Servet-i Fünun Edebiyatının Genel Özellikleri ve Yazarları

İçindekiler

SERVET-İ FÜNUN EDEBİYATI

(EDEBİYAT-I  CEDİDE)

(19896 – 1901)

1896 yılında Servet-i Fünun dergisi çevresinde toplanan ve batılı görüşü savunan gençler tarafından yürütülen bir harekettir. Bir diğer adı da Edebiyat-ı Cedide olan bu önemin ana karakteri çağdaş Fransız edebiyatına benzer eserler vermektir. Yazılarında kendileri gibi yüksek kültürlü kimselere hitap ederler. Bu tutumlarından dolayı bu edebiyata salon edebiyatı da denir.

Sanatçıları:

Tevfik Fikret, Halit Ziya Uşaklıgil, Cenap Şahabettin, Mehmet Rauf, H. Cahit Yalçın, Süleyman Nazif, Ahmet Hikmet Müftüoğlu, Ahmet Şuayp, Hüseyin Siret.

Genel Özellikleri

  • Kullanılan dil oldukça ağırdır.
  • Türk dilinin cümle yapısı göz ardı edilip yeni anlatım imkanları kullanma adına (romanlarda) devrik, eksiltili cümleler kullanılmıştır.
  • Çevre ve siyasi atmosferin etkisiyle sosyal konulara pek yer verilmeyip, daha çok şahsi, felsefi, egzotik…
  • Roman kahramanları aydın tabakadan seçilmiş ve çoğunlukla ruhsal yönleriyle ele alınmıştır.
  • Servet-i Fünuncular eserlerinde mekân olarak genelde İstanbul’u seçerler.
  • Eserlerine düş-gerçek çatışması, karamsarlık, kaçış temleri hakimdir.
  • Doğaya yönelir, çevre tasvirleri yaparlar ama onlar için çevre resimden başka bir şey değildir. Benzetme ve sıfatlarla gelecek görüşlerini değiştirmeye çalışmışlardır.
  • Yapılan çevre tasvirleri kahramanın ruh halini, karakterini… anlatmak içindir.
  • Batıyı adeta günü gününe takip etmişlerdir.
  • Teknik açıdan sağlam, Batı standartlarına uygun roman örnekleri ilk defa bu dönemde ortaya konmuştur.
  • Batılı anlamda hikâye ve roman bu dönemde kendini başarılı bir şekilde gösterir.
  • Roman ile hikâyede realizm ve natüralizmin etkileri ağır basar.
  • “Sanat, sanat içindir.” anlayışı hakimdir.
  • Tiyatro alanında ise gerileme görülür.
  • Bu dönemde Servet-i Fünun dergisinden başka Malumat, Mektep, Mütalaa, Hazine-i Fünun,Resimli Gazete gibi dergiler yayımlanmıştır.

Servet-i Fünun  Şiirinin Özellikleri

  • Şiirde Divan edebiyatı nazım şekilleri bırakılıp Batıdan ithal sone, terza-rima, serbest müstezat gibi nazım şekilleri kullanılmıştır.
  • Nazım birimi olarak beyit ve bentler kullanılmıştır.
  • Beyit bütünlüğü yıkılmış, parça güzelliği yerine bütün güzelliğine önem verilmiş; nazım nesre yaklaştırılmıştır.
  • Şiirde aruz vezni kullanılmış, hece ölçüsü hor görülmüştür. T. Fikret’in dışında (Şermin şiiri) hece ile yazan olmamıştır.
  • Her türden kafiye kullanılmış, kafiyenin kulak için olduğu görüşü savunulmuştur.
  • Şiirin konusu genişlemiş zerreden küreye her şey şiire konu edilmiştir.
  • Dil oldukça ağırdır. Arapça, Farsça kelime ve tamla-malar kullanıldığı gibi bunlar günlük kullanımı olmayan, sözlüklerden seçilmiş kelime ve tamlamalardır.
  • Şiirde parnasizm ve sembolizm akımları etkili olmuştur.
  • Şiirde musikiye önem verilmiştir. Seçilen sözcüklerin birbiriyle ahenkli olmasına dikkat edilmiştir.

Temsilcileri:

Tevfik Fikret (1867-1915):

  • Özgürlük, devrim, hak ve insanlık şairi olan Fikret S. Fünun’un kurucusu ve en büyük şairidir.
  • Topluluk içindeyken “Sanat, sanat içindir.” anlayışıyla yazmıştır. Topluluk dağıldıktan sonra yazdığı şiirlerinde “Sanat, toplum içindir.” anlayışına bağlı kalmıştır.
  • Batı edebiyatından alınan nazım şekillerini kullanmış, Parnasizm akımının etkisinde kalmıştır.
  • Toplumun bütün kurumlarıyla Batıya bağlanmasını ister.
  • Aruzu Türkçeye ustalıkla uygulamıştır. Dili ağırdır.
  • Günlük hayattan esinlenerek yazdığı manzum hikayelerde konuşma diline yakın manzum bir dil kullanmıştır.
  • Manzumeleri dize bütünlüğünden çıkarıp düz yazı haline getirmiştir.
  • Çocuklar için hece ölçüsüyle yazdığı şiirlerini “Şermin” adlı kitabında toplamıştır. “Haluk’un Defteri” adlı kitabında istediği neslin özelliklerini, onlara verdiği öğütleri anlatmıştır.

Eserleri:

Rübab-ı Şikeste (Kırık Saz) , Rübabın Cevabı, Doksanbeşe Doğru, Tarih-i Kadim

Ölümünden sonra yayınlananlar: Tarih-i Kadim, Han-ı Yağma, Sancak-ı Şerif Huzurunda.

H. Ziya Uşaklıgil (1867-1945):

  • Topluluğun en önemli düzyazı ustasıdır.
  • Batı roman ve hikâye tekniğine uygun ilk başarılı örnekleri yazmıştır.
  • Dili oldukça ağırdır. Türk dilinin sadeleştiği dönemde eserlerini kendisi sadeleştirmiştir.
  • Fransız cümle yapısını Türkçeye aynen uygulamıştır.
  • Realist anlayışla yazdığı romanlarında kahramanlarını kendi çevresinden seçtiği görülür. Romanlarında ruh çözümlemelerine çok önem vermiştir.
  • Romanlarının konusunu hep İstanbul’dan, aydın tabakadan seçen yazar, hikâyelerinde Anadolu’yu, halkın yaşayışını ve adetlerini işlemiştir.
  • Mensur şiir, roman, hikâye, tiyatro, anı ve makale türlerinde çeşitli eserler veren H. Ziya, Türk edebiyatında mensur şiirlerin ilk örnekleri olan nesir parçalarını “Mensur Şiirler” adlı kitapta toplamıştır.
  • Realizmi ve natüralizmi benimsemiştir.

Eserleri:

Roman: Mai ve Siyah, Ask-ı Memnu, Kırık Hayatlar, Bir Ölünün Defteri, Nemide, Ferdi ve Şürekâsı

Hikâye: Aşka Dair, Kadın Pençesi. Onu Beklerken. Bir Muhtıranın Son Yaprakları

Anı: Kırk Yıl, Bir Acı Hikâye, Saray ve Ötesi

Cenap Sahabettin (1870-1934):

  • Şiirlerinde, makalelerinde “Sanat, sanat içindir.” fikrini en iyi tatbik eden ve savunan sanatçıdır.
  • İşlediği her şeye farklı tonlar, biçimler vermiştir. Kâinatta cansız bilinen her şeyi canlandırmanın, onlara farklı şekiller vermenin peşindedir.
  • Eleştirici alaycı bir anlatımla hemen her konuda makale yazmıştır.
  • Sembolizm ve parnasizmden etkilenmiştir.
  • Ağır bir dil kullanan C. Şahabettin şiirlerinde genellikle aşk ve tabiat temalarını işlemiştir.
  • Şiirde ahengin peşindedir ve ona göre sanat güzellik içindir.
  • En ünlü şiiri, kış manzaralarını anlattığı Elhan-ı Şita adlı şiiridir.

Eserleri:

Hac Yolunda, Avrupa Mektupları, Suriye Mektupları, Nesr-i Sulh, Nesr-i Harp, Evrak-ı Eyyam(         ); Yalan, Körebe (tiyatro); Tiryaki Sözler (vecizeler)

Mehmet Rauf (1875-1931):

  • H. Ziya gibi mensur şiirler, hikâyeler, ruh tahlillerine önem verdiği romanlar yazmıştır.
  • Yazarın en önemli eseri Eylül‘dür. Psikolojik tahlillerdeki derinliğiyle ilk psikolojik roman sayılmıştır.
  • Dili Servet-i Fünun sanatçılarına göre çok duru, temiz ve akıcıdır.

Eserleri:

Roman: Siyah İnciler, Genç Kız Kalbi, Define, Son Yıldız, Kan Damlası, Ferda-yı Garam

Hikaye: Son Emel, Hanımlar Arasında, Bir Aşkın Tarihi

Süleyman Nazif (1870-1927):

  • Diyarbakır’da doğmuştur.
  • Türklüğe hayran bir toplumcudur.
  • İstanbul işgalcilerine karşı sert bir dil kullandığı için Malta’ya sürülmüştür.
  • Kuvvetli bir nesir sanatçısıdır.

Eserleri:

Gizli Figanlar , Firak-ı Irak, Malta Geceleri.

İnceleme: İki Dost.

Hüseyin Cahit Yalçın (1874-1957):

  • Eski edebiyata karşı yeni edebiyatı, Doğu kültürüne karşı Batı kültürünü savunmuştur.
  • Süsten uzak, içten (samimi) bir dili vardır. Türkçenin sadeleşmesindeki rolü önemlidir.
  • “Edebiyat ve Hukuk”  adlı makalesinin Servet-i Fünun dergisinde yayınlanması nedeniyle dergi yayına kapatıl-mıştır.

Eserleri:

Hayat-ı Muhayyelat (hikaye)

Hayal İçinde (roman)

Kavgalarım (eleştiri)

Türkçe sahv ve nahiv (dil bilgisi)

Ahmet Hikmet Müftüoğlu (1870-1927):

  • Türkçülüğü ve halkçılığı benimsemiş bir yazardır.
  • Roman, hikaye, makale ve monolog türünde eserler vermiştir.

Eserleri:

Roman: Gönül Hanım

Hikâye: Haristan ve Gülistan, Çağlayan