Warning: Use of undefined constant ‘WP_MEMORY_LIMIT’ - assumed '‘WP_MEMORY_LIMIT’' (this will throw an Error in a future version of PHP) in /home/dersimi3/public_html/wp-config.php on line 100

Warning: Use of undefined constant ’64m’ - assumed '’64m’' (this will throw an Error in a future version of PHP) in /home/dersimi3/public_html/wp-config.php on line 100

Warning: Cannot modify header information - headers already sent by (output started at /home/dersimi3/public_html/wp-config.php:100) in /home/dersimi3/public_html/wp-includes/feed-rss2.php on line 8
serveti fünun sanatçıları – Dersimiz Edebiyat https://dersimizedebiyat.org Türk Dili ve Edebiyatı Dersi Kaynak Sitesi. Online Sınavlar Çıkmış Sorular Sınıf Konuları Sat, 03 Apr 2021 15:00:08 +0000 tr hourly 1 https://wordpress.org/?v=6.7.4 https://dersimizedebiyat.org/wp-content/uploads/2018/11/cropped-icon-32x32.png serveti fünun sanatçıları – Dersimiz Edebiyat https://dersimizedebiyat.org 32 32 Servet-i Fünun Edebiyatının Genel Özellikleri https://dersimizedebiyat.org/servet-i-funun-edebiyatinin-genel-ozellikleri-3.html Mon, 10 Feb 2014 19:36:54 +0000 http://servetifununedebiyati.gen.tr/?p=9 SERVET-İ FÜNUN EDEBİYATININ ÖZELLİKLERİ
  • Nazım nesre yaklaştırılmıştır.
  • Şiirde aruz vezni kullanılmaya devam edilmiştir.
  • Şiirin konusu genişletilmiştir.
  • Şiirde beyit bütünlüğü yerine, konu bütünlüğüne önem verilmiştir.
  • Kafiyenin göze göre değil, kulağa göre olması ge­rektiği savunulmuştur.
  • Hikâye ve romanda başarılı örnekler verilirken, ti­yatroda gerileme olmuştur.
  • Romanlarda olaylar İstanbul’da geçmiş; öykülerde ise İstanbul dışından da konulara yer verilmiştir.
  • Devrin koşullarının etkisiyle kanun, hak, adalet, gi­bi kavramlar terk edilmiş; aşk, üzüntü, tabiat gü­zellikleri, karamsarlık, hayaller ve melankoli işlen­miştir
  • Batı edebiyatı, özellikle de Fransız edebiyatı örnek alınmış; hikâye ve romanda realizm ve naturalizm, şiirde de parnasizm ve sembolizm akımlarının etki­si görülmüştür.
  • Eserlerde halka seslenmek düşünülmemiş, “Sanat, sanat içindir.” anlayışı doğrultusunda seçkinci bir edebiyat meydana getirilmiştir
  • Konuşma dilinden büsbütün uzaklaşılmış; Türkçede o zamana dek kullanılmayan birtakım yeni söz­cükler ve tamlamalara yer verilerek ağır ve süslü bir dil kullanılmıştır.
  • Roman tekniği gelişmiş, hikâye ve romanda Batı düzeyinde yapıtlar verilmiş, romanlarda okuru eğit­me anlayışından vazgeçilmiştir.
  • Şiirde biçim yeniliğine gidilmiş ve Batı şiirinden alınmış sone, terza-rima gibi yeni biçimler kullanıl­mıştır

Sone; Genel olarak kısa şiir veya türkü anlamına gelir. İki dörtlük ve iki üçlükten oluşur, “abab, abba, ccd, eed” biçiminde uyaklanan bir nazım şeklidir.

 Terza-rima: İtalyan edebiyatına ait bir biçimdir. Üçlü kıtalardan oluşur ve en sonunda tek dize yer alır. “aba, bcb, cdc, d” biçiminde uyaklanan bir nazım şeklidir.

]]>
Servet-i Fünun Edebiyatı (Edebiyat-ı Cedide) https://dersimizedebiyat.org/servet-i-funun-edebiyati-edebiyat-i-cedide.html Mon, 10 Feb 2014 19:30:57 +0000 http://servetifununedebiyati.gen.tr/?p=5 SERVET-İ FÜNUN EDEBİYATI (EDEBİYAT-I CEDİDE)

Edebiyatımızda. Tanzimat döneminde Şinasi ile birlik­te Batılılaşma ve yenileşme çabalan başlar. Bu çaba­lar, XIX. yüzyılın son yıllarında olumlu biçimde sonuç­lanmıştır. Tanzimat döneminde başlayan eski-yeni tar­tışmaları daha sonra Recaizade Mahmut Ekrem ile Muallim Naci arasında daha da şiddetlenerek sürer 1895 sonunda. Malûmat adlı bir dergide yazan Mual­lim Naci ve taraftarları ile Recaizade Mahmut Ekrem arasındaki tartışmalar “kafiyenin göz için mi. kulak için mi olması gerektiği” konusunda yeninden alevlenir.

Bu sırada Recaizade Mahmut Ekrem, Ahmet ihsan (Tokgöz) tarafından çıkarılmakta olan Servet-i Fünun dergisini yenilikçilerin sesi olabilecek bir dergi olarak görür. Servet-i Fünun, o zamanda kadar fen ağırlıklı bir dergidir. Recaizade Mahmut Ekrem, 1896da Ahmet İhsan’ı ikna eder ve derginin başına, Mekteb-ı Sultani’den öğrencisi olan Tevfik Fikret‘i getirir. Böylece Servet-i Fünun edebiyatı başlamış olur.

Tevfik Fikret’in, Servet-i Fünun’un başına geçmesiyle birlikte bu dergi yenilikçilerin sesi ve yayın organı hali­ne gelir. Dergide Cenap Sahabettin, Hüseyin Sıret (Özsever), Hüseyin Suat (Yalçın), Ali Ekrem (Bolayır), Süleyman Nesip. Süleyman Nazif. Ahmet Reşit, Celâl Sahir (Erozan) gibi şairlerle Halit Ziya (Uşaklıgil), Mehmet Rauf, Hüseyin Cahit (Yalçın), Ahmet Hikmet (Müftüoğlu), Saffet-ı Zıya, Ahmet Şuayp gibi genç ya­zarlar yazmaya başlarlar.

Edebiyatımızda gerçekten geniş ve etkili bir yer tutan, edebiyatımızın Batılaşmasında büyük rolü olan bu sa­natçılar, 1896’dan 1901’e kadar süren kısa dönemde şiir roman, hikâye, eleştiri ve anı türlerinde başarılı ürünler verir. Ne var ki Servet-ı Fünun dergisi 1901 de Hüseyin Cahit Yalçının, Fransızcadan çevirdiği “Ede­biyat ve Hukuk” adlı makaledeki bazı ifadeler yüzün­den kapatılır. Derginin kapatılmasıyla birlikte de Ser­vet-ı Fünun edebiyatı sona erer.

]]>
Servet-i Fünun Edebiyatının Genel Özellikleri https://dersimizedebiyat.org/servet-i-funun-edebiyatinin-genel-ozellikleri.html Thu, 06 Feb 2014 03:34:03 +0000 http://edebiyatogretmeniyiz.com/?p=3645 SERVETİFÜNUN EDEBİYATI  (Edebiyat-ı Cedide)(1896-1901)

1.       Tanzimat’la birlikte başlayan yenileşme hareketi edebi anlamda ilk ürününü Servet-i Fünun edebiyatı ile alacaktır.

2.       Bu derginin oluşumu topluluğa adı veren Servet-i Fünun dergisi etrafında şekillenecektir. Bu şekillenmede en büyük katkı elbette ki Tanzimat’ın 2. döneminde eser veren  yazarların etkisiyle olacaktır.

3.       Tanzimat’ın ikinci kuşak sanatçılarının oluşturduğu edebi zevke yönelik çalışmalar  bu edebiyatın oluşmasında faydalı  olmuştur. Abdülhak  Hamit ve özellikle hocalık yönü ön planda olan Recaizade Mahmut Ekrem,   Tanzimat’ın 2. döneminde sanatta faydadan çok  estetik anlayışı ön plana çıkarmaları ve sanatta Avrupa ruhunu ortaya koymaları genç yazarların  yetişmesinde etkili olmuştur.

4.       Servet-i Fünun edebiyatı yazarları Recaizade Mahmut Ekrem, etrafında toplanmıştır.Bu toplanan gençler , Recaizade Mahmut Ekrem görüşleri doğrultusunda eserler vermeye çalışmışlardır.

5.       Bu gençlerin hemen hemen hepsi Batılı yaşamı ve edebiyatını uygulayan gençlerdir. Bu gençlerin yetişmesinde Tanzimat  ve Batı aydınları etkili olmuştur.

6.       Servet-i Fünun demek “Fenlerin Hazinesi- Fenlerin Zenginliği” demektir. Dergi ilk başlarda Recaizâde Mahmut Ekrem’in öğrencilerinden Ali İhsan Tokgöz’ün kontrolünde  yayımlanmaya  başlamıştır. Dergi aslında bir bilim , fen ve teknik dergisidir. Derginin  başına Mahmut Ekrem’in görüş ve tavsiyeleri doğrultusunda Tevfik Fikret’in geçmesiyle birlikte dergide artık yeni bir dönem başlar  ve derginin bazı bölümlerinde edebiyat ve sanata  yönelik çalışmalar yayınlanmaya başlar.Bu andan itibaren dergi tamamen bir edebiyat okulu haline gelir.

7.       Bu dergi dağınık olan ama  birbiriyle aynı düşünceye sahip olan yazarların toplandıkları bir sanat mekanı haline gelmeye başlar.

NOT: Tanzimat ve Servet-i Fünun edebiyatını birbirinden ayıran başlıca özelliklerden biri Tanzimat yazarları birbirinden kopuk ve bazıları aynı düşüncede olmayan insanlardır. Servet-i Fünun yazarları  ise tamamen  fikri birliktelik söz konusudur.

8.       Bu topluluk 1901’de derginin kapatılmasıyla son bulmuştur. Derginin başındaki Tevfik Fikret, Ali Ekrem  Bolayır’ın Şiirimiz isimli bir makalesini  yayınladıktan sonra bu iki yazar arasında ciddi kırgınlıklar ortaya çıkar. Fazla alıngan olan Tevfik Fikret, dergiyi bırakır. Derginin başına 1901’de Hüseyin Cahit Yalçın, geçer. Fransızcadan çevirdiği “Edebiyat ve Hukuk” isimli makale gerekçe gösterilerek dergi kapatılır ve topluluk dağılır.

Servet-i Fünun’un  Edebiyatının Genel Özellikleri

1.       Çocuk yaşlarından beri Avrupai yaşam tarzıyla yetişen bu yazarlar Batı’ya hayran olmuşlar ve özellikle Fransız edebiyatını yakından takip etmişlerdir.Ayrıca devletin kurtuluşunu da Batılılaşmak da gören kişilerdir.

2.       Sanat için sanat anlayışı ile eser vermişler ve halkı eğitmek gibi bir kaygıları olmamıştır.Genellikle aydınlara seslenmişler ve bu da onları bir seçkinler edebiyatı haline getirmiştir.

NOT: Servet-i Fünun edebiyatının başlangıçtan beri halkı eğitmek gibi kaygılarının olmamasındaki en büyük etken Abdülhamit’in baskıcı politikalarından kaçış olarak değerlendirilmelidir.Bir  başka önemli etken ise amaçlarının bilgi vermek, aydınlatmak  değil estetik açıdan sanat  yapmak olduğunu  çokça vurgulanmıştır.

3.       Fransız edebiyatını günü gününe takip etmişler ve kendilerine örnek almışlardır.

4.       Hikaye  ve romanda realizm ve natüralizm, şiirde parnasizm ve sembolizmi akımında etkilenmişlerdir.

Düzyazı Anlayışları (Roman-Hikaye- Eleştiri- Tiyatro)

5.       Romanlarında  daima İstanbul’u işlemişler ve İstanbul’da  yaşayan zengin , alafranga hayatı süren aydın kişileri karakter olarak kullanmışlardır.Mekan ve karakter bakımından dar çerçevede kalmışlardır.

NOT: İstanbul’un dışında başka yerleri yazmamasında en büyük etken yazarlarının İstanbul dışında başka yerleri görmemiş olmalarıdır.Çünkü o dönemde gezi hürriyeti II. Abdülhamid tarafından kaldırılmıştır.

6.       Batı tekniği bakımından sağlam roman ve hikayeler  vermişlerdir.

7.       Halkı bilinçlendirmek için akışı kesip gereksiz  ya da ayrıntı bilgi  vermeyip daha sanatsal eserler vermişlerdir.

8.       Betimlemeler, romanın ve hikayenin bir parçası haline gelmiştir.Gereksiz betimlemeler görülmez. Betimlemelerin roman  ve hikaye boyunca yeri geldikçe verilmesi akışı kesmemiş ve okuyucuyu daha  çok bağlamıştır esere.

9.       Yazar kendi kişiliğini gizlemiş ve karakterleri kendi dilleri ve dünya görüşüyle yansıtmıştır.

10.   Romanlarının tamamında aşk,karamsarlık ve kaçış gibi temalar göze çarpar.

11.   Gözleme  önem vermişlerdir. Karakterler oluşturulurken  içinde bulundukları çevreyle ele almışlarıdır.

12.   Romanlarında Türkçenin sözdizimi olanaklarının dışına çıkmayı denemişler ve sık sık eksiltili cümleler kullanmışlardır.

13.   Eleştiri çok fazla gelişmiştir. Bu kadar gelişmesindeki en büyük etken topluluğun çok fazla eleştirmesi  ve onların  da bunlara cevap vermesidir ya da topluluğun görüşlerini anlatmak için bu türü çok kullanmışlardır.

14.   Tiyatro bakımından oldukça gerilemişlerdir. Oynatacak yer bulamadıkları için daha çok okunsun  diye eser vermişlerdir.

Dil Anlayışları

15.   Dil konusunda kendilerinden önceki Tanzimat edebiyatından çok geriye düşmüşler ve dil sadeleşmeyi savunmadıkları gibi olabildiğince Arapça  ve Farsça kelimeler kullanmışlardır.Dili oldukça ağırdır.

16.   Konuşma dilinden büsbütün uzaklaşmışlardır.

17.    Batı edebiyatından alınan yeni kavramlar  ile Farsçanın kurallarıyla kurulmuş saat-ı semen- fam (yasemin renkli saatler), lerziş-i barid (soğuk titreme) gibi bir takım yeni isim  ve sıfat tamlamaları kullanmışlardır. Bu tabirler zorlama ve yapay tabirlerdir. Hatta dilimizde unutulmaya yüz tutmuş kelimeleri sözlüklerden bularak onları kullanma yoluna giderek dilimizi zenginleştirmeyi hedefledilerse bu durum çok eleştirilmiştir. Dildeki bu gayretleri nedeniyle yapay bir dil oluşturdukları öne sürülerek edebiyatımızda geniş yankı bulan “Dekadanlık” tartışması başlamıştır.

NOT: Ahmet Mithat Efendi, Fransa’da natüralistlere karşı çıkan sembolistleri edebiyatı soysuzlaştırdıkları  için verilen bu ismi aynı işlevi gördüklerine inandığı Servet-i Fünun  edebiyatına itham ederek “Dekadanlar” isimli makale yazar ve bu tartışma başlar.

Şiir Anlayışları

18.   Sanatçıların hepsi Divan edebiyatına karşı olsalar da aruzu kullanmaktan da geri kalmamışlardır.Sadece Tevfik Fikret, çocuk şiirlerini kaleme aldığı “Şermin ” isimli eserini heceyle yazmıştır.

19.   Aruzu da Türkçeye başarıyla uygulamışlardır. Özellikle Tevfik Fikret, bunu  ustalıkla yapmıştır.

20.   Şiirde sone , terza-rima  ve triyole gibi Batı’dan  aldıkları nazım biçimini kullanmışlardır. Bunun yanında rahat yazmaya kolaylık sağladığı için serbest nazıma benzer ve her dizede aruzun  farklı bir kalıbını kullanarak  serbest müstezat  diye bir türü geliştirdiler.

21.   Nazım nesre yaklaştırdılar. Beyit bütünlüğü yerine konu bütünlüğünü sağladılar.

22.   Şairler, mısra bağımsızlığı anlayışına  ve ifadenin dize sonunda bitmesi geleneğine karşı çıkarak bir cümleyi tek dizede ya da beyitte değil de birkaç dizede ya da  beyitte tamamlamışlardır. Buna ”anjanbman ” denir.

23.   Şiirde musikiye önem verilmiştir ve ayrıca seçilen sözcüklerin ahenk oluşturması için gayret sarf etmişlerdir.

24.   Kafiyenin göze göre değil kulağa göre olması gerektiğini tekrar vurguladılar. Bunda Recaizade Mahmut  katkısı oldukça büyüktür. Muallim Naci’yle girdiği kafiye tartışmasını kazanması Servet-i Fünuncuları etkilemiştir.

25.   Aşk , tabiat,aile, ölüm, karamsarlık gibi konular başlıca temaları olmuştur.

26.   Servet-i Fünun edebiyatını şiirde Tevfik Fikret, Cenap Sahabettin, Ali Ekrem (Bolayır), Hüseyin Suat Yalçın, Hüseyin Siret ,  Faik Ali Ozansoy, Süleyman Nazif, Süleyman Nesip, Ahmet Reşit ve Celal Sahir Erozan temsil etmiştir. Halit Ziya Uşaklıgil, Mehmet Rauf, Hüseyin Cahit Yalçın, Ahmet Hikmet Müftüoğlu, Safvetî Ziya ve Ahmet Şuayb ise düzyazı yazarlarıdır.

NOT: Servet-i Fünun edebiyatının belki de en önemli özelliği sanatı ön planda tutarak modern edebiyatın kurulmasına katkıda bulunmuş olmasıdır.

NOT: Tanzimat devrinde gazetecilik Servet-i  Fünun devrinde dergicilik ön plandadır.

 

]]>
Servet-i Fünun Edebiyatının Genel Özellikleri https://dersimizedebiyat.org/servet-i-funun-edebiyatinin-genel-ozellikleri-2.html Mon, 27 Jan 2014 20:48:56 +0000 http://edebiyatogretmeniyiz.com/?p=5288  Edebiyat-ı Cedide (Servetifünun) (1896-1901)

Servetifünun, daha önce  Recaizade  Mahmut  Ekrem’in  öğrencisi  Ahmet İhsantarafından çıkarılan bir fen dergisidir. Recaizade   Mahmut  Ekrem’in  çabasıyla, 1895   sonlarında derginin başına Tevfik Fikret’i   getirilir .
Bunun  sonucu  olarak  da Tanzimat’la   birlikte  başlayan  edebiyatı  Avrupa ruhu ve tekniği içinde yenileştirme hareketi, 1896-1901 yılları   arasında, Servetifünun dergisi etrafında, Recaizade  Mahmut  Ekrem  önderliğinde toplanan yeni nesille ikinci bir hamle  yapmiştir.   Böylelikle  Recaizade  Mahmut  Ekrem  ve  Muallim  Naci  arasında  süregelen  Eski – yeni  çatışması  da   yeni  edebiyat  taraftarlarının  toplıluk  haline  gelmesiyle  sona  ermiştir.
Bu    topluluğun    oluşturduğu  edebiyat  koluna   toplanılan  dergiden  dolayı “Servetifünun “,  bu  topluluğun  yeni  bir  edebiyat  oluşturma  amaçlarından  dolayı  da” Edebiyat-ı Cedide”  adı  verilmiştir.
Bu   topluluğu  Ali Ekrem, Cenap Şahabettin, Süleyman Nazif, Mehmet Rauf, Tevfik Fikret, Hüseyin Cahit, Ahmet Hikmet, Faik Ali, Celâl    Sahir, Hüseyin Suat oluşturur. Sonradan Halit Ziya da bu gruba katılmıştır.
Şiir, roman, hikâye, tiyatro, tenkit ve hatırat türlerinde başarılı eserler veren Servetifünun temsilcilerinin en tanınmışları, Şiirde Tevfik Fikret, Cenap Şehabettin, Süleyman Nazif; Roman ve hikâyede Halit Ziya Uşaklıgil, Mehmet Rauf, Hüseyin Cahit Yalçın, Ahmet Hikmet Müftüoğlu‘dur.
1901’de   Hüseyin  Cahit  Yalçın’ın   Fransızcadan  çevirip  yayımladığı  “ Edebiyat  ve  Hukuk “ adli  yazının  Fransız  devrimini  övdüğü  gerekçesinden  dolayı   Servetifünun dergisinin  kapatılmasıyla topluluk da dağılır.

GENEL ÖZELLİKLERİ

1 –  Dönem, 2. Abdülhamit’in istibdat dönemidir. Dönemin bu özelliği sebebiyle edebiyatçılar içe  dönük davranmış,  kişisel konuları, içliliği, aşkı, karamsarlığı, hayal kırıklığını, tabiat güzelliklerini, melânkoliyi ve üzüntüyü   işlemişler; toplumsal sorunlara değinmemişlerdir. Adeta   yüksek zümre edebiyatı  gibidir. Bunda  Recaizade’nin      büyük etkisi vardır.
2 –  Fransız edebiyatının özelliklerini büyük ölçüde Türk edebiyatına adapte etmeye çalışmışlardır. Fransız realizmi    örnek alınmıştır. Topluluğun üslûbu süslü ve sanatlı; ruh ve ifade tarzı ise  Avrupai’dir
3 – Tanzimat döneminde başlayan ve benimsenen, dildeki yabancı unsurları ayıklayarak sade Türkçeye geçiş    hareketi bu devirde durmuş, Arapça ve Farsça kelimelere yeniden itibar edilmeye başlanmıştır.
4 – Tanzimatçıların birinci dönem sanatçıları, sanat toplum içindir prensibini benimserken, Servetifünuncular ise   Tanzimat’ın ikinci dönemindeki gibi sanat sanat içindir prensibi ile hareket etmişlerdir.
5 – Şiirde aruz vezni kullanılmakla birlikte, nazım şekillerinde ve konularda büyük yenilikler yapılmıştır.Nazmı   nesre yaklaştırmışlar, beyit bütünlüğü yerine konu bütünlüğünü esas almışlardır. Bir cümle birkaç     dizede/beyitte  dağıtarak  şiirin  dilini  konuşma  diline  yaklaştırmışlar
6 – Fransız şiirinden alınan sone ve terza-rima gibi şekiller ve serbest müstezat çokça kullanılmıştır. Kafiyede    kulak kafiyesi benimsenmiştir.
7 – Romanda ve hikâyede batılı anlamda başarılı örnekler    verilmiştir.    Romanda   tahlile ve teferruata yer verilmiş, modern kısa hikayenin ilk örnekleri bu   dönemde şekillenmiştir.Roman ve hikâyede olaylar ve kişiler tamamen İstanbul’a, seçkin tabakaya aittir.
8 – Romanda realizmden,  şiirde   parnasizm ve sembolizmden etkilenmişlerdir.
9-Bu dönemde gazetenin yerini dergiler almıştır: Servetifünun, Malûmat, Mektep, Mütalâa, Hazine-i Fünun, Resimli Gazete..  vb
NOT :  Servetifünun edebiyatına katılmayarak gene batılı anlayışla eserler verenler arasında Ahmet Rasim hatırat türü ile, Hüseyin Rahmi Gürpınar İstanbul’u anlatan romanları ile yeni Türk edebiyatını desteklemişlerdir.

SERVETİFÜNUN ŞAİRLERİNİN GENEL ÖZELLİKLERİ

  • Hemen hepsi aralarında fazla yaş farkı bulunmayan gençlerdir.
  • İstibdat döneminin bunalımlı havasını teneffüs etmişlerdir.
  • Tanzimatçıların tersine bunların büyük bir kısmı orta tabakadan gelmiştir.
  • Batı modelindeki okullarda düzenli bir tahsil görmüşler, Batı medeniyetini ve bu medeniyetin sanat ve  edebiyat anlayışını öğrenme imkânı bulmuşlardır.
  • Tanzimatçılar her türde eser vermişken Servetifünuncular tek türde iyi eser verme fikrini   benimsemişler ve uygulamışlardır
  • Edebiyat-ı Cedide şairleri yalnız aydınlara seslenmişler, “sanat için sanat” ilkesini benimsemişlerdir.

SERVET-İ   FÜNÛN   DÖNEMİNDE   ÖĞRETİCİ   METİNLERİN      GENEL ÖZELLİKLERİ

1 -Servet-i Fünûn dönemi öğretici metinlerinde bireysel ve edebi konular işlenmiştir.
2  -Servet-i Fünûn öneminde edebi tenkit daha çok kendilerine yapılan eleştirilere cevap verme ve Serveti Fünun edebiyatının tanıtılması önlerinde yoğunlaşmıştır.
3 –Dil ağırdır.
4 -Servet-i Fünûn dönemi öğretici metinler edebî tenkit, anı türünde yoğunlaşır. Gezi yazısı, mizah, hiciv ve fıkra türünde de eserler verilmiştir.
5 –Hüseyin Cahit Yalçın, Cenap Şahabettin, Halit Ziya Uşaklıgil, Ahmet Şuayp, Hüseyin Suat Yalçın öğretici metin   alanında eser verin sanatçılardır.
6 -Oluşturulan ürünler halkın sorunlarından uzaktır.
7 -Edebiyat tarihi ve felsefe alanında hiçbir çalışma yoktur.

ELEŞTİRİ  TÜRÜ  VE    SERVET-İ  FÜNUN   EDEBİYATINDA   ELEŞTİRİ

Servet-i Fünûncular Türk edebiyatındaki tenkit anlayışını, bir­çok noktada kusurlu bularak edebiyatımızda yeni bir tenkit an­layışı geliştirmek istediler. Servet-i Fünûn’dan önceki kuşaklar, Batılı sanatçıların edebiyata dair görüşlerinden yararlanmış ol­makla birlikte, Batılı tenkitçilerin tenkit türündeki eserleri ile ya­kından ilgilenmemişlerdir. Servet-i Fünûncular, Batılı yazarların eserlerini daha büyük bir dikkatle inceledikleri gibi, batının ta­nınmış tenkitçilerinden de geniş ölçüde yararlanmışlardır.
Kendi­lerinden önceki topluluklardan farklı olarak, tenkide edebî bir tür niteliği kazandırmışlardır. Onların Batı kaynaklı tenkit anlayışında “tenkit ve teoride kurallardan kaçınmak, sanat için sanat anlayışını esas almak, dönemin koşullarını ve zamanın değiştirici rolünü dikkate almak, diğer bilimlerden yararlan­mak” gibi ilkeler söz konusudur.  Bunun  için  de, edebî tenkitte “tarihçi tenkit” metodunun ilkelerine bağlı kalmaya çalıştılar. Hippolyte Taine (İpolit Ten) tarafından sistemleştirilen bu tenkit metodu, “ırk, çevre, zaman” formülüyle özetlenebilir. Taine’e göre edebiyat, toplumun ifadesidir. Ona göre, toplumu anlamak için önce o toplu­mun edebiyatı araştırılmalıdır. Yazarlar, binlerce değişik nedenin bir sonucudur. Bu bağlamda, inceleme yapılınca anlaşılır ki yazar önce “ırk”ının, sonra içinde yaşa­dığı “çevre”nin ve “zaman”ının ürünüdür, işte edebî tenkitte her şeyden önce bunlar ele alınmalıdır. Bun­lar iyice anlaşılmadan herhangi bir yazar anlaşılamaz.
Servet-i Fünûn edebiyatının temel esaslarını topluma açıkla­mak amacıyla yazılan pek çok yazı vardır. Servetifünuncular arasında olmasına rağmen, bu edebiyat topluluğunun şiir anlayışını eleştiren ilk sanatçı, Ahmed Şuayb olmuştur. Ali Ekrem’in “Şiirimiz” (1900) adlı otokritiği (öz eleştiri) de bu nitelikte bir yazıdır. Sanatçı bu yazısında Servet-i Fünûn şiiri­ni değerlendirmiş, içinde bulunduğu edebiyat topluluğunun şi­ir anlayışını eleştirmiştir.     1. Dönem  Tanzimat  Edebiyatı  sanatçısı  olan   Ahmet  Mithat  Efendi ise ünlü   “Dekadanlar  “makalesi ile  servet –i  Fünun   santçılarını  ve   bunların  şiir anlayışını   eleştirmiştir.
Servet-i Fünûn döneminde Batılı tenkidin ilkelerini tanıtmak amacıyla kaleme alınmış yazılar arasında Ahmet Şuayb’in “Müsâhebe-i Edebiye” (1899), “Hayat  ve  Kitaplar”,  “ Esmar-ı  Marbuat Hüseyin Cahit ‘in “  Edebiyat ı  Cedide – Menşe ve  Esasları “Sanat  ve  Şiirin  İstikbali “, Kavgalarım”  Cenap Şahabettin’in “ Esalib-i Milel”, “Menfai –i Edebiye”, Yeni  Tabirat “Biraz Psikoloji” (1898)   Mehmet Ra­uf’un “Şu Tenkid Meselesine Dair”, Tevfik Fikret’in Tarik gaze­tesinde yayımlanan “Münâkaşâtımızda Ne Eksik” (1898) adlı yazıları sayılabilir. Servet-i Fünûncular bu yazılarla bir yandan da Batılı tenkit anlayışına uygun örnekler vermişlerdir. Bunların dışında Halit Ziya, Mehmet Rauf ve Hüseyin Cahit Yalçın’ın “Modern Roman Tekniği”; Mehmet Rauf’un “Türk Romanı ve Hikâyeleri ile Hüseyin Cahit ile Ahmet Hikmetin Hikâyele­ri”; Hüseyin Cahit Yalçın’ın “Halit Ziya’nın Hikâyeleri, Rauf’un Eylülü ve Fikret’in Rübab-ı Şikeste’si” hakkındaki yazılarının objektif ve yapıcı tenkidin ölçülerine göre kaleme alınmış ol­dukça başarılı yazılar oldukları anlaşılmaktadır.
Bütün bunların yanında Servet-i Fünûn topluluğun içinde edebî çalışmalarını yalnız tenkit alanında toplayan tek sa­natçı Ahmed Şuayb’dir.
SERVET-İ FÜNÛNCULARIN   TENKİT   TÜRÜNE    GETİRDİĞİ     YENİLİKLER:
– Tenkidi, Türk edebiyatında yeni bir tür hâline getirmişlerdir.
-Batı tenkitçilerini yakından izleyerek Batı’nın tenkit metotla­rını tanıtmışlardır.
-Edebiyata bakış tarzını değiştirmişler, onu sosyal fayda il­kesine göre değil, estetik bir varlık olarak ele almışlardır.
– Batı tarzı bir şiir ve roman estetiği yaratarak kendilerinden sonrakileri etkilemişlerdir.
Servet-i Fünûn (Edebiyat-ı Cedide) Döneminde Gezi Yazı Türü
İnsanların  keşif,  askerlik,  diplomasi ,  ticaret  yadda  merak  amacıyla  yurt içi  veya  yurt  dışına  yaptıkları  seyahatlerde   ilginç  gördüklerini  kaleme  almalarıyla  oluşan  bir  yazı  türüdür.

        Bizde,  doğrudan  gezi  yazsı  türüne  girmese  de  bu türün  izlenimini  veren  “Sefaretnameler”  ve  Piri  Reis’in “ Kitab-ı  Bahriye  “ gibi   eserleri saymasak   16.  yüzyılda  Babür  Şahın  Doğu  Türkçesiyle  yazdığı  “Babürname” ,  Seydi  Ali  Reis’in  yazdığı  “ Mir’atül  Memalik “ adlı  eserler  bu  türün ilk  örnekleri  sayılır .
Ünlü bilginlerimizden Kâtip Çelebi’nin “Cihannüma “adlı  eseri  d e gezi  yazılarında  rastlanan  birtakım özellikleri içermektedir.
      Gıyasettin   Nakkas’ın   “ Acaibül  Lefaif” ,  Ali  Ekber  Hıtai’nin  “ Hırainame”  adlı  eserleri  de  bu  türün Farsça  ile  yazılmış  önemli  örnekleri  sayılır.
     Tanzimat  Döneminde :
Ahmet  Mithat  Efendi :” Avrupa’da  Bir  Cevelan
Direktör  Ali  Bey :  Seyahat Jurnali
Servet-i Fünûn, edebiyatta sansürün yaygın olduğu bir dönemdir. Bu dönemde seyahat özgürlüğü de kısıtlanmıştır. Bu nedenle Servet-i Fünûn döneminde gezi yazısı türü pek gelişmemiştir. Buna rağmen, gerek sürgüne gönderilen gerekse II. Abdülhamit yönetiminin baskılarından kaçan sanatçıların gittikleri yerlerle ilgili yazdıkları yazılardan oluşan gezi yazısı türünde eserler vardır.
Dönemin gezi yazılarında mekân olarak “Doğu” ve “Batı” karşımıza çıkar. Servet-i Fünûncular ya görevli veya sürgün olarak gittikleri Doğuyu ya da merak için, okurlarına tanıtmak için gittikleri Batıyı eserlerinde anlatmışlardır.
Her türlü yazıyı edebî bir ürün olarak gören Cenap Sahabettin, gezi yazılarında sanatlı bir dil kullanmıştır. Gezi yazılarındaki betimlemelerinde şiirsel buluşlar yapmıştır..
Servet-i Fünûn döneminde gezi türünde Ahmet ihsan Tokgöz‘ün “Avrupa’da Ne Gördüm” (1892); Ali  Suat : “Seyahat  Jurnallari” Cenap Şahabettin’in “Hac Yolunda“, “Avrupa Mektupları“, “Âfâk-ı Irak” adlı kitapları vardır.
Cenap Şahabettin’in “Hac Yolunda” adlı eseri 19. yüzyıla kadar gezi yazısı türünde pek birikimi olmayan Türk edebiyatına kazandırılmış önemli bir yapıttır.  . Cenap Şahabettin’in görevli olarak gittiği Hicaz ve Mısır yolculuğunu canlı gözlemlerle anlattığı eser, gezi yazınımızın seçkin örnekleri arasındadır. Yazar bu kitabında gezip gördüğü yerleri yalnızca bir gezgin gözüyle ve yüzeysel olarak değil; tarih, coğrafya ve insan boyutlarıyla, örnek sayılacak bir nesir ustalığıyla anlatmaktadır.
Cenap Şahabettin’in “Avrupa Mektupları” adlı kitabı, 1917-1918 yılları arasında  Yayımlanmış; . Cenap Sahabettin bu kitabında, Avrupa’da gezip gördüğü ülkeleri Doğulu bir sanatçı gözüyle değerlendirir. Dolaylı olarak, Batı ile Osmanlıyı karşılaştırır ve günümüz açısından da ülkemizle ilgili önemli saptamalara ulaşır.
Cenap Şahabettin’in gezi türünde değerlendirilebilecek diğer bir eseri ise “Âfâk-ı lrak“tır. Sanatçı, bu eserinde, Cemal Paşa’nın davetlisi olarak bulunduğu Irak ve Suriye hakkındaki izlenimlerini kaleme almıştır

SERVET –İ  FÜNUN  EDEBİYATINDA  ANI
          Bir  kimsenin,  özellikle  tanınmış  kişilerin  yaşadıkları  dönemde  gördükleri  yada  yaşadıkları  ilginç  olayları   gözlemlerine ve  bilgilerine  dayanarak  anlattıkları  yazı  türüdür.

Batıda  en  çok  yaygın  bir  tür  olup  ilk  örneğini  eski  Yunan  sanatçısı
Ksenophon’un  “Anabasis”   adlı  eseriyle  vermiştir.  Alman  filozofu  Eflatun’un  birçok  eseri  bu  türdendir
Bizde,  7. yüzyıla ait “Göktürk Yazıtları” bu türün ilk örneği sayılmaktadır. 16. yüzyılda Hindistan’da bir imparatorluk kurmuş olan Babür Şah’ın yazdığı “Babürname” , 17. yüzyılda Ebul Gazi Bahadır Han’ın yazdığı “Şecere-i Türk” , Katip Çelebi ve Naima’nın bir çok eseri bu türün örneklerindendir.
Eski  edebiyatta  anı  özelliği  taşıyan  “Vakainameler, Gazavatnmeler, sefaretnameler  bu  türün  öenekleri  sayılmaktadır
Edebi tür  anlamında  anı  ise  bizde  Tanzimat  döneminde  başlamıştir. Önceleri  Ebuziya  Tevfik  ve Ali  Suavi  çıkardıkları  gazetelerde  anılarını  yayınlarlar Daha  sonra
     Akif Paşa’nın “Tabsıra”
Namık Kemal’in “Magasa Mektupları” ,
Ziya Paşa’nın “Defter-i Amal”
Ahmet Mithat Efendi’nin “Menfa”
Muallim Naci’nin “Ömer’in Çocukluğu”             
Servetifünun döneminde hatıra türünün en önemli temsilcisi Halit Ziya Uşaklıgil’dir. Zaten o, Serveti Fünun nes­rinin en önemli sanatçısıdır.
Halit Ziya’nın anılarında kullandığı dil romanlarına göre sadedir. Anılarında da Arapça, Farsça   kelimeler vardır, fa­kat dil sade ve anlaşılırdır. Yazarın anılarında oldukça akıcı bir anlatım görülür.
Halit Ziya’nın hatıralarının bir kısmı kendi hayatıyla, bir kısmı ise yaşadığı devirdeki siyasi ve sosyal olaylarla ilgili­dir.
. Hayatının kırk yılını içeren ilk beş cildine “Kırk Yıl” adını vermiştir.  Yazar, sarayda görev yaptığı dönemle ilgili hatıralarını “Saray ve Ötesi” adlı kitapta toplamıştır. “Bir Acı Hikâye” ad­lı kitabı da Halit Ziya’nın hatıra türündeki bir başka eseridir.
Servetifünun dergisini yayımlayan Ahmet İhsan’ın iki ciltten oluşan “Matbuat Hatıralarım” adlı eseri vardır.
Mehmet Rauf, değişik yerlerde çıkan hatıra türündeki yazılarını “Edebi Hatıralar” adlı kitapta toplamıştır.
Hüseyin Cahit Yalçın, Servetifünun sanatçıları içinde hatıra türünde eserleri olan bir başka isimdir. “Siyasi Hatıra­lar” adlı eserinde Meşrutiyet dönemindeki olayları anlatır.  Yazarın anı türündeki bir başka eseri Edebiyat Hatıraları’dır. Bu kitapta edebiyatla ve Servetifünun sanat­çıları ile ilgili hatıraları vardır
Servetifünun  topluluğunu  dışarıdan destekleyen     Ahmet Rasim’in “Eşkal-i Zaman”, “Falaka”Maharir “,”Şair “ gibi  eserleri bu dönemin güzel  örnekleridir.

]]>