Servet-i Fünun Edebiyatının Genel Özellikleri

İçindekiler

SERVETİFÜNUN EDEBİYATI  (Edebiyat-ı Cedide)(1896-1901)

1.       Tanzimat’la birlikte başlayan yenileşme hareketi edebi anlamda ilk ürününü Servet-i Fünun edebiyatı ile alacaktır.

2.       Bu derginin oluşumu topluluğa adı veren Servet-i Fünun dergisi etrafında şekillenecektir. Bu şekillenmede en büyük katkı elbette ki Tanzimat’ın 2. döneminde eser veren  yazarların etkisiyle olacaktır.

3.       Tanzimat’ın ikinci kuşak sanatçılarının oluşturduğu edebi zevke yönelik çalışmalar  bu edebiyatın oluşmasında faydalı  olmuştur. Abdülhak  Hamit ve özellikle hocalık yönü ön planda olan Recaizade Mahmut Ekrem,   Tanzimat’ın 2. döneminde sanatta faydadan çok  estetik anlayışı ön plana çıkarmaları ve sanatta Avrupa ruhunu ortaya koymaları genç yazarların  yetişmesinde etkili olmuştur.

4.       Servet-i Fünun edebiyatı yazarları Recaizade Mahmut Ekrem, etrafında toplanmıştır.Bu toplanan gençler , Recaizade Mahmut Ekrem görüşleri doğrultusunda eserler vermeye çalışmışlardır.

5.       Bu gençlerin hemen hemen hepsi Batılı yaşamı ve edebiyatını uygulayan gençlerdir. Bu gençlerin yetişmesinde Tanzimat  ve Batı aydınları etkili olmuştur.

6.       Servet-i Fünun demek “Fenlerin Hazinesi- Fenlerin Zenginliği” demektir. Dergi ilk başlarda Recaizâde Mahmut Ekrem’in öğrencilerinden Ali İhsan Tokgöz’ün kontrolünde  yayımlanmaya  başlamıştır. Dergi aslında bir bilim , fen ve teknik dergisidir. Derginin  başına Mahmut Ekrem’in görüş ve tavsiyeleri doğrultusunda Tevfik Fikret’in geçmesiyle birlikte dergide artık yeni bir dönem başlar  ve derginin bazı bölümlerinde edebiyat ve sanata  yönelik çalışmalar yayınlanmaya başlar.Bu andan itibaren dergi tamamen bir edebiyat okulu haline gelir.

7.       Bu dergi dağınık olan ama  birbiriyle aynı düşünceye sahip olan yazarların toplandıkları bir sanat mekanı haline gelmeye başlar.

NOT: Tanzimat ve Servet-i Fünun edebiyatını birbirinden ayıran başlıca özelliklerden biri Tanzimat yazarları birbirinden kopuk ve bazıları aynı düşüncede olmayan insanlardır. Servet-i Fünun yazarları  ise tamamen  fikri birliktelik söz konusudur.

8.       Bu topluluk 1901’de derginin kapatılmasıyla son bulmuştur. Derginin başındaki Tevfik Fikret, Ali Ekrem  Bolayır’ın Şiirimiz isimli bir makalesini  yayınladıktan sonra bu iki yazar arasında ciddi kırgınlıklar ortaya çıkar. Fazla alıngan olan Tevfik Fikret, dergiyi bırakır. Derginin başına 1901’de Hüseyin Cahit Yalçın, geçer. Fransızcadan çevirdiği “Edebiyat ve Hukuk” isimli makale gerekçe gösterilerek dergi kapatılır ve topluluk dağılır.

Servet-i Fünun’un  Edebiyatının Genel Özellikleri

1.       Çocuk yaşlarından beri Avrupai yaşam tarzıyla yetişen bu yazarlar Batı’ya hayran olmuşlar ve özellikle Fransız edebiyatını yakından takip etmişlerdir.Ayrıca devletin kurtuluşunu da Batılılaşmak da gören kişilerdir.

2.       Sanat için sanat anlayışı ile eser vermişler ve halkı eğitmek gibi bir kaygıları olmamıştır.Genellikle aydınlara seslenmişler ve bu da onları bir seçkinler edebiyatı haline getirmiştir.

NOT: Servet-i Fünun edebiyatının başlangıçtan beri halkı eğitmek gibi kaygılarının olmamasındaki en büyük etken Abdülhamit’in baskıcı politikalarından kaçış olarak değerlendirilmelidir.Bir  başka önemli etken ise amaçlarının bilgi vermek, aydınlatmak  değil estetik açıdan sanat  yapmak olduğunu  çokça vurgulanmıştır.

3.       Fransız edebiyatını günü gününe takip etmişler ve kendilerine örnek almışlardır.

4.       Hikaye  ve romanda realizm ve natüralizm, şiirde parnasizm ve sembolizmi akımında etkilenmişlerdir.

Düzyazı Anlayışları (Roman-Hikaye- Eleştiri- Tiyatro)

5.       Romanlarında  daima İstanbul’u işlemişler ve İstanbul’da  yaşayan zengin , alafranga hayatı süren aydın kişileri karakter olarak kullanmışlardır.Mekan ve karakter bakımından dar çerçevede kalmışlardır.

NOT: İstanbul’un dışında başka yerleri yazmamasında en büyük etken yazarlarının İstanbul dışında başka yerleri görmemiş olmalarıdır.Çünkü o dönemde gezi hürriyeti II. Abdülhamid tarafından kaldırılmıştır.

6.       Batı tekniği bakımından sağlam roman ve hikayeler  vermişlerdir.

7.       Halkı bilinçlendirmek için akışı kesip gereksiz  ya da ayrıntı bilgi  vermeyip daha sanatsal eserler vermişlerdir.

8.       Betimlemeler, romanın ve hikayenin bir parçası haline gelmiştir.Gereksiz betimlemeler görülmez. Betimlemelerin roman  ve hikaye boyunca yeri geldikçe verilmesi akışı kesmemiş ve okuyucuyu daha  çok bağlamıştır esere.

9.       Yazar kendi kişiliğini gizlemiş ve karakterleri kendi dilleri ve dünya görüşüyle yansıtmıştır.

10.   Romanlarının tamamında aşk,karamsarlık ve kaçış gibi temalar göze çarpar.

11.   Gözleme  önem vermişlerdir. Karakterler oluşturulurken  içinde bulundukları çevreyle ele almışlarıdır.

12.   Romanlarında Türkçenin sözdizimi olanaklarının dışına çıkmayı denemişler ve sık sık eksiltili cümleler kullanmışlardır.

13.   Eleştiri çok fazla gelişmiştir. Bu kadar gelişmesindeki en büyük etken topluluğun çok fazla eleştirmesi  ve onların  da bunlara cevap vermesidir ya da topluluğun görüşlerini anlatmak için bu türü çok kullanmışlardır.

14.   Tiyatro bakımından oldukça gerilemişlerdir. Oynatacak yer bulamadıkları için daha çok okunsun  diye eser vermişlerdir.

Dil Anlayışları

15.   Dil konusunda kendilerinden önceki Tanzimat edebiyatından çok geriye düşmüşler ve dil sadeleşmeyi savunmadıkları gibi olabildiğince Arapça  ve Farsça kelimeler kullanmışlardır.Dili oldukça ağırdır.

16.   Konuşma dilinden büsbütün uzaklaşmışlardır.

17.    Batı edebiyatından alınan yeni kavramlar  ile Farsçanın kurallarıyla kurulmuş saat-ı semen- fam (yasemin renkli saatler), lerziş-i barid (soğuk titreme) gibi bir takım yeni isim  ve sıfat tamlamaları kullanmışlardır. Bu tabirler zorlama ve yapay tabirlerdir. Hatta dilimizde unutulmaya yüz tutmuş kelimeleri sözlüklerden bularak onları kullanma yoluna giderek dilimizi zenginleştirmeyi hedefledilerse bu durum çok eleştirilmiştir. Dildeki bu gayretleri nedeniyle yapay bir dil oluşturdukları öne sürülerek edebiyatımızda geniş yankı bulan “Dekadanlık” tartışması başlamıştır.

NOT: Ahmet Mithat Efendi, Fransa’da natüralistlere karşı çıkan sembolistleri edebiyatı soysuzlaştırdıkları  için verilen bu ismi aynı işlevi gördüklerine inandığı Servet-i Fünun  edebiyatına itham ederek “Dekadanlar” isimli makale yazar ve bu tartışma başlar.

Şiir Anlayışları

18.   Sanatçıların hepsi Divan edebiyatına karşı olsalar da aruzu kullanmaktan da geri kalmamışlardır.Sadece Tevfik Fikret, çocuk şiirlerini kaleme aldığı “Şermin ” isimli eserini heceyle yazmıştır.

19.   Aruzu da Türkçeye başarıyla uygulamışlardır. Özellikle Tevfik Fikret, bunu  ustalıkla yapmıştır.

20.   Şiirde sone , terza-rima  ve triyole gibi Batı’dan  aldıkları nazım biçimini kullanmışlardır. Bunun yanında rahat yazmaya kolaylık sağladığı için serbest nazıma benzer ve her dizede aruzun  farklı bir kalıbını kullanarak  serbest müstezat  diye bir türü geliştirdiler.

21.   Nazım nesre yaklaştırdılar. Beyit bütünlüğü yerine konu bütünlüğünü sağladılar.

22.   Şairler, mısra bağımsızlığı anlayışına  ve ifadenin dize sonunda bitmesi geleneğine karşı çıkarak bir cümleyi tek dizede ya da beyitte değil de birkaç dizede ya da  beyitte tamamlamışlardır. Buna ”anjanbman ” denir.

23.   Şiirde musikiye önem verilmiştir ve ayrıca seçilen sözcüklerin ahenk oluşturması için gayret sarf etmişlerdir.

24.   Kafiyenin göze göre değil kulağa göre olması gerektiğini tekrar vurguladılar. Bunda Recaizade Mahmut  katkısı oldukça büyüktür. Muallim Naci’yle girdiği kafiye tartışmasını kazanması Servet-i Fünuncuları etkilemiştir.

25.   Aşk , tabiat,aile, ölüm, karamsarlık gibi konular başlıca temaları olmuştur.

26.   Servet-i Fünun edebiyatını şiirde Tevfik Fikret, Cenap Sahabettin, Ali Ekrem (Bolayır), Hüseyin Suat Yalçın, Hüseyin Siret ,  Faik Ali Ozansoy, Süleyman Nazif, Süleyman Nesip, Ahmet Reşit ve Celal Sahir Erozan temsil etmiştir. Halit Ziya Uşaklıgil, Mehmet Rauf, Hüseyin Cahit Yalçın, Ahmet Hikmet Müftüoğlu, Safvetî Ziya ve Ahmet Şuayb ise düzyazı yazarlarıdır.

NOT: Servet-i Fünun edebiyatının belki de en önemli özelliği sanatı ön planda tutarak modern edebiyatın kurulmasına katkıda bulunmuş olmasıdır.

NOT: Tanzimat devrinde gazetecilik Servet-i  Fünun devrinde dergicilik ön plandadır.