam boyutuna geçmesi gerekir ki artık o anlam boyutunu deyimler sözlüğü dışındaki sözlüklerde bulamamalıyız. Yani Türkçe sözlüklere bakıldığında deyim olan bir söz öbeğini oluşturan sözcüklerin tek tek bütün (gerçek, yan, mecaz, terim, argo) anlamlarını aşan, farklı boyutta bir anlamın ortaya çıkmış olması gereklidir.
Aşağıdakilerden hangisi bu parçada anlatılanları örneklendiren bir deyim değildir?
A) Etekleri zil çalmak
B) Kulağı kesik
C) Dişinden tırnağından artırmak
D) Yükte hafif pahada ağır
E) Sinekten yağ çıkarmak
12. Yeni iletişim teknolojileriyle ortaya çıkan sosyal medya, bireylerin her geçen gün daha fazla bağlandığı bir ortam olması sebebiyle kurumların da dikkatini çekmektedir.
Bu cümlede aşağıdakilerden hangisi yoktur?
A) Adıl
B) Belirteç
C) Ön ad
D) Bağlaç
E) İlgeç
13. İstanbul’un belirli dönemlerde çiçekleriyle, kokularıyla ön plana çıkan kendine özgü ağaçları vardır. Bunlardan biri Osmanlı Devleti’nde şehir kültürünü temsil eden, İstanbul’a Tanzimat Dönemi’nde (1839 sonrası) gelen, dönemin aristokratlarının ağacı olan manolyadır. İstanbul’da bu ağacın dört türü vardır ve genellikle bir tanesi meşhurdur. Bu manolya (Magnolia Grandiflora), on iki ay boyunca yapraklarını dökmeyen, genellikle haziran ve temmuz aylarında beyaz çiçek açandır. Çoğunlukla 20-25 metre boyunda; 60-90 santim çapındadır.
Bu parçada aşağıdaki noktalama işaretlerinden hangisi yanlış kullanılmıştır?
A) Ayraç işareti (( ))
B) Virgül (,)
C) Noktalı virgül (;)
D) Kısa çizgi (-)
E) Kesme işareti (’)
14. Ruh sağlığı bozuklukları klinik psikologlar ve psikiyatrlar da dâhil olmak üzere çok çeşitli sağlık hizmetleri sağlayıcıları tarafından dikkatli bir şekilde muayene edildikten sonra teşhis edilmektedir. Bununla birlikte, zihinsel hastalıkları tespit etmek, fiziksel hastalıkları teşhis etmekten çok daha zordur. Sosyal baskılar ve tedavi maliyeti dâhil olmak üzere çeşitli faktörler etkilenen kişilerin yardım aramasını engelleyebilmektedir. Halen, araştırmacılar zihinsel hastalıklardan etkilenenlerin ortalama yüzde 60’ının tedavi alamadığını tahmin ediyor. Depresyon belirtilerini otomatik olarak tespit edebilen yöntemler geliştirmek, tanı araçlarının doğruluğunu ve kullanılabilirliğini artırarak daha hızlı ve daha verimli müdahalelere ve tedaviye olanak sağlayabilir. Mimiklerde ve jestlerde hareketsizlik ve aşağı doğru bakışlar dâhil bir dizi sözlü ve sözsüz semptomlar bu rahatsızlıkta görülmektedir.
Bu parçaya göre ruh sağlığı bozuklukları ile ilgili olarak aşağıdakilerden hangisi söylenemez?
A) Hastalıkları belirlemenin zor olduğu
B) Öneminin günümüzde bile anlaşılmadığı
C) Çeşitli nedenlerle hastaların tedavi olmaktan kaçındığı
D) Hastaların yarıdan fazlasının tedavi edilmediği
E) Dış görünüşten de tanı konulabildiği
15. Aşağıdaki cümlelerin hangisinde zaman (anlam) kayması vardır?
A) Eskişehir’in Seyitgazi ilçesindeki Küllüoba Höyüğü’nde yapılan kazılarda, MÖ 3.000 yıllarına dayanan Anadolu’nun ilk şehir yapılanması gün yüzüne çıkarıldı.
B) Kazı çalışmalarına, Kültür ve Turizm Bakanlığı Kültür Varlıkları ve Müzeler Genel Müdürlüğünün izniyle 1996’da başlanmış.
C) Kazı alanı, buluntular ortaya çıkarıldıktan sonra tabiat etkenlerine ve özellikle definecilere karşı dikkatle korunmalı.
D) Akademisyenler, iskeletler üzerinden canlıların yaşam sürelerini, yakalandığı hastalıkları ve beslenme alışkanlıklarını bile ortaya çıkaracak.
E) Antropologlar, zooarkeloglar, arkeobotanik alanında çalışanların da bulunduğu ekibe yakında Japonya’dan, Almanya’dan ve İtalya’dan meslektaşlarımız katılıyor.
16. (I) Tıpkı sinema çıktığında tiyatronun, televizyon çıktığında radyonun öleceğinin konuşulması gibi e-kitaplar ilk sahneye çıktığında herkes artık basılı kitapların tarihin tozlu sayfalarında yerini alacağını konuşmaya başlamıştı. (II) Öncesinde birkaç deneme yapılmış olsa da e-kitapların ortaya çıkışını 90’lara tarihlersek oradan bugüne elektronik kitap piyasasındaki gelişimin beklendiği gibi bir “devrim” yaratmadığı görülüyor. (III) Altı yayınevinin dâhil olduğu soruşturmamızda çıkan sonuç, e-kitabın gerek okuyucu gerekse yayıncı tarafından tam olarak yerini bulamamış olduğu. (IV) Bu durum da kanuni boşluklardan yazılım ücretlerine uzanan birçok sebebi var. (V) Yayıncılar gelecek için umutsuz olmasa da güncel durumda e-kitapların pazarda kayda değer bir payı olmadığında hemfikir. (VI) Umberto Eco’nun da hınzırca belirttiği gibi elinizden düşmeyen telefonlara, tabletlere bakıp da kitaplardan kurtulabileceğinizi sanmayın.
E-kitaba ilişkin bu parçadaki numaralanmış cümlelerle ilgili olarak aşağıdakilerden hangisi söylenemez?
A) I. cümlede, geçmişe atıf yapılarak bir öngörüden söz ediliyor.
B) II. cümlede, bir hayal kırıklığı dile getiriliyor.
C) III. cümlede, hak ettiği yerde olmadığı söyleniyor.
D) IV. cümlede, yaygınlaşmaması ile ilgili bazı nedenler sıralanıyor.
E) VI. cümlede, tanık gösterilerek bir düşünce ileri sürülüyor.
17. Türkiye’nin güneydoğusunda (I) birbirine komşu olan Gaziantep ve Şanlıurfa şehirleri bulunmaktadır ve her ikisi de (II) Anadolu’nun gastronomi baş kenti (III) olduğunu iddia etmektedir. Her iki şehrin de taze malzemelere ve Batı Anadolu’nun (IV) geleneksel Akdeniz mutfağından farklı olarak gelişmiş mutfak yaklaşımlarına sahip, zengin tarım gelenekleri vardır. Gaziantepli şefler yüzyıllardır (V) bölgedeki malzemeleri kullanarak şaşırtıcı Türk yemekleri yapmaktadır.
Bu parçadaki altı çizili sözlerden hangisinin yazımı yanlıştır?
A) I B) II C) III D) IV E) V
18. • Altmışlı yıllardan beri uluslararası turizm, pek çok ülke tarafından modernleşme stratejileri ve ekonomik kalkınmanın önemli bir unsuru olarak teşvik edilmiştir. Hükûmetler çoğu zaman turizmi ekonomik kalkınma için bir araç olarak kullanmaktadırlar. Çünkü turizm, küresel ekonominin en hızlı ve en büyük gelişme gösteren sektörlerinden biridir. Hem gelişmiş hem de gelişmekte olan ülkelerin turizmden beklentileri vardır.
• Turizm sezonuyla birlikte yabancı turistlerin alım gücünün yerli halka oranla daha fazla olması nedeniyle turistlerin fiyatı yüksek mal ve hizmetleri satın almaya ve daha fazla fiyat ödemeye razı oldukları görülür. Bu durumda ortaya çıkan fiyat artışları beraberinde maliyet artışını da gündeme getirir ve sonuçta enflasyon oranı bölgesel de olsa artma eğilimine girer. Ayrıca gayrimenkul ve arsa fiyatları da buna paralel olarak artar. Bu durumda yerliler daha fazla kira ile vergi öder ve böylece enflasyon baskısı da artar.
Bu iki parçayla ilgili olarak aşağıdakilerden hangisi söylenebilir?
A) Aynı konuya birbirine zıt açılardan yaklaşılmaktadır.
B) Farklı görüşler birbirini desteklemektedir.
C) İki konunun yararlı olan yanları öne çıkarılmıştır.
D) Farklı konular, birbirini pekiştirmektedir.
E) Aynı düşünce farklı üsluplarla dile getirilmiştir.
19. I. Hayatın kışını da baharını da görenler ancak iyi eserlere imza atabilir.
II. Sobanın karşısında ellerini ısıtmamış yazar, hayatın kışından söz ederse inandırıcı olmaz.
III. Sıra dışı bir hayatı dile getiren sanatçıların eserleri daha çok ilgi çeker.
IV. Dümdüz bir hayatın sanatından da fazla bir şey beklenmez.
V. Sıradan bir yaşam sıra dışı ögelerle güzelleştirilirse sanat katına yükselebilir ancak.
Yukarıdaki numaralanmış cümlelerin hangilerinde anlatılmak istenenler anlamca birbirine en yakındır?
A) I ve III
B) I ve IV
C) II ve III
D) II ve IV
E) III ve V
20. —- Batı’ya yönelip kendi geçmişine sırt çevirmedi yenilikçi şiir. Çok kısa süren dönemlerde eskiye karşı zorlu çıkışlar yapıldığı, eskilerin toptan küçümsendiği oldu. Uygulamadan çok, kuramda görüldü bu gibi küçümsemeler. Ama yalnız yakın dönemlerin değil, edebiyatımızın çok daha eski dönemlerinin de güzel ürünleri, güçlü ustaları çağdaş şiirimizde hep yankılandı. Divan edebiyatından, halk edebiyatından bazen örtülü, bazen açık olarak büyük oranda yararlanıldı. Kimi şairler çağdaşlıklarından hiçbir şey yitirmeden divan şiiri tarzında yazmayı bile denediler, eskinin güzelliklerinden nasıl yararlanılabileceği konusunda tartışmalara girdiler, görüşlerini çeşitli uygulamalarla savundular.
Bu parçanın başına düşüncenin akışına göre aşağıdakilerden hangisi getirilmelidir?
A) Eski şiir geleneğimiz olmasaydı yenilikçi şiirimiz bu derecede gelişemezdi.
B) Çağdaş Türk şiirinde yenilik olarak görülen ögeler aslında eski şiir anlayışımızın devamı niteliğindeydi.
C) Batı’ya yönelen şiirimiz, oradan sadece gelenekle çelişmeyen yenilikleri almıştır.
D) Çağdaş Türk şiiri eskiyi yok sayarak, eskiden gelen her şeyi silerek gelişmedi.
E) Yeni şiirimizin en önemli özelliği, Batı’dan aldığı yenilikleri kendine mal etmesini bilmesiydi.
21. (I) Ülkelerin gelişmesi ve kalkınması, sanayileşmenin temel unsuru olan bilgi, beceri ve iş alışkanlıklarına sahip kalifiye insan gücüne bağlıdır. (II) Kalifiye elemanların bilgi ve becerisi, ekonomik başarının temelidir. (III) Dolayısıyla meslek eğitiminin amacı, bir tarafta gençlere iyi bir meslek kazandırmak, diğer yandan ekonomiye vasıflı eleman yetiştirmektir. (IV) Günümüzde, hızlı teknolojik değişme meslek eğitiminin önemini daha da artırmıştır. (V) Geleceğimizin teminatı olan gençlerimize, ilgileri ve yetenekleri göz önünde bulundurularak meslek için gerekli yeterlilikler kazandırılmalıdır.
Bu parçada numaralanmış cümlelerle ilgili olarak aşağıdakilerden hangisi söylenemez?
A) I. cümle, birleşik isim cümlesidir.
B) II. cümlede, birden fazla tamlanan bir tamlayana bağlanmıştır.
C) III. cümlede, durum ekleri kullanılmıştır.
D) IV. cümlede, hem edat hem bağlaç kullanılmıştır.
E) V. cümle, dolaylı tümleç, zarf tümleci, özne ve yüklemden oluşmuştur.
22. 1815’te, Endonezya’daki Tambora Yanardağı, insanlık tarihinin bilinen en büyük patlamasını gerçekleştirdi. Patlama sırasında Vezüv’ün patlamasında çıkanın 10, efsanevi Krakatoa patlamasındakinin ise 7 katı kadar zehirli gaz ve eriyik madde, gökyüzünde 5-10 kilometre kadar yukarı çıktı ve zamanla tüm dünyayı kapladı. Bu patlama o derece büyük ve bu zehirli duman bulutu o kadar geniş bir alanı kapladı ki güneşten gelen ışınlar yeryüzüne ulaşamadı ve dünyada küçük çaplı bir iklim değişikliğine yol açtı. Ertesi yıl tüm dünyada ortalama 1-1,5 derecelik bir sıcaklık düşüşü görüldü. Değişikliğin en fazla hissedildiği Avrupa ve Kuzey Amerika kıtalarında, 1816 yılının özellikle de yaz ve ilkbahar aylarında sıcaklıklar normalin 10-11 derece altına kadar düşmüştür.
Bu parçanın anlatımıyla ilgili aşağıdakilerden hangisi söylenemez?
A) Açıklamaya yer verilmiştir.
B) Karşılaştırmadan yararlanılmıştır.
C) Sayısal veriler kullanılmıştır.
D) Anlatıma duygular katılmamıştır.
E) Örneklere yer verilmiştir.
23. Aşağıdakilerden hangisi sıralı cümledir?
A) Uygun maliyetli enerji kaynaklarına erişim sağlayamama, enerji akışlarındaki kesintiler, yüksek ithalat bağımlılığı ve ani fiyat dalgalanmaları ekonomik ve sosyal refahı etkileyen potansiyel zayıflıklar olarak görülüyor.
B) Elektrikli taşıt kullanımı, daha yeşil bir kara yolu ulaşım sistemine zemin hazırlayabilecek ancak enerji talebini karşılama, ilgili altyapılara yatırım yapma konusunda zorluklar çıkarabilecek bir hareket.
C) Temiz enerjideki araştırmalar, enerji verimliliği ve enerji tasarruflarıyla birlikte yürütülürse yenilikçi çözümler; enerjiyi üretme, saklama, taşıma ve kullanma şeklimizi temelinden değiştirebilir.
D) Enerji üretiminde ve iletiminde ciddi kayıplar oluyor, teknoloji ve belli politik hamleler enerji kayıplarının bir kısmının en aza indirgenmesine yardımcı olabilir.
E) İklim değişikliği hızını sınırlandırmak için, sera gazı emisyonlarını azaltmak ve aynı zamanda, bugüne ve geleceğe yönelik etkilere hazırlanmamıza yardımcı olacak tedbirler almak zorundayız.
24. (I) Türkiye’nin doğasındaki sıra dışı çeşitlilik birçok biyocoğrafik etkenin sonucudur. (II) Sadece ülkemizde yetişen 3000’den fazla endemik türe karşılık Avrupa’nın endemik türü 2500, İngiltere’deki bitki türü sayısı ise sadece 2000 civarındadır. (III) Bulunduğu konum, yer şekilleri ve iklimdeki değişkenlik nedeniyle ülkemiz çok sayıda canlıya ev sahipliği yapmaktadır ve üç kıta arasında köprü işlevi görmektedir. (IV) Türkiye’nin biyolojik çeşitliliğini şekillendiren bir diğer önemli süreç 1 milyon 800 bin yıl ile 10 bin yıl öncesi arasında yaşanmış olan buzul çağlarıdır. (V) Anadolu’nun bugünkü doğası tüm bu nedenlerin birleşimi sonucunda her bir taşı ayrı bir tarihsel olayı tarif eden bir mozaik hâline dönüşmüştür ve küresel ölçekte öneme sahiptir.
Bu parçadaki numaralanmış cümlelerden hangisi düşüncenin akışını bozmaktadır?
A) I B) II C) III D) IV E) V
25. Çağdaş Türk şiirine kesin bir başlangıç noktası göstermek gerekir mi? Değişik dünya görüşlerine bağlı eleştirmenler siyasal kaygılarla, kendilerini kuşaklar arasındaki çekişmelere kaptıran eleştirmenler ise bireysel kaygılarla, çağdaş Türk şiirini başlatan şair olarak Haşim’i, Yahya Kemal’i, Nazım Hikmet’i ya da Orhan Veli’yi anarlar. Daha gerilere, Nedim’e, Şeyh Galip’e kadar gidenler de çıkar. Üstelik bütün bu görüşlere akla yakın gerekçeler bulunabilir. Çünkü —-.
Bu parçanın sonuna düşüncenin akışına göre aşağıdakilerden hangisi getirilmelidir?
A) çağdaş Türk şiiri, baştan beri tepkisel atılımlarla ilerlemiştir
B) sanatların gelişiminde yer alan en keskin dönemeçler bile tam bir kopukluğu getirmez
C) şiir söz konusu olduğunda güzelliğin ortak bir tanımına ulaşmak zordur
D) şiiri belli bir kalıba sokma düşüncesi baştan hatalıdır
E) şiirle ilgili yapılan her değerlendirmede mutlaka bir doğruluk payı vardır
26.
Gazeteci:
(I) —-
Yazar:
Eleştirmenlerimizin büyük çoğunluğu pazara hâkim olan yayınevlerini, görünürlüğü olan, öne çıkarılan kitapları takip ediyor ve eleştirilerini övgü temeline oturtup yüzeysel tutuyorlar. Çağdaş teorileri ve eleştiri yöntemlerini takip etmediklerini, kendilerini yenilemediklerini düşünüyorum. İşin içine modernizm, postmodernizm gibi belirli bir akım, teori ya da en azından belli bir bilgi birikimi gerektiren eserler girdiğinde büyük ihtimalle yanlış bir şey söylememek için sessiz kalmayı tercih ediyorlar.
Gazeteci:
(I) —-
Yazar:
Postmodernist metinlerin zor okunduğu, anlaşılmasının güç olduğu, içinin boş olduğu söyleniyor mesela. Bu düşünce çok yaygın. Bakın aslında bu yargılar da birbiriyle çelişkilidir. Okuması, anlaması zor olan bir şeyin nasıl aynı zamanda içi boş olabilir? İçerik azıcık geri plana itilip biçimsellik öne çıkarıldığında okur doldurması gereken boşlukları dolduramıyor. Böyle olunca da suçu kendisinde değil, eserde arıyor.
Bu diyalogda boş bırakılan yerlere aşağıdakilerden hangisi sırasıyla getirilmelidir?
A) I. Eleştirmenlerin günümüz edebiyat dünyasına yaklaşımları hakkında neler düşünüyorsunuz?
II. Postmodernist metinlerin az okunmasının nedenleri sizce nelerdir?
B) I. Büyük yayınevlerinin piyasaya hâkim olması eleştirmenleri nasıl etkiliyor?
II. Okurun postmodern metinleri anlayamamasını neye bağlıyorsunuz?
C) I. Eleştirmenler, eleştirilerini yayın piyasasının izin verdiği ölçüde mi sınırlıyorlar?
II. Okur sayısının azlığını üretilen sanat eserlerinin zorluğuna mı bağlıyorsunuz?
D) I. Eleştirmenlerin, anlamakta zorlandıkları eserleri değerlendirmesini nasıl karşılıyorsunuz?
II. Postmodern edebiyata karşı çıkışın en önemli nedeni nedir?
E) I. Postmodernizmin edebiyat ortamında görmezden gelindiğini söylemiştiniz, bunun sebebi nedir sizce?
II. Postmodernizmle ilgili olumsuz düşüncelerin kaynağı nedir?
27. Longoz, denize doğru akan derelerin getirdiği kumların birikerek kıyıda set oluşturması ve dere ağzını kapatması sonucu akarsuyun biriktiği yerde oluşan bir özel ekosistemdir. Yalnızca belirli ağaç, bitki ve kuş türleri bu yaşam ortamını tercih eder. Longoz ormanları nadir rastlanan ekosistemlerdir. Türkiye’de İğneada, Acarlar, Karacabey ve Sarıkum’daki longoz ormanlarının yanı sıra, Kızılırmak Deltası’nda da longoz niteliğine sahip ormanların çok küçük kalıntıları kalmıştır.Bunların dışında yeterli büyüklük ve kapalılığa sahip alüvyal-subasar orman kalmamıştır. Bu nedenle elimizde kalan son longoz ormanlarının varlıklarını sürdürmeleri çok önemlidir. Bu ekosistemin devamlılığı için en temel koşul, bol suyun sürekli var olmasıdır. Su, getirdiği kil ve organik materyal ile bu sahaların topraklarını mineral ve organik materyal yönünden zenginleştirir. Bu sucul ormanlar yağmur ormanları gibi gürdür. Bununla birlikte, yağmur ormanları gibi sadece yağışa ve hava nemine değil, daha çok taban suyuna bağımlıdır. Bu özellikleri ile tropikal bölgelerin “mangrove” ormanlarına benzer.
Bu parçaya göre Longoz ile ilgili olarak aşağıdakilerden hangisi söylenemez?
A) Korunması için çalışmalar yapıldığı
B) Yağmur ormanlarına benzediği
C) Her hayvan veya bitki türünün orada yaşamayı tercih etmediği
D) Varlığının suya bağlı olduğu
E) Ülkemizde az sayıda yerde bulunduğu
28. (I) Dünyada yağmur çiselerken en keyifle yürünecek şehirlerden biri Berlin. (II) Bulutlarla kaplı gökyüzü bu şehre tarif edilemez bir gizem katıyor. (III) İçinde büyük savaşlar görüp derin yıkımlar geçirmenin izleri bulunan şehrin mizacına işlenmiş yeniden doğuş enerjisine bir anda kapılıyorsunuz. (IV) Berlin’in tarihi, ortasından geçen Spree Nehri’nin iki yakasında yer alan küçük balıkçı köyleriyle başlıyor. (V) Ben de kendini kolay ele vermeyen, yavaş yavaş kendini sevdiren kentin tarih boyunca canlı kalmasına vesile olan Spree Nehri’ndeki keyifli bir tekne turuna katılıyorum.
Bu parçadaki numaralanmış cümlelerden hangisinin öge sayısı en fazladır?
A) III B) V C) I D) IV E) II
29. Dilin tarihî gelişme sürecinde dile yerleşerek ona sanatlı bir anlatım değer ve derinliği kazandıran ögelerden bazıları da atasözleri, deyimler, fıkralar, tekerlemeler gibi kalıplaşmış sözlerdir. Bunlar, aslında çok eski dönemlerden başlayarak dili kullanan bireylerin ve özellikle onu çeşitli edebî türlerle yüzyıllar boyunca işleye işleye şekillendiren sanatçıların yaratıcılığının dile yansımış anonim kültürel görüntüleridir. İğne ile kuyu kazmak örneğinde görüldüğü gibi, dili süsleyen, ona canlılık, çeşitlilik, anlam derinliği ve doğal bir sanat inceliği katan unsurlardır. Dilimiz zaman içinde işte bu görüntülerle beslenip gelişmiş ve gelişmektedir. Gün geçtikçe bunlara yenileri eklenmekte ve dile toplum yapısı ile ortaklaşan çeşitli değerler, manevi anlatım incelikleri ve zenginlikler katmaktadır.
Bu parçada söz edilen dil ögeleriyle ilgili olarak
I. İlk olarak kim tarafından kullanıldığının bilinmediği
II. Belli bir sayıda olduğu
III. Sözcükleri değişmeyecek bir biçime büründüğü
IV. Dilin anlatım olanaklarını zenginleştirdiği
yargılarından hangilerine değinilmemiştir?
A) Yalnız I
B) Yalnız II
C) I ve III
D) II ve IV
E) III ve IV
30. Çocuk edebiyatının başlıca işlevinin çocuklara okuma sevgisi ve bu işi sürekli yapma gayreti kazandırmak olduğunu söyleyebiliriz. Üretilen kitaplar, çocuklar için “zenginleştirilmiş bir dil çerçevesi” niteliğinde olmalı, onların dilsel duyarlıklarını, becerilerini ve yaratıcılıklarını geliştirmeli, ufkunu genişletmelidir. Kitaplar bugünün diliyle, bugünün olay ve konularının yanı sıra, çocuğun çağlar boyunca yaşadığı durumları da anlatmalıdır. Kazandıracağı okuma kültürüyle çocuklarda öz güven oluşturmalı, kıyaslama yeteneğini artırmalıdır.
Bu parçaya göre
I. Güncel konuşma diliyle oluşturulma
II. Çocuğun daha fazla bilgi ve görüş edinmesini sağlama
III. Çocuğa kendi başına kararlar alabilme becerisi kazandırma
IV. Çocuğa okuma alışkanlığı kazandırma
yargılarından hangileri çocuklar için yazılan eserlerde
aranan özelliklerden değildir?
A) Yalnız II
B) Yalnız III
C) I ve II
D) I ve IV
E) III ve IV
31. Yazar, neden geniş yelpazeli bir okur kitlesine sahiptir, sorusunun yanıtının, onun kelime oyunlarına girmeden, toplumun her kesimini kapsayan, samimi bir dille yazıldığını hissettirme, en yoğun duygusal durumları dahi büyük bir sadelikle, duygu sömürüsü yapmadan anlatabilme başarısında yattığını düşünüyorum. Ön yargılardan arınmış, kimseye tepeden bakmayan, başkalarıyla değil sadece her iyi yazar gibi kendisiyle kavga eden, her yaştaki toplumun her kesimindeki insanların yüreklerinin bir yerlerine fazla değil, hafifçe dokunup geçen, yazdıklarıyla yitip giden insanlara kadirşinas yaklaşımıyla “İşte geldik gidiyoruz.”u sızlanmadan hissettiren, dozu iyi ayarlanmış hüznüyle, zaman zaman dejavu yaratan ince fırça darbeleriyle zor olanı herkesin anlayabileceği sadelikle anlatmayı başarmış bir yazar o.
Bu parçaya göre aşağıdakilerden hangisi sözü edilen yazarın geniş yelpazeli bir okur kitlesine sahip olmasının nedenlerinden biri değildir?
A) Okuru küçümsememesi
B) Okurda, anlatılanları daha önce yaşadığı duygusu uyandırması
C) Özgün üslubuyla diğer yazarlardan farklı olduğunu ortaya koyması
D) Yalın bir anlatımının olması
E) Duygu ve düşünceleri rahat anlaşılır biçimde aktarabilmesi
32. I. Edebiyat ve kültür hayatımızda “dili eskimiş” eserlerin sadeleştirilerek yayımlanması da bir nevi çeviridir ve çeviri biliminde dil içi çeviri terimiyle adlandırılır.
II. Özellikle Halit Ziya Uşaklıgil Cumhuriyet’ten sonra, geçmiş yıllarda yazdığı eserlerinden bazılarında önemli oranda sadeleştirmeler yapmıştır.
III. Bilinmeyen, anlaşılmayan kelimelerin gözden geçirilerek yenileriyle değiştirilmelerinin yanı sıra, eserin üslubunda birtakım değişiklikler yapılması da bu kapsamdadır.
IV. Çeviri, genellikle “bir metni bir dilden başka bir dile aktarma, çevirme, tercüme” şeklinde tarif edilmektedir; buna göre çeviri, diller arasında yapılan bir eylemdir.
V. Bir yazarın kendi yazdığı eseri dil içi çeviriye tabi tutması, çok sık karşılaşılan bir durum değilse de edebiyat tarihimizde örneklerine rastlanmaktadır.
Yukarıdaki numaralanmış cümleler anlamlı bir bütün oluşturacak biçimde sıralandığında hangisi baştan üçüncü olur?
A) I B) II C) III D) IV E) V
33. Ters psikoloji basit bir kavramdır. Bir kişinin bir şeyi yapmasını istersiniz fakat kibarca sorsanız bile onu yapmayacağından neredeyse eminsinizdir. Bu nedenle gerçekte yapmasını
istediğiniz şeyin tam tersini ondan isteyerek veya ona yapmasını söyleyerek onu, istediğinizi yapması için oyuna getirmeye çalışırsınız. Örneğin, eşinize odanızı boyatmaya çalışıyorsunuz ama bunu başaramıyorsunuz. Dolayısıyla ona “Boş ver, odayı ben hallederim. Zaten ben daha iyi boyuyorum.” dersiniz. Bir bakarsınız ki eşiniz eline fırçayı almıştır. Uzmanlar, ters psikolojinin çoğu zaman işe yaradığını çünkü insanın bir şeyi yapması için zorlanmaktan, tehdit edilmekten, korkmaktan veya o konuda utandırılmaktan çekindiği için yapmaktansa kendi isteğiyle yaptığını düşünme eğiliminde olduğunu söylüyor.
Bu parçaya göre ters psikolojinin işe yaramasının nedeni aşağıdakilerden hangisidir?
A) İnsanın, özgür iradesiyle karar vermeyi önemsemesi
B) İnsanın başkalarının kendisiyle ilgili düşüncelerine önem vermesi
C) İnsanların basit işleri kendi başına yapmayı sevmesi
D) Kıskançlık duygusunun insanı harekete geçirmesi
E) İnsanın kendisini başkalarından üstün görmesi
34. (I) Kültür ve sanat etkinlikleri, belli bir mekânda toplanan sanatçı grupları içinde zenginleşip gelişir. (II) Bir topluluğa dâhil olan kültür ve sanat insanları, bu mekânlarda bildiklerini paylaşma fırsatı buldukları gibi çevrelerinden de yeni şeyler öğrenirler. (III) Bu mekânlar, bilgi paylaşımının dışında yaşama kültürünün biçimlenmesinde de önemli roller oynar. (IV) Genç müdavimler, kendilerinden öncekilerin bilgilerinden istifade ettikleri gibi hâl ve hareketlerinden de birçok şey öğrenirler. (V) Türk kültür tarihi içinde edebiyatçıların toplandığı mekânların en bilinenleri kahvehane ve kıraathanelerdir. (VI) Peçevi Tarihi’ne göre, ilk olarak 1554’te açılan kahvehaneler, ilk zamanlarından itibaren sadece kahve içilen yerler olmanın ötesinde bir fonksiyon icra etmiştir. (VII) Özellikle okuryazar kısmından insanların bir araya geldiği kahvehaneler; kitap okunan, tavla ve satranç oynanan, yeni şiirler üzerine konuşulan mekânlar olmuştur.
Bu parça iki paragrafa ayrılmak istense ikinci paragraf numaralanmış cümlelerin hangisiyle başlar?
A) II B) III C) IV D) V E) VI
35. – 36. soruları aşağıdaki parçaya göre cevaplayınız.
Bir içecek türü olarak Türk kahvesinin özel hazırlama teknikleri vardır ve yıllar öncesine dayanan bu teknikler hâlâ kullanılmaktadır. Kahve, zaman içinde, sanatsal değeri olan cezve, fincan, havanlar gibi özel araçların ve gümüş takımlarının geliştirilmesini sağlamıştır. Zaman gerektiren hazırlama teknikleri sayesinde, Türk kahvesi damağınızda uzun süre tadını ve tazeliğini bırakır. Diğer çeşit kahvelerden daha yumuşak, aromalı ve yoğundur. Aroması, telvesi ve köpüğüyle onu diğer kahvelerden ayırmak oldukça kolaydır. Türk kahvesi aynı zamanda, kültürel boşlukları, toplumsal değerleri ve inançları bir araya getiren toplumsal bir çalışmadır. Türk kahvesinin bu rolü, İstanbul’da, dikkat çeken dekorasyonlarıyla, ilk kahvehanelerin açılmasına dayanmaktadır. Zaten meşhur “Gönül ne kahve ister ne kahvehane / Gönül muhabbet ister kahve bahane” dizeleri de bu duruma işaret eder. Kahvehaneler o zamanlarda ve hâlâ, insanların kahve içtiği, sohbet ettiği, haber paylaştığı, kitap okuduğu ve başkalarıyla bir araya geldiği yerlerdir.
35. Bu parçadan hareketle Türk kahvesi ile ilgili aşağıdakilerden hangisi söylenemez?
A) Özgün bir tadının olduğu
B) Geleneksel yöntemlerle hazırlandığı
C) Kendine has bir kültür oluşturduğu
D) Hazırlanmasının uzun sürdüğü
E) Özel bir sunum ritüelinin olduğu
36. Bu parçada verilen dizeler, Türk kahvesinin hangi yönünü belirtmek için söylenmiştir?
A) İnsanların sosyalleşmesini sağladığı
B) En beğenilen içecek olduğu
C) Çok eski bir tarihinin olduğu
D) Değerinin hiçbir zaman azalmadığı
E) Kültürel bir öge hâline geldiği
37. – 38. soruları aşağıdaki parçaya göre cevaplayınız.
Fransa’da edindiği bakış açısıyla Türk toplumuna ve bu toprağın değerlerine yönelen Yahya Kemal, Kendi Gök Kubbemiz adlı kitabıyla Türk şiirinde yol açıcı bir yer edinmiş, önemli bir rehber olmuştur. Kitapta dil mükemmeliyetine ve musikiye dayanan, Türk milletinin yaptığı fetihler ve ortaya koyduğu güzellikler, rintlik, ölüm, sonsuzluk, aşk konularını ele alır. Eski Şiirin Rüzgârıyla kitabında ise zeminini doğrudan doğruya tarihî olay ve kişilerin oluşturduğu şiirler vardır. Bir şiirin, en güzel beytinin seçilemeyecek kadar mükemmel olması gerektiğini söyleyen şair, bunu başarmıştır. Ayrıca kitaptaki otuz dokuz gazelden otuz altısının beş beyitte tamamlandığı görülmektedir. Bu sayı klasik gazelin alt sınırıdır. Yahya Kemal’in bu tercihi de ses ve anlam bütünlüğü yanında yalın ifadeyi ve yoğunluğu aradığını gösterir.
37. Bu parçadan hareketle Kendi Gök Kubbemiz ile ilgili aşağıdakilerden hangisi söylenemez?
A) Farklı konulara yer verildiği
B) Ulusal değerlerden söz edildiği
C) Ahenkli bir söyleyişle oluşturulduğu
D) Şiirlerin uzun zamanda oluşturulduğu
E) Başka şairlerce örnek alındığı
38. Bu parçadan hareketle Eski Şiirin Rüzgârıyla adlı eserle ilgili aşağıdakilerden hangisi söylenebilir?
A) Yeni bir söyleyişle oluşturulduğu
B) Seçkin bir kitleye hitap ettiği
C) Belli bir tarihî dönemi işlediği
D) Ağır bir dille kaleme alındığı
E) Her dizesinin ustaca yazıldığı
39. – 40. soruları aşağıdaki parçaya göre cevaplayınız.
Bir araştırmanın ilk aşamasında, bir sosyal durumu açıklamaları ve tartışmaları istenen 300 katılımcı “bilgece akıl yürütme” konusunda puanlandı. İkinci ve asıl aşamada katılımcılara dört hafta boyunca günlük tutmaları söylendi. Her gün, meslektaşlarıyla yaşadıkları sorunları, anlaşmazlıkları, kötü haberlere karşı tepkileri yazmaları istendi. Yarısı 1. Şahıs kullanarak yazarken diğer yarısı da yaşadıklarını yabancı gözüyle, 3. tekil şahıs kullanarak anlattı. Dört haftanın sonunda tüm katılımcıların bilgece akıl yürütme puanı tekrar test edildi. 1. tekil şahısla günlük yazanların bilgece akıl yürütme puanlarında bir değişiklik olmazken 3. tekil şahsı kullananlar entelektüel alçak gönüllülük, empati kurma ve uzlaşmacı tavır kapasitelerinde gelişme yaşadı. Son aşamada, katılımcıların yakın bir aile üyesinin ya da arkadaşlarının güven, hayal kırıklığı ya da öfke gibi duygulardan önümüzdeki ay içinde hangilerini yaşayabileceklerini kestirmeleri istendi. Bu karşılaştırmada, 1. tekil şahısla günlük yazan grubun olumlu duyguları abarttığı ve olumsuz duyguları hafife aldıkları gözlemlendi. 3. tekil şahısla yazan kişiler ise daha isabetli tahminlerde bulundu.
39. Bu parçada söz edilen araştırma, aşağıdakilerden hangisini ispatlamak için yapılmış olabilir?
A) Sessiz ve sakin bir ortamda kendi sorunlarına odaklanan kişilerin, çözüme diğerlerinden daha kısa sürede ve daha kolay ulaşabileceğini
B) Başka insanlara anlayışla yaklaşmayı alışkanlık hâline getirenlerin başka olumlu tavırlara da kendiliğinden sahip olabileceğini
C) Kişinin kendisini başka biriymiş gibi değerlendirmesinin, çeşitli sorunları anlamasını engelleyen unsurları fark etmesine yardımcı olabileceğini
D) Duygularının farkında olmanın, kişinin entelektüel yönünü de güçlendirdiğini
E) Olaylara nesnel biçimde bakanların olumsuz durumlarla daha kolayca baş edebildiğini
40. Yaşananları 3. tekil şahıs olarak gözlemlemenin kişiye aşağıdakilerin hangisinde faydalı olduğu söylenebilir?
A) Olumsuz duyguları değiştirebilme
B) Yaşamdaki olumsuzlukları önceden hissetme
C) Olaylara tarafsız yaklaşma
D) Yaşama daha olumlu bakma
E) Yaşam ve insanla ilgili doğru tahminde bulunma
CEVAPLAR
| 1 – | C | 8 – | B | 15 – | E | 22 – | E | 29 – | B | 36 – | A |
| 2 – | C | 9 – | A | 16 – | B | 23 – | D | 30 – | B | 37 – | D |
| 3 – | A | 10 – | E | 17 – | C | 24 – | B | 31 – | C | 38 – | E |
| 4 – | C | 11 – | D | 18 – | A | 25 – | B | 32 – | C | 39 – | C |
| 5 – | E | 12 – | A | 19 – | B | 26 – | E | 33 – | A | 40 – | E |
| 6 – | D | 13 – | C | 20 – | D | 27 – | A | 34 – | D | ||
| 7 – | B | 14 – | B | 21 – | D | 28 – | E | 35 – | E |
]]>
1. O da bizim gibi bir insan ama aynı zamanda ressam; yani dört açılmış gözleriyle dünyayı algılayan ve fırça darbeleriyle dünyayı yeniden gözlerimizin önüne seren bir insan…
Bu cümledeki altı çizili sözle sanatçının hangi yönü vurgulanmak istenmiştir?
A) İyi bir gözlemci oluşu
B) Doğal güzellikler karşısındaki şaşkınlığı
C) Dünya çapındaki sorunlara çözüm getirmek istemesi
D) Farklı kültürleri resimlerine yansıtması
E) Diğer insanlara yoğun ilgisi
2. Ben onu çok önceleri tanıyordum. Bir dost sohbetinde onunla şahsen tanıştıktan sonra ona karşı hayranlığım bir kat daha arttı. “Ağzına baktırır.” deyiminin somut örneğini onun konuşmaları verirdi.
Bu parçadaki “ağzına baktırmak” deyimiyle anlatılmak istenen aşağıdakilerden hangisidir?
A) Değişik sözlerle ilgi çekmeye çalışmak
B) Başkalarını konuşturmamak
C) Kendini zevkle dinletmek
D) Başkasının sözlerini kendisininmiş gibi kullanmak
E) Kötü söz söylemekten kaçınmak
3. Aşağıdaki cümlelerin hangisinde, “haksız yere ezilmek, zarar görmek” anlamı taşıyan bir deyim kullanılmıştır?
A) Sınavı kazanamadığını öğrenince başından aşağı kaynar sular döküldü.
B) Geçen yıl kurduğumuz bu şirketin iflasıyla sıfırı tükettik denebilir.
C) Kendisine ilgi gösterilmediğini anlayınca surat asmaya başladı.
D) Hayatımın sonuna kadar, uçan kuşa borcu olan bir adamla yaşayacağım.
E) Bu iş için maddi, manevi emek harcadık ama okkanın altına giden biz olduk.
4. Başkalarının doğru yolunda yürümektense kendi yanlış yolumu tercih ederim.
Aşağıdaki cümlelerden hangisi bu cümleye anlamca en yakındır?
A) Öğüt vermek, bu dünyanın en zahmetsiz işidir; bu sebeple öğütlere pek itibar edilmemelidir.
B) Yanlışları düzeltmek için önce yanlış yolda olduğunu fark etmek gerekir.
C) İnsanlar, para ve ahlaki değerler arasında kendilerini büyük bir ikilemin ortasında bulurlar.
D) Seçimlerimiz yanlış da olsa bize ait olmalıdır.
E) Çizgisini değiştirmek, beraberinde ağır bedeller ödemeyi de gerektiren zor bir süreçtir.
5. (I) Her zaman okunabilecek ve hiçbir zamana ait olmayan bir öykü anlatmak için kolları sıvadım. (II) Tıpkı rüyalarımız gibi belirsiz bir zamanda geçen bir öykü olacaktı bu. (III) Aşkla, rüyalarla büyülenmiş, hayatın dışına çıkmış, ormanda gezen iki kişi için zamandan söz etmek çok da mümkün değil zaten. (IV) Onların ruh durumlarını anlatabilmek için, farklı bir dil kurmam gerekiyordu. (V) Bu dil de hikâyenin ve hikâye kahramanlarının acılarının ağırlığına karşı sade, hafif olmalıydı.
Bu parçadaki numaralanmış cümlelerin hangilerinde “amaç” söz konusudur?
A) I. ve III. B) II. ve III. C) I. ve IV.
D) II. ve V. E) IV. ve V.
6. (I) 1960 sonrası dönemin özgün yazarlarından biri. (II) İlk öykü kitabı 1961’de yayımlandı. (III) 1968’de yayımlanan ve yazarın öykücü kişiliğini belirgin çizgileriyle yansıtan “Gecede” kitabı çok beğenildi. (IV) Bu ilginç yapıtı, daha çok roman türünde değerlendirilebilecek “Tuhaf Bir Kadın” izledi. (V) Uzunca bir süre yazarın yeni ürünlerini bekleyen okur, 1977’de “Eski Sevgili” ile, “Gecede”nin usta yazarıyla yeniden karşılaştı.
Bu parçadaki numaralanmış cümlelerin hangisinde yorum yapılmamıştır?
A) I. B) II. C) III. D) IV E) V.
7. (I) Yağmurdan sonra kanyona oturan sis bizi hayli zorladı. (II) Her birimizin sırtında otuzar kilo yük vardı ve bu yüklerle günde on saat yürüyorduk. (III) Dik yamaçların, sert ve yüksek kayaların arasında zaman zaman mola verip konaklıyorduk. (IV) Şelalelerde alabildiğine hırçınlaşan su, göletlerde ve havuzlarda kuzu gibiydi. (V) Gölet ve havuzları botlarımızla kolayca geçtik ancak şelalelerde yüreğimizin ağzımıza geldiği anlar oldu.
Bu parçadaki numaralanmış cümlelerin hangisinde, aynı varlığa ait karşıt özellikler bir arada verilmiştir?
A)I B) II. C) III. D) IV. E) V.
8. Aşağıdaki cümlelerin hangisinde yazım yanlışı yoktur?
A) Osmanlının son döneminde büyük toprak kaybı yaşanmıştır.
B) Herşey senin eğitimini tamamlaman için hazırlandı.
C) Kasadaki görevli, pekçok müşterinin aynı şeylerden şikâyet ettiğini söyledi.
D) Bu kent, gece vakti terkedilmiş bir harabeyi andırır.
E) Oysa ki tüm toplum aydınlardan gelecek açıklamayı bekliyordu.
9. Roman ( ) dünyaya karşı bir savaş başlatmış genç bir avukatın hayatını anlatır ( ) Ancak romanda ele alınan konunun işleniş biçimi ( ) en kül yutmaz eleştirmeni bile şaşkına çevirmeye yeter
( )
Bu parçada ayraçlarla gösterilen boşluklara sırasıyla hangi noktalama işaretleri getirilmelidir?
A) ( , ) ( : ) (,)(…)
C) (,) (;) (,) (.)
B) (;) (;) (!) (.)
D) (:)(;) (…)(!)
E) (,) (.) (,) (.)
10. Yazar, öyküsünde öncelikle bir yazar portresi
I II
çiziyor; okurunu da kendini de kandıran bir yazar bu.
III IV V
Yukarıdaki numaralanmış sözcüklerden hangisinin kökü tür bakımından farklıdır?
A) I. B) II. C)III. D) IV. E) V.
11. Kaç yıldır buraya gelmiyordum ( ) Her şey ne kadar da değişmiş ( ) İnsanlar, başka türlü giyiniyorlar artık ( ) birbirleriyle başka türlü konuşuyorlar.
Bu parçada yay ayraçlarla belirtilen yerlere, sırasıyla aşağıdakilerin hangisinde verilen noktalama işaretleri getirilmelidir?
A) (?) (!) (;)
B) (?) (…) (,)
C) (.) (!) (;)
D) (.) (…) (:)
E) (…) (;) (;)
12. Bülbül havalanmış yüksekten uçar
Has bahçe içinde gülüm var diye
Sana gönlün veren canından geçer
Güzeller içinde yârim var diye
Bu dörtlükte aşağıdaki ses olaylarından hangisi yoktur?
A) Kökte ünlü değişimi
B) Ünlü daralması
C) Ünsüz benzeşmesi
D) Ünsüz türemesi
E) Ünsüz düşmesi
13. I. İstanbul, hem bir imge hem de kendisi olarak çok çağrışımlı bir kent özelliğiyle yapıtlarının çıkış noktasını oluşturan belirgin bir öğedir.
II. İstanbul için “kadın” bir kenttir dememiştir ama bu yapıtında İstanbul’u kadınsı bir olgu üzerine inşa etmiştir.
III. Diğer erkek yazarlarda olduğu gibi o da yapıtlarında bir kadın imgesi olarak kurmuştur İstanbul’u.
IV. İstanbul, onun son yapıtında genelde bir muğlaklık, tekinsizlik içinde, merkezsiz bir kent olarak verilmiştir.
Yukarıdaki numaralanmış cümlelerin hangilerinde, sanatçının bütün yapıtlarında ortak olan özelliklerden söz edilmiştir?
A) I. ve II.
B) I. ve III.
C) I. ve IV.
D) II. ve III.
E) III. ve IV
14. Sanatçı sanatına karşı sorumludur, halkına karşı da.
Bu cümleyle ilgili olarak aşağıdakilerden hangisi söylenemez?
A) Ortak öğeleri olan bağımlı sıralı cümledir.
B) Hem ilgeç, hem bağlaç kullanılmıştır.
C) Ek eylem, adlaşmış sıfatı yüklem yapmıştır.
D) Çatısına göre etken bir cümledir.
E) Birden çok türemiş sözcük vardır.
15. “Binlerce alık ve dürüst adam çocuklarını sorumluluk duygusuyla döver.” cümlesiyle ilgili olarak aşağıdakilerin hangisi söylenemez?
A) Bağlaç, niteleme sıfatlarını bağlamıştır.
B) Belirtili ad tamlaması kullanılmıştır.
C) Öğeleri, “özne-nesne-zarf tümleci-yüklem” şeklindedir.
D) Yüklem etken-geçişli çatılıdır.
E) Kurallı ve olumlu bir eylem cümlesidir.
16. Aşağıdaki cümlelerin hangisinde diğerlerinden daha çok öğe vardır?
A) Başkan, istatistiklere atıfta bulunarak Amerika’nın bazı kentlerinde suç oranının son on yıl içinde hızla artmış olduğunu ifade etti.
B) Bilim insanları, aşırı şişmanlığa yol açtığına inandıkları bir gen bozukluğunu ortaya çıkardılar.
C) Hiç kimse, hissedarların büyük bir çoğunluğu tarafından seçilmiş olan yeni başkanın, şirket yapısında bu denli köklü değişiklikler yapacağını beklemiyordu.
D) Raporda, 1996’da Avrupa’da enerji ihtiyaçlarının yarısından çoğunu doğal gaz yoluyla karşılayan pek çok ülke olduğu açıklanmaktadır.
E) İflasla karşı karşıya gelmiş olan şirketin, bunalımı aşmak için pek çok bankadan kredi aldığı ifade edildi.
17. Aşağıdakilerin hangisinde, anlatım bozukluğunun nedeni ile verilen örnek cümle arasında uygunluk yoktur?
A) Gereksiz sözcük kullanımı: Bedirhan Toprak, 2004 tarihinde “Dün Gördüm Gece Bir Rüya” adlı yapıtıyla adını duyurmayı başardı.
B) Anlam belirsizliği: Yaşadıklarını, yozlaşmadan payını alan sıradan insanların tutumuyla aktarmış.
C) Yanlış anlamda sözcük kullanımı: “Bir Kadının Penceresinden”, “Bütün Şiirleri” nin ardından, O. Rifat’ın 1980’de çıkan ikinci romanıdır.
D) Karşıt anlamlı sözcük kullanımı: Türk milletinin sinesinden çıkan bir kültür öğesiyle ilk defa tanışma fırsatı bulmuştu.
E) Tamlama yanlışlığı: Geçmiş değil ama şimdi insana karmaşa,
mutsuzluk getirdiğini düşünüyorum.
18. Millî ve halk edebiyatı, sevdadan da, barıştan da, kederden de bahsetmiştir.
Bu cümledeki anlatım bozukluğunun nedeni
aşağıdakilerden hangisidir?
A) Gereksiz sözcük kullanımı
B) Sözcüğün yanlış yerde kullanımı
C) Nesne eksikliği
D) Yüklem eksikliği
E) Tamlama yanlışlığı
19. Yücel Kayıran, şiirde gelenekten moderne yol alırken her durağın hesabını şiirle vererek doruğa tırmanıyor.
Bu cümleden, sözü edilen şair ve şiirleri hakkında aşağıdaki yargılardan hangisi çıkarılamaz?
A) Şairin yapıtlarında, geleneksel şiirin bazı özelliklerine rastlanabilir.
B) Şair, geleneğe sahip çıkan, durağan bir şiir anlayışıyla yazmaktadır.
C) Onun, geleneksel ile modern arasına çizilen çizginin çeşitli yerlerine kondurulabilecek özellikte şiirleri vardır.
D) Şiirinin son aşamasında modern anlayış ağır basar.
E) Şiirde geleneksel ile çağdaş konusunda önyargılı değildir.
20. (I) Restore edilerek korunmuş görkemli surlarla şehrin en yüksek tepesine kurulan kaleden Üsküp’e bakınca, seyrine doyum olmayan bir manzarayla karşılaşıyoruz. (II) Üsküp bu haliyle, gizemli bir kızdır. (III) İlk bakışta kendini ele vermeyen, kendini göstermeye nazlanan, daha yakın ilgi ve sevgi göstermeye çağıran, gizem ve büyünün sarmaş dolaş olduğu masal gibi bir kent. (IV) Şehir; aydınlık çehresiyle size gülen, bakışınızdan mutlu olan, sizden yüzünü çevirmeyen, güzelliğini
ince bir tül arasından da olsa gizlemeyen alımlı bir genç kızı andırır gerçekten. (V) Üsküp, eski bir dostla karşılaşmış gibi konuşmak istiyor sizinle, parıltılı bakışlarının yer yer dalıp gitmesinden çıkarıyorsunuz bunu.
Bu parçadaki numaralanmış cümlelerin hangisinde “benzetmeye dayalı öğeler” kullanılmamıştır?
A) I. B) II. C) III. D) IV. E) V.
21. Aşağıdaki cümlelerin hangisinde anlatım bozukluğu vardır?
A) Senin gözlerindeki anlam çok derindi.
B) Onu gördüğümde ağlar mıydım, bilmiyorum.
C) Bu işten de alınlarının akıyla çıktılar.
D) Okulun kapısında birçok öğrenciler toplanmıştı.
E) Suyun sesini çok uzaklardan bile duyabiliyorduk.
22. (I) Edebiyatımızın en önemli öykücülerinden biri olarak kabul edilen Hasan Ali Toptaş, son yıllarda, konu ve anlatım yönünden oldukça başarılı romanlarıyla ses getiriyor. (II) Onun birçok ödül de alan “Bin Hüzünlü Haz” adlı yapıtı, iç burkan bir türküyü andırıyor; güçlü, sade ve insanı derinden etkileyen… (III) Sanatçıyı, son dönemin büyük romancıları arasına sokan farklı ve çarpıcı bir yapıt bu. (IV) Bize özgü yaşam biçimini, farklı kişilikler ekseninde anlatan bu nitelikli roman, eleştirmenlerin de övgüsünü kazandı. (V) Üst üste baskı yapan yapıt, dış dillere de çevrilerek farklı ülkelerin okuyucularıyla buluşmuş oldu.
Bu parçadaki numaralanmış cümlelerden hangisi, kanıtlanabilirlik açısından diğerlerinden farklıdır?
A) I. B) II. C) III. D) IV. E) V.
23. Bazı meslekler vardır kafalarda belli imajları da beraberinde getirir. Mesela bir öğretmeni ya da bankacıyı, deri pantolon ya da file çoraplarla pek düşünemezsiniz. Psikiyatrlar için de durum pek farklı değildir. Uzun saçlı ve küpeli bir psikiyatrla karşılaşan herkes şaşırır. Hele bu adam aynı zamanda ünlü bir rock grubunun tanınan solistiyse… Bu bildik yargılara karşın aslında kişilerin fiziklerinin ve giyim tarzlarının, yaptıkları işle ilgisinin olmadığı da bir gerçek.
Bu parçanın anlatımında aşağıdakilerin hangisinden yararlanılmamıştır?
A) Örneklerden
B) Karşılaştırmalardan
C) Öykülemeden
D) Betimlemeden
E) Öznellikten
24. Deneme, nazlı ve “saçları saman sarısı” bir yazı türüdür, diyebilirim. Bir de her ağız tadına lezzetle yanıt veren kıvamla, bir yazınsal metnin, yaprak dolması gibi sarılma çabasını iter. Öteki dillerde yazılan denemelerde bu olmasa bile, Türk okurunun farklı bir lezzet zevki vardır. Bu biraz da mangal sefası gibi zaman zaman kabarır yanlara; öne, arkaya taşar doğrusu!
Bu parça için aşağıdakilerden hangisi söylenemez?
A) Tanımlama yapılmıştır.
B) Birden çok yazı türü üzerinde durulmuştur.
C) Karşılaştırma yapılmıştır.
D) Benzetmeden yararlanılmıştır.
E) Kimi sözcükler mecaz anlamda kullanılmıştır.
25. (I) Film; süzülmüş, damıtılmış, yalın bir sinema diline sahip. (II) Genç bir yönetmen için seçkin bir sinema diline ulaşmak bir üstünlüktür. (III) Olayları, olabildiğince az imgeyle anlatmaya çalışıyor. (IV) Diyalogların yerini vücut dili almış. (V) Bu da, sözünü ettiğimiz yalınlığı iyice pekiştiriyor. (VI) Usta işi bir simgesel anlatımın doğmasını sağlıyor. (VII) Finaldeki yolu kaybetme sahnesi de bu simgeselliği doruğa ulaştırıyor.
Bu parçadaki numaralanmış cümlelerden hangisi anlatımın akışını bozmaktadır?
A) II. B) III. C) IV. D) V. E) VI.
26.-— Hissettiği onca heyecanı kendine saklar; yalnızca gördüklerini, tanık olduklarını yansıtır. Toplumsal yaşamın içinden edindiği izlenimleri yazıya döker. Onun öncelikli kaygısı budur.
Bu parçanın başına, dil ve anlam akışına göre aşağıdakilerden hangisi getirilebilir?
A) Bazı sanatçılar, yapıtlarında somut gerçeklerden uzaklaşır.
B) Çoğu yazar, yapıtını oluştururken hırslı ve bencil davranır.
C) Hiçbir yazar, romanında kendi gerçeklerinden kaçamaz.
D) Kişisel duygu ve düşünceler, sadece şiirlerde güzeldir.
E) Gerçekçi bir yazar, romanını yazarken ortadan çekilir.
27. Derin bir hayal gücü, dizginlenemez bir yazma tutkusu, her sanatçı için vazgeçilmez özelliklerdir. -— Ben bu göz kamaştırıcı niteliklerin bir kişiyi sanatçı yapmaya yetmeyeceğini düşünüyorum. Başarı için bunlarla birlikte başka özellikler de gereklidir. Sanatçının öncelikle zor beğenir bir kişiliğe sahip olması, yaptıklarıyla yetinmemesi lazım.
Bu parçada boş bırakılan yere, aşağıdakilerden hangisi getirilmelidir?
A) Ama bunlar bir yapıtın başarısı için yeterli midir?
B) Bunlara sahip kaç sanatçı var dünyada?
C) Düş gücü ne kadar gereklidir?
D) Bir yapıtın en önemli özelliği anlatım biçimi midir?
E) Sanatçının temel görevi nedir?
28. Her yerde, her zaman geçmiş günler aranır. Eski zaman başkaydı, yaşamak daha kolay, daha ucuzdu, şimdi ahlak kalmadı, mertlik bozuldu, gençler şımardı, insanlar bir tuhaf oldu… denir. Her yeni düzen, insanların çoğuna bir bozulma, bir çığırdan çıkma gibi gelir. Hele yaşlılar arasında bugünün dünden iyi olduğunu söyleyen binde bir çıkar; öyle olduğu apaçık olsa da, hatta dünyayı değiştirmede o yaşlıların payı olsa da. Babaevini kötü bulup yıkmış delikanlı, yaşlanınca oğlunun kendi evini kötü bulmasına zor akıl erdirir. Bu garip çelişki sürüp gidecektir.
Bu parçada vurgulanmak istenen düşünce aşağıdakilerden hangisidir?
A) Eğitim alanındaki her yenilik pek çok sorunu da beraberinde getirir.
B) Yeni olan her şey kaynağını geçmişten alır, geçmişten beslenerek varlığını sürdürür.
C) Her dönem, bir önceki kuşak tarafından bozulma olarak görülüp eleştirilir.
D) Eski ile yeninin çatışması sonucu ulaşılan ortak nokta bugün elimizde bulunandır.
E) Eski kuşak ile yeni kuşak arasında, sanat yapıtları bağlayıcı unsur olmalıdır.
29. (I) Sanata ve sanatçıya değer verilmeyen bir toplumda sanatın gelişmesini, zenginleşerek toplumu etkilemesini beklemek boşunadır. (II) Şairin hayalci, ressamın boyacı, müzisyenin çalgıcı diye dışlandığı bir ortamda sanatçının yetişmesi zordur. (III) Böyle bir ortamda büyük yazarların ve şairlerin sayısı bir elin parmakları kadar olacaktır elbette. (IV) Onların verdikleri ürünlerin de toplumda etkisi olmayacaktır. (V) Osmanlı döneminde büyük divan şairlerinin yetişmesinde en büyük etken, sarayın o şairlere sunduğu olanaklar ve verdiği destek olmamış mıdır?
Bu parçadaki numaralanmış cümlelerden hangisi ana düşünceyi vermektedir?
A) I. B) II. C) III. D) IV. E) V.
30. Mitlerde zaman çelişkilidir. Tarihten farklı olarak, mitlerde; bir kez olmuş, sona ermiş bir olay, belli bir dönem yaşamı, belli etkinliklerde bulunmuş bir kişi değil, bilgisayardaki gibi belleğe kaydedilmiş, her an çağrılmaya hazır bir bilgi söz konusudur. Tarihî bir kişiliği zamanda bir yere koyabilir, bir süreç olarak görebiliriz: Büyük İskender belli bir yaşta Aristoteles’in öğrencisi olmuş, belli bir yaşta dünyayı fethe çıkmış, belli bir yaşta ölmüştür. Oysa mitolojik bir aktör olan Zeus’tan aynı şekilde söz etmek olanaksızdır.
Bu parçanın konusu aşağıdakilerden hangisidir?
A) Mitolojinin kaynağı
B) Mitolojik öykülerdeki kahramanların nitelikleri
C) Mitolojideki zaman-mekân ilişkisi
D) Tarihî olayların nitelikleri
E) Mitoloji ile tarihin farklı yanları
31 . Eskiden şiire verilen toplumu değiştirme görevini şimdi de romana vermek isteyenler çıkacaktır. Böyle bir şey yok. “Romanın toplum üzerindeki rolü büyüktür.” gibi yaklaşımları da doğru bulmuyorum. Biz yazarlar, olanı resmetmekten, bazen de geleceği hissettirmekten başka bir şey yapamayız. Roman, insanları eğitmek için var edilmiş bir okul değildir. O sadece kendi kurgusal âlemi içinde dış dünyaya tutulmuş bir aynadır.
Bu parçanın yazarının karşı çıktığı görüş aşağıdakilerden hangisidir?
A) Sanatçı, dış dünyayı olduğu gibi aktarmaya özen göstermelidir.
B) Romanın, toplumu eğitmek gibi bir görevi olmalıdır.
C) Toplumcu sanat anlayışı sanatın malzemesini daha da zenginleştirecektir.
D) Romanın diğer sanat dallarıyla ilişkisi geliştirilmelidir.
E) Toplumsal sorumluluğunu yerine getirmeyen şairler sanatı sığlaştırmıştır.
32. “Alice Harikalar Diyarında” adlı yapıt Charles Dodgson tarafından Lewis CarroN takma adıyla 1865 yılında kaleme alınmıştır. Yapıt kısa sürede çocuk kitabı olarak büyük ün kazanmıştır. Bir yazar olarak Carroll’un dehası, dünyaya çocukların gözüyle bakabilmesindedir. Ev hayatının günlük eşyaları, Carroll’un romanında yaşayan birer varlığa dönüşerek gerçeküstücü bir nitelik kazanır. Alice’in yaşadığı olaylar ise okura fantastik bir dünyanın kapılarını aralar. Yazar geniş hayal gücü, ince zekâsı ve ele aldığı sıra dışı konusu ile bugünün fantastik romancılarına örnek olmuştur.
Bu parçada, üzerinde durulan yapıt ve yazarla ilgili olarak aşağıdakilerin hangisine değinilmemiştir?
A) Yazarın yapıtını takma adla yayımlamasına
B) Yapıtın bir çocuk romanı olarak tanınmasına
C) Olayların çocukların gözüyle anlatılmasına
D) Öyküleyici anlatım biçimiyle yazılmasına
E) Günümüzün fantastik edebiyatına örnek olmasına
33. Montaigne, Batı düşüncesinin baş özdeyişlerinden biri olan “Ezber bilmek, bilmek değildir.” sözünü söyleyeli dört yüz yıldan fazla zaman geçti. Orta Çağın eğitim-öğretim sistemine karşı bir isyan bayrağıydı bu söz. Yüzyıllarca tekrarlanan, kalıplaşmış bilgilerin yenileşmesini, sürekli gelişmesini istiyordu Montaigne. İyi kafa, yalnızca dolu bir kafa değil, işleyen bir kafaydı onun için. Eğitim ve öğretim, bilgiç yetiştirmeyi bırakıp insan yetiştirmeye
bakmalıydı. Gerçek insan, kendini ve dünyayı kavrayan, alın yazısını değiştirebilen, düşünebilen varlık olmalıydı.
Bu parçadan hareketle Montaigne’nin eğitim anlayışıyla ilgili olarak aşağıdakilerden hangisi söylenemez?
A) Eğitim insanları düşünmeye ve sorgulamaya yönlendirmelidir.
B) Ezber, öğrenmenin ilk basamaklarında, bir ölçüde hoş görülebilir.
C) Ezberci anlayıştan uzak durulmalıdır.
D) Eğitimde yenilik sürekli kılınmalıdır.
E) Eğitimin yetiştirdiği insan modeli hayatı olduğu gibi kabullenmemelidir.
34. Bilim ve dostluk birçok noktada birbirine benzeyen iki kavramdır. Bilim gibi dostluk da insanın hazır bulduğu değil, yarattığı bir şeydir. Yalnız kendini aşmasını bilen varlık, bilimi ve dostluğu tadabilir. Onun için bilimi ve dostluğu hiçe sayanlardan
insanlık adına korkulur. Bilim ve dostluğu paraya pula satanlarsa ahmaklık edenlerdir. Çünkü onlardan daha değerli bir şey satın alamazlar kazançlarıyla.
Bu parçada, bilim ve dostlukla ilgili olarak aşağıdakilerin hangisine değinilmemiştir?
A) Ortak yanlarının birden çok olduğuna
B) Özveri gerektirdiklerine
C) Eksikliklerinin uygarlığı engellediğine
D) Para ve pulla ölçülemeyeceklerine
E) Değerini anlamayanlardan korkulması gerektiğine
35. Totem inancının ortaya çıkışı, insanlık tarihi kadar eskidir. Orta Asya Türkleri arasında bu inancın yerleşmiş olduğunu gösteren birçok kanıt vardır. Bunların başında, kimi yaratıkların ya da nesnelerin totem olarak kabul edilmiş olması gelmektedir.
Türklerden bir grubun “kuıf’u (Gökböri) ata olarak tanıdıkları Çin kaynaklarına kadar ulaşmıştır. X.yüzyılda Arap bilgini İbni Fadlan, Türklerin yaşadığı bölgeleri gezmiş ve kaleme aldığı seyahatnamesinde, karşılaştığı Türk boylarından bir kısmının yılan, balık, turna gibi varlıklara taptığını söylemiştir.
Bu parçada aşağıdaki sorulardan hangisinin yanıtı yoktur?
A) Totem inancı ne zaman zayıflamaya başlamıştır?
B) Orta Asya’da totem inancının var olduğuna yeterli kanıt var mıdır?
C) Bazı Türk boylarının totem inanışlarına yer veren yapıtlar var mıdır?
D) Türk boyları totem inancı döneminde hangi hayvanları kutsamışlardır?
E) Totem inancı ne zaman ortaya çıkmıştır?
36. Kapadokya’nın altında kaç tane kentin yattığını kimse bilmiyor. Şimdilik çoğu küçük köy olan sekiz tanesi bulundu ama hiç kuşkusuz daha da vardır. 1965 yılında, yaşadığı mağaranın arka odasında temizlik yapan bir ev sahibi bir duvarı delince karşısına daha önce görmediği bir dizi oda çıkmış ve bu yerleşim yerlerinin en büyüğü olan Derinkuyu bulunmuştu. Daha sonraları mağara arkeologları, birbirine bağlanan odaların en az on sekiz kat ve 85 metre aşağıya indiği, yaklaşık 30.000 kişinin yaşayabileceği bir yeraltı şehrine ulaştılar. Üstelik daha da kazılması gerekiyor. Üç kişinin yan yana yürüyeceği genişlikteki bir tünel, dokuz kilometre uzaktaki başka bir yer altı kentine bağlanıyor. Diğer yollar, bir zamanlar Kapadokya’da yerin üstünün ve altının gizli bir ağ ile birbirine bağlandığına işaret ediyor.
Bu parça, aşağıdaki anlatım biçimlerinden hangisiyle yazılmıştır?
A) Betimleme
B) Açıklama
C) Öyküleme
D) Tartışma
E) Tanık gösterme
37. Yanlışlarından ders çıkarıp onu bir daha yinelemeyen insan, bilge insandır. Bir insan kendine sahip çıkamıyor, kendi aklını yine kendi aklıyla denetleyemiyorsa, kendini kayırmaya, haklı çıkarmaya çalışıyorsa ve buna kendini de inandırıyorsa, sıradan bir insandır. Böyle insanların yöneticiliği de başkalarının kusurunu aramakla geçer. Bilgeliği kovan tutumlardır bunlar.
Bu parçanın bütününde üzerinde durulan aşağıdakilerden hangisidir?
A) İş ortamında yapılan yanlışların anında cezalandırılması gerektiği
B) İyi bir yöneticinin göz önüne alınması gereken temel özellikleri
C) Kişiyi bilgelikten uzaklaştırıp sıradan yapan nitelikler
D) Kıskançlığa yol açan bireysel ve toplumsal nitelikli çeşitli nedenler
E) Kendini başkalarından ayrıştırma ve daima üstün görme yolları
38. Tokat, Orta Karadeniz ile İç Anadolu bölgelerinin sınırını oluşturan, Kurtuluş Savaşı’nın iki önemli şehri Samsun ve Sivas’ı birbirine bağlayan, sebze ve meyveleriyle meşhur, şirin bir ilimizdir. Tarihi çok eskiye dayanan bu şehirde, Selçuklulardan kalma Taşköprü, Ali Paşa Camii ve Hamamı, Taşhan, Saat Kulesi gibi tarih kokan önemli eserler yer alır. Şehri tam ortadan bölen Yeşilırmak, kente ayrı bir güzellik katmıştır. Yazmacılık mesleğini
günümüze kadar getiren bu ilimiz, dünyaca ünlü Ballıca Mağarası ile de ismini çokça duyurmuştur.
Bu parçada Tokat’la ilgili olarak aşağıdakilerden hangisine değinilmemiştir?
A) Coğrafi konumu
B) Tarihsel yapıtları
C) Tarımsal özellikleri
D) Halkının etnik kökenleri
E) Geleneksel mesleklerle bağı
39. İstanbul, derinlikli bir roman gibi “bin yüzlü”dür. Her sokağı, semti, bölgesi ayrı bir mozaik görünümündedir. Bu kenti tanımak için sadece tarih bilgisi yeterli değildir. Bin yıllık gelenekler, savaşlar, mimari yapılanma, çok kültürlü yaşamın somut izleri, doğudan gelen göç dalgası… Akademisyenler, tarihçiler, yazarlar, şairler ve gezginler bu saydıklarımıza kendi kulvarından bakarlar. Bir dünya kenti olan İstanbul’u kendilerince tanımaya ve anlamaya çalışırlar.
Bu parçada İstanbul’la ilgili olarak aşağıdakilerden hangisine değinilmemiştir?
A) Dünyaya yıllardır gereği gibi tanıtılmadığına
B) Evrensel, çok yönlü bir kent kimliği taşıdığına
C) Çok zengin bir kent dokusu olduğuna
D) Onu tanımanın farklı alanlarda bilgi sahibi olmayı gerektirdiğine
E) Araştırmacı, sanatçı ve bilim insanlarının ilgisini çektiğine
40. Sanat yapıtı, gerçekliği değişikliğe uğratarak verir. Bu nedenle bir sanat yapıtında doğal gerçekliği değil, sanat yapıtının gerçekliğini buluruz. Sanat yapıtları hangi düzeyde olursa olsunlar, gerçeklikleri bellekte oluşmuş yapıtlardır ve sanatçıların, yetileri oranında yarattığı bir gerçekliktir söz konusu
olan.
Bu parçada aşağıdakilerden hangisine değinilmemiştir?
A) Gerçekliğin sanatta değişikliğe uğradığına
B) Sanat yapıtında sanat gerçekliğinin olduğuna
C) Sanat gerçekliğinin bellekte oluştuğuna
D) Sanatçının yetisiyle orantılı bir gerçeklik kurduğuna
E) Gerçekliğin her zaman tek ve değişmez olduğuna
CEVAPLAR
| 1.A 2. C 3. E 4. D 5. C 6. B 7. D 8. A 9. E 10. B |
11. C 12. D 13. D 14.B 15.B 16.A 17. D 18. E 19.B 20. A |
21.D 22. E 23. C 24. B 25. A 26. E 27. A 28. C 29. A 30. E |
31.B 32.D 33. B 34.C 35.A 36. B 37. C 38. B 39. E 40. A |
]]>
1. Birkaç yıl önce Türkçeye çevirip yayımladığım bir söyleşide rastladığım birkaç satır, bana ilk kez Heraklitos’un kapılarını açtı diyebilirim.
Bu cümlede altı çizili bölümle yazar, aşağıdakilerden hangisini anlatmak istemiştir?
A) Herakliotos’ta farklı bir yan bulduğunu
B) Herakliotos’u başka düşünürlerden üstün tuttuğunu
C) Herakliotos’a ilk kez ilgi duymaya başladığını
D) Herakliotos’un başka eserlerini de bildiğini
E) Herakliotos’a benzemeye çalıştığını
2. Haşim, özgünlüğün sözcülüğünü tek başına yapmış bu tutumuyla kuşağı içinde dikkati çekmiştir.
Bu cümleyle altı çizili bölümle Haşim’in hangi özelliği belirtilmek istenmiştir?
A) Şiirlerinde müziği öne çıkaran ilk şair oluşu
B) Alışılagelmiş şiir anlayışının dışında yazan tek şair oluşu
C) Şiir dışında düz yazı alanında da öncü bir yazar oluşu
D) Sembolist anlayışın ülkemizdeki en önemli temsilcisi oluşu
E) Kendi kuşağını derinden etkilemiş bir şair oluşu
3. (I) Başlıklı pelerin giyen adam, yirmi altı, yirmi yedi yaşlarında gösteriyordu. (II) Boyu ortadan biraz uzuncaydı. (III) Sapsarı gür saçları, açık sarı küçük bir sakalı vardı. (IV) Hep bir noktaya bakan iri mavi gözleri vardı. (V) Onun durgun bakışını fark edenler, bunun sara hastalığından ileri geldiğini anlarlardı.
Bu parçadaki numaralanmış cümlelerden hangisindeki altı çizili sözcük, mecaz anlamıyla kullanılmıştır?
A) I. B) II. C) III. D) IV. E) V.
4. Aşağıdaki cümlelerin hangisinde ikilemeyi oluşturan sözcüklerin her ikisi de tek başına kullanılabilir?
A) Üzerindeki eski püskü giysilerden yoksul biri olduğu anlaşılıyordu.
B) Eğri büğrü sokaklarıyla, tarihin derinliklerinden geldiği gibi, değişmeden kalabilmiş bir kasaba burası.
C) Arkadaşlarım, o zaman çıtı pıtı bir kızcağız olduğum için, beni küçük kardeşleri gibi severlerdi.
D) İyice yaşlanmış, artık eciş bücüş bir ihtiyara dönmüştü.
E) Bazıları doğru dürüst yazılmış bir romanımız yok derken, bazıları yazılanları göklere çıkarıyor.
5. (I) Bizim arkadaş kuş yetiştirme merakına tutuldu; odasının birisini kuşhane yapmış. (II) Zaten en sevimli taraflarından biri de kuş merakı bu şehrin. (III) Pazar günleri çarşıda kuş mezadı var, gittik birkaç kere, ben bayıldım. (IV) Kendisi, buranın yerlisi olmuş gibi; tanımadığı yok. (V) Bense bir sene oldu belki buraya geleli, duvara çakılı bir mıh gibi yapayalnızım, tanıdığım kimse yok…
Bu parçadaki numaralanmış cümlelerin hangisinde anlatıcının yorumuna yer verilmemiştir?
A) I. B) II. C) III. D) IV. E) V.
6. (I) Denemeci şair gibi, somut bir dünyanın anlatıcısı değildir. (II) O, çokluk yaşamdan yola çıkmaz, kavramların ekseninde döner. (III) Kavramların, terimlerin, soyut anlamlar yüklü sözcüklerin karşılıklarıysa, somut sözcüklere göre bugün dilimizde daha çok. (IV) Düne göre daha da yerleşmiş bir görünümleri var. (V) Denebilir ki romancıyla öykücünün ozanla denemeciye göre bu açıdan aşması gereken engeller daha çok, daha da zordur
Bu parçadaki numaralanmış cümlelerden hangisinde, karşılaştırma yapılmamıştır?
A) I. B) II. C) III. D) IV. E) V.
7. (I) Günümüzde, hiçbir şair gerçeküstücülüğün şiir deneyini önce yaşamak sonra da aşmak zorunda olduğunu bilmezlikten gelemez. (II) Yoksa kaçınılmaz biçimde şiirin gelişim çizgisinin gerisinde kalacaklardır. (III) Bütün yüceliğine rağmen, gerçeküstücü şiirin de günümüzün duyarlığına yetmediği söylenebilir. (IV) İşte bu şiirin yaşayacak yanlarını benimseyerek aşkın bir düzeyde yeniden değerlendirme ödevi, bugünün şairine düşüyor. (V) Yaratıcılığın yasası, aynı alanda daha önce ortaya konmuş olanlarla hesaplaşmayı, onları özümleyip değerlendirmeyi ve aşmayı gerektiriyor.
Bu parçadaki numaralanmış cümlelerle ilgili aşağıdakilerden hangisi söylenemez?
A) I. cümlede, günümüz şairlerinin gerçeküstü şiir anlayışını benimsedikten sonra daha iyisini yapma çabasında olmaları gerektiği vurgulanıyor.
B) II. cümlede, gerçeküstücülük akımına dahil olmayan şairlerin yarınlara kalamayacağından söz ediliyor.
C) III. cümlede, gerçeküstücü şiirin, günümüzdeki şiirle ilgili beklentileri tam olarak karşılayamayacağından söz ediliyor.
D) IV. cümlede günümüz şairinin, gerçeküstücü şiirin işe yarar yanlarını değerlendirmekle görevli olduğu vurgulanıyor.
E) V. cümlede, yaratıcı olabilmek için kendinden öncekileri anlayıp aşmanın gerekliliği belirtiliyor.
8. Romanlarının giriş kısmı orijinaldir: Sahne yaratmadan, gevezelik etmeden okuyucuyu bir cümleyle konunun ortasına atar.
Bu cümlede sözü edilen yazarın romanlarının giriş bölümüyle ilgili aşağıdakilerden hangisi söylenebilir?
A) Söz uzatılmadan olayın anlatılmasına geçilir.
B) Her romanda olduğu gibi, okuyucuyu olayların akışına hazırlayıcı rol oynar.
C) Romanının en önemli bölümüdür.
D) Romanda anlatılacak olay, bu bölümde kısaca özetlenir.
E) Romanın öteki bölümlerinden farklı bir anlatımı vardır.
9. Anadolu topraklarında Hitit’ten bu yana ortaya çıkan tüm kültür ve uygarlıkların bir ürünüydü Abidin Dino.
Bu cümleyle Abidin Dino’nun hangi özelliği belirtilmek istenmiştir?
A) Diğer ressamlardan çok farklı oluşu
B) Evrensel bir sanat anlayışına sahip olması
C) Yıllarca unutulmayacak eserlere imza atması
D) Eserlerinde, yetiştiği coğrafyanın kültür ve uygarlıklarından izler bulunması
E) Bilinen zamanlar içindeki en büyük sanatçılardan biri olması
10. (I) Otobüs, tepesiz ovanın ortasından cetvelle çizilmiş kadar dümdüz ve dar bir yolda ilerliyordu. (II) Saat altı suları olmalıydı. (III) Güneş ışığı üzerimize meyilli geldiğinden otobüsün uzun gölgesi arkamızdan geliyordu. (IV) Demek ki ancak bir iki saat uyuyabilmiştim. (V) Saatimin eksikliğini hissettim.
Bu parçada numaralanmış cümlelerden hangisinde bir yargı ve bu yargının nedeni verilmiştir?
A) I. B) II. C) III. D) IV. E) V.
11. Çocuklar için yazarsan şunu unutma: Çocuklar her şeyi anlar. —-. Enflasyondan bile… Bilgiçlik taslayan şeyler yazma. Daha içten ol. Serüvenlerden düşlerden söz et. Sözgelimi, lacivert ipek helikopter uçsun yazılarında.
Bu parçada boş bırakılan yere aşağıdakilerden hanisi getirilmelidir?
A) Her şeyden söz edebilirsin onlara
B) Onlardan bir şey gizleyemezsin
C) Onlar sandığımız kadar kandırılabilir varlıklar değildir
D) Yaşamımızın bir parçasıdır onlar
E) Onlar bizim için her şeyden önemlidir
12. Çocuktuk her ikimiz
Bu deniz kıyısı krallığında
Sevdik ama sevgiden öteydi bu sevgimiz
Gökyüzünde melekler kıskanırdı ikimizi
Bizimkisi meleklerden bile daha temiz
Bu dizelerde aşağıdakilerden hangisi yoktur?
A) Ek eylem almış ad
B) Zamir
C) Bağlaç
D) Niteleme sıfatı
E) Belirtme sıfatı
13. Kapının dışındaki güzel, küçük bir meydanlıktan görünen Heybeli’nin plajı bir kocaman vapur hâliyle ışıklarını yakmış uzaklaşıyor, gidiyordu.
Bu cümleyle ilgili aşağıdaki yargılardan hangisi yanlıştır?
A) Belirtili isim tamlaması, yapım eki alarak sıfat olarak kullanılmıştır.
B) Hem niteleme hem belirtme sıfatı almış adlar vardır.
C) Zincirleme ad tamlaması vardır.
D) Bir özel ad sıfat fille nitelenmiştir.
E) Üç tane çekimli eylem vardır.
14. Aşağıdakilerin hangisinde cümlenin anlamını durum bakımından tamamlayan bir sözcük vardır?
A) Okulumuzun faaliyetleri arasında gazete çıkarma ve oyun sahneleme etkinlikleri de var.
B) Geçen yaz, bu sahillerde denize girmeye gelenlerin sayısı daha çoktu.
C) Yazarın romanlarının tanıtımı daha roman baskıya girmeden önce yapılıyor.
D) Bilgisayar ekranına tutsak olmuş çocuklar yaşamla bağlarını koparmaktadır.
E) Bir program çerçevesinde hareket edenler, amaçladıkları hedefe kolayca ulaşabiliyor.
15. “Şiirimiz karadır abiler”
I
“Şiirimiz her işi yapar abiler”
II
“Şiirimiz gül kurutur abiler”
III
“Şiirimiz mor külhanidir abiler”
IV
“Şiirimiz kentten içeridir abiler”
V
Bu dizelerdeki numaralanmış sözcüklerden hangisi hem yapım hem çekim eki almıştır?
A) I. B) II. C) III. D) IV. E) V
16. Yeni tanışanların, birbirlerinden bir şeyler gizleyen sevgililerin gizemli buluşma yeri değildir burası.
Bu cümleyle ilgili aşağıdaki yargılardan hangisi yanlıştır?
A) Olumsuz eylem cümlesidir.
B) Özne işaret zamiridir.
C) Yapıca birleşik, kuruluşuna göre devrik bir cümledir.
D) İki ögeli bir cümledir.
E) “tanışanlar” ve “sevgililer” sözcükleri aynı tamlamanın tamlayanıdır.
17. Bir ağaç var içimde
I
fidesini getirmişim güneşten.
II
Salınır yaprakları ateş balıklar gibi
III
yemişleri kuşlar gibi ötüşür.
IV
Yolcular füzelerden
çoktan indi içimdeki yıldıza.
V
Yukarıdaki dizelerde altı çizili sözcüklerden hangisi bir cümlenin nesnesidir?
A) I. B) II. C) III. D) IV. E) V.
18. Aşağıdaki cümlelerin hangisinde kesme işareti (’) yanlış kullanılmıştır?
A) Latince’nin eski biçimiyle yazılmış eserler üzerinde çalışıyor.
B) Saat 16.30’dan sonra ziyaretçi kabul etmiyorlarmış.
C) Bergama’da Anadolu yarımadasının en parlak kentlerinden biri kurulmuş.
D) Dünyamızdaki birçok türün yok olmasına Güneş’ten kopup gelen parçaların neden olduğu iddia ediliyor.
E) Ege’nin mavi suları kışın çalışma temposundan bunalanları kucaklamaya hazırlanıyor.
19. Boğaziçi’yle tarihsel yarımadanın oluşturduğu kutsal ve gizemli bütün (I) Neredeyse fetihten kalma eski dar sokaklar, insanı tarihten alıp tarihe götürüyor (II) İçinde oturanları doğadan ayırmayan evler, bahçeden eve geçişler, bahçelerdeki sulama kuyuları (III) Her yaz İstanbul mahallelerinden Boğaz köylerine yönelik telaşlı iç göç (IV) Bir adım ötede, sırtların kucak açtığı Boğaziçi mezarlıkları (V)
Bu parçadaki numaralanmış yerlerden hangisine üç nokta (…) konamaz?
A) I. B) II. C) III. D) IV. E) V.
20. Her sabah çimenler çiyden ürpererek uyanıyor
I II
bahçemde, sonra Güneşle oynaşıp tütsülenmiş gibi
III IV
buğulanıyor.
V
Bu dizelerdeki altı çizili sözcüklerden hangisinin yazımı yanlıştır?
A) I. B) II. C) III. D) IV. E) V.
21. Aşağıdaki cümlelerin hangisinde aynı anlama gelen sözcükler gereksiz yere bir arada kullanılmıştır?
A) Her gün bir bardak süt içmesi gerekiyormuş güçlenmek için.
B) Her gün saatlerce aradığı kravatını, bu kez kolayca buldu.
C) Her gün erkenden kalkıp hazırlanmak eziyet haline gelmeye başladı.
D) Her gün sabah yedi buçukta, yirmi dört saatte bir çalacakmış saatin alarmı.
E) Her gün ziyaret etmesi gereken bir teyzesi vardı.
22. Aşağıdaki cümlelerin hangisinde “öğrenim” sözcüğü doğru kullanılmıştır?
A) Bakanlık yeni açılan okullara atanacak öğrenim elemanı bulmakta zorlanıyormuş.
B) Bu yıl liselerde resmi gazetede yayımlanıp yasalaşan yeni programa göre öğrenim yapılacak.
C) Adaylar öğrenim durumlarını gösteren bir belge getirmedikçe bu sınava alınmıyor.
D) O yıl okullarda, ikinci dönem başında bir hafta bile öğrenim yapılmadan, kar tatili olmuştu.
E) Ortaöğretim kurumlarında öğrenci odaklı öğrenime büyük önem veriliyor.
23. (I) Birtakım kimselerin yüksek sesle müzik dinlemelerine dayanamıyorum. (II) Radyoyu bir açtılar mı, bir daha kapatmak bilmiyorlar. (III) Gece yarısına yaklaşılmış, konu komşu uyuyacakmış, onların umurlarında değil, (IV) Sabaha kadar kesmiyorlar o gürültüyü. (V) Bir de çalınanlar dinlenecek şeyler
olsa bari!
Yukarıda numaralanmış cümlelerin hangilerinde altı çizili sözcüğün atılması cümlede anlam daralmasına yol açar?
A) I. ve II. B) I. ve IV. C) II. ve III.
D) II. ve IV. E) III. ve V.
24. (I) Adını ekvator çizgisinden alan Ekvator’un başkenti Quito, dünyanın yarısına bu kadar yakın olduğu için burada güneş, yıl boyunca aynı saatte doğup batıyor. (II) Çizginin bir yanı kuzey, diğer yanı güney yarım küre… (III) Bir taraf kış, diğer taraf yaz…
(IV) Bölge insanı iklime uygun karakter özelliklerine sahip. (V) Yaz aylarında da kış aylarında da ısı çok fazla değişmiyor. (VI) Ama yıl boyunca gökyüzünden yağmur bulutları eksik olmuyor.
Bu parçada numaralanmış cümlelerden hangisi anlam akışını bozmaktadır?
A) II. B) III. C) IV. D) V. E) VI.
25. (I) Oraya her gidişimizde, sanki ev sahiplerinin son anda, bize haber veremeden gitmek zorunda kaldıklarını düşünürdük; masa hazırdır hep. (II) Deniz, yıkık yalının içlerine kadar sokulur; denizin dibi patlıcanlar, çürük domatesler, konserve kutuları, atılmış terliklerle doludur. (III) Yüzeyinde, göz alan bir mazot örtüsü yalazlanır durur güneşte. (IV) Bahçe; asmalar, sarmaşıklarla kaplıdır. (V) Yalının yıkılması yasak şimdilik. (VI) Sahibinin onarmaya niyeti de yok. (VIII) Bir süre daha dev bir otel yükselemez orada.
Yukarıdaki parça iki paragrafa ayrılmak istense ikinci paragrafın numaralanmış cümlelerden hangisiyle başlatılması uygun olur?
A) II. B) III. C) IV. D) V. E) VI.
26. Batı’nın bu deneyimlerinden ve tartışmalarından hiç gecikmeden yararlanmamız gerektiği ortadadır. Batılı toplumlara “erişmek” için, kitaba oranla televizyonun daha umut verici bir araç olduğunu ileri sürenler, öyle görünüyor ki, ne televizyonun bir iletişim aracı olarak işleyişini ne de Batı’nın bugün karşı karşıya bulunduğu kültürel sorunlarını yeterince bilmekte ve izlemekte. Oysa, bunların ikisini birlikte ele alıp irdelemedikçe televizyonun “kitap uygarlığından” geçmemiş toplumlarda etkilerinin ne olabileceğini kestirmek olanaksız.
Bu parçanın anlatım biçimi aşağıdakilerden hangisidir?
A) Açıklama
B) Örnekleme
C) Öyküleme
D) Betimleme
E) Tartışma
27. Orada saatler, günler ve mevsimler, çevresinde akan su ve ışık gibi, bir yaşam buğusu özelliğiyle kendini duyurur. Var olan yaşam ortamını donatan çiçekler, bitkiler, genç ve yaşlı ağaçlar, ister istemez geçen zamanı haber verir. Kulağa sürekli şiirin ve müziğin derin sesi çarpar; aynı zamanda, denizin hiç susmayan canlı müziği! Sularla dolunayın ortak renk ve ses oyunu! Ses ve sessizlik!.. Bir sahilin karşı sahile “bahçe” gibi göründüğü Boğaziçi haritası!
Bu parçanın anlatımı için aşağıdakilerden hangisi söylenemez?
A) Birden çok duyuyla ilgili ayrıntılara yer verilmiştir.
B) Doğanın kişi üzerinde etkisi yansıtılmıştır.
C) Karşıt durumlara yer verilmiştir.
D) Kişileştirmelere yer verilmiştir.
E) Farklı biçimlerde oluşturulmuş ikilemeler kullanılmıştır.
28. Bazı yazarlarımız eserlerinin değerlendirilmesini ve yalnızca beğenilmesini isterler. Beğenmezseniz, ufacık da olsa bir kusur bulursanız, yandınız! Demek ki anlamıyorsunuz edebiyattan, gerçek güzel, gerçek yeni nedir seçemiyorsunuz. Yahut kıskanıyorsunuz, sanat dışı kaygılarınız var. Sanırım her yazar, kendi elinden çıkanın güzel, kendi düşündüklerinin doğru olduğuna inanır; o güzelliği, o doğruluğu sezmeyenlerin de anlamadıkları, anlamayacakları kanısındadır. Ancak eleştirmenlerin görüşlerine şiddetle karşı çıkması, bir sanatçının kendini geliştirmekten ne kadar uzak olduğunu gösteriyor.
Bu parçada yakınılan durum aşağıdakilerden hangisidir?
A) Eserlerin gerçek değerlerini ortaya koyacak tarafsız eleştirilerin yapılmıyor oluşu
B) Genç sanatçılara yol gösterecek tarafsız eleştirilerin gittikçe azalıyor oluşu
C) Bazı yazarların, kendilerini eleştirenleri bilgisizlik, kıskançlık ve ön yargılı olmakla suçlamaları
D) Yazarların kıskançlık yüzünden birbirlerini kötülemeye çalışmaları
E) Gerçek sanat eseriyle değersiz olanı ayıracak okuyucu sayısının az oluşu
29. Bir sahilin karşı sahile “bahçe” gibi göründüğü Boğaziçi haritası! O harita üstünde yükselen çılgın renk mimarisi ve deniz yüzeyine çizilmiş ebrular! Sularla ışığın ve nilüferlerin ressamı Monet, XX. yüzyıl başında Venedik’e değil de İstanbul’a gelseydi
-Boğaziçi’ni tanısaydı, erguvan ilkyazına tanık olsaydı- acaba nasıl bir “ürün” ortaya çıkarırdı? Ya da, “Venedik akşamlarında, kentin değişik mahallelerinde Bin Bir Gece Masalları’ndan çıkmış bir kahraman gibi dolaşan Marcel Proust” o kent yerine bu kenti görseydi, Kayıp Zamanın İzinde’ye neler eklerdi?
Bu parçada vurgulanmak istenen aşağıdakilerden hangisidir?
A) İstanbul, büyük sanatçılara ilham verip onların sanatlarını etkileyecek güzelliklere sahip bir kenttir.
B) Ünü dünyayı tutmuş birçok sanatçı İstanbul’u görmeden ölüp gitmişlerdir.
C) İstanbul, doğal güzellikleri bakımından dünyanın birçok kentinden daha zengindir.
D) İstanbul’da, doğanın başka yerlerde görülemeyecek birçok rengini bir arada görmek mümkündür.
E) Büyük sanatçılara ilham veren kentlerin, doğal güzelliklerinin yanında tarihi zenginlikleri de çoktur.
30. “Hiçbir şey, dünkü gazete kadar eski olamaz.” diye bir söz vardır. Bakarsınız, daha birkaç saat önce yutarcasına okuduğunuz bir gazete, “bir kilo balığa sarılıp gidiyor.” Günlük haberlerin yirmi dört saat içinde göçüp gitmesi olağan… Gerek o haberlerde, gerek genel gelişmelerle ilişkili yorum yazılarında geçicilik oluyor elbette. Bu bakımdan, yıllar önce, hattâ otuz kırk yıl önce yayımlanmış köşe yazılarını bir araya getiren bir kitap çıkarmak, zamana meydan okumak gibidir.
Bu parçada asıl anlatılmak istenen aşağıdakilerden hangisidir?
A) Bugün için önemli saydığımız birçok olayın yarın unutulabileceği
B) En önemli haberlerin bile insanları kısa süreli olarak ilgilendirdiği
C) İnsanlara büyük olayları duyursalar bile gazetelerin yarına kalma gibi bir kaygılarının olmadığı
D) Günlük haberler çabuk eskidiği için o haber ve yorumları kitap hâline getirmenin riskli bir iş olduğu
E) Gazete yorumculuğuyla kitap yazmanın birbirinden çok farklı işler olduğu
31. Halk şiirinde, halk sanatında “samimilik” olduğunu söyleyenler “samimilik”in ne olduğunu bilmiyorlar. “Samimilik” bir kimsenin kendi benliğini, gerçek düşüncelerini, gerçek duygularını anlatması demektir.Bu da zor bir iştir, öyle herkesin elinden gelmez,ancak büyük, pek büyük sanat adamlarına vergidir.Halk, şuradan buradan öğrendiği düşüncelerle,kendine aşılanan duygularla yetinir. Bunun içindir ki,halka dayanan sanatçılar hep birbirlerinin söylediklerini söylerler, hep o düşünceler, hep o duygular…Bunu “samimilik” sananlar, yalnız yavanlık arayanlardır.
Bu parçaya göre halka dayanan sanatçının samimi olamamasının nedeni aşağıdakilerden hangisidir?
A) Halkın yaşantısından farklı bir yaşam sürmesi
B) Ulusal konuları evrensel bir bakış açısıyla anlatamaması
C) Halk sanatının geleneksel kurallarına bağlı olması
D) Halk şairlerini taklit etmeye kalkması
E) Alışılmış duygu ve düşünceleri tekrarladığı için kendisini anlatmaktan uzak olması
32. Dildeki değişme, bir bakıyorsunuz hızlanıyor, çok kimseleri şaşırtacak, başlarını döndürecek kadar hızlanıyor. Bir akıyorsunuz ağırlaşıyor, artık duracak sanıyorsunuz. Ama durmuyor. Durdurmak kimsenin elinde değil; durdurabilsek, çoktan durduracaktık. Yazarlarımızın bir bölüğü ta başlangıçtan beri, bu değişmeye sinirleniyor, bu değişmeyi istemiyor. Kimi öfkelenip bağırıyor. Sonra öfkeleneni de, eğlenip alay edeni de değişmeye uyuyor, dilini değiştiriyor; bir gün önce istemediği yeni dille yazıyor.
Bu parçadan aşağıdakilerin hangisi çıkarılamaz?
A) Dildeki değişim her zaman aynı hızda olmaz.
B) Dildeki değişmeyi durdurmak mümkün değildir.
C) Kimi yazarlar dilin değişmesini istemezler.
D) Güncel beğenilere uygun bir dil kullanan yazarlar kalıcı olur.
E) Değişime karşı çıkanlar da zamanla değişimin etkisine girer.
33. Şiirin ölçü ve uyak olduğunu düşünen insanlar birtakım şiirleri reddederlerken “Konuşma diline benzemiş” diyorlar. Köklerini ölçü ve uyaktan alan bu görüş, gerçek yolunu arayan şiirde hep aynı varsayımsal garipliği bulacak, onu kabul etmek istemeyecektir.
Bu parçadaki görüşleri öne süren kişiye göre, gerçek şiir aşağıdakilerden hangisidir?
A) Ölçü ve uyağı sarsılmaz bir kararlılıkla uygulandığı şiirdir.
B) Konuşma dilinden çok farklı bir dil kurgusuyla yazılmış şiirdir.
C) Biçimsel kaygılardan uzak ve konuşma diline yakın bir anlatımı olan şiirdir.
D) Toplum tarafından garip karşılanmayan ve benimsenen konuları işleyen şiirdir.
E) Yazıldığı dönemi aşıp geleceğe kalabilen şiirdir.
34. Televizyonun, “seçkinci ve baskıcı” kitabın yaptığının tersine, bölünmeler ve farklılaşmalar içindeki toplumu, tıpkı geçmişin “altın çağlarında” olduğu gibi, yeniden, tek bir “evrensel köy” topluluğunun yakın ve özgür insan ilişkilerine kavuşturacağı düşünülebilir mi?
Aşağıdakilerden hangisi bu soruya verilmiş bir yanıt olamaz?
A) Düşünülebilir çünkü televizyon, kitap gibi belli bir kitleye değil, tüm insanlara ulaşabilir.
B) Kesinlikle, çünkü televizyon baskıcı değil, ikna edici bir güçtür.
C) Evet, çünkü televizyon kişiler arasında fark gözetmez.
D) Bu soruyu televizyonun özgürleştirici işlevini düşünerek olumlu biçimde yanıtlayabiliriz.
E) Bunu düşünebilmek için insanları kitaptan tamamen koparmak gerekir.
35. Bu kitap, bir gazetede yayımlanan 800’e yakın yazı arasından seçilmiş yazılardan oluşmuştur. Kimisi, kültür ve sanat konularını ele alıyordu: Onlar ayrı bir kitapta bir araya gelecek. Elinizdeki cilt, genellikle siyasete, uluslararası ilişkilere, toplumsal ve iktisadî sorunlara ilişkin yazılardan oluşuyor. Kitabımda bugün için geçerli olmayanları eleyip ömrü vefa eder gibi görünen konulara yer verdim.
Bu parçada aşağıdakilerin hangisinden söz edilmemiştir?
A) Kitaptaki yazıların konusundan
B) Eleme yaptığı yazıların sayısından
C) Kitabın konu birliği dikkate alınarak oluşturulduğundan
D) Kitabın ne zaman basıldığından
E) Seçme yaparken güncel olmayan yazıların elendiğinden
36. Kafka, imalı ifade tarzını kullanan en yetenekli yazarlardan biridir. Gerçekçilikte o denli ileri gitmiştir ki yaşamın sıradan olayları onun satırlarında abartılı görünür. Olayların gelişmesi, soğuk ve haşin ele alınış tarzı okuyucuyu kesin etki altında bırakır. Tanıttığı kişiler, anlattığı olaylar başka bir şekilde olamaz;
bunlara bir şey eklenemez, bunlardan bir şey eksiltilemez gibi gelir insana.
Bu parçadan Kafka’nın anlatımıyla ilgili, aşağıdakilerden hangisine ulaşılamaz?
A) Açıkça söylemez, sezdirir.
B) Cümlelerine duygularını katar.
C) Sert bakış açısıyla okuyucuyu etkiler.
D) Anlatımında her öğe, yerli yerindedir.
E) Gerçekleri çarpıcı biçimde anlatır.
37. Bir edebiyat âlemi var mı bizde? Edebiyatçılarımız yok demiyorum, olmaz olur mu? İşte şairler, hikâyeciler, denemeciler… Ara sıra eleştirmeye özenenler de görülüyor. Edebiyatçılarımız var, edebiyat âlemimiz yok. Edebiyatçılarımız birbirlerini bilmiyor, bilmek istemiyor, bilmeyi gerekli bulmuyor da onun için. Hepsi de kendi içlerine büzülmüş, bir kendilerini düşünüyorlar; gözleri bir kendilerine dikili. Her biri, kendi yazdıklarının okunmasını, değerlendirilmesini, adının boyuna anılmasını istiyor.
Aşağıdakilerden hangisi, bu parçada sözü edilen edebiyatçıların eleştirilen yönlerinden biri değildir?
A) Eleştiriye açık olmamaları
B) Birbirlerini tanımıyor oluşları
C) Kendi içlerine kapanmaları
D) Ün sahibi olmak istemeleri
E) Sadece kendi eserlerinin okunmasını istemeleri
38. Oğuzların tarihinden, inançlarından, geleneklerinden anlatının olanakları ölçüsünde söz eden bu tür eski yapıtlar, “Oğuzname” olarak anılır. Bu yüzden Dede Korkut Oğuznameleri adıyla benzerlerinden ayrılan bu yapıt, Oğuzların gündelik yaşayışının, birey, aile, boy ve dış dünya ile ilişkilerinin de canlı örneklerle yansıtıldığı öykülerden oluşur. Dede Korkut Oğuznameleri, eldeki yazmalardan kaynaklanan sorunlar yüzünden okunması ve anlaşılması güç metinlerden biri olarak değerlendirilmiştir.
Bu parçadan Dede Korkut Hikâyeleriyle ilgili aşağıdakilerden hangisine değinilmemiştir?
A) Benzer konuları işleyen başka eserlerin de bulunduğuna
B) Oğuzların gündelik yaşamları ve geleneklerini anlattığına
C) Okunması ve anlaşılması güç metinler olarak ifade edilmesinin eldeki yazmalardan kaynaklandığına
D) Oğuzların başka toplumlarla ilişkilerinin nasıl olduğu hakkında da bilgi verdiğine
E) Anlatımda yer yer olağanüstü olay ve varlıklara rastlandığına
39. Dili sadeleştirmemiz gerekiyordu çünkü aydınları başka bir dille yazan topluma ulusal bir toplum denemezdi. Karma bir dil olarak nitelediğimiz “Osmanlıca” nın geçerli olduğu uzun dönemde, bu ülkenin yazını da kültürü de bağdaşmaz bir ikilik içinde bulunmuştu. Okumuşların oluşturduğu bir yönetici kat içinde Osmanlıca sürüp giderken, halk kendi dili ile kendine yeterli olma çabasına düşmüştü. Birbirini anlamayan insanların yarattığı bir yöneten-yönetilen ayrılığı içinde ise Türk kültürü, gelişme olanaklarından yoksun kalacaktı elbet; çünkü halktan kopuk hiçbir kültür yaşama gücünü sürdüremezdi.
Bu parçaya göre dili sadeleştirme çabalarının gerekçeleri arasında aşağıdakilerin hangisi sayılamaz?
A) Aydınların başka dille yazıp halkın başka bir dille konuşması
B) Yönetenler ve yönetilenlerin birbirini anlayamaz oluşu
C) Kültürel gelişimin dildeki ikilik yüzünden sağlanamaması
D) Türk kültürünün yaşatılması için halka yakınlaşılması gerekliliği
E) Toplumsal yaşamın hızla değişmesinin sonucu olan kuşak çatışmaları
40. Babamın kör olduğunu çok kişi bilmez. Ben doğmadan birkaç yıl önce gözlerine inen perdeyi bir daha kaldırmak mümkün olmamış. Annemin anlattığına göre, babam, bu konuda bir çaba da harcamamış.Giderek, Tanrı’nın bir “lûtfu” olarak görmüş körlüğünü. Kalıtımsal bir şeker hastalığının sonucu olan bu körlüğün, babamı onulmaz bir yalnızlığa (yani bir ikinci ve kuşkusuz daha tehlikeli bir hastalığa) itmesi beklenirken, tam tersi olmuş. Gözleri görürken çok az dostu olan, evinden ve bahçesinden hemen hemen hiç çıkmayan babam, yerinde duramayan, herkesle dost olan bir adam olup çıkmış.
Bu parçadan yazarın babasıyla ilgili aşağıdakilerden hangisini öğrenemeyiz?
A) Gözlerinin kör oluş nedenini
B) Körlüğün beklenenden farklı sonuçlar doğurduğunu
C) Kör olduktan sonra işinden ayrıldığını
D) Ne zaman kör olduğunu
E) Körlüğün tedavisi için çaba göstermediğini
CEVAPLAR
| 1.C 2.B 3.E 4.E 5.A 6.B 7.B 8.A 9.D 10.C |
11.A 12.D 13.C 14.E 15.C 16.A 17.B 18.A 19.B 20.D |
21.D 22.C 23.B 24.C 25.D 26.E 27.E 28.C 29.A 30.D |
31.E 32.D 33.C 34.E 35.D 36.B 37.A 38.E 39.E 40.C |
]]>
1. Sanatçı yüzyıllardır yazılan değerli şiirleri özgün bir çalışma özelliği gösteren bu antolojide bir araya getirdi. Kitap yazın dünyasında ilgiyle karşılandı. Pek çok şiir ve şair gün yüzüne çıktı, dergilerde bu şairlerle ilgili onlarca yazı tekrar kaleme alındı. Sanatçı bu çalışmasıyla zamanın tozlu örtüsünü kaldırarak şairlere ve onların şiirlerine ilk günkü parlaklığını vermiş oldu.
Bu parçada altı çizili bölümle anlatılmak istenen aşağıdakilerden hangisi olamaz?
A) Zamanla gündemden düşen yetkin şiirleri yeniden gündeme getirmek
B) Unutulan edebi değerlere tekrar eski canlılığını kazandırmak
C) Sıradan şairlere kimsenin vermediği değeri vermek
D) Değerli sanat ürünlerini yeni kuşaklara duyurmak
E) Gerçek yazınsal ürünleri zamanın yok ediciliği karşısında yaşar kılmak
2. Toplum olarak olumlu eleştirileri güzel sözlerle süslemeyi bilmediğimiz gibi olumsuz eleştirilerimizin dozunu ayarlamayı da bilmiyoruz. Yani —-. Bu durum ilişki içinde olduğumuz insanları yaraladığı gibi bizi onlardan uzaklaştırıyor.
Bu parçada boş bırakılan yere düşüncenin akışına göre aşağıdaki deyimlerden hangisi getirilmelidir?
A) birbirimize tavır alıyoruz
B) gözümüzde şimşekler çakıyor
C) işin içinden çıkamıyoruz
D) kantarın topuzunu kaçırıyoruz
E) dört yanımız deniz kesiliyor
3. I.Karikatürde güldürme eylemi beraberinde düşünsel derinliği de getirmelidir.
II. Gerçek karikatür, salt mizaha yaslanarak günlük yaşamın telaşından bunalan insanları eğlendirmeyi amaç edinir.
III.Üstün bir karikatürü amacına uygun bir biçimde anlayabilmek, ince bir mizah anlayışı ve önemli bir düşünsel yeteneğe sahip olmayı gerektirir.
IV.Bir karikatürist, okurlarını eğlendirirken toplumsal gerçekler ve içinde yaşanılan çağla ilgili düşündürmeyi de ihmal etmemelidir.
V.Karikatürist çizdiği karikatürde gerçekleri abartarak ve düzeysizleştirerek bir yere varamayacağını bilmelidir.
Yukarıda numaralanmış cümlelerin hangileri birbiriyle anlamca en yakındır?
A) I. ve II. B) I. ve IV.
C) III. ve IV. D) III. ve V
E) IV. ve V.
4. Aşağıdakilerin hangisinde altı çizili söz, cümleye ayraç içindeki anlamı katmamıştır?
A)Onun insanlara tepeden bakmayan, sevecen biri olduğunu herkes biliyor (küçümsememek).
B) Yaptığım bu antoloji çalışmasıyla yazın dünyasında izi kaybolan yapıtları ve yazarları, tekrar öne çıkarmayı amaçladım (unutulmak, etkinliğini yitirmek).
C) Yıllardır deneme ve makale kaleme alan sanatçı bir an bile kendi çizgisinden sapmadı (görüşlerinden vazgeçmemek, kararlı davranmak).
D)Bu dergi etrafında toplanan genç sanatçılar ortak bir sesin bayraktarlığını yapmış, yazın dünyasında önemli bir etki oluşturmuşlardı (tek bir görüşte birleşmek).
E) Anlatımsal açıdan yetkin bulmadığım bu deneme kitabında yazar, düşünsel açıdan sığ sularda dolaşmış (savunulagelen görüşlere yer vermek).
5. — Yıllarca düzyazı türündeki eserlerde de yapıldı böylesi çalışmalar. Bazen politik bazen kültürel yaklaşımlarla Refik Halit, Halit Ziya ve daha nice yazarın eseri, dili eski, yeni kuşaklar kolay okuyup anlasınlar diye sadeleştirildi. Şimdi de Ahmet Haşim’in şiirleri sadeleştirilmeye başlandı. Bu, şaire yapılan bir büyük haksızlık değil mi? Sanatçının tasarruf hakkına müdahale değil mi? Şiirlerin orijinallik hakkı her şekilde korunmalı. Şiir elbette anlamak için de okunur. Fakat ‘duymayı’, özellikle duymayı öne çıkarmış, bu konuda ısrarcı olmuş bir şairin şiirlerini, ona inat yaparcasına anlam adına başka biçimlere uğratmak kolay kabul edilebilir bir adım değil.
Bu parçanın başına düşüncenin akışına göre aşağıdakilerden hangisi getirilmelidir?
A)Günümüz yazın dünyasında geçmişte yazılan şiirlerin dilini sadeleştirme modası aldı başını gidiyor.
B)Bir yapıtı kaleme almakla o yapıtı değerlendirmenin bambaşka eylemler olduğu unutuluyor.
C)Bir yapıtta ya da şiirde ne anlatıldığını ancak o eseri kaleme alan sanatçı gerçek bir biçimde ortaya koyabilir.
D)Bir yapıtın, dilde meydana gelen değişimlere göre yeniden ele alınması elbette yazınsal bir gerekliliktir.
E)Yayıncıların ya da yazarların geçmişte yazılan yapıtları çağa göre yeniden değerlendirmesi, edebiyatımız açısından bir zenginlik oluşturmaktadır.
6. Cervantes, “Bir mermer parçası için heykeltıraş ne ise, insan için de eğitim odur.” diyor.
Cervantes, bu sözüyle aşağıdakilerden hangisini vurgulamak istemiştir?
A) Eğitimin de heykel gibi bir sanat olarak algılanması gerektiğini
B) Gerçek bir sanatçının iyi bir eğitimci gibi hareket etmesi gerektiğini
C) Eğitimin, insan kişiliğini önemli ölçüde biçimlendirdiğini
D) İnsanı geliştiren bir eğitimin sanatla desteklenmesi gerektiğini
E) Sanatın, insanın yaşama bakışını etkileyen bir uğraş olduğunu
7. Lise öğrenimini bitirip üniversite kapısına dikilen genç, ana dilini biliyor mu acaba? Yazık ki bu sorunun karşılığı olumlu değil. Araştırmacılar bu konuda okulların pek de yeterli eğitim vermediğini ortaya koymuştur. Üniversite sınavlarını kazanan öğrencilerin arasında okuduğu bir Türkçe metni anlama oranı ancak % 60’tır. Demek ki üniversite sınavını kazanan her 100 öğrenciden 40’ı lise düzeyinde bir metni anlama yeteneğinden yoksundur. Peki bu öğrencinin üniversitede başarılı olması düşünülebilir mi? Elbette hayır. Çünkü okuduğunu anlamadan başarılı olma olanağı yoktur. Üstelik okuduğunu anlama yetmez, kişi okuduğu bir metni eleştirebilmen, değerlendirebilmen, kavramlarla ilgili kuralları ilişkilendirebilmelidir. Ne yazık ki üniversitede bunu yapanların oranı da % 40 düzeylerindedir. Öğrenciler genelde bu etkinliklerle ilgilenmiyorlar bile.
Bu parçadan aşağıdakilerden hangisi çıkarılamaz?
A)Okullarda verilen dil eğitimi, öğrencilerin okuma anlama becerisi kazanmasında yetersiz kalmaktadır.
B) Öğrencilerin eleştirel düşünme becerisi istenen seviyede değildir.
C) Öğrenciler dili geliştirici kitaplar yerine faydasız ve gereksiz bilgilerle dolu kitaptan okumaktadır.
D) Öğrencilerin çoğu, eleştirme ve değerlendirme etkinliklerine ilgi göstermemektedir.
E) Okuduğunu anlama becerisi gelişmeyenlerin üniversite eğitiminde başarılı olması mümkün değildir.
8. (I) Bir döneme üstelik insan dramlarıyla dolu bir döneme tanıklık edecek yapıtlar vermeyi her romancı ister. (II) Ama bu dönem çok yakın bir dönemse daha yaşanan olayların dumanı üzerindeyse epey güçtür yazarın işi. (III) Bu olumsuz durum yazarın kaleme aldığı yapıta şüpheyle bakılmasına hatta önyargılı yorumlar yapılmasına neden olabilir. (IV) Bundan dolayıdır ki, bütün deneyim, bilgi ve görgüsüne rağmen Aragon bile o ünlü nehir romanını tamamlayamadan bırakmak zorunda kalmıştı. (V) Bir dergide çıkan yazısında yakın tarihsel olayları yayınlamanın güçlüğünden söz ediyor, yapıtını bu yüzden yarım bıraktığını belirtiyordu.
Bu parçada düşüncenin akışına göre numaralanmış yerlerden hangisine “Çünkü sıcak bir olay anlatılırken gerçekçi yorumların, yerini duygusal yaklaşımlara bırakma tehlikesi vardır.” cümlesinin getirilmesi uygundur?
A) I. B) II. C) III. D) IV. E) V.
9. Sanatçı Ataçla aynı eleştiri anlayışını paylaşmazdı. Ön yargıya kapılmadan bütün açıklığıyla belirtirdi düşüncelerini. Yazmaya başladığında kişisel duyguları, dostlukları ya da yaşadığı kırgınlıkları bir kenara bırakır tüm gücünü ve dikkatini bir yapıtın gerçek değerini ortaya çıkarmak için kullanırdı. Onun gerekçesini belirtmeden hiçbir yapıt hakkında olumsuz konuştuğuna şahit olmadım. Bu da elbette her şeyden önce eleştiri uğraşının hakkını verme, ele alınan yapıtı öncelikle yazın ve yazının temel aracı olan dil açısından değerlendirme kaygısından kaynaklanırdı.
Bu parçada, sözü edilen eleştirmenin hangi özelliği üzerinde durulmuştur?
A) Alçak gönüllü olma, her türlü eleştiriye sıcak bakma
B) Yazın dünyasına mesafeli yaklaşma, dostluk ve arkadaşlığa önem vermeme
C) Bakış açısını değiştirmeden bir düşünce doğrultusunda eleştiri yapma
D) Eleştirilerinde nesnel olma, özel yaşamını yazarlığından ayrı tutma
E) Düşünsel dürüstlükten ödün vermeme, eleştirilerinin temeline kişiselliği oturtma
10. (I) Önümüzde yemyeşil çayırlarla kaplı, irili ufaklı onlarca tepe uzanıyor. (II) Kışın nasıl ki karın beyaz rengine bakınca bazı görüntüler ayırt edilemez, Karadeniz’de yeşile bakmak da aynı etkiyi yapıyor. (III) Gözlerimiz her yeri yeşil görmeye başlıyor artık. (IV) Güneş tepelerin ardında kaybolurken derin bir sessizlik çöküyor ovaya. (V) Rüzgârın tatlı esintileri altında çadırlarımızı kurup manzaranın güzelliğine dalıyoruz.
Bu parçadaki numaralanmış cümlelerle ilgili olarak aşağıda verilenlerden hangisi yanlıştır?
A) I. cümlede, betimleyici öğelere yer verilmiştir.
B) II. cümlede, bir somutlamaya yer verilmiştir.
C) III. cümlede, bir karşılaştırma yapılmıştır.
D) IV. cümlede, mecaz anlamıyla kullanılan sözcüklere yer verilmiştir.
E) V. cümlede duyular arası bir aktarım söz konusudur.
11. Bunun en önemli nedeni öğretici metinlerin, doğallıktan uzak ve cansız olmasıdır elbette. Çocuk şiir kitaplarının yeterince ilgi görmemesi sadece ülkemizde değil, gelişmiş ülkelerde de söz konusu. Gerek dünya edebiyatında olsun gerekse de bizim edebiyatımızda sanatçılar, çocukların estetik yönden beklentileri olabileceğini dikkate almıyorlar, salt öğreticiliğe yaslanan metinlerin başarılı olamayacağını göz ardı ediyorlar. Dolayısıyla çocuklar için yazılan şiir kitaplarının ilgi görmemesi bu şartlarda doğal karşılanmalı.
Bu parça aşağıdaki sorulardan hangisine karşılık söylenmiş olabilir?
A) Çocuk eğitiminde şiir kitaplarının yeri nedir sizce?
B) Günümüzde çocukların şiire karşı ilgisiz olduğunu görüyoruz, bu konuda ne düşünüyorsunuz?
C) Gerçek bir çocuk kitabında olması gereken nitelikler nelerdir?
D) Şiirin belli düşüncelerin anlatılması için bir araç olarak kullanılması, eğitimde bir gereklilik mi?
E) Şiirlerin çocukların gelişiminde önemli olduğu söyleniyor, bunu nasıl değerlendiriyorsunuz?
12. Sanatçı, yaşamını gazetecilikten kazanan birinin iyi bir edebiyatçı da olabileceğinin örneğini veriyor bize. Öyküde yeni olmasına karşın anlatım yeteneği, dili ve kurgusu ile usta işi öyküler kaleme almıştır. Sanatçı okuyucuyu şaşırtan ve beklentileri ters yüz eden bilmecemsi öyküleme anlatımını başarılı biçimde kullanmış. Kişi ve mekân seçimlerinde romanlarda görmeye pek alışık olmadığımız hayatın gerçekçi, yalın ve sıradan yönlerini göstermekten çekinmemiş. Öyküde geçen mekânların, kişilerin hatta başkarakterin bile kişisel özelliklerinin ayrıntılı anlatımına yer vermemiş. Yazarın cinayet kurgulamasındaki mükemmel senaryosu, gazetecilik deneyimlerindeki kazanımlarını nasıl ustaca kullandığını gösteriyor.
Bu parçada sözü edilen sanatçıyla ilgili aşağıdakilerden hangisine ulaşılamaz?
A) Öykülerinin sürprizli anlatımlarının olduğuna
B) Yetkin öyküler kaleme aldığına
C) Yaşamını edebiyattan kazanmadığına
D) Öykülerinin kurgusal yönden kimi eksiklerinin olduğuna
E) Başka yazarlarca anlatılmayan ayrıntılara değindiğine
13. (I) Öyküleriyle tanıdığımız sanatçının, izlenimlerinden yararlanarak samimi bir anlatımla yazdığı Saklıköy’ün Kuşçusu adlı ilk gençlik romanı yazın dünyasında beğeniyle karşılandı. (II) Sanatçının romanı sadece ilk gençlik romanı değil, doğal çevreye duyarlı olan ve dil zevki almak isteyen herkesin okuyabileceği başarılı bir roman. (III) Konusu ve anlatımı basit bir gençlik romanı seviyesine düşmekten alıkoyuyor onu. (IV) Sanatçı, insana dair her şeyi, özellikle insan-doğa ilişkisini duyarlılıkla, incelikle aktarıyor. (V) Bunları aktarırken doğaya neler yaptığımızı, çevre bilincine sahip olmadığımızı ve tüketim kültürünün doğal dengeyi bozduğunu göstermek istiyor, hatta yapıtının temelini sanatçının bu düşünceleri oluşturuyor.
Bu parçada numaralanmış cümlelerden hangisinde sanatçının yapıtını sosyal bir amaç doğrultusunda oluşturduğu belirtiliyor?
A) I. B) II. C) III. D) IV. E) V.
14. Babaannem, evimize girdiğinde gözlerindeki ışıltıyla hepimizi etkiler, bize küçük öyküler anlatır, sorduğumuz sorulara sabırla karşılık verirdi.
Bu cümleyle ilgili olarak aşağıdakilerden hangisi söylenemez?
A) Farklı türde adıllara yer verilmiştir.
B) Sıfat-fiil kullanılmıştır.
C) İlgece yer verilmiştir.
D) İsim tamlaması yer almaktadır.
E) Türemiş sözcüklere yer verilmiştir.
15.Doğu Anadolu gezilerinin önemli duraklarından biri
I II
Doğubeyazıt’tan başlıyor. İlçeye beş kilometre uzaklıktaki İshak Paşa
III
Sarayı’nı uzaktan görmek bile heyecan verici. Dağın yamacındaki
IV
yüksek bir tepeden yüzyıllardır ovayı izleyen bu saray, Osmanlı
V VI
dönemin de tam 99 yılda tamamlanmış.
Bu parçadaki numaralanmış sözcüklerden hangileri bir adı niteleme ya da belirtme göreviyle kullanılmamıştır?
A) I. ve III. B) I. ve VI.
C) II. ve IV. D) III. ve V
E) V. ve VI.
16. (I) Yapıtta, kendi yaşamının ayrıntılarına yer veriyor yazar. (II) Önce nerede doğduğunu, hangi şartlarda çocukluğunu geçirdiğini dile getiriyor. (III) Yapıtının anlatımında doğal bir tavır sergiliyor. (IV) Yaşadığı acıları, sıkıntıları açıkça anlatıyor. (V) Üniversite yıllarını, ilkokul öğretmenliği yaptığı yerleri, öğrencilerin aydın bir geleceğe ulaşması için yaptığı çalışmaları içtenlikle ortaya döküyor.
Bu parçadaki numaralanmış cümlelerle ilgili olarak aşağıda verilenlerden hangisi yanlıştır?
A) I. cümle basit bir eylem cümlesidir.
B) II. cümlede yan cümle belirtili nesne göreviyle kullanılmıştır.
C) III. cümle, olumlu, kurallı bir cümledir.
D) IV. cümlede, zarf tümleci cümlenin en önemli öğesi durumundadır.
E) V. cümlede, ara söz bir öğenin açıklayıcısı olarak kullanılmıştır.
17. Bu bölgede, Akdeniz’in en büyük doğal servi ormanı yer alıyor.
I II
Nadir görülen yüzlerce bitki ve hayvan türü yaşıyor. Kuyucak Dağı’nın
III
keskin vadileriyle çevrili Köprülü Kanyon’un etrafındaki ormanlık
IV
tepeler manzarası güzel parkurlarla dolu.
V
Bu parçadaki numaralanmış sözlerle ilgili aşağıda verilen açıklamalardan hangisi yanlıştır?
A) I. sözcük, bir türemiş sıfattır.
B) II. söz, bir birleşik eylemdir.
C) III. sözcük eylemden eylem yapım eki almış bir zarftır.
D) IV. sözcük türetilirken bir ses olayı meydana gelmiştir.
E) V. söz, bir kurallı bileşik sıfattır.
18. (I) Rabelais, modern romanın ilk örneklerinden kabul edilen Gargantua adlı kitabında, Gargantua’nın yaşamını karnaval havasında anlatırken ilginç bir roman görüntüsü çiziyor. (II) Yapıt, 16. yüzyıl Fransa’sını tarihsel gerçeklere bağlı kalarak anlatıyor. (III) Rabelais, zaman zaman Gargantua’nın hikâyesinden uzaklaşıp okuyucuya sesleniyor ve açıklamalarda bulunuyor. (IV) Yeri geldiğinde başka bir kitaptaki bilgi yanlışlığına kızarak kendi fikrini okuyucuya kanıtladıktan sonra Gargantua’nın hayatını anlatmaya devam ediyor. (V) Okurken sık sık rastladığımız, nicelik belirtirken verdiği abartılı ve detaylı sayılarla ise zaten hümanist ve obur bir devi anlatarak yarattığı esprili üslubuna katkıda bulunuyor.
Bu parçadaki numaralanmış cümlelerin hangileri kanıtlanabilirlik açısından ötekilerden farklıdır?
A) I. ve II. B) l. ve V.
C) III. ve IV. D) III. ve V.
E) IV. ve V.
19. Biz, bu kitabın, şiirseverleri hayal kırıklığına uğratmayacağına inanıyoruz.
Bu cümlenin öğeleri, aşağıdakilerin hangisinde doğru olarak verilmiştir?
A) Özne – nesne – yüklem
B) Nesne – dolaylı tümleç – yüklem
C) Özne – dolaylı tümleç – yüklem
D) Dolaylı tümleç – yüklem
E) Özne – zarf tümleci – yüklem
20. Aşağıdaki cümlelerin hangisinde bir anlatım bozukluğu vardır?
A) Eve gelen konuklar, ev sahibinin yakın ilgisinden memnun kaldılar.
B) Eşyaları yeni taşındığımız eve tamı tamına üç dört saat gibi kısa bir sürede taşıdık.
C) Sabah spor yaptıktan sonra kahvaltı için bir kır lokantasına gittik.
D) Akşam oldu mu çocuklar sokak aralarında futbol oynardı.
E) Sobanın üstünde pişen kestanelerin güzel kokusu odaya yayılmıştı.
21. Özyaşamöyküsünün en belirleyici yönü, yazarı kendi dünyasıyla sınırlandırmış olmasıdır. Yazar bu sınırlar içinde kalır, başkalarını anlatma, tanık olduğu olayları öne çıkarma pek ilgilendirmez onu. Bunun yerine kendi özel duygularını ön plana çıkarır. Kısacası kendi serüvenini kendi dile getirir ve bunu- dilim dilim çıkarır okurun karşısına. Yazarının, bir ansiklopedi yazıyormuş gibi tek boyutlu cümleler kullandığı bu yazılarda anıdaki sıcaklığı ve öyküdeki kurgusallığı görmek mümkün değildir.
Bu parçanın anlatımında aşağıdakilerden hangisi yoktur?
A) Çoğullaştırmalar B) Karşılaştırma
C) Devrik cümleler D) Örnekler
E) Terimler
22. Kalenin kuzeyinde, kayalara oyulmuş, tamamen gizli kalmış fakat şimdi doğal yıkılmalar sonucu kısmen ortaya çıkmış, iki merdivenli yol bulunmaktadır.
Bu cümleyle ilgili olarak aşağıda verilenlerden hangisi yanlıştır?
A) “Kalenin kuzeyi” sözü belirtili ad tamlamasıdır.
B) “fakat” sözcüğü, bağlaçtır.
C) Sayı sıfatı kullanılmıştır.
D) “şimdi” sözcüğü belirteçtir.
E) Yüklemi yapısı yönüyle basittir.
23. Aşağıdaki cümlelerin hangisinde bir noktalama yanlışı yapılmamıştır?
A) Gabriel Garcia Marquez’in öyküleri, romanları titizlikle yayımlanıyor; bu dizinin ilk kitabı olan: “Yaprak Fırtınası” önemli bir konuya değiniyor.
B) Balık tutmak için denize açılmaya hazırlanan sevecen bir ihtiyar: “Hey genç adam! sen de bizimle gelir misin?” diye seslendi.
C) Ünlü İtalyan ressam Leonardo da Vinci; “Çizdiğim her resim kendi yaşamıma sorduğum bir soruydu.” diyor.
D) O da bizimle hafta sonu yapılacak pikniğe gelecek mi, bilmiyorum doğrusu.
E) Ünlü sanatçı Picasso – Guernica – adlı yapıtında II. Dünya Savaş’ının yıkımlarını ve ispanya’daki çalkantıları resmetmiş.
24. Aşağıdaki cümlelerin hangisinde altı çizili sözcükler türü yönüyle birbirinden farklıdır?
A) Bu işleri hemen bitirin, diyorlar ama ben bu kadar işi ancak bir günde yapabilirim.
B) Arkadaşım dün Ankara’ya taşındı ve artık orada yaşamını sürdürecek.
C) Üniversite yıllarımda haftada iki kitap okuyordum hatta bazı haftalar üç kitap okuduğum bile oluyordu.
D) Sınavlardan önce derslerinize daha çok çalışsaydınız eminim bu başarısız sonuçlar olmazdı.
E) O, kendi üslubunun dışına asla çıkmayan son derece özgün bir müzisyen olarak tanınır.
25. (I) Kimi zaman yazınsal yapıtları bir kez okumakla yetinmeyip yeniden okuruz. (II) Elbette bu okumalar şiir için doğaldır ama öyküler ve romanlar kolay kolay ikinci kez okunmaz, (III) Yeniden okunan yazarın sevincini anlayabiliyor musunuz, bir yazar için bundan daha büyük ödül düşünülebilir mi? (IV) Hele de söz konusu roman ya da öykü popülerse yeniden okunması pek düşünülemez; anlatılan hikâyeyi herkes anlıyorsa, niçin yeniden okunsun ki? (V) Oysa Faulkner’ın ‘Ses ve Öfke’sini ya da Vüs’at O. Bener’in ‘Buzul Çağının Virüsü’nü çeşitli zamanlarda yeniden yeniden okuyan her okur, önceki okumalarda göremediği ayrıntıları görmenin yazınsal hazzını yaşayabilir.
Bu parçadaki numaralanmış cümlelerden hangisi düşüncenin akışını bozmaktadır?
A) I. B) II. C) III. D) IV. E) V.
26. (I) Bazı sözcükler, kavramlar var ki konuşurken, yazarken onları çok kullanırız. (II) Onların anlamlarını çok iyi bildiğimizi düşünürüz. (III) Ne var ki bir kitap okurken bu sözcük ve kavramların farklı anlamlarıyla karşılaşır, şaşırır ve yeni bir şey öğrenmenin hazzıyla mutlu oluruz. (IV) Kitaplar yeni kavramlar öğrettiği gibi yaşamda fark edemediklerimizi de bize hissettirir. (V) Her gün yanından geçtiğimiz yaşam ayrıntılarını fark ettirir. (VI) Bu sefer de yaşamda yeni bir şeyler görmenin ve öğrenmenin hazzını yaşarız.
Bu parça iki paragrafa ayrılmak istense, ikinci paragraf numaralanmış cümlelerin hangisiyle başlar?
A) II. B) III. C) IV. D) V. E) VI.
27. (I) Öğrencilik yıllarında başladığı yazarlığını başka hiçbir işle paylaşmadı. (II) Edebiyatın birçok türünde yetkin yapıtlar ortaya koydu, radyo ve sahne oyunlarını romanları, öykü, anı, deneme kitapları izledi. (III) Bu çalışmalarında hayatın değişim ve dönüşümlerinin, dildeki yansımalarını dikkate alarak yazdı. (IV) Doğa, toplum, zaman ilişkilerinin insanın iç dünyasındaki yansımalarıyla ilgili düşüncelerini ortaya koydu. (V) Değişimler karşısında edebiyatın yapısal durumu bakımından da arayış içinde oldu, kendine özgü anlatım biçimleri geliştirdi.
Bir yazarın ele alındığı bu parçadaki numaralanmış cümlelerle ilgili olarak aşağıda verilenlerden hangisi yanlıştır?
A) I. cümlede, yaşamını yazarak kazandığından söz ediliyor.
B) II. cümlede sanatçının yapıtlarıyla ilgili bir saptama yapılıyor.
C) III. cümlede, yapıtlarında ortak konuları ele aldığından söz ediliyor.
D) IV. cümlede, çeşitli kavramlarla ilgili yargılarda bulunduğu belirtiliyor.
E) V. cümlede, yeniliklere açık bir sanatçı olduğu dile getiriliyor.
28. Ülkemizde kitap, şiir, roman, deneme, öykü, söyleşi, üzerine yazılan çok sayıda eleştiri kitabı, edebiyatçılar tarafından kaleme alınmış ve alınmaktadır. Sinema, tiyatro, müzik, heykel ve resim gibi diğer sanat dallarında sıklıkla eleştirilerin yer almadığını, basılıp yayımlanmadığını da görüyoruz. Dikkat edilirse, yüzlerce radyo ve TV kanalı ve yine yüzlerce ulusal ve yerel gazete, dergi bulunan ülkemizde, doğruya ulaşmak için siyaset ve spor dışındaki konularda eleştirilerin yapılmadığını görürüz. Sanat, magazin, ekonomi, yayıncılık ve bütün konular üzerinde yapılacak eleştiriler, ülkemizdeki yanlışları ve eksikleri azaltarak yok edebilir. Yapılan doğruları ve güzellikleri de yüreklendirip çoğaltabilir.
Bu parçanın bütününde aşağıdakilerin hangisinden söz edilmektedir?
A) Ülkemizde yazınsal eleştirinin yetersiz olduğundan
B) Eleştiri yazılarının belli bir derinlikten yoksun olduğundan
C) Eleştirmenlerin temelsiz eleştiri yapmalarından
D) Yazın dışındaki alanlarla ilgili yeterli eleştirinin yazılmadığından
E) Eleştirmenlerin basit konulara yoğunlaşıp yazınsal yapıtları ihmal etmelerinden
29. İnsanın doğasında “kendini ifade etmek” gibi damar var. Bu ifade yollarından en geniş, en büyüleyici olanı sanırım yazmak… Her insan kendini ve kendi “hikayesini” anlatmak ister. Görmek ve görülmek, dinlemek ve dinlenmek ister. Yazıyla kurduğunuz dünya, hiçbir uğraş ile elde edilemeyecek bir doygunluk, bir mutluluk verir insana. Yazı ile elde edilecek “sosyal” faydaları hiç katmıyorum buna. Kim istemez kelimelerle saraylar ve hatta dünyalar kurmayı. Bir de eğer iyi bir okursanız ve iyi örneklerle karşılaşmışsanız, okuduğunuz bütün güzel şiirler, romanlar, öyküler ve denemeler sizdeki yazma duygusunu kışkırtır. “Sen de yaz.” der. Eh, dur durabilirsen artık bu arzunun önünde…
Bu parçada aşağıdakilerden hangisinin üzerinde durulmaktadır?
A) Yazmanın içten gelen ve okuyarak gelişen bir tutku olduğu ve insanlara çeşitli faydalar sağladığı
B) Yazarlığın bir yetenek olmadığı, ancak çalışılarak geliştirilebileceği
C) Yazmanın okumaktan her zaman daha fazla fayda sağladığı
D) Yazmanın da diğer uğraşlar gibi başlı başına bir meslek olduğu
E) Yazmanın insanı gerçek yaşamdan uzaklaştırarak düşsel bir yaşama taşıdığı
30. I. Burada şelalelerin şırıltısının yaprakların hışırtısına karıştığı şiirsel bir manzara vardı.
II. Öyle kuru gürültüye pabuç bırakmayan, uyanık biriydi.
III. Benimle alakalı ileri geri konuşması moralimi bozmuştu.
IV. Resimlerinde farklı kompozisyonlar deneyen sanatçı, tuvaline kendi damgasını vurmayı başarıyor.
V. Az önce sokaktan gelen bir fren sesiyle irkildim.
Yukarıda numaralanmış cümlelerle ilgili olarak aşağıdakilerden hangisi yanlıştır?
A) I. cümlede, yansıma sözcükler kullanılmıştır.
B) II. cümlede, “uyanık” sözcüğü mecaz anlamıyla kullanılmıştır.
C) III. cümlede, zıt anlamlı sözcüklerin oluşturduğu bir ikileme yer almaktadır.
D) IV. cümlede, terim anlamlı sözcükler vardır.
E) V. cümlede, bir dolaylamaya yer verilmiştir.
31. 1950 kuşağı yazarlarının en üretken isimlerinden biri olan sanatçının, yalın ama yoğun bir atmosfer içeren cümlelere sahip bir anlatımı var. Ölüm, düş, yabancılaşma, var oluş gibi temalardan bir an olsun uzak durmayan yazar yapıtlarının merkezine bu konuları oturtuyor. Düş ile gerçek arasında gidip gelen neredeyse tek bir paragrafa kadar inen kısacık öyküler kaleme alıyor. Kitaplarına yazdığı ön sözlerde bile düş ve gerçeğin arasındaki sınırı aşmamaya özen gösteren bir tavır içinde. İçerik yönünden el attığı yeni konular kadar her öyküde yeniden beliren özgün bir biçem kaygısı görülüyor.
Bu parçada ele alınan sanatçıyla ilgili olarak aşağıdakilerin hangisinden söz edilmemiştir?
A) Dönemindeki yazarlar arasındaki yerinden
B) Az sözle çok şey anlatan bir söyleyişe sahip olduğundan
C) Öykülerinin yapısal özelliklerinden
D) Öykülerini soyut konular üzerine temellendirdiğinden
E) Öykülerinin arka planını yazılarında açıkladığından
32. —-. Bu yüzden ülkesinin, kültürünün yakın tarihine ve o tarihle bağlantılı olan, o tarihin tüm sonuçlarıyla biçimlenmiş bugüne yabancı olmuş bir sanat ve sanatçı beni ilgilendirmiyor. Bencilce, sadece kendi duygu ve düşüncelerini anlatan, içinde yaşadığı kültürü dışlayan, yalnızca kendi için var olmayı tek varlık gerekçesi sayan bir sanatı, gerçek bir sanatsal tavır olarak görmüyorum. Bu düşüncelerim abartılı bulunabilir ancak topluma ve kültüre olan bakışım beni böyle düşünmeye itiyor.
Bu parçanın başına düşüncenin akışına göre aşağıdakilerden hangisi getirilmelidir?
A)Bir yazar olarak bireysel temalardan uzak durmadığımı belirtmeliyim
B)Bir sanatçıdan, ülkesine ya da içinde yetiştiği topluma katkıda bulunmasını beklemek doğru değildir.
C)Bir sanatçı, sanatın gerektirdiği estetik sorumluluktan uzaklaşmamalı
D)Kültürünü ve yaşadığı toplumu dışlayarak sanat yapmak gerçek sanatçılıkla bağdaşmaz
E) Bir sanatçı ister toplumu isterse kendini anlatsın, okurları tarafından çokça okunuyorsa başarılı sayılır
33. (I) Tac Mahal, Babür imparatoru Şah Cihan tarafından yaptırılmış, dünyanın en güzel şaheserlerindendir. (II) Tac Mahal’in duvarlarına gömülü mücevherlerden günün değişik saatlerinde farklı renkler, değişik görüntüler yansır. (III) Tac Mahal güneş ışınlarına bağlı olarak pembe sarı, açık leylak, krem rengine bürünmektedir. (IV) Romantik görünüşü ile herkesi büyüleyen, Doğulu Batılı birçok ünlü yazar ve şaire ilham kaynağı olan Tac Mahal, mehtaplı gecelerde bile aydan daha parlak görünür. (V) Her yıl milyonlarca turistin ziyaret ettiği ve dünya kültür mirası olarak görülen bu yapının orijinal özellikleri çok titiz bir biçimde muhafaza edilmektedir.
Tac Mahal’in ele alındığı bu parçada numaralanmış cümlelerle ilgili olarak aşağıdakilerden hangisi yanlıştır?
A) I. cümlede, değeri karşılaştırmalı olarak ortaya konuyor.
B) II. cümlede, özellikleriyle ilgili bir bilgi ortaya konuyor.
C) III. cümlede, benzetme yer alıyor.
D) IV. cümlede, görüntüsünün sanatsal zevkler uyandırdığı söyleniyor.
E) V. cümlede, kendine özgü özelliklerinin özenle korunduğu ortaya konuyor.
34. Sanat dünyamızda özellikle aynı alanda yapıt ortaya koyan sanatçılarda birbirini karalamak ve küçümsemek şeklinde beliren bir kıskançlık görülüyor ne yazık ki. Gerçek sanatçı, başkalarını küçümseyerek sanatta yükselen hiç kimsenin olmadığını bilir. Başkasının ürünlerini karalayarak, değersiz görerek kendi eserini değerli kılmaz kişi. Bunlar başka bir ifadeyle ayak oyunlarıdır. Hiçbir dönemde bu oyunlarla sanatçı olunamamış, kalınamamıştır bundan sonra da olunamayacağı çok açıktır,
Bu parçada olumsuz görülen durum aşağıdakilerin hangisinde belirtilmiştir?
A) Sanat dünyasında, belli bir yetkinlikten uzak yapıtların kaleme alınması
B) Yazarların sanatı geliştirecek yeni çalışmalar yapmaması
C) Yazın dünyasında düzeysiz polemiklerin çoğalarak devam etmesi
D) Yazarların başkalarını kötüleyerek kendilerini öne çıkarmaya çalışmaları
E) Yazarlarımızın çoğunun, her alanda yazmak gibi bir çaba içinde olmaları
35. Şiirle, şiir okuyarak edebiyata en zor yoldan adım attığımı söyleyebilirim. Şiir bilebildiğim en zor ve en yorucu uğraştır. Hem iyi şiirin bulunması ve verimli biçimde okunması zordur, hem de iyisini yazmak. Şiir sizden bütün bir hayatınızı ister ve daha azıyla yetinmez. Şu an şiirle uğraşmama ve şiir kitabı yayımlatmama rağmen, düzyazının, romanın görece kolaylığına sığındığımı söylemeliyim. Elbette şiire dönebilirim. Gerçekten şiir üretmek istemek deliliktir aslında, kişinin kendisini Don Kişot gibi hissetmesidir.
Bu parçada aşağıdaki sorulardan hangisinin yanıtı yoktur?
A) Şiir, romana göre yazılması daha zor bir tür müdür?
B) Şiir yazmanın özveri gerektirdiğine katılıyor musunuz?
C) Edebiyata şiir yazarak mı başladınız?
D) Şiirlerinizde kendi yaşantınıza yer verdiğinizi söyleyebilir miyiz?
E) Romanda karar kılan birisi olarak tekrar şiir yazmayı düşünür müsünüz?
36. Dilciler, “Türkçe soyutlama, imge gücü çok yüksek bir dildir.” der. Sanatsallığı ve şiire yatkınlığı da buradan gelir. Türkçenin gücünün farkında olan sanatçılarımız, mecazlara dayalı, ses ve imge zenginliğine sahip yapıtlar kaleme alır. Düz, yalınkat, amacı salt bir mesaj taşıyan basit cümlelerden arındırırlar yapıtlarını.
Aşağıdaki cümlelerin hangisi bu parçada sözü edilen sanatçıların anlatımsal tutumuna örnek oluşturmaz?
A) Yüreğimde ve belleğimde bıraktığın izleri hemencecik silmem imkansız, benden uzaklaştıkça parçalıyorsun kalbimi.
B) İçimdeki yangın büyüdü, büyüdükçe bir kora dönüştü beni yakıp küle döndürdü.
C) Yüzyılı aşkın yaşa sahip olan ağaçların bulunduğu köy meydanına vardığımda insanların bana yabancı biriymişim gibi baktıklarını gördüm.
D) Tadına doyamadığım güzellikleri cömertçe sunan Alaçatı’da doğanın bitmez tükenmez senfonisini huzurla dinledim.
E) Zamanın tüketemediği güzelliklerle çevrili bu kasabada yaşam, son durağı olmayan bitimsiz bir yol gibi devam edip gidiyordu.
37. Oğuz Türklerine ait olup anlatıcıdan anlatıcıya aktarılarak gelişen Dede Korkut Hikâyeleri, ancak 15. yüzyılda yazıya geçirilmiştir. Türk edebiyatının zenginliğini daha da artırıp ona enginlik kazandıran bu hikâyeler, birçok yerli ve yabancı araştırmacının dikkatini çekerek çeşitli yönlerden incelenmiştir. Dede Korkut kitabının en büyük özelliği, içindeki hikâyelerin geniş Türk kültürünün en karmaşık dönemine ait unsurlar bulundurması ve bu dönemi aydınlatmasıdır.
Bu parçada Dede Korkut kitabıyla ilgili aşağıdakilerden hangisine değinilmemiştir?
A) Edebiyatımızı geliştirdiğine
B) Pek çok uzman tarafından üzerinde durulduğuna
C) Türk kültür tarihine ışık tuttuğuna
D) Sözlü edebiyat ürünü olduğuna
E) Anlatımının yalın olduğuna
38. Sanatçı, ilk kitaplarında çöken ailelerin, yoksulluk ve yalnızlıkla boğuşan anne ve çocukların, yeni ortamlarda bunalan ve yurt özlemi çeken göçmenlerin dramlarına gerçekçi bir şekilde yaklaştı. Kişileri derinlemesine inceledi ve anlatımını canlı tasvirlerle besledi. Öyküleriyle, ülkesinin ve insanlarının kırsal ve kentsel yaşamını iç içe organik bir bütünlükle bir halı dokur gibi oluşturdu ve bu yapıtlarıyla edebiyatımıza yeni tatlar getirdi. Okurlar sıcak anlatımından, yakaladığı şaşırtıcı ayrıntılardan, insancıl bakış açısından çok etkilendi. Bir dönemin sıkıntılarını anlattığı ilk romanıyla 1975 Türk Dil Kurumu Roman Ödülünü kazandı. Öyküleri Fransızca, İspanyolca gibi birçok dile çevrildi.
Bu parçada ele alınan sanatçıyla ilgili aşağıdakilerin hangisinden söz edilmemiştir?
A) Yapıtlarının içten bir anlatımının olduğundan
B) Yapıtlarının özgün yanları olduğundan
C) Birbirinden farklı kesimleri birlikte anlattığından
D) Önemli yabancı yapıtlarla yarışacak nitelikte olduğundan
E) Yapıtlarındaki kahramanları ayrıntılı bir biçimde anlattığından
39. Dereköy, geçmişte yaklaşık iki bin hanesiyle Türkiye’nin en büyük
I
köylerinden biriymiş. Günümüz de ise geçmişinin aksine son derece
II
sakin bir yerleşim birimi. Köyün daracık sokak aralarında gezinip
terk edilmiş kagir evleri incelemek, eskimiş fotoğraflara bakmak gibi
III
nostaljik bir his uyandırıyor. Dere köy’de bulunan ve dev bir mağarayı
IV
andıran çamaşırhanede delice akan çeşmeler taş öbekleri dolduruyor.
V
Bu parçadaki numaralanmış sözlerden hangisinin yazımı yanlıştır?
A) I. B) II. C) III. D) IV. E) V.
40. Her yazarın içinde birkaç ayrı “yazarlık biçimi”nin var olduğunu sanıyorum. Ama nihayetinde bunlardan biri öne çıkıyor. Başka alanlara dair özlemlerim zaman zaman depreşse de ben kendimi “öykücü” olarak tanımlıyorum ve öykünün gerekleri ne ise onu yapmaya çalışıyorum. —-. Bundan dolayı, dilde başka bir üslup tutturup gitmeyi, öyküye ihanet sayıyorum ben. Öyküyle, dille ve kelimelerle olan ilişkim, benim yaşama biçimimi ve duyarlıklarımı yansıtıyor.
Bu parçada boş bırakılan yere, düşüncenin akışına göre aşağıdakilerden hangisi getirilmelidir?
A) Öykücü yanım, yazılarımda başka bir üsluba izin vermiyor
B) Ancak zaman zaman başka türlerde de yazmam gerektiğini düşünmüyor değilim
C) Öykülerimde sürükleyici bir olay yerine yaşamın belli kesitlerini ele alıyorum
D) Öykü kaleme almak belli bir yazın disiplini ve dilsel yetkinlik gerektirir
E) Kimi zaman öykünün doğasına aykırı davrandığımı da belirtmeliyim
CEVAPLAR
|
1 -C |
9 – D |
17 -C |
25 -C |
33 -C |
|
2 – D |
10 – C |
18 – B |
26 – C |
34 – D |
|
3 – B |
11 – B |
19 – C |
27 – C |
35 – D |
|
4 – E |
12 – D |
20 – B |
28 – D |
36 -C |
|
5 – A |
13 – E |
21 – D |
29 -A |
37 – E |
|
6 -C |
14 – D |
22 – E |
30 – E |
38 – D |
|
7 -C |
15 – C |
23 – D |
31 – E |
39 – B |
|
8 – C |
16 – E |
24 – E |
32 – D |
40 – A |
]]>
1.Aşağıdaki cümlelerin hangisinde altı çizili söz, ayraç içindeki açıklamasıyla uyuşmamaktadır?
A)O, yazılarında pek çok sorunun altını çizmiş ve bu sorunların çözüm önerilerini ortaya koymuştur. (vurgulamak, dikkat çekmek)
B)Nane ve limon soğuk algınlığının tedavisinde birebirdir. (etkili ve uygun olmak)
C)Verdiği sözleri zamanında yerine getiremeyeceğini görünce çark etti. (çözmek, anlamak)
D)Bu yapıtında sanatçı yaşamdaki her şeyi anlatmamış, yaşantıları elekten geçirmiştir. (seçmek, ayırmak)
E)İki çocuk hiç yoktan bir kavga çıkarmış, öğretmenlerinden azar işitmişti. (nedensiz yere)
2. Bir şair, bir yazar olarak düşüncelerinizin karşınızdaki kitlede bir etki oluşturması, gereği gibi anlaşılması, o kitlenin de belli bir düşünsel alt yapısının olmasına bağlıdır. Eğer, bir sanatçı olarak düşünce tohumunuzu çorak bir toprağa atmışsanız, o topraktan ürün almanız mümkün değildir.
Bu parçada geçen “düşünce tohumunu çorak bir toprağa atmak” sözüyle anlatılmak istenen aşağıdakilerden hangisidir?
A) Yapıtta anlaşılması zor konulara yer vermek
B) Anlatılanların karşılık bulamayacağı, birikimden yoksun bir okur kesimine seslenmek
C) Yüzyıllara meydan okuyacak yapıtlar ortaya koyamamak
D) Düşünsel birikimden yoksun yapıtlar ortaya koymak
E) Okurun ilgisini çekmeyecek konulara değinmek
3. Duygusal bir yaklaşımla başlayan halka ve Anadolu’ya yönelme eğilimi, yaşantısını Anadolu yaşamıyla bütünleştirmiş şairlerimizle gerçekçi bir çizgiye oturmuştur. Şiirimiz yeni bir ses ve renk kazanmıştır böylece. Deyiş ve içerik yönünden zenginleşmiştir. Başka bir deyişle şiirimizin ayağı toprağa basmıştır.
Bu parçada geçen “şiirimizin ayağının toprağa basması” sözüyle şiirimizle ilgili olarak anlatılmak istenen aşağıdakilerden hangisidir?
A) Toplumsal sorunların öne çıkarılmaya başlandığı
B) Evrensel bir içeriğe kavuşturulduğu
C) Soyut yaklaşımların yerini gerçekçi yaklaşımların aldığı
D) Anadolu ve insanının ilk kez yapıtlarda işlendiği
E) Halk edebiyatı öğelerine yer verildiği
4. (I) Boğaziçi’nde özellikle sularla ışıkların oyunları esrarlı bir canlılıktır. (II) Yalılar, görkemli bir tarihin mirasçısı gibi durur. (III) Yosun kokan kayıkhaneler, denizin mırıldanan sularını yalının zemin katındaki odaların altına götürür. (IV) Esen o hafif, ılık rüzgâr adeta yüreklerimizi okşar. (V) Arada bir küçük dalgaların kâh gülüştükleri kâh ağlaştıkları duyulur.
Bu parçadaki numaralanmış cümlelerle ilgili olarak aşağıda verilenlerden hangisi yanlıştır?
A) I. cümlede “ile” (-le, -la), bağlaç görevinde kullanılmıştır.
B) II. cümlede, zincirleme isim tamlaması yer almaktadır.
C) III. cümledeki “Yosun kokan kayıkhaneler” sözü, tamlayanı sıfat-fiil grubu olan bir sıfat tamlamasıdır.
D) IV. cümlede, özne bir söz öbeğinden oluşmaktadır.
E) V. cümle, yüklemi edilgen çatılı olan, olumlu bir cümledir.
5. I. Bazen sapsarı bir benizle geliyorsun
II. Yorgun çizgileri alnında uykusuzluğun
III. Biliyorum içinde bir sızı var
IV. Bıçak ağzı gibi bir sızı var
V. Hiç aldırmadan benim sevdama geçip gidiyorsun gönlümden
Bu dizelerle ilgili aşağıda verilenlerden hangisi yanlıştır?
A) I. dizede, pekiştirmeli bir niteleme sıfatı kullanılmıştır.
B) II. dizede, tamlananı bir sıfatla nitelenmiş bir isim tamlaması vardır.
C) III. dizede birden çok çekimli eylem yer almaktadır.
D) IV. dizede, bir edat grubuna yer verilmiştir.
E) V. dize, içinde birden fazla yan cümlenin olduğu girişik bileşik bir cümledir.
6. I. Bir kitap içimde o kadar derinlere inmeli ki artık onu
kendimin bir parçası gibi görmeliyim, onu okuduktan sonra, okumadan önceki kişi olmamalıyım.
II. Gerçek bir yapıt, okuru hiç bilmediği yolculuklara çıkarır, okur o yapıt vasıtasıyla günlük yaşamın sıradanlığından kurtulur.
III. Eğer bir yapıtı okuduğumuzda o yapıt bizim yaşama bakışımızı değiştirmiyorsa zamanımızı boşuna harcamışız demektir.
IV. Bir yapıttan gereği gibi haz almak o yapıtta anlatılanlar hakkında önceden bilgi sahibi olmayı, bir birikim edinmeyi gerektirir.
V. Bir yapıt yüzyıllara meydan okuyarak kalıcılığı yakalamak istiyorsa insan ve yaşam gerçeğini hiç değiştirmeden anlatma başarısını göstermelidir.
Yukarıdaki numaralanmış cümlelerden hangileri anlamca birbirine en yakındır?
A) I. ve II. B) I. ve III. C)ll.ve V.
D) III. ve IV. E) IV. ve V.
7. (I) Yılın en uzun günlerindeyiz. (II) Saat altıya varmadan göğü sarıveren aydınlık, geç saatlere dek sürüp gidecek, hava kararmak bilmeyecek. (III) Erkenden uyanıp gözlerime, gönlüme taze ışık dolduruyorum. (IV) Hep aşkı, inançları, yurt sevgisini anlatan şairler vardır ya! (V) Ben ise aydınlığın verdiği hazlardan söz eden şiirler yazıyorum.
Bu parçada numaralanmış cümlelerle ilgili olarak aşağıdakilerden hangisi yanlıştır?
A) I. ad cümlesidir.
B) II. sıralı cümledir.
C) III. eylem cümlesidir.
D) IV. basit cümledir.
E) V. bileşik cümledir.
8. (I) Şiir üzerine yazı ve kitapların azlığından yola çıkarak bu konuda düşünenlerin, eleştiri yazanların oldukça az, yazılanların da belli bir yetkinlikten yoksun olduğunu rahatlıkla söyleyebiliriz. (II) Özellikle şiir eleştirisi alanındaki boşluk eleştirel denemeler ya da kitap tanıtım yazılarıyla doldurulmaya çalışılıyor, ancak bu yazılar gerçek anlamda bir eleştiri niteliği taşımıyor. (III) Ne yazık ki nesnellik ve bilimsellik yerine; kişisel duygu ve beğeniye, izlenimlere, sezgiye dayalı öznel eleştiri anlayışı egemen durumda. (IV) Çünkü nesnel eleştiri, sağlam kuram bilgisi, disiplinli ve yöntemli araştırma gerektiren zor bir iş. (V) Şiir üzerine tartışmalarsa, gerek kuramsal temellere dayanmamaları, gerekse metine odaklanmamaları nedeniyle çoğunlukla niteliksiz polemik yazılarıdır.
Bu parçadaki numaralanmış cümlelerin hangisinde ülkemizdeki şiir eleştirisinin niteliksiz olduğundan söz edilmemiştir?
A) I. B) II. C) III. D) IV. E) V.
9. Romancı; yaşadıklarını, gözlemlediği olayları ya da durumları olduğu gibi anlatırsa ortaya koyduğu yapıt, roman olmaz. -— Zaten yaşanandan daha değişik ve yeni bir gerçeklik oluşturma isteği, yazarın, yapıtı aracılığıyla, kendini ortaya koyma düşüncesinden ileri gelmektedir. Bu, bütün sanat yapıtları için geçerlidir.
Bu parçada boş bırakılan yere, düşüncenin akışına göre aşağıdakilerden hangisi getirilmelidir?
A)O, düş gücünü kullanarak romanında, gördüklerinden yeni bir gerçeklik oluşturma peşinde olmalıdır.
B)Halbuki iyi sanatçı, yaşadıklarını, çevresinde gözlemlediklerini yapıtında olduğu gibi vermelidir.
C)Çünkü roman, uzun uğraşlar sonucu yazılabilecek bir türdür.
D)Romanın, yazınsal türler içinde kendine özgü bir yapısı vardır.
E)Bir romanda yazarının yaşamından kesitler bulunması, o romanın niteliğini etkilemez.
10. (I) Tarih denince birbiri ardına ezberlemek zorunda olduğumuz olaylar akla gelse de o, eskiyen her bir yılı, ayı, günü kucaklayarak yoluna yeni yolcularıyla devam eden dinamik bir süreçtir. (II) Ne yazık ki ülkemizde birçok sosyal bilimin çektiği sıkıntıyı tarih dersi de çekiyor. (III) Ne olduğunu anlamadan içine düştüğümüz sınav endişesi, sayısal bilimleri öğrenci ve ebeveynlerin gözdesi haline getirirken, tarih dersleri günden güne arka sıralara itiliyor. (IV) Tarih, çoğumuzun öğrencilik yıllarında yanlış algılatıldığı gibi bir ezber silsilesi olmayıp dedelerimizin sevecenlikle anlattığı pek çok öykü gibidir aslında. (V) insana dair en büyük cevapları içinde barındıran ve ezberle değil de tadına vararak bilginin hazzını yaşatan ender bir değerdir.
Tarihin ele alındığı bu parçadaki numaralanmış cümlelerle ilgili olarak aşağıda verilenlerden hangisi yanlıştır?
A) I. cümlede, tarihin değişime açık olduğu ve durağan bir yapıya sahip olmadığı görüşüne karşı çıkılıyor.
B) II. cümlede, bir hayıflanma söz konusudur.
C) III. cümlede, eğitim sistemindeki durumu hakkında bilgi veriliyor.
D) !V. cümlede, hakkında yanlış bir görüşe sahip olduğumuzdan söz ediliyor.
E) V cümlede, zevk alınarak öğrenilecek bir alan olduğu belirtiliyor.
11. Aşağıdakilerin hangisinde birden çok yargı yoktur?
A) Sınavlara ciddi bir biçimde hazırlanmış, zamanı nasıl kullanması gerektiğini çok iyi öğrenmişti.
B) Sorumluluklarının daima bilincinde olmuş, hiçbir şeyi aksatmamış bir kişidir o.
C) Annem, her sabah erkenden kalkar, sobayı yakar, yaptığı böreklerle bize güzel bir kahvaltı hazırlardı.
D) Klasik Türk şiiriyle Marmara Üniversitesindeki edebiyat derslerinde tanışmış, şiire hayran olmuştuk.
E) Bu çocuk annesinin dediği hiçbir şeyi yapmıyor, bildiğini okumaya devam ediyordu.
12. (I) Bu yapıtı oluşturan on öykü, konuları yönüyle birbirinin devamı niteliğinde. (II) Bu öykülerdeki kişiler, aynı yaşamları sürdürmesine rağmen yazar, anlatımıyla farklı yazınsal güzellikler sunuyor okura. (III) Yazar, anlattıklarını, belli bir sona bağlamıyor. (IV) Böylece okur, öyküyü okuyup bitirdikten sonra olayları zihninde devam ettirip kendince tamamlıyor. (V) Zaten yazar da okurla kendisi arasında böyle bir ilişkinin kurulmasını istediğinden bu yaklaşımı benimsiyor.
Bu parçada numaralanmış cümlelerin hangisinde bir “amaç” söz konusudur?
A) I. B) II. C) III. D) IV. E) V
13. Salkım salkım tan yelleri estiğinde
I
Mavi patiskaları yırtan gemilerinle
II III
Uzaktan seni düşünürüm İstanbul
Binbir direkli Haliç’inde akşam
Adalarında bahar
IV
Süleymaniye’nde güneş
V
Bu parçada numaralanmış sözcüklerden hangisi iyelik eki almamıştır?
A) I. B) II. C) III. D) IV E) V
14. Aşağıdaki dizelerin hangisinde nesneye yer verilmemiştir?
A) Ben artık ümitsizlikleri dillendirmek değil
İnsanlara ümit ışığı olmak istiyorum
B) Öğrendim incinin denizde olduğunu
Senin gözlerinde boğulduğum gün
C) Yine kitapları, türküleri, bayraklarıyla geldiler
Dalga dalga aydınlık oldu
D) Bir vefa ararım kalbe dolacak
Gurbetin yabancı ellerinde
E) Tuna’nın üstünde güneş batarken
Sevgili yurdumu andırır bana
15. Burada mavi sedirlerin baktıkça insana huzur veren görünümleri
I
ve dalları uzun kayın ağaçları konuklara bir görsel şölen sunuyor. Ufku
II III IV
kaplayan dağdaki yabani ağaçların minik ama lezzetli meyvelerinden
V
tadarak yolumuza devam ediyoruz.
Bu parçadaki numaralanmış sözlerden hangileri sıfat tamlaması değildir?
A) I. ve II. B) I. ve III. C) II. ve IV.
D) III. ve IV. E) III. ve V.
16. İşler her zamanki akışında seyrederken çalan telefonun bizi
sıra dışı bir maceraya sürükleyeceğini kestirmek oldukça güçtü.
I
Telefonun diğer ucundaki ses, Akdeniz bölgesini avucunun içi gibi
II
bilen bir dosta aitti. Heyecanla derin vadilerinden birinde bir antik
III
kent keşfettiklerini anlatıyordu. Bu tek cümle, ertesi gün soluğu Mersin’in Tarsus ilçesindeki Namrun Kalesi önlerinde almamıza
IV V
yetmişti.
Bu parçadaki altı çizili sözlerden hangisinin yazımı yanlıştır?
A) I. B) II. C) III. D) IV. E) V.
17. Bir şair mektubunda Doğu Karadeniz için şunları yazmış :
I
“Bakmayın bugünkü dağların ak karına , gün gelip güneş daha sıcak
II
doğacak ve eriyecek buzlar ; delecek toprağı otlar, sürgün verecek yine
III
kuru görünen ağaç dalları. Uyanacak toprak , sevinçle inecek bağrına
IV
umudun çapaları. Yeryüzünde bir cennet mi arıyorsunuz, işte size gerçek bir yeryüzü cenneti ? “
V
Bu parçadaki numaralanmış noktalama işaretlerinden hangisi yanlış kullanılmıştır?
A) I. B) II. C) III. D) IV. E) V.
18. (I) “Şiirsellik” kavramı günümüzde sadece şiir için değil, pek çok durum, tür için de yaygın bir şekilde kullanılmaktadır. (II) insanlar belli bir akıcılığın, çarpıcılığın, güzelliğin yakalandığı sanat ürünlerine şiirsel sıfatını yakıştırıveriyorlar: Şiirsel roman, şiirsel öykü, şiirsel sinema. (III) Bu haliyle sanatsal ürünler için yakıştırılan bu sıfat, o eser için bir yüceltme amacını bünyesinde barındırıyor. (IV) Şiir şimdilerde yerini, popülerliğinden dolayı romana bırakmış durumdadır. (V) Asla o eserin eksikliği ya da şiir karşısındaki zayıflığını belirtmek için yapılmıyor, onda geçerli, herkesin kabullendiği ortak bir güzellik olduğunu göstermek için bu sıfat yakıştırılıyor. (VI) insanlar böylece beğeni ve sahiplenmelerini “şiirsel” kelimesi ile ortaya koymuş oluyor.
Bu parçada numaralanmış cümlelerden hangisi düşüncenin akışını bozmaktadır?
A) II. B) III. C) IV. D)V. E) VI.
19. Ünlü bir sanatçı öldüğünde yazın dünyasında ne gibi gelişmeler görülür? Bazı meslektaşlarınca anma programları düzenlenir, gazetelerde haberler yayımlanır ( ) bu haberlerde kalıplaşmış birçok söz görürüz ( ) bir çınar devrildi ( ) bir yıldız kaydı, büyük bir değeri kaybettik ( )
Bu parçada ayraçlarla belirtilen yerlere aşağıdaki noktalama işaretlerinden hangisi getirilemez?
A) İki nokta (:) B) Üç nokta (…)
C) Soru işareti (?) D) Virgül (,)
E) Noktalı virgül (;)
20. Aşağıdaki cümlelerin hangisinde bir anlatım bozukluğu vardır?
A) Bir kurşun kalemin üretim süresi yaklaşık dört ayda tamamlanır.
B) Fabrikamızda daha çok bu civardaki ormanlardan kesilen ağaçlar işleniyor.
C) Köylüler, çiftçiliğin yanında arıcılık yaparak geçimlerini sağlıyor.
D) Yazın buraya çevre illerden işçiler gelir, tarladan ürünler kaldırılana kadar burada çalışırdı.
E) Yeni fabrikalar sayesinde bu yörede birçok insan iş sahibi oldu.
21. (I) St. Petersburg, 1703 yılında Rusya’nın Batı’ya açılan bir penceresi olarak ve belli başlı Avrupa kentleri örnek alınarak inanılmaz bir hızla kurulmuştur. (II) Kısa zamanda nüfusunu katlamış ve Avrupa’nın en kalabalık kentleriyle boy ölçüşür hale gelmiştir. (III) Çar’ın bataklıklar üzerinde inşa ettirdiği, gerçekten de tarihin en büyük şehircilik girişimlerinden biri haline gelen bu kent projesi, Rusya’nın modernleşme hamlesinin bir göstergesiydi. (IV) O dönemde, Çarlığın yeni başkenti olarak, Moskova’nın taşralığına karşı şehirleşmeyi ve modernizmi temsil ediyordu. (V) Ancak bugün Moskova, St. Petersburg’tan daha modern bir kent olarak St Petersburg’un iki yüz yıllık saltanatını bitirmiş görünüyor.
Bu parçada numaralanmış cümlelerin hangisinde bir “karşılaştırma” söz konusu değildir?
A) I. B) II. C) III. D) IV. E) V
22. Köylüler, güneş daha yeryüzüne gülümsemeden kalkıp gül bahçelerine gidiyor, mis gibi kokan köyün sokaklarından.
Bu cümleyle ilgili olarak aşağıdakilerden hangisi söylenemez?
A) Üstünlük belirtecine yer verilmiştir.
B) Sıfat-fiil ve zarf-fiil kullanılmıştır.
C) Basit, bileşik ve türemiş sözcüklere yer verilmiştir.
D) Yüklem çatısı yönüyle geçişsizdir.
E) Farklı türden ad tamlamaları yer almaktadır.
23. (I) Yaz bir başka geçer Kaş yaylalarında. (II) Kış için otlar biçilir, sararan başaklar toplanır. (III) Hayvanlar özgürce otlatılır türküler eşliğinde. (IV) Keçiler sağılır, peynirler basılır bidonlara. (V) Eylül, her zaman bütün yaylalarda veda vaktinin habercisidir. (VI) Pencereler, kapılar, bacalar sıkı sıkı kapanır. (VII) Alçaklardaki köylere doğru hüzünlü bir dönüş başlar; yayla evleri, derin bir sessizliğe gömülür.
Bu parça iki paragrafa ayrılmak istense ikinci paragraf numaralanmış cümlelerin hangisiyle başlar?
A) II. B)lll. C)IV. D)V. E) VI.
24. Her sanatçı sürekli olarak birikimlerini artırma, kendini geliştirme süreci içindedir. (I) Bu, öykülerine, romanlarına şiirlerine de yansır. (II) Bu tercihlerinden dolayı yazarların da yaşamları boyunca toplumcu ya da bireyci gibi değişmez bir çizgiye sahip olmaları mümkün değildir. (III) Buradan hareketle bir sanatçının belli kalıplara bağlı kalmadığını söyleyebiliriz. (IV) Belli kalıplara hapsolmayan sanatçı, böylece sanat anlayışlarının tek renk olmasının önüne geçmiş olur. (V)
Bu parçadaki numaralanmış yerlerden hangisine “Bir yazar belli bir dönem sosyal sorunlara çözümler üretmeye kendini adarken belli bir dönemde de kendi içine yönelmeyi seçebilir.” cümlesi getirilirse parçanın anlamsal bütünlüğü sağlanmış olur?
A) I. B) II. C) III. D) IV. E) V.
25. Gemiler gelirdi, onları renklerinden tanırdık. Bir müddet sonra gemiler arkalarında yarılmış bir deniz, bir avuç duman bırakarak giderdi. Ben onların arkasından uzun uzun bakar, bir gün beni alıp uzaklara götürmeleri için şiirler yazardım. Bir gün, arzularımla çırpınan gemiler, beni alıp götürdü. Bana bütün sevdiğim denizleri, adaları gösterdi. Arzularımın hepsi son damlasına kadar gerçekleşmişti. Bir zamanlar masallarımın değişmez unsuru olan gemiler, şimdi boş ve anlamsız bir tekne gibi Galata’da sallanıp duruyor.
Bu parçanın anlatımıyla ilgili olarak aşağıdakiler-den hangisi söylenemez?
A) Birinci kişili anlatımla oluşturulmuştur.
B) izlenimlerden söz edilmiştir.
C) Mecazlı söyleyişlere yer verilmiştir.
D) Yinelemeye yer verilmiştir.
E) Birden çok duyuyla ilgili ayrıntılara yer verilmiştir.
26. Köye bir romancı yaklaşımıyla değil de, bir toplumbilimci yaklaşımıyla eğilen yazarların romanları, genellikle bir “edebiyat eseri” katına kolay kolay erişemiyor; sıkıcı olmalarının, okunsalar bile bir iz bırakmadan unutulup gitmelerinin nedenini burada aramak yanlış olmasa gerek. Köyden söz açtığı halde bu yanlışa düşmeyen tek romancınız, Yaşar Kemal’dir. Çünkü Yaşar Kemal —. Köy gerçekliğine bu tutumla yaklaştığı için anlattığı insanlar yaşarlar bizde, hem de yalnız insani sorunlarıyla değil, ekonomik, toplumsal sorunlarıyla da yaşarlar.
Bu parçada boş bırakılan yere düşüncenin akışına göre aşağıdakilerden hangisi getirilmelidir?
A) insancıl bir bakış açısıyla ve içten bir yaklaşımla insan yaşamına eğilmiştir
B) kendi yaşamının ayrıntılarını gizleme gereği duymadan yapıtlarında ele almıştır
C) toplumsal sorunlara bir bilim adamı tarafsızlığıyla ışık tutmuş ve kendince çözüm önerileri sunmuştur
D) okurlarının tepkilerini önemser, herkesçe kabul gören bir konuyu ve anlatımı öne çıkarır
E) toplumsal gerçekliğin hiç değiştirilmeden yansıtılmasından yanadır
27. Bursa – İzmir kara yolunun 35. kilometresinde Gölyazı tabelaları
I
başlıyor. Zeytin ağaçları arasında kıvrıla kıvrıla ulaştığımız Uluabat
II III
Gölü’nün kıyısında onlarca kuş türü ile karşılaşıyoruz. Gölün puslu sularının sarmaladığı ince, uzun bir yarım adanın üzerine kurulmuş
IV
Gölyazı köyü, kırmızı kiremit çatılı evleriyle bir tablo kadar alımlı görünüyor. Kuş sesleri eşliğinde köyün merkezine doğru ilerlerken Gölyazı tüm sürprizleriyle bizi bekliyor.
V
Bu parçadaki altı çizili sözlerden hangisinin yazımı yanlıştır?
A) I. B) II. C) III. D) IV. E) V.
28. -— Yazmanın temel yasasıdır bu. Adlarını kalıcı kılmış yazarların, ozanların belirleyici Özelliklerinden biri de bu değil midir? Onlar dilin kendilerine sunduğu söyleyiş özellikleriyle yetinmemiştir. Sözcüklerin anlam evrenini genişleterek onlara yeni tatlar, yeni duyarlıklar kazandırmıştır.
Bu parçanın başına düşüncenin akışına göre, aşağıdakilerden hangisinin getirilmesi en uygundur?
A) Gerçek sanatçı, günlük dildeki sözcüklerle yapıtını oluştururken bunlar arasında seçmeler yapmalıdır.
B) Her şeyden önce, başka sanatçıların gittiği yolu bırakıp yepyeni bir yol keşfetmek gerekir.
C) Daha önce hiç ele alınmamış bir konuyu bulup ortaya çıkarmalıdır sanatçı.
D) Sanatçıların gücü, yapıt oluştururken yerleşik anlatım öğeleriyle yetinmeyip onlara yenilerini katmalarından ileri gelir.
E) Sanat yapıtı, anlatımıyla okuru kendine bağlayabilmelidir.
29. Yazarken yapıtımın basımını, satışını ya da nasıl bir okur tarafından okunacağını hiç düşünmüyorum. Okurum kim olursa olsun, onunla konuşuyormuşum, ben onu karşıma almış, kurguladığım öyküyü ona anlatıyormuşum gibi hissediyorum kendimi. Çünkü ben de bir kitap okurken, yazarın benimle konuştuğunu düşünürüm hep.
Bu sözler aşağıdaki sorulardan hangisine karşılık olarak söylenmiş olabilir?
A)Yapıtlarınızı ortaya koyarken daha çok, konuya mı odaklanıyorsunuz?
B) Yapıtınızı oluştururken nasıl bir duygu içinde bulunuyorsunuz?
C) Düşsel öğelere yapıtlarınızda ne kadar yer veriyorsunuz?
D) Yapıtlarınızın ilgi görmesini neye bağlıyorsunuz?
E) Bir yazarın okurlarıyla yakın bir ilişki içinde olmasını nasıl karşılıyorsunuz?
30. (I) Gorki, yapıtlarında, dönemindeki ekonomik ilişkileri ve bu ilişkilerin insanlar üzerinde oluşturduğu baskıları eleştirel bir tutumla işlemiştir. (II) Yapıtlarında görülen zengin insan manzaraları ve bunların anlatımındaki gerçekçilik, onun yaşam öyküsüyle de sıkı sıkıya ilgilidir. (III) Gençlik yıllarında boydan boya Rusya’yı dolaşmış, toplumun her katındaki insanları yakından tanımıştır. (IV) Yaşamın hem güzel, hem de sancılı yanlarını derinlemesine gözlemlemiş ve bunları aynı anda yapıtlarının dokusuna sindirmiştir. (V) Yapıtları bugün hâlâ sevilerek okunuyorsa bu, onun toplumu anlatırken “A, bunlar da olmuş mudur?” şüphesi oluşturmamasındandır.
Gorki’nin ele alındığı bu parçadaki numaralanmış cümlelerle ilgili olarak aşağıda verilenlerden hangisi yanlıştır?
A) I. cümlede, insanları baskı altına alan durumları sorgulayıcı bir bakış açısıyla ele aldığından söz ediliyor.
B) II. cümlede, anlattıklarının gerçekçi bir izlenim bırakmasında kendi yaşamından yola çıkmasının etkili olduğu belirtiliyor.
C) III. cümlede, yaşamıyla ilgili bazı detaylar ortaya konuyor.
D) IV. cümlede, yaşamın acı ve tatlı durumlarını birlikte ele aldığı ifade ediliyor.
E) V. cümlede, yapıtlarının tümünde merak duygusunu her zaman canlı tuttuğu belirtilmiştir.
31. Polonezköy’ün iyi korunmuş doğası etkiliyor gelenleri. İlkbaharda çiçeklenen ağaçlar, yeşeren çayırlar köyü şenlendiriyor. Yaz sıcağında, gölgeleriyle oyunlar oynayan ağaçların serinliği, akşamüstlerinin ferahlatan esintisi kendine çekiyor herkesi. Sonbaharda yapraklardaki sarı, kırmızı, kahverengi geçişler bir doğa şöleni yaşatıyor. Kar yağmaya başladı mı köy, beyaz bir şiir sayfasına dönüşüyor.
Bu parçanın anlatımıyla ilgili olarak aşağıdakiler-den hangisi söylenemez?
A) Doğanın kişileştirildiği
B) Devrik cümleler kullanıldığı
C) Çeşitli duyulardan yararlanıldığı
D) Anlatıma beğeni duygusunun katıldığı
E) Örneklerle düşüncenin zenginleştirildiği
32. Şiirin sadece şiir için yazılacağını düşünenler, bunu, okuyucu diye biri yokmuş gibi yorumluyorlar zaman zaman. Halbuki, şiiri yalnızca kendim için yazıyorum, diyen ozanlara rastlansa da, çoğu ozan, okuyucuya sunduğu tatla orantılı görür başarısını. Hatta Anatole France, şiiri de göz önünde bulundurarak şöyle bir saptama yapıyor: “Bir yapıtın okurların beğenisini kazanması, o yapıtın değerinin biricik ölçüsüdür.” Eğer öyleyse, şiirin sadece şiir için olduğu düşüncesi iddia edilemez.
Bu parçada aşağıdakilerden hangisine karşı çıkılmaktadır?
A) Bir yapıt değerlendirilirken okurların dikkate alınması gerektiğine
B) Şairlerin okuru dışlayarak sadece kendileri için şiir yazmalarına
C) Bir sanatçının yapıtlarında sadece kendi yaşamını anlatması gerektiğine
D) Şiirin toplumsal sorunları yansıtmasının yanlış olduğuna
E) Okurların beklentilerine göre şiir yazılmaması gerektiği düşüncesine
33. (I) MÖ 2. yüzyılda Bergama Kralı II. Attalos’un “Bana bir yeryüzü cenneti bulun.” buyruğuyla kurulmuştur Antalya. (II) Adını kurucusundan alan kent, Anadolu’nun en bereketli coğrafyasında, antik Pamphylia, Lykia ve Pisidia bölgelerinin kesiştiği bir noktadadır. (III) Renkli kültürlere ev sahipliği yapan Antalya, tarih boyunca içinde hep kültürü, sanatı, mimariyi ve mitolojiyi dorukta yaşatmıştır. (IV) Çünkü onun mayası, lacivert denizlerin, kekik kokulu görkemli Torosların, renk renk gelin duvakları ve hüsnüyusufların harmanıdır. (V) Ünlü bir şairimizin “Antalya kendi berrak denizinde kendi kendini seyrederek aşık olan bir masal kahramanıdır.” sözü hiç de abartılı bir benzetme değildir.
Antalya’nın ele alındığı bu parçadaki numaralanmış cümlelerle ilgili olarak aşağıda verilenlerden hangisi yanlıştır?
A) I. cümlede, ne zaman kurulduğu alıntı yapılarak anlatılıyor.
B) II. cümlede, konumuyla ilgili bilgiler veriliyor.
C) III. cümlede, sahip olduğu kültürel özelliklerden söz ediliyor.
D) IV. cümlede, kişisel görüşler beğeniyle desteklenerek belirtiliyor.
E)V. cümlede, başka yerlerle karşılaştırılarak üstün bir yönü vurgulanıyor.
34. Kimi ozanlarımız, söz sanatlarının, mecazlı kullanımların şiirin doğallığını bozduğunu savunarak, söz sanatlarını şiirden dışlamaktadır. Ne demektir sanatsız, mecazsız şiir? Bırakın şiiri, mecazsız bir dil düşünülebilir mi? Hele Türkçe gibi mecazlarla dolu bir dilde mecazsız şiir yazılabilir mi? Sokak satıcısının bile salatalığı “badem”, balığı “derya kuzusu” diye sattığı bir ülkede; mecazı “yapaylık” diye şiirden kovmaya çalışmak akılla bağdaşabilir mi hiç?
Bu parçada anlatılmak istenen aşağıdakilerden hangisidir?
A) Söz sanatlarının, şiiri basmakalıplaştırdığı
B) Okurların sanatsız şiirlere ilgi göstermediği
C) Sanatsız şiir yazmanın mümkün olmadığı
D) Söz sanatlarının şiirin doğallığını engellediği
E) Bir şairin şiir yazarken yapaylığa düşmemesi gerektiği
35. Zihinde tutularak olgunlaştırılan öykü, “Beni yaz, beni yaz…” diye sessiz çığlıklar atar. Yazar bu çığlıklara belli bir süre boyun eğer. Sonra bu taslağı kâğıda dökerken onu bire bir kullanamaz. Gizli bir el yazarın koluna girer. Onu önceden yazmayı planladıklarından vazgeçirir. Öykücü istediği kadar, ben şunu yazacaktım, bunu söyleyecektim, şöyle dizecektim deyip dursun. Öykü için tasarladıkları değişir, yeni düşünceler eklenir onlara. Bu yüzden, öykücünün kurguladıkları, öyküyü kaleme alırken değişikliğe uğrar.
Bu parçada aşağıdakilerden hangisi vurgulanmaktadır?
A) Öykünün öteki yazınsal türlere göre farklı bir kurgusunun olduğu
B) Bir öykünün zihinsel kurgusunun yazıya geçirilirken farklılaştığı
C) Önceden plan yapmanın öykücüyü kısıtladığı
D) Öyküde düşünce ile duyguların tam bir uyum içinde verilemeyeceği
E) Yaşamın bütün yönleriyle öykülere yansılamayacağı
36. Sanatçı, 1939’da yayımlanan öyküleriyle yazı macerasının, kuşağındaki yazarlardan farklı bir kanaldan akacağının haberini verir. Kitap, dönemsel eğilimlere teslim olmaksızın bir özgünlük arayışını yansıtır. Sıcak, içtenlikli, akıcı anlatımıyla okura hemen kendisini kabul ettirir. Sanatçı, şiirsel bir yaklaşımla vefasız âşıkların geride bıraktığı yaralı, acılı, yenik kahramanları anlatır. Bu konuları anlam açıklığıyla, yer yer toplumsal yergiye yer vererek anlatması, kendi düşüncelerini öykülerinin dokusuna ustalıkla sindirebilmesiyle başarılı bir öykücü olarak yazın dünyasında önemli bir yer edinmiştir.
Bu parçadan sözü edilen sanatçıyla ilgili olarak aşağıdakilerden hangisine ulaşılamaz?
A) Duygusal konuları ele aldığına
B) Kapalı bir anlatımının olmadığına
C) Anlatımının okurlarca beğenildiğine
D) Çağdaşı yazarlardan farklı bir öykü anlayışı olduğuna
E) Edebiyatımızda öykü türünün en başarılı ismi olduğuna
37. Bu sanatçı, manzum tiyatroyu denememiş, birkaç tiyatrosunda kısa manzum bölümlere yer vermiştir. Tarih, yurt sevgisi, toplumsal sorunlar tiyatrolarının başlıca konularıdır. Tiyatroyu bir okul olarak kabul eden sanatçı, bütün tiyatrolarında canlı, heyecanlı bir dil kullanmıştır. Zaman zaman şairaneliğe kaçmakla birlikte tiyatrolarının dili öteki türlerdeki yapıtlarına göre daha yalındır. Tiyatrolarında da romanlarında olduğu gibi, teknik kusurlar göze çarpar.
Bu parçada sözü edilen sanatçıyla ilgili olarak aşağıdakilerden hangisine değinilmemiştir?
A) Tiyatrolarında teknik yönden eksiklik bulunduğuna
B) Tiyatrolarında çeşitli konuları ele aldığına
C) Tiyatroda öteki türlerden daha başarılı olduğuna
D) Tiyatrolarının, yer yer şiirsel bir söyleyiş içerdiğine
E) Tiyatrolarından bazılarının, şiir şeklinde yazılmış bölümler içerdiğine
38. A. Dumas, 19. yüzyılın en verimli ve en sevilen Fransız yazarlarındandır. Önce oyunlar daha sonra da renkli bir tarihsel fonla, genellikle 16. ve 17. yüzyılda geçen heyecanlı romanlar yazmayı hedeflemiştir. Kalıcılığını da oyunlarıyla değil, bu tarihsel romanlarıyla sağlamıştır. Özellikle, Kardinal Richelie döneminin olaylarını romantik tarzda anlattığı yapıtları, döneminin otantik atmosferini yansıtması bakımından üzerinde durulması gereken eserlerdir. Dumas’nın renkli, açık yürekli, kimi zaman pek inandırıcı olmayan bir üslupla kendi olağanüstü yaşamındaki olayları aktardığı anıları, romantik dönem Fransız edebiyat yaşamına ışık tutar ve o dönemi araştırmak isteyen pek çok sanatçıya kılavuzluk yapar.
Bu parçada A. Dumas’yla ilgili olarak aşağıdakilerden hangisine değinilmemiştir?
A) Anlatım özelliklerinin ne olduğuna
B) Yapıtlarını hangi konularda yazdığına
C) Anılarında, yaşadığı dönemi eleştirel bir bakışla sunduğuna
D) Edebiyat dünyasındaki yerini romanlarıyla kazandığına
E) Anı yapıtlarının, araştırmacılar için yol gösterici bir özellik taşıdığına
39. Yazar kültürü, zekâsı ve nükteleriyle İstanbul’un yetiştirdiği ender sanatçılardandır. Konak geleneğine bağlı bir memur çocuğu olmakla birlikte halkla yakından ilgilenmiş, halkı dikkatle gözlemlemiş ve istediği yanlarıyla roman konusu yapmıştır. Hiçbir zaman gönlü ve kafasıyla halk adamı olamamış, fakat kendini halka okutmanın yollarını bulmuştur.
Bu parçada sözü edilen sanatçıyla ilgili olarak aşağıdakilerden hangisine değinilmemiştir?
A) Konularını halkın günlük yaşamından seçtiğine
B) Duygu ve düşünce bakımından bir halk insanı olamadığına
C) Yapıtlarını gündelik dille oluşturduğuna
D) Yapıtlarıyla halka seslenebilmenin yöntemlerini bildiğine
E) Halkı, yapıtlarında kendi seçtiği yönleriyle anlattığına
40. Bir yazıdaki estetik ile mimarideki estetik benzerlik gösterir. Bir bina düşünün, sabun kalıbı gibi dümdüz, hiçbir çekici yanı yok. Böyle bir binaya bir cumba, birbiriyle uyumlu kapılar, pencereler eklenerek bu bina göze hoş gelecek hale getirilebilir. Aynı bunun gibi özenli bir üslup, kurgu ve ayrıntı seçimiyle öyküye de estetik kazandırılabilir. Yani, –.
Bu parçanın sonuna düşüncenin akışına göre, aşağıdakilerden hangisi getirilebilir?
A) ideal bir öyküde gerçeğe uygunluk vazgeçilmez bir unsurdur
B) sanat yapıtı oluşturulurken, konu seçimi titizlikle ele alınmalıdır
C) öyküde okurla yazar arasında duygusal bir bağ oluşturulmalıdır
D) bir öyküde güzellik, ancak sanatsal öğelerle sağlanabilir
E) iyi bir öyküde bulunması gereken en önemli özellik, doyurucu bir içeriktir
CEVAPLAR
|
1 C |
9 A |
17 E |
25 E |
33 E |
|
|
10 A |
18 C |
26 A |
34 C |
|
3 C |
11 B |
19 C |
27 D |
35 B |
|
4 B |
12 E |
20 A |
28 D |
36 E |
|
5 C |
13 B |
21 A |
29 B |
37 C |
|
6 B |
14 C |
22 A |
30 E |
38 C |
|
7 D |
15 C |
23 D |
31 E |
39 C |
|
8 D |
16 B |
24 B |
32 B |
40 D |
]]>