Fecr-i Ati Edebiyatının Özellikleri
1. 1901 yılında Servet-i Fünun dergisinde Hüseyin Cahit Yalçın’ın Fransızcadan çevirdiği “Edebiyat ve Hukuk” isimli makaleyi bahane eden dönemin hükümeti, Servet-i Fünun dergisini kapatınca 1908 yılında kadar edebiyatımızda bir boşluk oluştu.
2. 1908 yılında II. Abdülhamit devrilip yerine meşrutiyet ilan edilince özgürlük ortamı oluştu.Bu özgürlük ortamında faydalanıp yeni bir edebiyat oluşturulmak istendi.
3. 1901 ile 1908 yılında yetişen yeni kuşak yazarlar Servet-i Fünuncuların karşısına dikilerek onları tam anlamıyla Batılı olmamakla suçlayıp onların yerine geçmek için mücadeleye girdiler.
4. Önceleri bu genç kuşak dağınık bir halde iken zaman içerisinde Hilal gazetesini merkez edinerek bir topluluk haline gelmeye başladılar.
5. Hilal gazetesindeki toplantılar sırasında topluluğun isminin ne olması gerektiği üzerinde konuşuldu. İlk başta “Sina-i Emel” konmak istenilse de sonradan Faik Ali Ozansoy’un ortaya koyduğu “Fecr-i Ati (Geleceğin Işığı-Aydınlığı)” ismi konmuştur.
6. Topluluk üyeleri çok kısa zamanda çoğalarak ilk toplantılarında bir bildiri yayınladılar.Bu bildiriyi “Fecr-i Ati Encümen-i İdadisi” ismiyle yayınladılar.
NOT: Edebiyatımızda bir bildiri ile çıkmış ilk topluluk “Fecr-i Ati” topluluğudur.
7. Fecr- Ati bildirisi:
Edebiyat hoşça vakit geçirmek için bir araç değil ,ciddi bir iştir. Servet-i Fünuncular bu inanışın temsilcileridir.
Servet-i Fünun sanatçıları 1908 yılında beri görünmemektedirler.Yaptıkları hizmet beğenilmekle birlikte onlara artık “geçmiş” gözüyle bakılmalıdır. Batı edebiyatlarında benzeri görülen küçük toplulukların bir örneği Fecr-i Ati topluluğu Türk edebiyatının geleceğini temsil edecektir.
“Sanat şahsi ve muhteremdir”( En önemli sloganlarıdır.)
Dilin,edebiyatın, toplumsal bilimlerin ilerlemesine önem verilecektir.
Genç yeteneklerle bir araya gelinecek ve onlarla fikir tartışması yapılarak halk bilgilendirilecektir.
Batının önemli edebiyat ve düşünce eserleri tercüme edilecektir.
Edebiyat ve sanat üzerine konferanslar verilecektir.
Batı’nın ürünleri Doğu dillerine Doğu’nun önemli eserleri Batı dillerine tercüme edilecektir.
Topluluğun üyelerinin eserleri “Fecr-i Ati Kütüphanesi ” ismiyle yayınlanacaktır.
Topluluğun yayın organı “Servet-i Fünun ” dergisidir.
8. Topluluğun ilk başkanı Faik Ali Ozansoy’dur.
9. Fransız edebiyatını örnek almışlardır.
10. Şiirde sembolizmi ve empresyonizmi; öyküde Maupassant’ı örnek aldılar.
11. Aşk ve tabiat konularını işlemişlerdir.Duygulu ve romantik bir aşktan söz ederek gerçeğe uygun düşmeyen öznel betimlemeden bahsetmişlerdir.
12. “Sanat şahsi ve muhteremdir” diyerek edebiyatta “sanat için sanat” anlayışını benimsemişlerdir.
13. Aruz ölçüsü kullanmışlardır. Serbest müstezat,sone, terza-rima ve triyole gibi nazım şekillerini kullandılar.
14. Servet-i Fünun edebiyatı yazarlarını eleştirmişlerdir.Onların yerlerini almak istemişlerdir.
15. Sanatlı söyleyişe yer vermişlerdir.
16. Tiyatro ile yakından ilgilenmişledir.
17. Arapça ve Farsça sözcük ve tamlamalar yer vermişlerdir. Bu noktada Servet-i Fünuncuların yaptıklarından daha ileri bir şey yapamamışlardır.
NOT: Her ne kadar bir bildiri yayınlayarak ortaya çıkmış ve Servet-i Fünuncuları yetersiz diyerek eleştirseler de onların yaptıklarından daha fazla bir şey ortaya koyamamıştır. Hatta onların sanatının etkisine girmişlerdir.Bir başka nokta ise topluluğun yazarları birbiriyle uygun olmayan ve bildiriye ters düşen eserler vermişlerdir.Bu da onların çabuk dağılmasına neden olmuştur.
NOT: Edebiyatımızda çıkışları, söylemleri, sanatsal yapıları ve yaptıkları bakımında Fecr-i Ati topluluğu “Yedi Meşaleciler” e benzememektedir. Onlar da böyle iddialı çıkmışlar ve çok fazla bir şey ortaya koyamadan kaybolup gitmişlerdir.
18. Bildiriye imza atan yazarlar: “Ahmet Haşim, Emin Bülent, Tahsin Nihat, Celal Sahir Erozan , Hamdullah Suphi Tanrıöver, Ali Canip Yöntem, Refik Halit Karay, Yakup Kadri, Faik Ali, Fuat Köprülü, Şehabettin Süleyman, Cemil Süleyman, İzzet Melih”
NOT: Bu bildiri imza atan birçok yazar daha sonraları Milli Edebiyat akımının içinde yer almışlardır. Bazı yazarlarımız da (Ahmet Haşim gibi) hiçbir akıma bağlı kalmadan kendi çizgilerini çizmişlerdir.