Warning: Use of undefined constant ‘WP_MEMORY_LIMIT’ - assumed '‘WP_MEMORY_LIMIT’' (this will throw an Error in a future version of PHP) in /home/dersimi3/public_html/wp-config.php on line 100

Warning: Use of undefined constant ’64m’ - assumed '’64m’' (this will throw an Error in a future version of PHP) in /home/dersimi3/public_html/wp-config.php on line 100

Warning: Cannot modify header information - headers already sent by (output started at /home/dersimi3/public_html/wp-config.php:100) in /home/dersimi3/public_html/wp-includes/feed-rss2.php on line 8
Son 56 Yılın Çıkmış Sorular – Dersimiz Edebiyat https://dersimizedebiyat.org Türk Dili ve Edebiyatı Dersi Kaynak Sitesi. Online Sınavlar Çıkmış Sorular Sınıf Konuları Sun, 19 Sep 2021 21:19:23 +0000 tr hourly 1 https://wordpress.org/?v=6.7.4 https://dersimizedebiyat.org/wp-content/uploads/2018/11/cropped-icon-32x32.png Son 56 Yılın Çıkmış Sorular – Dersimiz Edebiyat https://dersimizedebiyat.org 32 32 2021 AYT Edebiyat Soruları ve Cevapları ( Test Çöz-Online) https://dersimizedebiyat.org/2021-ayt-edebiyat-sorulari-ve-cevaplari-test-coz-online.html Wed, 30 Jun 2021 23:41:29 +0000 https://dersimizedebiyat.org/?p=129492 Sizler için 2021 AYT Edebiyat Soruları ve Cevapları  Test Çöz-Online olarak hazırladık. Başarılar Dilerim.

2021 AYT Edebiyat Soruları ve Cevapları

Tebrikler - 2021 AYT Edebiyat Soruları ve Cevapları adlı sınavı başarıyla tamamladınız.

Sizin aldığınız skor %%SCORE%% en yüksek skor %%TOTAL%%.

Hakkınızdaki düşüncemiz %%RATING%%


Yanıtlarınız aşağıdaki gibidir.
Soru 1

Eskiden Mezopotamya’da hayati işlevler için en gerekli organ olarak görülen karaciğerin falına bakılırmış. Bu fal sayesinde gelecekte yaşanabilecek kötü olaylar veya kötü ruhların sebep olduğu hastalıklar öğrenilirmiş. Zararsız ve psikolojik yönden etkili bir işlem olan karaciğer falı antik dünyada, acı çeken yüz binlerce hastaya umut vererek yardımcı olmuş. Karaciğer falına bu kadar güvenilmesinin nedeni ise o dönemde karaciğerin duyguların ve heyecanın merkezi, ruhun barınağı olarak kabul edilmesiymiş. Anadolu’da halk arasında sıkça kullanılan “ciğerparem”, “ciğerimin köşesi”, “ciğeri beş para etmez” gibi deyimler de aslında o dönem inancının bir devamı niteliğindeymiş. Üstelik bu inanış sadece yakın coğrafyayı etkilemekle kalmamış, örneğin Japonlar; birine cesur demek istediklerinde “kimo ga futo” yani karaciğeri kuvvetli, öfkeli demek istediklerinde ise “kan huo” yani yanmakta olan karaciğer ifadelerini kullanmışlardır.
Bu parçada karaciğerle ilgili aşağıdakilerin hangisine değinilmemiştir?
A) Üzerine yüklenen anlamın zamanla değişiklik gösterdiğine
B) İnsanlar tarafından biyolojik ve duygusal bir önem atfedildiğine
C) İnsanların kişilik özelliklerini betimlemek için kullanıldığına
D) Farklı dillerde duygularla ilgili söz kalıplarının içinde yer aldığına
E) Olumsuz durumların gerçekleşmesiyle ilgili tahminlerde kullanıldığına

A
A
B
B
C
C
D
D
E
E
Soru 2

I. İnsan vücudu aslında temel olarak “yaşamak için yemeyi” başka bir anlatımla yaşamsal işlevlerini yerine getirecek hücresel düzeyde enerji üretmeyi hedefliyor.
II. İnsanoğlu beslenme kavramını psikolojik veya keyfî bir hâle dönüştürerek “yemek için yaşamayı” önceliyor.
Bu iki cümlede ifade edilenlerin anlamca doğru biçimde birleştirilmiş hâli aşağıdakilerin hangisidir?
A) Her ne kadar insanoğlu beslenme kavramını psikolojik veya keyfî bir hâle dönüştürerek “yemek için yaşamayı” ön plana alsa da temelde vücut, hücresel düzeyde enerji üretip yaşamsal işlevlerini yerine getirmeyi yani “yaşamak için yemeyi” amaçlıyor.
B) İnsan vücudu yaşamaya devam edebilmek için enerjisini hücresel düzeyde üretmeye çalışıyor başka bir ifadeyle “yaşamak için yemeyi” istiyorken insanlar beslenme kavramını psikolojik ve keyfî sandıkları için “yemek için yaşamayı” ön plana alıyor.
C) İnsanoğlu esasen, beslenme kavramına psikolojik ve keyfî bir anlam yüklediği için “yemek için yaşamayı” amaçlasa da insan vücudu yaşamsal işlevlerini yerine getirecek hücresel düzeyde enerji üretmeye çalıştığı için “yaşamak için yemeyi” temele alıyor.
D) İnsanoğlu psikolojik ve keyfî olarak beslendiğini düşünerek “yemek için yaşamayı” temele alsa da sanılanın aksine insan vücudu en temelde “yaşamak için yemeyi” başka bir deyişle yaşamsal işlevlerini yerine getirecek hücresel düzeyde enerji üretmeyi amaç ediniyor.
E) Beslenme kavramına insanoğlunun psikolojik ve keyfî anlamlar yükleyerek “yemek için yaşamayı” gerekli görmesine rağmen insan vücudu “yaşamak için yemeyi” temele alan yaşamsal işlevlerini yerine getirecek hücresel düzeyde enerji üretmeyi önemli görüyor.

A
A
B
B
C
C
D
D
E
E
Soru 3

Bu akımın “gerçek” anlayışı bizi nesneleri olduğu gibi değil olması gerektiği gibi, nesnenin kendisini değil manalarını vermeye çalışan bir gerçekçilikle yüz yüze getirir. Bu da doğal olarak soyutlama ve simgelemenin kapısını aralar. Zira dışarıdan görünen gerçek, özgün olamaz. Gerçek bizim tarafımızdan yaratılmalıdır. Nesnenin anlamı onun görüntüsünün arkasında saklıdır. Bir olaya inanarak, onu düşleyerek veya belgeleyerek doyuma eremeyiz. Gerçeği sanatkârın iç dünyasında bulan ve bu sebeple iç gözlem üzerinde yoğunlaşan bu sanat akımı, doğal olarak bütünüyle ferdiyetçidir. Bu noktada insanı içinde yaşadığı toplumdan hatta kendinden bile soyutlar. Geriye sadece iç ben/ruh kalır.
Bu parçada söz edilen edebî akım aşağıdakilerin hangisidir?
A) Ekspresyonizm
B) Realizm
C) Natüralizm
D) Klasisizm
E) Egzistansiyalizm

A
A
B
B
C
C
D
D
E
E
Soru 4

Yaratıcı yazarlık seminerine katılan bir öğrenciden, kahramanın yaşadığı korkuyu konu alan bir öykü yazması istenince öğrenci şu cümleleri yazar:
“Ahsen kapıya doğru koşarken ardındaki kişinin onu takip ettiğini işitti. Bütün vücudunu saran bir korkuyla ürperdi. Kalbi hızla çarparken korkudan bayılacak gibi oldu.”
Öğrenciye verilen tavsiye: “----.”
Semineri veren öykücünün tavsiyesinden sonra öğrenci aynı cümleleri aşağıdaki gibi değiştirir:
“Ahsen kapıya doğru koşarken ardındaki ayak seslerini duydu. Bütün gövdesi kontrolünü yitirmiş bir yay gibi gerildi. Kalbi göğsüne sığmıyor, güçlükle soluk alabiliyordu.”
Bu parçadan hareketle öğrenciye verilen tavsiye aşağıdakilerin hangisi olabilir?
A) Mekân tasvirlerini, kahramanın duygularından daha ön planda tutarsan silik bir kalemden ibaret kalırsın
B) İnsanların duygularına dokunmak istiyorsan metinlerindeki kahramanların yaşadıkları olaylara her anıyla tanıklık etmelisin
C) Güçlü bir kalem olmak için ayın parladığını söylemeden, kırık bir cam parçası üzerindeki ışıltısını göstermelisin
D) İnsanın ve insanlığın temel duygularına, dürtülerine odaklanmak seni başarıya götürecek hareket noktalarından biridir
E) Kahramanının duygularını zaman ve mekânla bütünleştirmelisin ki o, gerçek dünyada bir yansımaya dönüşsün

A
A
B
B
C
C
D
D
E
E
Soru 5

I.
Siz “Lim derdiniz” bana, “bir gülümsememe ne verirsin?”
“Canımı” derdim.
“Hayır” diye itiraz ederdiniz, “o zaten benim!”
II.
Âşık oldur kim kılur cânnı fedâ cânânına
Meyl-i cânân itmesün her kim ki kıymaz cânına
Aşağıdakilerin hangisi farklı edebî dönemlerden alınmış bu şiir parçalarının ortak özelliğidir?
A) Tema
B) Dil ve üslup
C) Kafiye düzeni
D) Nazım birimi
E) Ölçü

A
A
B
B
C
C
D
D
E
E
Soru 6

Türk kültür tarihinin sözlü ve yazılı kaynaklarından bir bölümünü de masallar oluşturmaktadır. Bu masallardan bazıları eski Türk metinlerinden veya başka dillerden günümüz Türkçesine çevrilmiştir. Bu çerçevede Türk edebiyatında Uygur Dönemi eseri olan ---- masal özelliği gösteren ilk eserlerdendir. Arap ve İran kaynaklı ---- adlı eser ise Türk edebiyatının farklı dönemlerinde birçok şair ve yazara ilham vermiştir.
Bu parçada boş bırakılan yerlere aşağıdakilerin hangisi sırasıyla getirilmelidir?
A) Kalyanamkara ve Papamkara - Binbir Gece Masalları
B) Kelile ve Dimne - Billur Köşk
C) Kalyanamkara ve Papamkara - Pançatantra
D) Kelile ve Dimne - Pançatantra
E) Billur Köşk - Binbir Gece Masalları

A
A
B
B
C
C
D
D
E
E
Soru 7

Eserlerinde yüksek zümreye ait kişilerden seçtiği kahramanların çoğu Boğaziçi, Beyoğlu, Adalar gibi zengin ve modern semtlerde yaşar. Ekmek ve iş kaygıları yoktur. Sadece aşkı, giyim kuşamı, eğlenmeyi düşünürler. Çalışmayı küçümseyen, bazen bir kusur sayan, hiç olmazsa üzüntü konusu yapan görüşleri vardır. Hemen hepsi okumuş ve gelir düzeyi yüksek olan bu kahramanlar; yabancı dil bilir, dönemin şiirsel ve karmaşık üslubuyla konuşur. Çocuklar yabancı mürebbiyeler elinde büyür; evlerde piyano, keman çalınır ve alafranga sofralar kurulur. Yetişkinler ile çocuklar arasında yadırgatıcı bir resmiyet vardır. Yazarın geçim sıkıntısı çeken yegâne kahramanı hülyalı şair, yılda ancak “iki çift ayakkabı ve iki kravat” alabildiği (!) ve çalışmak zorunda olduğu için acınası bir yoksulluk içinde çizilir.
Bu parçada söz edilen yazar aşağıdakilerin hangisidir?
A) Halit Ziya Uşaklıgil
B) Hüseyin Cahit Yalçın
C) Recaizade Mahmut Ekrem
D) Ahmet Hamdi Tanpınar
E) Abdülhak Şinasi Hisar

A
A
B
B
C
C
D
D
E
E
Soru 8

Aşağıdaki beyitlerin hangisi ayraç içinde verilen ifadeyi örneklemez?
A) Yok sende kanâat gözün aç olduğu oldur
Rızkın erişir yoksa eğer subh eğer şâm
(var olanla yetinmeme)
B) Bir nâ-halefi cübbe vü destâr ile görsen
Eylersin anın cübbe vü destârına ikrâm
(dış görünüşe önem verme)
C) Yazık sana kim eyleyesin hırs u tama'dan
Bir habbe için kendini âlemlere bed-nâm
(küçük duruma düşme)
D) Gör zahidi kim sâhib-i irşâd olayın der
Dün mektebe vardı bugün üstâd olayın der
(haddini bilmeme)
E) Hâlin kime açsan sana der hikmeti vardır
Öldürdü bizi âh bilinmez mi bu hikmet
(bilgisiyle övünme)

A
A
B
B
C
C
D
D
E
E
Soru 9

I. Ayrılır dosta gider
II. Sağ gelen hasta gider
III. Su gelir deste gider
IV.Gurbet yansın yıkılsın
Mâni nazım şeklinin biçim ve içerik özellikleri dikkate alınarak bir mâni oluşturulmak istense bu dizelerin sıralaması aşağıdakilerin hangisi olur?
A) I - II - IV - III
B) I - III - II - IV
C) III - I - IV - II
D) III - II - I - IV
E) IV - II - I - III

A
A
B
B
C
C
D
D
E
E
Soru 10

Troya’da siz sözü güzeldi eskiden
Baktım öpüşündü duran baktım bungun.
Benim şimdi Hitit çağı benim yorgun
Benim ey gök çılgın uzaklığın hep ben.

Büyük sularıma sen o hep geç gelen
Beni çıktığınız gecelere tutun.
Beyaz, kâğıtlarca gittiniz ya uzun
Güzelliğimde bir yarı geceler sen.

Ellerin bir daha sarı ovalarım.
Sesini dönmeyim bütün yalnızlığım
Bütün gök gök gök, o akşamlara kadar.

Güzel yalnızlığım işte dünya kadar.
Ne denizler gördüm hiç anmamışımdır
Bir sesim ben git git o binlerce yıldır.

Bu şiirin biçim, içerik ve anlatım özellikleri dikkate alındığında aşağıdaki şairlerin hangisine ait olduğu söylenebilir?
A) Cahit Külebi
B) İlhan Berk
C) Orhan Veli
D) Attilâ İlhan
E) Nâzım Hikmet

A
A
B
B
C
C
D
D
E
E
Soru 11

Freud, histerinin nedenlerine dair yaptığı araştırmaların bulgularını, 21 Nisan 1896’da, Viyana Nöropsikiyatri Birliğinin düzenlediği toplantıda sunmuştur. İlk kez kamuoyunun karşısına çıkan bu çalışma çok tartışılmış ve epeyce olumsuz eleştiri almıştır. Bu eleştirilerden biri çağın otorite hekimlerinden olan Richard Kraft-Ebing’e aittir. Ebing, Freud’un çalışması için bilimsel bir peri masalı ifadesini kullanmıştır.
Bu parçada altı çizili sözle Freud’un çalışmasıyla ilgili anlatılmak istenen aşağıdakilerin hangisi olamaz?
A) Kanıtlanması mümkün olmayan tespitler içermesi
B) Gerçek ile hayalî olanı bir arada sunması
C) Elde edilen sonuçların beklentinin üzerinde çıkması
D) İnandırıcılıktan uzak akademik çıkarımlar barındırması
E) Kesinliğiyle ilgili şüphe uyandıran yargılar taşıması

A
A
B
B
C
C
D
D
E
E
Soru 12

Bu “yaban” lafı, beni, önce çok kızdırdı. Fakat sonra anladım ki Anadolulular, Anadolu köylüleri, tıpkı eski Yunanların kendilerinden başkasına “barbar” lâkabını vermesi gibi, her yabancıya yaban diyorlar. Bir gün... bir gün onlara, ispat edebilecek miyim ki ben bir “yaban” değilim? Benim damarlarımdaki kan onların damarlarında işleyen kandır. Aynı dili söylemekteyiz. Aynı tarihî ve coğrafi yollardan, hep birlikte gelmişizdir. İspat edebilecek miyim ki aynı Allah’ın kuluyuz! Aynı siyasî mukadderât, aynı sosyal bağlar, bizi kardeşlik, evlâtlık, analık babalık üstünde bir yakınlıkla birbirimize bağlamıştır. Lâkin hangi sözlerle, hangi seslerle? Gündelik hayatın ufak tefek ihtiyaçlarını bile anca ifadeye güç bulabiliyorum. Nerde kalmış ki onlarla, bu kadar genel konular üzerinde konuşacağım!.. Gün geçtikçe daha iyi anlıyorum: Türk “entelektüel”i, Türk aydını, Türk ülkesi denilen bu engin ve ıssız dünya içinde bir garip yalnız kişidir.
Bu parçayla ilgili aşağıdakilerin hangisi söylenemez?
A) Kahraman bakış açısı kullanılmaktadır.
B) Aydın ile halk arasındaki uçurum ele alınmaktadır.
C) Olay hikâyesine özgü bir anlatım sergilenmektedir.
D) Anlatıcının düşünceleri iç konuşmalarla verilmektedir.
E) Yaşananların anlatıcı üzerindeki etkisi işlenmektedir.

A
A
B
B
C
C
D
D
E
E
Soru 13

XIX. yüzyılın ikinci yarısından sonra Türk edebiyatında Batılılaşma çabasındaki züppe tipiyle karşılaşırız. Bunların en meşhurlarından biri olan ----, roman boyunca kendini bilmez tavırlarıyla Periveş’in peşinden koşarken çevresindekiler tarafından kandırılıp dolandırılır. ---- ise II. Meşrutiyet sonrasındaki siyasi belirsizlik ortamında kurnazca yükselmeye çabalayan bir tiptir. Bu bakımdan ilki kendini bilmezlikle gülünç duruma düşerken diğeri II. Meşrutiyet ilanının puslu havasından yararlanmaya çalışan bir kurnazdır.
Bu parçada boş bırakılan yerlere aşağıdakilerin hangisi sırasıyla getirilmelidir?
A) Bihruz Bey - Efruz Bey
B) Bihruz Bey - Ali Bey
C) Ali Bey - Rakım Efendi
D) Rakım Efendi - Efruz Bey
E) Felatun Bey - Efruz Bey

A
A
B
B
C
C
D
D
E
E
Soru 14

 Ey serv-i sehi sen geleli seyr ile bağa
                                     Baş çekmedi ar’ar
Çok ali-nesebler özünü saldı ayağa
                                      Kul böldü sanavber
Biçim ve içerik özellikleri dikkate alındığında bu şiirin nazım şeklinin aşağıdakilerden hangisi olduğu söylenebilir?
A) Müstezat
B) Kıt’a
C) Şarkı
D) Terkibibent
E) Rubai

A
A
B
B
C
C
D
D
E
E
Soru 15

Bu dünyaya sanki vefa gelmemiş
Gelmişse de bir kimsede kalmamış
Kim var ki dostundan cefa görmemiş
Cihanda bir söze duran mı kaldı
Bu dörtlükle ilgili aşağıdakilerin hangisi söylenemez?
A) 11’li hece ölçüsüyle yazıldığı
B) Satirik şiire örnek olduğu
C) Düz kafiye düzeninde olduğu
D) Teşbih sanatından yararlanıldığı
E) Redife yer verildiği

A
A
B
B
C
C
D
D
E
E
Soru 16

Sen olasan diyü yir yir asılup âyineler
Gelene gidene eyler nazarı döne döne
Bu beyit için aşağıdakilerin hangisi söylenemez?
A) Sen zamiriyle sevgili kastedilmiştir.
B) Aynalar sevgiliye âşık kişiler olarak düşünülmüştür.
C) Aynaların dizi dizi asılması güzel bir nedene bağlanmıştır.
D) Âşığın ızdırabının aynalara yansıması tasvir edilmiştir.
E) Ahengi sağlamak için bazı ifadeler tekrar edilmiştir.

A
A
B
B
C
C
D
D
E
E
Soru 17

Fatih Sultan Mehmet ve II. Bayezid zamanında şiirler yazmıştır. Şiirleri, o daha hayattayken, bütün Anadolu ve Rumeli’ye yayıldığı gibi Hüseyin Baykara’nın Herat’taki sarayında dahi okunur olmuş, kendisinden sonraki şairleri de etkilemiştir. Türk edebiyatı tarihinde Şeyhi ile Necati arasında yetişen şairlerin en tanınmışlarındandır. Onun “kerem”, “benefşe” ve “âb” redifli kasideleri, bilinen eserleri arasındadır.
Bu parçada söz edilen şair aşağıdakilerin hangisidir?
A) Süleyman Çelebi
B) Ahmet Paşa
C) Sehi Bey
D) Taşlıcalı Yahya
E) Âşık Paşa

A
A
B
B
C
C
D
D
E
E
Soru 18

(I) Karagöz ve orta oyunu geleneksel Türk tiyatrosunun belli başlı türlerindendir. (II) Bunlar, önceden yazılmış ve ezberlenmiş metinlere dayanmaktan ziyade gösteriyi ön plana alır. (III) Orta oyununda asıl konunun işlendiği bölüme “fasıl” adı verilirken Karagöz’de bu bölümün adı “muhavere”dir. (IV) Zaman zaman her iki oyuna da müzik eşlik eder. (V) Kişiler açısından bir karşılaştırma yapılırsa Karagöz’deki Hacivat’ın orta oyunundaki karşılığı Pişekâr, Karagöz’ün karşılığı ise Kavuklu’dur.
Bu parçada numaralanmış cümlelerin hangisinde bir bilgi yanlışı vardır?
A) I
B) II
C) III
D) IV
E) V

A
A
B
B
C
C
D
D
E
E
Soru 19

Diderot, güzellik hakkında yazarken “İnsanlar arasında en çok konuşulan şeyler, çoğu zaman en az bilinenlerdir.” der. Yaşanılan tecrübeler Diderot’yu haklı çıkarmaktadır. Çünkü hayatın her alanında güzel kavramını kullanmamıza rağmen bir an durup bizzat “güzel” üzerine derinlemesine düşündüğümüzde afallarız.
Bu parçada anlatılmak istenen aşağıdakilerin hangisidir?
A) Bir kavramı çok dillendirdiğimizde onu daha anlaşılmaz bir hâle getirdiğimizi fark ederiz.
B) Sık karşılaştığımız gündelik durumlar hakkında başkalarıyla konuşmaktan kaçınırız.
C) Somut kavramlardan ziyade soyut kavramları açıklamaya çalışırken zorlanırız.
D) Gündelik hayatta sıkça kullandığımız kavramları tanımlamaya çalıştığımızda bocalarız.
E) Kendimizi ifade ederken genellikle başvurduğumuz kavramların zamanla silikleştiğini düşünürüz.

A
A
B
B
C
C
D
D
E
E
Soru 20

Brancusi, Romanyalı bir köy çocuğuydu. Craiova ve Bükreş’te sanat eğitimi aldığı yıllarda insan anatomisi üzerine çalışmıştı. Birçok heykeltıraş gibi, bu sanatın yaşayan en ünlü ustası olan Rodin ile tanışmak ve mesleğin inceliklerini öğrenmek istiyordu. 1907’de Rodin’le çalışmaya başladı. Ancak çok geçmeden kendisini hayal kırıklığına uğratacak bir şeyin farkına vardı. Gördüğü kadarıyla bu büyük usta, insan figüründe denenebilecek her şeyi denemiş, bütün yolları tıkamıştı. Bu atölyeden yola çıkıp özgün bir sanat geliştirmesi olanaksızdı. Bu yüzden hayran olduğu bu sanatçının yanından birkaç ay sonra ayrıldı ve kendi uzun yolculuğuna çıktı.
Bu parçaya göre Brancusi’nin Rodin’in yanından ayrılmasının nedeni aşağıdakilerin hangisidir?
A) Rodin’in kılavuzluğunu hak edecek yetenekte olmadığına inanması
B) Rodin’in çevresindeki rekabet ortamında kendini engellenmiş hissetmesi
C) Rodin’in yeni heykeltıraşlık tekniklerine karşı kapalı bir tutum benimsemesi
D) Rodin’in sanat çevrelerindeki şöhretinin kendisini gölgeleyeceğini düşünmesi
E) Rodin’in etkisinden kurtulup kendine has bir üslup geliştiremeyeceği endişesi

A
A
B
B
C
C
D
D
E
E
Soru 21

----; Batı’nın yalnızca maddeye ve teknik güce olan inancının değil, akla verdiği önemin de eleştirilmesinden yanadır. 1935’te yazdığı ilk oyunu Tohum’da görüşünü “her şeyin ve her hadisenin anahtarını ruhta ve göze görünmeyende bulan prensip” olarak tanımlamıştır. Nam-ı Diğer Parmaksız Salih’te yüce gönüllülükle düzenbazlığın toplumda yan yana yaşadığını gösterir. Para’da ise maddi çıkarlar için her türlü ahlaksızlığı mübah gören bir bankacının kendi hayat felsefesinin kurbanı oluşunu anlatmaktadır.
Bu parçada boş bırakılan yere aşağıdakilerin hangisi getirilmelidir?
A) Cevat Fehmi Başkut
B) Ahmet Kutsi Tecer
C) Orhan Asena
D) Necip Fazıl Kısakürek
E) Sabahattin Kudret Aksal

A
A
B
B
C
C
D
D
E
E
Soru 22

Dilber, küçük yaşta Asaf Paşa’nın konağına esir olarak verilmiştir. Asaf Paşa’nın Paris’teki resim tahsilinden dönen oğlu Celal Bey, onu tabloları için model olarak kullanır. Celal Bey’in kendisini bir araç gibi görmesinden derin ızdırap duyan Dilber’in yapabildiği tek şey ağlamaktır. Celal Bey, bu gözyaşları karşısında onun bir esir olarak neler hissedebileceğini anlamaya başlar. Dilber’in ağlaması iki gencin hayatında bir dönüm noktası olur. Sadece sanatına âşık olduğunu tekrarlayan Celal Bey’in nazarında Dilber, artık bir “oyuncak” değil, bir sevgilidir.
Bu parçada söz edilen eser aşağıdakilerin hangisidir?
A) Müşahedat
B) Esaret
C) Zehra
D) Sergüzeşt
E) Gülnihal

A
A
B
B
C
C
D
D
E
E
Soru 23

“Esnaftandır. Ayakkabıcı olduğu için ona ‛Huffî’ şeklinde seslenmişlerdir. Tahsil ile kazanılmış ilimlerden mahrum ve halk arasında ümmîliği ile meşhur idi. Ama zâtında kabiliyet ve tabiatında selâkat (güzel söz söyleme yeteneği) olduğu için bütün söz ve ibâreleri fasih ve sahih idi. Mürettep Divan’ı ve şiirleriyle hayli şöhreti vardı. Şiir sanatlarından cinasa mâyildir.”
Bu parça aşağıdaki edebî türlerin hangisinden alınmış olabilir?
A) Seyahatname
B) Tezkire
C) Şehrengiz
D) Pendname
E) Surname

A
A
B
B
C
C
D
D
E
E
Soru 24

Aşağıdaki beyitlerin hangisi bir kasidenin “fahriye” bölümünden alınmış olabilir?
A) Lâle-hadler yine gülşende neler itmediler
Servi yürütmediler gonceyi söyletmediler
B) Ayagı yer mi basar zülfüne ber-dâr olanun
Zevk ü şevk ile virür cân u seri döne döne
C) Yok bu şehr içre senin vasf ettiğin dil-ber Nedîm
Bir perî-sûret görünmüş bir hayâl olmuş sana
D) Görüp bu hâli gül-istanda dondu cedvel-i âb
Bahâra dek duramaz korkarım kenâr çizer
E) Arab u Rûm’da üstâd-ı sühandır Vehbî
Acemî oldu yanında şuârası Acem’in

A
A
B
B
C
C
D
D
E
E
Sınavı tamamlamak için butona tıklayınız, yanlışlarınız gösterilecektir. Sonuçları al.
24 tamamladınız.
]]>
2021 TYT Türkçe Soruları ve Cevapları (Test Çöz – Online) https://dersimizedebiyat.org/2021-tyt-turkce-sorulari-ve-cevaplari-test-coz-online.html Wed, 30 Jun 2021 23:00:18 +0000 https://dersimizedebiyat.org/?p=129490 Sizler için 2021 TYT Türkçe Çıkmış Soruları Online Test olarak hazırladık. Başarılar Dileriz.

2021 TYT Türkçe Soruları ve Cevapları

Tebrikler - 2021 TYT Türkçe Soruları ve Cevapları adlı sınavı başarıyla tamamladınız.

Sizin aldığınız skor %%SCORE%% en yüksek skor %%TOTAL%%.

Hakkınızdaki düşüncemiz %%RATING%%


Yanıtlarınız aşağıdaki gibidir.
Soru 1

Richard Strauss, bugünün orkestra repertuvarının demirbaşları arasında sayılan bir dizi senfonik şiirle ve opera alanındaki kalıcı eserle tanınan en önemli bestecilerdendir. Özellikle Salome adlı operası sansasyon yaratmış, sayısı yüz elliyi aşan lietleri ile bir şarkı ustası olarak müzik tarihindeki özgün yerini almıştır. Günümüz operaları hâlen onun zengin sahne çalışmalarından yararlanır. Gerek lietlerinde gerek görkemli orkestral eserlerinde lirik gücünü kuvvetle hissettiren Strauss, bugün de dünyanın önde gelen solistlerini mıknatıs gibi kendine çekmektedir.
Bu parçanın anlatımında aşağıdakilerden hangisi yoktur?
A) Benzetme
B) Öznellik
C) Tartışma
D) Örnekleme
E) Karşılaştırma

A
A
B
B
C
C
D
D
E
E
Soru 2

Orhan Veli’nin “Kitabe-i Seng-i Mezar”ını sevmemiz, onun, Süleyman Efendi’de, gelmiş geçmiş sayısız silik insanı, basit fakat ezelî dertleri içinde duymuş olmasındandır. Şiir, ister Sultan Süleyman’a ister Süleyman Efendi’ye yazılmış olsun sanat bakımından birdir. Şiirde asıl olan, şairin duyuşunun başka türlü söylenmesine imkân olmayacak tarzda kelimelerle kurulması ve benzersiz bir şiir iklimi yaratmasıdır.
Bu parçada şiirle ilgili anlatılmak istenen aşağıdakilerin hangisidir?
A) Kendinden önceki fikirlerin üzerine inşa edilebildiği ölçüde beğeni kazanır.
B) İnsanların paylaşmış olduğu duygu ve düşünceleri evrensel bir dille yansıtır.
C) Toplumun farklı kesimlerinin hislerini duyurabildiği takdirde geleceğe seslenir.
D) Konu ve üslup açısından yakaladığı başarı ölçüsünde şairini ölümsüz kılar.
E) İçerikten ziyade barındırdığı yeni ifade biçimleriyle bir özgünlük kazanır.

A
A
B
B
C
C
D
D
E
E
Soru 3

Evrenin doğasıyla ilgili konuşmak, başlangıcı ve sonunun olup olmadığını tartışabilmek için kuramlara ihtiyacımız vardır. Kuramlar, evrenin sınırlı bir bölümünden hareketle gözlemlerimize dayanarak oluşturduğumuz kurallar dizisidir. Bana göre kuramlar birer varsayım olmaları bakımından değişkenlik gösterir, tamamen doğru olduklarını asla kanıtlayamazsınız. Kanıtlama amacıyla yaptığınız deneylerin sonuçları kuramla ne kadar uyumlu çıkarsa çıksın bir sonraki sonucun kuramla çelişmeyeceğinden emin olamazsınız. Ayrıca kuramın kestirimleriyle çelişen tek gözlemle bile kuramı çürütebilirsiniz. Yeni deneylerin tahminlerle uyuştuğu gözlemlendikçe kuram ayakta kaldığı için ona olan güvenimiz artar ancak kuramla çelişen yeni bir gözlem, o kuramı bir kenara atmamızı veya değiştirmemizi gerektirir.

Aşağıdaki örneklerden hangisinin bu parçada anlatılanlara göre geçerliğini yitirmesi beklenir?
A) Tüm evrenin dört ana unsur olan toprak, hava, ateş ve sudan oluştuğunu ileri süren Empedokles’in fikrinin geleceğe dair bir tahmin yapmak için kullanılamaması
B) Newton’ın cisimlerin kütlesel nicelikleriyle ilişkili kütle çekim yasasının karmaşık bir modele dayanması sebebiyle sınırlı sayıda çalışmada uygulanabilmesi
C) Aristoteles’in ağır bir cismin hafif olan cisimden daha hızlı düşmesi gerektiği fikrine karşın yapılan deneylerde farklı ağırlıktaki cisimlerin aynı hızda düştüğünün tespit edilmesi
D) Dünya’nın, Jüpiter’in yörüngesine yaklaştığı ve ondan uzaklaştığı zamanları gözlemleyerek kaydeden Roemer’in ışığın sonlu bir hızla gittiğini bilimsel bir dille kaydetmemesi
E) Boş uzayda uçsuz bucaksız pek çok galaksinin olduğunu keşfeden Hubble’ın gözlemlerini gerçekleştirirken dolaylı ölçüm yöntemlerini kullanmak zorunda kalması

A
A
B
B
C
C
D
D
E
E
Soru 4

Tüm zamanların en iyi bilim kurgu kitaplarından biri olarak kabul edilen ve başka dillerin yanı sıra Türkçeye de aktarılan Zaman Yolculuğu adlı roman, geçmişe yolculuk yapan bir zaman makinesine odaklanıyor. Eser; bir hayalin edebiyattan fiziğe, sinemadan gündelik hayatımıza uzanan olgunlaşma yolculuğunun öyküsünü anlatıyor. Ayrıca zamanın anlamına, bilince, belleğe, yaşama ve ölüme dair yepyeni bir dil yaratıyor.
Bu parçadan hareketle Zaman Yolculuğu romanı ile ilgili aşağıdakilerin hangisi söylenemez?
A) Konusunu yansıtan bir isim taşıdığına
B) Farklı dillerde çevirisinin bulunduğuna
C) Kapsamlı bir içeriğe sahip olduğuna
D) Kendi türü içinde önemli bir yer edindiğine
E) Anlatımında nesnelliği ön planda tuttuğuna

A
A
B
B
C
C
D
D
E
E
Soru 5

Çocuk genellikle yaptığı işin engellenmesi veya sevdiği oyuncağın elinden alınması gibi somut, yetişkin ise daha çok toplumsal veya mesleki haksızlıklar gibi soyut nedenlerle öfkelenir. Çocukla yetişkin arasında bulunan ergen için hem somut hem soyut her türlü kışkırtma öfkeye yol açabilir. Öfkenin dış görünümü çocuksu (bağırma, ayaklarını yere vurma, şiddetli ağlama) ve yetişkince (kaba sözler, ince alaylar) olabilir. Ergenlerin zekâ düzeyi ile heyecanı ifade biçimleri üzerine yapılan bir araştırmada doğrudan doğruya öfkeye yol açan nedene karşı tepki göstermenin zekâ göstergesi olduğu bulunmuştur. Görece düşük zekâya sahip olanlar, öfkeyi sorumlu olmayan dış etkenlere aktarma eğilimindedir. Öfkeden doğan engellenme tepkisinin konuyla ilgisiz kişilere yansıtılması ergenlikte sürüyorsa belirli bir zihinsel olgunlaşma gecikmesi akla gelir.
Bu parçadan hareketle aşağıdakilerin hangisine ulaşılamaz?
A) Ergenin zekâ seviyesi arttıkça öfke duygusunun dışa vurumunda azalma gözlemlenir.
B) Ergenlikte öfke duygusunun ifadesi, konuşma veya beden aracılığıyla gerçekleşebilir.
C) Engellenme tepkisini sorumlu olmayan kişilere yöneltme, çocuklardan beklenen bir harekettir.
D) Ergenler çocukluk ruh hâlini tamamen bırakmamış olsa da belirli bir olgunluğa sahiptir.
E) Ergenlik, çocukluğun ve yetişkinliğin öfke nedenlerinin bir arada bulunduğu bir dönemdir.

A
A
B
B
C
C
D
D
E
E
Soru 6

Dünya’nın merkezine ulaşmak için binlerce kilometre içeri doğru yol almak gerekir. Merkeze doğru ilerlerken sıcaklık dayanamayacağımız kadar, yaklaşık altı bin derece, yükselir. Bu sebeple Dünya’nın merkezine gidip, orada araştırmalar yapıp dönmemiz kesinlikle mümkün değildir. Hatta bir makine, bir robot göndermemiz bile imkânsızdır. Çünkü göndereceğimiz robot basınç sebebiyle parçalanır, sıcaklıktan dolayı yanar.
Bu parçada virgülün aşağıdaki işlevlerinden hangisinin kullanımı yoktur?
A) Birbiri ardınca sıralanan eş görevli kelime gruplarının arasına konur.
B) Cümle içindeki ara sözleri ayırmak için ara sözlerin başına ve sonuna konur.
C) Metin içinde art arda gelen zarf-fiil eki almış kelimelerden sonra konur.
D) Uzun cümlelerde yüklemden uzak düşmüş olan özneyi belirtmek için konur.
E) Sıralı cümleleri birbirinden ayırmak için konur.

A
A
B
B
C
C
D
D
E
E
Soru 7

(I) Fotoğraf makinesi 1839'da Fox Talbot tarafından icat edildi. (II) Başlangıçta seçkinlerin kullanımına açık olan cihaz; 30 yıl gibi kısa bir süre sonra polis dosya kayıtları, savaş muhabirliği, aile albümleri ve kartpostallar için kullanılmaya başlandı. (III) Kullanım alanı hızla artan fotoğraf makinesinin halk için ucuz maliyetli üretilen ilk örneği, pazara 1888'de sürüldü. (IV) Kullanım olanaklarının böylesine artması, fotoğraf makinesinin toplumu çok derinden ve can alıcı bir biçimde etkileyeceğinin göstergesiydi. (V) Fotoğrafın, görünümlere gönderme yapmada en baskın ve en doğal yol olması, sanayileşmenin sonuçlarının alınmaya başlandığı dönemde gerçekleşti. (VI) Fotoğraf, her şeyi yakından gören tanık olarak dünyanın yerine o zaman geçti.
Bu parça iki paragrafa ayrılmak istense ikinci paragraf numaralanmış cümlelerin hangisiyle başlar?
A) II
B) III
C) IV
D) V
E) VI

A
A
B
B
C
C
D
D
E
E
Soru 8

Bencillik sanıldığının aksine kişinin dilediği gibi yaşaması değil, başkalarından kendi istediği gibi yaşamalarını talep etmektir. Bencil insanlar, bıkmadan usanmadan kendi yaşam alanı içinde mutlak bir tip monotonluğu yaratmayı hedefler. Onlar aslında sürekli kendi doğruları, kabulleriyle kendileri için makul olan çıkarımlarla inşa ettikleri bir zindanda yaşarlar ve sizi de bir şekilde orada yaşamaya mecbur bırakmak isterler. Üstelik buna direnç gösterenleri yargılar, ötekileştirir ve onlara karşı olumsuz tutum geliştirirler. Daha da önemlisi bencil insanlar var olabilmek ve benliklerini tamamlamak için diğer insanların benliklerini tüketmeyi maharet sayarlar. Bu yüzden bencilliğin en önemli aracı sürekli başka insanların hayatlarına ilişmek, her fırsatta onlara müdahale etmektir; doğrusu senin bildiğin gibi değil, benim istediğim gibi olmalı diyebilmek için.

Bu parçadan hareketle bencil insanlarla ilgili aşağıdakilerin hangisine ulaşılabilir?
A) İlişkilerinde diğer insanları gerçek kimliklerinden uzaklaştırarak onların kendilerine yaklaşmasını sağlarlar.
B) Tüm insanların aslında özünde bencil olduğu ve değişime direnç gösterebileceği fikrini savunurlar.
C) Kendi çıkarlarını gerçekleştirmeye odaklandıklarından toplumun beklentilerini karşılamakta zorlanırlar.
D) Hayata kendi pencerelerinden baktıklarından başkalarının dünyasında olup bitenleri fark etmezler.
E) Mutlak doğrunun varlığına inanmadıklarından kendi fikirlerinin doğruluğu konusunda ısrar etmezler.

A
A
B
B
C
C
D
D
E
E
Soru 9

Neil Postman, Televizyon: Öldüren Eğlence adlı kitabında televizyonun eğlenceyi amaç edinmesini eleştirir ve bu eleştirisini temellendirmek adına o ünlü “Biçim, içeriği dışlar.” ifadesini kullanır. Postman’a göre televizyon, sürekli eğlenen bir toplum inşa eder ve toplum içerisinde sorun olabilecek her şeyi eğlenceye indirger. Böylelikle televizyon, karşısında kendimizi ölesiye eğlendirmek dışında bir şey yapmadığımız bir kutuya dönüşür.
Bu parçaya göre Neil Postman’ın televizyona yönelik eleştirisi aşağıdakilerden hangisidir?
A) Toplumsal değerlerin reddedilmesine yönelik içerikler üretmesi
B) Bireylerin kendisi ve dış dünya arasında ayrım yapmasını engellemesi
C) İçerikte ele alınan konuları, bireyleri eğlendirme amacı güderek sunması
D) Toplumda huzuru sağlamak için bireyleri eğlendirmeyi amaç edinmesi
E) Toplumu yansıtmayan içeriklerinin bireyi kendine yabancılaştırması

A
A
B
B
C
C
D
D
E
E
Soru 10

İnsan, duygusal bir varlıktır ama duygularını ifade edebilme konusunda yeterince başarılı değildir. Özellikle toplum içinde duygularını dile getirmenin bir zayıflık göstergesi olarak algılanması, bu durumun önemli bir nedenidir. Bu tür toplumsal kabullerden dolayı ne duygularımıza kulak vermeyi öğrenebiliriz ne de onları nasıl ifade edebileceğimizi. Üstelik duygularımızın sesini duymak yerine onları inkâr edip bastırmayı maharet olarak görürüz. Sevdiğimiz insanlara sevgimizi ifade edemeyişimizin nedeni de budur. En son ne zaman bir sevdiğinize olan duygularınızı dile getirdiniz? Şurası bir gerçek ki çoğumuz yaşadığımız olayların bizde bıraktığı duygusal izleri yok sayıp bildiğimiz, tamamen irademizden bağımsız olarak çocukluktan beri öğrendiğimiz belirli kalıplara göre tepkiler veririz. Oysa duyguları bastırmak onları yok etmez, onları yok saymak da sizi daha güçlü kılmaz. Geç kalmış sayılmazsınız, duygularınızı inkâr etmeyin, ifade edin. Onlar sizin duygularınız, bırakın konuşsunlar.

Bu parçadan hareketle aşağıdakilerin hangisine ulaşılabilir?
A) Duyguları yadsımak, insanın kendi varlık amacını reddetmesi sonucunu doğurur.
B) Duygu dilinin öznelliği, duyguların toplumsal hayatın temeli olmasını engeller.
C) İnsanın duygusallık derecesi, yaşadığı toplumun kabullerinden bağımsızdır.
D) Duyguları gizleme eğilimi, farkında olmadan geliştirilen bir davranış biçimidir.
E) İnsan, hislerini içinde yaşayarak çevresindeki kişilerin dayatmalarından kurtulur.

A
A
B
B
C
C
D
D
E
E
Soru 11

(I) Uygar kayıtsızlık, kişinin diğeriyle göz göze gelmekten kaçınması veya onu hiç fark etmemiş gibi davranmasıdır. (II) Kişi; bakmadığı, işitmediği ve hepsinden önce çevredekilerin yaptıklarıyla ilgilenmediği havasını verecek bir tavır takınır. (III) Gözlemlemekten kendini alıkoyamayan bakışların karşılaşması ise iletişim kurmaya davettir, insanların gözünde görünmez kalma kararlılığından feragat etmeyi gerektirir. (IV) Çoğu zaman kalabalık olan sokaklarda sırf bir yerden başka bir yere gitmek bile her şeye dikkatle bakmayı, gözlemlemeyi gerektirir. (V) Bu nedenle göz teması kurulan insanları rahatsız ve tedirgin etmeden gözlemlemek gerekir, uygar kayıtsızlığın özü de budur.
Bu parçada numaralanmış cümlelerin hangisi düşüncenin akışını bozmaktadır?
A) I
B) II
C) III
D) IV
E) V

A
A
B
B
C
C
D
D
E
E
Soru 12

Başarılı olmak için çıktığın yolda bir gözün başkalarının ne yaptığıyla ilgilenirse hedefine ulaşmak için kullanabileceğin tek gözün kalır.
Bu cümlede anlatılmak istenen aşağıdakilerden hangisidir?
A) Kişilerin kendilerini başkalarıyla kıyaslamaları, kendilerini tanımalarını engeller.
B) Kendi çaba ve çalışmalarına odaklanan kişiler, başarıya daha kolay ulaşır.
C) İnsanlar kendi yeteneklerini keşfettikleri ve geliştirdikleri ölçüde başarılı olur.
D) Başarılı olmak isteyen kişiler başkalarının ne düşündüğünü ön plana koymalıdır.
E) Başkalarından takdir görmek için sergilenen gayretler, gelecek başarıyı geciktirir.

A
A
B
B
C
C
D
D
E
E
Soru 13

Benim bu konudaki bilgilerim oldukça yalın kat; bir uzmanın sahip olduğu bilgi ve görgü derinliğinden gayet uzak.
Bu cümledeki altı çizili sözü anlamca karşılayabilecek bir kullanım aşağıdakilerin hangisinde vardır?
A) Kendine yapılan bu haksızlığa oldukça ölçülü bir tavır ve olgunlukla karşılık verdi.
B) Bu şaşaalı davete, gösterişsiz bir kıyafetle katılarak herkese üstü kapalı bir mesaj vermişti.
C) Onun edebî yazıları, sığ konularda üstünkörü yazılmış karalamalar olarak eleştiriliyordu.
D) Evin dekorundaki ayrıntılar, dikkatini toplamasına engel olacak kadar abartılıydı.
E) Eserlerindeki sanatsal derinlik, sergiye gelen herkesi kendine hayran bırakıyordu.

A
A
B
B
C
C
D
D
E
E
Soru 14

Çoğu zaman, edebiyat yapıtlarındaki bireyselliğin yazardan kaynaklanan, yazarın bireyselliğinden yansıyan bir nitelik olduğunu öne sürenlere rastlarız. Öylesine köklü bir inanıştır ki bu, kesin doğruymuş gibi benimsenir. Derler ki edebiyat yapıtı, bir birey olan yazarın damgasını taşıdığı için bireyseldir; yazar biricik olduğu için yapıtı da biriciktir. İlk anda doğruymuş gibi görünen bu yargının, kesin olmak şöyle dursun, birçok edebiyat yapıtı için düpedüz yanlış olduğunu söyleyeceğim. Edebiyatta yapıtın bireyselliği ve biricikliği, yazarın bireyselliğine geri götürülebilen bir özellik değildir. Tersini savunmak, anonim halk edebiyatı ürünlerinin, ortaklaşa hazırlanmış yapıtların biricik olmadığı gülünçlüğüne düşmektir.
Aşağıdakilerden hangisi bu parçada savunulanları destekler niteliktedir?
A) Unutulmaması gereken bir şey var ki bireysellik, özerklikle bağlantılı olmasının yanında göreli bir kavramdır.
B) Sanatçının kendi yaratıcılığıyla şekillendirdiği sözcüklerden oluşmuş bir yapıt, topluma mal edilemez.
C) Tarihsel, toplumsal ve dilsel açıklamalar edebî bir yapıt ortaya koyan kişinin biricikliğini zedelemez.
D) İster kimliği belli bir kişi isterse pek çok kişi tarafından üretilmiş olsun, biriciklik ancak yapıtın kendisindedir.
E) Biricikliğin ne anlama geldiğini öğrenmek için bireysel yapıtlarla anonim yapıtları karşılaştırmak gerekir.

A
A
B
B
C
C
D
D
E
E
Soru 15

Bencillik sanıldığının aksine kişinin dilediği gibi yaşaması değil, başkalarından kendi istediği gibi yaşamalarını talep etmektir. Bencil insanlar, bıkmadan usanmadan kendi yaşam alanı içinde mutlak bir tip monotonluğu yaratmayı hedefler. Onlar aslında sürekli kendi doğruları, kabulleriyle kendileri için makul olan çıkarımlarla inşa ettikleri bir zindanda yaşarlar ve sizi de bir şekilde orada yaşamaya mecbur bırakmak isterler. Üstelik buna direnç gösterenleri yargılar, ötekileştirir ve onlara karşı olumsuz tutum geliştirirler. Daha da önemlisi bencil insanlar var olabilmek ve benliklerini tamamlamak için diğer insanların benliklerini tüketmeyi maharet sayarlar. Bu yüzden bencilliğin en önemli aracı sürekli başka insanların hayatlarına ilişmek, her fırsatta onlara müdahale etmektir; doğrusu senin bildiğin gibi değil, benim istediğim gibi olmalı diyebilmek için.

Bu parçada “zindanda yaşamak” sözüyle anlatılmak istenen aşağıdakilerden hangisidir?
A) Kendi iç dünyasının sınırlarının farkında olmak
B) İnsanların kişisel alanlarını önemsemeden yaşamak
C) Kendini var ettiği dar alanda yaptırımlar uygulamak
D) Aşina veya yatkın olduğu sınırlar içinde kalmak
E) Kendine sunulan zorunlu alanda hayatını sürdürmek

A
A
B
B
C
C
D
D
E
E
Soru 16

Bir yayınevi tarafından yayımlanan kitap dizisinde, metinlerin kitap hâline dönüştürülmesine okurların da katılması istenir. Bu dizideki kitapların ön kapakları, okurlar tarafından tasarlanması için boş bırakılarak satışa sunulur. Kitap ile okur arasında kurulan bu yeni etkileşim alanı hızla kabul görmüş olacak ki okurlar tarafından yayınevine yüzlerce kapak
tasarımı iletilir. Gönderilen kapak tasarımlarının seçilmiş örnekleri, yayınevinin İnternet sitesinde sergilenir. Böylece okurlar, eserlere kattıkları yorumu diğer okurlarla paylaşma fırsatı yakalar.
Bu parçada söz edilen yayınevi ile ilgili aşağıdakilerden hangisi söylenemez?
A) Okurların kendi arasında etkileşimde bulunmalarına ortam sağladığına
B) Kitap üretim sürecine okuru dâhil eden bir uygulama gerçekleştirdiğine
C) Başlatmış olduğu uygulamanın okurlar tarafından ilgiyle karşılandığına
D) Okurların ortaya koyduğu fikirleri dikkate alıp değerlendirdiğine
E) Kullandığı yöntemin okur sayısını artırmada etkili sonuçlar verdiğine

A
A
B
B
C
C
D
D
E
E
Soru 17

Gazeteci: Denizin renginin mavi olduğunu söyleyen genç dostunuza niçin şiir yazmayı bırakmasını salık verdiniz?
Şair: Deniz mavi olduğu için.
Gazeteci: Aynı sözleri söyleyen bir ressam olsaydı yanıtınız yine aynı mı olacaktı?
Şair: Bir ressama denizin rengini sormazdım ki. Olsa olsa dalgaların sesini betimlemesini isterdim ondan.
Aşağıdaki yargılardan hangisinin bu diyalogdaki şairin sanat anlayışıyla örtüştüğü söylenebilir?
A) Bir eserin sanatsal bir nitelik taşıdığını anlamanın en kolay yolu, onun gerçekliği olduğu gibi yansıtabilmesinden geçer.
B) Bence sanatın amacı, sözcükler veya görsel tablolar aracılığıyla karşısındaki kişiyi duygusal bir ruh hâline taşıyabilmektir.
C) Sanatın işlevinin, ele aldığı gerçekliği bir başka düzleme taşıyarak onu dönüştürebilmesinde saklı olduğunu düşünüyorum.
D) Sanatın; işlediği herhangi bir gerçeklik veya nesneyi, onları kuşatan sınırlar içinde resmedebildiği ölçüde başarılı olacağına inanıyorum.
E) Şiir, resim veya sanatın diğer alanları, insani gerçeklik karşısında bir ayna olmayı başarabilirse asıl hedefine ulaşmış sayılır.

A
A
B
B
C
C
D
D
E
E
Soru 18

(I) Avustralya’da yaşayan Tetragonula carbonaria türü arılar, balı üzüm tanesine benzeyen çanaklarda depoluyor; yavrularını ise sarmal şekilli kuluçka peteklerinde yetiştiriyor. (II) Bir mühendislik harikası olan bu kuluçka petekleri, birbirine bağlı yüzlerce gözden oluşan bir merdiveni andırıyor. (III) Zaman içinde gözlere, dışa ve yukarıya doğru sarmal yapı oluşturacak şekilde yenileri ekleniyor. (IV) Arıların petekleri oluştururken kullandıkları ana malzeme, bitki reçineleri ve bal mumu karışımından oluşuyor. (V) Kraliçe arı gözlere birer yumurta bırakıyor, işçi arılar da hemen gelip bu gözlerin üzerini kapatıyor.
Bu parçada yer alan numaralanmış cümlelerde Tetragonula carbonarialar hakkında aşağıdakilerden hangisi söylenemez?
A) I. cümlede, yaşadıkları yer ve üretim biçimlerinden söz edilmiştir.
B) II. cümlede, ürettikleri kuluçka peteklerine ilişkin öznel yargı kullanılmıştır.
C) III. cümlede, kuluçka peteklerine nasıl şekil verdiklerinden bahsedilmiştir.
D) IV. cümlede, kuluçka peteklerini hangi maddeden ürettiklerine işaret edilmiştir.
E) V. cümlede, aralarındaki iş bölümünün bal üretimi üzerindeki olumlu etkisine değinilmiştir.

A
A
B
B
C
C
D
D
E
E
Soru 19

İşte ben hep böyle garip mahzun,
Bir şey beklermişçesine yaşıyorum.
Bazen öyle günlerim oluyor ki Elâgözlüm,
Ne oldu, nasıl bitti şaşıyorum.
Bazı bilmem, gün nasıl başladığında,
Kayıp kayıp gidiyor dünya bıkkın bakışlarımdan.
Yaşıyorum, yaşıyorum da bitmiyor,
Bir tutam sakız oluyor ağzımda zaman.
Bu dizelerde aşağıdaki ses olaylarından hangisi yoktur?
A) Ünsüz yumuşaması
B) Ünlü düşmesi
C) Ünsüz düşmesi
D) Ünsüz benzeşmesi
E) Ünlü daralması

A
A
B
B
C
C
D
D
E
E
Soru 20

I. Türkiye’de Türkçe müzik daha fazla dinleniyor ve reklam verenler daha çok Türkçe müzik yayını yapan radyoları tercih ediyor.
II. Türkiye’de yayın yapan radyo kanallarının çoğu yerli müzik yayını yaparken yabancı müzik yayını yapan kanal sayısı iki elin parmaklarını geçmiyor.
Numaralanmış I. cümle ile ilgili aşağıdakilerden hangisi söylenebilir?
A) II. cümlede belirtilen durumun gerekçesini açıklamaktadır.
B) II. cümlede ortaya konulan durumun koşulunu belirtmektedir.
C) II. cümledeki bilgileri farklı örnekler üzerinden değerlendirmektedir.
D) II. cümledeki açıklamayı çürütmek için yeni bir bilgi sunmaktadır.
E) II. cümlede yer alan açıklamayı karşılaştırmalı ele almaktadır.

A
A
B
B
C
C
D
D
E
E
Soru 21

Aşağıdaki parçalardan hangisi “Bir insan, doğuştan yeteneği düşük olduğu bir alanda başarılı olabilir mi?” sorusuna cevap vermektedir?
A) Zekâ, sahibini şımartan hoş bir aroma gibidir. Zekâsına güvenerek çalışmaya gerek duymadan ömrünü geçiren insanlar tanıyorum. Bu kişiler, kalıtsal özellikleri sayesinde bir alanda başarılı olmakla yetinirken çok daha başarılı olabilecekleri alanları gözden kaçırıyor.
B) Beynin kendini değiştirebilmesiyle ilgili çalışmalar, onun bir alana yoğunlaştığında başarılı olmasını sağlayan beceriler kazanabildiğini gösteriyor. Sporcuların zamanla kaslarını güçlendirmesi gibi beyin de yeni nöral bağlantılar kurarak kendini geliştirebiliyor.
C) Zekâ testleri aklın sihirli bir göstergesi olmaktan ziyade belli bir tür testi çözme becerisini ölçen araçlardır. Testte başarılı olan kişilerin yeteneklerinin yüksek olduğu değil, sorulara cevap verme konusunda diğerlerinden daha iyi eğitim aldığı söylenebilir.
D) Bireysel farklılıklar üzerine yapılan çalışmalar, daha önce göz önüne alınmamış olguların araştırılmasına öncülük ediyor. Hepimizin günlük hayatta “Babası ve annesi yetenekli, elbette yetenekli olacak çocuk!” demesi, bu araştırmalarla bilimsel olarak kanıtlanıyor.
E) Herkes kendi belleğini geliştirmeyi öğrenebilir ama her şeyi hatırlar diye bir kural yok. İnsan beyni kendinden beklenen davranışları yerine getirmeye odaklanır ama tersi de olabilir. Örneğin hatırlamak istediği bir olayı unuturken unutmak istediklerini hatırlayabilir.

A
A
B
B
C
C
D
D
E
E
Soru 22

Ahmet Hamdi Tanpınar, Beş Şehir adlı eserine yeni bir şehir eklese bu kuşkusuz Paris olurdu. Tanpınar; Yahya Kemal’den, Proust’tan okuduğu bu şehre ancak İkinci Dünya Savaşı sonrasında gidebildi. Yazar için gecikmiş bu ziyaret, hayalindeki Paris ile karşılaştığı şehir arasında çatışmalara neden oldu. Tanpınar için düş kırıklıklarıyla dolu bu seyahatin izlerine, bazı deneme ve mektuplarında rastlanır. Yazarın İstanbul’u, kişisel tarihine dönerek arşınlamasına benzer biçimde Paris’i de kendi soyut tasarımlarındaki hâliyle görmeye çalıştığı ama gerçekte gördükleri karşısında şehre dair bu zihinsel kabulleri terk ederek yepyeni bir çatı, daha derin bir temel arayışına girdiği anlaşılıyor.
Bu parçadan hareketle Ahmet Hamdi Tanpınar ile ilgili aşağıdakilerin hangisi söylenemez?
A) Hayalindeki Paris’i, başkalarının anıları ile edebî eserlerinden hareketle biçimlendirdiği
B) İstanbul’u, edebiyatla iç içe oluşan hayallerden çok somut deneyimleriyle yorumladığı
C) Paris’e dair izlenimlerinin zaman zaman çeşitli türlerdeki eserlerinde yer aldığı
D) İstanbul ve Paris’in, edebî yaşamında belirli bir yer edinen şehirler arasında olduğu
E) Paris değerlendirmelerinde başlangıçtaki beklentilerin zamanla değişim gösterdiği

A
A
B
B
C
C
D
D
E
E
Soru 23

arka: Zaman veya düşünce bakımından geçmiş.
• başlamak: Oluşmak, ortaya çıkmak, doğmak.
dert: Kaygı.
Aşağıdaki cümlelerin hangisinde “arka, başlamak, dert” sözcükleri belirtilen anlamlarını karşılayacak şekilde kullanılmıştır?
A) Uyandığımız an, üçte birini arkada bırakmışızdır başlayan günün ve bundan sonraki derdimiz, önümüzdeki zaman dilimini nasıl geçireceğimizdir.
B) Güne mutlu başlamak ve yeni anılar biriktirmek gibi büyük bir derdi vardı, bu nedenle iyi hissedeceğini düşündüğü anların arkasına düşerdi.
C) Türlü dertlerle uğraştığı hastane günlerinde arkasında desteğini hissettiği ailesini yanına alıp yeni bir hayata başlamak için çabalıyordu.
D) Arkası bir türlü gelmeyen çelişkilerle yaşamak istemiyordu, yaz başlarken balkonda misafir ağırlayıp kâh gülmek kâh dertlerini paylaşmak istiyordu.
E) Evin arkasındaki bahçede kurulan sofrada dertlerden uzak, herkesin mutlu olduğu bir yaşama dair kurulan hayaller konuşulmaya başlandı.

A
A
B
B
C
C
D
D
E
E
Soru 24

Sanatın önemli bir dalı olan sinema, kitle iletişim aracı olarak kültürün gelişmesine katkıda bulunurken insanları bilgilendirir, eğlendirir ve onların bakış açılarını geliştirir. Sinema; kendisinden önce var olan edebiyat, resim, müzik, tiyatro, heykel, dans gibi sanat dallarının hepsiyle iç içedir. Ancak sinema, en güçlü bağını edebiyatla kurar ve ortaya çıktığı andan beri edebiyattan beslenir.
Bu parçadan hareketle aşağıdakilerin hangisi söylenebilir?
A) Sinema, insanı eğlendirmede diğer sanat dallarından daha başarılı olmuştur.
B) Edebiyat, sinemaya diğer sanat dallarından daha fazla katkıda bulunmuştur.
C) Bireylerin bilgi edinmesinde sinema ve edebiyat temel iletişim aracı olmuştur.
D) Resim, heykel, tiyatro, dans gibi sanat dalları sinemanın temelini oluşturmuştur.
E) Edebî eser uyarlamaları, sinema kültürünün yaygınlaşmasını sağlamıştır.

A
A
B
B
C
C
D
D
E
E
Soru 25

Besin neofobisi -yeni besinleri denemeye karşı duyulan isteksizlik ve korku- hakkında yapılan bir araştırmada yaşları 4 ila 7 arasında değişen ikizlerin %72’sinin yeni besinleri denemekle ilgili isteksizliğinin genlerinden kaynaklandığı tespit edildi. Bu konuda yapılan önceki çalışmalarda da çocukların %78’inin, yetişkinlerin ise %69’unun genlerinin etkisiyle yeni besin denemekten kaçındığı görüldü. Araştırmaya katılan çocukların çevresel etkenler bağlamında yeni besinlere duydukları korkuyu azaltabilecekleri belirlendi. Bu konuda yetişkinlerin çocuklara örnek olması gerektiğini belirten uzmanlar; ebeveynlere evde yeni besinler denemeyi ve çocuklara farklı besin seçenekleri sunmayı öneriyor.
Bu parçadan hareketle aşağıdakilerin hangisine ulaşılabilir?
A) Ebeveynlerinin yeterli besin çeşitliliği sağladığı ve örnek olduğu çocuklar, yeni besinleri deneme eğilimindedir.
B) Yeni besinleri denemeyi reddeden çocukların tutumunu uygun çevresel koşulları sağlayarak değiştirmek mümkündür.
C) Çocukluk çağında başlayan yeni besinleri denemeyi reddetme, hayat kalitesini düşüren bir davranış bozukluğudur.
D) Yeni besinleri denemeyi reddetmeye yönelik çalışmalar, genetiğin etkisinin yaş ilerledikçe azaldığını göstermektedir.
E) Yeni besin denemeye yönelik ilgiyi artırmak isteyen ebeveynin, çocuğun kişilik özelliklerini dikkate alması gerekir.

A
A
B
B
C
C
D
D
E
E
Soru 26

Tramvay, Galata Köprüsü (I) üzerinden tarihî yarımadaya geçerek Sultanahmet’e vardığında sırasıyla iki farklı şehrin çehresine şahit olan yolcu, burada bir müddet beklemek zorunda kalacak. Roma hipodromu (II) olan At Meydanı (III) çevresindeki yapıların ışıltısı karşısında büyülenecek; üç devrin mabedi bin beş yüz yıllık Ayasofya Camisi, (IV) etrafı süsleyen Alman çeşmesi (V) gibi anıtlar geçidinin ortasında başı dönecektir.
Bu parçada numaralanmış sözlerin hangisinin yazımı yanlıştır?
A) I
B) II
C) III
D) IV
E) V

A
A
B
B
C
C
D
D
E
E
Soru 27

Aşağıdaki cümlelerde yer alan birleşik sözcüklerden hangisinin yazımı yanlıştır?
A) Gezdiğimiz yerlerdeki nesnelerin üzerine, onların hakettiği heyecanı duymamızı sağlayacak sorular iliştirilmemişti.
B) Bütün bu güzellikler, onları göreceğim için kendimi ayrıcalıklı addetmeme rağmen bende kayıtsızlık uyandırıyordu.
C) Nehri ve vadiyi seyreden iki kişi o anda yalnızca doğayla değil, birbirleriyle kurdukları dostluğu da dönüştürmekteydi.
D) Bize hükmeden mutluluk arayışı ise bu arayışın dinamiklerini açığa çıkaran etkinliklerden biri seyahatlerimizdir.
E) Merak bazen uzun mesafeleri birleştiren küçük halkaların oluşturduğu, insanı cezbeden bir zincir gibidir.

A
A
B
B
C
C
D
D
E
E
Soru 28

Yorgunluk ve uykusuzluktan bitap hâlde göz kapaklarını kısarak saate baktı. Gün ağarmak üzereydi. Aklındakiler dağılır diye korktuğundan olsa gerek radyonun sesini kıstı. Başka şeyler düşünmeli dedi, kendi kendine. Mesela bu ay; lambayı idareli kullanmalı, yakacaktan da biraz kısmalıydı. Ne yapsa olmuyordu, en sonunda bıraktı kendini. Dünyanın yükünü sırtlanmış omuzlarını biraz kısarak eğreti oturduğu sandalyeden kalkıp pencereye doğru yöneldi.
Bu parçada “kısmak” sözcüğü aşağıdaki anlamlardan hangisine karşılık gelecek şekilde kullanılmamıştır?
A) Biraz kapamak
B) Azaltmak, alçaltmak
C) Büzmek, daraltmak
D) Yatıştırmak
E) Eksiltmek, sınırlandırmak

A
A
B
B
C
C
D
D
E
E
Soru 29

İnsan, duygusal bir varlıktır ama duygularını ifade edebilme konusunda yeterince başarılı değildir. Özellikle toplum içinde duygularını dile getirmenin bir zayıflık göstergesi olarak algılanması, bu durumun önemli bir nedenidir. Bu tür toplumsal kabullerden dolayı ne duygularımıza kulak vermeyi öğrenebiliriz ne de onları nasıl ifade edebileceğimizi. Üstelik duygularımızın sesini duymak yerine onları inkâr edip bastırmayı maharet olarak görürüz. Sevdiğimiz insanlara sevgimizi ifade edemeyişimizin nedeni de budur. En son ne zaman bir sevdiğinize olan duygularınızı dile getirdiniz? Şurası bir gerçek ki çoğumuz yaşadığımız olayların bizde bıraktığı duygusal izleri yok sayıp bildiğimiz, tamamen irademizden bağımsız olarak çocukluktan beri öğrendiğimiz belirli kalıplara göre tepkiler veririz. Oysa duyguları bastırmak onları yok etmez, onları yok saymak da sizi daha güçlü kılmaz. Geç kalmış sayılmazsınız, duygularınızı inkâr etmeyin, ifade edin. Onlar sizin duygularınız, bırakın konuşsunlar.

Bu parçadan hareketle aşağıdakilerden hangisi duygularımızı inkâr etmemizin nedenlerinden biri değildir?
A) Akılcı davranış biçimlerinin daha doğru olduğuna dair inancımız
B) Karşımızdakine duygularımızı dile getirme konusundaki yetersizliğimiz
C) Alışık olduğumuz toplumsal değerlere göre hareket etme eğilimimiz
D) Duygularımıza göre hareket etmenin güçsüzlük olduğuna dair düşüncemiz
E) Kodlanmış davranış biçimlerinin dışına çıkmamaya yönelik tercihimiz

A
A
B
B
C
C
D
D
E
E
Soru 30

Evrenin doğasıyla ilgili konuşmak, başlangıcı ve sonunun olup olmadığını tartışabilmek için kuramlara ihtiyacımız vardır. Kuramlar, evrenin sınırlı bir bölümünden hareketle gözlemlerimize dayanarak oluşturduğumuz kurallar dizisidir. Bana göre kuramlar birer varsayım olmaları bakımından değişkenlik gösterir, tamamen doğru olduklarını asla kanıtlayamazsınız. Kanıtlama amacıyla yaptığınız deneylerin sonuçları kuramla ne kadar uyumlu çıkarsa çıksın bir sonraki sonucun kuramla çelişmeyeceğinden emin olamazsınız. Ayrıca kuramın kestirimleriyle çelişen tek gözlemle bile kuramı çürütebilirsiniz. Yeni deneylerin tahminlerle uyuştuğu gözlemlendikçe kuram ayakta kaldığı için ona olan güvenimiz artar ancak kuramla çelişen yeni bir gözlem, o kuramı bir kenara atmamızı veya değiştirmemizi gerektirir.

Bu parçada kuramla ilgili aşağıdakilerin hangisine değinilmemiştir?
A) Hangi durumlarda gereksinim duyulduğuna
B) Gündelik yaşama nasıl yön verdiğine
C) Nasıl bir süreç sonunda ortaya çıktığına
D) Neden bir varsayım olarak görüldüğüne
E) Değiştirilmesini gerektirecek durumlara

A
A
B
B
C
C
D
D
E
E
Soru 31

İlk Çağ’dan beri bilimi, bilimsel bilgiyi tek ve hakiki bilgi kaynağı olarak görenlerin yanı sıra bilimden kuşku duyma, onu özellikle yaşam pratiği açısından değersiz hatta zararlı sayma eğilimi de var olmuştur. ----. Yakın zamanlar göz önüne alındığında bunların genelde modern bilim ve teknolojinin neden olduğu çevre kirliliği, işsizlik gibi etkenlerle ortaya çıkan hoşnutsuzluklardan, kimi kültür ve uygarlıkların alternatif bilim anlayışından ve nihayet eleştirel teoriden kaynaklandığı söylenebilir.
Bu parçada boş bırakılan yere düşüncenin akışına göre aşağıdakilerden hangisi getirilmelidir?
A) Her ne kadar bilimsel bilgiyi üreten, insanın kendisi de olsa o, üreticisinden bağımsız bir niteliğe sahiptir
B) Bilime karşı takınılan bu tavır boşuna değildir, arkasında toplum ve şartlara göre farklılaşan nedenler bulunmaktadır
C) Dikkatli bakıldığında burada birbirinden ayrı iki düşünce tarzının birleştiği ortak bir nokta görülebilmektedir
D) Bunun için gerçek bilimle sözde bilimi birbirinden ayırabilme; bilimsel yöntem ve bilginin kullanımına bağlıdır
E) Bilim felsefecileri bu noktada, bilimin yerini ve bilim ile insan ilişkisi içindeki işlevini doğru belirlemek zorundadır

A
A
B
B
C
C
D
D
E
E
Soru 32

Tiyatro ve sinemada, izleyicinin bütün dikkatinin sahneye ve perdeye yönelmesini sağlayacak bir yerleşim ve ışık düzeni vardır. Dikkatin dağılmaması için, geç gelenler salona alınmaz. Buna rağmen, en iyi koşullarda bile, bir filmin ancak %60’ının görülebildiği, %40 ayrıntının dikkatten kaçtığı saptanmıştır. Bu oranın, radyo ve televizyon yayınlarında daha da düştüğü kabul edilebilir. Çünkü radyo ve televizyon, genel olarak, günlük hayatın akışı içinde takip edildiği için kişi yayından zaman zaman kopar. ---- .
Bu parçanın sonuna düşüncenin akışına göre aşağıdakilerden hangisi getirilmelidir?
A) Yetişkinlerin düz bir konuşmayı dikkatle dinleme süresinin, genel olarak radyoda beş dakika, televizyonda on dakika olduğu saptanmıştır
B) Ancak bunda senaryonun özgün veya çeviri olmasının yanında ses ve görüntü efektlerinin de etkisi vardır
C) Radyo ve televizyon dizilerinde bir sinema tekniği olan geriye dönüşlerle ayrıntıların pekiştirilmesindeki ana neden budur
D) Uzun süreli bir programı, oyunu veya filmi dikkatle izleme süresi yaş ve ilgiyle ilişkilendirilebilir
E) Kimi zaman çizgi filmler ve radyo oyunları gibi çocuklar için hazırlanmış programları yetişkinler de aynı ilgi ve dikkatle izleyebilir

A
A
B
B
C
C
D
D
E
E
Soru 33

“İnsan kalbi, başkalarının duygularına ancak kendi tecrübeleri nispetinde açıktır.” der yazar. Peki, insan kendi tecrübelerine yani onlardan bir şeyler öğrenmeye ne kadar açıktır? Kendinin farkında olduğu, kendisi üzerine düşünmeye katlandığı kadar...
Aşağıdakilerden hangisi bu parçadaki düşünceyi destekler niteliktedir?
A) İnsanı anlamak; kendini tanımak, duyumsamak ve yorumlamaktan geçer.
B) İnsan toplumla etkileşim kurduğu ölçüde kendine yönelik farkındalık geliştirir.
C) Tecrübeleriyle arasına mesafe koyan insan, yeni deneyimlere açık olur.
D) İnsanın başkalarıyla özdeşim kurması, aynı deneyime ortak olmasına bağlıdır.
E) Topluma duyarlı insan, başkalarının düşüncelerine göre davranmaya meyillidir.

A
A
B
B
C
C
D
D
E
E
Soru 34

Eleştirel düşüncenin bireyde oluşma ve gelişme aşamaları vardır. Sanatçının doğayı yansıtması, ideal güzellik anlayışını benimsemesi gibi sanat hakkındaki genel kabuller, eleştirel bakış için olgunluğa ulaşmada önemli bir basamaktır. Eleştirel düşüncenin ilk aşamalarını oluşturan bu yargıların ötesine geçemeyenler, çoğu zaman büyük sanatçıları ne beğenir ne de onların derinliklerine nüfuz edebilir.
Bu sözler aşağıdaki soruların hangisine karşılık söylenmiş olabilir?
A) Sanata yönelik farklı bakış açıları, eleştirel düşünmenin gelişmesine nasıl bir katkı sağlıyor?
B) Eleştirel bakışın oluşması için hangi yeterliklere sahip olunması gerekiyor?
C) Eleştirel düşüncenin oluşmasında ilk aşamadan sonra kişi hangi değerleri benimsiyor?
D) Bazı eleştirmenler önemli sanatçıların eserlerini anlamakta neden zorlanıyor?
E) Sanat eserlerinin kalıcı hâle gelmesinde eleştirmenler nasıl bir rol oynuyor?

A
A
B
B
C
C
D
D
E
E
Soru 35

“Mini beyin” olarak adlandırılan bir proje kapsamında pek çok ülkede farklı laboratuvarlarda tasarlanan insan beyinleri inceleniyor. Beyin organoidleri olarak adlandırılan bu yapılar, insan beyninin boyutlarından oldukça farklı. Kalem ucundaki silgi büyüklüğünde olan mini beyinler, kan damarları gibi kilit yapılar içermediği için büyüyemiyor. Araştırmacılar bu organoidlerin beyin gelişimi ve kusurlarıyla ilgili en karanlık sırları bile su yüzüne çıkarabileceğine inanıyor. Bu mini beyinler, sebebi bulunamayan çeşitli hastalıklara tedavi yöntemleri geliştirmek adına umut vadediyor.
Bu parçada “mini beyin” ile ilgili aşağıdakilerden hangisine değinilmemiştir?
A) Hakkındaki çalışmaların nerelerde sürdürüldüğüne
B) İnsan beyninden hangi özellikleriyle ayrıldığına
C) Boyutunun aynı kalma gerekçesinin ne olduğuna
D) Araştırma sonuçlarının nasıl fayda sağlayabileceğine
E) Yapılan araştırmanın ne kadar süredir devam ettiğine

A
A
B
B
C
C
D
D
E
E
Soru 36

İnsan; daha güçlü canlılara karşı tek başına kendini koruyamaz, tek başına ihtiyaçlarını karşılayamaz dolayısıyla bir arada yaşamak tabii ve zaruridir.
Bu cümlede aşağıdakilerden hangisi yoktur?
A) Niteleme sıfatını niteleyen zarf
B) Yönelme durumuyla kullanılan edat
C) Yeterlilik bildiren olumsuz fiil
D) Üçüncü çoğul iyelik eki almış isim
E) Belirtme durumu eki almış zamir

A
A
B
B
C
C
D
D
E
E
Soru 37

Bu roman, okuruna ilk bakışta çok keyfî, çok dağınık görünebilir. Yazar ---- yazmış gibi. Oysa bu dağınık görünüşlü malzeme ---- bir şekilde toplanmış ve yapısal bir bütün meydana getirecek şekilde örülmüş.
Bu parçada boş bırakılan yerlere aşağıdakilerden hangisi sırasıyla getirilmelidir?
A) talep edileni - bilinçli
B) aklına geleni - titiz
C) akışın getirdiğini – ahenkli
D) kendinden bekleneni - tutarlı
E) uygun düşeni – aleni

A
A
B
B
C
C
D
D
E
E
Soru 38

(I) Halil İnalcık’ı diğer tarihçilerden ayıran önemli hususlardan biri, araştırmalarında tarih dışındaki beşerî bilimlerden de yararlanmasıydı. (II) Edebiyat, hukuk, sosyoloji, sosyal antropoloji, iktisat, İslamiyet ve siyaset bilimi; onun araştırmalarındaki temel alanlardandı. (III) İnalcık, hukuk ve sosyolojiyle çok genç yaşlarda tanıştı. (IV) Ankara Üniversitesi Dil ve Tarih-Coğrafya Fakültesi bünyesinde yapılan sınavı kazanarak bu kurumun öğrencisi oldu. (V) Daha sonra Ankara Üniversitesi Hukuk Fakültesi’ne de kayıt yaptırarak eğitim hayatı yoğun bir tempoda devam etti.
Bu parçada numaralanmış cümlelerin hangisinde bir noktalama yanlışı yapılmıştır?
A) I
B) II
C) III
D) IV
E) V

A
A
B
B
C
C
D
D
E
E
Soru 39

Aşağıdaki parçalardan hangisi “İyi bir yazar şüphesiz, insan psikolojisini çok iyi bilmeli, karakterlerini önce kendisi anlamalıdır.” düşüncesine uzak düşmektedir?
A) Ed Catmull’un Yaratıcılık’ına biyografimsi denmesinin sebebi, kendi çocukluğunu anlatıyor gibi görünse de aslında herkesin çocukluğundan bahsetmesidir. Karakterlerini o kadar içten tanıtıyor ki onlarla bir arada yaşıyor gibi hissediyoruz.
B) Şanzelize Düğün Salonu adlı eserinde Tarık Tufan, bir karakterine isim vermeyerek onun hayatındaki bocalamalara dikkat çekmek istiyor. Okurlardan kendi içsel dünyalarına göre karaktere isim koymalarını bekliyor.
C) Olasılıksız ve Empati’nin yazarı Fawer, son kitabıyla da başarıyı yakalamış görünüyor. Kahramanının zihnini ve duygularını ters yüz ederek çıktığı maceranın masalsı bir zeminden yükselmesi ağızda güzel bir tat bırakıyor.
D) Nobel ödüllü yazar Saramago’nun eseri Körlük, umutsuz ama insana cesaret aşılayan romanlardan biri. Kitabın başarısı, bir döneme bağlı kalmadan insanı hem tarihsel derinlikte hem de kendi psikolojisinin diplerine inerek analiz etmesinde yatıyor.
E) Nahid Sıtkı Örik’in Kıskanmak’la yakaladığı başarı, insan ruhunun derinliklerinde gördüklerini gün yüzüne çıkarabilmesinde yatar. Çünkü yazar, kahramanını önce bağrına basmış, ondan sonra okurun karşısına çıkarmıştır.

A
A
B
B
C
C
D
D
E
E
Soru 40

(I) Süper kahramanların çizgi romanlarda güçlerine kavuşmaları, genellikle belli başlı şekillerde olmaktadır. (II) Bilinmeyen bir dünyadan ya da doğrudan uzaydan gelen insanüstü güçlere sahip süper kahramanlar, en yaygın bilinen örneklerdendir. (III) İkinci sıradakiler radyoaktif etki sonucu güçlerine kavuşan süper kahramanlardır. (IV) Radyoaktif bir hayvan tarafından ısırılan karakter, bir süper kahramana dönüşüp onu ısıran hayvanın özelliklerine sahip olur. (V) Başvurulan yöntemlerden bir diğeri de deney kazaları sonucu ortaya çıkan kahramanlardır.
Bu parçada numaralanmış cümlelerle ilgili aşağıdakilerden hangisi yanlıştır?
A) I. cümlenin öznesi, belirtili isim tamlamasıdır.
B) II. cümlenin öznesi, sıfat tamlamasıdır.
C) III. cümlenin yüklemi, sıfat tamlamasıdır.
D) IV. cümlenin öznesi, belirtisiz isim tamlamasıdır.
E) V. cümlenin yüklemi, sıfat tamlamasıdır.

A
A
B
B
C
C
D
D
E
E
Sınavı tamamlamak için butona tıklayınız, yanlışlarınız gösterilecektir. Sonuçları al.
40 tamamladınız.
]]>
2021 TYT Türkçe Paragraf Soruları ve Cevapları https://dersimizedebiyat.org/2021-tyt-turkce-paragraf-sorulari-ve-cevaplari.html Wed, 30 Jun 2021 20:09:31 +0000 https://dersimizedebiyat.org/?p=129485 2021 PARAGRAF  SORULARI VE CEVAPLARI

1. (I) Uygar kayıtsızlık, kişinin diğeriyle göz göze gelmekten kaçınması veya onu hiç fark etmemiş gibi davranmasıdır. (II) Kişi; bakmadığı, işitmediği ve hepsinden önce çevredekilerin yaptıklarıyla ilgilenmediği havasını verecek bir tavır takınır. (III) Gözlemlemekten kendini alıkoyamayan bakışların karşılaşması ise iletişim kurmaya davettir, insanların gözünde görünmez kalma kararlılığından feragat etmeyi gerektirir. (IV) Çoğu zaman kalabalık olan sokaklarda sırf bir yerden başka bir yere gitmek bile her şeye dikkatle bakmayı, gözlemlemeyi gerektirir. (V) Bu nedenle göz teması kurulan insanları rahatsız ve tedirgin etmeden gözlemlemek gerekir, uygar kayıtsızlığın özü de budur.
Bu parçada numaralanmış cümlelerin hangisi düşüncenin akışını bozmaktadır?
A) I
B) II
C) III
D) IV
E) V

2. (I) Fotoğraf makinesi 1839’da Fox Talbot tarafından icat edildi. (II) Başlangıçta seçkinlerin kullanımına açık olan cihaz; 30 yıl gibi kısa bir süre sonra polis dosya kayıtları, savaş muhabirliği, aile albümleri ve kartpostallar için kullanılmaya başlandı. (III) Kullanım alanı hızla artan fotoğraf makinesinin halk için ucuz maliyetli üretilen ilk örneği, pazara 1888’de sürüldü. (IV) Kullanım olanaklarının böylesine artması, fotoğraf makinesinin toplumu çok derinden ve can alıcı bir biçimde etkileyeceğinin göstergesiydi. (V) Fotoğrafın, görünümlere gönderme yapmada en baskın ve en doğal yol olması, sanayileşmenin sonuçlarının alınmaya başlandığı dönemde gerçekleşti. (VI) Fotoğraf, her şeyi yakından gören tanık olarak dünyanın yerine o zaman geçti.
Bu parça iki paragrafa ayrılmak istense ikinci paragraf numaralanmış cümlelerin hangisiyle başlar?
A) II
B) III
C) IV
D) V
E) VI

3. Richard Strauss, bugünün orkestra repertuvarının demirbaşları arasında sayılan bir dizi senfonik şiirle ve opera alanındaki kalıcı eserle tanınan en önemli bestecilerdendir. Özellikle Salome adlı operası sansasyon yaratmış, sayısı yüz elliyi aşan lietleri ile bir şarkı ustası olarak müzik tarihindeki özgün yerini almıştır. Günümüz operaları hâlen onun zengin sahne çalışmalarından yararlanır. Gerek lietlerinde gerek görkemli orkestral eserlerinde lirik gücünü kuvvetle hissettiren Strauss, bugün de dünyanın önde gelen solistlerini mıknatıs gibi kendine çekmektedir.
Bu parçanın anlatımında aşağıdakilerden hangisi yoktur?
A) Benzetme
B) Öznellik
C) Tartışma
D) Örnekleme
E) Karşılaştırma

4. İlk Çağ’dan beri bilimi, bilimsel bilgiyi tek ve hakiki bilgi kaynağı olarak görenlerin yanı sıra bilimden kuşku duyma, onu özellikle yaşam pratiği açısından değersiz hatta zararlı sayma eğilimi de var olmuştur. —-. Yakın zamanlar göz önüne alındığında bunların genelde modern bilim ve teknolojinin neden olduğu çevre kirliliği, işsizlik gibi etkenlerle ortaya çıkan hoşnutsuzluklardan, kimi kültür ve uygarlıkların alternatif bilim anlayışından ve nihayet eleştirel teoriden kaynaklandığı söylenebilir.
Bu parçada boş bırakılan yere düşüncenin akışına göre aşağıdakilerden hangisi getirilmelidir?
A) Her ne kadar bilimsel bilgiyi üreten, insanın kendisi de olsa o, üreticisinden bağımsız bir niteliğe sahiptir
B) Bilime karşı takınılan bu tavır boşuna değildir, arkasında toplum ve şartlara göre farklılaşan nedenler bulunmaktadır
C) Dikkatli bakıldığında burada birbirinden ayrı iki düşünce tarzının birleştiği ortak bir nokta görülebilmektedir
D) Bunun için gerçek bilimle sözde bilimi birbirinden ayırabilme; bilimsel yöntem ve bilginin kullanımına bağlıdır
E) Bilim felsefecileri bu noktada, bilimin yerini ve bilim ile insan ilişkisi içindeki işlevini doğru belirlemek zorundadır

5. Tiyatro ve sinemada, izleyicinin bütün dikkatinin sahneye ve perdeye yönelmesini sağlayacak bir yerleşim ve ışık düzeni vardır. Dikkatin dağılmaması için, geç gelenler salona alınmaz. Buna rağmen, en iyi koşullarda bile, bir filmin ancak %60’ının görülebildiği, %40 ayrıntının dikkatten kaçtığı saptanmıştır. Bu oranın, radyo ve televizyon yayınlarında daha da düştüğü kabul edilebilir. Çünkü radyo ve televizyon, genel olarak, günlük hayatın akışı içinde takip edildiği için kişi yayından zaman zaman kopar. —- .
Bu parçanın sonuna düşüncenin akışına göre aşağıdakilerden hangisi getirilmelidir?
A) Yetişkinlerin düz bir konuşmayı dikkatle dinleme süresinin, genel olarak radyoda beş dakika, televizyonda on dakika olduğu saptanmıştır
B) Ancak bunda senaryonun özgün veya çeviri olmasının yanında ses ve görüntü efektlerinin de etkisi vardır
C) Radyo ve televizyon dizilerinde bir sinema tekniği olan geriye dönüşlerle ayrıntıların pekiştirilmesindeki ana neden budur
D) Uzun süreli bir programı, oyunu veya filmi dikkatle izleme süresi yaş ve ilgiyle ilişkilendirilebilir
E) Kimi zaman çizgi filmler ve radyo oyunları gibi çocuklar için hazırlanmış programları yetişkinler de aynı ilgi ve dikkatle izleyebilir

6. Eleştirel düşüncenin bireyde oluşma ve gelişme aşamaları vardır. Sanatçının doğayı yansıtması, ideal güzellik anlayışını benimsemesi gibi sanat hakkındaki genel kabuller, eleştirel bakış için olgunluğa ulaşmada önemli bir basamaktır. Eleştirel düşüncenin ilk aşamalarını oluşturan bu yargıların ötesine geçemeyenler, çoğu zaman büyük sanatçıları ne beğenir ne de onların derinliklerine nüfuz edebilir.
Bu sözler aşağıdaki soruların hangisine karşılık söylenmiş olabilir?
A) Sanata yönelik farklı bakış açıları, eleştirel düşünmenin gelişmesine nasıl bir katkı sağlıyor?
B) Eleştirel bakışın oluşması için hangi yeterliklere sahip olunması gerekiyor?
C) Eleştirel düşüncenin oluşmasında ilk aşamadan sonra kişi hangi değerleri benimsiyor?
D) Bazı eleştirmenler önemli sanatçıların eserlerini anlamakta neden zorlanıyor?
E) Sanat eserlerinin kalıcı hâle gelmesinde eleştirmenler nasıl bir rol oynuyor?

7. Besin neofobisi -yeni besinleri denemeye karşı duyulan isteksizlik ve korku- hakkında yapılan bir araştırmada yaşları 4 ila 7 arasında değişen ikizlerin %72’sinin yeni besinleri denemekle ilgili isteksizliğinin genlerinden kaynaklandığı tespit edildi. Bu konuda yapılan önceki çalışmalarda da çocukların %78’inin, yetişkinlerin ise %69’unun genlerinin etkisiyle yeni besin denemekten kaçındığı görüldü. Araştırmaya katılan çocukların çevresel etkenler bağlamında yeni besinlere duydukları korkuyu azaltabilecekleri belirlendi. Bu konuda yetişkinlerin çocuklara örnek olması gerektiğini belirten uzmanlar; ebeveynlere evde yeni besinler denemeyi ve çocuklara farklı besin seçenekleri sunmayı öneriyor.
Bu parçadan hareketle aşağıdakilerin hangisine ulaşılabilir?
A) Ebeveynlerinin yeterli besin çeşitliliği sağladığı ve örnek olduğu çocuklar, yeni besinleri deneme eğilimindedir.
B) Yeni besinleri denemeyi reddeden çocukların tutumunu uygun çevresel koşulları sağlayarak değiştirmek mümkündür.
C) Çocukluk çağında başlayan yeni besinleri denemeyi reddetme, hayat kalitesini düşüren bir davranış bozukluğudur.
D) Yeni besinleri denemeyi reddetmeye yönelik çalışmalar, genetiğin etkisinin yaş ilerledikçe azaldığını göstermektedir.
E) Yeni besin denemeye yönelik ilgiyi artırmak isteyen ebeveynin, çocuğun kişilik özelliklerini dikkate alması gerekir.

8. Bir yayınevi tarafından yayımlanan kitap dizisinde, metinlerin kitap hâline dönüştürülmesine okurların da katılması istenir. Bu dizideki kitapların ön kapakları, okurlar tarafından tasarlanması için boş bırakılarak satışa sunulur. Kitap ile okur arasında kurulan bu
yeni etkileşim alanı hızla kabul görmüş olacak ki okurlar tarafından yayınevine yüzlerce kapak
tasarımı iletilir. Gönderilen kapak tasarımlarının seçilmiş örnekleri, yayınevinin İnternet sitesinde sergilenir. Böylece okurlar, eserlere kattıkları yorumu diğer okurlarla paylaşma fırsatı yakalar.
Bu parçada söz edilen yayınevi ile ilgili aşağıdakilerden hangisi söylenemez?
A) Okurların kendi arasında etkileşimde bulunmalarına ortam sağladığına
B) Kitap üretim sürecine okuru dâhil eden bir uygulama gerçekleştirdiğine
C) Başlatmış olduğu uygulamanın okurlar tarafından ilgiyle karşılandığına
D) Okurların ortaya koyduğu fikirleri dikkate alıp değerlendirdiğine
E) Kullandığı yöntemin okur sayısını artırmada etkili sonuçlar verdiğine

9. Çoğu zaman, edebiyat yapıtlarındaki bireyselliğin yazardan kaynaklanan, yazarın bireyselliğinden yansıyan bir nitelik olduğunu öne sürenlere rastlarız. Öylesine köklü bir inanıştır ki bu, kesin doğruymuş gibi benimsenir. Derler ki edebiyat yapıtı, bir birey olan yazarın damgasını taşıdığı için bireyseldir; yazar biricik olduğu için yapıtı da biriciktir. İlk anda doğruymuş gibi görünen bu yargının, kesin olmak şöyle dursun, birçok edebiyat yapıtı için düpedüz yanlış olduğunu söyleyeceğim. Edebiyatta yapıtın bireyselliği ve biricikliği, yazarın bireyselliğine geri götürülebilen bir özellik değildir. Tersini savunmak, anonim halk edebiyatı ürünlerinin, ortaklaşa hazırlanmış yapıtların biricik olmadığı gülünçlüğüne düşmektir.
Aşağıdakilerden hangisi bu parçada savunulanları destekler niteliktedir?
A) Unutulmaması gereken bir şey var ki bireysellik, özerklikle bağlantılı olmasının yanında göreli bir kavramdır.
B) Sanatçının kendi yaratıcılığıyla şekillendirdiği sözcüklerden oluşmuş bir yapıt, topluma mal edilemez.
C) Tarihsel, toplumsal ve dilsel açıklamalar edebî bir yapıt ortaya koyan kişinin biricikliğini zedelemez.
D) İster kimliği belli bir kişi isterse pek çok kişi tarafından üretilmiş olsun, biriciklik ancak yapıtın kendisindedir.
E) Biricikliğin ne anlama geldiğini öğrenmek için bireysel yapıtlarla anonim yapıtları karşılaştırmak gerekir.

10. Tüm zamanların en iyi bilim kurgu kitaplarından biri olarak kabul edilen ve başka dillerin yanı sıra Türkçeye de aktarılan Zaman Yolculuğu adlı roman, geçmişe yolculuk yapan bir zaman makinesine odaklanıyor. Eser; bir hayalin edebiyattan fiziğe, sinemadan gündelik hayatımıza uzanan olgunlaşma yolculuğunun öyküsünü anlatıyor. Ayrıca zamanın anlamına, bilince, belleğe, yaşama ve ölüme dair yepyeni bir dil yaratıyor.
Bu parçadan hareketle Zaman Yolculuğu romanı ile ilgili aşağıdakilerin hangisi söylenemez?
A) Konusunu yansıtan bir isim taşıdığına
B) Farklı dillerde çevirisinin bulunduğuna
C) Kapsamlı bir içeriğe sahip olduğuna
D) Kendi türü içinde önemli bir yer edindiğine
E) Anlatımında nesnelliği ön planda tuttuğuna

11. “Mini beyin” olarak adlandırılan bir proje kapsamında pek çok ülkede farklı laboratuvarlarda tasarlanan insan beyinleri inceleniyor. Beyin organoidleri olarak adlandırılan bu yapılar, insan beyninin boyutlarından oldukça farklı. Kalem ucundaki silgi büyüklüğünde olan mini beyinler, kan damarları gibi kilit yapılar içermediği için büyüyemiyor. Araştırmacılar bu organoidlerin beyin gelişimi ve kusurlarıyla ilgili en karanlık sırları bile su yüzüne çıkarabileceğine inanıyor. Bu mini beyinler, sebebi bulunamayan çeşitli hastalıklara tedavi yöntemleri geliştirmek adına umut vadediyor.
Bu parçada “mini beyin” ile ilgili aşağıdakilerden hangisine değinilmemiştir?
A) Hakkındaki çalışmaların nerelerde sürdürüldüğüne
B) İnsan beyninden hangi özellikleriyle ayrıldığına
C) Boyutunun aynı kalma gerekçesinin ne olduğuna
D) Araştırma sonuçlarının nasıl fayda sağlayabileceğine
E) Yapılan araştırmanın ne kadar süredir devam ettiğine

12. “İnsan kalbi, başkalarının duygularına ancak kendi tecrübeleri nispetinde açıktır.” der yazar. Peki, insan kendi tecrübelerine yani onlardan bir şeyler öğrenmeye ne kadar açıktır? Kendinin farkında olduğu, kendisi üzerine düşünmeye katlandığı kadar…
Aşağıdakilerden hangisi bu parçadaki düşünceyi destekler niteliktedir?
A) İnsanı anlamak; kendini tanımak, duyumsamak ve yorumlamaktan geçer.
B) İnsan toplumla etkileşim kurduğu ölçüde kendine yönelik farkındalık geliştirir.
C) Tecrübeleriyle arasına mesafe koyan insan, yeni deneyimlere açık olur.
D) İnsanın başkalarıyla özdeşim kurması, aynı deneyime ortak olmasına bağlıdır.
E) Topluma duyarlı insan, başkalarının düşüncelerine göre davranmaya meyillidir.

13. Orhan Veli’nin “Kitabe-i Seng-i Mezar”ını sevmemiz, onun, Süleyman Efendi’de, gelmiş geçmiş sayısız silik insanı, basit fakat ezelî dertleri içinde duymuş olmasındandır. Şiir, ister Sultan Süleyman’a ister Süleyman Efendi’ye yazılmış olsun sanat bakımından birdir. Şiirde asıl olan, şairin duyuşunun başka türlü söylenmesine imkân olmayacak tarzda kelimelerle kurulması ve benzersiz bir şiir iklimi yaratmasıdır.
Bu parçada şiirle ilgili anlatılmak istenen aşağıdakilerin hangisidir?
A) Kendinden önceki fikirlerin üzerine inşa edilebildiği ölçüde beğeni kazanır.
B) İnsanların paylaşmış olduğu duygu ve düşünceleri evrensel bir dille yansıtır.
C) Toplumun farklı kesimlerinin hislerini duyurabildiği takdirde geleceğe seslenir.
D) Konu ve üslup açısından yakaladığı başarı ölçüsünde şairini ölümsüz kılar.
E) İçerikten ziyade barındırdığı yeni ifade biçimleriyle bir özgünlük kazanır.

14. Ahmet Hamdi Tanpınar, Beş Şehir adlı eserine yeni bir şehir eklese bu kuşkusuz Paris olurdu. Tanpınar; Yahya Kemal’den, Proust’tan okuduğu bu şehre ancak İkinci Dünya Savaşı sonrasında gidebildi. Yazar için gecikmiş bu ziyaret, hayalindeki Paris ile karşılaştığı şehir arasında çatışmalara neden oldu. Tanpınar için düş kırıklıklarıyla dolu bu seyahatin izlerine, bazı deneme ve mektuplarında rastlanır. Yazarın İstanbul’u, kişisel tarihine dönerek arşınlamasına benzer biçimde Paris’i de kendi soyut tasarımlarındaki hâliyle görmeye çalıştığı ama gerçekte gördükleri karşısında şehre dair bu zihinsel kabulleri terk ederek yepyeni bir çatı, daha derin bir temel arayışına girdiği anlaşılıyor.
Bu parçadan hareketle Ahmet Hamdi Tanpınar ile ilgili aşağıdakilerin hangisi söylenemez?
A) Hayalindeki Paris’i, başkalarının anıları ile edebî eserlerinden hareketle biçimlendirdiği
B) İstanbul’u, edebiyatla iç içe oluşan hayallerden çok somut deneyimleriyle yorumladığı
C) Paris’e dair izlenimlerinin zaman zaman çeşitli türlerdeki eserlerinde yer aldığı
D) İstanbul ve Paris’in, edebî yaşamında belirli bir yer edinen şehirler arasında olduğu
E) Paris değerlendirmelerinde başlangıçtaki beklentilerin zamanla değişim gösterdiği

15. Neil Postman, Televizyon: Öldüren Eğlence adlı kitabında televizyonun eğlenceyi amaç edinmesini eleştirir ve bu eleştirisini temellendirmek adına o ünlü “Biçim, içeriği dışlar.” ifadesini kullanır. Postman’a göre televizyon, sürekli eğlenen bir toplum inşa eder ve toplum içerisinde sorun olabilecek her şeyi eğlenceye indirger. Böylelikle televizyon, karşısında kendimizi ölesiye eğlendirmek dışında bir şey yapmadığımız bir kutuya dönüşür.
Bu parçaya göre Neil Postman’ın televizyona yönelik eleştirisi aşağıdakilerden hangisidir?
A) Toplumsal değerlerin reddedilmesine yönelik içerikler üretmesi
B) Bireylerin kendisi ve dış dünya arasında ayrım yapmasını engellemesi
C) İçerikte ele alınan konuları, bireyleri eğlendirme amacı güderek sunması
D) Toplumda huzuru sağlamak için bireyleri eğlendirmeyi amaç edinmesi
E) Toplumu yansıtmayan içeriklerinin bireyi kendine yabancılaştırması

16. Aşağıdaki parçalardan hangisi “İyi bir yazar şüphesiz, insan psikolojisini çok iyi bilmeli, karakterlerini önce kendisi anlamalıdır.” düşüncesine uzak düşmektedir?
A) Ed Catmull’un Yaratıcılık’ına biyografimsi denmesinin sebebi, kendi çocukluğunu anlatıyor gibi görünse de aslında herkesin çocukluğundan bahsetmesidir. Karakterlerini o kadar içten tanıtıyor ki onlarla bir arada yaşıyor gibi hissediyoruz.
B) Şanzelize Düğün Salonu adlı eserinde Tarık Tufan, bir karakterine isim vermeyerek onun hayatındaki bocalamalara dikkat çekmek istiyor. Okurlardan kendi içsel dünyalarına göre karaktere isim koymalarını bekliyor.
C) Olasılıksız ve Empati’nin yazarı Fawer, son kitabıyla da başarıyı yakalamış görünüyor. Kahramanının zihnini ve duygularını ters yüz ederek çıktığı maceranın masalsı bir zeminden yükselmesi ağızda güzel bir tat bırakıyor.
D) Nobel ödüllü yazar Saramago’nun eseri Körlük, umutsuz ama insana cesaret aşılayan romanlardan biri. Kitabın başarısı, bir döneme bağlı kalmadan insanı hem tarihsel derinlikte hem de kendi psikolojisinin diplerine inerek analiz etmesinde yatıyor.
E) Nahid Sıtkı Örik’in Kıskanmak’la yakaladığı başarı, insan ruhunun derinliklerinde gördüklerini gün yüzüne çıkarabilmesinde yatar. Çünkü yazar, kahramanını önce bağrına basmış, ondan sonra okurun karşısına çıkarmıştır.

17. Çocuk genellikle yaptığı işin engellenmesi veya sevdiği oyuncağın elinden alınması gibi somut, yetişkin ise daha çok toplumsal veya mesleki haksızlıklar gibi soyut nedenlerle öfkelenir. Çocukla yetişkin arasında bulunan ergen için hem somut hem soyut her türlü kışkırtma öfkeye yol açabilir. Öfkenin dış görünümü çocuksu (bağırma, ayaklarını yere vurma, şiddetli ağlama) ve yetişkince (kaba sözler, ince alaylar) olabilir. Ergenlerin zekâ düzeyi ile heyecanı ifade biçimleri üzerine yapılan bir araştırmada doğrudan doğruya öfkeye yol açan nedene karşı tepki göstermenin zekâ göstergesi olduğu bulunmuştur. Görece düşük zekâya sahip olanlar, öfkeyi sorumlu olmayan dış etkenlere aktarma eğilimindedir. Öfkeden doğan engellenme tepkisinin konuyla ilgisiz kişilere yansıtılması ergenlikte sürüyorsa belirli bir zihinsel olgunlaşma gecikmesi akla gelir.
Bu parçadan hareketle aşağıdakilerin hangisine ulaşılamaz?
A) Ergenin zekâ seviyesi arttıkça öfke duygusunun dışa vurumunda azalma gözlemlenir.
B) Ergenlikte öfke duygusunun ifadesi, konuşma veya beden aracılığıyla gerçekleşebilir.
C) Engellenme tepkisini sorumlu olmayan kişilere yöneltme, çocuklardan beklenen bir harekettir.
D) Ergenler çocukluk ruh hâlini tamamen bırakmamış olsa da belirli bir olgunluğa sahiptir.
E) Ergenlik, çocukluğun ve yetişkinliğin öfke nedenlerinin bir arada bulunduğu bir dönemdir.

18. Aşağıdaki parçalardan hangisi “Bir insan, doğuştan yeteneği düşük olduğu bir alanda başarılı olabilir mi?” sorusuna cevap vermektedir?
A) Zekâ, sahibini şımartan hoş bir aroma gibidir. Zekâsına güvenerek çalışmaya gerek duymadan ömrünü geçiren insanlar tanıyorum. Bu kişiler, kalıtsal özellikleri sayesinde bir alanda başarılı olmakla yetinirken çok daha başarılı olabilecekleri alanları gözden kaçırıyor.
B) Beynin kendini değiştirebilmesiyle ilgili çalışmalar, onun bir alana yoğunlaştığında başarılı olmasını sağlayan beceriler kazanabildiğini gösteriyor. Sporcuların zamanla kaslarını güçlendirmesi gibi beyin de yeni nöral bağlantılar kurarak kendini geliştirebiliyor.
C) Zekâ testleri aklın sihirli bir göstergesi olmaktan ziyade belli bir tür testi çözme becerisini ölçen araçlardır. Testte başarılı olan kişilerin yeteneklerinin yüksek olduğu değil, sorulara cevap verme konusunda diğerlerinden daha iyi eğitim aldığı söylenebilir.
D) Bireysel farklılıklar üzerine yapılan çalışmalar, daha önce göz önüne alınmamış olguların araştırılmasına öncülük ediyor. Hepimizin günlük hayatta “Babası ve annesi yetenekli, elbette yetenekli olacak çocuk!” demesi, bu araştırmalarla bilimsel olarak kanıtlanıyor.
E) Herkes kendi belleğini geliştirmeyi öğrenebilir ama her şeyi hatırlar diye bir kural yok. İnsan beyni kendinden beklenen davranışları yerine getirmeye odaklanır ama tersi de olabilir. Örneğin hatırlamak istediği bir olayı unuturken unutmak istediklerini hatırlayabilir.

19. Gazeteci: Denizin renginin mavi olduğunu söyleyen genç dostunuza niçin şiir yazmayı bırakmasını salık verdiniz?
Şair: Deniz mavi olduğu için.
Gazeteci: Aynı sözleri söyleyen bir ressam olsaydı yanıtınız yine aynı mı olacaktı?
Şair: Bir ressama denizin rengini sormazdım ki. Olsa olsa dalgaların sesini betimlemesini isterdim ondan.
Aşağıdaki yargılardan hangisinin bu diyalogdaki şairin sanat anlayışıyla örtüştüğü söylenebilir?
A) Bir eserin sanatsal bir nitelik taşıdığını anlamanın en kolay yolu, onun gerçekliği olduğu gibi yansıtabilmesinden geçer.
B) Bence sanatın amacı, sözcükler veya görsel tablolar aracılığıyla karşısındaki kişiyi duygusal bir ruh hâline taşıyabilmektir.
C) Sanatın işlevinin, ele aldığı gerçekliği bir başka düzleme taşıyarak onu dönüştürebilmesinde saklı olduğunu düşünüyorum.
D) Sanatın; işlediği herhangi bir gerçeklik veya nesneyi, onları kuşatan sınırlar içinde resmedebildiği ölçüde başarılı olacağına inanıyorum.
E) Şiir, resim veya sanatın diğer alanları, insani gerçeklik karşısında bir ayna olmayı başarabilirse asıl hedefine ulaşmış sayılır.

20. Sanatın önemli bir dalı olan sinema, kitle iletişim aracı olarak kültürün gelişmesine katkıda bulunurken insanları bilgilendirir, eğlendirir ve onların bakış açılarını geliştirir. Sinema; kendisinden önce var olan edebiyat, resim, müzik, tiyatro, heykel, dans gibi sanat dallarının hepsiyle iç içedir. Ancak sinema, en güçlü bağını edebiyatla kurar ve ortaya çıktığı andan beri edebiyattan beslenir.
Bu parçadan hareketle aşağıdakilerin hangisi söylenebilir?
A) Sinema, insanı eğlendirmede diğer sanat dallarından daha başarılı olmuştur.
B) Edebiyat, sinemaya diğer sanat dallarından daha fazla katkıda bulunmuştur.
C) Bireylerin bilgi edinmesinde sinema ve edebiyat temel iletişim aracı olmuştur.
D) Resim, heykel, tiyatro, dans gibi sanat dalları sinemanın temelini oluşturmuştur.
E) Edebî eser uyarlamaları, sinema kültürünün yaygınlaşmasını sağlamıştır.

21-22. soruları aşağıdaki parçaya göre cevaplayınız.

Bencillik sanıldığının aksine kişinin dilediği gibi yaşaması değil, başkalarından kendi istediği gibi
yaşamalarını talep etmektir. Bencil insanlar, bıkmadan usanmadan kendi yaşam alanı içinde mutlak bir tip monotonluğu yaratmayı hedefler. Onlar aslında sürekli kendi doğruları, kabulleriyle kendileri için makul olan çıkarımlarla inşa ettikleri bir zindanda yaşarlar ve sizi de bir şekilde orada yaşamaya mecbur bırakmak isterler. Üstelik buna direnç gösterenleri yargılar,
ötekileştirir ve onlara karşı olumsuz tutum geliştirirler. Daha da önemlisi bencil insanlar var olabilmek ve benliklerini tamamlamak için diğer insanların benliklerini tüketmeyi maharet sayarlar. Bu yüzden bencilliğin en önemli aracı sürekli başka insanların hayatlarına ilişmek, her fırsatta onlara müdahale etmektir; doğrusu senin bildiğin gibi değil, benim istediğim gibi olmalı diyebilmek için.

  1. Bu parçada “zindanda yaşamak” sözüyle anlatılmak istenen aşağıdakilerden hangisidir?
    A) Kendi iç dünyasının sınırlarının farkında olmak
    B) İnsanların kişisel alanlarını önemsemeden yaşamak
    C) Kendini var ettiği dar alanda yaptırımlar uygulamak
    D) Aşina veya yatkın olduğu sınırlar içinde kalmak
    E) Kendine sunulan zorunlu alanda hayatını sürdürmek
  2. Bu parçadan hareketle bencil insanlarla ilgili aşağıdakilerin hangisine ulaşılabilir?
    A) İlişkilerinde diğer insanları gerçek kimliklerinden uzaklaştırarak onların kendilerine yaklaşmasını sağlarlar.
    B) Tüm insanların aslında özünde bencil olduğu ve değişime direnç gösterebileceği fikrini savunurlar.
    C) Kendi çıkarlarını gerçekleştirmeye odaklandıklarından toplumun beklentilerini karşılamakta zorlanırlar.
    D) Hayata kendi pencerelerinden baktıklarından başkalarının dünyasında olup bitenleri fark etmezler.
    E) Mutlak doğrunun varlığına inanmadıklarından kendi fikirlerinin doğruluğu konusunda ısrar etmezler.

23-24. soruları aşağıdaki parçaya göre cevaplayınız.

İnsan, duygusal bir varlıktır ama duygularını ifade edebilme konusunda yeterince başarılı değildir. Özellikle toplum içinde duygularını dile getirmenin bir zayıflık göstergesi olarak algılanması, bu durumun önemli bir nedenidir. Bu tür toplumsal kabullerden dolayı ne duygularımıza kulak vermeyi öğrenebiliriz ne de onları nasıl ifade edebileceğimizi. Üstelik duygularımızın sesini duymak yerine onları inkâr edip bastırmayı maharet olarak görürüz. Sevdiğimiz insanlara sevgimizi ifade edemeyişimizin nedeni de budur. En son ne zaman bir sevdiğinize olan duygularınızı dile getirdiniz? Şurası bir gerçek ki çoğumuz yaşadığımız olayların bizde bıraktığı duygusal izleri yok sayıp bildiğimiz, tamamen irademizden bağımsız olarak çocukluktan beri öğrendiğimiz belirli kalıplara göre tepkiler veririz. Oysa duyguları bastırmak onları yok etmez, onları yok saymak da sizi daha güçlü kılmaz. Geç kalmış sayılmazsınız, duygularınızı inkâr etmeyin, ifade edin. Onlar sizin duygularınız, bırakın konuşsunlar.

  1. Bu parçadan hareketle aşağıdakilerin hangisine ulaşılabilir?
    A) Duyguları yadsımak, insanın kendi varlık amacını reddetmesi sonucunu doğurur.
    B) Duygu dilinin öznelliği, duyguların toplumsal hayatın temeli olmasını engeller.
    C) İnsanın duygusallık derecesi, yaşadığı toplumun kabullerinden bağımsızdır.
    D) Duyguları gizleme eğilimi, farkında olmadan geliştirilen bir davranış biçimidir.
    E) İnsan, hislerini içinde yaşayarak çevresindeki kişilerin dayatmalarından kurtulur.
  2. Bu parçadan hareketle aşağıdakilerden hangisi duygularımızı inkâr etmemizin nedenlerinden biri değildir?
    A) Akılcı davranış biçimlerinin daha doğru olduğuna dair inancımız
    B) Karşımızdakine duygularımızı dile getirme konusundaki yetersizliğimiz
    C) Alışık olduğumuz toplumsal değerlere göre hareket etme eğilimimiz
    D) Duygularımıza göre hareket etmenin güçsüzlük olduğuna dair düşüncemiz
    E) Kodlanmış davranış biçimlerinin dışına çıkmamaya yönelik tercihimiz

25-26. soruları aşağıdaki parçaya göre cevaplayınız.

Evrenin doğasıyla ilgili konuşmak, başlangıcı ve sonunun olup olmadığını tartışabilmek için kuramlara ihtiyacımız vardır. Kuramlar, evrenin sınırlı bir bölümünden hareketle gözlemlerimize dayanarak oluşturduğumuz kurallar dizisidir. Bana göre kuramlarbirer varsayım olmaları bakımından değişkenlik gösterir, tamamen doğru olduklarını asla kanıtlayamazsınız. Kanıtlama amacıyla yaptığınız deneylerin sonuçları kuramla ne kadar uyumlu çıkarsa çıksın bir sonraki sonucun kuramla çelişmeyeceğinden emin olamazsınız. Ayrıca kuramın kestirimleriyle çelişen tek gözlemle bile kuramı çürütebilirsiniz. Yeni deneylerin tahminlerle uyuştuğu gözlemlendikçe kuram ayakta kaldığı için ona olan güvenimiz artar ancak kuramla çelişen yeni bir gözlem, o kuramı bir kenara atmamızı veya değiştirmemizi gerektirir.

  1. Bu parçada kuramla ilgili aşağıdakilerin hangisine değinilmemiştir?
    A) Hangi durumlarda gereksinim duyulduğuna
    B) Gündelik yaşama nasıl yön verdiğine
    C) Nasıl bir süreç sonunda ortaya çıktığına
    D) Neden bir varsayım olarak görüldüğüne
    E) Değiştirilmesini gerektirecek durumlara
  2. Aşağıdaki örneklerden hangisinin bu parçada anlatılanlara göre geçerliğini yitirmesi beklenir?
    A) Tüm evrenin dört ana unsur olan toprak, hava, ateş ve sudan oluştuğunu ileri süren Empedokles’in fikrinin geleceğe dair bir tahmin yapmak için kullanılamaması
    B) Newton’ın cisimlerin kütlesel nicelikleriyle ilişkili kütle çekim yasasının karmaşık bir modele dayanması sebebiyle sınırlı sayıda çalışmada uygulanabilmesi
    C) Aristoteles’in ağır bir cismin hafif olan cisimden daha hızlı düşmesi gerektiği fikrine karşın yapılan deneylerde farklı ağırlıktaki cisimlerin aynı hızda düştüğünün tespit edilmesi
    D) Dünya’nın, Jüpiter’in yörüngesine yaklaştığı ve ondan uzaklaştığı zamanları gözlemleyerek kaydeden Roemer’in ışığın sonlu bir hızla gittiğini bilimsel bir dille kaydetmemesi
    E) Boş uzayda uçsuz bucaksız pek çok galaksinin olduğunu keşfeden Hubble’ın gözlemlerini gerçekleştirirken dolaylı ölçüm yöntemlerini kullanmak zorunda kalması

CEVAPLAR

1. D

11. E

21. D

2. D

12. A

22. A

3. C

13. E

23. D

4. B

14. B

24. A

5. C

15. C

25. B

6. D

16. B

26. C

7. B

17. A

 

8. E

18. B

 

9. D

19. C

 

10. E

20. B

 

 

]]>
2021 AYT Edebiyat Soruları ve Cevapları https://dersimizedebiyat.org/2021-ayt-edebiyat-sorulari-ve-cevaplari.html Mon, 28 Jun 2021 19:51:38 +0000 https://dersimizedebiyat.org/?p=129475 2021 AYT EDEBİYAT SORULARI VE CEVAPLARI

1. Freud, histerinin nedenlerine dair yaptığı araştırmaların bulgularını, 21 Nisan 1896’da, Viyana Nöropsikiyatri Birliğinin düzenlediği toplantıda sunmuştur. İlk kez kamuoyunun karşısına çıkan bu çalışma çok tartışılmış ve epeyce olumsuz eleştiri almıştır. Bu eleştirilerden biri çağın otorite hekimlerinden olan Richard Kraft-Ebing’e aittir. Ebing, Freud’un çalışması için bilimsel bir peri masalı ifadesini kullanmıştır.
Bu parçada altı çizili sözle Freud’un çalışmasıyla ilgili anlatılmak istenen aşağıdakilerin hangisi olamaz?
A) Kanıtlanması mümkün olmayan tespitler içermesi
B) Gerçek ile hayalî olanı bir arada sunması
C) Elde edilen sonuçların beklentinin üzerinde çıkması
D) İnandırıcılıktan uzak akademik çıkarımlar barındırması
E) Kesinliğiyle ilgili şüphe uyandıran yargılar taşıması

2. I. İnsan vücudu aslında temel olarak “yaşamak için yemeyi” başka bir anlatımla yaşamsal işlevlerini yerine getirecek hücresel düzeyde enerji üretmeyi hedefliyor.
II. İnsanoğlu beslenme kavramını psikolojik veya keyfî bir hâle dönüştürerek “yemek için yaşamayı” önceliyor.
Bu iki cümlede ifade edilenlerin anlamca doğru biçimde birleştirilmiş hâli aşağıdakilerin hangisidir?
A) Her ne kadar insanoğlu beslenme kavramını psikolojik veya keyfî bir hâle dönüştürerek “yemek için yaşamayı” ön plana alsa da temelde vücut, hücresel düzeyde enerji üretip yaşamsal işlevlerini yerine getirmeyi yani “yaşamak için yemeyi” amaçlıyor.
B) İnsan vücudu yaşamaya devam edebilmek için enerjisini hücresel düzeyde üretmeye çalışıyor başka bir ifadeyle “yaşamak için yemeyi” istiyorken insanlar beslenme kavramını psikolojik ve keyfî sandıkları için “yemek için yaşamayı” ön plana alıyor.
C) İnsanoğlu esasen, beslenme kavramına psikolojik ve keyfî bir anlam yüklediği için “yemek için yaşamayı” amaçlasa da insan vücudu yaşamsal işlevlerini yerine getirecek hücresel düzeyde enerji üretmeye çalıştığı için “yaşamak için yemeyi” temele alıyor.
D) İnsanoğlu psikolojik ve keyfî olarak beslendiğini düşünerek “yemek için yaşamayı” temele alsa da sanılanın aksine insan vücudu en temelde “yaşamak için yemeyi” başka bir deyişle yaşamsal işlevlerini yerine getirecek hücresel düzeyde enerji üretmeyi amaç ediniyor.
E) Beslenme kavramına insanoğlunun psikolojik ve keyfî anlamlar yükleyerek “yemek için yaşamayı” gerekli görmesine rağmen insan vücudu “yaşamak için yemeyi” temele alan yaşamsal işlevlerini yerine getirecek hücresel düzeyde enerji üretmeyi önemli görüyor.

3. Eskiden Mezopotamya’da hayati işlevler için en gerekli organ olarak görülen karaciğerin falına bakılırmış. Bu fal sayesinde gelecekte yaşanabilecek kötü olaylar veya kötü ruhların sebep olduğu hastalıklar öğrenilirmiş. Zararsız ve psikolojik yönden etkili bir işlem olan karaciğer falı antik dünyada, acı çeken yüz binlerce hastaya umut vererek yardımcı olmuş. Karaciğer falına bu kadar güvenilmesinin nedeni ise o dönemde karaciğerin duyguların ve heyecanın merkezi, ruhun barınağı olarak kabul edilmesiymiş. Anadolu’da halk arasında sıkça kullanılan “ciğerparem”, “ciğerimin köşesi”, “ciğeri beş para etmez” gibi deyimler de aslında o dönem inancının bir devamı niteliğindeymiş. Üstelik bu inanış sadece yakın coğrafyayı etkilemekle kalmamış, örneğin Japonlar; birine cesur demek istediklerinde “kimo ga futo” yani karaciğeri kuvvetli, öfkeli demek istediklerinde ise “kan huo” yani yanmakta olan karaciğer ifadelerini kullanmışlardır.
Bu parçada karaciğerle ilgili aşağıdakilerin hangisine değinilmemiştir?
A) Üzerine yüklenen anlamın zamanla değişiklik gösterdiğine
B) İnsanlar tarafından biyolojik ve duygusal bir önem atfedildiğine
C) İnsanların kişilik özelliklerini betimlemek için kullanıldığına
D) Farklı dillerde duygularla ilgili söz kalıplarının içinde yer aldığına
E) Olumsuz durumların gerçekleşmesiyle ilgili tahminlerde kullanıldığına

4. Yaratıcı yazarlık seminerine katılan bir öğrenciden, kahramanın yaşadığı korkuyu konu alan bir öykü yazması istenince öğrenci şu cümleleri yazar:
“Ahsen kapıya doğru koşarken ardındaki kişinin onu takip ettiğini işitti. Bütün vücudunu saran bir korkuyla ürperdi. Kalbi hızla çarparken korkudan bayılacak gibi oldu.”
Öğrenciye verilen tavsiye: “—-.”
Semineri veren öykücünün tavsiyesinden sonra öğrenci aynı cümleleri aşağıdaki gibi değiştirir:
“Ahsen kapıya doğru koşarken ardındaki ayak seslerini duydu. Bütün gövdesi kontrolünü yitirmiş bir yay gibi gerildi. Kalbi göğsüne sığmıyor, güçlükle soluk alabiliyordu.”
Bu parçadan hareketle öğrenciye verilen tavsiye aşağıdakilerin hangisi olabilir?
A) Mekân tasvirlerini, kahramanın duygularından daha ön planda tutarsan silik bir kalemden ibaret kalırsın
B) İnsanların duygularına dokunmak istiyorsan metinlerindeki kahramanların yaşadıkları olaylara her anıyla tanıklık etmelisin
C) Güçlü bir kalem olmak için ayın parladığını söylemeden, kırık bir cam parçası üzerindeki ışıltısını göstermelisin
D) İnsanın ve insanlığın temel duygularına, dürtülerine odaklanmak seni başarıya götürecek hareket noktalarından biridir
E) Kahramanının duygularını zaman ve mekânla bütünleştirmelisin ki o, gerçek dünyada bir yansımaya dönüşsün

5. Diderot, güzellik hakkında yazarken “İnsanlar arasında en çok konuşulan şeyler, çoğu zaman en az bilinenlerdir.” der. Yaşanılan tecrübeler Diderot’yu haklı çıkarmaktadır. Çünkü hayatın her alanında güzel kavramını kullanmamıza rağmen bir an durup bizzat “güzel” üzerine derinlemesine düşündüğümüzde afallarız.
Bu parçada anlatılmak istenen aşağıdakilerin hangisidir?
A) Bir kavramı çok dillendirdiğimizde onu daha anlaşılmaz bir hâle getirdiğimizi fark ederiz.
B) Sık karşılaştığımız gündelik durumlar hakkında başkalarıyla konuşmaktan kaçınırız.
C) Somut kavramlardan ziyade soyut kavramları açıklamaya çalışırken zorlanırız.
D) Gündelik hayatta sıkça kullandığımız kavramları tanımlamaya çalıştığımızda bocalarız.
E) Kendimizi ifade ederken genellikle başvurduğumuz kavramların zamanla silikleştiğini düşünürüz.

6. Brancusi, Romanyalı bir köy çocuğuydu. Craiova ve Bükreş’te sanat eğitimi aldığı yıllarda insan anatomisi üzerine çalışmıştı. Birçok heykeltıraş gibi, bu sanatın yaşayan en ünlü ustası olan Rodin ile tanışmak ve mesleğin inceliklerini öğrenmek istiyordu. 1907’de Rodin’le çalışmaya başladı. Ancak çok geçmeden kendisini hayal kırıklığına uğratacak bir şeyin farkına vardı. Gördüğü kadarıyla bu büyük usta, insan figüründe denenebilecek her şeyi denemiş, bütün yolları tıkamıştı. Bu atölyeden yola çıkıp özgün bir sanat geliştirmesi olanaksızdı. Bu yüzden hayran olduğu bu sanatçının yanından birkaç ay sonra ayrıldı ve kendi uzun yolculuğuna çıktı.
Bu parçaya göre Brancusi’nin Rodin’in yanından ayrılmasının nedeni aşağıdakilerin hangisidir?
A) Rodin’in kılavuzluğunu hak edecek yetenekte olmadığına inanması
B) Rodin’in çevresindeki rekabet ortamında kendini engellenmiş hissetmesi
C) Rodin’in yeni heykeltıraşlık tekniklerine karşı kapalı bir tutum benimsemesi
D) Rodin’in sanat çevrelerindeki şöhretinin kendisini gölgeleyeceğini düşünmesi
E) Rodin’in etkisinden kurtulup kendine has bir üslup geliştiremeyeceği endişesi

7. Sen olasan diyü yir yir asılup âyineler
Gelene gidene eyler nazarı döne döne
Bu beyit için aşağıdakilerin hangisi söylenemez?
A) Sen zamiriyle sevgili kastedilmiştir.
B) Aynalar sevgiliye âşık kişiler olarak düşünülmüştür.
C) Aynaların dizi dizi asılması güzel bir nedene bağlanmıştır.
D) Âşığın ızdırabının aynalara yansıması tasvir edilmiştir.
E) Ahengi sağlamak için bazı ifadeler tekrar edilmiştir.

8. Aşağıdaki beyitlerin hangisi ayraç içinde verilen ifadeyi örneklemez?
A) Yok sende kanâat gözün aç olduğu oldur
Rızkın erişir yoksa eğer subh eğer şâm
(var olanla yetinmeme)
B) Bir nâ-halefi cübbe vü destâr ile görsen
Eylersin anın cübbe vü destârına ikrâm
(dış görünüşe önem verme)
C) Yazık sana kim eyleyesin hırs u tama’dan
Bir habbe için kendini âlemlere bed-nâm
(küçük duruma düşme)
D) Gör zahidi kim sâhib-i irşâd olayın der
Dün mektebe vardı bugün üstâd olayın der
(haddini bilmeme)
E) Hâlin kime açsan sana der hikmeti vardır
Öldürdü bizi âh bilinmez mi bu hikmet
(bilgisiyle övünme)

9.
I.
Siz “Lim derdiniz” bana, “bir gülümsememe ne verirsin?”
“Canımı” derdim.
“Hayır” diye itiraz ederdiniz, “o zaten benim!”
II.
Âşık oldur kim kılur cânnı fedâ cânânına
Meyl-i cânân itmesün her kim ki kıymaz cânına
Aşağıdakilerin hangisi farklı edebî dönemlerden alınmış bu şiir parçalarının ortak özelliğidir?
A) Tema
B) Dil ve üslup
C) Kafiye düzeni
D) Nazım birimi
E) Ölçü

10. Bu dünyaya sanki vefa gelmemiş
Gelmişse de bir kimsede kalmamış
Kim var ki dostundan cefa görmemiş
Cihanda bir söze duran mı kaldı
Bu dörtlükle ilgili aşağıdakilerin hangisi söylenemez?
A) 11’li hece ölçüsüyle yazıldığı
B) Satirik şiire örnek olduğu
C) Düz kafiye düzeninde olduğu
D) Teşbih sanatından yararlanıldığı
E) Redife yer verildiği

11.
I. Ayrılır dosta gider
II. Sağ gelen hasta gider
III. Su gelir deste gider
IV.Gurbet yansın yıkılsın
Mâni nazım şeklinin biçim ve içerik özellikleri dikkate alınarak bir mâni oluşturulmak istense bu dizelerin sıralaması aşağıdakilerin hangisi olur?
A) I – II – IV – III
B) I – III – II – IV
C) III – I – IV – II
D) III – II – I – IV
E) IV – II – I – III

12. (I) Karagöz ve orta oyunu geleneksel Türk tiyatrosunun belli başlı türlerindendir. (II) Bunlar, önceden yazılmış ve ezberlenmiş metinlere dayanmaktan ziyade gösteriyi ön plana alır. (III) Orta oyununda asıl konunun işlendiği bölüme “fasıl” adı verilirken Karagöz’de bu bölümün adı “muhavere”dir. (IV) Zaman zaman her iki oyuna da müzik eşlik eder. (V) Kişiler açısından bir karşılaştırma yapılırsa Karagöz’deki Hacivat’ın orta oyunundaki karşılığı Pişekâr, Karagöz’ün karşılığı ise Kavuklu’dur.
Bu parçada numaralanmış cümlelerin hangisinde bir bilgi yanlışı vardır?
A) I
B) II
C) III
D) IV
E) V

13. Türk kültür tarihinin sözlü ve yazılı kaynaklarından bir bölümünü de masallar oluşturmaktadır. Bu masallardan bazıları eski Türk metinlerinden veya başka dillerden günümüz Türkçesine çevrilmiştir. Bu çerçevede Türk edebiyatında Uygur Dönemi eseri olan —- masal özelliği gösteren ilk eserlerdendir. Arap ve İran kaynaklı —- adlı eser ise Türk edebiyatının farklı dönemlerinde birçok şair ve yazara ilham vermiştir.
Bu parçada boş bırakılan yerlere aşağıdakilerin hangisi sırasıyla getirilmelidir?
A) Kalyanamkara ve Papamkara – Binbir Gece Masalları
B) Kelile ve Dimne – Billur Köşk
C) Kalyanamkara ve Papamkara – Pançatantra
D) Kelile ve Dimne – Pançatantra
E) Billur Köşk – Binbir Gece Masalları

14. Ey serv-i sehi sen geleli seyr ile bağa
Baş çekmedi ar’ar
Çok ali-nesebler özünü saldı ayağa
Kul böldü sanavber
Biçim ve içerik özellikleri dikkate alındığında bu şiirin nazım şeklinin aşağıdakilerden hangisi olduğu söylenebilir?
A) Müstezat
B) Kıt’a
C) Şarkı
D) Terkibibent
E) Rubai

15. Fatih Sultan Mehmet ve II. Bayezid zamanında şiirler yazmıştır. Şiirleri, o daha hayattayken, bütün Anadolu ve Rumeli’ye yayıldığı gibi Hüseyin Baykara’nın Herat’taki sarayında dahi okunur olmuş, kendisinden sonraki şairleri de etkilemiştir. Türk edebiyatı tarihinde Şeyhi ile Necati arasında yetişen şairlerin en tanınmışlarındandır. Onun “kerem”, “benefşe” ve “âb” redifli kasideleri, bilinen eserleri arasındadır.
Bu parçada söz edilen şair aşağıdakilerin hangisidir?
A) Süleyman Çelebi
B) Ahmet Paşa
C) Sehi Bey
D) Taşlıcalı Yahya
E) Âşık Paşa

16. Aşağıdaki beyitlerin hangisi bir kasidenin “fahriye” bölümünden alınmış olabilir?
A) Lâle-hadler yine gülşende neler itmediler
Servi yürütmediler gonceyi söyletmediler
B) Ayagı yer mi basar zülfüne ber-dâr olanun
Zevk ü şevk ile virür cân u seri döne döne
C) Yok bu şehr içre senin vasf ettiğin dil-ber Nedîm
Bir perî-sûret görünmüş bir hayâl olmuş sana
D) Görüp bu hâli gül-istanda dondu cedvel-i âb
Bahâra dek duramaz korkarım kenâr çizer
E) Arab u Rûm’da üstâd-ı sühandır Vehbî
Acemî oldu yanında şuârası Acem’in

17. “Esnaftandır. Ayakkabıcı olduğu için ona ‛Huffî’ şeklinde seslenmişlerdir. Tahsil ile kazanılmış ilimlerden mahrum ve halk arasında ümmîliği ile meşhur idi. Ama zâtında kabiliyet ve tabiatında selâkat (güzel söz söyleme yeteneği) olduğu için bütün söz ve ibâreleri fasih ve sahih idi. Mürettep Divan’ı ve şiirleriyle hayli şöhreti vardı. Şiir sanatlarından cinasa mâyildir.”
Bu parça aşağıdaki edebî türlerin hangisinden alınmış olabilir?
A) Seyahatname
B) Tezkire
C) Şehrengiz
D) Pendname
E) Surname

18. Dilber, küçük yaşta Asaf Paşa’nın konağına esir olarak verilmiştir. Asaf Paşa’nın Paris’teki resim tahsilinden dönen oğlu Celal Bey, onu tabloları için model olarak kullanır. Celal Bey’in kendisini bir araç gibi görmesinden derin ızdırap duyan Dilber’in yapabildiği tek şey ağlamaktır. Celal Bey, bu gözyaşları karşısında onun bir esir olarak neler hissedebileceğini anlamaya başlar.
Dilber’in ağlaması iki gencin hayatında bir dönüm noktası olur. Sadece sanatına âşık olduğunu tekrarlayan Celal Bey’in nazarında Dilber, artık bir “oyuncak” değil, bir sevgilidir.
Bu parçada söz edilen eser aşağıdakilerin hangisidir?
A) Müşahedat
B) Esaret
C) Zehra
D) Sergüzeşt
E) Gülnihal

19. Eserlerinde yüksek zümreye ait kişilerden seçtiği kahramanların çoğu Boğaziçi, Beyoğlu, Adalar gibi zengin ve modern semtlerde yaşar. Ekmek ve iş kaygıları yoktur. Sadece aşkı, giyim kuşamı, eğlenmeyi düşünürler. Çalışmayı küçümseyen, bazen bir kusur sayan, hiç olmazsa üzüntü konusu yapan görüşleri vardır. Hemen hepsi okumuş ve gelir düzeyi yüksek olan bu kahramanlar; yabancı dil bilir, dönemin şiirsel ve karmaşık üslubuyla konuşur. Çocuklar yabancı
mürebbiyeler elinde büyür; evlerde piyano, keman çalınır ve alafranga sofralar kurulur. Yetişkinler ile çocuklar arasında yadırgatıcı bir resmiyet vardır. Yazarın geçim sıkıntısı çeken yegâne kahramanı hülyalı şair, yılda ancak “iki çift ayakkabı ve iki kravat” alabildiği (!) ve çalışmak zorunda olduğu için acınası bir yoksulluk içinde çizilir.
Bu parçada söz edilen yazar aşağıdakilerin hangisidir?
A) Halit Ziya Uşaklıgil
B) Hüseyin Cahit Yalçın
C) Recaizade Mahmut Ekrem
D) Ahmet Hamdi Tanpınar
E) Abdülhak Şinasi Hisar

20. XIX. yüzyılın ikinci yarısından sonra Türk edebiyatında Batılılaşma çabasındaki züppe tipiyle karşılaşırız. Bunların en meşhurlarından biri olan —-, roman boyunca kendini bilmez tavırlarıyla Periveş’in peşinden koşarken çevresindekiler tarafından kandırılıp dolandırılır. —- ise II. Meşrutiyet sonrasındaki siyasi belirsizlik ortamında kurnazca yükselmeye çabalayan bir tiptir. Bu bakımdan ilki kendini bilmezlikle gülünç duruma düşerken diğeri II. Meşrutiyet ilanının puslu havasından yararlanmaya çalışan bir kurnazdır.
Bu parçada boş bırakılan yerlere aşağıdakilerin hangisi sırasıyla getirilmelidir?
A) Bihruz Bey – Efruz Bey
B) Bihruz Bey – Ali Bey
C) Ali Bey – Rakım Efendi
D) Rakım Efendi – Efruz Bey
E) Felatun Bey – Efruz Bey

21. Troya’da siz sözü güzeldi eskiden
Baktım öpüşündü duran baktım bungun.
Benim şimdi Hitit çağı benim yorgun
Benim ey gök çılgın uzaklığın hep ben.

Büyük sularıma sen o hep geç gelen
Beni çıktığınız gecelere tutun.
Beyaz, kâğıtlarca gittiniz ya uzun
Güzelliğimde bir yarı geceler sen.

Ellerin bir daha sarı ovalarım.
Sesini dönmeyim bütün yalnızlığım
Bütün gök gök gök, o akşamlara kadar.

Güzel yalnızlığım işte dünya kadar.
Ne denizler gördüm hiç anmamışımdır
Bir sesim ben git git o binlerce yıldır.

Bu şiirin biçim, içerik ve anlatım özellikleri dikkate alındığında aşağıdaki şairlerin hangisine ait olduğu söylenebilir?
A) Cahit Külebi
B) İlhan Berk
C) Orhan Veli
D) Attilâ İlhan
E) Nâzım Hikmet

22. Bu “yaban” lafı, beni, önce çok kızdırdı. Fakat sonra anladım ki Anadolulular, Anadolu köylüleri, tıpkı eski Yunanların kendilerinden başkasına “barbar” lâkabını vermesi gibi, her yabancıya yaban diyorlar. Bir gün… bir gün onlara, ispat edebilecek miyim ki ben bir “yaban” değilim? Benim damarlarımdaki kan onların damarlarında işleyen kandır. Aynı dili söylemekteyiz. Aynı tarihî ve coğrafi yollardan, hep birlikte gelmişizdir. İspat edebilecek miyim ki aynı Allah’ın kuluyuz! Aynı siyasî mukadderât, aynı sosyal bağlar, bizi kardeşlik, evlâtlık, analık babalık üstünde bir yakınlıkla birbirimize bağlamıştır. Lâkin hangi sözlerle, hangi seslerle? Gündelik hayatın ufak tefek ihtiyaçlarını bile anca ifadeye güç bulabiliyorum. Nerde kalmış ki onlarla, bu kadar genel konular üzerinde konuşacağım!.. Gün geçtikçe daha iyi anlıyorum: Türk “entelektüel”i, Türk aydını, Türk ülkesi denilen bu engin ve ıssız dünya içinde bir garip yalnız kişidir.
Bu parçayla ilgili aşağıdakilerin hangisi söylenemez?
A) Kahraman bakış açısı kullanılmaktadır.
B) Aydın ile halk arasındaki uçurum ele alınmaktadır.
C) Olay hikâyesine özgü bir anlatım sergilenmektedir.
D) Anlatıcının düşünceleri iç konuşmalarla verilmektedir.
E) Yaşananların anlatıcı üzerindeki etkisi işlenmektedir.

23. —-; Batı’nın yalnızca maddeye ve teknik güce olan inancının değil, akla verdiği önemin de eleştirilmesinden yanadır. 1935’te yazdığı ilk oyunu Tohum’da görüşünü “her şeyin ve her hadisenin anahtarını ruhta ve göze görünmeyende bulan prensip” olarak tanımlamıştır. Nam-ı Diğer Parmaksız Salih’te yüce gönüllülükle düzenbazlığın toplumda yan yana yaşadığını gösterir. Para’da ise maddi çıkarlar için her türlü ahlaksızlığı mübah gören bir bankacının kendi hayat felsefesinin kurbanı oluşunu anlatmaktadır.
Bu parçada boş bırakılan yere aşağıdakilerin hangisi getirilmelidir?
A) Cevat Fehmi Başkut
B) Ahmet Kutsi Tecer
C) Orhan Asena
D) Necip Fazıl Kısakürek
E) Sabahattin Kudret Aksal

24. Bu akımın “gerçek” anlayışı bizi nesneleri olduğu gibi değil olması gerektiği gibi, nesnenin kendisini değil manalarını vermeye çalışan bir gerçekçilikle yüz yüze getirir. Bu da doğal olarak soyutlama ve simgelemenin kapısını aralar. Zira dışarıdan görünen gerçek, özgün olamaz. Gerçek bizim tarafımızdan yaratılmalıdır. Nesnenin anlamı onun görüntüsünün arkasında saklıdır. Bir olaya inanarak, onu düşleyerek veya belgeleyerek doyuma eremeyiz. Gerçeği sanatkârın iç dünyasında bulan ve bu sebeple iç gözlem üzerinde yoğunlaşan bu sanat akımı, doğal olarak bütünüyle ferdiyetçidir. Bu noktada insanı içinde yaşadığı toplumdan hatta kendinden bile soyutlar. Geriye sadece iç ben/ruh kalır.
Bu parçada söz edilen edebî akım aşağıdakilerin hangisidir?
A) Ekspresyonizm

B) Realizm

C) Natüralizm

D) Klasisizm

E) Egzistansiyalizm

CEVAPLAR

1. C

13. A

2. A

14. A

3. A

15. B

4. C

16. E

5. D

17. B

6. E

18. D

7. D

19. A

8. E

20. A

9. A

21. B

10. D

22. C

11. C

23. D

12. C

24. A

]]>
2021 TYT Türkçe Soruları ve Cevapları https://dersimizedebiyat.org/2021-tyt-turkce-sorulari-ve-cevaplari.html Sun, 27 Jun 2021 20:07:09 +0000 https://dersimizedebiyat.org/?p=129467 2021 TYT TÜRKÇE SORULARI VE CEVAPLARI

1. Bu roman, okuruna ilk bakışta çok keyfî, çok dağınık görünebilir. Yazar —- yazmış gibi. Oysa bu dağınık görünüşlü malzeme —- bir şekilde toplanmış ve yapısal bir bütün meydana getirecek şekilde örülmüş.
Bu parçada boş bırakılan yerlere aşağıdakilerden hangisi sırasıyla getirilmelidir?
A) talep edileni – bilinçli
B) aklına geleni – titiz
C) akışın getirdiğini – ahenkli
D) kendinden bekleneni – tutarlı
E) uygun düşeni – aleni

2. Benim bu konudaki bilgilerim oldukça yalın kat; bir uzmanın sahip olduğu bilgi ve görgü derinliğinden gayet uzak.
Bu cümledeki altı çizili sözü anlamca karşılayabilecek bir kullanım aşağıdakilerin hangisinde vardır?
A) Kendine yapılan bu haksızlığa oldukça ölçülü bir tavır ve olgunlukla karşılık verdi.
B) Bu şaşaalı davete, gösterişsiz bir kıyafetle katılarak herkese üstü kapalı bir mesaj vermişti.
C) Onun edebî yazıları, sığ konularda üstünkörü yazılmış karalamalar olarak eleştiriliyordu.
D) Evin dekorundaki ayrıntılar, dikkatini toplamasına engel olacak kadar abartılıydı.
E) Eserlerindeki sanatsal derinlik, sergiye gelen herkesi kendine hayran bırakıyordu.

3. Yorgunluk ve uykusuzluktan bitap hâlde göz kapaklarını kısarak saate baktı. Gün ağarmak üzereydi. Aklındakiler dağılır diye korktuğundan olsa gerek radyonun sesini kıstı. Başka şeyler düşünmeli dedi, kendi kendine. Mesela bu ay; lambayı idareli kullanmalı, yakacaktan da biraz kısmalıydı. Ne yapsa olmuyordu, en sonunda bıraktı kendini. Dünyanın yükünü sırtlanmış omuzlarını biraz kısarak eğreti oturduğu sandalyeden kalkıp pencereye doğru yöneldi.
Bu parçada “kısmak” sözcüğü aşağıdaki anlamlardan hangisine karşılık gelecek şekilde kullanılmamıştır?
A) Biraz kapamak
B) Azaltmak, alçaltmak
C) Büzmek, daraltmak
D) Yatıştırmak
E) Eksiltmek, sınırlandırmak

4.
arka: Zaman veya düşünce bakımından geçmiş.
• başlamak: Oluşmak, ortaya çıkmak, doğmak.
dert: Kaygı.
Aşağıdaki cümlelerin hangisinde “arka, başlamak, dert” sözcükleri belirtilen anlamlarını karşılayacak şekilde kullanılmıştır?
A) Uyandığımız an, üçte birini arkada bırakmışızdır başlayan günün ve bundan sonraki derdimiz, önümüzdeki zaman dilimini nasıl geçireceğimizdir.
B) Güne mutlu başlamak ve yeni anılar biriktirmek gibi büyük bir derdi vardı, bu nedenle iyi hissedeceğini düşündüğü anların arkasına düşerdi.
C) Türlü dertlerle uğraştığı hastane günlerinde arkasında desteğini hissettiği ailesini yanına alıp yeni bir hayata başlamak için çabalıyordu.
D) Arkası bir türlü gelmeyen çelişkilerle yaşamak istemiyordu, yaz başlarken balkonda misafir ağırlayıp kâh gülmek kâh dertlerini paylaşmak istiyordu.
E) Evin arkasındaki bahçede kurulan sofrada dertlerden uzak, herkesin mutlu olduğu bir yaşama dair kurulan hayaller konuşulmaya başlandı.

5. (I) Avustralya’da yaşayan Tetragonula carbonaria türü arılar, balı üzüm tanesine benzeyen çanaklarda depoluyor; yavrularını ise sarmal şekilli kuluçka peteklerinde yetiştiriyor. (II) Bir mühendislik harikası olan bu kuluçka petekleri, birbirine bağlı yüzlerce gözden oluşan bir merdiveni andırıyor. (III) Zaman içinde gözlere, dışa ve yukarıya doğru sarmal yapı oluşturacak şekilde yenileri ekleniyor. (IV) Arıların petekleri oluştururken kullandıkları ana malzeme, bitki reçineleri ve bal mumu karışımından oluşuyor. (V) Kraliçe arı gözlere birer yumurta bırakıyor, işçi arılar da hemen gelip bu gözlerin üzerini kapatıyor.
Bu parçada yer alan numaralanmış cümlelerde Tetragonula carbonarialar hakkında aşağıdakilerden hangisi söylenemez?
A) I. cümlede, yaşadıkları yer ve üretim biçimlerinden söz edilmiştir.
B) II.cümlede, ürettikleri kuluçka peteklerine ilişkin öznel yargı kullanılmıştır.
C) III. cümlede, kuluçka peteklerine nasıl şekil verdiklerinden bahsedilmiştir.
D) IV. cümlede, kuluçka peteklerini hangi maddeden ürettiklerine işaret edilmiştir.
E) V.cümlede, aralarındaki iş bölümünün bal üretimi üzerindeki olumlu etkisine değinilmiştir.

6. I. Türkiye’de Türkçe müzik daha fazla dinleniyor ve reklam verenler daha çok Türkçe müzik yayını yapan radyoları tercih ediyor.
II. Türkiye’de yayın yapan radyo kanallarının çoğu yerli müzik yayını yaparken yabancı müzik yayını yapan kanal sayısı iki elin parmaklarını geçmiyor.
Numaralanmış I. cümle ile ilgili aşağıdakilerden hangisi söylenebilir?
A) II. cümlede belirtilen durumun gerekçesini açıklamaktadır.
B) II. cümlede ortaya konulan durumun koşulunu belirtmektedir.
C) II. cümledeki bilgileri farklı örnekler üzerinden değerlendirmektedir.
D) II. cümledeki açıklamayı çürütmek için yeni bir bilgi sunmaktadır.
E) II. cümlede yer alan açıklamayı karşılaştırmalı ele almaktadır.

7. Başarılı olmak için çıktığın yolda bir gözün başkalarının ne yaptığıyla ilgilenirse hedefine ulaşmak için kullanabileceğin tek gözün kalır.
Bu cümlede anlatılmak istenen aşağıdakilerden hangisidir?
A) Kişilerin kendilerini başkalarıyla kıyaslamaları, kendilerini tanımalarını engeller.
B) Kendi çaba ve çalışmalarına odaklanan kişiler, başarıya daha kolay ulaşır.
C) İnsanlar kendi yeteneklerini keşfettikleri ve geliştirdikleri ölçüde başarılı olur.
D) Başarılı olmak isteyen kişiler başkalarının ne düşündüğünü ön plana koymalıdır.
E) Başkalarından takdir görmek için sergilenen gayretler, gelecek başarıyı geciktirir.

8. İşte ben hep böyle garip mahzun,
Bir şey beklermişçesine yaşıyorum.
Bazen öyle günlerim oluyor ki Elâgözlüm,
Ne oldu, nasıl bitti şaşıyorum.
Bazı bilmem, gün nasıl başladığında,
Kayıp kayıp gidiyor dünya bıkkın bakışlarımdan.
Yaşıyorum, yaşıyorum da bitmiyor,
Bir tutam sakız oluyor ağzımda zaman.
Bu dizelerde aşağıdaki ses olaylarından hangisi yoktur?
A) Ünsüz yumuşaması
B) Ünlü düşmesi
C) Ünsüz düşmesi
D) Ünsüz benzeşmesi
E) Ünlü daralması

9. İnsan; daha güçlü canlılara karşı tek başına kendini koruyamaz, tek başına ihtiyaçlarını karşılayamaz dolayısıyla bir arada yaşamak tabii ve zaruridir.
Bu cümlede aşağıdakilerden hangisi yoktur?
A) Niteleme sıfatını niteleyen zarf
B) Yönelme durumuyla kullanılan edat
C) Yeterlilik bildiren olumsuz fiil
D) Üçüncü çoğul iyelik eki almış isim
E) Belirtme durumu eki almış zamir

10. (I) Süper kahramanların çizgi romanlarda güçlerine kavuşmaları, genellikle belli başlı şekillerde olmaktadır. (II) Bilinmeyen bir dünyadan ya da doğrudan uzaydan gelen insanüstü güçlere sahip süper kahramanlar, en yaygın bilinen örneklerdendir. (III) İkinci sıradakiler radyoaktif etki sonucu güçlerine kavuşan süper kahramanlardır. (IV) Radyoaktif bir hayvan tarafından ısırılan karakter, bir süper kahramana dönüşüp onu ısıran hayvanın özelliklerine sahip olur. (V) Başvurulan yöntemlerden bir diğeri de deney kazaları sonucu ortaya çıkan kahramanlardır.
Bu parçada numaralanmış cümlelerle ilgili aşağıdakilerden hangisi yanlıştır?
A) I. cümlenin öznesi, belirtili isim tamlamasıdır.
B) II. cümlenin öznesi, sıfat tamlamasıdır.
C) III. cümlenin yüklemi, sıfat tamlamasıdır.
D) IV. cümlenin öznesi, belirtisiz isim tamlamasıdır.
E) V. cümlenin yüklemi, sıfat tamlamasıdır.

11. (I) Halil İnalcık’ı diğer tarihçilerden ayıran önemli hususlardan biri, araştırmalarında tarih dışındaki beşerî bilimlerden de yararlanmasıydı. (II) Edebiyat, hukuk, sosyoloji, sosyal antropoloji, iktisat, İslamiyet ve siyaset bilimi; onun araştırmalarındaki temel alanlardandı. (III) İnalcık, hukuk ve sosyolojiyle çok genç yaşlarda tanıştı. (IV) Ankara Üniversitesi Dil ve Tarih-Coğrafya Fakültesi bünyesinde yapılan sınavı kazanarak bu kurumun öğrencisi oldu. (V) Daha sonra Ankara Üniversitesi Hukuk Fakültesi’ne de kayıt yaptırarak eğitim hayatı yoğun bir tempoda devam etti.
Bu parçada numaralanmış cümlelerin hangisinde bir noktalama yanlışı yapılmıştır?
A) I
B) II
C) III
D) IV
E) V

12. Dünya’nın merkezine ulaşmak için binlerce kilometre içeri doğru yol almak gerekir. Merkeze doğru ilerlerken sıcaklık dayanamayacağımız kadar, yaklaşık altı bin derece, yükselir. Bu sebeple Dünya’nın merkezine gidip, orada araştırmalar yapıp dönmemiz kesinlikle mümkün değildir. Hatta bir makine, bir robot göndermemiz bile imkânsızdır. Çünkü göndereceğimiz robot basınç sebebiyle parçalanır, sıcaklıktan dolayı yanar.
Bu parçada virgülün aşağıdaki işlevlerinden hangisinin kullanımı yoktur?
A) Birbiri ardınca sıralanan eş görevli kelime gruplarının arasına konur.
B) Cümle içindeki ara sözleri ayırmak için ara sözlerin başına ve sonuna konur.
C) Metin içinde art arda gelen zarf-fiil eki almış kelimelerden sonra konur.
D) Uzun cümlelerde yüklemden uzak düşmüş olan özneyi belirtmek için konur.
E) Sıralı cümleleri birbirinden ayırmak için konur.

13. Tramvay, Galata Köprüsü (I) üzerinden tarihî yarımadaya geçerek Sultanahmet’e vardığında sırasıyla iki farklı şehrin çehresine şahit olan yolcu, burada bir müddet beklemek zorunda kalacak. Roma hipodromu (II) olan At Meydanı (III) çevresindeki yapıların ışıltısı karşısında büyülenecek; üç devrin mabedi bin beş yüz yıllık Ayasofya Camisi, (IV) etrafı süsleyen Alman çeşmesi (V) gibi anıtlar geçidinin ortasında başı dönecektir.
Bu parçada numaralanmış sözlerin hangisinin yazımı yanlıştır?
A) I
B) II
C) III
D) IV
E) V

14. Aşağıdaki cümlelerde yer alan birleşik sözcüklerden hangisinin yazımı yanlıştır?
A) Gezdiğimiz yerlerdeki nesnelerin üzerine, onların hakettiği heyecanı duymamızı sağlayacak sorular iliştirilmemişti.
B) Bütün bu güzellikler, onları göreceğim için kendimi ayrıcalıklı addetmeme rağmen bende kayıtsızlık uyandırıyordu.
C) Nehri ve vadiyi seyreden iki kişi o anda yalnızca doğayla değil, birbirleriyle kurdukları dostluğu da dönüştürmekteydi.
D) Bize hükmeden mutluluk arayışı ise bu arayışın dinamiklerini açığa çıkaran etkinliklerden biri seyahatlerimizdir.
E) Merak bazen uzun mesafeleri birleştiren küçük halkaların oluşturduğu, insanı cezbeden bir zincir gibidir.

15. (I) Uygar kayıtsızlık, kişinin diğeriyle göz göze gelmekten kaçınması veya onu hiç fark etmemiş gibi davranmasıdır. (II) Kişi; bakmadığı, işitmediği ve hepsinden önce çevredekilerin yaptıklarıyla ilgilenmediği havasını verecek bir tavır takınır. (III) Gözlemlemekten kendini alıkoyamayan bakışların karşılaşması ise iletişim kurmaya davettir, insanların gözünde görünmez kalma kararlılığından feragat etmeyi gerektirir. (IV) Çoğu zaman kalabalık olan sokaklarda sırf bir yerden başka bir yere gitmek bile her şeye dikkatle bakmayı, gözlemlemeyi gerektirir. (V) Bu nedenle göz teması kurulan insanları rahatsız ve tedirgin etmeden gözlemlemek gerekir, uygar kayıtsızlığın özü de budur.
Bu parçada numaralanmış cümlelerin hangisi düşüncenin akışını bozmaktadır?
A) I
B) II
C) III
D) IV
E) V

16. (I) Fotoğraf makinesi 1839’da Fox Talbot tarafından icat edildi. (II) Başlangıçta seçkinlerin kullanımına açık olan cihaz; 30 yıl gibi kısa bir süre sonra polis dosya kayıtları, savaş muhabirliği, aile albümleri ve kartpostallar için kullanılmaya başlandı. (III) Kullanım alanı hızla artan fotoğraf makinesinin halk için ucuz maliyetli üretilen ilk örneği, pazara 1888’de sürüldü. (IV) Kullanım olanaklarının böylesine artması, fotoğraf makinesinin toplumu çok derinden ve can alıcı bir biçimde etkileyeceğinin göstergesiydi. (V) Fotoğrafın, görünümlere gönderme yapmada en baskın ve en doğal yol olması, sanayileşmenin sonuçlarının alınmaya başlandığı dönemde gerçekleşti. (VI) Fotoğraf, her şeyi yakından gören tanık olarak dünyanın yerine o zaman geçti.
Bu parça iki paragrafa ayrılmak istense ikinci paragraf numaralanmış cümlelerin hangisiyle başlar?
A) II
B) III
C) IV
D) V
E) VI

17. Richard Strauss, bugünün orkestra repertuvarının demirbaşları arasında sayılan bir dizi senfonik şiirle ve opera alanındaki kalıcı eserle tanınan en önemli bestecilerdendir. Özellikle Salome adlı operası sansasyon yaratmış, sayısı yüz elliyi aşan lietleri ile bir şarkı ustası olarak müzik tarihindeki özgün yerini almıştır. Günümüz operaları hâlen onun zengin sahne çalışmalarından yararlanır. Gerek lietlerinde gerek görkemli orkestral eserlerinde lirik gücünü kuvvetle hissettiren Strauss, bugün de dünyanın önde gelen solistlerini mıknatıs gibi kendine çekmektedir.
Bu parçanın anlatımında aşağıdakilerden hangisi yoktur?
A) Benzetme
B) Öznellik
C) Tartışma
D) Örnekleme
E) Karşılaştırma

18. İlk Çağ’dan beri bilimi, bilimsel bilgiyi tek ve hakiki bilgi kaynağı olarak görenlerin yanı sıra bilimden kuşku duyma, onu özellikle yaşam pratiği açısından değersiz hatta zararlı sayma eğilimi de var olmuştur. —-. Yakın zamanlar göz önüne alındığında bunların genelde modern bilim ve teknolojinin neden olduğu çevre kirliliği, işsizlik gibi etkenlerle ortaya çıkan hoşnutsuzluklardan, kimi kültür ve uygarlıkların alternatif bilim anlayışından ve nihayet eleştirel teoriden kaynaklandığı söylenebilir.
Bu parçada boş bırakılan yere düşüncenin akışına göre aşağıdakilerden hangisi getirilmelidir?
A) Her ne kadar bilimsel bilgiyi üreten, insanın kendisi de olsa o, üreticisinden bağımsız bir niteliğe sahiptir
B) Bilime karşı takınılan bu tavır boşuna değildir, arkasında toplum ve şartlara göre farklılaşan nedenler bulunmaktadır
C) Dikkatli bakıldığında burada birbirinden ayrı iki düşünce tarzının birleştiği ortak bir nokta görülebilmektedir
D) Bunun için gerçek bilimle sözde bilimi birbirinden ayırabilme; bilimsel yöntem ve bilginin kullanımına bağlıdır
E) Bilim felsefecileri bu noktada, bilimin yerini ve bilim ile insan ilişkisi içindeki işlevini doğru belirlemek zorundadır

19. Tiyatro ve sinemada, izleyicinin bütün dikkatinin sahneye ve perdeye yönelmesini sağlayacak bir yerleşim ve ışık düzeni vardır. Dikkatin dağılmaması için, geç gelenler salona alınmaz. Buna rağmen, en iyi koşullarda bile, bir filmin ancak %60’ının görülebildiği, %40 ayrıntının dikkatten kaçtığı saptanmıştır. Bu oranın, radyo ve televizyon yayınlarında daha da düştüğü kabul edilebilir. Çünkü radyo ve televizyon, genel olarak, günlük hayatın akışı içinde takip edildiği için kişi yayından zaman zaman kopar. —- .
Bu parçanın sonuna düşüncenin akışına göre aşağıdakilerden hangisi getirilmelidir?
A) Yetişkinlerin düz bir konuşmayı dikkatle dinleme süresinin, genel olarak radyoda beş dakika, televizyonda on dakika olduğu saptanmıştır
B) Ancak bunda senaryonun özgün veya çeviri olmasının yanında ses ve görüntü efektlerinin de etkisi vardır
C) Radyo ve televizyon dizilerinde bir sinema tekniği olan geriye dönüşlerle ayrıntıların pekiştirilmesindeki ana neden budur
D) Uzun süreli bir programı, oyunu veya filmi dikkatle izleme süresi yaş ve ilgiyle ilişkilendirilebilir
E) Kimi zaman çizgi filmler ve radyo oyunları gibi çocuklar için hazırlanmış programları yetişkinler de aynı ilgi ve dikkatle izleyebilir

20. Eleştirel düşüncenin bireyde oluşma ve gelişme aşamaları vardır. Sanatçının doğayı yansıtması, ideal güzellik anlayışını benimsemesi gibi sanat hakkındaki genel kabuller, eleştirel bakış için olgunluğa ulaşmada önemli bir basamaktır. Eleştirel düşüncenin ilk aşamalarını oluşturan bu yargıların ötesine geçemeyenler, çoğu zaman büyük sanatçıları ne beğenir ne de onların derinliklerine nüfuz edebilir.
Bu sözler aşağıdaki soruların hangisine karşılık söylenmiş olabilir?
A) Sanata yönelik farklı bakış açıları, eleştirel düşünmenin gelişmesine nasıl bir katkı sağlıyor?
B) Eleştirel bakışın oluşması için hangi yeterliklere sahip olunması gerekiyor?
C) Eleştirel düşüncenin oluşmasında ilk aşamadan sonra kişi hangi değerleri benimsiyor?
D) Bazı eleştirmenler önemli sanatçıların eserlerini anlamakta neden zorlanıyor?
E) Sanat eserlerinin kalıcı hâle gelmesinde eleştirmenler nasıl bir rol oynuyor?

21. Besin neofobisi -yeni besinleri denemeye karşı duyulan isteksizlik ve korku- hakkında yapılan bir araştırmada yaşları 4 ila 7 arasında değişen ikizlerin %72’sinin yeni besinleri denemekle ilgili isteksizliğinin genlerinden kaynaklandığı tespit edildi. Bu konuda yapılan önceki çalışmalarda da çocukların %78’inin, yetişkinlerin ise %69’unun genlerinin etkisiyle yeni besin denemekten kaçındığı görüldü. Araştırmaya katılan çocukların çevresel etkenler bağlamında yeni besinlere duydukları korkuyu azaltabilecekleri belirlendi. Bu konuda yetişkinlerin çocuklara örnek olması gerektiğini belirten uzmanlar; ebeveynlere evde yeni besinler denemeyi ve çocuklara farklı besin seçenekleri sunmayı öneriyor.
Bu parçadan hareketle aşağıdakilerin hangisine ulaşılabilir?
A) Ebeveynlerinin yeterli besin çeşitliliği sağladığı ve örnek olduğu çocuklar, yeni besinleri deneme eğilimindedir.
B) Yeni besinleri denemeyi reddeden çocukların tutumunu uygun çevresel koşulları sağlayarak değiştirmek mümkündür.
C) Çocukluk çağında başlayan yeni besinleri denemeyi reddetme, hayat kalitesini düşüren bir davranış bozukluğudur.
D) Yeni besinleri denemeyi reddetmeye yönelik çalışmalar, genetiğin etkisinin yaş ilerledikçe azaldığını göstermektedir.
E) Yeni besin denemeye yönelik ilgiyi artırmak isteyen ebeveynin, çocuğun kişilik özelliklerini dikkate alması gerekir.

22. Bir yayınevi tarafından yayımlanan kitap dizisinde, metinlerin kitap hâline dönüştürülmesine okurların da katılması istenir. Bu dizideki kitapların ön kapakları, okurlar tarafından tasarlanması için boş bırakılarak satışa sunulur. Kitap ile okur arasında kurulan bu
yeni etkileşim alanı hızla kabul görmüş olacak ki okurlar tarafından yayınevine yüzlerce kapak
tasarımı iletilir. Gönderilen kapak tasarımlarının seçilmiş örnekleri, yayınevinin İnternet sitesinde sergilenir. Böylece okurlar, eserlere kattıkları yorumu diğer okurlarla paylaşma fırsatı yakalar.
Bu parçada söz edilen yayınevi ile ilgili aşağıdakilerden hangisi söylenemez?
A) Okurların kendi arasında etkileşimde bulunmalarına ortam sağladığına
B) Kitap üretim sürecine okuru dâhil eden bir uygulama gerçekleştirdiğine
C) Başlatmış olduğu uygulamanın okurlar tarafından ilgiyle karşılandığına
D) Okurların ortaya koyduğu fikirleri dikkate alıp değerlendirdiğine
E) Kullandığı yöntemin okur sayısını artırmada etkili sonuçlar verdiğine

23. Çoğu zaman, edebiyat yapıtlarındaki bireyselliğin yazardan kaynaklanan, yazarın bireyselliğinden yansıyan bir nitelik olduğunu öne sürenlere rastlarız. Öylesine köklü bir inanıştır ki bu, kesin doğruymuş gibi benimsenir. Derler ki edebiyat yapıtı, bir birey olan yazarın damgasını taşıdığı için bireyseldir; yazar biricik olduğu için yapıtı da biriciktir. İlk anda doğruymuş gibi görünen bu yargının, kesin olmak şöyle dursun, birçok edebiyat yapıtı için düpedüz yanlış olduğunu söyleyeceğim. Edebiyatta yapıtın bireyselliği ve biricikliği, yazarın bireyselliğine geri götürülebilen bir özellik değildir. Tersini savunmak, anonim halk edebiyatı ürünlerinin, ortaklaşa hazırlanmış yapıtların biricik olmadığı gülünçlüğüne düşmektir.
Aşağıdakilerden hangisi bu parçada savunulanları destekler niteliktedir?
A) Unutulmaması gereken bir şey var ki bireysellik, özerklikle bağlantılı olmasının yanında göreli bir kavramdır.
B) Sanatçının kendi yaratıcılığıyla şekillendirdiği sözcüklerden oluşmuş bir yapıt, topluma mal edilemez.
C) Tarihsel, toplumsal ve dilsel açıklamalar edebî bir yapıt ortaya koyan kişinin biricikliğini zedelemez.
D) İster kimliği belli bir kişi isterse pek çok kişi tarafından üretilmiş olsun, biriciklik ancak yapıtın kendisindedir.
E) Biricikliğin ne anlama geldiğini öğrenmek için bireysel yapıtlarla anonim yapıtları karşılaştırmak gerekir.

24. Tüm zamanların en iyi bilim kurgu kitaplarından biri olarak kabul edilen ve başka dillerin yanı sıra Türkçeye de aktarılan Zaman Yolculuğu adlı roman, geçmişe yolculuk yapan bir zaman makinesine odaklanıyor. Eser; bir hayalin edebiyattan fiziğe, sinemadan gündelik hayatımıza uzanan olgunlaşma yolculuğunun öyküsünü anlatıyor. Ayrıca zamanın anlamına, bilince, belleğe, yaşama ve ölüme dair yepyeni bir dil yaratıyor.
Bu parçadan hareketle Zaman Yolculuğu romanı ile ilgili aşağıdakilerin hangisi söylenemez?
A) Konusunu yansıtan bir isim taşıdığına
B) Farklı dillerde çevirisinin bulunduğuna
C) Kapsamlı bir içeriğe sahip olduğuna
D) Kendi türü içinde önemli bir yer edindiğine
E) Anlatımında nesnelliği ön planda tuttuğuna

25. “Mini beyin” olarak adlandırılan bir proje kapsamında pek çok ülkede farklı laboratuvarlarda tasarlanan insan beyinleri inceleniyor. Beyin organoidleri olarak adlandırılan bu yapılar, insan beyninin boyutlarından oldukça farklı. Kalem ucundaki silgi büyüklüğünde olan mini beyinler, kan damarları gibi kilit yapılar içermediği için büyüyemiyor. Araştırmacılar bu organoidlerin beyin gelişimi ve kusurlarıyla ilgili en karanlık sırları bile su yüzüne çıkarabileceğine inanıyor. Bu mini beyinler, sebebi bulunamayan çeşitli hastalıklara tedavi yöntemleri geliştirmek adına umut vadediyor.
Bu parçada “mini beyin” ile ilgili aşağıdakilerden hangisine değinilmemiştir?
A) Hakkındaki çalışmaların nerelerde sürdürüldüğüne
B) İnsan beyninden hangi özellikleriyle ayrıldığına
C) Boyutunun aynı kalma gerekçesinin ne olduğuna
D) Araştırma sonuçlarının nasıl fayda sağlayabileceğine
E) Yapılan araştırmanın ne kadar süredir devam ettiğine

26. “İnsan kalbi, başkalarının duygularına ancak kendi tecrübeleri nispetinde açıktır.” der yazar. Peki, insan kendi tecrübelerine yani onlardan bir şeyler öğrenmeye ne kadar açıktır? Kendinin farkında olduğu, kendisi üzerine düşünmeye katlandığı kadar…
Aşağıdakilerden hangisi bu parçadaki düşünceyi destekler niteliktedir?
A) İnsanı anlamak; kendini tanımak, duyumsamak ve yorumlamaktan geçer.
B) İnsan toplumla etkileşim kurduğu ölçüde kendine yönelik farkındalık geliştirir.
C) Tecrübeleriyle arasına mesafe koyan insan, yeni deneyimlere açık olur.
D) İnsanın başkalarıyla özdeşim kurması, aynı deneyime ortak olmasına bağlıdır.
E) Topluma duyarlı insan, başkalarının düşüncelerine göre davranmaya meyillidir.

27. Orhan Veli’nin “Kitabe-i Seng-i Mezar”ını sevmemiz, onun, Süleyman Efendi’de, gelmiş geçmiş sayısız silik insanı, basit fakat ezelî dertleri içinde duymuş olmasındandır. Şiir, ister Sultan Süleyman’a ister Süleyman Efendi’ye yazılmış olsun sanat bakımından birdir. Şiirde asıl olan, şairin duyuşunun başka türlü söylenmesine imkân olmayacak tarzda kelimelerle kurulması ve benzersiz bir şiir iklimi yaratmasıdır.
Bu parçada şiirle ilgili anlatılmak istenen aşağıdakilerin hangisidir?
A) Kendinden önceki fikirlerin üzerine inşa edilebildiği ölçüde beğeni kazanır.
B) İnsanların paylaşmış olduğu duygu ve düşünceleri evrensel bir dille yansıtır.
C) Toplumun farklı kesimlerinin hislerini duyurabildiği takdirde geleceğe seslenir.
D) Konu ve üslup açısından yakaladığı başarı ölçüsünde şairini ölümsüz kılar.
E) İçerikten ziyade barındırdığı yeni ifade biçimleriyle bir özgünlük kazanır.

28. Ahmet Hamdi Tanpınar, Beş Şehir adlı eserine yeni bir şehir eklese bu kuşkusuz Paris olurdu. Tanpınar; Yahya Kemal’den, Proust’tan okuduğu bu şehre ancak İkinci Dünya Savaşı sonrasında gidebildi. Yazar için gecikmiş bu ziyaret, hayalindeki Paris ile karşılaştığı şehir arasında çatışmalara neden oldu. Tanpınar için düş kırıklıklarıyla dolu bu seyahatin izlerine, bazı deneme ve mektuplarında rastlanır. Yazarın İstanbul’u, kişisel tarihine dönerek arşınlamasına benzer biçimde Paris’i de kendi soyut tasarımlarındaki hâliyle görmeye çalıştığı ama gerçekte gördükleri karşısında şehre dair bu zihinsel kabulleri terk ederek yepyeni bir çatı, daha derin bir temel arayışına girdiği anlaşılıyor.
Bu parçadan hareketle Ahmet Hamdi Tanpınar ile ilgili aşağıdakilerin hangisi söylenemez?
A) Hayalindeki Paris’i, başkalarının anıları ile edebî eserlerinden hareketle biçimlendirdiği
B) İstanbul’u, edebiyatla iç içe oluşan hayallerden çok somut deneyimleriyle yorumladığı
C) Paris’e dair izlenimlerinin zaman zaman çeşitli türlerdeki eserlerinde yer aldığı
D) İstanbul ve Paris’in, edebî yaşamında belirli bir yer edinen şehirler arasında olduğu
E) Paris değerlendirmelerinde başlangıçtaki beklentilerin zamanla değişim gösterdiği

29. Neil Postman, Televizyon: Öldüren Eğlence adlı kitabında televizyonun eğlenceyi amaç edinmesini eleştirir ve bu eleştirisini temellendirmek adına o ünlü “Biçim, içeriği dışlar.” ifadesini kullanır. Postman’a göre televizyon, sürekli eğlenen bir toplum inşa eder ve toplum içerisinde sorun olabilecek her şeyi eğlenceye indirger. Böylelikle televizyon, karşısında kendimizi ölesiye eğlendirmek dışında bir şey yapmadığımız bir kutuya dönüşür.
Bu parçaya göre Neil Postman’ın televizyona yönelik eleştirisi aşağıdakilerden hangisidir?
A) Toplumsal değerlerin reddedilmesine yönelik içerikler üretmesi
B) Bireylerin kendisi ve dış dünya arasında ayrım yapmasını engellemesi
C) İçerikte ele alınan konuları, bireyleri eğlendirme amacı güderek sunması
D) Toplumda huzuru sağlamak için bireyleri eğlendirmeyi amaç edinmesi
E) Toplumu yansıtmayan içeriklerinin bireyi kendine yabancılaştırması

30. Aşağıdaki parçalardan hangisi “İyi bir yazar şüphesiz, insan psikolojisini çok iyi bilmeli, karakterlerini önce kendisi anlamalıdır.” düşüncesine uzak düşmektedir?
A) Ed Catmull’un Yaratıcılık’ına biyografimsi denmesinin sebebi, kendi çocukluğunu anlatıyor gibi görünse de aslında herkesin çocukluğundan bahsetmesidir. Karakterlerini o kadar içten tanıtıyor ki onlarla bir arada yaşıyor gibi hissediyoruz.
B) Şanzelize Düğün Salonu adlı eserinde Tarık Tufan, bir karakterine isim vermeyerek onun hayatındaki bocalamalara dikkat çekmek istiyor. Okurlardan kendi içsel dünyalarına göre karaktere isim koymalarını bekliyor.
C) Olasılıksız ve Empati’nin yazarı Fawer, son kitabıyla da başarıyı yakalamış görünüyor. Kahramanının zihnini ve duygularını ters yüz ederek çıktığı maceranın masalsı bir zeminden yükselmesi ağızda güzel bir tat bırakıyor.
D) Nobel ödüllü yazar Saramago’nun eseri Körlük, umutsuz ama insana cesaret aşılayan romanlardan biri. Kitabın başarısı, bir döneme bağlı kalmadan insanı hem tarihsel derinlikte hem de kendi psikolojisinin diplerine inerek analiz etmesinde yatıyor.
E) Nahid Sıtkı Örik’in Kıskanmak’la yakaladığı başarı, insan ruhunun derinliklerinde gördüklerini gün yüzüne çıkarabilmesinde yatar. Çünkü yazar, kahramanını önce bağrına basmış, ondan sonra okurun karşısına çıkarmıştır.

31. Çocuk genellikle yaptığı işin engellenmesi veya sevdiği oyuncağın elinden alınması gibi somut, yetişkin ise daha çok toplumsal veya mesleki haksızlıklar gibi soyut nedenlerle öfkelenir. Çocukla yetişkin arasında bulunan ergen için hem somut hem soyut her türlü kışkırtma öfkeye yol açabilir. Öfkenin dış görünümü çocuksu (bağırma, ayaklarını yere vurma, şiddetli ağlama) ve yetişkince (kaba sözler, ince alaylar) olabilir. Ergenlerin zekâ düzeyi ile heyecanı ifade biçimleri üzerine yapılan bir araştırmada doğrudan doğruya öfkeye yol açan nedene karşı tepki göstermenin zekâ göstergesi olduğu bulunmuştur. Görece düşük zekâya sahip olanlar, öfkeyi sorumlu olmayan dış etkenlere aktarma eğilimindedir. Öfkeden doğan engellenme tepkisinin konuyla ilgisiz kişilere yansıtılması ergenlikte sürüyorsa belirli bir zihinsel olgunlaşma gecikmesi akla gelir.
Bu parçadan hareketle aşağıdakilerin hangisine ulaşılamaz?
A) Ergenin zekâ seviyesi arttıkça öfke duygusunun dışa vurumunda azalma gözlemlenir.
B) Ergenlikte öfke duygusunun ifadesi, konuşma veya beden aracılığıyla gerçekleşebilir.
C) Engellenme tepkisini sorumlu olmayan kişilere yöneltme, çocuklardan beklenen bir harekettir.
D) Ergenler çocukluk ruh hâlini tamamen bırakmamış olsa da belirli bir olgunluğa sahiptir.
E) Ergenlik, çocukluğun ve yetişkinliğin öfke nedenlerinin bir arada bulunduğu bir dönemdir.

32. Aşağıdaki parçalardan hangisi “Bir insan, doğuştan yeteneği düşük olduğu bir alanda başarılı olabilir mi?” sorusuna cevap vermektedir?
A) Zekâ, sahibini şımartan hoş bir aroma gibidir. Zekâsına güvenerek çalışmaya gerek duymadan ömrünü geçiren insanlar tanıyorum. Bu kişiler, kalıtsal özellikleri sayesinde bir alanda başarılı olmakla yetinirken çok daha başarılı olabilecekleri alanları gözden kaçırıyor.
B) Beynin kendini değiştirebilmesiyle ilgili çalışmalar, onun bir alana yoğunlaştığında başarılı olmasını sağlayan beceriler kazanabildiğini gösteriyor. Sporcuların zamanla kaslarını güçlendirmesi gibi beyin de yeni nöral bağlantılar kurarak kendini geliştirebiliyor.
C) Zekâ testleri aklın sihirli bir göstergesi olmaktan ziyade belli bir tür testi çözme becerisini ölçen araçlardır. Testte başarılı olan kişilerin yeteneklerinin yüksek olduğu değil, sorulara cevap verme konusunda diğerlerinden daha iyi eğitim aldığı söylenebilir.
D) Bireysel farklılıklar üzerine yapılan çalışmalar, daha önce göz önüne alınmamış olguların araştırılmasına öncülük ediyor. Hepimizin günlük hayatta “Babası ve annesi yetenekli, elbette yetenekli olacak çocuk!” demesi, bu araştırmalarla bilimsel olarak kanıtlanıyor.
E) Herkes kendi belleğini geliştirmeyi öğrenebilir ama her şeyi hatırlar diye bir kural yok. İnsan beyni kendinden beklenen davranışları yerine getirmeye odaklanır ama tersi de olabilir. Örneğin hatırlamak istediği bir olayı unuturken unutmak istediklerini hatırlayabilir.

33. Gazeteci: Denizin renginin mavi olduğunu söyleyen genç dostunuza niçin şiir yazmayı bırakmasını salık verdiniz?
Şair: Deniz mavi olduğu için.
Gazeteci: Aynı sözleri söyleyen bir ressam olsaydı yanıtınız yine aynı mı olacaktı?
Şair: Bir ressama denizin rengini sormazdım ki. Olsa olsa dalgaların sesini betimlemesini isterdim ondan.
Aşağıdaki yargılardan hangisinin bu diyalogdaki şairin sanat anlayışıyla örtüştüğü söylenebilir?
A) Bir eserin sanatsal bir nitelik taşıdığını anlamanın en kolay yolu, onun gerçekliği olduğu gibi yansıtabilmesinden geçer.
B) Bence sanatın amacı, sözcükler veya görsel tablolar aracılığıyla karşısındaki kişiyi duygusal bir ruh hâline taşıyabilmektir.
C) Sanatın işlevinin, ele aldığı gerçekliği bir başka düzleme taşıyarak onu dönüştürebilmesinde saklı olduğunu düşünüyorum.
D) Sanatın; işlediği herhangi bir gerçeklik veya nesneyi, onları kuşatan sınırlar içinde resmedebildiği ölçüde başarılı olacağına inanıyorum.
E) Şiir, resim veya sanatın diğer alanları, insani gerçeklik karşısında bir ayna olmayı başarabilirse asıl hedefine ulaşmış sayılır.

34. Sanatın önemli bir dalı olan sinema, kitle iletişim aracı olarak kültürün gelişmesine katkıda bulunurken insanları bilgilendirir, eğlendirir ve onların bakış açılarını geliştirir. Sinema; kendisinden önce var olan edebiyat, resim, müzik, tiyatro, heykel, dans gibi sanat dallarının hepsiyle iç içedir. Ancak sinema, en güçlü bağını edebiyatla kurar ve ortaya çıktığı andan beri edebiyattan beslenir.
Bu parçadan hareketle aşağıdakilerin hangisi söylenebilir?
A) Sinema, insanı eğlendirmede diğer sanat dallarından daha başarılı olmuştur.
B) Edebiyat, sinemaya diğer sanat dallarından daha fazla katkıda bulunmuştur.
C) Bireylerin bilgi edinmesinde sinema ve edebiyat temel iletişim aracı olmuştur.
D) Resim, heykel, tiyatro, dans gibi sanat dalları sinemanın temelini oluşturmuştur.
E) Edebî eser uyarlamaları, sinema kültürünün yaygınlaşmasını sağlamıştır.

35-36. soruları aşağıdaki parçaya göre cevaplayınız.

Bencillik sanıldığının aksine kişinin dilediği gibi yaşaması değil, başkalarından kendi istediği gibi
yaşamalarını talep etmektir. Bencil insanlar, bıkmadan usanmadan kendi yaşam alanı içinde mutlak bir tip monotonluğu yaratmayı hedefler. Onlar aslında sürekli kendi doğruları, kabulleriyle kendileri için makul olan çıkarımlarla inşa ettikleri bir zindanda yaşarlar ve sizi de bir şekilde orada yaşamaya mecbur bırakmak isterler. Üstelik buna direnç gösterenleri yargılar,
ötekileştirir ve onlara karşı olumsuz tutum geliştirirler. Daha da önemlisi bencil insanlar var olabilmek ve benliklerini tamamlamak için diğer insanların benliklerini tüketmeyi maharet sayarlar. Bu yüzden bencilliğin en önemli aracı sürekli başka insanların hayatlarına ilişmek, her fırsatta onlara müdahale etmektir; doğrusu senin bildiğin gibi değil, benim istediğim gibi olmalı diyebilmek için.

35. Bu parçada “zindanda yaşamak” sözüyle anlatılmak istenen aşağıdakilerden hangisidir?
A) Kendi iç dünyasının sınırlarının farkında olmak
B) İnsanların kişisel alanlarını önemsemeden yaşamak
C) Kendini var ettiği dar alanda yaptırımlar uygulamak
D) Aşina veya yatkın olduğu sınırlar içinde kalmak
E) Kendine sunulan zorunlu alanda hayatını sürdürmek

36. Bu parçadan hareketle bencil insanlarla ilgili aşağıdakilerin hangisine ulaşılabilir?
A) İlişkilerinde diğer insanları gerçek kimliklerinden uzaklaştırarak onların kendilerine yaklaşmasını sağlarlar.
B) Tüm insanların aslında özünde bencil olduğu ve değişime direnç gösterebileceği fikrini savunurlar.
C) Kendi çıkarlarını gerçekleştirmeye odaklandıklarından toplumun beklentilerini karşılamakta zorlanırlar.
D) Hayata kendi pencerelerinden baktıklarından başkalarının dünyasında olup bitenleri fark etmezler.
E) Mutlak doğrunun varlığına inanmadıklarından kendi fikirlerinin doğruluğu konusunda ısrar etmezler.

37-38. soruları aşağıdaki parçaya göre cevaplayınız.

İnsan, duygusal bir varlıktır ama duygularını ifade edebilme konusunda yeterince başarılı değildir. Özellikle toplum içinde duygularını dile getirmenin bir zayıflık göstergesi olarak algılanması, bu durumun önemli bir nedenidir. Bu tür toplumsal kabullerden dolayı ne duygularımıza kulak vermeyi öğrenebiliriz ne de onları nasıl ifade edebileceğimizi. Üstelik duygularımızın sesini duymak yerine onları inkâr edip bastırmayı maharet olarak görürüz. Sevdiğimiz insanlara sevgimizi ifade edemeyişimizin nedeni de budur. En son ne zaman bir sevdiğinize olan duygularınızı dile getirdiniz? Şurası bir gerçek ki çoğumuz yaşadığımız olayların bizde bıraktığı duygusal izleri yok sayıp bildiğimiz, tamamen irademizden bağımsız olarak çocukluktan beri öğrendiğimiz belirli kalıplara göre tepkiler veririz. Oysa duyguları bastırmak onları yok etmez, onları yok saymak da sizi daha güçlü kılmaz. Geç kalmış sayılmazsınız, duygularınızı inkâr etmeyin, ifade edin. Onlar sizin duygularınız, bırakın konuşsunlar.

37. Bu parçadan hareketle aşağıdakilerin hangisine ulaşılabilir?
A) Duyguları yadsımak, insanın kendi varlık amacını reddetmesi sonucunu doğurur.
B) Duygu dilinin öznelliği, duyguların toplumsal hayatın temeli olmasını engeller.
C) İnsanın duygusallık derecesi, yaşadığı toplumun kabullerinden bağımsızdır.
D) Duyguları gizleme eğilimi, farkında olmadan geliştirilen bir davranış biçimidir.
E) İnsan, hislerini içinde yaşayarak çevresindeki kişilerin dayatmalarından kurtulur.

38. Bu parçadan hareketle aşağıdakilerden hangisi duygularımızı inkâr etmemizin nedenlerinden biri değildir?
A) Akılcı davranış biçimlerinin daha doğru olduğuna dair inancımız
B) Karşımızdakine duygularımızı dile getirme konusundaki yetersizliğimiz
C) Alışık olduğumuz toplumsal değerlere göre hareket etme eğilimimiz
D) Duygularımıza göre hareket etmenin güçsüzlük olduğuna dair düşüncemiz
E) Kodlanmış davranış biçimlerinin dışına çıkmamaya yönelik tercihimiz

39-40. soruları aşağıdaki parçaya göre cevaplayınız.

Evrenin doğasıyla ilgili konuşmak, başlangıcı ve sonunun olup olmadığını tartışabilmek için kuramlara ihtiyacımız vardır. Kuramlar, evrenin sınırlı bir bölümünden hareketle gözlemlerimize dayanarak oluşturduğumuz kurallar dizisidir. Bana göre kuramlarbirer varsayım olmaları bakımından değişkenlik gösterir, tamamen doğru olduklarını asla kanıtlayamazsınız. Kanıtlama amacıyla yaptığınız deneylerin sonuçları kuramla ne kadar uyumlu çıkarsa çıksın bir sonraki sonucun kuramla çelişmeyeceğinden emin olamazsınız. Ayrıca kuramın kestirimleriyle çelişen tek gözlemle bile kuramı çürütebilirsiniz. Yeni deneylerin tahminlerle uyuştuğu gözlemlendikçe kuram ayakta kaldığı için ona olan güvenimiz artar ancak kuramla çelişen yeni bir gözlem, o kuramı bir kenara atmamızı veya değiştirmemizi gerektirir.

39. Bu parçada kuramla ilgili aşağıdakilerin hangisine değinilmemiştir?
A) Hangi durumlarda gereksinim duyulduğuna
B) Gündelik yaşama nasıl yön verdiğine
C) Nasıl bir süreç sonunda ortaya çıktığına
D) Neden bir varsayım olarak görüldüğüne
E) Değiştirilmesini gerektirecek durumlara

40. Aşağıdaki örneklerden hangisinin bu parçada anlatılanlara göre geçerliğini yitirmesi beklenir?
A) Tüm evrenin dört ana unsur olan toprak, hava, ateş ve sudan oluştuğunu ileri süren Empedokles’in fikrinin geleceğe dair bir tahmin yapmak için kullanılamaması
B) Newton’ın cisimlerin kütlesel nicelikleriyle ilişkili kütle çekim yasasının karmaşık bir modele dayanması sebebiyle sınırlı sayıda çalışmada uygulanabilmesi
C) Aristoteles’in ağır bir cismin hafif olan cisimden daha hızlı düşmesi gerektiği fikrine karşın yapılan deneylerde farklı ağırlıktaki cisimlerin aynı hızda düştüğünün tespit edilmesi
D) Dünya’nın, Jüpiter’in yörüngesine yaklaştığı ve ondan uzaklaştığı zamanları gözlemleyerek kaydeden Roemer’in ışığın sonlu bir hızla gittiğini bilimsel bir dille kaydetmemesi
E) Boş uzayda uçsuz bucaksız pek çok galaksinin olduğunu keşfeden Hubble’ın gözlemlerini gerçekleştirirken dolaylı ölçüm yöntemlerini kullanmak zorunda kalması

CEVAPLAR

1. B

11. E

21. B

31. A

2. C

12. D

22. E

32. B

3. D

13. E

23. D

33. C

4. A

14. A

24. E

34. B

5. E

15. D

25. E

35. D

6. A

16. D

26. A

36. A

7. B

17. C

27. E

37. D

8. C

18. B

28. B

38. A

9. D

19. C

29. C

39. B

10. D

20. D

30. B

40. C

]]>
Roman ile İlgili Çıkmış Sorular https://dersimizedebiyat.org/roman-ile-ilgili-cikmis-sorular.html Wed, 09 Dec 2020 20:24:30 +0000 https://dersimizedebiyat.org/?p=124920 TANZİMAT DÖNEMİ ROMAN ÇIKMIŞ SORULAR

1. Aşağıdaki yargılardan hangisi, Tanzimat Dönemi öykü ve romanlarının özelliklerinden biri değildir?
A)  Genellikle saray ve çevresindeki insanların kural tanımaz tutum ve uygulamaları dile getirilmiştir.
B)  Karakterler; doğal bireyler olmaktan çok, yazarın çizdiği, genellikle insana özgü karşıtlıkları simgeleyen kişilerdir.
C)  Yüzyılın sonuna doğru köy, köylü sorunlarının konu olarak yer almaya başladığı görülür.
D)  Ahmet Mithat’ın Felâtun Bey ile Rakım Efendi adlı eseri ile Recaizade Mahmut Ekrem’in Araba Sevdası adlı eserlerinde benzer konular işlenmiştir.
E)  Şemsettin Sami’nin Taaşşuk-ı Talât ve Fıtnat’ı ilk romandır, ancak edebî değer taşıyan ilk roman Namık Kemal’in İntibah adlı eseridir.

2. Türk edebiyatında Doğu-Batı karşıtlığı meselesinde bir senteze ulaşma çabası, 1950’lere kadar yazılan çoğu romanda dikkat çeken bir unsurdur. Bu romanlarda, modernleşmeyi yüzeysel olarak anlayan ve kökleriyle bağı keserek değerlerinden kopan “alafranga züppe tipler” gülünç ve acınası durumlara düşerler.
Bu parçada sözü edilen roman kişilerine aşağıdakilerden hangisi örnektir?
A) Çalıkuşu’ndan Kamuran
B) Araba Sevdası’ndan Bihruz
C) Ateşten Gömlek’ten İhsan
D) Felatun Bey ile Rakım Efendi
E) Fatih-Harbiye’den Şinasi

3. Ben “edebî” sayılabilecek hiçbir eser yazmadım. Çünkü benim eserlerimin çoğunu yazdığım sıralarda edebiyattan anlamayanlar, toplumumuzun büyük çoğunluğunu teşkil ediyordu. Benim emelim de fazlaca eser vererek çoğunluğa hitap etmek, onları aydınlatıp dertlerine tercüman olmaya çalışmaktı. Zaten edebiyat yapmaya ne vaktim ne de kalemim müsaitti. Bence o dönemde “edebî” eser vermek, karnını doyuramamış bir kimseye meyve ikram etmek kadar garip bir hareketti.
Aşağıdakilerden hangisinin edebiyat anlayışı, bu parçadaki yazarla örtüşür?
A) Sami Paşazâde Sezai
B) Ahmet Mithat Efendi
C) Mehmet Rauf
D) Halit Ziya Uşaklıgil
E) Abdülhak Hamit Tarhan

SERVETİFÜNUN DÖNEMİ ROMAN ÇIKMIŞ SORULAR

4. Onun için, edebiyat bir araçtır. Halkın kültürel düzeyini yükseltmek için, halkın anlayabileceği bir dille yazdıklarını biçimlendirir. Nitekim romanlarındaki öğreticiliğin özünde böyle bir kaygı vardır. Ayrıca romanlarında özellikle ahlak, toplumsal adalet kavramlarına ağırlık verir.
Bu parçada sözü edilen Tanzimat Dönemi sanatçısı aşağıdakilerden hangisidir?
A)    Şinasi
B)    Ahmet Mithat Efendi
C)    Abdülhak Hamit Tarhan
D)    Muallim Naci
E)    Recaizade Mahmut Ekrem

5.
· Servetifünun Dönemi bağımsız yazarlarındandır.
· Roman ve öykülerinde ince bir mizah vardır.
· Eserlerinde eski yeni çatışması, yüzeysel Batılılaşma ve aile geçimsizliklerini işlemiştir.
Aşağıdakilerden hangisi, bazı özellikleri verilen yazara ait eserlerden biridir?
A)Şık
B)Kırık Hayatlar
C)Sözde Kızlar
D)İstanbul’un İç Yüzü
E)Çalıkuşu

6.
I . İntibah – Ali Bey
II. Araba Sevdası – Bihruz Bey
III. Mai ve Siyah – Ahmet Celâl
IV. Şıpsevdi – Aliye
V. Eylül – Necip
Yukarıdaki numaralanmış roman-kahraman eşleştirmelerinden hangileri yanlıştır?
A) I. ve III.
B) II. ve III.
C) II. ve V.
D) III. ve IV.
E) IV. ve V.

7. Romanlarında; ferdin iç dünyasını esas alan konuları, Servetifünun hareketinin genel karakterine daha uygun romantik duyguları, hayalleri ve aşkları ele alır. Çok ender de olsa Halas gibi kimi romanlarında bazen yurtseverlik duygularının ve sosyal alandaki Batılılaşma hareketine ait bazı unsurların anlatıldığı da olur. Romanlarında sosyal çevreye ve olaya değer vermeyen sadece psikolojik içeriğe yönelen bir yazardan bundan fazlası da beklenemez. Gerçekten, onun romanlarındaki esas muhtevayı ferdin iç dünyası oluşturur ve romanlarının daha çok psikolojik roman çeşidine sokulabileceği sonucuna varmak güçtür.
Bu parçada romanlarından ve romancılığından söz edilen yazar aşağıdakilerden hangisidir?
A) Mehmet Rauf
B) Halit Ziya Uşaklıgil
C) Hüseyin Rahmi Gürpınar
D) Peyami Safa
E) Hüseyin Cahit Yalçın

8. Türk romanında aileden söz ederken akla gelen ilk eserlerden biri olan bu romanda, XX. yüzyılın hemen başında, bir İstanbul ailesinin yaşamının Adnan ve Bihter’in evliliği üzerinden anlatıldığı bir konuyla karşı karşıya kalırız. Bu roman; XIX. yüzyılın sonlarında oluşan zengin ve halktan kopuk bir sınıfın yaşam biçimini, geleneksel Türk ailesinin “sözde Batılı” yaşam biçiminin etkisi altında çözülerek alt üst olup yozlaşmasını, bu insanların dünyaya bakış açılarını ve sosyal ilişkilerini anlatıyor.
Aşağıdaki eserlerden hangisi, bu parçada sözü edilen romanın yazarına aittir?
A) Hayal İçinde
B) Yaprak Dökümü
C) Bugünün Saraylısı
D) Kuyruklu Yıldız Altında Bir İzdivaç
E) Kırık Hayatlar

9. I.   Realizm ve natüralizm akımlarının etkisi altındadırlar.
II.  Kendi kişiliklerini gizlerler.
III. Olaylar genellikle İstanbul’da geçer.
IV. Olay kahramanları genellikle seçkin kişilerdir.
V. Çevre tasvirleri, eseri süslemek için değil, kahramanların kişiliklerinin oluşumunu tamamlayabilmek için yapılmıştır.
Aşağıdaki eserlerden hangisi, yukarıda özellikleri verilen dönem yazarlarından birine ait değildir?
A) Hayal İçinde
B) Pandomima
C) Kırık Hayatlar
D) Ferdi ve Şürekâsı
E) Genç Kız Kalbi

10. Servet-i Fünûn Edebiyatını oluşturan şairler arasında —„ —; öykücü ve romancılar arasında —, — adla­rını sayabiliriz.
Bu cümlede boş bırakılan yerlere aşağıdakilerden hangisi sırasıyla getirilmelidir?
A)   Ziya Paşa’nın – Namık Kemal’in – Recaizade Mahmut Ekrem’in – Ahmet Mithat Efendi’nin
B)   Tevfik Fikret’in – Cenap Şahabettin’in – Halit Zi­ya Uşaklıgil’in – Mehmet Rauf’un
C)   Abdülhak Hamit Tarhan’ın – Muallim Naci’nin -Şemsettin Sami’nin -Nabizade Nâzım’ın
D)   Mehmet Emin Yurdakul’un – Mehmet Akif Ersoy’ un – Hüseyin Rahmi Gürpınar’ın – Ahmet Rasim’in
E)   Ahmet Haşim’in – Yahya Kemal Beyatlı’nın -Halide Edip Adıvar’ın – Yakup Kadri Karaosmanoğlu’nun

MİLLİ EDEBİYAT DÖNEMİ ROMAN ÇIKMIŞ SORULAR

11. Kuşak çatışması, Millî Edebiyat Dönemi Türk romanında yaygın olarak görülen temalardan biridir. Dönem romanlarında kuşaklar arasındaki görüş, duygu ve yaşayış ayrılıkları üzerinde durulmuş; bu ayrılıklardan kaynaklanan toplumsal çözülmeler ele alınmıştır.
Bu parçada söz edilen durum, aşağıdaki roman kişilerinin hangileri arasında vardır?
A) Naim Efendi ile Seniha
B) Nur Baba ile Celile Bacı
C) Ahmet Celâl ile Emine
D) Vehbi Dede ile Rabia
E) İhsan ile Ayşe

12. Yakup Kadri Karaosmanoğlu’nun romanlarında görülen; çatışmacı, kötümser, kararsız ve idealist kişiler çoğu zaman yazarla ilişkilendirilmektedir.
Aşağıdakilerden hangisi bu açıklamaya uygun bir karakter değildir?
A) Hüküm Gecesi – Ahmet Kerim
B) Sodom ve Gomore – Necdet
C) Yaban – Ahmet Celal
D) Kiralık Konak – Hakkı Celis
E) Nur Baba – Nur Baba

13. Yazar, bu romanında II. Abdülhamit Dönemi İstanbul’unun kenar mahallelerinden birini mekân olarak seçer. Kitapta mahallenin sıradan insanlarından külhanbeylerine, Karagözcüden Abdülhamit’in zaptiye nazırına kadar tüm tipler kendi doğal hâlleriyle tasvir edilir. Tiplerin çoğu gelenekleri, görenekleri ve birbiriyle kurdukları ilişkiler çerçevesinde işlenir. Ayrıca romanda bir yandan Karagöz ve Orta Oyunu’nun estetik ve toplumsal değeri ile Doğu ve Batı sanat felsefesinin nitelikleri üzerinde durulurken öte yandan saray çevresi de ayrıntılarıyla ele alınır. Batı’nın akla dayanan sanat anlayışı ile Doğu’nun kalbe dayanan sanat ve mistiği roman kişileri aracılığıyla somutlaştırılır. Bu değerleri temsil eden kişilerin evliliğiyle de Doğu ile Batı birleşmiş olur.
Bu parçada tanıtılan roman, aşağıdakilerden hangisidir?
A) Fatih-Harbiye
B) Sinekli Bakkal
C) Kırık Hayatlar
D) Kiralık Konak
E) Kuyruklu Yıldız Altında Bir İzdivaç

14. —–—, konuşulan Türkçeyi roman ve hikâye dili haline getirmiş ve bu özelliği ile bütün çağdaşlarının takdirini kazanmıştır. Yalın dili, mizah dergilerindeki yazılarında keskinleşen alaycı ifadesi, seçtiği konular, canlandırdığı tipler, özgün anlatım tekniğiyle her seviyeden okuyucunun kendisinde bir şeyler bulduğu ve vazgeçemediği bir yazar olmuştur. Anadolu’daki gezilerinin izlenimlerini derlediği Anadolu Notları, onun denemeci yanını da ortaya koyan önemli bir eseridir. Bu kitaptaki nice parça, okuyucuyu gerçeğin birçok köşesiyle karşılaştırır. Romanlarında canlandırdığı kişilerini asla feda etmekten yana olmaması, onun bu insanları değişik cepheleriyle tanımış olmasından ——kaynaklanır.
Bu parçada boş bırakılan yere aşağıdakilerden hangisi getirilmelidir?
A) Yakup Kadri Karaosmanoğlu
B) Reşat Nuri Güntekin
C) Halide Edip Adıvar
D) Refik Halit Karay
E) Memduh Şevket Esendal

CUMHURİYET DÖNEMİ TÜRK  EDEBİYAT DÖNEMİ ROMAN ÇIKMIŞ SORULAR

15. Yazar, 1980 sonrası Türk edebiyatının yenilikçi isimlerinden biridir. İlk dönem eserlerinde köy gerçekliğini, köyden kente göçü, çarpık kent ilişkilerini, bu çarpıklığın meydana getirdiği yabancılaşmayı; yabancılaşan bireylerin içsel yolculuklarını ve onların yoksul hayatlarını işledi. Daha önceleri toplumcu gerçekçi bir bakış açısıyla işlenen bu konuları gerçeküstücü bir yaklaşımla ele aldı. Sevgili Arsız Ölüm, Berci Kristin Çöp Masalları, Gece Dersleri, Aşk İşaretleri, Unutma Bahçesi adlı romanlarında hayatın gerçeklerini gözleme dayalı bir anlayışla halk ürünlerinin anlatım tarzlarından yararlanarak aktardı.
Bu parçada sözü edilen yazar aşağıdakilerden hangisidir?
A) Leylâ Erbil
B) Sevgi Soysal
C) Latife Tekin
D)NazhEray
E) Pınar Kür

16. Cimrilik, korkaklık, evlat sevgisi gibi bütün insanlarda ortak olan bir niteliği abartmak bir insanda toplama işidir tipleştirme. Söz gelimi Balzac’ın Goriot Baba’sı, Cervantes’in Don Kişot’u birer tiptir. Buna göre Oğuz Atay’ın Tutunamayanlar adlı romanındaki —-, Yaşar Kemal’in Ortadirek adlı romanındaki —- birer tiptir.
Bu parçada boş bırakılan yerlere aşağıdakilerden hangisinde verilenler sırasıyla getirilmelidir?
A) Cemil – Afife
B) Hayri – Hakkı Celis
C) Yusuf – Fahim Bey
D) Selim – Meryemce
E) Adnan – Seniha

17. Aşağıdaki eserlerden hangisi, türü yönüyle ötekilerden farklıdır?
A) Kara Kitap
B) Kılavuz
C) Yağmur Kaçağı
D)Unutma Bahçesi
E) Ruh Üşümesi

18. Aşağıdaki yazarlardan hangisinin yapıtlarında fantastik gerçekçiliğe ait ögeler ağır basmaktadır?
A) Oktay Akbal
B) Rasim Özdenören
C) Nazlı Eray
D) İnci Aral
E) Nezihe Meriç

19- Aşağıdakilerin hangisinde bir bilgi yanlışı vardır?
A)    Roman ve hikâye alanında ürünler veren Vüs’at O. Bener, ilk hikâye kitabı Dost’ta, küçük kentlerdeki sıradan insanların iç ve dış dünyasını anlatan yapıtlar ortaya koymuştur.
B)    Rasim Özdenören, kimi öykülerinde aile içi çatışmalara, çözülme ve dağılmalara yol açan etkenleri, onların dokusuna sindirerek anlatmıştır.
C)    Ferit Edgü, Çığlık adlı hikâyesinde iç ses yöntemini kullanarak okurun kafasında birbirini çağrıştıran kimi sorular uyandırmaya çalışmıştır.
D)    Hikâyelerinde, yaşadığı dönemin tanıklığını yapmak isteyen Füruzan, 1972’de Parasız Yatılı adlı hikâyesiyle Sait Faik Hikâye Ödülü’nü almıştır.
E)    Nezihe Meriç, Bir Deli Ağaç’ta topladığı hikâyelerini aşk ve ölüm teması etrafında geliştirmeyi, arka planda da hayatın güzelliklerini anlatmayı amaçlamıştır.

20 Aşağıdakilerden  hangisi  modernizmi  esas  alan yapıtların belirleyici özelliklerinden biri değildir?
A)   Okurların   merak   duygusunun    kamçılanması amaçlanır.
B) Yaşamın çok boyutlu ve kavranması zor ger­çeklerden oluştuğu savunulur.
C)   Anlatıcı,   büyük  ölçüde  birey   bilinciyle  kendi “benini öne çıkarır.
D)   Topluma ait değerleri yansıtma amacı yoktur.
E) Anlatılanlar kişilerin iç dünyasının süzgecinden geçirilerek verilir.

21. Aşağıdakilerin hangisinde bir bilgi yanlışı vardır?
A) Bilge Karasu, Yeni Yalan Zamanlarda büyük öl­çüde kadın sorunlarını somutlayıcı bir tutumla yansıtmaya çalışmıştır.
B) Romanlarında bilinç akışı, iç monolog gibi yeni anlatım teknikleriyle kendine özgü bir yol bulan Adalet Ağaoğlu’nun ilk romanı. Ölmeye Yatmak’tır.
C) Oğuz Atay’ın Tutunamayanlar romanı, ele aldığı konu. konuyu işleyiş tarzı ve kullanılan yeni anla­tım teknikleri bakımından dikkate değer nitelikler taşır.
D) Yusuf Atılgan’ın Anayurt Oteli adlı romanı, aynı otelde kâtiplik yapan Zebercet adlı kahramanın ruhsal dünyasının açığa çıkarılması üzerinde şe­killenir.
E)   Toplumcu gerçekçi tutumla bireyin iç dünyasına kapanışını birlikte anlatan Haldun Taner, Şişha­neye Yağmur Yağıyordu, On İkiye Bir Var adlı ki­tapları ile ödül almıştır.

22. Türk edebiyatının en iyi romanlarından olan —, 1949’da kitap olarak basılır. — İstanbul’a olan derin sevgisini yansıttığı bu romanında, Mümtaz ile Nuran’ın aşkı çerçevesinde eski-yeni. Doğu-Batı ve aşk ile toplumsal sorumluluk arasındaki çatışmayı ve bu çatışmaların doğurduğu bireysel bunalımları irdeler.
Bu parçada boş bırakılan yerlere aşağıdakilerden hangileri sırasıyla getirilmelidir?
A)    Baba Evi – Orhan Kemal
B)    Huzur – Ahmet Hamdi Tanpınar
C)   Küçük Ağa – Tarık Buğra
D)   Bir Düğün Gecesi – Adalet Ağaoğlu
E)   Yorgun Savaşçı – Kemal Tahir

23. Yazar:
— Ahmet Hamdi Tanpınar’ın yarım kalan son romanı dâhil tüm romanlarını okudum. Utanarak söylemeliyim ki romanları dışında yazdığı hiçbir şeyi okumadım.
Eleştirmen:
— En beğendiğiniz ve en az beğendiğiniz romanlarını sorabilir miyim?
Yazar:
— Türk modernleşmesini bir parodiye dönüştürdüğü ve Türk romanının en ilginç üç karakterini -Hayri İrdal, Halit Ayarcı ve Doktor Ramiz- yarattığı romanı bir şaheserdir. Kurtuluş mücadelesine odaklandığı romanı ise benim gözümde, biraz zayıf kalmıştır ve bu yüzden en az “Tanpınar romanı” olan metnidir.
Eleştirmen:
— Size katılıyorum. Edebiyat tarihlerinde geçmese, kitabın kapağında Tanpınar adını görmesem bu romanı onun yazdığını asla düşünmezdim. Şiirleri için de aynı şeyi düşünüyorum. Fakat zaten benim için Tanpınar, bir şairden ziyade muhteşem bir romancı, edebiyat tarihçisi ve araştırmacısıdır.
Bu diyalogdan hareketle aşağıdakilerden hangisine ulaşılamaz?
A) Yazar, Abdullah Efendi’nin Rüyaları kitabını henüz okumamıştır.
B)  Eleştirmene göre XIX. Asır Türk Edebiyatı Tarihi Tanpınar’ın başyapıtıdır.
C) Yazarın en az beğendiği Tanpınar romanı Sahnenin Dışındakiler’dir.
D) Eleştirmen için Bursa’da Zaman Tanpınar’ın gerçek gücünü yansıtmakta yetersizdir.
E) Yazarın en beğendiği Tanpınar romanı Saatleri Ayarlama Enstitüsüdür.

CEVAPLAR
1-A
2-B
3-B
4-B
5-A
6-D
7-A
8-E
9-B
10-B
11-A
12-E
13-B
14-B
15-A
16-C
17-C
18-C
19-E
20-A
21-A
22-B
23-B

]]>
2020 AYT Edebiyat Soruları ve Cevapları https://dersimizedebiyat.org/2020-ayt-edebiyat-sorulari-ve-cevaplari.html Sun, 06 Dec 2020 17:49:10 +0000 https://dersimizedebiyat.org/?p=124917 2020 AYT EDEBİYAT SORULARI VE CEVAPLARI

1. Günümüz dünyasında insanların davranış —- zamana, duruma ve ortama göre değişmekte; bir durumda gösterilen tepki ile diğer durumdaki arasında —- fark olabilmektedir. Böyle olunca da tutum ve davranışın her insan için sınırsız örneklerini görmek —-.
Bu parçadaki boşluklara sırasıyla aşağıdakilerden hangisi getirilmelidir?
A) ölçüleri – dağlar kadar – şaşırtıcıdır
B) kalıpları – bir elin parmakları kadar – mümkündür
C) sınırları – öngörülemez – sıradanlaşmıştır
D) biçimleri – geceyle gündüz gibi – kaçınılmazdır
E) özellikleri – ciddi bir oranda – tartışılmazdır

2. Hamlet’i zaman zaman tekrar okuyup tepkimizi kâğıda dökmek yaşam öykümüzü yazmak gibi olur çünkü biz yaşamı daha yakından tanıdıkça Shakespeare, bildiklerimiz üstüne farklı yorumlar getirir.
Bu cümleyle anlatılmak istenen aşağıdakilerden hangisidir?
Yaşam hakkında tecrübe edinmenin en kolay yolunun kitaplardan geçtiği
Bireysel tecrübeler arttıkça okumalardan çıkarılan anlamların çeşitlendiği
Okurun her kitapta kendi yaşamından parçalar bulup yazarla bağ kurabildiği
Okurun kültürel birikiminin, okuma ediminden aldığı hazzı yoğunlaştırdığı
Kitapların yeniden yorumlanmasında modern çağın beklentilerinin öne çıktığı

3. Eski bir Hint yaratılış mitine göre evren, tanrıların  Purusa adlı tarih öncesi devi parçaladıkları zaman yaratılmıştır; devin başı gökyüzü, ayakları yeryüzü, nefesi de rüzgâr olmuştur. Eski Çağ filozofu Aristoteles’e göre evren eş merkezli elli beş kristal küreden oluşmaktaydı. En dıştaki küre gökyüzünü temsil ediyor; gezegenleri, Dünya’yı ve onun ögelerini, son olarak da cehennemi temsil eden yedi küreyi sarmalıyordu. Yeni Çağ’da Newton’un, hareketi matematiksel olarak kesin ve belirlenimci bir biçimde formüle etmesi sonucunda evrenin tanımı yeniden değişti. Evren çok büyük bir mekanik saate benzetildi; zembereği kurulup başlangıç ayarı yapılmış olan evren, bir andan diğerine tam bir düzenlilik ve öngörülebilirlikle tıkır tıkır ilerliyordu.
Bu parçadan hareketle aşağıdakilerden hangisine ulaşılabilir?
A) Bilim ilerledikçe evrenin yaratılışına dair yapılan açıklamalar halk anlatılarından uzaklaşmış ve kesinlik kazanmıştır.
B) Her dönemin edebiyatçı ve felsefecileri, evrenin yapısı hakkında o dönemin bilim insanlarından farklı açıklamalar sunmuştur.
C) Evrenin nasıl oluştuğuna ve yapılandığına ilişkin açıklamalar çağlara göre farklılık göstermiştir.
D) Evrenin sonsuzluğu ve sürekli değişimi, evren konusunda üretilen teorilerin de devamlı yenilenmesini sağlamıştır.
E) Her uygarlığın özgül inançları, o uygarlığın evrenin yapısı hakkında ürettiği hikâyeleri belirlemiştir.

4. Bilim tarihi, yanlış önermelerin tarihidir. Fakat düşüncenin gelişimine işaret eden bu önermeler, dikkate değer bir üretkenliğe sahiptir. Belirli düzeyde doğruluk payı içeren bu önermeler insan ve doğa hakkında nesnel olarak geçerli bilgiye ulaşmak için ortaya konulan rasyonel görüşlerdir. Bunlar gibi, insana ve topluma dair çok sayıda temel görüş ilk ifadelerini mitlerde, peri masallarında ve birkaç kuşak sonra doğru olmadığı kanıtlanan bilimsel varsayımlarda bulmuştur.
Bu parçaya göre “yanlış önermeler”le ilgili aşağıdakilerden hangisi söylenebilir?
A) Kişiden kişiye değişkenlik göstermesi benimsenmesini güçleştirmiştir.
B) İleri sürülen bilgilerin doğruluğunu sınamak için ortaya çıkmıştır.
C) Sözlü kültür ürünlerinin kalıcılığını sağlamada etkili olmuştur.
D) Kuşaktan kuşağa aktarılması güvenirliğini ve doğruluğunu artırmıştır.
E) Fikirlerin olgunlaşıp değer kazanmasında önemli bir rol oynamıştır.

5. Bilim kurgu, bilimdeki yeniliklerle birlikte XIX. Yüzyılın ortalarından itibaren gelişen bir edebî türdür. Türün iki örnek yazarı, Jules Verne ve H. G. Wells, eserlerinde bilimin yeni yüzyılın başlangıcına kadar imkânsız görüleni, örneğin denizaltıları ve uzay araçlarını, mümkün kılma konusundaki maharetini anlatmışlardır. Sinema, günün şartlarında mümkün görülmeyeni gösterebilme özelliğinden dolayı bu tür için doğal bir mecradır. Ne var ki bilim kurgunun beyaz perdede yer bulması, diğer pek çok türden daha düzensizdir. Sinemanın ilk yıllarında sadece birkaç bilim kurgu filmi yapılırken bu tür ancak 1950’lerden sonra gelişme gösterebilmiştir.
Bu parçadan hareketle bilim kurguyla ilgili aşağıdakilerden hangisine ulaşılamaz?
A) Hayal gücü ve bilimsel gelişmelerin birleşimiyle ortaya çıkmıştır.
B) Türün karakteristik niteliklerine bazı yazarların metinlerinde rastlanmaktadır.
C) Sınırlılıkları aşmada bilimin bir araç olarak kullanılabileceğini göstermektedir.
D) Türün sinema yapımları edebî örneklerinden daha fazla ilgi görmüştür.
E) Sinemanın sağladığı görsellik imkânı sayesinde sinemada kendine yer bulmuştur.

6. Yeni bir operanın temsili sırasında C. W. Gluck zaman zaman koltuğundan kalkar, yavaşça eğilir, sonra tekrar otururmuş. Yanındaki arkadaşı fısıldamış: “Üstat, neden böyle kalkıp oturuyorsunuz?” Gluck yanıtlamış: “Yapıtta geçen eski tanıdık melodileri selamlıyorum.”
Bu parçaya göre Gluck, davranışıyla aşağıdakilerden hangisini göstermek istemektedir?
A) Klasikleşen ve sevdiği eserlere duyduğu saygıyı gizlemek
B) Genç bestekârları daha fazla eser vermeye teşvik etmek
C) Sanatın sürekliliğini ve gelenekten beslendiğini anlatmak
D) Yeni eserlerdeki özgün ve modern tarzlara dikkat çekmek
E) Eserin içeriğinin ve icrasının ayrı şeyler olduğunu göstermek

7. Vermez selâm o serv-i hırâmân gelir geçer
Yollarda ömr-i âşık-ı nâlân gelir geçer
Bu beyitte altı çizili sözle yapılan edebî sanat aşağıdakilerden hangisidir?
A) İstiare
B)Tevriye
C) Mecazımürsel
D) Teşhis
E) İntak

8. Zannetme ki güldür, ne de lâle,
Âteş doludur, tutma yanarsın
Karşında şu gülgûn piyâle!

İçmişti Fuzûlî bu alevden,
Düşmüştü bu iksir ile Mecnun
Şi’rin sana anlattığı hâle

Bu dizelerle ilgili aşağıdakilerden hangisi söylenemez?
A) Divan şiirinin benzetme ögelerinden yararlanıldığı
B) İçerik açısından epik şiir nitelikleri taşıdığı
C) Deneyimlerin eğretileme yoluyla aktarıldığı
D) Ahenk sağlamak amacıyla iç kafiyeye başvurulduğu
E)Telmih aracılığıyla kurmaca ve gerçek kişiliklere yer verildiği

9. Benim yârim bana küsmüş
Zülfünü gerdana düzmüş
Muhabbeti benden kesmiş
Sevilmeyi sevilmeyi

Çağır Karac’oğlan çağır
Taş düştüğü yerde ağır
Yiğit sevdiğinden soğur
Sarılmayı sarılmayı

Bu dizelerle ilgili aşağıdakilerden hangisi söylenemez?
A) Birden fazla kafiye çeşidi içerdiği
B) İçeriğinin koşma ile benzerlik taşıdığı
C) 8’li hece ölçüsü ile kaleme alındığı
D) Çapraz kafiye düzeniyle yazıldığı
E) İrsalimesel sanatına yer verildiği

10. Denizde balığa rızkın virürsün
Hakîm-ü razık-u-rahman Hudâyâ

Bu cümle mahlûkatun rızkı senden
Kılursun daima ihsan Hudâyâ

Kimisi renc ile daim iniler
Kiminin derdine derman Hudâyâ

Kimisi ağlamakdan gözsüz olmuş
Gice gündüz işi efgan Hudâyâ

Bu beyitlerle ilgili aşağıdakilerden hangisi söylenemez?
A) Mübalağa sanatına başvurulduğu
B) Naat türüne örnek olduğu
C) İlahi ile konu olarak benzeştiği
D) Kafiye ve redifin kullanıldığı
E) Tezat sanatına yer verildiği

11.

Eser Adı Eser Özelliği
I. Divân-ı Hikmet
II.Muhakemetü’l Lugateyn
III. Atabetü’l Hakayık
IV. Dede Korkut Kitabı
V. Divânu Lugâti’t-Türk
  • Ahmet Yesevi ve dervişleri tarafından öne çıkarılan bir türe ait şiirlerin toplandığı eser olarak bilinir.
  • Kaşgarlı Mahmut tarafından yazılan bu eser, Türkçe-Arapça sözlük niteliğindedir.
  • Birçok hikâyeden oluşan bu eser, Oğuzların sosyokültürel hayatını kurgusal bir anlatımla ele alır.

 Yukarıdaki eser adları ile özellikleri eşleştirildiğinde hangi iki eser adı dışta kalır?
A) I ve II
B) I ve IV
C) II ve III
D) III ve V
E) IV ve V

12. Edeblü ol cân isen
Hakk’ı bil insan isen
Müştâk-ı Sultân isen
Var edeb öğren edeb
Bu dörtlüğün nazım türü aşağıdakilerden hangisidir?
A) Nutuk
B) Devriye
C) Şathiye
D) Güzelleme
E) Münacaat

13. Aşağıdakilerden hangisi İslamiyet öncesi Türk destanlarından biridir?
A)Cengiz Han Destanı
B) Köroğlu Destanı
C) Satuk Buğra Han Destanı
D) Danişmend Gazi Destanı
E) Bozkurt Destanı

14. Bâtıl isteyü hakdan ayrıldum
Boynuz umdum kulakdan ayrıldum

Ne yüküm bir nefes giderici var
Ne biraz çekmeğine yarıcı var

Ger tonuzlara olmaya buyruk
Âh gitti kulağ ile kuyruk

Bu beyitler aşağıdaki eserlerin hangisinden alınmıştır?
A) Harnâme
B) Şikâyetnâme
C) Mantıku’t-Tayr
D) İskendernâme
E) Sihâm-ı Kaza

15.Aşağıdaki açıklamalardan hangisi ayraç içinde verilen terimle uyuşmamaktadır?
A) Bir kimseyi yermek amacıyla abartılı bir üslup kullanılarak yazılan şiirlere denir. (Hicviye)
B) Dört dizeden oluşan bu nazım şekli yalnızca Türk edebiyatında görülür. (Tuyuğ)
C) Ahenk sağlamak amacıyla bir gazelin her dizesine kısa bir dize eklenerek oluşturulan nazım şeklidir. (Müstezat)
D) Hemen hemen her kasidede yer alan bu bölümde şairler kendilerini ve şiirlerini mübalağalı bir şekilde överler. (Fahriye)
E) Her beytinin dizeleri kendi arasında kafiyeli olan bu nazım şekli, divan edebiyatının en uzun nazım şeklidir.  (Murabba)

16. —-, Kanuni’ye sunduğu şiirlerle onun himayesini kazanmıştır. Padişahın ölümü üzerine edebiyatımızın en güzel mersiyelerinden birini yazmıştır. Şairler sultanı olarak tanınan şair, gazellerindeki güçlü ifade kudretiyle dikkati çeker.
Bu parçada boş bırakılan yere aşağıdakilerden hangisi getirilmelidir?
A) Hayâlî
B) Taşlıcalı Yahyâ
C) Fuzûlî
D) Bâkî
E) Necâtî

17. Divan şiirinde “hikemî tarz”ın kurucusu kabul edilen şair, sosyal ve siyasal huzursuzlukların yaşandığı XVII. yüzyılda yetişmiştir. Gerek döneminin gerekse kendi mizacının etkisiyle, hikmet ve darbımesel ağırlıklı şiirler yazmıştır. Şiirlerinde duygu, hayal ve kelime oyunlarından çok, tecrübeli bir devlet adamının sosyal eleştirileri ve yol gösterici öğütleri yer alır.
Bu parçada söz edilen şair aşağıdakilerden hangisidir?
A) Neşâtî
B) Şeyhülislam Yahyâ
C) Nef’î
D) Nâilî
E) Nâbî

18. Aşağıdaki dizelerin hangisinde Felâtun Bey ile Râkım Efendi adlı eserde de dile getirilen dönemin yaygın sosyal sorunu eleştirilmektedir?
A)  Ey vatan ver elini bir sıkayım!
Elimizden gidiyorsun adiyö…
Çeşm-i şefkat ile baktıkça sana
Beni mahzun ediyorsun adiyö.

B) Yorgan döşek demez satar
Tiyatroda loca tutar
Gider evde yerde yatar
Şık beylerde olan hâlet
Kabul olunmaz rezalet

C) Hür olmak ister isen olma cihanın
Zevkinde safasında gamında kederinde
Canan gide rindan dağıla mey ola rîzan
Böyle gecenin hayr umulur mu seherinde

D) En ummadığın keşfeder esrar-ı derunun
Sen herkesi kör âlemi sersem mi sanırsın
Bir gün gelecek sen de perişan olacaksın
Ey gonca bu cemiyyeti her-dem mi sanırsın

E) Bir damla inciydi kirpiklerinde,
Aşkın ıztırabla dolu rüyası
Bir başka güzellik var kederinde
Bir başka âlem ki ruhunun yası,
Sessiz incileşir kirpiklerinde.

19. Servetifünun Dönemi’nin az tercih edilen türleri hakkında bir çalışma yapmak öteden beri aklımdaydı. Dönem ve sanatçılarına dair tüm çalışmalarda şiir, roman, öykü üçlüsünün mutlak hâkimiyetine karşı ben araştırmamı sadece öteki türler üzerine yaptım. Yine de Servetifünun şair ve yazarlarınca yazılan tüm şiir, roman ve öykü kitaplarını da okudum. Aslında Recaizâde’nin ve Abdülhak Hamit’in sağladığı hazırlığı, o edebî etkiyi dikkate almam ve onları okuyarak başlamam gerekirdi ancak bunun için yeterli zamanım yoktu. Bir araştırmacı olarak kabul etmeliyim ki Servetifünun Dönemi’nin portresi, bu iki sanatçının eserlerini okumadığım ve değerlendiremediğim için biraz eksik kaldı. Sonuçta çalışmamda Servetifünun’un şimdiye değin pek çizilmemiş bir edebî türler portresini çizdim. Servetifünun’dan şiir, roman ve öyküyü çıkardığınızda geriye ne kalır sorusuna yanıt aradım.
Bu parçada söz edilen araştırmacı hakkında aşağıdakilerden hangisi söylenemez?
A) Rübab-ı Şikeste ve Kırık Hayatlar’ı çalışmasına katmamış fakat okumuştur.
B) Tanzimat’ın II. dönemi ile Servetifünun arasında bir geçiş olduğunu düşünür.
C) Talim-i Edebiyat, Çok Bilen Çok Yanılır ve Sahra adlı eserleri okumuştur.
D) Kırk Yıl, Saray ve Ötesi, Kavgalarım adlı eserleri değerlendirmiştir.
E) Hüseyin Cahit, çalışmasında yer verdiği sanatçılardandır.

20. Ahmet Haşim ve Orhan Veli’nin şiir anlayışlarına dair çalışma yapan bir öğrenci, iki şair arasında kurgusal bir
karşılaşma tasarlar. Bu karşılaşmada iki şair, şiir üzerine hayali bir tartışmaya girişir.
Aşağıdakilerden hangisi bu tartışmada geçebilecek bir diyalogdan alınmıştır?
A) A. Haşim: Azizim nazımdan ritim ve şekli atarsanız geriye bir şey kalmaz!
O. Veli: Anlam kalır, doğal bir söyleyiş kalır ki mirim, gerçek şiir de budur!

B) O. Veli: Mana kadar müzikaliteye önem verseydiniz şiiriniz daha iyi olurdu!
A. Haşim: Şiirde yalınlık aradım ben; süs ve gösteriş değil efendim!

C) O. Veli: Divan nazmının şekillerini, serbest müstezata kurban edemezsiniz!
A. Haşim: Halk şiirinin imkânları ve hece iyi bir şiir yaratmak için yeterlidir!

D) O. Veli: Şiirimi parnasyen biçimcilikle değil sembollerle ördüm bendeniz!
A. Haşim: Saf şiirin peşinde koşarken şiir kuşunu öldürdünüz siz!

E) A. Haşim: Muhterem, nazmı belirsizliğe ve anlaşılmazlığa hapsettiniz!
O. Veli: Hayır efendim, söz dizimini değiştirirken şiiri yeniden icat ettik!

21. XIX. yüzyılın sonlarına doğru Türk şiiri millî kaygıların öne çıktığı yeni bir zeminde yol alır. Aynı süreçte —- milliyetçi bir çıkış yaparak döneminin bireyci ve biçimci şiir anlayışına tarihî ve romantik bir alternatif geliştirir. Hemen sonrasında Genç Kalemler hareketi içerisinde şiir ve millî şuuru birleştiren, II. Meşrutiyet Dönemi boyunca egemen olacak biçim ve içerik anlayışının temellerini Türkçü bir düşünsel tutumla atan —- kendini gösterir. Bu arada Servetifünun şiirinin öncülerinden biri olan ve parnasizmden etkilenerek yazdığı bireysel şiirlerin ardından sosyal konulara ilgi duyan —- başlangıçtaki sanat anlayışından oldukça uzaklaşarak toplumsal faydacı bir çizgiye varır. Bu dönemde kendine özgü bireysel tutumuyla ortaya çıkan —- dışındaki Fecriaticiler de millî zemine geçip toplumcu bir hassasiyetin ağır bastığı, şiirselliğin millî şuur ve kaygıların gerisinde kaldığı bir görüş benimser.
Bu parçada boş bırakılan yerlere aşağıdaki şairlerden hangisi getirilemez?
A) Tevfik Fikret
B) Mehmet Emin Yurdakul
C) Ziya Gökalp
D) Mehmet Akif Ersoy
E) Ahmet Haşim

22. Beyazıt Havuzu’nun kenarındaki kanepelerden birine oturmuş, sizi bekliyorum. Yaşını almış bir adamın yirmi yaşındaki çocuk kederlerini, sevinçlerini yaşaması ne demektir, diye düşünüyorum: Belki bir geç olma hadisesi… Belki de bir çeşit hazları, kederleri, çocuklukları uzatma temayülü… Ama bu uzayan yaz, kışın gelmeyeceğine alamet değil. Kış müthiş olacak, kar yolları kapayacak, bembeyaz ovada ölülük uzayıp gidecek… Sizi bekliyorum. Sizi göreceğim, içimde bir şey koşacak. Siz görmeden geçeceksiniz. Ben kederle sevinci duyup dalacağım istediğim âleme. Dünyayı yeniden kederlerle kuracağım. Sonra çarşılardan çarşılara, insan sesleri arasında, her şeyi sizinle kurulmuş bir şehirde dolaşacağım. Herkes geçti, siz geçmediniz. Yüzünüzü göremedim. Bayramım, çocukluk bayramım salıncaksız geçmiş gibi gözüme yaş doldu.
Bu parçayla ilgili aşağıdakilerden hangisi söylenemez?
A) Öykü kişisinin hayal kırıklığından bahsedildiği
B) Anlatımda yer yer betimlemelere başvurulduğu
C) Düşüncelerin, bilinç akışı tekniğiyle aktarıldığı
D) Gerçekle hayalin iç içe geçtiği bir anlatıma sahip olduğu
E) Durum hikâyesine özgü nitelikler taşıdığı

23. Aşağıdakilerden hangisi Garip şiirine örnek olarak gösterilemez?
A) Deli eder insanı bu dünya;
Bu gece, bu yıldızlar, bu koku,
Bu tepeden tırnağa çiçek açmış ağaç.

B) Bir misafirliğe gitsem
Bana temiz bir yatak yapsalar
Her şeyi, adımı bile unutup
Uyusam…

C) Kuşçu amca!
Bizim kuşumuz da var,
Ağacımız da.
Sen bize bulut ver sade
Yüz paralık.

D) Ona bir kitap vereceğim
Rahatını kaçırmak için
Bir öğrenegörsün aşkı
Ağacı o vakit seyredin.

E) İkiz hayaletler gibi yürüdük
Puslu aydınlıkta o bahar günü
Gece, bir tepeden seyrettik, büyük
Yıldızların suya döküldüğünü.

24. —- akımında yüreğimize kitap sayfalarından ulaşılmak istenir. Bize duyurulan her heyecanın eski, çok eski bir yazardan yapılan alıntıyla doğrulanması gerekiyor gibidir. —- akımında ise doğrudan doğruya yüreğimize, yücelik duygumuza seslenilir. İşte aradaki büyük fark bence budur.
Bu parçada boş bırakılan yerlere sırasıyla aşağıdakilerden hangisi getirilmelidir?
A) Klasisizm – Romantizm
B) Realizm – Romantizm
C) Realizm – Sembolizm
D) Natüralizm – Sembolizm
E) Klasisizm – Natüralizm

CEVAPLAR

1. D 13. E
2. B 14. A
3. C 15. E
4. E 16. D
5. D 17. E
6. C 18. B
7. A 19. C
8. B 20. A
9. D 21. D
10. B 22. C
11. C 23. E
12. A 24. A
]]>
2020 TYT Türkçe Soruları ve Cevapları https://dersimizedebiyat.org/2020-tyt-turkce-sorulari-ve-cevaplari.html Sun, 06 Dec 2020 16:49:12 +0000 https://dersimizedebiyat.org/?p=124915 2020 TYT TÜRKÇE SORULARI VE CEVAPLARI

1. “Mutlak olan hiçbir şey yoktur.” fikri yaygın bir mantık hatasıdır çünkü bu önermenin kendisi bile en azından bir mutlağı varsayar. Bu önermenin —- inanmak, “Herkes yalan söylüyor.” diyen kişinin doğruyu söylediğine inanmak kadar —- içerir.
Bu parçada boş bırakılan yerlere sırasıyla aşağıdakilerden hangisi getirilmelidir?
A)sağlamlığına – belirsizlik
B)geçerliğine – tutarsızlık
C)doğruluğuna – karışıklık
D)mantığına – sıradanlık
E)yaygınlığına – karşıtlık

2. Eğer cebinde akrep var ( I )diyorsanız birinin cimri olduğunu uzun uzadıya anlatmanıza gerek yoktur. Aynı biçimde görmüş geçirmiş (II) sözü, kastettiğiniz kişinin çok tecrübeli olduğunu veya iyi günler yaşadığını belirtmekte işinizi kolaylaştırır. Biri için helal süt emmiş (III) demeniz insanların ona olan güvenini artırırken hinoğlu hin (IV) demeniz insanları ondan uzaklaştıracaktır. Paraya kıymak (V )sözünü kullandığınızdaysa insanların gözünde savurgan bir kişilik canlanacaktır.
Bu parçada numaralanmış sözlerden hangisi yanlış kullanılmıştır?
A) I      B) II     C) III    D) IV    E) V

3. Sanatta etkilenme, kaçınılmaz gibi görünse de öykünme tasvip edilecek bir durum değildir. Sanatın gerçekliği bunu hiçbir surette mazur görmez; özgünlüğün yeniden üretimi şeklinde can bulur her defasında çünkü. Tersi bir durum onu kötürümleştirir.
Bu parçadaki altı çizili sözcüğü anlamca karşılayabilecek bir kullanım aşağıdakilerin hangisinde vardır?
A)Genç insanların, kişiliklerini oluştururken özellikle saygı ve sevgi duydukları bir kişiliği taklit etme eğilimi göstermeleri olağandır.
B)Kitap okuma alışkanlıklarındaki benzerlikler, okuyucuların benzer kitaplardan aynı sonuçları çıkardıkları anlamına gelmez.
C)Televizyon dizilerinin yapay kahramanları, hayatı tanımlama biçimleriyle ister istemez gerçek dünyanın bireyleri üzerinde etki bırakıyor.
D) Futbolcu, sahada sahip olması gereken öz güven ve beceriyi ancak antrenörünün talimatlarına harfiyen uymasıyla kazanır.
E)Tarihsel bir olayı anlamlandırmak için başvurulan tarihin tekerrürden ibaret olduğu anlayışı, günümüzde pek kabul görmüyor.

4. Gerçek eleştirinin amacı; bir sanat görüşünü örneklendirmek, bir sanat yapıtının sanat değerini belirlemek, bir örnekten kalkarak çözümlemeler ve incelemeler yapmak ve bir görüşü temellendirmek olmalıdır. Böyle bir eleştiri anlayışıyla kaleme alınmış yazıların amacı; falancayı yüceltmek, onurlandırmak veya filancayı ezmek, yerin dibine batırmak olamaz. Edebiyat çevrelerindeki güncel kıpırdanışlara değil, felsefi bir temelden hareketle edebiyat olaylarına eğilir bu tür eleştiriler.
Bu parçadaki altı çizili sözle anlatılmak istenen aşağıdakilerden hangisidir?
A)Sanatçıların bir sanat görüşüne ağırlık vermesi
B)Sanatçılar arasında rekabet ortamının oluşması
C)Sanat dünyasındaki kısa süreli yönelimler
D)Eleştiri yazılarının artış göstermesi ve sevilmesi
E)Eleştirmen yorumlarının tartışmaya açıklığı

5. Keşişler, dünyanın tarihini anlatmayı hiçbir zaman bitiremediler çünkü her defasında dünyanın yaratılması ile işe başladılar.
Bu cümlede keşişlerin tutumuna dair yapılan eleştiri aşağıdakilerden hangisidir?
A)Kendilerinden öncekilerin geldiği noktadan devam etmek yerine sürecin başını açıklamayı iş edinmeleri
B)İnsanın varlık sebebinin ancak varoluşun ilk dönemlerini öğrenmekle kavranabileceğine inanmaları
C)Dünyanın tarihini insanlık tarihinden tamamen ayrı bir çalışma alanı olarak görmekte ısrar etmeleri
D)Dünyanın yaratılışını anlamayı, insanlığın sonradan katettiği mesafeyi anlatmaktan daha önemli görmeleri
E) Yaratılışına dair tartışmalara odaklanıp dünyanın birey tarafından nasıl kurgulandığını atlamaları

6. (I) Bu köhne tren garında birkaç saat önce bir araya gelmiş üç yabancı olduğumuz hâlde, hızla birbirimizle benzeşmiş gibiyiz. (II) Aynı biçimde sıkılmamızın, aynı meraklı bakışlarla etrafı izlememizin nedeni nedir? (III) Her biri diğerinin devamı olan hareketlerimiz aynı beyin tarafından komut aldığımızı gösteriyor sanki. (IV) Birimiz bir yana baktığında hep beraber aynı tarafa yöneliyoruz mesela. (V) Gözlerimizde biriken yorgunluklarımız da aynı desem yeridir.
Bu parçada numaralanmış cümlelerin hangisinde anlamca kesinlik söz konusudur?
A)I       B)II     C)III     D)IV     E)V

7. (I) “Ötekine önem ve değer vermek” şeklinde de tanımlanan empati, kendimizin ve başkalarının sınırlarını belirlemekle başlar. (II) İlkel bir varoluştan gerçek ve ahlaki değerlere sahip bir insan olma yolunda yükselişimiz empati sayesindedir. (III) Zihnimizin sınırlarından çıkıp başkalarının zihinlerinde dolaşabilmek, kendiliğinden elde ettiğimiz bir yeti değildir. (IV) Empatinin ahlak temellerimizin ne kadar derininde yer aldığını, empati ortamında büyüyen çocukların ileride akranlarına kıyasla daha fazla empati kurabilmesinden anlayabiliyoruz. (V) Gerçek empati, anlamak kadar başkalarının duygularını, duyarlılıklarını hissedebilmektir. (VI) Ötekine önem vermeyi küçüklüğümüzden beri bir değer olarak öğrenmişsek insanlarla ilişkimizde empatik davranmayı bir davranış kalıbı olarak özümseriz.
Bu parçada numaralanmış cümlelerden hangi ikisi aynı düşünceyi aktarmaktadır?
A)I ve III         
B)I ve V                      
C)II ve VI        
D)III ve IV       
E)IV ve VI

8. Kromofor adı verilen pigment molekülleri fotosentez sırasında güneş enerjisini tepkime merkezlerine hızlı taşıdığından güneş enerjisinin hemen hepsi arada hiç ısı kaybı olmadan kimyasal enerjiye dönüşür.
Bu cümledeki ögelerin doğru sıralanışı aşağıdakilerin hangisinde verilmiştir?
A)Belirtisiz nesne – zarf tümleci – zarf tümleci – özne – yer tamlayıcısı – yüklem
B)Belirtili nesne – zarf tümleci – zarf tümleci – özne – yer tamlayıcısı – yüklem
C)Özne – zarf tümleci – yer tamlayıcısı – zarf tümleci – yüklem
D)Zarf tümleci – özne – zarf tümleci – yüklem
E)Zarf tümleci – özne – zarf tümleci – yer tamlayıcısı – yüklem

9. Her sene, zamanı  (I) gelince İstanbul’un mahallelerinden  Boğaz’ın köylerine (II) göçler başlardı. Eski İstanbullular; Boğaziçi’nin kenarlarına yapılmış (III) ve eski erkân sedirleriyle, kerevet, şilte ve halılar üstünde yer minderleri (IV) gibi eski eşyalarla döşenmiş geniş odalı, gönül ferahlatıcı yalılara taşınırlardı.(V)
Bu parçada altı çizili sözcüklerle ilgili aşağıdakilerden hangisi yanlıştır?
A)I. sözcük belirtme durumu eki almıştır.
B)II. sözcük iyelik eki almıştır.
C)III. sözcük sıfat-fiil eki almıştır.
D)IV. sözcük çokluk eki almıştır.
E)V. sözcük geniş zaman eki almıştır.

10. (I) Emprovize caz yapan müzisyenlerde çok önemli bir yetenek var: Zihnin akış hâlini kullanmak. (II) Trans hâli olarak da bilinen akış, bütünüyle tek aktiviteye odaklandığımız durumlarda beliriyor. (III) Örneğin maratonda koşuyorsanız tüm dikkatiniz vücudunuzun hareketlerine odaklanıyor. (IV) Kas hareketlerinizi, ayaklarınızın yerle temasını hissetmeye başlıyor; benliğin kaybolduğunu gözlemliyorsunuz. (V) Böyle durumlarda odaklanılan beceriler en üst seviyede gerçekleştiriliyor.
Bu parçada numaralanmış cümlelerin hangisinde sıfat tamlaması yoktur?
A)I       B)II     C)III     D)IV     E)V

11. Aşağıdaki cümlelerin hangisinde büyük harflerin yazımı ile ilgili yanlışlık yapılmıştır?
A) Bu konuyla ilgili kanun, Resmî Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe girdi.
B) Leyla İle Mecnun, Türk edebiyatında en çok işlenen anlatılardandır.
C) Bahar mevsiminde bu tepeden Çanakkale Boğazı’nın seyrine doyum olmaz.
D) Kültigin Anıtı, uçsuz bucaksız Orhun Vadisi’nin orta yerinde ziyaretçilerini bekler.
E) XII. Uluslararası Dünya Dili Türkçe Sempozyumu bu yıl Ankara’da yapılacak.

12. Aşağıdaki cümlelerin hangisinde altı çizili sözcüğün yazımı yanlıştır?
A) Bu araştırmada bizi şaşırtan bulgu, çevreciliğin barışsever akımlarla çatışmasıdır.
B) O kadar merhametlidir ki yakın arkadaşları arasında karıncaincitmez olarak anılır.
C) Başkentin ortasındaki gökdelenler, etrafındaki binaları yutacakmış gibi duruyordu.
D) İnsanlar, çokbilmiş olarak tanınan kişilerle arkadaşlık kurmaktan uzak dururlar.
E) Orada yaşamamış, o insanlarla hiç bağ kurmamış gibi ne değerbilir ne yol yordam.

13. Anadolu’da hangi büyücek kasabaya (I) adım atsanız tuluat tiyatrolarından birine rast gelirsiniz. Hiç değilse çarşı duvarlarında kafilenin yakın zamanda buraya konup göçtüğünü gösteren (II) solmuş ve yırtık bir ilana tesadüf edersiniz. Oyunlar kasabanın tiyatrosunda (III) köy meydanında yahut en büyük kahvede sergilenir. Ahali için arkalıksız kahve iskemleleri (IV) üç beş masa; oyuncular için yerden birkaç karış yüksek bir sedir (V) delik deşik iki boyalı perde yeter de artar bile.
Bu parçada numaralanmış yerlerden hangisine virgül getirilemez?
A)I       B)II     C)III     D)IV     E)V

14. Balıkçı ( ) orfinozu ( ) şimdiye dek tuttuklarına hiç benzemeyen bu balığı ( ) heyecanla ( ) özlemle beklemiş ( ) emeğinin karşılığını sonunda alabilmişti ( )
Bu parçada boş bırakılan yerlere aşağıdaki noktalama işaretlerinden hangileri sırasıyla getirilmelidir?
A) (-) (,) (-) (,) (;) (.)
B) (;) (,) (,) (;) (;) (.)
C) (,) (-) (-) (;) (,) (.)
D) (;) (-) (-) (,) (;) (…)
E) (,) (-) (-) (,) (;) (.)

15. Kentsel düş gücünü heceleyenler, kentin karakteri olan nesnelerdir. Bu nesneler, kentin tarihine tanıklık eden ve onunla bütünleşen varlıklar olarak kendilerini kabul ettirir. Dilsiz güçler rolünde hep sahnededirler. Galata Kulesi, Beyoğlu’nun yıkık dökük evleri, bir avlunun gölgesindeki zarif bir kuyu, kim bilir güneşin yakıcılığında hangi sohbetlere siper olmuş görkemli asırlık çınarlar, yüzyıllık bir çeşme, küçük bir fotoğrafçının vitrinini süsleyen eski aile fotoğrafları… Bu nesnelerin işlevi; varlıklarıyla kentin romanını yazmak, varlıklarını sürdürürken çağın yüklediği yeni anlamlara rağmen kente sahip çıkmaktır.
Bu parçanın anlatımında aşağıdakilerden hangisi vardır?
A) Öyküleme
B)Örneklendirme
C)Tanık gösterme
D)Tanımlama
E)Karşılaştırma

16. (I) John B. Watson tarafından, insan davranışlarını açıklamak için davranışçılık kuramı geliştirildi. (II) Davranışçı psikolojiye göre nesnel yöntemlerle gözlemlenemeyen zihinsel süreçlerin incelenmesinin bir anlamı yoktu. (III) Pavlov, Skinner gibi bilim insanlarının Watson’ın görüşlerine katılmasıyla kuram yaygınlık kazandı. (IV) Davranışçı psikoloji öğrenmeyi, uyarıcı ve tepki arasındaki bağla açıklayarak psikanalitik görüşün belirttiği etkinin geçerli olmadığını ileri sürdü. (V) Uyarıcı olarak nitelendirilen çevresel faktörler, kişilerde olumlu veya olumsuz davranışlara neden oluyordu. (VI) Olumsuz davranışlara yol açan uyaranlar kaldırılarak olumlu davranışları oluşturanlar eklendiğinde bireyin kendini geliştirmesi bekleniyordu.
Bu parça iki paragrafa ayrılmak istense ikinci paragraf numaralanmış cümlelerin hangisiyle başlar?
A)II      B) III    C)IV     D)V      E)VI

17. (I) Asya’dan gelen göç dalgaları zaman zaman Batı Avrupa ülkelerinde büyük direnişleri tetiklemiştir. (II) Bununla beraber düşük doğum oranıyla başa çıkabilmek için Batı Avrupa, doğrudan göçmenlere ihtiyaç duymuştur. (III) Batı Avrupalıların iş, kültür ve kimlik açısından tehdit altında olduklarına dair oluşan kaygı, direnişlerin temelini oluşturur. (IV) Düşüncelerinde haklı olsalar da göçün topluma kazandırdığı değerlerin altı çizilirse bu kaygıların giderilmesi de kolaylaşır. (V) Göçmenleri ağırlayan toplumlar, çeşitliliği bir zenginlik olarak görmeye başladığında tehdit ve kaygının sadece toplumsal bir refleks olduğu anlaşılır.
Bu parçada numaralanmış cümlelerden hangisi düşüncenin akışını bozmaktadır?
A)I       B)II     C)III     D)IV     E)V

18. Sinema ve spor dendiğinde akla gelen başarılı filmler yok mudur? Olmaz olur mu! Zaman zaman usta yönetmenler bu konudaki klişeleri aşıp sporu filmlerine ustaca yerleştirmişlerdir. Mesela Fabri’nin unutulmaz filmi Cehennemde İki Devre bunlardan biridir. Bu önemli film, savaş sırasında bir Alman toplama kampında, kamp yöneticileriyle tutsaklar arasındaki bir futbol maçının, tutukluların kaçması için bir fırsata dönüştürülmesini ustaca anlatır. —-. Buna benzer şekilde unutamadığım diğer bir film de Hitchcock’un Trendeki Yabancılar’ı ve bu filmin ünlü tenis sahnesidir.
Bu parçada boş bırakılan yere düşüncenin akışına göre aşağıdakilerden hangisi getirilmelidir?
A) Ama spor, yalnızca izleyiciyi kendine çekmek için futbolun geriliminden ve çalımından ibaret bir etkinlik değildir
B) Sinema izleyicisinden çok futbol meraklılarının ilgisini çeken bu tarz filmlerin popülerleşmesi doğaldır
C) Bu filmi izleyenler sadece bir filmin değil aynı zamanda bir futbol maçının heyecanını içlerinde duyar
D) Film yorumcuları kadar spor eleştirmenlerinin de eleştirdiği film gerçekçilikten uzak bulunmuştur
E) Spor ve sinema ilişkileri üstüne bir yazı yazmak için aslında ikisinin de iyi bir izleyicisi olmak gerekiyor

19. İnsanlar duygu ve akıl arasında tutturdukları dengeyle ayakta kalır ve yaşam denen yolda ilerler. Bunlardan birinin, kontrolü tamamen ele geçirmesi felaket getirebilir. Bu gerçek şöyle bir benzetmeyle aktarılır: Bir at arabasındasınız ve arabanız, güçlü iki at tarafından çekiliyor. Atlardan biri aklın, diğeri duygunun temsilcisi. Bir at sizi sürekli yolun bir tarafına, öbürü de diğer tarafına çekmeye çalışıyor. Sizin işiniz —-.
Bu parçanın sonuna düşüncenin akışına göre aşağıdakilerden hangisi getirilmelidir?
A) güvenli bir şekilde ilerleyebilmek için dizginleri sıkıp ikisini de kontrol altında tutmaktır
B) bir tarafın sizi uçuruma yuvarlamaması için arabadan atlayacağınız anı iyi belirlemektir
C) bu iki atın fırsatlar sundukları kadar kötü bir son getirebileceğini de aklınızda tutmaktır
D) atların çekişmesinin ilerlemenize engel olduğunu görünce güvenilir olan atı seçmektir
E) rasyonellik adına aklınızın buyruğuna girmek yerine sezgilerinize kulak vermektir

20. (I) Batı etkisindeki çağdaş Türk şiiri eskiyi yok sayarak, eskiden gelen her şeyi silip atarak gelişmedi. (II) Kısa sürse de eskiye karşı zorlu çıkışların yapıldığı, geçmişin küçümsendiği dönemler olmadı değil. (III) Ama çağdaş şiirimiz, edebiyatımızın çok daha eski dönemlerinin güzel ürünlerinden, güçlü ustalarından zaman zaman etkilendi. (IV) Sanatçılar, divan edebiyatı ve halk edebiyatının kimi unsurlarını eserlerine bazen örtülü olarak bazen de açıkça taşıdı. (V) Hatta bunların arasında çağdaşlıklarından hiçbir şey yitirmeden divan şiiri tarzında yazmayı deneyenler de oldu.
Bu parçada numaralanmış cümlelerin hangisinden sonra“Eski şiire özgü üslubun çağdaş şiirde kullanılıp kullanılamayacağı konusunda tartışmalara girdi.” cümlesi getirilebilir?
A)I       B)II     C)III     D)IV     E)V

21. Bu, kültüre hangi açıdan yaklaştığımızla ilgilidir. Nitekim bu alanda çalışan bilim insanlarının hemen hepsinin onu yeniden tarif etme çabası da bunu göstermektedir. Bununla beraber şimdiye kadar ortaya atılan bütün tarifler gözden geçirildiğinde hepsinde ortak olanı ve bu terimle ne kastedildiğini anlamak kolaydır.
Bu sözler aşağıdaki sorulardan hangisine karşılık olarak söylenmiş olabilir?
A) Kültürel yozlaşmanın temelinde yatan sebepler nelerdir?
B) Kültürün farklı şekillerde tanımlanmasıyla ilgili ne düşünüyorsunuz?
C) Sizce kültür, toplumdan topluma değişen bir olgu mudur?
D) Bugün kültürler arasındaki farklılıklar nasıl açıklanabilir?
E) Toplumlar, son yıllardaki kültürel değişimlerden nasıl etkileniyor?

22. Resim eleştirmenleri eserleri incelerken belirli bir yönteme bağlı kalırlar. Betimleme, çözümleme, yorumlama ve yargıya varma olmak üzere dört işlem basamağını kapsayan bu yöntemle eserden bilgi edinirler. Yöntemin ilk aşamasında tabloda yer alan ve gözle görülen her nesne tek tek listelenir. İkinci aşamada bu nesneler resmin içine yerleştirilirken nelere dikkat edildiği örneğin konum, renk, kontrast, ton gibi niteliklerin nasıl kullanıldığı belirlenir. Üçüncü aşamada ressamın kullandığı nesneler ve bunların organizasyonuyla vermek istediği mesaj ortaya çıkarılır. Son aşamada ise o ana kadar elde edilen bütün veriler bir arada değerlendirilir, eseri iyi veya kötü kılan özellikler ortaya konur ve incelenen eserin niteliği hakkında nihai karara varılır.
Aşağıdakilerden hangisi bu yöntemi kullanan bir resim eleştirmeninin süreç içinde soracağı sorulardan biri olamaz?
A) Verilmek istenen mesaj, hangi obje ve varlıklar kullanılarak aktarılmaktadır?
B) Ressam, tabloda görülen bileşenlerin organizasyonunda nelere dikkat etmiştir?
C) Ressam, bu eserinde tam olarak ne anlatmak istemektedir?
D) Ressamı başarılı yahut başarısız yapan temel nitelikler nelerdir?
E) Eser, hangi güçlü ve zayıf yönleriyle diğer yapıtlardan ayrılmaktadır?

23. Bir antropolog olarak antropolojinin yöntemlerini, kendi kültürüme bakıp içinde yaşadığım dünyayı incelemek için kullanmaya karar verdim. Sayıları gittikçe artan şirket antropologlarından biri oldum. Zaten, egzotik bir şeyler bulmak için çok da uzaklara gitmeye gerek yok. Yapmamız gereken, bu betondan ormanda insanların iş dünyasında ayakta kalmak için hangi rekabet içgüdülerine güvendiklerine, bireysel ve örgütsel hareketlerinde ne tür davranış kalıplarını benimsediklerine odaklanmak.

I. Sanayileşmemiş bölgelerdeki yerli halkların kültürleriyle şehir kültürü arasındaki farklar
II. Kurumsallaşmış şirketlerdeki çalışanların bireysel başarı elde etmek ve grup içinde yükselmek için geliştirdiği stratejiler
III. Belli bir sektörde çalışanların bir grup kültürü geliştirmesini sağlayan kişisel ve sosyal dinamikler
Yukarıdakilerden hangileri bu sözleri söyleyen kişinin çalışma alanına girer?
A) Yalnız I
B)Yalnız II
C) I ve III
D) II ve III
E) I, II ve III

24. Çırak Foma, ustası Rublev’e, “Ben maviyi herkesten daha iyi görüyorum.” der. Bunun üzerine Rublev de “Sana artık bir şey öğretemem çünkü sen her şeyi bildiğini sanıyorsun.” diye karşılık verir.
Aşağıdakilerden hangisi bu parçada anlatılmak istenen düşünceyle örtüşmektedir?
A) Mutlak başarı, ustaları aşmakla mümkün olur.
B) Becerisini kutsayan kişi kendini bilgiye kapatmıştır.
C) Kendine güvenen çırağın ustaya ihtiyacı yoktur.
D) Bilgisinden emin olmak, ustalara özgü bir erdemdir.
E) Çırak, hatasını ustanın hoşgörüsü sayesinde görebilir.

25. QWERTY sisteminin kullanıldığı daktilo, harf düzeninin sıkışmasını en aza indiren, ticari anlamda başarılı ilk daktilo olarak 1874’te ortaya çıkmıştır. Ancak QWERTY klavyesinde vuruşların %32’si orta, %52’si üst ve %16’sı da ulaşması en zor olan alt sırada yapılır. Dahası bu diziliş, daha zayıf olan sol elin ve en zayıf olan serçe parmağın çok fazla kullanılmasını gerektirir. Ayrıntılı çalışmaların ardından Dvorak 1932’de, QWERTY klavyesini öğrenmek için gereken zamandan daha kısa sürede öğrenilebilen, klavye kullanıcısının başarısını ve hızını büyük oranda artıran yeni bir klavye geliştirdi. Ancak Dvorak klavyesi, o günden bugüne İngiliz dilinin standart klavyesi QWERTY’nin yerini alamadı.
Bu parçadan hareketle aşağıdakilerin hangisine ulaşılabilir?
A) Bir yeniliğin eski yöntem veya fikirden belirgin şekilde iyi olması uzun vadede de olsa toplumda kabul edileceğini gösterir.
B) İcat edilen aletlerin ortaya koyduğu yenilikler, bu aletlerin esas amacının dışında farklı amaçlara da hizmet etmesine neden olur.
C) Yeniliği ortaya çıkaran kişinin unvanı, bu yeniliğin insanlar tarafından kullanılma olasılığının artmasında etkilidir.
D) Bir yeniliğin benimsenmesi için toplumun gereksinim, değer ve hedefleriyle görece uyum içinde olması gerekir.
E) Uyum sağlamayı gerektiren bir yeniliği kabul etmek yerine alışkanlığa bağlı kalmak insanlara daha kolay gelir.

26. Türk edebiyatında ve sosyolojisinde Batılılaşma olgusuna ilişkin, karmaşık süreçlere işaret eden geniş bir literatür mevcut olmakla birlikte, bu çalışmada Hacivat Karagöz Neden Öldürüldü filmi incelenirken Kemal Tahir’in görüşlerinden hareket edilmiştir. Bunun da başlıca nedeni, Kemal Tahir’in Batılılaşma ve sorunlarını, Osmanlı Devleti’nin kuruluş döneminden itibaren ele alıp sorgulamasıyla özgün bir yaklaşım ortaya koymuş olmasıdır. Ancak filmin yönetmen/senaristiyle Kemal Tahir’in devlet ve toplum konusundaki görüşleri arasında belirgin ayrımlar bulunmaktadır. Diğer yandan bugünün sorunlarının kaynağının Osmanlı’nın kuruluş dönemine kadar götürülmesi ve tarihe yaklaşım biçimleri bakımından ise pek çok benzerlik de göze çarpar.
Bu parçada söz edilen filmle ilgili aşağıdakilerden hangisi söylenebilir?
A) Kemal Tahir, filmdeki içeriği Osmanlı’da Batılılaşma  olgusu temelinde ele almıştır.
B) Yönetmen/senarist, filmi Kemal Tahir’in görüşlerine dayanarak oluşturmuştur.
C) Film, Kemal Tahir ve yönetmen/senaristin ortak bir çalışması olarak ele alınabilir.
D) Kemal Tahir’in görüşleri filmi incelemede önemli bir dayanak noktası sunmaktadır.
E) Filmde olay, Osmanlı Devleti’nin kuruluş yıllarında geçmektedir.

27. Ey insan! Etrafında yarattığın düşmanlar seni kendi kusurlarının, eksikliklerinin farkına varmaktan alıkoyar. Başkalarını cezalandırdığın, aşağıladığın hatta yok ettiğin sürece dikkatini kendi içine yöneltemezsin. Böylece kendinle yüzleşme ihtiyacı da hissetmezsin. Yarattığın düşmanlar çaresizliklerinin yerini alır, onlar sayesinde zayıflıklarının üstünü örtersin. Şunu aklından çıkarma: “Sandığın gibi başkalarının günahları, seni aziz yapmaz!”
Bu parçadan hareketle aşağıdakilerden hangisine ulaşılabilir?
A) Bireyin dışarıya ve başkalarına yansıttığı öfke ve nefret, zamanla kendi zaaflarından arınmasına neden olur.
B) Bireyin yaşadığı toplumdaki öteki bireylerin hatalarına karşı geliştirdiği tavır, kendi benliğiyle kurduğu bağı güçlendirir.
C) Ötekileştiren ve ötekini düşman gibi gören birey, kendini eleştirme ve yargılama ihtiyacını hissetmeyerek kendini yüceltir.
D) Bireyin çevresindeki insanları tehdit olarak algılamasının temelinde toplumdan yalıtılmış bir hayat sürmesi yatar.
E) Kendilerine ve başkalarına yönelttikleri eleştirel sese kulak vermeyi başarabilenler hatasız ve dengeli bir yaşam sürerler.

28. Doğa bilimleri gibi tarih de zorunlulukların ve doğal düzenin insan hayatını, belli ölçüde de olsa, etkilediğini kabul eder. Tarihî olaylar, onları ortaya çıkaran şartların nedensellik ilkesi göz önünde tutularak açıklanmasıyla anlamlandırılır. Belirli iklimsel ve ekolojik şartların olaylar üzerindeki etkisi hesaba katılmadan salt kaynaklardan ve kanıtlardan yola çıkarak sonuçlara varmak mümkün ve anlamlı değildir. Bununla birlikte tarih biliminin görevi, tarihî olayları kendi özellikleri içinde incelemektir. Tarihî olayların gelişiminde genelgeçer kanunları ve bunların olaylar üzerindeki etkisini araştırmak, tarih biliminin değil belki de tarih felsefesinin görevidir.
Bu parçaya göre aşağıdaki önermelerden hangisi tarih biliminin bakışıyla örtüşür?
A) Her tarihî olay kendi coğrafi koşulları içinde incelenir.
B) İnsanlık tarihindeki olaylar çoğunlukla tekrar eder.
C) Tarih bilimi de doğa bilimleri gibi kanunlar koyar.
D) Tarih bilimi sadece yazılı belgeleri dikkate alır.
E) Tarih felsefesi genellemeler yapmaktan kaçınır.

29. “Ne yapmalıyım?” sorusu “Ne yapıyorum?”, “Ne yaptım?”, “Ne yapacağım?” sorularından farklıdır. Ne yapıyor olduğum, ne yaptığım veya ne yapacağımda bir betimleme söz konusudur; gözleriniz, hafızanız veya yazdıklarınız bunların gerçekliğini kanıtlamaya yeter. Ama ne yapmam gerektiği, bir betimleme değil bir soruşturmadır, bir yol arayışıdır. Betimlemeyle yol arayışı arasındaki ayrım, gerçeklik ile etik arasındaki farkı ortaya koyar.
Bu parçadan hareketle etik aşağıdakilerin hangisinde doğru tanımlanmıştır?
A) Ahlaki olarak en doğru olanın er geç hâkim gerçekliğe dönüşeceğini savunan bir felsefe kuramıdır.
B) İdeal olana ulaşmak için geçmişte yapılan hatalardan dersler çıkarmayı öneren pratik bir düşünce biçimidir.
C) Olgular temelinde sınanabilecek, kanıtlanması mümkün bir açıklama değil gerekli olanı arayan bir sorgulama türüdür.
D) Geçmiş ve gelecek arasında bir bütünlük gözeten, doğrunun her çağda kendini tekrarladığını savunan bir
disiplindir.
E) Olması gerekeni, doğruluğu ve adaleti en fazla kişinin ortak faydasına sabitleyen bir akıl yürütme yöntemidir.

30. Ozanlar, şiirin düzyazıdan üstünlüğü konusunda kanıt üretmeye bayılır. Şiir kolay ezberlenir, demek ki üstündür; kısadır, demek ki üstündür; zor anlaşılır, demek ki üstündür. Kimileri de düzyazının anlatım gücünün bir yerde tükendiğine ama şiirin anlatım gücünün hiç tükenmediğine inandıklarından “Şiir, düzyazının bittiği yerde başlar.” deyip çıkarlar işin içinden. Düzyazının bir yerde tıkandığını nereden çıkarırlar bilinmez.
Bu parçanın yazarının aşağıdakilerden hangisini söylemesi beklenir?
A) Şiirin dile getirdiğini roman da öykü de dile getirebilir, sorun sanatçının hangi türde yazdığında değil başarısındadır.
B) Bir şiiri kafamızda yıllarca taşıyabiliriz ama düzyazıyı değil, onun ağırlığı yaşamın odağına yerleşmesini engeller.
C) Şiirin giriftliği karşısında romanın, öykünün kendini okuruna açması, kolayca anlaşılır olması okurun seçimlerini etkiler.
D) Şairleri kendi konumlarının altını çizmeye iten şey, düzyazının günümüz okurları tarafından gördüğü yoğun rağbettir.
E) Her türün yükseldiği dönemler vardır; şiir yavaşladığında düzyazı, düzyazı yeni ufuklar bulamadığında şiir öncülüğü üstlenir.

31. Yeni nesil, maaş değil unvan peşinde! Bir araştırma şirketi, maaşlı çalışan 18-25 yaş aralığındaki 830 kişiyle yaptığı görüşmede kişilere unvan tercihine yönelik sorular sormuştur. Araştırma sonucunda katılımcıların %80’inin “Çalıştığım yerdeki önceliğim unvan değil, maaşım.” cevabı verdiği, %18’inin “Unvanım yükseltilirse maaşımın aynı kalması önemli değil.” görüşünü belirttiği, %2’sinin de “Unvanım yükselirse maaşımın düşmesi benim için önemli olmaz.” dediği tespit edilmiştir. Araştırma sonuçları, son dönemde popüler hâle gelen unvan pazarlamasının nasıl yapılacağı konusunda da şirketlere önemli geri bildirimler sunmuştur.
Bu köşe yazısıyla ilgili aşağıdakilerden hangisi söylenebilir?
A) Kanıtlanamayan varsayımlar üzerinde yorum yapılmaktadır.
B) Kendi içerisinde tutarsızlıkları ve yanlılıkları bulunmaktadır.
C) İstatistiki verilerin gerçeği yansıtmadığı ortaya koyulmaktadır.
D) Güncel bir konunun ekonomik etkilerine değinilmektedir.
E) Toplumun farklı kesimlerinin bakış açıları karşılaştırılmaktadır.

32. Matisse, aynı mavi tonunun bir santimetrekaresiyle bir metrekaresinin birbirinden farklı olduğunu söyler. Benzer şekilde, mavi bir daire ile aynı maviden yapılmış bir kare farklı tonlardadır. Ona göre bir renk; paletteyken farklı, fırçadayken farklı, tuvaldeyken farklıdır. Çevresindeki diğer tonların ve şekillerin yarattığı uzam, resmin içindeki ve üzerindeki ışık, nesnelerin düşme ve gerileme oranlarını belirleyen konum; her tonu farklılaştırır. Resme bakanın, binlerce rengin bir çerçeve içinde eritildiğini düşünmesi bundandır.
Matisse’e göre aşağıdakilerden hangisi renk tonunu farklılaştıran bir etken olamaz?
A) Form ve ışık
B) Alanın boyutu
C) Resmin tekniği
D) Yüzeyin dokusu
E)Perspektif ve açı

33. Faust, Don Juan ve Don Kişot emellerinin peşinden sabit bir fikirle koşar. Bu karakterlerin her biri aslında mükemmellik arayışıyla kibrin, istisnai bir yiğitlikle yozlaştırıcı bir aşırılığın vücut bulmuş hâlleridir. Söz konusu karakterlere dair tespitlerim, aslında çok daha önce yaratılmış olan bu imgelerin romantik dönem yorumuna dayanan izlenimlerimdi. Ancak Faust’un sırf merak duygusu yüzünden lanetlendiğini, Don Juan’ın gerçekten işkence gördüğünü artık düşünmüyorum. Hatta Don Kişot’un cömertliği bile gerçek mi emin değilim. Fakat bu karakterlerin bireyci toplumumuz için hâlâ özel birer tınısı olduğuna inanıyorum.
Bu parçanın yazarıyla ilgili aşağıdakilerden hangisi söylenemez?
A) Roman kişilerini, onların karakteristik özellikleri üzerinden değerlendirmiştir.
B) Roman kahramanlarına ilişkin değerlendirmelerinde değişim olmuştur.
C) Roman kahramanlarına ilişkin analizlerini belirli bir dönem bağlamında ortaya koymuştur.
D) İdealizm ve kontrolsüz eylemlerin kurgusal başarıyı artırdığına inanmaktadır.
E) Roman karakterlerinin toplum üzerinde süregelen bir etkisi olduğunu düşünmektedir.

34. Özgün resimler, yeniden canlandırmanın hiçbir zaman olamayacağı ölçüde sessiz ve dingindir. Bu bakımdan yeniden canlandırmayla karşılaştırılamaz. Çünkü özgün resimde sessizlik ve dinginlik asıl malzemenin, boyanın içine sinmiştir; insan boyada ressamın resmi yaptığı andaki hareketlerinin izlerini görebilir. Bunun, resmin boyanmasıyla insanın ona bakması arasındaki zaman aralığını kapatmak gibi bir etkisi vardır. Bu özel anlamda tüm resimler çağdaştır. Resimlerin çağlarının tanıkları olma özelliği buradan gelir. İçinde yaşadıkları tarihsel an orada, gözümüzün önündedir.
Bu parçadan hareketle özgün resimlerle ilgili aşağıdakilerin hangisine ulaşılamaz?
A) Kendine has bir yapım sırrına sahiptir.
B) Sanatçının tecrübelerinin ürünüdür.
C) Zamanın sınırlarını aşan bir gücü vardır.
D) Oluşturulduğu dönemin izlerini taşır.
E) Yaratıcısının tekniğini görünür kılar.

35.-36. soruları aşağıdaki parçaya göre cevaplayınız.

Maya, Sezen Aksu’nun 1991’de çıkardığı Gülümse’den sonra, Türk pop müziğinin en iddialı ve ses getiren albümlerinden biri. Dinleyiciyle önceden buluşan “Öyle Kolaysa” ve “Ya Bu İşler Ne” şarkılarıyla beğeni toplamışken bunlara eklenen “Fırtınadayım”, “Çukur” gibi şarkılarla bu albüm bir başyapıta dönüşüyor. Böylece Maya ile Mabel Matiz, tek atımlık kurşunu olduğu iddialarını da boşa çıkarıyor. Birçok ünlü sanatçının sevilen şarkılarını yorumlayarak daha önceki çalışmasında da cesaretini ortaya koyan Matiz, Maya ile geleneğe değmekten korkmayan modern bir anlatım yakaladı. Tasavvufun mistik havası, halk şiirinin coşkun sesi, synth-pop ile birleşen Arap popunun ritimleri ayrı ayrı ve bir bütün olarak duyuluyor albümde. Gözünün gördüğüyle gönlünün bildiği bir olmayan âşıkların acısını söylerken Matiz, Şeyh Galip’ten Neşet Ertaş’a uzanan bir köprü kuruyor. Böylece toplumsal normlara ve hayatı çerçeveleyen ezici gerçeklere rağmen yüreğinin sesini dinleyenlerin çıkmazını anlatıyor. Değmekten, esinlenmekten, beslenmekten korkmuyor.

35. Bu parçada altı çizili sözle anlatılmak istenen aşağıdakilerden hangisidir?
A) Aşkın yalnızca bir yanılsama olduğunu bilecek kadar olgun olanlar
B) Kendi isteklerini ve hayatlarını sevdikleri kişi için feda edebilenler
C) Arzuları ve gerçeklik arasındaki çatışmanın ortasında sıkışıp kalanlar
D) Gerçek aşkın dış görünüşte değil, âşığın kalbinde olduğunu anlayanlar
E) Mükemmel aşkı beklemenin ve aramanın boşuna olduğunu bilenler

36. Bu parçaya göre Mabel Matiz ile ilgili aşağıdakilerden hangisi söylenemez?
A) Kültürel ve tarihî çeşitliliği yansıtan bir sese ve anlatıma sahip olduğu
B) Türk müzik piyasasında büyük bir ilgi uyandırmayı başardığı
C) Kendisiyle özdeşleşmiş yürekli yaklaşımını Maya albümünde de sürdürdüğü
D) Modern insanın hikâyesini evrensel tınılardan çok, yerli ögelerle aktardığı
E)Uzun süre aynı başarıyı sürdüremeyeceğini savunanları haksız çıkardığı

37.-38. soruları aşağıdaki parçaya göre cevaplayınız.

Stephen King’in yayımlanır yayımlanmaz bir efsaneye dönen romanı O (It), 27 senede bir uyanan meçhul bir kötülüğü ve bu kötülükle baş etmeye çalışan bir grup genci anlatır. Kitaba adını veren O, palyaço formunda olmakla birlikte dünyadaki bütün kötülerden daha kötü bir şey olarak tasvir edilir. Karşısındaki insanın en korktuğu şeyin biçimini alan bir varlıktır. Bu durum Harry Potter’ın roman dünyasına da aynen taşınmıştır. Ancak asıl ilginç olan İngilizce orijinal adı “it” sözcüğünde gizlidir. Bu sözcüğün Almancadaki karşılığı olan “es”, üçüncü tekil nesneler için zamir olarak kullanılmasının yanı sıra Freud’un nesnel gerçeklerden bağımsız ve öznel yaşantı dünyası “id” için kullandığı sözcüktür. Gerçekten de karakterin zihnin kanalizasyonlarından çıkmayan ama batmayan da bir şey oluşu, akla ilk önce Freudyen bir id’i getirir.

37. Bu parçada O adlı romanla ilgili aşağıdakilerden hangisine değinilmemiştir?
A) Okuyucu tarafından büyük ilgi gördüğüne
B) Adının farklı dildeki karşılığına
C) Başka bir romanla benzerliğine
D) Ana hatlarıyla içeriğine
E) Sinemaya uyarlandığına

38. Bu parçaya göre O karakterinin Freud’un id kavramını çağrıştıran yönü aşağıdakilerden hangisidir?
A) Bütün kötülerden daha kötü bir şey olarak tasvir edilmesi
B) Bilinçaltının derinliklerinde kaybolmaksızın saklanabilmesi
C) Bireyi içgüdüsel tepki vermeye zorlaması
D) Gerçek niyetini bir palyaço görüntüsünün altına gizlemesi
E) İnsanın bilinçaltındaki korkularını hatırlatması

39.-40. soruları aşağıdaki parçaya göre cevaplayınız.

Gerçek dünyadaki somut durumların benzerlik ve farklılıklarından yola çıkılarak temel yönlerinin ortaya konmasıyla araştırmacılar tarafından inşa edilen kurgulara “ideal tipler” adı verilir. Bir ideal tip, dünyayı gözlemlemekte kullandığımız bir bakış açısına benzer. Örneğin demokrasi, siber suçlar, tüketim toplumu veya otoriteyle ilgili açıklayıcı önermeler sunmak için ideal tiplere başvurulabilir. Ancak bu kurguları oluşturmadaki amaç, olgunun bütün özelliklerini ortaya koymak değil, araştırmacıya açıklama ve karşılaştırma yapma veya varsayımlar kurma imkânı sağlayan yardımcı bir araç  sunmaktır. İdeal tipler, araştırmacının incelediği olguyla ilgili gerçeğe ilişkin bazı problemleri ifade etmesine olanak sağlayan bir referans çerçevesidir. Bundan dolayı ideal tiplerin hiçbir suretle doğru veya yanlış olduğu ifade edilemez.

39. Bu parçaya göre ideal tiplerle ilgili aşağıdakilerden hangisi söylenemez?
Gündelik yaşamdaki olay ve olgulara ilişkin gözlemlerden doğar.
Kurgu olarak tasarlandığından sosyal gerçeklikle farklılık gösterebilir.
İşlevi konusunda araştırmacılar arasında görüş farklılıkları bulunmaktadır.
Sosyal olay ve olguları açıklamada kullanılabilecek örnek niteliğine sahiptir.
Araştırmacıların ele aldığı nesne hakkında fikir yürütmesine imkân sağlar.

40. Bu parçaya göre ideal tiplerin doğru veya yanlış olduğunun söylenememesinin nedeni aşağıdakilerden hangisidir?
A) İdeal veya saf olan gerçek bilginin tam olarak gözlemlenememesi
B) Olgunun tam tanımına ulaştıktan sonra ideal olma özelliğini yitirmesi
C) Sosyal dünyayı tanımlayıcı özelliklerin bir bütünlük oluşturamaması
D) Gerçekliğin daha çok ana unsurlarını yansıtan bir sınır çiziyor olması
E)Olguları anlaşılır kılacak benzerlikleri belirlemede zorluk yaşanması

CEVAPLAR

1. B 11. B 21. B 31. B
2. E 12. E 22. E 32. C
3. A 13. A 23. D 33. D
4. C 14. E 24. B 34. B
5. A 15. B 25. E 35. C
6. D 16. C 26. D 36. D
7. E 17. B 27. C 37. E
8. E 18. C 28. A 38. B
9. A 19. A 29. C 39. C
10. D 20. D 30. A 40. D
]]>
Hikaye, Çeşitleri, Yapı Özellikleri, Hikaye Yazarları – Çıkmış Sorular https://dersimizedebiyat.org/hikaye-cesitleri-yapi-ozellikleri-hikaye-yazarlari-cikmis-sorular.html Tue, 01 Dec 2020 20:05:41 +0000 https://dersimizedebiyat.org/?p=124911 Hikaye, Çeşitleri, Yapı Özellikleri, Hikaye Yazarları – Çıkmış Sorular

1. Hayatın içindeki bir an ve bu andaki küçük olaylar, anlatmak için yeterlidir. Dış alemde meydana  gelen olaylar arasından seçme, ayıklama ve yeniden düzenleme ihtiyacı duyulmaz. Okuyucunun merak  duygusunu kamçılayacak entrik unsurlar, iniş çıkışlar, düğümlerden faydalanma söz konusu değildir.  Olay örgüsünün yürüyüşü büyük ölçüde “diyalog” veya “konuşmaya” dayanmaktadır. Yazar-anlatıcı ya  hiç müdahale etmez ya da aralarındaki  bağlantıları  sağlamakla yetinir.

Bu parçada, aşağıda verilenlerden hangisinin özelliklerinden söz edilmektedir?
A) Durum hikayesi
B) Olay hikayesi
C) Roman
D) Geleneksel hikaye
E) Klasik mesnevi
LYS / 2014

2. Yalnızca olaya yaslanan; girişi, gelişmesi, sonucu olan; okuyucuyu bir gerilim içinde tutarak az sonra ne olacak sorusunun ardına düşüren bir öykü türüdür Maupassant tarzı  öyküler…… butürde
yazan en ünlü öykücülerimizden biridir.
Bu parçada boş bırakılan yere aşağıdaki yazarlardan hangisi getirilmelidir?
A) Ömer Seyfettin
B) Selim İleri
C) Memduh Şevket Esendal
D) Bilge Karasu
E) Sait Faik Abasıyanık
LYS / 2012

3. —-, hikayecilerimiz arasında en dolambaçlı sorunları bile sadelik ilkelerinden vazgeçmeden anlatabilen başarılı bir sanatçıydı. Bu tutum, onu bizde o zamanlar moda olan Maupassant yerine adı yeni yeni duyulan Anton Çehov’a götürdü. Şöhreti sevmezdi; bu yüzden Ayaşlı ile Kiracıları’na kendi ismini bile koymamış, yalnızca isminin baş harflerini  yazmıştı.
Bu parçada boş bırakılan yere aşağıdakilerden hangisi getirilmelidir?
A) Mithat Cemal Kuntay
B) Abdülhak Şinasi Hisar
C) Cevat Şakir Kabaağaçlı
D) Samiha Ayverdi
E) Memduh Şevket Esendal
LYS / 2015

4. Birdenbire kahvenin kapısı şiddetle açıldı ve içeriye rüzgarla, karla beraber ortadan biraz uzun boylu, hafif tıknazca, sefil kıyafetli bir adam girdi. Kapının önünde bir lahza durdu. Olduğum  yerden büyülenmiş gibi ona bakıyordumve galiba bu hal biraz herkeste vardı, çünkü demin bin türlü şamata ile dolu olan kahve birdenbire tam bir sessizlik içine düşmüştü. O, yavaş yavaş ilerledi, tam ortada durdu ve sağ elini göğsüne götürerek bizi dervişçesine  selamladıktan sonra Vasıf ın meşhur bir şiirini okumaya başladı. Manzume biter bitmez bir köşeye çekildi ve kahvecinin, masaların etrafında gezdirdiği tablanın  dolmasını bekledi. Fakat toplanan paranın hepsini almadı, içinden pek az bir şey aldı; gerisini  kapı yanında oturan bir ihtiyarın önünde bıraktı. “Buyurun Tahsin Bey, bir kahve için!..” seslerine  kulak bile asmadan kahveden çıktı.
Bu parçayla ilgili olarak aşağıdakilerden hangisi söylenemez?
A) Anlatımında bilinç akışı tekniği kullanılmıştır.
B) Tahsin Bey’in bazı farklı özellikleri tasvir edilmiştir.
C) Olay hikayesine özgü nitelikler taşımaktadır.
D) Anlatılanlar, kronolojik akışa uygun biçimde sunulmuştur.
E) Yaşananların, anlatıcı üzerindeki etkisine de yer verilmiştir.
LYS / 2017

5. Yalnızca olaya yaslanan; girişi, gelişmesi, sonucu olan; okuyucuyu bir gerilim içinde tutarak az sonra ne olacak sorusunun ardına düşüren bir öykü türüdür Maupassant tarzı öyküler. .. … bu türde
yazan en ünlü öykücülerimizden biridir.
Bu parçada boş bırakılan yere aşağıdaki yazarlardan hangisi  getirilmelidir?
A) Ömer Seyfettin
B) Selim İleri
C) Memduh Şevket Esendal
D) Bilge Karasu
E) Sait Faik Abasıyanık
LYS / 2012

6) Memleketi ve memleket gerçeklerini yansıtmayı amaçlayan Millî Edebiyat Dönemi roman ve öyküsünün anlatımı, büyük ölçüde gözlemci gerçekçiliğe dayanır. Bu dönemin ünlü yazarlarından biri olan gerçekçilik akımına bağlı kalmıştır.
Bu parçada boş bırakılan yere aşağıda verilenlerden hangisi getirilemez?
A) Reşat Nuri Güntekin
B) Refik Halit Karay
C) Yakup Kadri Karaosmanoğlu
D) Memduh Şevket Esendal
E)Abdülhak Şinasi Hisar
LYS/2010

7) Dünya edebiyatında, Rus yazarı Çehov’un öncüsü olduğu, anlatımı olaya yaslandırmayan, geleneksel  anlamda serimi, düğümü, çözümü olmayan bir öykü türüdür durum öyküsü.
Aşağıdaki yazarlardan hangisi özellikle bu öykü türünde ürün vermemiştir?
A) Memduh Şevket Esendal
B) Sait Faik Abasıyanık
C)  Vüsat O. Bener
D) Ömer Seyfettin
E)  Oktay Akbal
LYS / 2010

8) Yazarın hemen her öyküsünde hangi düzeyden, hangi meslekten olursa olsun, başlangıçta duygu yoksulu gibi bir izlenim bırakan öykü kahramanları; birdenbire bir halk filozofu, bir şair, bir düşünür olarak kabuğundan dışarı çıkar. Öykünün etki gücü, işte o andan itibaren artar. Türk hikâyeciliğinde yeni bir tarzın öncülerinden olan yazarın bütün öykülerinde kahraman ya kendini aşmak için çırpınır ya da başka türlü anlaşılmaya yatkın kişiliğini birdenbire gerçek çizgileriyle ortaya koyar. Lüzumsuz Adam, Mahalle Kahvesi ve Havada Bulut tanınmış öykü kitaplarından bazılarıdır.
Bu parçada sözü edilen yazar aşağıdakilerden hangisidir?
A) Füruzan
B)Oktay Akbal
C) Sait Faik Abasıyanık
D) Mustafa Kutlu
E) Haldun Taner
LYS / 2015

9) Samiha Ayverdi ile ilgili olarak aşağıda verilen bilgilerden hangisi yanlıştır?
A) Sanatında mistisizmin büyük bir yeri vardır.
B) Roman ve öykülerinin teknik ve anlatım özellikleriyle pek fazla ilgilenmemiş, daha çok vereceği mesaj üzerinde yoğunlaşmıştır.
C) Roman kişilerinin çoğu, çevresinde tanıdığı insanlardan izler taşır.
D) Eserlerindeki olaylar daha çok Anadolu’nun muhtelif şehirlerinde geçmektedir.
E) Doğu-Batı, madde-mana, sevgi-nefret, dünya-ahiret, sabır-öfke gibi temel karşıtlıklar eserlerinin konusunu oluşturur.
LYS / 2014

10) Aşağıdakilerin hangisinde bir bilgi yanlışı vardır?
A) Roman ve hikâye alanında ürünler veren Vüs’at O. Bener, ilk hikâye kitabı “Dost”ta, küçük kentlerdeki sıradan insanların iç ve dış dünyasını anlatan yapıtlar ortaya koymuştur.
B) Rasim Özdenören, kimi öykülerinde aile içi çatışmalara, çözülme ve dağılmalara yol açan etkenleri, onların dokusuna sindirerek anlatmıştır.
C) Ferit Edgü, “Çığlık” adlı hikâyesinde iç ses yöntemini kullanarak okurun kafasında birbirini çağrıştıran kimi sorular uyandırmaya çalışmıştır.
D) Hikâyelerinde, yaşadığı dönemin tanıklığını yapmak isteyen Füruzan, 1972’de “Parasız Yatılı” adlı hikâyesiyle Sait Faik Hikâye Ödülü’nü almıştır.
E) Nezihe Meriç, “Bir Deli Ağaç”ta topladığı hikâyelerini aşk ve ölüm teması etrafında geliştirmeyi, arka planda da hayatın güzelliklerini anlatmayı amaçlamıştır.
LYS / 2011

11) 1960’lı yıllardan sonra İslami söylem, taklit düzeyindeki Batılılaşma ile geleneksel hayatın ve bu hayata özgü değerler manzumesinin karşı karşıya getirilmesi şeklinde dikkati çeker. Çok Sesli Bir Ölüm, Çözülme adlı öykü kitapları olan —-, bu hareketin öncü adlarından biridir.
Bu parçada boş bırakılan yere aşağıdakilerden hangisi getirilmelidir?
A) Tarık Buğra
B) Rasim Özdenören
C) Mustafa Kutlu
D) Samiha Ayverdi
E) Adalet Ağaoğlu

(2013-LYS)

12) —- en önemli özelliklerinden biri de olayların ve insanların dürüst olmayan, kurnaz ve menfaatçi yönlerini arayıp bulmaya oldukça meraklı olması ve bunun sonucunda ister istemez mizaha ve eleştiriye kaymak zorunda kalmasıdır. Neredeyse bütün yazılarında bulunan bu mizah unsuru yüzünden birçok fıkrasını ve hikâyesini birbirinden ayırmak güçleşir.
Bu parçada boş bırakılan yere aşağıdakilerden hangisi getirilmelidir?
A)  Reşat Nuri Güntekin‘in
B)  Ömer Seyfettin‘in
C)  Refik Halit Karay‘ın
D)  Sait Faik Abasıyanık‘ın
E)  Abdülhak Şinasi Hisar‘ın

LYS / 2011

CEVAPLAR
1-A
2-A
3-E
4-A
5-A
6-E
7-D
8-C
9-D
10-E
11-B
12-C

]]>
2019 AYT Edebiyat Sorular (Çıkmış Sorular) https://dersimizedebiyat.org/2019-ayt-edebiyat-sorular-cikmis-sorular.html Sun, 16 Jun 2019 21:02:12 +0000 http://dersimizedebiyat.org/?p=120073 2019 AYT Edebiyat Soruları ve Cevapları

 

1. Yeşil tasarım (zihinde canlandırılan biçim), (I) insan ve  çevre üzerindeki zararlı etkileri en aza indirgemeyi hedefleyen bir yaklaşımdır. Öncelikle binanın yapımından yıkımına kadar olan zamanı kapsayacak  (sınırları içine alacak) (II) şekilde korunmasını hedefleyen genelgeçer (hemen herkesçe benimsenen) (III) kurallar koymak gerekiyor. Enerji kaynaklarını üst seviyede değerlendirmeye (denetlemeye) (IV) olanak sağlayan uygulamalar; doğal, geri dönüşümlü (yeniden değerlendirilebilir nitelikte) (V) ve zararlı olmayan malzeme kullanımıdır.

Bu parçada numaralanmış sözlerden hangisinin anlamı parantez ( ) içinde verilen açıklamayla uyuşmamaktadır?

A) I      B)II      C)III     D)IV     E)V

2. (I) Ergenlikten sonra büyümesi duran insanların aksine pek çok balık yaşamları boyunca gelişimini sürdürüyor. (II) Örneğin, bir mersin balığı yüzyıldan fazla yaşayabiliyor ve iki buçuk metreden uzun olabiliyor. (III) Ancak dünya genelindeki aşırı avlanma, balıkların uzun bir yaşam sürmesini engelliyor. (IV) Bunun sonucunda da dünya, büyük balıklarını yavaş yavaş kaybediyor. (V) Buna rağmen balıkçılığın sınırlandırıldığı ender bölgelerde balıkların büyüklüğüyle ilgili yeni rekorlar kırılmaya devam ediyor.

Bu parçada numaralanmış cümlelerle ilgili olarak aşağıdakilerden hangisi söylenebilir?

A)I. cümlede insanlarla balıklar, belirli bir özellik üzerinden karşılaştırılmıştır.

B)II. cümlede bir balık türünün yaşam süresiyle boyu arasında ilişki kurulmuştur.

C)III. cümlede balıkların yaşam sürelerini uzatan bir faktörden söz edilmiştir.

D)IV. cümlede bazı balıkların neslinin tükenme nedenleri üzerinde durulmuştur.

E)V. cümlede balıkçılığın dünya genelinde kısıtlanması gerekliliği vurgulanmıştır.

 

3. Yahya Kemal’in ilk kez 1913’te Peyam gazetesinde yayımlanan ve İstanbul’un gelecek yüzyıllardaki hâlini resmeden bilim kurgu türündeki hikâyesi Çamlar Altında Musahabe’yi önemli bulurum. Öncelikle bu hikâye, H. G. Wells’in Zaman Makinesi’nden yola çıkılarak kurgulanmış edebî ürünlerden biridir. Ayrıca dönemin en popüler konularından biri olan medeniyet tartışmasında Yahya Kemal’in konumunu açıkça ortaya koyan ilk eserdir.

Bu parçadan hareketle Çamlar Altında Musahabe ile ilgili olarak aşağıdakilerden hangisine ulaşılabilir?

A)Medeniyet tartışmasında öncü nitelik taşıdığına

B)Döneminde beklenen ilgiyi görmediğine

C)Toplumsal sorunları göz ardı ettiğine

D)İçerik olarak bütünüyle özgün olmadığına

E)Geçmiş ve geleceği birlikte ele aldığına

 

4.         İş gelmez elinden gitmez bir kâre

Aslında neslinde giymemiş hâre

Sandığı gömleksiz duran mekkâre

Bedestene gelir kaftan beğenmez

Bu dörtlük, içerik açısından aşağıdaki şiir türlerinden hangisine örnek verilebilir?

A)Epik

B)Satirik

C)Lirik

D)Didaktik

E)Pastoral

 

5.         I.Dedim dilber yanakların kızarmış

Dedi çiçek taktım gül yarasıdır

Dedim tane tane olmuş benlerin

Dedi zülfüm değdi tel yarasıdır

 

II.Sabahtan uğradım ben bir güzele

Dedim mahmur musun söyledi yok yok

Ak ellerin boğum boğum kınalı

Dedim bayram mıdır söyledi yok yok

Aşağıdakilerden hangisi numaralanmış bu dörtlüklerin ortak özelliklerinden biri değildir?

A)11’li hece ölçüsünün kullanılması

B)Benzer temaların işlenmesi

C)Nazım şeklinin koşma olması

D)Ahenk unsuru olarak redife yer verilmesi

E)Tecahülüarif sanatından yararlanılması

 

6.         Ahu gözlü dilber sana ne ettim

Sevdanın elinden tükendim bittim

Her ne ettim ise kendime ettim

Kerem gibi her gün yandıkça tüttüm

Dertlerimi sürü eyleyip güttüm

Bu dizelerle ilgili aşağıdakilerden hangisi yanlıştır?

A)Pastoral bir şiir türünden alınmıştır.

B)Ahenk unsuru olarak redif kullanılmıştır.

C)Düz kafiye şemasından faydalanılmıştır.

D)Birden fazla edebî sanattan yararlanılmıştır.

E)Nazım türü bakımından güzellemedir.

 

7. Aşağıdaki beyitlerin hangisinde irsalimesel sanatına yer verilmemiştir?

A)        Ziyaretten murâd olan duâdır

Bugün bana ise yarın sanadır

B)        Kardaşına kuyu kazarsa kişi

Kuyuya düşmek olur anın işi

C)        Ne siyâh eylemiş bu nâsiyeyi

Saçımı bembeyaz eden bahtım

D)        Balık baştan kokar bunu bilmemek

Seyrânî gafilin ahmaklığından

E)         Ahde vefâyı va’d-i tehî sanmasın ki dost

Gözden ırağ olunca gönülden ırağ olur

 

8. Aşağıdakilerden hangisinin bir masalın döşeme bölümünden alındığı söylenebilir?

A)Pireler berber iken develer tellal iken…

B)Onlar ermiş muradına, biz çıkalım kerevetine.

C)Uzak memleketin birinde bir padişah yaşarmış.

D)Padişah işini göredursun, biz gelelim Keloğlan’a.

E)Sislerin arasından ansızın tek gözlü bir dev belirivermiş.

 

9. (I) Genellikle “gölge oyunu” olarak nitelendirilen Karagöz; çıra, mum, lamba gibi bir aydınlatma kaynağı ile yarı saydam bir perdeden yararlanılarak oynanır. (II) Karagöz ile Hacivat’ın başından geçen olayların anlatıldığı oyunda Çelebi, Bebe Ruhi, Tuzsuz Deli Bekir gibi yardımcı tipler de vardır. (III) Karagöz oyunu; giriş, muhâvere, fasıl ve bitiş olarak adlandırılan dört bölümden meydana gelir. (IV) Karagöz şakacı, nüktedan, meraklı ve patavatsız bir tipi canlandırırken Hacivat medrese kültürüyle yetişmiş eğitimli bir tiptir. (V) Toplumun aksayan yönlerinin eleştirildiği oyunda Karagöz mendil, baston, sandalye gibi aksesuarları kullanırken Hacivat bu aksesuarları kullanmaz.

Bu parçadaki numaralanmış cümlelerin hangisinde bir bilgi yanlışı vardır?

A) I      B)II      C)III     D)IV     E)V

 

10.

Yine günlerden bir gün Ay Kağan’ın gözü parladı. Doğum sancıları başladı ve bir erkek çocuğu oldu. Bu çocuğun yüzü gök, ağzı ateş gibi kızıl, gözleri ela, saçları ve kaşları kara idi. Perilerden daha güzeldi. Bu çocuk anasının göğsünden ilk sütü emdi ve bir daha emmedi. Çiğ et ve çorba istedi. Dile gelmeye başladı. Kırk gün sonra büyüdü, yürüdü ve oynadı. Ayağı öküz ayağı gibi, beli kurt beli gibi…

Oğuz Kağan Destanı’ndan alınan bu metinle ilgili aşağıdakilerden hangisi söylenemez?

A)Kahramanı ruhsal derinlikleriyle tasvir edilmiştir.

B)Gerçek ve hayalî unsurlar bir arada verilmiştir.

C)Tasvirlerde tabiat unsurlarına başvurulmuştur.

D)Zamanla ilgili unsurlar gerçeküstüdür.

E)Kahramanı olağanüstü özellikler taşımaktadır.

 

11.

Yazar Yüzyıl Eser
I 14. yüzyıl İskendername
Nâbî II Hayrâbâd
Şeyh Gâlip 18. yüzyıl III

Bu tabloda numaralanmış yerlere aşağıdakilerden hangisi getirilmelidir?

A)Âşık Paşa – 15. Yüzyıl –  Ferhad u Şîrîn

B)Zâtî  – 16. Yüzyıl –  Hadîkatü’s-Süedâ

C)Ahmedî – 17. yüzyıl – Hüsn ü Aşk

D)Ahmed Paşa – 18. Yüzyıl – Hüsn ü Aşk

E)Hayretî – 17. Yüzyıl –  Çengnâme

 

12.  Gündelik yaşamın önemli bir parçası olan mutfak kültürü, divan şiirine de yansımıştır. Osmanlı mutfağının zenginliğini yansıtan baklava, güllaç, işkembe çorbası, biryan, musakka, yahni gibi geleneksel yemekler ve tatlılar, divan şairlerinin hayal dünyasında çeşitli anlamlar kazanmıştır.

Bu parçaya göre aşağıdaki beyitlerden hangisi, Osmanlı mutfak kültürünü temsil eden bir örnek olamaz?

A)        Giceyle uyhuda mekteb hâcesinin gözine

Sahan böreği ile baklava gelir görünür

B)        Yahni ile turşî-i şalgam verir insâna ferah

Girde balık çorbası hem virdi zarîfâne ferah

C)        N’ola kılsam leb-i dildâr içün âh

Kanı âlemde bir bî-dûd helvâ

D)        Dün tabîbe derd-i dilden bir devâ sordum didi

Gam yemeden özge bu derdün devâsın bilmedüm

E)         İderse ehl-i meclis n’ola ikrâm

 Begayet pûhtedir yahni degül hâm

 

13.  Anadolu’da XVI. yüzyılda oluşmaya başlayan biyografi geleneğinin ilk ürünleri, Ali Şir Nevâi’nin Mecâlisü’n-Nefâis adlı eseri örnek alınarak yazılmıştır. 1538 yılında Sehî Bey’in kaleme aldığı; şairler hakkında bilgiler içeren Heşt Behişt adlı eseri bu türün Anadolu sahasındaki ilk örneğidir.

Bu parçada sözü edilen edebî tür aşağıdakilerden hangisidir?

A) Mecmua          

B) Tezkire            

C) Surnâme

D) Mersiye                  

E) Menakıbnâme

 

14.  Türk tiyatrosunun gelişimine önemli katkısı bulunan, tiyatro kurup bazı oyunlarda rol alan —-; başta Cimri olmak üzere Molière’in hemen hemen bütün eserlerini Türkçeye aktarmıştır. Tanzimat Dönemi’nin önemli kültür adamlarından biri olan yazar, kendine has yöntemlerle tiyatro çevirileri ve uyarlamaları yapmıştır.

Bu parçada boş bırakılan yere aşağıdakilerden hangisi getirilmelidir?

A)  Recaizade Mahmut Ekrem

B) Ahmet Mithat Efendi

C) Namık Kemal

D) Ahmet Vefik Paşa

E)  Direktör Ali Bey

 

15.  Namık Kemal’in tiyatrosu, bir dava tiyatrosudur. Yazar; vatanperverlik, İslam birliği, insan hakları gibi inandığı değerleri, toplumun kalkınmasına yönelik fikirlerini ve geleneğe ilişkin tenkitlerini tiyatro türünde verdiği eserlerinde de işler. XIX. yüzyılın başında bir Rumeli şehrindeki yöneticinin zulmüne karşı başlayan isyanı Gülnihal adlı oyununda; kuşatma altında bulunan bir kalenin fedakârlıklarla kurtuluşunu da adlı oyununda anlatır.

Bu parçada boş bırakılan yere aşağıdakilerden hangisi getirilmelidir?

A) Kara Bela                       

B) Zavallı Çocuk

C) Akif Bey                         

D) Vatan yahut Silistre

E) Celâlettin Harzemşah

 

16.  II. Meşrutiyet sonrası edebiyat sahnesine çıkan ve genç edebiyatçılardan oluşan bu topluluk, ferdiyetçi bir sanat görüşünü esas alır. Türk edebiyatı tarihinde ilk kez bir bildirgeyle ortaya çıkan bu edebî topluluk, devrin sosyal ve politik ortamından dolayı, amaçladıkları pek çok şeyi başaramadan dağılmıştır.

Aşağıdakilerden hangisi bu parçada sözü edilen edebî topluluğun üyesi değildir?

A) Yakup Kadri Karaosmanoğlu

B)  Refik Halit Karay

C) Ahmet Haşim

D) Celal Sahir Erozan

E)  Cenap Şahabettin

 

17.  Hikâyelerinde tam bir gözlemci gibi davranır. Kaleminden çok silgisi çalışır; gereksiz sözden olabildiğince kaçınır. Zaten büyük trajik olayların ve kahramanların öykülerinden çok gündelik olanın ve devlet dairesindeki, sokaktaki, evdeki insanın mütevazı dünyasını anlatan yazar; öykü çerçevesini kısacık ve sade cümlelerle çizer: “Ağustos, Cuma günü. Sicil müdürü Cavit Bey, yemekten sonra minderin üstüne uzanmış, uyumak istiyor.” diye başlayan Mendil Altında öyküsünde olduğu gibi… Köyün, köylünün sorunları, büyük toplumsal çatışmalar veya tarihimizin şanlı sayfaları ve kahramanları yoktur onun öykülerinde. Açıkça hedeflenmiş bir mizah tonu veya sivri bir eleştirellik de yoktur ama gündelik olanın içerdiği komik ayrıntılar pek çok hikâyede okuyucuyu güldürür. Onun hikâyeleri, gündelik yaşamın sıradanlığının içinde silikleşen insanların yaşadığı duygusal ve zihinsel çelişkileri aktarır.

Bu parçada tanıtılan yazar aşağıdakilerden hangisidir?

A) Refik Halit Karay             

B) Orhan Kemal

C) Sabahattin Ali                  

D) Aziz Nesin

E) Memduh Şevket Esendal

 

18. Millî Edebiyat Dönemi’nde eser veren yazarların romanları üzerine birçok çalışma yapılmış ancak bu romanlarla aynı dönemde yazılan hikâye kitapları pek ilgi görmemiştir. Pek çok okur, Millî Edebiyat hareketinin nesirde “yıldız üçlüsü” olarak bilinen yazarlarımızın nispeten başarısız olan Miskinler Tekkesi, Tatarcık veya Hep O Şarkı gibi romanlarını dahi bilir ama Sönmüş Yıldızlar, Dağa Çıkan Kurt veya Millî Savaş Hikâyeleri gibi başarılı hikâye kitaplarını çok az duymuştur.

Bu parçada sözü edilen eserlerin yazarları aşağıdakilerin hangisinde bir arada verilmiştir?

A)  Ömer Seyfettin – Aka Gündüz – Müfide Ferit Tek

B)  Reşat Nuri Güntekin – Halide Edip Adıvar -Yakup Kadri Karaosmanoğlu

C) Yakup Kadri Karaosmanoğlu – Ömer Seyfettin -Refik Halit Karay

D) Mithat Cemal Kuntay – Halide Edip Adıvar -Aka Gündüz

E)  Refik Halit Karay – Reşat Nuri Güntekin -Falih Rıfkı Atay

 

19. 1940’ların şiirindeki değişime genel hatlarıyla bakarsak şunu göreceğiz: Konu alanı genişleyen şiir; fil dişi kuleden uzaklaşarak deniz kıyılarına, ağaç altlarına, dış mahallelere doğru uzanmıştır. Yeni olanaklar denenirken mutlak değerler yitip gitmiş, biçimde şiire sonsuz bir özgürlük alanı tanınmıştır. Bu dönem şairleri; şiiri insan içine çıkarmış, şiire kasket giydirmiş, şiirin kahramanının nasırından, vuran kundurasından bahsetmiştir. Sokaktaki adamın şiirine yönelmişlerdir.

Bu parçada anlatılanlardan hareketle aşağıdakilerden hangisi söylenemez?

A) Aralarında Melih Cevdet Anday ve Oktay Rıfat Horozcu’nun bulunduğu bir topluluğun şiirde gerçekleştirdiği yeniliklerden bahsedilmektedir.

B)  1940’h yıllarda şiirin; nazım birimi, ölçü ve kafiye gibi şekilsel unsurların sınırlamalarından kurtarıldığı ifade edilmektedir.

C)  1940’larda şiirde gerçekleşen değişimin, şiirin estetik değerinde bir düşüşe neden olduğu savunulmaktadır.

D)  1940’lara gelinceye değin Cumhuriyet şiirinde, sıradan insana ve gündelik konulara pek yer verilmediği ileri sürülmektedir.

E)  Şiirde yaşanan değişimi örneklendirmek için Orhan Veli Kanık’ın yazmış olduğu bir şiirine gönderme yapılmaktadır.

 

20. O gün insanları sevebilmek arzusuyla otelin kapısını açtığım zaman karşıma ilk çıkan insan, bir küfeci çocuğu oldu. Kirli, soluk yanaklarına, çıplak ayaklarına merhametle değil, sevgi ile baktım. Zaten otelin kapısından bu niyetle çıkmamış mıydım? Onu kucaklamak, köşedeki kunduracıdan ona bir lastik ayakkabı, biraz ilerideki dükkandan beyaz bir keten pantolon almak arzusuyla durdum.

— Ne bakıyorsun efendi, dedi, hamal mı lazım?

— Yok çocuğum, dedim.

“Gel sana bir pantolon, bir ayakkabı alayım.” demek üzereydim. Fakat gözlerini görünce vazgeçtim. Yirmi beş kuruş çıkarıp verdim, yürüdüm. Arkamdan koşup iade etti. Yüzünü görmedim fakat elleri kararlı idi.

— Her sakallıyı baban zannetme, anladın mı? Yirmi beşi aldım. Cevap vermeden yoluma devam etmek istedim. Birden bütün neşemin bir camın kırılışı kadar şangırtı çıkararak düşüp kırıldığını gördüm.

Bu parçayla ilgili olarak aşağıdakilerden hangisi söylenemez?

A)  Olaylar hâkim bakış açısıyla anlatılmıştır.

B)  Sade, içten ve anlaşılır bir dil kullanılmıştır.

C) Anlatımında betimleyici unsurlardan faydalanılmıştır.

D) Anlatıcının psikolojik durumuna değinilmiştir.

E)  Gündelik hayattan bir kesite yer verilmiştir.

 

21. Yazar, 1980 sonrası Türk edebiyatının yenilikçi isimlerinden biridir. İlk dönem eserlerinde köy gerçekliğini, köyden kente göçü, çarpık kent ilişkilerini, bu çarpıklığın meydana getirdiği yabancılaşmayı; yabancılaşan bireylerin içsel yolculuklarını ve onların yoksul hayatlarını işledi. Daha önceleri toplumcu gerçekçi bir bakış açısıyla işlenen bu konuları gerçeküstücü bir yaklaşımla ele aldı. Sevgili Arsız Ölüm, Berci Kristin Çöp Masalları, Gece Dersleri, Aşk İşaretleri, Unutma Bahçesi adlı romanlarında hayatın gerçeklerini gözleme dayalı bir anlayışla halk ürünlerinin anlatım tarzlarından yararlanarak aktardı.

Bu parçada sözü edilen yazar aşağıdakilerden hangisidir?

A) Leylâ Erbil        

B) Sevgi Soysal    

C) Latife Tekin

D)NazhEray              

E) Pınar Kür

 

22. Yazar:

— Ahmet Hamdi Tanpınar’ın yarım kalan son romanı dâhil tüm romanlarını okudum. Utanarak söylemeliyim ki romanları dışında yazdığı hiçbir şeyi okumadım.

Eleştirmen:

— En beğendiğiniz ve en az beğendiğiniz romanlarını sorabilir miyim?

Yazar:

— Türk modernleşmesini bir parodiye dönüştürdüğü ve Türk romanının en ilginç üç karakterini -Hayri İrdal, Halit Ayarcı ve Doktor Ramiz- yarattığı romanı bir şaheserdir. Kurtuluş mücadelesine odaklandığı romanı ise benim gözümde, biraz zayıf kalmıştır ve bu yüzden en az “Tanpınar romanı” olan metnidir.

Eleştirmen:

— Size katılıyorum. Edebiyat tarihlerinde geçmese, kitabın kapağında Tanpınar adını görmesem bu romanı onun yazdığını asla düşünmezdim. Şiirleri için de aynı şeyi düşünüyorum. Fakat zaten benim için Tanpınar, bir şairden ziyade muhteşem bir romancı, edebiyat tarihçisi ve araştırmacısıdır.

Bu diyalogdan hareketle aşağıdakilerden hangisine ulaşılamaz?

A) Yazar, Abdullah Efendi’nin Rüyaları kitabını henüz okumamıştır.

B)  Eleştirmene göre XIX. Asır Türk Edebiyatı Tarihi Tanpınar’ın başyapıtıdır.

C) Yazarın en az beğendiği Tanpınar romanı Sahnenin Dışındakiler’dir.

D) Eleştirmen için Bursa’da Zaman Tanpınar’ın gerçek gücünü yansıtmakta yetersizdir.

E) Yazarın en beğendiği Tanpınar romanı Saatleri Ayarlama Enstitüsüdür.

 

23. Bilinç akışı; romanda figürlerin iç dünyalarını kendi zihinlerinden, bütün karmaşasıyla aracısız bir şekilde aktarmayı amaçlar. Bu, çağrışıma dayalı olarak birbirini izleyen düzensiz yapıdaki cümle ve sözcüklerle ortaya konan bir tekniktir. Bu teknikte kahramanın zihni ve iç dünyası; düşünceler, dağınık sözler, imajlar ve sembollerin çağrışım silsileleri hâlinde verilmesiyle aktarılır. Bu yönüyle kahramanın iç sesinin anlatıldığı ancak tamamen yazarın kontrolünde olan iç monolog tekniğinden ayrılır.

Bu açıklamaya göre aşağıdaki parçalardan hangisi bilinç akışı tekniğine örnek olarak gösterilebilir?

A) Bugün sokağa çıkmaya karar verdim. Günseli’ye gitmek istiyordum. Birkaç gündür izinli olduğunu biliyordum. Evden çıktım, yavaş yavaş yürüyerek caddeye ulaştım. Kalabalık birden şaşırttı beni, başım döndü. İnsanlar, bana çarparak yanımdan geçiyorlardı.

B) Gözlerini açtıktan sonra da bir süre rüyayı kafasında yaşadı, gerçeği hemen kabul edemiyordu. Gördüğü rüyaya hayalinden eklemeler yaptı, aklının gözlerinde sürdürdü rüyayı. Sonra görüntüler bütünüyle silindi, yerini, bir rüya boyunca unuttuğu düşüncelere, meselelere bıraktı.

C) Ahmet telefonu, bastırmaya çalıştığı bir öfkeyle kapadı. Parmaklarıyla masanın üzerine sinirli sinirli vurarak önce Cevdet Bey’in resmine, sonra Osman’a baktı. “Evet Cevdet Bey’in resmini yapmalı!” diye düşündü.

D) İster istemez bir yabancının horladığı bir odada geceleyecektin. Daha sonraları birçok kişinin horladığı odalarda kaldın. Ve mışıl mışıl uyudun. Güzel rüyalar gördün. O gece, bir yandan bir yana dönmüş, doğru dürüst uyuyamamıştın.

E)  Mutlak birisini çiğnedi, bu herifi hapse tıktılar. Ne kadar münasebetsizlik!.. On altı yaş ölmek için pek erkendir. Ah! Artık vapura gidemem… Yazık… Hey terbiyesiz dağ adamı! Bu küfür doğrusu unutulmaz… Arabacı! Sür be herif! Şu Andon’un yaptığı işi de görüyor musun?

 

24. Mantığın egemenliğinden kurtulamadık daha. Uygarlık, bilimsellik ve ilerleme uğruna, insan psikolojisinin ve zihninin açıklanamaz karmaşıklığı görmezden gelindi. Mantığa uygun olmayan ve belli bir amaca hizmet etmeyen tüm yöntemler aforoz edildi. Düşüncenin çıkar gözetmez oyununa, rüyanın ve çağrışımın sınırsız gücüne bugüne değin önem verilmedi; insan ruhunu ve gerçekliğini anlamak için bunlara yönelmenin zamanı geldi. Bugüne kadar şiirin görmezden geldiği bilinç dışı bütün alanları şiirin içine çekmek için buradayız.

Bu parçada dile getirilen düşünceler, aşağıdaki edebî akımlardan hangisi ile ilişkilendirilebilir?

A) Fütürizm                         

B) Dadaizm

C) Sürrealizm                      

D) Sembolizm

E) Egzistansiyalizm

 

CEVAPLAR

1. D 9. E 17. E
2. A 10. A 18. B
3. D 11. C 19. C
4. B 12. D 20. A
5. E 13. B 21. C
6. A 14. D 22. B
7. C 15. D 23. E
8. A 16. E 24. C

 

]]>