İlk şiiri olan “Denizi Giymek”i 1975’te Edebiyat dergisinde yayımlamıştır.
Şiirlerinde Eyüp Önder, Musa Deniz ve Halis Emre imzalarını da kullanmıştır.
Geleneksel şiir kültüründen, Yunus Emre, Karacaoğlan gibi şairlerden beslendiği görülür.
Halk ve divan şiirinden de esinlenerek zengin bir imaj dünyası kuran şair, gelenek karşısındaki duyarlı tutumuyla bilinir.
Halk şiirinin dize yapısı ile serbest şiirin ahengini başarıyla birleştirmiştir.
Bazı şiirlerinde kent yaşamının insan ruhunda meydana getirdiği bunalım, yozlaşma ve kirlenmeyi ele almıştır.
İslami içerik ekseninde, soyutlamaya dayalı bir şiir anlayışı oluşturmuştur.
Tüm şiirlerini “Güne Doğan Koşu” adlı kitabında toplamıştır.
| Şiir | Güne Doğan Koşu, Hıra, Dosyalar, Şiirin Kandilleri, Gökyüzü Saatleri, İmâ Kitabı, Bin Yılın Destanı, Yirmi Yaş Şiirleri, Dokuz Kandil, Ateş ve Caz |
| Deneme | Gece Yazıları |
| Antoloji | Anne Hikâyeleri, Türk Edebiyatında Anne Şiirleri, Türk Edebiyatında Çocuklara Şiirler |
]]>
Erzincan’da doğmuş, asıl adı Cemalettin Seber’dir. Bir telefon numarasını hatırlamak konusunda arkadaşıyla iddiaya girmiş, kaybedince adından bir harf sileceğini söylemiş ancak adından atacak harf bulamayınca soyadı olan “Süreyya”daki iki “y”den birini atmıştır. Bunu “Elma” şiirinin son dizesinde “adımın bir harfini atıyorum” diyerek dile getirmiştir.
Ankara Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesinde iktisat ve maliye okumuş; memurluk ve yayınevlerinde danışmanlık, ansiklopedilerde redaktörlük, çevirmenlik yapmıştır.
1966 yılından itibaren 47 sayı yayımladığı Papirüs adlı dergiyi çıkararak İkinci Yeni sanatçılarının bu dergi etrafında toplanmasını sağlamıştır.
Şiire aruzla başlamış, ilk şiiri olan Şarkısı Beyaz’ı 1953’te Mülkiye dergisinde yayımlamıştır.
Biçim, içerik ve anlatım özellikleriyle İkinci Yeni şiirinin öncülerinden olmuştur.
1956 yılında “A” dergisinde yayımladığı “Folklor Şiire Düşman” başlıklı yazısında “halk edebiyatından taklit değil, özümseme yoluyla yararlanılması” gerektiğini dile getirerek yıllarca süren bir tartışma başlatmıştır.
Geleneğe karşı olmasına rağmen geleneği şiirinde en güzel kullanan şairlerden biri olarak İkinci Yeniler içinde geniş kitlelere ulaşabilen ender sanatçılardan biri olmuştur.
Halk diline yer vermesi, anlamsızlıktan uzak durması onu çok okunan şairler arasına dâhil etmiştir.
Kendine özgü söyleyiş biçimi, şaşırtıcı buluşları, zengin birikimi, duyarlı, çarpıcı ve yoğun imgeleriyle topluluğun en popüler sanatçılarından biri olmuştur.
Şiirlerinde ironik, mizahi, iğneleyici, esprili bir anlatım öne çıkmıştır.
Cinsellik temasını ön planda tutmuş fakat bunu kaba ve tensel bir duyuştan kurtarıp sezgisel bir kurguya dönüştürmüştür.
İlk şiir kitabı “Üvercinka” ile 1959 Yeditepe Şiir Armağanı’nı, “Göçebe” kitabıyla 1965 TDK Şiir Ödülü’nü kazanmıştır.
Şiirlerinin dışında sanat ve şiirle ilgili deneme ve eleştiri yazılarıyla da tanınmıştır.
Poetikasını (şiirle ilgili görüşlerini) “Şapkam Dolu Çiçekle” kitabında ve “Folklor Şiire Düşman” başlıklı yazısında anlatmıştır.
| Şiir | Üvercinka, Göçebe, Sevda Sözleri, Beni Öp Sonra Doğur Beni, Güz Bitiği, Sıcak Nal, Uçurumda Açan |
| Deneme | Şapkam Dolu Çiçekle, Günübirlik, 99 Yüz |
| Düz yazı | Folklor Şiire Düşman, Uzat Saçlarını Frigya, On Üç Günün Mektupları |
Cumhurbaşkanlığı Senfoni Orkestrası şeflerinden Bando Heyeti Başkanı Mehmet Veli Kanık’ın oğludur.
MEB Tercüme Bürosunda çalışmaya başladı. (1945-47) 1 Ocak 1949 tarihinden itibaren on beş günde bir yayımlanan iki sayfalık (tek yaprak) Yaprak dergisini çıkarmaya başladı.
Ankara’da bir gece, belediyenin kablo döşetmek için açtırdığı bir çukura düşerek başından yaralandı. İstanbul’a döndükten sonra bir arkadaşının evinde otururken birdenbire fenalaştı ve kaldırıldığı Cerrahpaşa Hastanesinde 14 Kasım Salı günü beyin kanamasından öldü.
İlk şiirlerini Varlık dergisinde 1936’dan itibaren yayımlamaya başlayan Orhan Veli‘nin şiirimizdeki yerini Melih Cevdet ve Oktay Rifat’la başlattıkları Garip akımı belirler.
1936-37 arasında yayımladığı şiirlerinde Baudelaire, Verlaine, Rimbaud gibi Fransız sembolist şairlerin ve bu şairlerin etkisinde yazan Ahmet Haşim, Ahmet Hamdi Tanpınar, Ahmet Muhip Dıranas ve Cahit Sıtkı Tarancı gibi Türk şairlerin etkisi görülür.
O zamanki sanata egemen anlayışa karşı çıkarak söz sanatlarının, musikinin, vezin ve kafiyenin olmadığı, anlamın öne çıktığı, serbest nazımlı, sade bir dille yazılan şiiri inşa etmeye çalıştı.
İlk şiirlerinde görülen hüzün ve umutsuzluğun yerini sonradan umut, ironi, tabiat sevgisi ve yaşama sevinci alır.
Hececilerin, sembolistlerin ve saf şiiri benimseyenlerin şiirde bağlı oldukları bütün kuralları reddetti. Dadaizm, gerçeküstücülük ve fütürizm akımlarının temsilcileri Andre Breton, Paul Eluard, Philippe Soupault, Jules Supervielle gibi şairlerin etkisinde, şiirde vezin, kafiye ve söz sanatlarını bırakarak serbest şiire yöneldi.
Şiirlerinde küçük burjuva tipinin hayatını anlattı. Bunlar devletten nemalanarak gündelik hayatın buğusu içinde kaybolmuş karakterlerdir.
Sokak, fabrika, mektep, meyhane, sinema vb. yerler yeni şiirin mekânıdır.
Şiiri yüksek sanat olmaktan çıkarıp halkın ve çalışan sınıfların sanatı hâline getirmeye, şirin artık onlara hizmet etmesine çalıştı. Bu yüzden birçok tepkiyle karşılaştı. Zira bu yeni şiirin kahramanı Sultan Süleyman değil nasırından muzdarip Süleyman Efendi’dir. Bunun gibi birçok yeni tip Türk şiirine girdi. Şiirde temsil edilmeyen insanlar şiir kahramanı hâline getirildi.
Orhan Veli’nin erken ölümü onun kendi şiirinde yapmayı düşündüğü restorasyonu engellemiştir. Bu bakımdan asıl varmak istediği şiir anlayışı ifade imkânı bulamadı.
İstanbul şairidir.
Cımbızlı şiir, Delikli şiir, Anlatamıyorum, İstanbul’u Dinliyorum en çok bilinen şiirleridir.
La Fontaine’den masallar çevirmiş, Nasrettin Hoca fıkralarını nazma çekmiştir.
| Şiir |
• Garip (1941) (O.Rıfat ve M.Cevdet ile birlikte) • Vazgeçemediğim (1945) • Destan Gibi (1946) • Yenisi (1947) • Karşı (1949) • Nasrettin Hoca Hikâyeleri (1949) • Bütün Şiirleri (1951) |
| Düz yazı |
• Nesir Yazıları (1953) • Edebiyat Dünyamız (1975) • Bütün Yazıları (1982) |
| Çeviri |
• Bir Kapı ya Açık Durmalı ya Kapalı (1943) • Scapin’in Dolapları (1944) • Fransız Şiiri Antolojisi (1947) • W. Shakespeare, Hamlet ve Venedikli Tüccar (1949) • Saygılı Yosma (1961) • Batıdan Şiirler (1963) |
Anadolu’nun farklı yerlerinde edebiyat öğretmenliği yapmıştır.
Erzurum, Konya, Bursa, İstanbul, Isparta, Eğin, Ilgaz şehirleri için yazdığı güzellemelerle tanınmıştır.
Halk şiiri geleneğiyle çağdaş şiiri birleştirerek kendine özgü yeni bir şiir anlayışı ortaya koymaya çalışmıştır.
Şiirleri biçim ve içerik bakımından Beş Hececiler’i andırır. Bir anlamda onların devamı gibidir.
Destanlardan, folklordan yararlanarak yerli motiflerle süslü romantik ve lirik yurt güzellemeleri yazmıştır.
Anadolu, yurt güzellikleri, vatan, millet başta olmak üzere aşk, tabiat gibi temaları ele almıştır.
| Şiir | Denizden Çalınmış Ülke, Sessiz Nehir, Kardelenler |
]]>
İlk şiirleri Nazmi Cahit takma ismiyle 1938’de Gençlik dergisinde yayımlanmıştır.
İlk şiir kitabı “Adamın Biri” 1946’da yayımlandı. 1949’da çıkan ikinci kitabı “Rüzgâr”da Orhan Veli şiirine yaklaştığı dikkat çekmiştir.
1940 sonrasında başlayan şiirimizin yenileşmesi hareketinde kendine özgü bir yeri vardır.
Öğretmenlik yaptığı yıllarda Anadolu’yu yakından tanıyan sanatçı; Anadolu sevgisini, coğrafyasını, insanını, hayatını içten ve gerçekçi bir bakışla şiirine yansıtmış, “Memleketçi şiir”imize yeni bir ses getirmiştir.
“Yeni romantizm” diye tanımladığı şiirini “yapıcı, iyimser, toplumcu, gerçekçi” çizgide oluşturmuş millî romantik bir şairdir.
Karacaoğlan’ı andıran temiz, duru ve akıcı bir Türkçeyle yazdığı şiirlerinde, halk şiirine yakın durmuş, halk söyleyişlerinden ve türkülerinden yararlanmıştır.
Gelenekle modern şiiri ustaca birleştirip yalın bir imge düzeni olan kendine özgü bir şiir dünyası oluşturmuştur.
Şiirlerinde yurttan manzaralar ve insan gerçeklerini işlemiştir.
Yalın ve sade bir dili; rahat, kıvrak, akıcı, içten bir anlatımı vardır.
Şiirlerini memleket şiirleri, aşk şiirleri, epik şiirler olmak üzere üç grupta toplamak mümkündür.
“Yeşeren Otlar” adlı şiir kitabıyla TDK Edebiyat Ödülü’nü (1955) “Yangın” adlı kitabıyla Yeditepe Şiir Ödülü’nü kazanmıştır.
| Şiir | Adamın Biri, Rüzgâr, Atatürk Kurtuluş Savaşında, Yeşeren Otlar, Süt, Türk Mavisi, Sıkıntı, Umut, Yangın, Güz Türküleri, Bütün Şiirleri |
| Anı | İçi Sevda Dolu Yolculuk |
| Düz yazı | Şiir Her Zaman |
]]>
Çatalca’da doğmuş, edebiyat öğretmenliği ve milletvekilliği yapmıştır.
Şiire, aruz vezniyle yazdığı gazel ve rubailerle başlamıştır.
Aruzun yanı sıra hece ölçüsü ve serbest ölçüyle de şiirler yazmıştır.
Halk ve divan nazım biçimlerinin yanında, modern edebiyatın nazım biçimlerini de kullanmıştır.
Türklüğü yücelten; yurt, millet ve bayrak sevgisini dile getiren şiirleriyle dikkat çekmiştir.
Kahramanlık, tarih bilinci, bayrak, vatan, din, aşk, doğa ve ülke güzellikleri gibi temaları işlemiştir.
Adana’nın kurtuluşu olan 5 Ocak’ta yazdığı ünlü “Bayrak” şiirinden dolayı ”Bayrak Şairi” olarak ünlenmiştir.
Şiirde ahenge önem vermiş sade ve coşkulu bir anlatım benimsemiştir.
Düşüncenin ağır bastığı şiirlerinde milliyetçilik konusu büyük bir yer tutmuştur.
Değişik biçimli şiirler yazmış, son şiirlerinde zaman zaman mistisizme yönelmiştir.
Şiirlerinde daima bir yenileşme çabası içinde olan şair, etkilerden uzak, kendine özgü, renkli bir şiir dünyası oluşturmuştur.
Güzel ve zarif benzetmelerin yanı sıra, keskin zekâsının, şakacı mizacının ürünü olan nükteleri, hicivleri, kelime oyunları üslûbunu tamamlayan önemli unsurlardır.
Tarihimizin şanlı sayfalarını şiirleştiren şair, Rubai türünün yeni Türk edebiyatında önemli şahsiyetlerinden kabul edilmiştir.
]]>
Toplumcu gerçekçi şairlerdendir.
Öğretmenlikten atılarak bir süre cezaevinde kalmıştır.
İlk şiiri 1959’da Dost dergisinde yayımlanmıştır.
“Kavel”, “Kızılkuğu”, “Filizkıran Fırtınası” şiir kitaplarıyla birçok ödül kazanmıştır.
Çeşitli mizah dergilerinde yayımlanmış mizahi hikâyelerini Hüseyin Korkmazgil adıyla üç kitapta toplamıştır.
| Şiir | Kavel, Kızılkuğu, Filizkıran Fırtınası,Temmuz Bildirisi, Kızılırmak, Acıyı Bal Eyledik, Koçero Vatan Şairi, Acılara Tutunmak |
| Mizahi hikâye |
Öhööö!, Bıyıklar Konuşuyor, Made in Turkey |
| Gezi | Bağdat Basra Yollarında |
| Çocuk kitapları |
Eşeğin Gözyaşları, Aşıcı Baba, Becerikli Çocuğun Düşleri |
]]>
Diyarbakır’da doğmuş, ilk şiiri “Millet” dergisinde yayımlanmıştır.
Orhan Veli’nin etkisinin sürdüğü bir dönemde şiire başlamış, Nâzım Hikmet’in açtığı yolda yürümüş, ondan aldığı şiirselliği bir Anadolu duyarlılığı ve özlemiyle genişletmiştir.
Şiiri çoğunlukla türkülere dayalı görünse de halk kaynaklarının olanaklarını türkülerin ötesinde aramıştır.
Söze dayalı bir ritimle ezgili, tutkulu ve çağdaş şiirler yazmıştır.
Toplumcu şiirdeki didaktizm (öğreticilk) tehlikesini lirik anlatımın içinde eriterek anlatmayı başarmıştır.
İmgelerde yaptığı sıçramayla genç şairlere örnek olmuştur.
Toplumcu gerçekçi şiirin ustalarından, Türkçeyi en iyi kullanan şairlerimizdendir.
Yaşadığı coğrafya olan Doğu Anadolu insanının duyarlılığını, ezilmişliğini lirik ve epik bir anlatımla dile getirmiştir.
Şiirlerinde ezilen insanların sesi olmuş, ezilenlerin kardeşliğini vurgulamıştır.
“Otuz Üç Kurşun, Adiloş Bebe, Hasretinden Prangalar Eskittim” şiirleri ünlüdür. Şairin birçok şiiri bestelenmiştir.
1968’de tek şiir kitabı olan “Hasretinden Prangalar Eskittim” yayımlanınca çok büyük bir yankı uyandırmıştır.
]]>İzmir’de doğmuş, lise yıllarında yazdığı bir şiirde Nazım Hikmet’in adı geçtiği için tutuklanmış, “Türkiye’de okuyamaz” şeklinde belgelenmiş, babasının uzun süren çabaları sonucu öğrenim hakkını geri almıştır. İstanbul’da hukuk eğitimini yarıda bırakarak 1949’da “Nazım Hikmet’i Kurtarma Komitesi’ne katılmak için Paris’e gitmiş, dönüşte gazetecilik yapmıştır.
Şiir, roman, deneme ve köşe yazılarıyla 1950 sonrası edebiyatımızda oldukça etkili olmuştur.
1946 yılında CHP şiir yarışmasında “Cebbaroğlu Mehemmed” şiiriyle ikincilik ödülü alarak adını duyurmuştur. (Yarışmanın birincisi “Otuz Beş Yaş” şiiriyle Cahit Sıtkı Tarancı, üçüncüsü ise “Çakır’ın Destanı”yla Fazıl Hüsnü Dağlarca olmuştur.)
1952–1956 yılları arasında çıkan Mavi adlı derginin etrafında bir araya gelen Ferit Edgü, Orhan Duru, Ahmet Oktay gibi sanatçılarla birlikte Maviciler topluluğunu oluşturmuş; yazılarıyla dergiye destek vererek Maviciler hareketinin en önemli ismi olmuştur.
Attila İlhan’ın şiir anlayışı üç evrede incelenebilir:
1. Toplumcu Gerçekçi Dönem (1941-1959)
Bu dönem şiirlerinde ses, içerik, şekil ve imge yönüyle Nazım Hikmet’in etkisinde kalmıştır. Sosyalist gerçekçi anlayışı benimsemesine rağmen, Nazım Hikmet’in sesinin dışına çıkmayı başarmış, onun gibi, şiiri ideolojik bir malzeme haline getirmemiştir.
Sosyalist gerçekçiliği savunurken toplum ve tarihi inkâr etmemiştir.
Halk şiirinden de beslenen şair toplumcu gerçekçi bir duyarlıkla yazdığı şiirlerini 1948’de “Duvar” adlı kitabında toplamıştır. “Özgürlük, vatanseverlik, insanlık, özveri, barış” gibi temaları içeren bu şiirler, İkinci Dünya Savaşı’nın getirdiği gerilim, bunalım, sıkıntı ve çöküntüleri yansıtmaktadır.
2. Bireyin Varlığını ve Evrendeki Yerini Sorguladığı Dönem (1959-1968)
“Toplumcu gerçekçi” bir süreçten geçerek geldiği bu dönemde, daha çok modern dünyada yalnızlaşan ve varlığı tehdit altında olan insanların ruh halini yansıtan şiirler yazmıştır.
Bireysel duygulanmaları ön plana çıkararak “aşk, yalnızlık, bunalım, umutsuzluk” gibi karamsar temaları işlediği şiirlerini 1954’te “Sisler Bulvarı” kitabında toplamıştır.
Bu dönem şiirlerinde üslup olarak kent yaşamının şekillendirdiği argo, küfür, bıçkınca konuşmalar, modern ifadeler görülmektedir.
3. Neoklasik Dönem
Özellikle 1965’ten sonraki şiirlerinde –önceki şiirlerinden tümüyle kopmadan- tarihin yeniden sorgulanması, kişinin kendi benliğiyle hesaplaşması, tabiat, kâinat ve hatıralar ön plana çıkmıştır.
Bu dönemde divan şiirinin ses ve imge dünyasından beslenerek şiirini çok boyutlu bir derinliğe ulaştırmıştır.
“Elde Var Hüzün”, “Yasak Sevişmek” ve “Tutuklunun Günlüğü” kitaplarında divan şiirine özgü gazeli, şarkıyı, müseddesi yeni bir bakış açısıyla ele alarak geleneksel Türk şiirini modern bir içerikle birleştirmiştir.
Yukarıdaki açıklamalardan hareketle Attila İlhan’ın sanat anlayışını şöyle özetleyebiliriz:
a) Şairlik Yönü
Mavi dergisi etrafında toplanan Mavicilerin öncüsü ve en önemli ismi olmuştur.
Garip ve İkinci Yeni şiirine karşı çıkmıştır. Garipçilerden farklı olarak imgeye, mecaza yer vermiş; İkinci Yenilerden farklı olarak folklordan yararlanmıştır.
Batı, halk, divan, toplumcu şiir geleneklerine ait unsurları bir potada eriterek biçim ve öz yönünden kendine özgü bir şiir ortaya koymuştur.
Toplumcu gerçekçi anlayışla şiir yazmış ancak toplumcu gerçekçilerden farklı olarak şiirini ideolojinin aracı haline getirmemiş; kendine özgü bir “toplumcu gerçekçi” şiir akımı oluşturmuştur.
“Duvar” kitabındaki şiirlerinde halk şiirinden yararlanarak toplumsal konulara, “Sisler Bulvarı”nda bireysel duygulara yer vermiştir.
“Elde Var Hüzün”, “Yasak Sevişmek” ve “Tutuklunun Günlüğü” şiir kitaplarında divan edebiyatı geleneğinden beslenmiştir.
Barış, özgürlük, geleceğe umut gibi sosyal temaların yanında aşk, yalnızlık, umutsuzluk, bunalım, ölüm gibi bireysel temaları da işlemiştir.
Şiire yeni bir ses, coşkulu bir anlatım, zengin bir imge dünyası getirmiştir.
Şiirlerinde argoya, halk söyleyişlerine, kullanılmayan eski kelimelere, modern kent yaşamında sıkça kullanılan sözcüklere, Fransızca ve Almancadan aldığı kelimelere yer vermiştir.
Yazım kurallarına karşı çıkmış, büyük harf kullanmamış ancak özel isimlere ek geldiğinde kesme işaretiyle ayırmıştır.
Sisler Bulvarı, Yağmur Kaçağı ve Ben Sana Mecburum adlı kitaplarındaki şiirleriyle genç kuşakları etkilemiştir.

b) Yazarlık Yönü
“Sokaktaki Adam” romanında Batılılaşma uğruna yaşadığı toplumdan kopan insanların bocalamalarını işlemiştir. Romanda Kamarot Yakup’la Güzel Sanatlar Fakültesinden ayrılan Hasan’ın maceralarını anlatmıştır.
“Zenciler Birbirine Benzemez” romanında Avrupa’da komünist ve antikomünist mültecilerle karşılaşıp hayal kırıklığına uğrayan bir devrimciyi anlatmıştır. Radyo atölyesinde çalışan, yetim büyümüş Mehmet Ali’nin Paris’e gidişi ve orada yaşadığı sıkıntıları dile getirmiştir.
“Kurtlar Sofrası”sında toplumsal sorunlar ışığında bireyler arası ilişkileri tahlil etmiştir. Eserde, Atatürk döneminin milliyetçi gazetecileriyle bunlara karşı tavır takınan çıkarcıların mücadelesini anlatmıştır.
Dersaadet’te Sabah Ezanları, Mütareke yılları ve Kurtuluş Savaşı teması etrafında gelişen bir romandır. Eserde 1909’dan 1920’li yıllara kadar, İkinci Meşrutiyet’in ilanı, İttihat ve Terakki’nin siyasi partiye dönüşmesi, Jön Türklerin ikiye ayrılması, Balkan ve Birinci Dünya Savaşları, Selanik’in kaybedilmesiyle ailelerin İstanbul’a gelişi, İstanbul’un işgali, ittihatçıların bir kısmının yurt dışına kaçması, kalanların kurtuluş ümidiyle bekleyiş içine girdikleri dönemi anlatılır. Kahramanları Halıcızade Bacaksız Abdi, Neveser, Mişon Barzilay, Roza, İsmail Efendi’dir.
Sırtlan Payı, Yaraya Tuz Basmak, Bıçağın Ucu romanlarında 27 Mayıs 1960 darbesi ve etrafında gelişen olayları anlatmıştır.
“Ali Kaptanoğlu”, takma adıyla senaryolar yazmıştır.
1980’li yıllarda televizyonlarda çokça beğenilen Kartallar Yüksek Uçar, Yarın Artık Bugündür, Sekiz Sütuna Manşet gibi dizi filmlerin senaryolarını yazmıştır.
| Şiir | Duvar, Sisler Bulvarı, Yağmur Kaçağı, Ben Sana Mecburum, Bela Çiçeği, Yasak Sevişmek, Elde Var Hüzün, Tutuklunun Günlüğü, Ayrılık Sevdaya Dahil, Böyle Bir Sevmek, Korkunun Krallığı |
| Roman | Sokaktaki Adam, Zenciler Birbirine Benzemez, Kurtlar Sofrası, Sırtlan Payı, Dersaadet’te Sabah Ezanları, Bıçağın Ucu, Gazi Paşa, Yaraya Tuz Basmak, Fena Halde Leman, Haco Hanım Vay, O Karanlıkta Biz |
| Deneme-Eleştiri | Hangi Sol, Hangi Batı, Hangi Atatürk, Batı’nın Deli Gömleği, Gerçekçilik Savaşı, Ulusal Kültür Savaşı, İkinci Yeni Savaşı, Sağım Solum Sobe, Yanlış Kadınlar Yanlış Erkekler, |
| Gezi | Abbas Yolcu |
| Senaryo | Sekiz Sütuna Manşet, Kartallar Yüksek Uçar, Yarın Artık Bugündür, Yıldızlar Gece Büyür, Teleflaş |
Mavi grubu, “fikir ve sanatın, sosyal bir sınıf veya grubun bayrağı yapılamayacağı” görüşüyle 1952’de ortaya çıkmıştır. Özgürlüğün ve barışın rengi sayılan “mavi” sözcüğünü çıkardıkları dergiye ad olarak seçmişlerdir.
Ankara Atatürk Lisesi öğrencileri tarafından ilk sayısı 1952’de çıkarılan Mavi dergisinde, daha sonra dönemin bazı şair ve yazarları da yazmaya başlamış, bu sanatçılara “Maviciler” adı verilmiştir.
Dergi; Teoman Civelek, Ülkü Arman, Ümran Kıratlı, Bekir Çiftçi ve Güner Sümer tarafından çıkarılmıştır. Daha sonra yazar kadrosuna Ahmet Oktay, Ferit Edgü, Ali Püsküllüoğlu, Ömer Faruk Toprak, Bumin Gaffar (Fikret Hakan) gibi sanatçılar katılmıştır.
Başlangıçta Atatürk ilke ve inkılâpları doğrultusunda Anadolu’ ya, geleneğe, halk şiirine eğilmişler, Yunus Emre gibi ozanların yolundan yürüyeceklerini belirtmişler ancak 1954’ten sonra bu anlayıştan vazgeçerek toplumcu gerçekçi bir çizgiye yönelmişlerdir.
Mavicilerin toplumcu gerçekçi çizgiye yönelmelerinde 1954’ten itibaren dergide yazmaya başlayan ve sosyalist gerçekçi fikirleriyle dergiye yön veren Attila İlhan’ın büyük etkisi vardır.
Ortaya ilk çıktıklarında tartışma ve polemiklere girmeyeceklerini söyleyen Maviciler, özellikle 1954’ten sonra Attila İlhan’ın dergide yazmaya başlamasıyla Hisarcılar ve Garip anlayışını sürdürenlerle sert polemikler yaşamışlardır.
Attila İlhan, derginin yönetimine katılmamış ancak yazı ve görüşleriyle Maviciler’i yönlendirmiştir.
İlk sayısı 1 Kasım 1952’de çıkan Mavi dergisi, 1 Ekim 1954’te son kez yayımlanmıştır. 1 Aralık 1954’ten itibaren Özdemir Nutku’nun yönetiminde Son Mavi adıyla yeniden yayın hayatına başlayan dergi, Nisan 1956’da kapanmıştır. Böylece dergi, 24 sayı Mavi, 8 sayı da onun devamı olan Son Mavi adıyla toplam 32 sayı çıkmıştır.
Maviciler’den bazıları şunlardır: Attila İlhan, Ahmet Oktay, Orhan Duru, Ferit Edgü, Tahsin Yücel…
Mavi dergisi etrafında toplandıkları için Maviciler olarak anılmışlardır. Hisarcılara ve Garipçilere karşı çıkmışlardır. Başlangıçta Anadolu’yu, geleneği ve halk edebiyatını savunmuşlar; Attila İlhan’ın dergiye katılmasıyla toplumcu gerçekçi çizgiye yönelmişlerdir. Nazım Hikmet’ten etkilenmiş ve şiirlerini dergide yayımlamışlardır.
Toplumcu gerçekçi yaklaşımı ve Nazım Hikmet’i benimsemelerine rağmen şiiri ideolojinin aracı haline getirmemişlerdir.
Şiiri, sosyal gerçeklerin anlatımında araç olarak görmüşlerdir. Şairane ve sanatlı söyleyişi tercih etmişlerdir.
Divan şiirinin imgelerinden ve şekil özelliklerinden yararlanmışlardır.
Şiirin basitleştirilmemesi; derin, içli, zengin bir benzetme ve imaj dünyasının olması gerektiğini savunmuşlardır.
Şiirde anlam kapalılığını savunmuşlardır.
Bireyin iç dünyasını, duygusal dünyasını anlatmışlardır.
Serbest tarzda şiir yazmışlardır.
İzmir’de doğmuş, lise yıllarında yazdığı bir şiirde Nazım Hikmet’in adı geçtiği için tutuklanmış, “Türkiye’de okuyamaz” şeklinde belgelenmiş, babasının uzun süren çabaları sonucu öğrenim hakkını geri almıştır. İstanbul’da hukuk eğitimini yarıda bırakarak 1949’da “Nazım Hikmet’i Kurtarma Komitesi’ne katılmak için Paris’e gitmiş, dönüşte gazetecilik yapmıştır.
Şiir, roman, deneme ve köşe yazılarıyla 1950 sonrası edebiyatımızda oldukça etkili olmuştur.
1946 yılında CHP şiir yarışmasında “Cebbaroğlu Mehemmed” şiiriyle ikincilik ödülü alarak adını duyurmuştur. (Yarışmanın birincisi “Otuz Beş Yaş” şiiriyle Cahit Sıtkı Tarancı, üçüncüsü ise “Çakır’ın Destanı”yla Fazıl Hüsnü Dağlarca olmuştur.)
1952–1956 yılları arasında çıkan Mavi adlı derginin etrafında bir araya gelen Ferit Edgü, Orhan Duru, Ahmet Oktay gibi sanatçılarla birlikte Maviciler topluluğunu oluşturmuş; yazılarıyla dergiye destek vererek Maviciler hareketinin en önemli ismi olmuştur.
Attila İlhan’ın şiir anlayışı üç evrede incelenebilir:
Bu dönem şiirlerinde ses, içerik, şekil ve imge yönüyle Nazım Hikmet’in etkisinde kalmıştır. Sosyalist gerçekçi anlayışı benimsemesine rağmen, Nazım Hikmet’in sesinin dışına çıkmayı başarmış, onun gibi, şiiri ideolojik bir malzeme haline getirmemiştir.
Sosyalist gerçekçiliği savunurken toplum ve tarihi inkâr etmemiştir.
Halk şiirinden de beslenen şair toplumcu gerçekçi bir duyarlıkla yazdığı şiirlerini 1948’de “Duvar” adlı kitabında toplamıştır. “Özgürlük, vatanseverlik, insanlık, özveri, barış” gibi temaları içeren bu şiirler, İkinci Dünya Savaşı’nın getirdiği gerilim, bunalım, sıkıntı ve çöküntüleri yansıtmaktadır.
“Toplumcu gerçekçi” bir süreçten geçerek geldiği bu dönemde, daha çok modern dünyada yalnızlaşan ve varlığı tehdit altında olan insanların ruh halini yansıtan şiirler yazmıştır.
Bireysel duygulanmaları ön plana çıkararak “aşk, yalnızlık, bunalım, umutsuzluk” gibi karamsar temaları işlediği şiirlerini 1954’te “Sisler Bulvarı” kitabında toplamıştır.
Bu dönem şiirlerinde üslup olarak kent yaşamının şekillendirdiği argo, küfür, bıçkınca konuşmalar, modern ifadeler görülmektedir.
Özellikle 1965’ten sonraki şiirlerinde –önceki şiirlerinden tümüyle kopmadan- tarihin yeniden sorgulanması, kişinin kendi benliğiyle hesaplaşması, tabiat, kâinat ve hatıralar ön plana çıkmıştır.
Bu dönemde divan şiirinin ses ve imge dünyasından beslenerek şiirini çok boyutlu bir derinliğe ulaştırmıştır.
“Elde Var Hüzün”, “Yasak Sevişmek” ve “Tutuklunun Günlüğü” kitaplarında divan şiirine özgü gazeli, şarkıyı, müseddesi yeni bir bakış açısıyla ele alarak geleneksel Türk şiirini modern bir içerikle birleştirmiştir.
Yukarıdaki açıklamalardan hareketle Attila İlhan’ın sanat anlayışını şöyle özetleyebiliriz:
Mavi dergisi etrafında toplanan Mavicilerin öncüsü ve en önemli ismi olmuştur.
Garip ve İkinci Yeni şiirine karşı çıkmıştır. Garipçilerden farklı olarak imgeye, mecaza yer vermiş; İkinci Yenilerden farklı olarak folklordan yararlanmıştır.
Batı, halk, divan, toplumcu şiir geleneklerine ait unsurları bir potada eriterek biçim ve öz yönünden kendine özgü bir şiir ortaya koymuştur.
Toplumcu gerçekçi anlayışla şiir yazmış ancak toplumcu gerçekçilerden farklı olarak şiirini ideolojinin aracı haline getirmemiş; kendine özgü bir “toplumcu gerçekçi” şiir akımı oluşturmuştur.
“Duvar” kitabındaki şiirlerinde halk şiirinden yararlanarak toplumsal konulara, “Sisler Bulvarı”nda bireysel duygulara yer vermiştir.
“Elde Var Hüzün”, “Yasak Sevişmek” ve “Tutuklunun Günlüğü” şiir kitaplarında divan edebiyatı geleneğinden beslenmiştir.
Barış, özgürlük, geleceğe umut gibi sosyal temaların yanında aşk, yalnızlık, umutsuzluk, bunalım, ölüm gibi bireysel temaları da işlemiştir.
Şiire yeni bir ses, coşkulu bir anlatım, zengin bir imge dünyası getirmiştir.
Şiirlerinde argoya, halk söyleyişlerine, kullanılmayan eski kelimelere, modern kent yaşamında sıkça kullanılan sözcüklere, Fransızca ve Almancadan aldığı kelimelere yer vermiştir.
Yazım kurallarına karşı çıkmış, büyük harf kullanmamış ancak özel isimlere ek geldiğinde kesme işaretiyle ayırmıştır.
Sisler Bulvarı, Yağmur Kaçağı ve Ben Sana Mecburum adlı kitaplarındaki şiirleriyle genç kuşakları etkilemiştir.
“Sokaktaki Adam” romanında Batılılaşma uğruna yaşadığı toplumdan kopan insanların bocalamalarını işlemiştir. Romanda Kamarot Yakup’la Güzel Sanatlar Fakültesinden ayrılan Hasan’ın maceralarını anlatmıştır.
“Zenciler Birbirine Benzemez” romanında Avrupa’da komünist ve antikomünist mültecilerle karşılaşıp hayal kırıklığına uğrayan bir devrimciyi anlatmıştır. Radyo atölyesinde çalışan, yetim büyümüş Mehmet Ali’nin Paris’e gidişi ve orada yaşadığı sıkıntıları dile getirmiştir.
“Kurtlar Sofrası”sında toplumsal sorunlar ışığında bireyler arası ilişkileri tahlil etmiştir. Eserde, Atatürk döneminin milliyetçi gazetecileriyle bunlara karşı tavır takınan çıkarcıların mücadelesini anlatmıştır.
Dersaadet’te Sabah Ezanları, Mütareke yılları ve Kurtuluş Savaşı teması etrafında gelişen bir romandır. Eserde 1909’dan 1920’li yıllara kadar, İkinci Meşrutiyet’in ilanı, İttihat ve Terakki’nin siyasi partiye dönüşmesi, Jön Türklerin ikiye ayrılması, Balkan ve Birinci Dünya Savaşları, Selanik’in kaybedilmesiyle ailelerin İstanbul’a gelişi, İstanbul’un işgali, ittihatçıların bir kısmının yurt dışına kaçması, kalanların kurtuluş ümidiyle bekleyiş içine girdikleri dönemi anlatılır. Kahramanları Halıcızade Bacaksız Abdi, Neveser, Mişon Barzilay, Roza, İsmail Efendi’dir.
Sırtlan Payı, Yaraya Tuz Basmak, Bıçağın Ucu romanlarında 27 Mayıs 1960 darbesi ve etrafında gelişen olayları anlatmıştır.
“Ali Kaptanoğlu”, takma adıyla senaryolar yazmıştır.
1980’li yıllarda televizyonlarda çokça beğenilen Kartallar Yüksek Uçar, Yarın Artık Bugündür, Sekiz Sütuna Manşet gibi dizi filmlerin senaryolarını yazmıştır.
| Şiir | Duvar, Sisler Bulvarı, Yağmur Kaçağı, Ben Sana Mecburum, Bela Çiçeği, Yasak Sevişmek, Elde Var Hüzün, Tutuklunun Günlüğü, Ayrılık Sevdaya Dahil, Böyle Bir Sevmek, Korkunun Krallığı |
| Roman | Sokaktaki Adam, Zenciler Birbirine Benzemez, Kurtlar Sofrası, Sırtlan Payı, Dersaadet’te Sabah Ezanları, Bıçağın Ucu, Gazi Paşa, Yaraya Tuz Basmak, Fena Halde Leman, Haco Hanım Vay, O Karanlıkta Biz |
| Deneme-Eleştiri | Hangi Sol, Hangi Batı, Hangi Atatürk, Batı’nın Deli Gömleği, Gerçekçilik Savaşı, Ulusal Kültür Savaşı, İkinci Yeni Savaşı, Sağım Solum Sobe, Yanlış Kadınlar Yanlış Erkekler, |
| Gezi | Abbas Yolcu |
| Senaryo | Sekiz Sütuna Manşet, Kartallar Yüksek Uçar, Yarın Artık Bugündür, Yıldızlar Gece Büyür, Teleflaş |