1950 -1980 Yılları Arası Türk Tiyatrosu

1950 -1980 Yılları Arası Türk Tiyatrosu

  • 1950’li yıllardan başlayarak Türk tiyatrosu büyük bir değişim ve gelişim sürecine girmiştir. Bu yıllarda İstanbul Şehir Tiyat­roları toparlanmaya başlamış, Devlet Tiyatroları kurulmuş, özel tiyatrolar İstanbul dışında da yaygınlaşmış, üniversite düzeyinde tiyatro eğitimi gündeme gelmiş, tiyatro yazarlığı ve eleştirisi köklü ve kurumsal bir nitelik kazanmıştır. Tüm bunlar da tiyatromuzun gelişmesinde önemli rol oynamış, ti­yatromuza büyük bir yenilik ve dinamizm getirmiştir. Yazar sayısı artmış, konular çeşitlenmiştir.
  • 1950’li yıllarda tiyatronun ele aldığı konuların başında köy sorunları Köylerdeki geri kalmış ve yoksul bir yaşama mahkum edilmiş insanların dramı ele alınırken ağa-köylü ilişkisi ve ağaların yanlış tutumları ortaya konmuştur. Cahit Atay Pusula adlı oyununda, Necati Cumalı Susuz Vaz’da, Nazım Kurşunlu Toprağın Kurbanları’nda, Zeki Özturanlı Batak Gölü’nde ağalar ve köylüler arasındaki sorunlar ve çatışmaları ele almış, köylünün yoksulluğunu gözler önüne sermişlerdir.
  • Tiyatromuzda sıkça ele alınan bir başka konu da evlilikler, aile sorunları ve toplumsal dengenin bozulmasıdır. Orhan Asena‘nın Yalan, Ahmet Muhip‘in O Böyle İstemezdi, Saba­hattin Kudret Aksal’ın Bir Odada Üç Ayna, Tersine Dönen Şemsiye ve Kahvede Şenlik Var adlı oyunlarında aile için­deki sorunlar, evliliklerdeki çıkar çatışmaları, anne-babalar ile çocukları arasındaki iletişim kopuklukları irdelenmiştir. Geleneksel aile yapısından modern aile yaşamına geçişin yarattığı sancılar ele alınmıştır.
  • Eğitimin önemi ve yanlış eğitimin kuşaklar üzerindeki olum­suz etkilerini ele alan, yol gösterici nitelikler taşıyan oyunlar yazılmıştır. Rıfat Ilgaz Hababam Sınıfı’ndan hareket ederek eğitimdeki düzensizlikleri sergilemiştir.
  • Batılılaşma ve modernleşmenin yarattığı sıkıntılar, genç kuşak ve yaşlı kuşak arasındaki karşıtlıklar, Batılılaşmayla birlikte ailede ve toplumsal yaşamda ortaya çıkan sorun­lar, geleneksel yaşamla modern yaşam biçimleri arasındaki çatışmalar bu dönemde tiyatroda ele alınan başlıca konular olmuştur. Kimi yazarlar modern yaşam biçimine karşı ge­lenekseli savunmuş, kimisi Batılı olmayı yüzeysel algılayan kişileri eleştirmiş, kimisi de modern yaşam biçimini savun­muştur. Cevat Fehmi Başkut Küçük Şehir, Harput’ta Bir Amerikalı oyunlarında, Turgut Özakman Pembe Evin Kaderi ve Kaneviçe’de, Refik Erduran Cengiz Han’ın Bisikleti’nde, Haldun Taner Dışardakiler ve Fazilet Eczanesi’nde Batılılaş­ma ve modernleşme konularını ele almışlardır.
  • Bu dönemin oyun yazarlarının üzerinde durduğu önemli konulardan biri de ekonomik sorunlar olmuştur. Dünya Savaşı’nın yarattığı buhranın ardından gelen ekonomik du­rum, savaş vurguncuları, karaborsacılar, ticaretin yeni bir yöne evrilmesi, köyden kente yapılan göç artışı ve yarat­tığı maddi zorluklar oyunlarda sık sık ele alınmıştır. Nazım Kurşunlu‘nun Branda Bezi, Reşat Nuri‘nin Balıkesir Muha­sebecisi, Nazım Hikmet‘in Enayi ve Yusuf ile Menofis adlı oyunları bu konuyu ele alan başlıca eserleridir.
  • Tarih, efsane ve masal ekseninden hareketle bireysel ve toplumsal sorunlara evrensel bir bakış açısıyla yaklaşmaya yönelik oyunlar da kaleme alınmıştır. Nazım Hikmet’in Ferhat ile Şirin, Nazım Kurşunlu’nun Fatih, Orhan Asena‘nın Tanrılar ve İnsanlar, Hürrem Sultan, Güngör Dilmen‘in Midas’ın Ku­lakları adlı oyunları böyle bir içeriğe sahiptir.
  • 1960’lı yılların en önemli toplumsal değişimlerinden biri de köyden kente yapılan göç olgusudur. Kentlerdeki sanayileş­me, işçi ve insan gücüne ihtiyaç duymakta, bu durum da kentlere bir göç yaratmaktadır. Daha iyi bir yaşam sürme isteği yüz binlerce insanı kentlere taşımıştır. Göç, sadece köyden kente olmamış, başta Almanya olmak üzere Avru­pa ülkelerine de yönelmiştir. “Gurbetçi” kavramı da böyle ortaya çıkmıştır. Parçalanan aileler, değişen değer yargıları ve yaşam biçimleri, kültürel yapıdaki yozlaşma, gecekon­du olgusu, tiyatronun da ele aldığı konular olmuştur.
  • Vasıf Öngören’in Almanya Defteri, Mehmet Akan’ın Ham Hum Şarolop, Haldun Taner‘in Gözlerimi Kaparım Vazifemi Ya­parım, Cevat Fehmi Başkut‘un Buzlar Çözülmeden, Recep Bilginer‘in İsyancılar, Haldun Taner‘in Keşanlı Ali Destanı, Oktay Rıfat’ın Çil Horoz adlı oyunları; gecekondu yaşamı, bireylerin çıkmazları ve özlemleri, yozlaşan değerler, kültürel yapıdaki bozulma, çarpık kentleşme, kente gelen köylünün yalnızlığı ve geçim sıkıntısı, gurbet olgusu üzerinde duran başlıca oyunlardır.
  • Altmışlı yılların oyun yazarları, toplumun genelinin sesine ku­lak veren, şikayetlerini dile getiren eserler yazmışlardır. Top­lumsal düzenin bozukluğu, insanların bu düzenin dışında kalan ve düzene baş kaldıran kahramanlara umut bağlaması biçiminde tiyatro yapıtlarına yansımıştır. Bu kahramanlardan bazıları Şeyh Bedrettin, Keşanlı Ali, Atçalı Kel Mehmet, Ker­piç Memet, Pir Sultan Abdaldır. Bunlar bozulan düzeni ye­niden kurmak, adaletsizliklere son vermek üzere yaratılmış kahramanlardır.
  • 1960-1970 yılları arasında Devlet Tiyatroları’nda 84 yerli, 118 yabancı, 10 çocuk oyunu sergilenerek Türk tiyatrosu büyük bir canlılık kazanmış, önemli atılımlar gerçekleşmiş­tir. Bu yıllar özel tiyatrolar açısından da bir atılım dönemi olmuştur. Bunlardan akla ilk gelenler Kenter Tiyatrosu, Dormen Tiyatrosu, Ankara Sanat Tiyatrosu, Dostlar Tiyatrosu adlı topluluklardır.
  • 1960’lı yılların önemli bir özelliği de “kabare tiyatrosu” örneklerinin verilmesidir. Geleneksel Türk tiyatrosuyla epik ti­yatro anlayışının harmanlanmasıyla oluşan kabare örnekleri bu dönemde verilmiştir. Devekuşu Kabare Tiyatrosu bu dö­nemde açılmıştır.
  • 1960’lı yıllarda Türk tiyatrosunda Oktay Rifat, Haldun Ta­ner, Güngör Dilmen, Turan Oflazoğlu, Sermet Çağan, Tur­gut Özakman, Vasıf Öngören, Melih Cevdet Anday, Adalet Ağaoğlu, Orhan Asena, Refik Erduran göze çarpan önemli isimler olmuştur.
  • 1970’li yıllarda Brecht’in yarattığı epik tiyatronun etkisi sürmüş, dönemin yazarları geleneksel tiyatroyu epik öğe­lerle biçimlendiren oyunlar yazmışlardır. Oktay Arayıcı‘nın Rumuz Goncagül, Bir Ölünün Toplumsal Anatomisi, Başar Sabuncu‘nun Çark ve Zemberek oyunları epik tiyatronun et­kisiyle yazılan örneklerdendir.
  • Haldun Taner‘in öncülüğünde kurulan Devekuşu Kabare Ti­yatrosu için Vatan Kurtaran Şaban, Astronot Niyazi, Ha Bu Diyar, Yalan Dünya gibi oyunlar bu yıllarda yazılmış ve sah­nelenmiştir.
  • 1970’li yıllarda yazarlar güncel, toplumsal ve politik olaylar üzerinde durmuş, yaşadıkları dönemi bir belgesel gibi oyun­larına yansıtmışlardır. Bu dönemde bireysel konulardan çok toplumsal konulara yönelme ağırlık kazanmış, yazarlar top­lumsal duyarlılığa önem vermişlerdir. Döneme egemen olan toplumcu bakış açısı, tiyatroda ortaklaşa oyun yazma, grup-yazarlığı düşüncesini de doğurmuştur.
  • Türk toplumunun hızlı sanayileşme sürecini yaşaması, bu süreç içinde yaşayan işçi sınıfı, emek-sermaye çatışması, işçi örgütlenmeleri, sömüren-sömürülen karşıtlığı bu dönemin tiyatro eserlerinde ele alınan başlıca konular olmuştur. Ahmet Oktay‘ın Kurt Dişi, Vasıf Öngören‘in Zengin Mutfağı, Ömer Polat‘ın 804 İşçi, İsmet Küntay‘ın Kilometre adlı tiyatroları bu konuları ele alan örneklerden bazılarıdır.
  • 1970’li yıllarda köyler, modern hayatın nimetlerinden yoksun, çok kötü şartların hüküm sürdüğü yerler olarak tiyatro eserle­rine yansımıştır. Köydeki toplumsal değişikliği ve köy sorun­larını ele alan başlıca tiyatro oyunları: Turan Oflazoğlu‘nun Elif Ana, Recep Bilginer‘in Sarı Naciye, Orhan Asena‘nın Toroslardan Öteye, Necati Cumalı‘nın Yaralı Geyik, Ömer Polat’ın Aladağlı Mıho, Fazıl Hayati Çorbacıoğlu‘nun Erkek Satı, Nezihe Araz’ın Bozkır Güzellemesi.
  • 1970-1980 dönemi içinde tarihsel ve mitolojik konulu oyun­lar da yazılmış, tarihe başvurma 70’li yılların ikinci yarısında iyice ağırlık kazanmaya başlamıştır. Güncel olanların yıpratı­cı etkisinden yorgun düşen birçok yazarımız tarihsel oyunlar kaleme almıştır. Turan Oflazoğlunun Kösem Sultan, Genç Osman, Turgut Özakmanın Fehim Paşa Konağı, Haldun Taner‘in Sersem Kocanın Kurnaz Karısı, Orhan Asena‘nın Şili’de Av, Ölü Kentin Nabzı, Güngör Dilmen‘in Midas’ın Kör­düğümü, Deli Dumrul, Recep Bilginerin Yunus Emre, Tarık Buğranın İbiş’in Rüyası adlı eserleri bu konuda akla gelen örneklerden bazılarıdır.