Tamamlanmış (Yargı bildiren) cümlelerin sonunda kullanılır.
Kısaltmalardan sonra kullanılır.
Sıra bildiren sözcük olan “ıncı , inci”eki yerine kullanılır.
| Uyarı: |
“ıncı ,inci” ekiyle birlikte nokta kullanılırsa orada yazım yanlışı olur. 18.’inci= Yazım Yanlışı |
Saat ve dakika arasına konulur.
Sayı basamaklarını ayırmada kullanılır.
Matematikte çarpma işareti olarak kullanılır.
Günü belirli tarihler arasına konur.
NOKTANIN KULLANILMAYACAĞI YERLER.
Kurum ve kuruluş adlarının kısaltılmasında kullanılmaz.
Gazete,dergi, kitap, eser, şiir ve bölüm başlıklarından sonra kullanılmaz.
Cümlede sıralanan eş görevli sözcüklerden sonra kullanılır.
Özneler ayırır:
Nesneleri ayırır:
Atasını , toplumunu ,tarihini tanımayan nihilist bir toplum yetişiyor.
Tümleçleri ayırır:
Evine , çocuklarına , işine bağlı bir eş arıyor.
Sıfatları ayırır:
Genç , dinamik , sorgulayıcı bir gençlik yetişmek bizlere bağlı.
İsim tamlamalarını ayırır:
Ben sporcunun zeki , çevik , aynı zamanda ahlaklısını severim
Sıralı cümleleri ayırır:
Heyecanlanınca utanır , sıkılır , küçük çocuk gibi köşe bucak saklanırdı insanlardan.
Arasözlerde kullanılır.
UYARI: Arasözler virgül , iki çizgi, iki parantez haricinde başka kullanımı yoktur.
Yüklemden uzak kalmış özneden sonra kullanılır.
Aktarma sözlerde tırnak işareti yerine kullanılır.
Hitaplardan sonra kullanılır.
Cümlede vurgulanmak istenen öğeden sonra kullanılır.
Anlam karışıklığına yer vermemek için adlaşmış sıfattan sonra kullanılır.Kullanılmazsa anlatım boz. Olur
Kabul ve ret anlamındaki ifadelerden sonra kullanılır.
Tekrarlardan sonra kullanılır.
Değilli ifadelerden sonra kullanılır.
Matematikte ondalık sayıları belirtmede kullanılır.
Önsöz ve mektuplarda yazının yazıldığı yeri ve tarihi ayırmak için kullanılır.
Oysa , halbuki, ancak, eğer gibi cümle başı bağlaçlarından sonra kullanılır.
Biyografi olarak kaynakça gösterildiğinde yazar, eser, basım yılı, tarihi arasına konur.
UYARI:
Özneden sonra özneyle karışabilecek adlar sıralanmışsa özne noktalı virgülle ayrılır.
Bir cümlede virgülle ayrılmış söz öbeklerini ayırmada kullanılır:
Önceki cümleye “fakat, ama , lakin , çünkü …”gibi bağlaçlarla bağlanan cümlelerden önce kullanılır.
Özneleri ortak kipleri farklı olan sıralı bağımlı sıralı cümlelerden sonra kullanılır.
Noktalı virgül , özneden sonra virgülle ayrılan eş görevli sözcükler varsa özne, noktalı virgülle belirlenir.
Birbirine bağlı olmakla birlikte herbiri kendi içinde bağımsız cümlelerin arasına konur.
Sıralı cümleleri birbirine bağlar.
Herhangi bir konuda açıklama yapılacaksa açıklamadan önce kullanılır.
Aktarma cümlelerden önce kullanılır:
Not: İki noktadan sonra örnekler sıralanacaksa sözcükler küçük harfle başlar.
Sıfatlar adlardan önce gelerek adları niteler ya da belirtirler: bir yabancı, yeşil gözler , yuvarlak masa…
Karşılıklı konuşmalarda konuşma çizgisinden önceki bölümün sonuna konur.
Dizdarbaşı:
– Ali Usta, dükkanı arayacağım, dedi
Ali Usta cevap verdi:
-Neden?
Katalog ve sıralamalarda yazar ve yapıt arasına konur.
Birkaç öğenin sıralanacağını anlatmak için kullanılır.
Matematikte bölme işlemi yerine kullanılır.
22:2=11
Herhangi bir nedenle bitmemiş, ya da okuyucuyu zihnine bırakılan cümlelerden sonra kullanılır.
Örnekler sıralandıktan sonra “vb” anlamında kullanılır.
Bir yazıdan alınan bölümlerde atlanan yerleri göstermek için kullanılır.
…
Garibim namıma Ferhat diyorlar
Aslımı el almış, harem diyorlar.
Hastayım, derdime verem diyorlar
Maraşlı Şeyhoğlu Satılmışım ben
Söylenmek istenmeyen sözcüklerin yerine kullanılır.
Aktarma söz ya da cümleler tırnak içine alınır.
Cümle içerisinde geçen eser isimleri tırnak içerisinde gösterilir.
Cümlede vurgulanması gereken sözcükler ya da sözcük grupları tırnak içine alınır.
Yazı başlıklar tırnak içine alınır.
Cümle içerisinde arasöz ve ara cümleler olarak kullanılır.
Bir sözcüğün eşanlamlısını belirtmek için kullanılır.
Bir kişiden söz edilirken onun doğum ve ölüm tarihleri parantez içerisinde kullanılır.
Tiyatro yapıtlarında sahnede yapılması gereken hareketler parantez içinde gösterilir.
Alay etmek için ünlemle ilgili sözden sonra parantez açılır.
Soru işareti ile birlikte kullanıldığında ilgili sözden sonra parantez içine alınırsa o bilgiye güvenilmediği kuşku duyulduğu ortaya çıkar.
Soru anlama taşıyan bütün sözcüklerden sonra kullanılır.
Kuşku duyulan ya da bilinmeyen bilgiler yerine kullanılır.
Sözde soru cümlelerinin sonuna kullanılır.
NOT: İçinde soru sözcüğü olsa bile soru anlamı taşımıyorsa sonuna soru işareti konulmaz.
NOT: Soru işareti yazı başlıklarında da kullanılır.
Korku, heyecan , şaşma , öfke , beğenme , gibi duygular ifade eden cümlelerin sonuna konur.
Alay , yerme amacıyla yapılan ifadeler parantez içine konur.
Tarihler arasına konur.
Milletler arasındaki savaş ya da anlaşmalarda kullanılır:
Farsça terkiplerden sonra kullanılır.
Kökler ve eklerden sonra kullanılır.
1. “İnsanoğlu çalıştı mı her güçlüğün üstesinden gelir.” cümlesinde mı, hangi işlevi yüklenmiştir?
A) Sonuna geldiği eylemin anlamına kesinlik katma
B) Cümlenin anlamını sınırlandırma
C) Cümlenin anlatımını hareketlendirme
D) Birinci cümleciği, ikincisinin koşulu kılma
E) Cümlenin anlamını soru yoluyla pekiştirme
(ÖYS 1981)
2. Çağdaş sinemanın ünlü örneklerinden birini dün gece televizyonda
I II
izlerken korkulu dakikalar yaşadım.
III IV V
Bu cümledeki numaralanmış sözcüklerin hangisinde birden çok yapım eki vardır?
A) I. B) II. C)lll. D) IV. E) V.
(ÖSS 1997)
3. Aşağıdaki cümlelerin hangisindeki altı çizili sözcük, ötekilerden farklı bir yapım eki almıştır?
A) Anlattıkları bıktırıcı, tatsız tuzsuz sözler yığınıydı,
B) izlenimlerinizi yazarken, yaratıcı olmaya çalışmalısınız.
C) Öyküleyici anlatımda da bu Öğelere yer vermelisiniz.
D) Burada olay, birinci kişinin ağzından anlatılmaktadır,
E) Bu gibi durumlarda, inandırıcı kanıtlar bulmak zordur.
(ÖYS 1988)
4. Aşağıdaki cümlelerin hangisinde yüklem, kökü bakımından ötekilerden farklıdır?
A) Balıkların bir kısmını pişirmişlerdi.
B) Üşüttüğü için boynu, beli tutulmuştur.
C) Bahçedeki çiçekleri yeni sulamışlardı.
D) Su kovasını bahçedeki çeşmeden doldurmuştu.
E) Köpek yavruları bahçede boğuşuyordu.
(ÖYS 1995)
5. Ağaçların çiçeklenip ekinlerin büyümeye başladığı
I II III
günlerde köyüne gider, çocukluk günlerini sanki yeniden yaşardı.
IV V
Bu cümledeki altı çizili sözcüklerden hangisinin kökü, sözcük türü bakımından ötekilerden farklıdır?
A) I. B) ll. C)lll. D) IV. E) V
(ÖSS 1990)
6. Gecekondu, uyurgezer, mirasyedi, ateşkes gibi bileşik sözcükler, aşağıdaki yöntemlerden hangisiyle oluşmuştur?
A) Her iki sözcük de kendi öz anlamı dışında kullanılmıştır.
B) Birinci sözcük kendi öz anlamı dışında kullanılmıştır.
C) İkinci sözcük kendi öz anlamı dışında kullanılmıştır.
D) Eylem soylu sözcükler, birleştikleri sözcükle birlikte tür bakımından değişikliğe uğrayarak ad ve sıfat oluşturmuştur.
E) Ses değişimi yoluyla oluşan bileşik sözcüklerde, İki ünlü kaynaşmış ya da hece düşmesi olmuştur.
(ÖYS 1989)
7. Aşağıdaki cümlelerin hangisindeki altı çizili sözcük, işlevi bakımından ötekilerden farklı bir ek almıştır?
A) Bugünlerde birçok yeni yayın piyasaya çıktı.
B) Bunları defterlerinize yazın, ileride size gerekebilir.
C) Akşama kadar evde bir yığın iş yaptı.
D) Yazarın bu kitabında dizin bölümü yok.
E) Turizmde bu yıl Karadeniz’e akın var.
(ÖYS 1998)
8. Yıl sonları, pek çoğumuzun geçen yılla ilgili değerlendirmelere yöneldiği, gelecek için planlar yaptığı bir dönemdir.
Bu cümleyle ilgili olarak aşağıdakilerden hangisi yanlıştır?
A) “-ler, -lar” eki abartma göreviyle kullanılmıştır.
B) “yöneldiği” ve “yaptığı” sözcükleri sıfat-fiildir.
C)”yıl sonları” sözü belirtisiz isim tamlamasıdır.
D) Yüklem, sıfat tamlamasından oluşmaktadır.
E) Belgisiz zamir kullanılmıştır.
(ÖSS 2006)
9. Aşağıdaki cümlelerin hangisinde “-ce, -ca, -çe, -ça” eklendiği sözcüğe “Bunu ona gizlice söylemişler.” cümlesindeki anlamı kazandırmıştır?
A) Karşıma oturup sözümü kesmeden sessizce dinledi.
B) Sonunda onlar da genişçe bir eve taşındılar.
C) Çocukça davranışları yüzünden pek sevilmezdi.
D) Ondan günlerce ne bir mektup, ne bir haber aldık.
E) Bence evinizin en güzel yanı işyerine yakın olması.
(ÖSS 1988)
10. (I) Ortalık ağır ağır aydınlanıyor, topraktan incecik buğular yükseliyordu. (II) Otlar İle pamuk fideleri daha ayırt edilemiyordu. (III) Az sonra güneş doğacak; kıpkırmızı, her yanı yakan bir güneş… (IV) Toprağa basamayacak, sıcaktan soluk alamayacak, bir fırının içine girmiş gibi kavrulacak insanlar, (V) Bütün bunlara karşın, güneşin doğuşu sabırsızlıkla bekleniyor. (VI) Güneş demek, yeni bir gün demek, umut demek.
Bu parçadaki numaralanmış cümlelerle ilgili olarak aşağıdakilerden hangisi yanlıştır?
A) l. cümledeki “ağır ağır” İkilemesi zarftır.
B) II. cümledeki “ile” bağlaçtır,
C) III. cümledeki “kıpkırmızı” sözcüğü pekiştirme sıfatıdır.
D) V. cümledeki “karşın” sözcüğü ilgeçtir,
E) VI. cümledeki “umut” sözcüğü kökü bakımından isim soyludur.
(ÖSS 2006)
11. “Kimi yazarlarca röportaj, çok yönlü bir yazı biçimidir,” cümlesinde “yazarlar” kelimesi -ca ekini alarak yeni bir anlam kazanmıştır.
Aynı anlam aşağıdakilerin hangisinde söz konusudur?
A) Birbirimizle kardeşçe geçindiğimiz söylenemezdi.
B) O günden sonra yıllarca birbirimizi görmedik.
C) Karşımda orta yaşlı, kamburca biri oturuyordu.
D) Böyle yapmaya sınıfça karar verdik.
E) Yeni evimizde gönlümce uzanıp yatamadım.
(ÖYS 1985)
12. I. Teyzelerin dün sinemaya gittiler.
II. Çiçeklerine yazın bolca su vermelisin.
III. Kalemlerini başka kutuya yerleştirdi.
IV. Ceketlerimizi dolaba astım.
V. Evleri bize çok yakındır.
Yukarıdaki cümlelerin hangilerindeki altı çizili sözcüklerin aldığı ekler, onlara hem ikinci, hem de üçüncü tekil kişiye ait olma anlamı katmıştır?
A) I. ve II. B)l. ve V. C) II. ve III.
D) III. ve IV. E) IV. ve V.
(ÖSS 2000)
13. Aşağıdaki dizelerin hangisinde, hem yapım hem çekim eki almış bir sözcük vardır?
A) Açılan bir gülsün sen yaprak yaprak
B) Şimdi bir rüzgâr geçti buradan
C) İnsan bir yanınca Kerem misali yanmalı
D) Ertesi gün başladı gün doğarken yolculuk
E) Ayva sarı nar kırmızı sonbahar
(ÖYS 1989)
14. Aşağıdaki cümlelerin hangisindeki altı çizili sözcük, birden çok yapım eki almıştır?
A) Ödül, sanatçının son eserine verildi.
B) Bunları sizin sokaktaki çiçekçiden aldım.
C) Kapıdaki nöbetçiye sizi sordum.
D) Yarın tatlıcının önünde buluşacağız.
E) Köşedeki balıkçıya taze balık gelmiş.
(ÖSS 1991)
15. Aşağıdaki cümlelerin hangisinde altı çizili sözcük türetilirken bir ünlü kaybına uğramıştır?
A) Bu çiçeğin yaprakları çok çabuk sararmış.
B) Geçen yıl dikilen bu elbise iyice daralmış.
C) Uykusuzluktan gözlerinin altı morarmış.
D) Kilo alınca yanakları iyice pembeleşmiş.
E) Saçları son aylarda çok beyazlamış.
(ÖYS 1993)
16. Aşağıdaki cümlelerin hangisinde, -ler(-lar) eki cümleye “abartma” anlamı katmaktadır?
A) Sürü sürü koyunları, keçileri var,
B) Bütün gün annelerini beklediler.
C) Dünyalar kadar kitabı var.
D) Ahmet’ler yarın tatile çıkıyorlar.
E) Çocukların hepsi aşılanacak.
(ÖSS 1986)
17. Aşağıdaki cümlelerin hangisindeki altı çizili sözcük, işlevi bakımından ötekilerden farklı bir ek almıştır?
A) Ben onarım işleriyle ilgileniyorum.
B) Bir doğum ilanı vermek istiyorum.
C) Bu yemekleri içim kaldırmıyor.
D) Soğuklar verim düşüklüğüne yol açıyor.
E) Pancar söküm zamanı yaklaşıyor.
(ÖYS 1988)
18. Aşağıdaki cümlelerin hangisinde -cık (-cik, -cuk, -cük) ekiyle türemiş sözcük, küçültme anlamından sıyrılarak somut varlığa ad olmuştur?
A) Kardeşim bademcik ameliyatı oldu.
B) Gencecik yaşta iş dünyasında adını duyurmuştu.
C) Evlerinin küçücük bir bahçesi vardı.
D) Üzerine incecik bir elbise giymişti.
E) Gölün içinde bir sürü adacık oluşturmuştu.
(ÖYS 1992)
Edebiyat / Dil ve Anlatım Kaynak Sitesi
CEVAPLAR
| 1.D | 5.B | 9.A | 14.D |
| 2.C | 6.D | 10.E | 15.A |
| 3.D | 7.B | 11.E | 16.C |
| 4.C | 8.A | 12.C | 17.C |
| 13.D | 18.A |
]]>
|
CÜMLELER |
ANLATIM BOZUKLUĞUNUN NEDENİ |
|
| 1 | Şoför durmasaydı ölebilir hatta yaralanabilirdim bile. |
|
| 2 | Bana verdiği kasetleri ona geri iade ettim. |
|
| 3 | Yorgun maça çıkınca çok verimsiz oluyorum. |
|
| 4 | Merdivenlerden aşağı yuvarlanan çocuğun kolu incinmiş. |
|
| 5 | Evin satıldığından şüphesiz onların da haberi olabilir. |
|
| 6 | Kardeşimi yanıma çağırıp her şeyi anlattım. |
|
| 7 | Ayrılığı hiç, yalnızlığı az severim. |
|
| 8 | Gördüğünüz kalıntılar Selçuklular dönemine aittirler. |
|
| 9 | Havada beyaz kar taneleri uçuşuyor. |
|
| 10 | Yan masadakilerin konuşmalarına kulak astı. |
|
| 11 | Bu plansız yapılaşma şehirleri çirkinletiyor. |
|
| 12 | Başbakan iki gün içinde tamamlanan hastaneyi hizmete açacak. |
|
| 13 | Kavgaya karışan birkaç kişileri tanıyorum. |
|
| 14 | Karadeniz, köpüklü dalgaları ve insanlarıyla bilinir. |
|
| 15 | O, hep içine kapanık, girişken olmayan çekimser bir insandı. |
|
| 16 | Arkadaşımın cüzdanı çalınmıştı, çok üzgündü. |
|
| 17 | Baktığımız ev güzel ancak pek büyük değildi. |
|
| 18 | Hasta çocuğa bir şey uzattı. |
|
| 19 | Yetkililer hâlâ bir açıklama yapmadı henüz. |
|
| 20 | Türkiye’de birçok göl kuraklık tehlikesi yaşıyor. |
|
| 21 | Tam üç yıla yakın bir zaman insanlık dramı yaşandı burada. |
|
| 22 | Yeni okula geldim ki ders zili çaldı. |
|
| 23 | Şoför hatalı sollama yapmış, bütün yolcuların canı burnuna gelmişti. |
|
| 24 | Ben ve Ayhan buraya daha önce gelmişti. |
|
| 25 | Herkes ondan nefret ediyor, onun yüzünü bile görmek istemiyordu. |
|
| 26 | Ben öğretmenime inanır ve severim. |
|
| 27 | Özel ve kamu kuruluşları iki gün tatil edildi. |
|
| 28 | Diyadin dolmuş fiyatları zamlandı. |
|
| 29 | Sanırım bu denemeden mutlaka 400 puan alırsın. |
|
| 30 | Yaya yürüyerek okula gelirim. |
|
| 31 | Vermeyenin iki yüzü, isteyenin bir yüzü kata. |
|
| 32 | Sporcuların dirençli olmak için iyi beslenmesi gerekir. |
|
| 33 | Kalkınmakta olan birkaç şehirlerden biri de Şanlıurfa’dır. |
|
| 34 | Yeni arkadaşımız azimli; ancak sabırlı değildi. |
|
| 35 | Adamın sesi kısılmış, yere uzanmıştı. |
|
| 36 | Onunla birkaç kez; ama seninle hiç karşılaşmadım. |
|
| 37 | Mantarların hangisinin zehirli hangisinin zehirli olmadığını biliyorum. |
|
| 38 | Üst kattaki gülüşmeler uzadıkça uzadılar. |
|
| 39 | Şoför, yaralıyı hızla en süratli olarak hastaneye yetiştirdi. |
|
| 40 | Kumar alışkanlığı sayesinde her şeyini kaybetti. |
|
| 41 | Öğretim hayatı boyunca hiç sınıfta kalmadı. |
|
| 42 | Ankara’da okuyan kardeşim zeki; fakat çalışkan değildi. |
|
| 43 | Körfez Savaşı ülkemize ne getirdi, ne götürdü |
|
| 44 | Okulunu çok seviyor ve giderken büyük bir mutluluk duyuyordu. |
|
| 45 | Çölleşmeye karşı bir milyon meşe fidanı ekilecekmiş. |
|
| 46 | Engelli vatandaşlara hem maaş hem de fatura indirimi yapılacak. |
|
| 47 | Genç muhtara okulun yerini sordu. |
|
| 48 | Kapıya gelen çocuğun boyu uzun, elbiseleri ise düzenli değildi. |
|
| 49 | Domateslere su verilince hemen büyür. |
|
| 50 | Bu olasılık bize verilse kim bilir neler yaparız. |
|
| 51 | Artık bundan böyle düzenli yemek yemeye karar verdim. |
|
| 52 | Olaydan büyük bir üzüntü duyduğunu, suçluların cezalandırılmasını istedi. |
|
| 53 | Ters lale bu yöreye özel bir bitkidir. |
|
| 54 | Öğretmenin gözüne girmek için ödevlerini yapmıyordu. |
|
| 55 | Dün gece Erzurum’da sıcaklık sıfırın altında eksi otuz dereceymiş. |
|
Sözü, okuyucunun hiç beklemediği bir biçimde bitirerek onu şaşırtma sanatına terdit denir.
En ağır işçi benim,
Gün yirmi dört saat
Seni düşünüyorum. (Ümit Yaşar Oğuzcan)
Görünce uzanmış yâr kucağına,
Boynunu dolamış zülfü bağına.
Kurşunu kahpeye atacağına,
Kendine çevirdin…
Aman be Ali! (Faruk Nafiz Çamlıbel)
Dişin mi ağrıyor?
Çek kurtul.
Başın mı ağrıyor?
Bir çeyreğe iki aspirin.
Verem misin?
Üzülme, onun da çaresi var,
Ölür gidersin… (Sabri Soran)
Sözün etkisini güçlendirmek amacıyla, anlamın yoğunlaştığı sözcük ya da sözcük öbeğini art arda yinelemektedir.
Diğer bir tanım ise:
Anlatımın etkisini güçlendirmek için bir sözcüğü ya da sözcük grubunu art arda tekrarlamaya tekrir denir.
Tekrir sanatı, eğer, soru anlamı taşıyan sözcüklerle yapılırsa istifham, ünlemlerle yapılırsa nida adını alır.
* Gözler, gözleri gözleyen gözleri gözler.
* Bu yağmur, bu yağmur bu kıldan ince
Öpüşten yumuşak yağan bu yağmur
Bu yağmur, bu yağmur bir gün dinince
Aynalar yüzümüzü tanımaz olur. (Necip Fazıl Kısakürek)
* Yok gayri bizlere uyku, dinek vay!
Kime bel bağlayıp kime dönek yay!
Vay amansız ecel, zalim felek yay! (Behçet Kemal Çağlar)
“Tedric” sözcük anlamıyla “derecelendirme” demektir. Edebiyatta ise bir düşünceyi derece derece yükselten veya indiren bir düzen içinde sıralamaya tedric denir.
Tedric iki türlüdür:
a) Yükselen Dereceleme:
Anlatımda, kavramların küçükten büyüğe, azdan çoğa doğru sıralanmasıdır.
Geçsin günler, haftalar, aylar, mevsimler, yıllar
Zaman sanki bir rüzgâr ve bir su gibi aksın (Enis Behiç Koryürek)
Makber (mezar), makber değil bir türbe, türbe değil bir mabet, mabet değil bir küre, küre değil bir sonsuz uzay olmalıydı. (Abdülhak Hamit)
b) Alçalan Dereceleme:
Anlatımda kavramların büyükten küçüğe, çoktan aza doğru sıralanmasıdır.
İki asker mızrak mızrağa, kılıç, kılıca, hançer hançere vuruşmaya başladılar. (Namık Kemal)
Herhangi bir durumu, olayı ya da gerçeği olduğundan daha büyük ya da küçük göstererek anlatma yöntemine mübalağa (abartma) denir.
*Gittiğini duyunca bir kez daha öldüm.
*Bir ah çeksem, karşıki dağlar yıkılır.
*Ey bu topraklar için toprağa düşmüş asker!
Sana dar gelmeyecek makberi kimler kazsın?
“Gömelim gel seni tarihe!” desem sığmazsın. (M. Akif Ersoy)
* Uçtuk Mohaç ufkunda görünmek hevesiyle (Y. Kemal Beyatlı)
* Ölüm indirmede gökler, ölü püskürmede yer.
O ne müthiş tipidir, savrulur enkâz-ı beşer. (M. Âkif Ersoy)
*Bir şulesi var ki şem-i canın
Fanusuna sığmaz asmanın (Şeyh Galip)
*Merkez-i hâke atsalar da bizi
Kürre-i arzı patlatır çıkarız. (Namık Kemal)
*Dövüşüyorduk Üç Şehitler’imizde
Zorluyordu derya gibi düşman
Attığım boşa gitmiyordu
Lüzumsuzdu nişan. (F. Hüsnü Dağlarca)
Karşıt durumların, olayların, düşüncelerin, bir arada belirtilmesidir. Bu, karşıt (zıt) anlamlı sözcükler kullanılmadan da yapılabilir.
Bir başka tanımı ise:
Aynı varlığın, olayın, durumun… birbirine karşıt iki yönünü bir arada belirtmeye ya da birbirine karşıt kavramlar arasında ilgi kurmaya tezat denir.
Ömrümde zararsız günümü bilmem
Her senede yüz milyonluk kârım var. (Huzuri)
Aşk derdiyle hoşem el çok ilâcımdan tabip
Kılma derman kim helakim zehr-i dermanındadır . (Fuzuli)
Nice kâfirdir yüzün görüp müselman olmayan (Lâmii)
Dil gitti gerçi yerine kondu hezâr gam
Biri gider biri gelir oldu belâların (Şeyhülislam Yahya)
Gülen çehremi görüp
Sanmayın beni bahtiyardır
Her kahkahanın içinde
Bir damla gözyaşı vardır
Lâkin ben hiç bu kadar mahzun olmadım; ölümü hatırlatan ne var bu resimde? Hâlbuki hepimiz hayattayız. (Melih Cevdet Anday)
Bir kız vardı yok gibi öyle güzel (Oktay Rıfat Horozcu)
]]>İnsan dışı varlıklara insan kişiliği kazandırılırsa “teşhis” yapılmış oluyordu. Bu varlıklar bir de konuşturulursa “intak” yapılmış olur.
Akıl ersin, ermesin sevdama
Senden yanayım, dedi yeşeren dal, senden yana. (Arif Damar)
“Dal”, hem kişileştirilmiş hem konuşturulmuş.
“İntak” olan her yerde zorunlu olarak “teşhis” de vardır.
Küçük bir çeşmeyim yurdumun
Unutulmuş bir dağında
Hiç kesilmeyecek suyum
Yıldızların aydınlığında
Boyuna akar dururum. (Cahit Külebi)
]]>
İnsan olmayan varlıkları insan gibi algılayarak, insana özgü nitelikleri o varlıklara benzeterek söz söyleme sanatına teşhis (kişileştirme) sanatı denir.
Teşhis Sanatı Örnekleri:
Ne vakit Maçka‘dan geçsem
limanda hep gemiler olurdu
ağaçlar kuş gibi gülerdi (Attila İlhan)
Bütün kusurumu toprak gizliyor,
Merhem çalıp yaralarım düzlüyor. (Âşık Veysel)
Gül, hasretinle yollara tutsun kulağını
Nergis gibi kıyamete dek çeksin intizar (Baki)
Kış, Ada‘nın her tarafına yerleşebilmek için rüzgârlarını poyraz, yıldız, karayel… halinde seferber ettiği zaman; öte yakadaki yaz, pılısını pırtısını yeni toplamış, bir kenara, oldukça mahzun bir göçmen gibi oturmuştu. (Sait Faik Abasıyanık)
]]>