YKS /TYT TÜRKÇE DENEME SINAVI- 14
1. Bu sanatçı dile kilit vurmayacak kadar cesurdur.
Bu cümlede geçen “dile kilit vurmamak” sözüyle anlatılmak istenen aşağıdakilerden hangisidir?
A) Yaşamı en ince ayrıntısına kadar anlatma
B) İnsanın duygu dünyasını etkilemeye çalışma
C) içinden geldiği gibi yazma
D) Okuyucuda merak duygusu uyandırma
E) Dili etkili bir biçimde kullanma
2. Ceyhun Atuf Kansu sevgiyi dile getiren en güzel sözcüklerin Türkçede bulunduğunu bize göstermiş ve Türkçenin gücünü kanıtlamıştı. Bunun için onun şiiri rengini yitirmeyen bir gül gibi kalacaktır.
Bu parçadaki altı çizili sözle anlatılmak istenen aşağıdakilerden hangisidir?
A) Ölümsüzlüğü yakalama
B) Yoğun bir anlatıma sahip olma
C) Toplumun her kesimini kucaklama
D) Özgünlüğü yakalama
E) Yaşadığı dönemin havasını yansıtma
3. Bazı şairlerin durgun olmayan, devingen bir şiir yapıları vardır. Bu şairler şiirlerinin toprağını yaşamla besleyip zenginleştirirler.
Bu parçadaki altı çizili sözle anlatılmak istenen aşağıdakilerden hangisidir?
A) Okurların beğenisini dikkate alma
B) Geleceğe kalma düşüncesi taşıma
C) Yeniliklere açık olma
D) Farklı konuları işleme
E) Eleştiriye açık olma
4. Bu yazarımız bir konuyu ele alırken onu her yönüyle, bütün olasılıkları göz önünde bulundurarak işlerdi.
Kendisinden böyle söz edilen bir sanatçı aşağıdaki deyimlerden hangisiyle nitelendirilebilir?
A) İşine dört elle sarılan
B) Enine boyuna düşünen
C) içi kan ağlayan
D) Her şeyi göze alan
E) Sözü ağzında gevelemeyen
5. Edebiyat, insanı etnik ve kültürel farklılıklardan kurtarıp insan olma paydasında birleştiren bir güçtür.
Aşağıdaki cümlelerden hangisi anlamca bu cümleye en yakındır?
A) Edebiyat insanın yaşama bakış açısını değiştiren bir güçtür.
B) Edebiyat değişik kültürleri tanımamızı sağlayan bir araçtır.
C) Edebiyat insana yaşama sevinci aşılayan, ona farklı duygular tattıran bir güçtür.
D)Edebiyat çeşitli uluslardan insanları ortak değerler çevresinde toplar.
E) Edebiyat insanı ve hayatı en iyi biçimde anlatan bir güçtür.
6. Bir yazı yazacaksan aklımdan kalbime oradan da kalemime akan duygularımı yazarım.
Bu cümle aşağıdakilerden hangisine anlamca en yakındır?
A) Okurlarımın duymak istediklerini yazarım.
B) Düşüncelerimi duygularımla birleştirerek yazarım.
C) Düşüncelerimi kendime ait bir tarzla kaleme alırım.
D) Yazılarımı oluştururken benimsemediğim hiç bir düşünceyi anlatmam.
E) Yazılarımda duygusal konuları işlemekten kaçınmam.
7. (I) Okumak kelime hazinesini geliştirir, dili öğretir. (II) İmla kurallarının nerede ve nasıl uygulanacağına dair pratik bilgiler verir. (III) Cümlenin nasıl kurulduğunu, paragrafın nasıl oluşturulduğunu, bir yazıyı etkili hale getiren şeylerin neler olduğunu sezmemizi sağlar. (IV) Kitap okuyanlar güzel konuşmak ve doğru yazmakta büyük mesafeler aldıklarını görürler. (V) Okunacak o kadar çok ürün var ki bunlar arasında seçici olmak gerekir.
Bu parçadaki numaralanmış cümlelerin hangisinde okumanın yararlarına yer verilmemiştir?
A) I. B) II. C) III. D) IV. E) V.
8. (I) Birçok gerçek sanatçı gibi bu sanatçımız da geç anlaşılmıştır. (II) Tamamı yetmiş altı sayfa tutan şiirleri de ölümünden tam yirmi beş yıl sonra yayımlanmıştır. (III) Onun şiirlerini okuduğunuzda kendinizi birden rüyalarla, efsanelerle örülmüş bir dünyada bulursunuz. (IV) Hint kültüründen Anadolu’ya kadar uzanan inanılmaz zenginlikte bir kültürel arka plan vardır şiirlerinde. (V) Ne var ki çağdaşları gibi o da modernliği geçmişe sırt çevirmek olarak algılanmıştır.
Yukarrdaki numaralanmış cümlelerin hangisinde olumsuz bir eleştiri vardır?
A) I B) II. C) III. D) IV. E) V.
9. Yazar, dilin soluğunu kendi soluğuyla bütünleyen kişidir.
Aşağıdaki cümlelerin hangisi anlamca bu cümleye en yakındır?
A) Yazar, dili kendi duygu ve düşüncesiyle yoğurarak kullanan kişidir
B) Yazar, dili işleyen onu uygun bir şekilde kullanabilen kişidir.
C) Yazar, dili en güzel şekilde kullanan kişidir.
D) Yazar, dili canlı ve etkili bir biçimde kullanan kişidir.
E) Yazar, herkesin kullandığı kelimelerle yetinmeyen yeni çağrışımlar oluşturan kişidir.
10. Aşağıdakilerin hangisinde yazara ilişkin açıklamayla ayraç içinde verilen nitelik birbiriyle uyuşmamaktadır?
A) Az sözle çok şey ifade eder. (yoğunluk)
B) Gündelik konuşma dilinin rahatlığıyla anlatımı oldukça içtendir. (doğallık)
C) İçeriği iyi olan eserler yazarak okuyucuda merak uyandırıp sürekli kendini okutturur. (açıklık)
D) Kimseye benzemez, kendi özelliklerini kendisi belirler. (özgünlük)
E) Olayları, insanları, hatta cansız varlıkları duygulu, renkli bir biçimde dile getirir. (anlatımsal etkileyicilik)
11. Dilimiz Türkçenin bitkileri adlandırma açısından ilginç özellikleri vardır. Bu özelliklerin başında da somutlama gelir. Bunun için de doğadaki benzer nesnelerle bitkiler arasındaki ilişki adlandırmada çıkış noktası olur. Çiçeğinin biçimi aslan ağzına benzediği için o çiçeği aslanağzı diye adlandırırız. Greyfurta biçimsel özelliğinden dolayı altın top denmiştir. Dokunduğunda yaprakları porsuyup içine çekilen bitkiye küstümotu denmiştir.
Bu parçanın anlatımında özellikle aşağıdakilerden hangisine başvurulmuştur?
B) Tanımlama
C) Tartışma
D) Betimleme
12. Hemite dağıyla Anavarza arası, düz geniş bir ovadır. Savrun çayı Ceyhan üzerine tam Anavarza’nın dibinde karışır. Çayın Ceylan’a karıştığı yerden Vayvaylı köyüne kadar yeşil yeşil bir sazlık uzanır. Buraya günün her vaktinde bir boz duman çöker. Daha doğrusu incecik bir sis… Yollarda toz diz boyudur. Toz kırmızı demir gibi yanar. Nehrin kıyılarında pırıl pırıl sazlar vardır.
Bu parçanın anlatımıyla ilgili olarak aşağıdakilerden hangisi söylenemez?
A) Niteleyici sözcüklere yer verilmiştir.
B) Gözlem gücünden yararlanılmıştır.
C) Kişileştirmeye yer verilmiştir.
D) Yinelemelere yer verilmiştir.
E) Benzetme sanatından yararlanılmıştır.
13. Aşağıdaki cümlelerin hangisinde bir anlatım bozukluğu vardır?
A) Kütüphaneye gidelim, kitaplarım orada kaldı.
B) Herkes işine saygı duymalı ve severek yapmalıdır.
C) Teknoloji alanındaki gelişmeler yaşamımızı kolaylaştırıyor.
D) Anadolu’nun her yerinde bir tarihi esere rastlamak mümkün
E) Sıcak yaz günlerinde insanlar şelalenin serinlettiği vadiye gelmişlerdi.
14. Aşağıdaki cümlelerin hangisinde bir anlatım bozukluğu vardır?
A) Sanatçının çalışmalarını bırakın araştırmacıları sokaktaki vatandaşlar bile bilmiyor.
B) Babam kararını açıklamadan önce biraz daha düşündü.
C) O zamanlar ülkemizde büyük bir ekonomik kriz vardı.
D) Arkadaşlarımı telefonla aradım, onlara bu konuyu anlattım.
E) Sanatçı duygu ve düşüncelerini sözcükleri etkili bir şekilde kullanarak dile getiriyor.
15. Aşağıdaki cümlelerin hangisinde bir anlatım bozukluğu vardır?
A) Onu öğretmenimizin düğününde görmüştüm.
B) Lise öğrenimini Ankara’da üniversiteyi de Konya’da okumuş.
C) Askerliğini bitirince bu okulda öğretmenlik yapacaktı
D) Genç tiyatrocuların ödüllerini vermek için buraya gelmiştim.
E) Düzenli çalışmazsan hiçbir işte başarılı olamazsın.
16. Aşağıdaki cümlelerden hangisi tek öğelidir?
A) Yılın her mevsimi onları Boğaziçi’nde görebilirsiniz
B) Herkesin sevip saydığı iyi bir yazardı.
C) Trabzon evlerini ilk olarak araştıran kişiyi buldum.
D) Yazdıklarımı elime aldığımda hüzünleniyorum.
E) Çeşitli konularda yazılmış makaleleri büyük bir dikkatle okuyordu.
17. Sanatçı Adapazarı’nda 23 Kasım 1905’te doğdu. Varlıklı bir
I II III
ailenin çocuğuydu. Okulu pek sevmezdi. İstanbul Erkek lisesinden
IV
yaramazlıkları nedeniyle on bir arkadaşıyla birlikte gönderildi.
V
Bu parçadaki numaralanmış yerlerin hangisinde bir yazım yanlışı vardır?
A) I. B) II. C) III. D) IV. E) V.
18. Dünyanın en uzun hüznü yağıyor
Yorgun ve yenilmiş insanlığımızın üstüne
Bu dizelerde aşağıdaki ses olaylarından hangisi yoktur?
A) Ünsüz yumuşaması
B) Ünsüz benzeşmesi
C) Ulama
D) Koruyucu ünsüz
E) Ünlü düşmesi
19. Karşıda sapsarı bir ova (I) Ovanın tam ortasında da kıvrıla kıvrıla akan bir çay (II) Çayın kıyıları koyu yeşil söğüt ve kavak ağaçları (III) Dışarıya doğru tarlalar (IV) Daha ileride uzanıp gidiyor bembeyaz sonsuz kır (V)
Bu parçadaki numaralanmış yerlerin hangisine diğerlerinden farklı bir noktalama işareti getirilmelidir?
A) I. B) II C) III. D) IV. E) V.
20. Dört uzun yıl boyunca Dışarıda koskoca bir dağa Baştan çıkaran kokularıyla doldurdu yollan Her bahar göğün kapılarından
Bu dörtlükle ilgili olarak aşağıdakilerden hangisi söylenemez?
A) “koskoca” sözcüğü niteleme sıfatıdır.
B) “dışarıda” sözcüğü yer – yön zarfıdır.
C) “doldurdu” sözcüğü hem yapım hem çekim eki almıştır.
D) “çıkaran” sözcüğü sıfat – fiil eki almıştır.
E) Belirtili ad tamlaması kullanılmıştır.
21. (I) Irmak etrafı dağlarla çevrili olan köyün içinden kıvrıla kıvrıla geçiyordu. (II) Kenarındaki söğütler üzerine doğru eğilebildiği kadar eğiliyor. (III) Irmak da karların eridiği günlerde adeta onlarla konuşmak istercesine yükseliyordu. (IV) Yatağındaki bazı taşlara çarparak beyaz köpükler çıkarıyordu. (V) Şırıltısı kuşların sesiyle birleşip yeni besteler yapıyordu.
Bu parçadaki numaralanmış cümlelerle ilgili olarak aşağıdakilerden hangisi söylenemez?
A) I cümlede ikileme zarf görevinde kullanılmıştır.
B) II. cümlede birden fazla ilgeç kullanılmıştır.
C) III. cümlede “onlarla” sözü zamir görevinde kullanılmıştır,
D) IV. cümlede belirtme sıfatı kullanılmıştır.
E) V. cümlede yüklem şimdiki zamanın rivayetiyle çekimlenmiştir.
22. (I) Taba rengi bir örtüye bürünüyor istasyonun kuleleri. (II) İlkbahar akşamlarını hatırlatan bir neşe var havada. (III) Çimen ve ağaç kokularına deniz ve yosun kokuları karışıyor, onlara bir mimoza kokusu ekleniyor (IV) iskeleye beyaz vapurlar yavaş yavaş yanaşıyor (V) Sadece şu anı yaşayabilme talihine ermiş olmak bile insanı mutlu ediyor
Bu parçadaki numaralanmış cümlelerle ilgili olarak aşağıdakilerden hangisi söylenemez?
A) I. cümlede belirtili ad tamlaması vardır.
B) II. cümlede “hatırlatan” sözcüğü hem yapım hem çekim eki almıştır.
C) III. cümlede işaret zamiri kullanılmıştır.
D) IV. cümlede ikileme zarf görevindedir.
E) V. cümlede işaret sıfatı kullanılmıştır.
23. (I) Solgun bir maviliğin içine incecik pembelik dalga dalga koyulaşarak yayılıyor. (II) Tam tepede gümüşi bir hilal var. (III) Gecenin geldiğini hisseden deniz hafiften mora çalıyor. (IV) Minareleri ve kubbeleriyle şehrin zarif silueti lacivert ufkun koynuna uzanmış, zorlukla seçiliyor. (V) Haydarpaşa’nın kara kahverengi taş binasına lambaların turuncu ışıkları vuruyor.
Bu parçadaki numaralanmış cümlelerle ilgili olarak aşağıdakilerden hangisi söylenemez?
A) I. cümle bileşik fiil cümlesidir.
B) II. cümle kurallı isim cümlesidir.
C) III. cümle birden fazla yan cümleciği olan bileşik bir cümledir.
D) IV cümle bağımlı sıralı bir cümledir.
E) V. cümle dolaylı tümleç, özne ve yüklemden oluşan bileşik bir cümledir.
24. Zamanlarındaki olaylarla yetinen romancıların bu olaylar değişince romanları er geç bir köşeye atılır. Hele romancı içinde yaşadığı toplumu yönetmeye kalkışırsa sonuç daha acıdır, sağlığında unutulur. O halde sanatçı……
Bu parçanın sonuna düşüncenin akışına göre aşağıdakilerden hangisi getirilmelidir?
A) içinden çıktığı toplumu yansıtmamalıdır.
B) topluma ışık tutmamalıdır.
C) her devirde değişmeyen konuları işlemelidir.
D) dili etkili bir biçimde kullanmaya çalışmalıdır.
E) kendi söyleyişini yakalamalıdır.
25. (I) Bilim adamı olmak, toplumun öteki mesleklerinden olanlarla araya sınır çizmeyi gerektirir. (II) Çünkü bilim adamı, sadece bugün için yaşamaz, geleceği de düşünür. (III) Öyle her baba yiğidin harcı değildir bilim adamı olmak. (IV) Gelecekten sorumlu hisseder kendini, kendisine devredilen mirası alır, işler, yetkinleştirir, yeni kuşaklara armağan eder (V) O bilir kendisinin sınırlı bir gücü olduğunu, ama çalışmaya devam eder.
Yukarıdaki parçada numaralanmış cümlelerden hangisi düşüncenin akışını bozmaktadır?
A) I. B) II. C) III. D) IV. E) V.
26. Bazı eleştirmenlere göre eser ile yazarı arasında bağ kurmak, şiiri şairinin romanı da yazarının hayatını göz önünde bulundurarak yorumlamak geçerliliği olan bir yöntem değildir. Oysa……….. Bu bağlar romanda şiire nazaran daha fazladır. Şiirde şairin hisleri egemendir. Romanda romancının hayatı, hayalleri, üzüntüleri açık veya kapalı bir şekilde hissedilebilir
Bu parçada boş bırakılan yere düşüncenin akışına göre aşağıdakilerden hangisi getirilebilir?
A) bir eseri incelerken o esere sadece belli açılardan bakmak yanlıştır.
B) eserle yazarı arasında mutlaka birtakım bağlar vardır.
C) şiir yazmak için sanatçının kuvvetli hislerinin olması gerekir.
D) roman yazarı hayalini kurduğu dünyayı eserine yansıtır.
E) her eleştirmenin kendine göre eseri inceleme yöntemi vardır.
27. Kimi yazarlar ve yayıncılar halkın kitap okumadığını, kitapların satılmadığını söylüyorlar. Bu gerçekten gülünç ve insafsız bir iddia. Harry Potter hem dünyada hem de ülkemizde milyonlarca sattı. Bunun gibi örnekleri sıralamak mümkün. Demek ki…..Ben bu yüzden halk kitap okumuyor, kitap artık satılmıyor diyenlere çok kızıyorum. Halk hoşlanmadığı, ilgisini çekmeyen kitapları niye okusun?
Bu parçada boş bırakılan yere düşüncenin akışına göre aşağıdakilerden hangisi getirilmelidir?
A) evrensel konuları içeren eserleri halk okuyor.
B) özgün eserleri halk okuyor.
C) halk yabancı yazarların eserlerini bile okuyor.
D) halk ilgisini çeken, beğendiği eserleri hemen okuyor.
E) akıcı bir dille yazılan eserleri halk okuyor.
28. Talip Apaydın’ın “Vatan Dediler” adlı romanının konusu Kurtuluş Savaşı’yla ilgilidir, Kemal Tahir’in Yorgun Savaşçısı da. İki romanda da savaş günlerinde ülkenin içinde bulunduğu koşulları görürüz. Ancak bu iki romanın içeriği birbirinden farklıdır. Çünkü savaşa bakış açıları değişiktir. Birincisinde yazar köylülerin beklentileri açısından bakar savaşa. En ağır yükleri taşmakta bir duraksama göstermez köylüler. İkincisinde ise köylüler savaş sözünden bile ürkerler.
Bu parçada asıl anlatılmak istenen düşünce aşağıdakilerden hangisidir?
A)Aynı yüzyılda yaşayan sanatçıların aynı konudan etkilenmeleri doğaldır.
B)Sanatçılar aynı konuyu işleseler de dili farklı biçimde kullandıklarından eserleri farklı özellik gösterir.
C)Aynı konuyu seçen iki sanatçı olayları değişik biçimlerde yorumlayabilirler.
D)Bir sanat eserinde önemli olan konu değil, konuyu işleyiş biçimidir.
E) Bugüne kadar Kurtuluş Savaşı’nı işleyen birçok roman yazılmıştır.
29. Günümüzde bir edebiyat eserini okuyup anlamadıklarını söyleyenler eleştirmenler değil, gazete köşe yazarlarıdır. Çünkü romanın medyası değişti Edebiyat dergilerinin konusu olmaktan çıkartılıp gazetelerin hafta sonu eklerinin televizyon talk showlarının malzemesi haline getirildi. Bugün romanın konusu, üslubu ya da dili değil, kaç sattığı tartışılıyor.
Bu parçada yakınılan durum aşağıdakilerden hangisidir?
A) Edebiyat eserlerinin eleştirmenler tarafından değil; gazeteler, televizyonlar tarafından ele alınmasından
B) Günümüzde edebiyat dergilerinin çıkarılmamasından
C) Edebiyat eserlerinin değerinin günümüzde pek bilinmemesinden
D) Gazetecilerin ve medyanın edebiyat eserlerini ele almamalarından
E) Günümüzde nitelikli edebiyat eserlerinin yazıl-mamasından
30. Sözcükleri özenle seçme, yerli yerinde kullanma anadilin söz değerleriyle düşünmeye bağlıdır. Bu da sözcüklerin kavram birimi olmasından gelir. Yazılarda gördüğümüz düşünce bulanıklığı anadilin söz değerleriyle düşünmemekten kaynaklanır Bunun gibi kurmacasal nitelikli yazılarda rastlanan durukluk, kılçıklı söyleyiş, gevşek doku-lu oluş gibi eksiklerin özünde de bu kuralı hiçe sayma yatar.
Bu parçada asıl anlatılmak istenen düşünce aşağıdakilerden hangisidir?
A) Anadille düşünmeden yazılan yazılarda birçok eksikler ortaya çıkar.
B) Her sanatçı kalıcı olabilmek için sözcük seçimine dikkat eder.
C) Her sanatçı eserinde kullandığı sözcükleri özenle seçer
D) Duru, açık olmayan eserler beğenilmez.
E) Her sanatçı içinden çıktığı toplumun duygu ve düşüncelerini yansıtır.
31. Divan şiiri milli değilmiş de halk şiiri, saz şairlerimizin koşmaları milliymiş; onun için divanları kapattık yalnız cönkleri okumalı, ağızlarda dolaşan türküleri toplayıp öğrenmeliymişiz Bu tatsız şaka uzun sürdü. Halk şiirimizin güzelliklerini bilmez, anlamaz değilim. Elbette Köroğlu’nun, Karacaoğlan’ın çok güzel koşmaları, semaileri vardır Ancak Divan şairlerimizin yazdıkları da bizim baba mirasımızdır. Onu yabancı saymaya hakkımız yoktur.
Bu parçada asıl anlatılmak istenen düşünce aşağıdakilerden hangisidir?
A) Divan şiirini anlamak Halk şiirine göre daha zordur.
B) Halk şiiri divan şiirine göre daha bizim malımızdır.
C) Divan şiiri de Halk şiiri gibi bizim milli değerimizdir.
D) Halk şairlerinin şiirleri bizi daha iyi yansıtmaktadır.
E) Divan şiirinde Arap edebiyatının etkisi çok fazladır.
32. Yazar bir dil işçisidir. Dilin soluğunu kendi soluğuyla bütünleyen kişidir. Sözcüklerin anlam sınırını anlatım gereksinimi açısından belirleyen kişi… Böyle bir görevi üstlenmiyorsa, anadilin soluğunu güçlendirip geliştiremiyorsa yazar denemez o kişiye. Ne denli yazıp çizerse çizsin nice yapıtları yayımlanırsa yayımlansın yaşadığı günlerden Öteye geçemez.
Bu parçada asıl anlatılmak istenen düşünce aşağıdakilerden hangisidir?
A) Sanatçı toplumun nabzını tutmasını iyi bilmelidir.
B) Eserlerinde akıcı bir dil kullanmayan sanatçılar okuyucu bulamazlar.
C) Bir dilin gelişmesi milli motiflerin benimsenmesine bağlıdır.
D) Anadilini geliştirmeyen bir sanatçı ölümsüzlüğü yakalayamaz.
E) Sanatçıları büyük yapan neyi anlattıkları değil, nasıl anlattıklarıdır.
33. Modern hikayecilerimizin öncülerinden olan Memduh Şevket Esendal eserlerinde hayatı olduğu gibi yansıtan, olayları nesnel bir görüşle veren, edebiyatsız edebiyat yapan bir sanatçıdır. Hikayelerinde olağanüstü olaylar yoktur. Herhangi bir günlük olayı ayrıntılara girmeden mizahlı bir anlatımla ortaya koyar Yapıtlarıyla kendinden sonraki kuşaklara yo! göstermiştir.
Bu parçada Memduh Şevket Esendal’la ilgili olarak aşağıdakilerden hangisine değinilmemiştir?
A) Genç yazarlara örnek olduğuna
B) Eserlerinde hayatı olduğu gibi yansıttığına
C) Günlük olayları mizahlı bir anlatımla ortaya koyduğuna
D) Eserlerinde süslü söyleyişe, söz oyunlarına yer vermediğine
E) Eserlerinde ele aldığı insanların iç dünyalarını yansıttığına
34. İnsanlık için duyduğu coşkun sevgiye rağmen hasta denecek kadar çekingen ve içine kapanıktı; hem ateşli hem soğuk bir mizacı vardı; en tehlikeli şekliyle düşkündü yalnızlığa. Sefahatin bütün karanlık yollarından geçti; ama hep tek başınaydı; duyduğu zevkten nefret ediyor, mutluluk içindeyken bir suçluluk duygusuna kapılıyor, hırsından hiç durmadan dudaklarını kemiriyordu.
Yukarıdaki parçada bahsedilen kişiyle ilgili aşağıdakilerden hangisi söylenemez?
A) Utangaç bir yapıya sahip olduğu
B) Yalnızlıktan hoşlandığı
C) Karakterinde karşıtlıklar bulunduğu
D) Hırslı bir kişiliğe sahip olduğu
E) İnsanlara karşı sevecen olmadığı
35. O, yıllardır alışılmış şiir şeklinin dışına çıkmış, farklı olduğunu kanıtlamıştır. Ölçü, şekil ve dil bakımından şiirimizin gelişmesinde büyük rol oynamıştır. Bilhassa şiirleri, destani bir hava taşıması bakımından bir hayli değerlidir. Hatta bu uzun şiir türünde yeni bir dünyanın kapılarını da sonuna kadar aralamıştır, diyebiliriz. Daha sonra ise sanatına siyaset bulaştırması okuyucularını üzmüştür. Anadolu’nun çorak bozkırlarının insanlarının acılarını, dertlerini söylemesi lazımken o başka bir yolu tercih etmiştir.
Yukarıdaki parçada sözü edilen sanatçıyla ilgili aşağıdakilerden hangisine değinilmemiştir?
A) Özgün şiirler yazdığına
B) Siyasi şiirlerinin okurlarınca hoş karşılanmadığına
C) Şiirlerinde destansı özellikler bulunduğuna
D) Şiirlerinde Anadolu insanının sorunlarına yer verdiğine
E) Şiirimize yenilikler getirdiğine
36. Cahit Sıtkı Tarancı bireysel bir şiir görüşüyle hemen bütün şiirlerinde ölümle fanilik temalarını işler. Toplumsal yaşantılarını şiire öz olarak alır. Hece ölçüsünün hiç değişmeyen kalıplaşmış duraklarını atarak heceye yeni uyum olanakları hazırlayanların arasındadır. Anadilimizi tüm canlılığı ve sıcak duygusallığı ile vermek ister. Sanatçı ömrünün sonuna kadar yalnız şiiri düşünmüş ve şiir yazmıştır. Onu hayata bağlayan tek yoldur şiir yazmak.
Bu parçadan Cahit Sıtkı Tarancı’yla ilgili olarak aşağıdakilerden hangisine değinilmemiştir?
A) Şiirlerinde ölüm temasını işlemiştir.
B) Sadece şiir türünde eser vermiştir.
C) Sanatsal değeri yüksek şiirler yazmıştır.
D) Şiirlerinde canlı ve lirik bir anlatımı benimsemiştir.
E) Hece ölçüsüne yenilikler getirmeye çalışmıştır.
37. Nobel edebiyat ödülünü kazanmış biricik Arap yazarı olan Necip Mahfuz, 30 Ağustos 2006’da 95 yaşında öldüğünde yaklaşık 80 yıldır yazıyordu Her büyük yazar gibi “yazmak onun için hayatın anlamıydı”. Arap romanının kurucusu ve uzun yıllar rakipsiz temsilcisi olarak kalan Mahfuz 40 kadar roman, 100 kadar öykü ve 30’dan fazla senaryo yazdı. Eserleri dünyanın hemen bütün dillerine çevrilirken yarısına yakını da filme çekildi. Tüm yaşamını geçirdiği Kahire’ye tutkuyla bağlıydı ve Kahire’nin insanları ve sokakları onun hikaye ve romanlarının kahramanlarıydı. Mahfuz okurlarını iyi ve kötü üzerine düşünmeye ve sorgulamaya davet eder. Evrensel ölçülerde bir mükemmelliğin görüldüğü romanları ve hikayeleri klasik Arap geleneği, Avrupa esintileri ve kişisel yeteneğinin göz kamaştırıcı bir sentezini yansıtır.
Parçada sözü edilen yazarla ilgili aşağıdakiler-den hangisine değinilmemiştir?
A) Yaşadığı çevreyi eserlerine aktardığına
B) Yapıtlarının dünya çapında tanınmış olduğuna
C) Yazmayı hayatının anlamı olarak gördüğüne
D) Doğru bildiğini sonuna kadar savunduğuna
E) Değişik türlerde çok sayıda eser verdiğine
38. 1954 yılında Belçikalı Gilbert Delahaye’in kalemi ve Marcel Marlier’nın fırçasıyla yaratılmış çocuk kitapları serisinin baş kahramanı Ayşegül’ün özgün adı “Martine”, ana dili Fransızca’dır. Bu küçük kahramanın macerası dünyanın birçok ülkesine, hızla yayılmıştır. “Küçük Ayşegül”, yıllardır dünyanın en özgün, en başarılı ve çocuklar tarafından en çok sevilen kitap olma özelliğini korumaktadır. Ayşegül serüvenlerinin en önemli özelliği tüm çağlara ayak uydurabilmesi, güncelliğini koruya-bilmesidir. Küçük Ayşegül, çocukların körpe zihinlerinde dostluğu, kardeşliği yeşertmekte ve onlara insan, hayvan ve doğa sevgisini aşılamaktadır.
Parçada sözü edilen eser ve kahramanla ilgili aşağıdakilerden hangisine değinilmemiştir?
A) Küçük Ayşegül’ün evrensel bir niteliğinin bulunduğuna
B) Küçük Ayşegül’ün geçmişle gelecek arasında sıkı bir bağ kurduğuna
C) Küçük Ayşegül’ün orijinal ve başarılı bir eser olduğuna
D) Küçük Ayşegül’ün yayımlandığı her dönemde ilgiyle okunduğuna
E) Küçük Ayşegül’ün çocuklara olumlu duygular aşıladığına
39. Bu kitap gençler için hoş bir kılavuzluk yapmanın ötesinde edebiyattan zevk almak ve onun izlerini sürmek anlamında önemli bir başucu kitabı. Kitaptaki denemeler çocukluk ve gençlikte yapılan okumaların yazarın evreni salt kendi yaşantılarıyla sınırlamamasında ne denli yardımcı olduğunun kanıtıdır. Kitap dayatmacı bir role soyunmayı denemiyor. Bu nedenle de okurlar için sıkıcı değil. Ayrıca kitabın dili oldukça akıcı. Kitapta yazarların küçük yaşlarında okudukları öyküleri nasıl değerlendirdiklerini okumak da çok eğlenceli.
Bu parçada sözü edilen kitapla ilgili olarak aşağıdakilerden hangisine değinilmemiştir?
A)Okura öykü yazmanın ip uçlarını gösterdiğine
B)Okurlara herhangi bir dayatmada bulunmadığına
C)Genç okurlara yol gösterdiğine
D)Okuyucuyu sürükleyen bir üslubunun olduğuna
E)Yazarların küçükken okudukları öyküler hakkındaki değerlendirmeleri içerdiğine
40. O zamana kadar daha çok geleneğe teslim olmuş Türk şiirinde bir kopuşun habercisi sayılabilecek Garip hareketi etkileri çok sonra anlaşılacak bir çıkışa öncülük etmişti. Daha en başından “bir kırılma deneyimi” ile şiire başlamış, bu söylemle yola çıkmıştı Garip hareketi. Garip, Türk şiirinde önemli bir yeri olan geleneğe ve bu geleneğe ait olan birçok unsura cephe alarak, “ölçü ve uyak” in ana kurallarına karşı durarak, şiiri gündelik dile yaklaştırarak, şiiri soyut bir düzlemden somut bir düzleme çekme, ya da en azından dikkati bu alana çekme konusunda başarılı oldu. Ancak, eski şiire bir tepki olarak doğan bu hareketin varlığı bir süre sonra sona ermek zorunda kalmıştır.
Bu parçada Garip hareketi ile ilgili aşağıdakilerden hangisine değinilmemiştir?
A) Türk şiirini alışılagelmiş geleneklerden uzaklaştırdığına
B) Şiirde biçim unsurlarına karşı çıktığına
C) Şiirin dilini gündelik yaşama yaklaştırdığına
D) Varlığını uzun süre devam ettiremediğine
E) Edebi olmak endişesinden uzak olduğuna
CEVAPLAR
1.C 2.A 3.C 4.B 5.D 6.B 7.E 8.E 9.A 10.C
| 11.E 12.C 13. B 14.A 15. B 16. B 17. D 18. B 19. E 20. B
| 21. E 22.B 23.E 24.C 25.C 26.B 27.D 28.C 29.A 30.A
| 31.C 32.D 33.E 34.E 35.D 36.C 37.D 38. B 39. A 40. E |