Günlük Türü ve Özellikleri

DÜZYAZI TÜRLERİ

Günlük

Yazarların kendi kendileriyle dertleşme, hesaplaşma, konuşma isteklerini kağıt üzerinde yapmalarından doğmuş yazılardır. Bu nedenle yayımlanmak amacı güdülmez, fakat yazarın ilerlemiş yaşlarında ya da yazar öldükten sonra bir şekilde yayımlanır. Günümüzde kimi yazarlar günlüklerini yayımlamak için de yazarlar. 

Günlüklerde yazarın kendisini buluruz. Yaşadığı günler içindeki sevincini, öfkesini, kaygılarını, umutlarını içtenlikle anlatır. Günlükler, yazarın yaşadığı dönem için önemli bir belgeseldir de aslında. Yazarın sözünü ettiği olaylar artık tarih olmuştur.

Günlüğün belirleyici özellikleri:

  • Yazıldığı günün tarihini taşır.
  • Yazılanlar inandırıcı olur.
  • Anlatılanlar içtenlikle ifade edilir.
  • Kişisel ve özeldir.
  • Günlüklerde yaşanan ve görülenlerle, yazıda anlatılanlar arasında zaman farkı söz konusu değildir.
  • Günlükler okuyucu düşünülerek değil, yazan kişinin yazmak istedikleriyle meydana gelir.
  • Divan edebiyatındaki karşılığı ‘’ruzname’’dir.

Türk ve dünya edebiyatında günlük:

Türk edebiyatında İzzet Melih’in Sermet (1918) ve Reşat Nuri Güntekin‘in Çalıkuşu (1922) adlı romanları bir bakıma günlük-roman örneği olarak gösterilebilir.

Roman kahramanı Sermet, günlük yaşantısını yer ve tarih vererek aktarıyor. Bu bölümler birer günlüktür. Müftüoğlu Ahmet Hikmet‘in Gönül Hanım romanının “Mehmet Tolun Bey’in Rûznamesi” başlıklı kısmı da günlük tarzında tutulan notlardan oluşmaktadır.

Hemen hemen her meslekten kişiler günlük tutmaktadırlar. Ancak bu türde yazmayı en fazla edebiyatçı olanlar, yani şair ve yazarlar tercih etmektedirler.

Başlangıcından 19. yüzyılın ikinci yarısına kadar ortaya konan günlükler, genellikle faydaya dönük gündelik işlerin kayıtlarından ve seyahat notlarından oluşan ve bildiğimiz anlamda modern günlük türünün ayırıcı özelliklerini kazanamamış klâsik metinlerden oluşmaktaydı. 19. yüzyılın ikinci yarısından sonra ise günlük, edebî bir tür olma özelliğini kazanmaya başladı. Modern günlük metinlerinde yazarın gün içindeki anlık durumları, refleksleri, duygu ve düşünceleri ön plâna çıkmıştır. Metnin kurulmasında çağrışımların önemli bir payı vardır. Yazar, içe bakış tekniğiyle bilinçaltını deşifre eder.

Günlük tutmaya pek fazla rağbet edilmeyen Türk edebiyatında bu türün Tanzimattan sonra ortaya çıktığını görüyoruz. Tanzimattan önce ortaya konan vakâ’yinâme, seyâhatnâme, sefâretname gibi eserlerde günlük türüne özgü kimi nitelikler bulunabilirse de bu eserler esas itibarıyla günlük değillerdir. Ancak bu arada Sünbülî Şeyhi Seyyid Hasan Efendinin 1660-1664 yılları arasındaki dergâh hayatıyla ilgili Sohbetnâme adlı notlarını günlük türü içinde değerlendirmek gerekir.

Bizde batılı anlamda ilk günlük yazarı Şair Nigâr Bint-i Osman (1862-1918)’dır.

Türk edebiyatında devlet yöneticileri, sanatçı, edebiyatçı, yazar, bilim adamı gibi değişik kesimlerden kişiler günlük tutmuşlardır.

Türk edebiyatında günlük türünde en çok edebiyatçılar ürün vermişlerdir. Onların tuttuğu günlüklerde kendi şahsî yaşantıları, sosyal ve siyasî fikirleri, eserleri ve sanatçı kişilikleri ilgili bilgileri bulabildiğimiz gibi içinde yer aldıkları sanat ve edebiyat çevreleriyle ya da dönemlerinin sosyal ve siyasî olaylarıyla ilgili bilgiler de bulmaktayız. Bu bakımdan bu günlükler değişik açılardan önemli zenginlikler içermektedirler.

Ömer Seyfettin, Balkan Savaşı sırasında tuttuğu günlüklerini Balkan Harbi Rûznâmesi,

Ali Canip Yöntem de 1920’de Ömer Seyfettin‘in hastalığı ve ölümüyle ilgili tuttuğu günlükleri yayımlamıştır (“Ömer’in Ölüm Hastalığına Dair Notlarım”, Ömer Seyfettin, 1947).

Cumhuriyet döneminde yayımlanan ilk günlük kitabı Günlük (1955) adıyla Salah Birsel‘e aittir. Salah Birsel, 20 Ocak 1949-4 Mayıs 1955 tarihleri arasındaki günlüklerinin toplandığı bu kitabında genellikle edebiyatla ilgili sorunlara yer vermiştir. İkinci günlük kitabı Kuşları Örtünmek  1972-1975 yıllarını kapsar. 1982’de Hacıvat Günlüğü, 1986’daYaşlılık Günlüğü,1988’de Aynalar Günlüğü, 1992’de Yalnızlığın Fırınlanmış Kokusu adlı kitaplarını çıkardı. Birsel, günlüklerinde daha çok şiir ve sanat konularına yer vermiştir. Kendine özgü bir üslûp geliştirmiş, hiç duyulmamış sözcükler üreterek canlı, ilgi çekici bir konuşma üslûbunu yakalamıştır.

Nurullah Ataç, 1953’ten 1957 yılına kadar yazdığı günlüklerini gazetelerde yayımlamış; daha sonra bunlar toplanarak önce 1960’ta, daha sonra 1972’de iki cilt halinde yayımlanmıştır. Ataç, günlük yazmaya Fransızca haftalık Carrefour gazetesinde çıkan Monsieur Maurois’nın “Le Journal d’Andre Maurois” adlı güncesinden etkilenerek ve ona özenerek yazmaya başlamıştır.

Nurullah Ataç‘ın günlükleri kendi özel hayatından ve yapıp ettiklerinden çok, okuduğu kitapların, dergilerin, gazetelerin, görüp duyduklarının kendisinde bıraktığı izlenimleri, çağrışım yoluyla oluşan düşünceleri aktarmıştır. Üzerinde durduğu en önemli konular arasında Türkçenin Arapça ve Farsçadan gelmiş yabancı sözcüklerden kurtulması için ortaya koyduğu düşünceler, sanat, edebiyat tartışmaları yer almaktadır.