Modernizm ve Post-Modernizm Özellikleri ve Temsilcileri

Modernizm ve Post-Modernizm Özellikleri ve Temsilcileri

Modernizm, geleneksel olanı, yeni olana tabî kılma tavrı; yerleşik ve alışılmış olanı, yeni ortaya çıkana uydurma eğilimi ve düşünce tarzıdır. Modernizm, nesnelerin, varlıkların, durumların göründükleri gibi olmadıkları dü­şüncesine dayalıdır.

Klasik (geleneksel) roman, dış dünyayı, çevreyi ve toplumsal olanı önemser; dı­şa dönük bir özelliğe sahiptir. Modern roman ise içe dönüktür. Bireyin iç dünya­sına, ruhuna, bilinçaltına eğilir.

Klasik romancı, daha çok dış dünyayı, toplumsal ve siyasal olayları öne çıka­rır. Modern romancı ise gerçeğin dış dünyada değil, insanın iç dünyasında sak­lı olduğuna inanır ve toplumsal olana değil psikolojik olana yönelir.

Öykülemede diyalog ve hikâye etme yerine bilinç akışını kullanır. Dolaşık ve karmaşık anlatım yöntemlerini dener. Simgelere, mitolojiye, efsanelere, misti­sizme, nihilizme, fanteziye yönelir.

Olay örgüsü, estetik kaygıyla ve insana özgü bir gerçekliği ifade etmek üzere düzenlenir.

Klasik (geleneksel) roman içeriğe, anlatılana önem vermesine karşın modern roman, sanatsal boyuta, tekniğe, kurgulama yöntemine, dilin kullanımına, dile dayalı oyunlara, biçime önem verir.

Modern roman, klasik romandan konusu, tekniği ve amacı bakımından ayrılır. Bu roman anlayışının ortaya çıkışında Freud ve psikanalizin büyük etkisi vardır.

Somut dünya gerçekliği yerine soyut gerçeklik önem kazanır.

Sait Faik, Haldun Taner, Yusuf Atılgan, Vüsat O. Bener, Bilge Karasu, Nezihe Meriç, Attila İlhan, Adalet Ağaoğlu, Ferit Edgü, Rasim Özdenören, Füruzan gi­bi son dönem yazarları bu anlayışla roman ve hikâye yazmışlardır.

Oğuz Atay, Orhan Pamuk, Pınar Kür, Yusuf Atılgan, Adalet Ağaoğlu, Latife Tekin, Bilge Karasu, Nedim Gürsel ise “postmodern (modernötesi) romanlar” yazarlar. Postmodernizm öncelikle bilinç akışı yöntemine tepki olarak doğar; fakat aynı zamanda klasik( geleneksel) roman anlayışına da karşıdır.

Postmodernizm, modernizmin sorgulanmadan, herkes tarafından kabul edil­mesi gereken evrensel değerler olduğu görüşünü reddederek ortaya çıkar. Postmodernizmde gerçeklik unsurundan çok kurmaca ön plandadır.

Yazar, bir topluluk üyesi olmaya karşıdır; kendi bireyselliğini egemen kılmaya yönelir.

Bu tür romanda son genellikle belirsizdir. Alışılagelmiş sonlar bulunmaz. (Yeni Hayat, Kar)

Tek bir konu, tek bir bakış açısından verilmez; çok yönlü, çok kültürlü, değişik bakış açılı romanlar yazılır. (Kar, Benim Adım Kırmızı, Kara Kitap)

Bütünlük yerine gerek bireyler ve kişilikleri açısından, gerekse olaylar açısın­dan parçalanmışlık öne çıkar. (Benim Adım Kırmızı, Tutunamayanlar)

Somut gerçeklikle soyut gerçeklik iç içe verilir. (Tutunamayanlar, Kara Kitap)

Tarihi, edebiyatın malzemesi olarak görüp onu yeniden üretmeye çalışır. (Be­nim Adım Kırmızı, Kara Kitap)

Ciddi duruşa karşı alaycı tutumu benimser. Saçma bulunan durumlar alaycı bir üslupla anlatılır.

Postmodern yazara göre hayat bir oyundur. Yaşamı kurmacaya dönüştüren ro­man da oyun içinde oyundur.

Gerçek yaşamda karşılaşılan kişilerle hayal dünyasının kişileri, masal kişileri, çizgi film kahramanları birlikte verilebilir.

Roman içinde farklı edebi türlerden yararlanılır. (Örneğin Kara Kitapta köşe yazısı (fıkra) biçiminde yazılmış metinler yer alır.)

Zaman ve mekân geleneksel (klasik) ve modern romandaki kadar belirgin de­ğildir. (Yeni Hayat, Tutunamayanlar)

Edebiyatın aracı olan dil postmodern romanda amaç haline gelmiştir. Dille oy­nama, dilin olanaklarını sonuna kadar kullanma, gerek kültür dilinin gerekse so­kak dili ve yerel dillerin anlatım olanaklarından yararlanma bu anlayışın en be­lirgin özelliğidir.