Warning: Use of undefined constant ‘WP_MEMORY_LIMIT’ - assumed '‘WP_MEMORY_LIMIT’' (this will throw an Error in a future version of PHP) in /home/dersimi3/public_html/wp-config.php on line 100

Warning: Use of undefined constant ’64m’ - assumed '’64m’' (this will throw an Error in a future version of PHP) in /home/dersimi3/public_html/wp-config.php on line 100

Warning: Cannot modify header information - headers already sent by (output started at /home/dersimi3/public_html/wp-config.php:100) in /home/dersimi3/public_html/wp-includes/feed-rss2.php on line 8
10.Sınıf Türk Dili ve Edebiyatı Konuları – Dersimiz Edebiyat https://dersimizedebiyat.org Türk Dili ve Edebiyatı Dersi Kaynak Sitesi. Online Sınavlar Çıkmış Sorular Sınıf Konuları Fri, 30 Apr 2021 18:48:30 +0000 tr hourly 1 https://wordpress.org/?v=6.7.4 https://dersimizedebiyat.org/wp-content/uploads/2018/11/cropped-icon-32x32.png 10.Sınıf Türk Dili ve Edebiyatı Konuları – Dersimiz Edebiyat https://dersimizedebiyat.org 32 32 Yüzyıllara Göre Önemli Mesneviler ve Yazarları https://dersimizedebiyat.org/yuzyillara-gore-onemli-mesneviler-ve-yazarlari.html Fri, 08 Jan 2021 00:11:00 +0000 https://dersimizedebiyat.org/?p=125908 Yüzyıllara Göre Önemli Mesneviler ve Yazarları
  1. yy.

Yusuf Has Hacip: Kutadgu Bilig (İlk siyasetname-öğretici

  1. yy.

Mevlana: Mesnevi (Dinî, tasavvufi-beyit)

Şeyyad Hamza: Yusuf u Züleyha (ilk manzum aşk hikâyesi)

  1. yy.

Yunus Emre: Risaletü’n Nushiyye (Öğretici)

Gülşehri: Mantıku’t-Tayr (Tasavvufi)

Âşık Paşa: Garipname (Dinî, Tasavvufî)

Hoca Mesud: Süheyl ü Nevbahar

Erzurumlu Kadı Darir: Kıssa-i Yusuf

Şeyhoğlu Mustafa: Hurşidname

Ahmedi: İskendername (Savaş ve Kahramanlık)

  1. yy.

Ahmed-i Dâi: Çengname

Süleyman Çelebi: Vesiletü’n Necat (Mevlid-Dinî)

Şeyhi: Hüsrev ü Şirin (Aşk Hikâyesi), Harname (Mizahî, eleştirel, yergi tarzında)

Cem Sultan: Cemşid ü Hurşid (Aşk Hikâyesi)

Ali Şir Nevai: Lisanü’t-Tayr

  1. yy.

Fuzûlî: Leyla vü Mecnun (Tasavvufi Aşk Hikâyesi), Beng ü Bade

  1. yy.

Nabi: Hayriyye, Hayrabat (Öğretici)

  1. yy.

Şeyh Galip: Hüsn ü Aşk (Dinî, Tasavvufi)

  1. yy.

İzzet Molla: Mihnetkeşan, Gülşen-i Aşk

]]>
Efsane-Masal/ Efsane-Destan / Efsane-Halk Hikayesi İlişkisi https://dersimizedebiyat.org/efsane-masal-efsane-destan-efsane-halk-hikayesi-iliskisi.html Tue, 05 Jan 2021 19:47:20 +0000 https://dersimizedebiyat.org/?p=125749 Efsane – Masal İlişkisi

  • Efsane, hem anlatıcı hem de dinleyici tarafından gerçek olarak kabul edildiği halde, masal, başından itibaren bir hayal ürünü olarak kabul edilir.
  • Masalların geçtiği yerler, masal kişileri tamamen gerçek dışıdır, olaylar belirsiz bir zamanda cereyan eder. Oysa efsanelerde var olan yerler, yaşadığı bilinen veya yaşadığına inanılan kişiler yer alır, efsanelerde belli bir zaman dilimi verilir.
  • Masallar çoğunlukla olağanüstü özellikler taşıyan kişiler ve olaylar üzerine kurulur, efsanelerde de olağanüstü özellikler bulunsa da bunlar gerçekle birlikte örülmüştür.
  • Efsanelerde gelenek – görenek, dini inançlar gibi yerli ve ulusal motifler kullanırken masallarda bunlardan söz edilmez.
  • Masalların belli yapı unsurları ve biçimsel özellikleri vardır. Efsanelerin kalıplaşmış bir yapısı yoktur.
  • Masallar da efsaneler de çok eski zamanlarda oluşmuş, belli bir zamana kadar sözlü olarak varlığını sürdürmüş anonim ürünlerdir.
  • Her ikisi de anlatı (düz yazı) türüdür.

Efsane – Destan İlişkisi

  • Hem destan hem de efsanede anlatılan olaylar gerçek olarak kabul edilir.
  • Destanda anlatılan olay, tarihte yaşanmış bir olaydır, bu tarihsel gerçeklik her efsanede yer almaz.
  • Her ikisinde de yer alan olaylar ortaya çıktıkları zamanın dünyasında geçer.
  • Destanlar, bir milletin yaşadığı büyük olayları yansıttığı için ulusal bir nitelik taşır, o milletin geçmişini aydınlatır. Efsanelerin böyle bir yönü yoktur. Ayrıca aynı gelenek, görenek ve dinî inançlara sahip toplumlarda benzer efsanelerin var olduğu da bilinmektedir.
  • Destanlar ölçülü ve uyaklı, manzum (şiir) ürünlerdir. Efsaneler ise şiir ögeleri içermez, düzyazı şeklindedir.
  • Destanlar çok uzundur, bir destan kalın bir kitap oluşturacak boyutta olabilir, oysa efsaneler çok kısa anlatı türüdür.
  • Destanların bir anlatıcısı vardır, bunların başında da âşık denen saz ozanları gelir, efsaneleri herkes anlatabilir.
  • Doğal destanlar efsanelerden çok daha eski verimlerdir.
  • Her ikisi de sözlü gelenek içinde yaşamış, belli bir tarihte yazıya geçirilmiş anonim ürünlerdir.
  • Her ikisinde de olağanüstü olaylar ve kişiler yer alır, ancak destandaki olağanüstü unsurlar efsaneden daha fazladır.
  • Destanda olaylar zinciri vardır, efsaneler tek bir olaya dayanır.
  • Destanda mitolojik motifler çok kullanılır, efsanelerde bu unsurlar daha az yer alır.

Efsane – Halk Hikâyesi İlişkisi

  • Efsane ve halk hikâyesi arasında fazla bir benzerlik yoktur. İkisi de sözlü gelenek içinde oluşmuş anonim ürünlerdir.
  • Her ikisi de halk diliyle oluşmuş ürünlerdir.
  • Bazı halk hikâyelerinin ana olayı özetlenerek efsane hâline getirilmiştir, bu tür örnekler bulunmaktadır.
  • Halk hikâyeleri saz ozanları ve meddahlar tarafından anlatılır, efsane her insan tarafından anlatılabilir.
  • Halk hikâyelerinde çoğunlukla nazım – nesir karışıktır ve halk hikâyeleri uzundur. Efsanelerde şiir unsurları yoktur ve efsaneler kısadır.
  • Halk hikâyelerinin kalıplaşmış yapı unsurları vardır, efsanelerde belli bir biçimsel yapı yoktur.
  • Halk hikâyelerinde bir olay örgüsü vardır, efsaneler bir temel olayı ele alır, birkaç motif içerir.
  • Halk hikâyelerinde çoğunlukla konu aşk ve kahramanlıktır, efsanelerde ise bunların dışında çok farklı konular yer alır.
  • Her ikisinde de gerçek ve olağanüstü unsurlar iç içe yer alır.
  • Efsanelerde bir olay anlatımyla insanlara ders vermek, onları iyiye, güzele ve doğruya yöneltmek amaçlanır; halk hikâyelerinde böyle bir özellik görülmez.
  • Efsanelerde dinî inanışlar halk hikâyelerine göre daha belirgindir. Efsaneler halkın inançları üzerine kurulmuştur.
  • Bazı halk hikâyeleri Arap ve İran edebiyatı kaynaklıdır, efsaneler ise yerli ürünlerdir.
]]>
Hamse Nedir, Hamse Sahibi Sanatçılar Kimlerdir? https://dersimizedebiyat.org/hamse-nedir-hamse-sahibi-sanatcilar-kimlerdir.html Tue, 12 Nov 2019 19:41:05 +0000 https://dersimizedebiyat.org/?p=121554 Hamse: Bir şâirin beş mesnevisinin bir araya getirilmesiyle oluşturulan ya­pıttır. Hamse yazarı şairler hamse şairi ya da hamsenüvis diye bilinir. Türk edebiyatında 16. yüzyılda gelişmeye başlamıştır. İlk hamseyi Çağatay şairi Ali Şir Nevai yazmıştır. Divan edebiyatının ilk hamsesini yazan şâir de Niza­mi Gencevi’dir. Hamse türüne düzyazının girişi ise 17. yüzyılda gerçekleşti. Nergisi, hamseye düzyazıyı sokan ilk yazardır. Çoğunlukla hüzünlü aşkların konu edinildiği hamselerde soyut kavramları işleyen mesnevilere de yer ve­rilir. Hamse sahibi divan yazarları edebî çevrelerde büyük saygı görürdü.

HAMSE SAHİBİ DİVAN SANATÇILARI VE YAPITLARI

ALİ ŞİR NEVAİ

  • Hayret-ül Ebrar
  • Ferhad u Şirin
  • Leyla ve Mecnun
  • Seba-i Seyyare
  • Sedd-i İskenderî
  1. yüzyıl Çağatay edebiyatının en ünlü şairlerinden olan Ali Şir Nevai, Türk dil birliğini kurmaya çalışmıştır. Edebiyatımızda ilk hamse sahibidir. Hamse­sini oluşturan mesnevilerinde klasik İran edebiyatı konularını işlemiştir. Edebiyatımızda ilk tezkire olan, şairlerin yaşam öykülerinin yer aldığı “Mecalisü’n Nefais” adlı yapıtı kaleme almıştır.

TAŞLICALI YAHYA

  • Şah u Geda
  • Gencine-i Raz
  • Gülşen-i Envar
  • Kiab-ı Usul
  • Yusuf u Züleyha
  1. yüzyıl divan şiirinin önde gelen temsilcilerinden olan Taşlıcah Yahya, divan ve hamse sahibi bir şairdir. Yaşadığı dönemde Fuzuli’den sonra en büyük mesnevi şairi olarak tanınmıştır. Dîvân’ında ve Hamse’sinin çeşitli yerlerinde Arnavutluk asıllı olmasından dolayı “sengistandan, taşlı yerden, taşlıktan” koptuğunu söy­ler. Ana dili Türkçe olmadığı hâlde Türk edebiyatının en güzel eserlerini vermiştir.

NEVİZADE ATAİ

  • Âlemnüma
  • Heft Han
  • Sohbetü’l Ebkâr
  • Nefhatü’l Ezhar
  • Hilyet-ül-Efkâr
  1. yüzyılın önemli divan şairlerinden olan Nevizade Atai, şair Nevi’nin oğludur. 1538’de İstanbul’da doğdu. İstanbul’da müderrislik, Rumeli şehirlerinde kadılık yaptı. Mesnevi tarzında çok başarılı olmakla beraber, dili ağırdır. Bir Divan’ı ve beş man­zum eserden meydana gelen bir ‘Hamse’si vardır. Şiirlerinde Fuzuli ve Baki’nin tesiri altındadır.

NERGİSİ

  • Nihalistan
  • Meşakü’l Uşşak
  • Gazevat-ı Mesleme
  • İksir-i Saadet
  • Kanunü’r Reşad
  1. yüzyıl divan sanatçısı olan Nergisi, süslü ne­sir alanındaki ustalardandır. Hayalleriyle üslûbunu zenginleştirmiş ancak yer yer az kullanılmış veya kullanılmayan Arapça ve Farsça kelimeleri tercih ederek ifadeyi anlaşılmaz hâle getirmiştir. Nergisî dönemine kadar mesnevilerle oluşturulan hamse, kendisiyle birlikte nesir alanına girmiştir.

GENCELİ NİZAMİ

  • Mahzen-i Esrar
  • Hüsrev ü Şirin
  • Leyla vü Mecnun
  • Heft Peyker
  • İskendername

Büyük divan şairlerinden olan Genceli Nizami, mesnevi tarzında yetkin eserler vermiştir. Firdevsi ve Senai’den etkilenen Nizami, kendisinden sonra gelen Osmanlı ve İran şairlerini derin biçimde etkilemiştir. Tevhid, münacaat, naat ve medhiyelere geniş yer verdiği mesnevilerinde mecaz ve teşbih gibi edebî sanatları çok zengin biçimde kullanmıştır.

]]>
Masalların Özellikleri, Tekerlemeleri, Bölümleri… https://dersimizedebiyat.org/masallarin-ozellikleri-tekerlemeleri-bolumleri.html Tue, 12 Nov 2019 18:28:24 +0000 https://dersimizedebiyat.org/?p=121540 Masalların Özellikleri, Tekerlemeleri, Bölümleri…

Halk dilinde anlatılarak oluşmuş, bir sanatçı tarafından sonradan yazıya ge­çirilmiş, olağanüstü olayların anlatıldığı sözlü edebiyat ürünüdür.

Olaylar, bütünüyle hayal ürünüdür.

Tekrar edilen kalıplaşmış bölümler (tekerleme) vardır.

Masal kahramanları, belli bir toplumun bilinen bir zamanda yaşamış kişi­leri değildir. Her ülke ve zamanda olabilecek padişah, vezir, bezirgan, köy­lü, kadı, derviş, ırgat, harami gibi sembol tiplerdir. Kahramanlar arasında genellikle cüceler, gulyabaniler, periler, devler, alev püsküren ejderhalar, cadılar da yer alır.

İyi kahramanlar hep iyi, kötü kahramanlar hep kötüdür. Masalın sonunda iyi kahramanlar ödüllendirilirken kötü kahramanlar cezalandırılır. Masallar­da her şey tatlıya bağlandığı için kötü tiplerin kötülükleri ve hainlikleri üs­tünde fazla durulmaz. Kötüler, korkunç olmaktansa gülünç edilirler. Eşkı­yalar, iyi yüreklidir, hırsızlar bile masumdur. Bunlardan çok zalim olanlar, hemen sert cezalara çarpılıp yok edilirler. İyiler, en sona kadar yaşayıp mutlu olurlar.

Masallarda mekân büsbütün gerçek dışı ülkelerdir. Masal çevreleri hiçbir coğrafi mekâna bağlanamaz. “Kaf dağı”, “Yedi Derya Adası”, “Çin-Maçin” gibi haritada bulunmayan ülkeler veya “iki memleket arası”, “yedi kat ye­rin altı”, “yerin yedi kat üstü” gibi hayalde tasarlanan yerler, masal kişileri­nin sırf gerçek dışı çevrelerde yaşatılmış timsaller olduğunu gösterir. Ba­zen İstanbul, Erzurum, İsfehan, Halep gibi gerçek şehirlerin masallarda geçtiği olursa da bunlar sadece birer isimden ibarettir. Kahramanların bu şehirlerle ilgisi gösterilemez. Ne zaman, hangi semtte yaşadıkları bilinmez.Masa

Masallarda çevre tasvirleri büsbütün yok değildir. Ancak, bu tasvirler göz­leme değil, hayale dayanmaktadır. Bunlar, dünyadan seçilen unsurlarla donatılmış fakat dünyada rastlanması imkânsız olan bahçeler, saraylar, ır­maklar, şehirlerdir.

Masallardaki zamanın gerçek zamanla ilgisi yoktur.Zaman, ne kesin ne de yaklaşık olarak tahmin edilebilir. Zaten, masalların “Evvel zaman için­de… Bir varmış bir yokmuş…” gibi döşemelerle başlaması, dinleyiciyi ha­yal atmosferine sokarak geçmiş zamanı iyice belirsiz kılmak içindir. Olay­lar, -miş’li geçmiş zaman kullanılarak anlatılır.

Sözlü halk verimi olan masallar kuşaktan kuşağa söz yolu ile geçmiştir. Usta masal söyleyiciler, onları her anlatışlarında biraz değiştirmişlerdir. Şu hâlde masal üslûbu bir söyleyiş üslûbudur. Konusu aynı olan bir masalın, yüzlerce değişik söylenişi bulunabilir.

Masallarda asla ayrıntılara sapılmaz. Zaman ve mekânlar arasında büyük boşluklar bırakılır. Kırk yıl hatta bin yıllık zaman bir çift söz ile geçiştirilir. Çünkü masalın baş özelliği çabukluktur. Masalcı, kahramanın bütün hayat safhalarını izlemez, yalnız çok önemli vakalar üstünde durur. Bunun için anlatışı kısa sürer. Masalı, halk hikâyeleri ile destanlardan ayıran önemli bir özelliği de budur.

Eğitici ve öğretici nitelikler taşır. Bu niteliklerinden dolayı uzun kış gecele­rinde, kadınlı çocuklu meclislerde masallar söylenmiştir.

Daha çok, evrensel konular dile getirilir. Masallarda, milletleri birbirinden ayıran unsurlar değil; hepsinde ortak olan duygu ve özlemler işlenmiştir. Millî özellikler gibi, dinî inançlar da az görülür. Masalı destan, menkıbe ve efsaneden ayıran bu din dişilik özelliği de önemlidir.

Edebiyatımızda Eflatun Cem Güney, masallarımızı derleyip yazıya geçir­miştir. Edebiyatımızda Keloğlan en tanınmış masal kahramanıdır.

Alman edebiyatından Grimm Kardeşler, uluslarının masallarını derleye­rek yazıya geçirmişlerdir. Pamuk Prensesle Yedi Cüceler, Bremen Mı­zıkacıları, Kül Kedisi bu sanatçıların en tanınmış yapıtlarıdır.

MASALIN BÖLÜMLERİ

1)  Döşeme (Giriş): Masalcının, dinleyicileri masal atmosferine hazırlamak, onları biraz güldürmek, biraz da ustalığını göstermek için düzüp koştuğu söz­ler zinciridir. Bunların çoğunu gelenekten alır, biraz da kendi icatlarını katar. Döşemeye ilgili ilgisiz, manâlı mânâsız birçok sözler doldurur. Söz zincirleri arasındaki seciler ahengi ve bağlantıyı kurmaktadır. Bu bölümde söylenege­len bazı kalıplaşmış tekerlemeler

(Bir varmış bir yokmuş, evvel zaman için­de kalbur saman içinde güzel ülkelerden birinde, bir padişah yaşarmış…) kullanıldıktan sonra belirsiz bir yerden söz edilir. Bunun için de “Gökle ye­rin birleştiği yerde, çok uzaklarda, Kafdağı’nın ardında… Az gittik uz git­tik, dere tepe düz gittik, altı ay bir güz gittik… Bir de arkamıza baktık ki arpa boyu yer gitmişiz. Yine kalktık gittik gide gide gittik… Göründü Çin Maçin padişahının bağları.” gibi ifadeler kullanılır. Kahramanlar kısaca ta­nıtıldıktan sonra masala girilir.

2) Olay (Gelişme): Olay bölümü de kendi arasında “Giriş, Gelişme, Sonuç” bölümlerine ayrılır. Bu bölümde söz ve hikâye anlatma kudreti masalcının ustalığına kalmıştır. Masalın temel varlığını ortaya koyan bu bölüm, başkahramanın başından önemli bir olay geçmesiyle başlar. Sonra masala, çoğu kötü olarak tanınan kahramanlar girer. Bu bölümün sonlarına doğru, kötü kahramanlar bir bir yenilerek cezalandırılır.

3)  Dilek (Sonuç): Genellikle başkahramanın galibiyeti ve iyi huylu kahra­manların ödüllendirilmesi tekerlemeler eşliğinde dile getirilir. Bazen de kötü huylu kahramanların yaptıkları kötülüklerden pişmanlık duyarak iyi huylu ol­maya karar verdikleri görülür. Masal güzel bir sonuca bağlanır. Masalcı, kah­ramanların iyi bahtını, dinleyiciler için de temenni etmeye başlar. Dilek bölü­mü de kalıplaşmış bir kaç sözden {Onlar ermiş muradına, darısı buradaki­lerin başına… Gökten üç elma düşmüş görenlerin başına, birisi bu ma­salı düzüp koşana, birisi oturup dinleyene, birisini de okuyup üfledim fa­lanın ruhuna yolladım.) ibarettir.

]]>
İslami Devir Türk Destanları Hangileridir? https://dersimizedebiyat.org/islami-devir-turk-destanlari-hangileridir.html Tue, 12 Nov 2019 18:16:30 +0000 https://dersimizedebiyat.org/?p=121538 İSLAMİYET DÖNEMİ TÜRK DESTANLARI

Saltuk Buğra Han Destanı: Karahanlı hükümdarı Saltuk Buğra Han’ın in­sanları Müslümanlığa çağırması, inanmayanlara keramet göstermesi, savaş­larda ağzından ateşler saçarak inanmayanları yakması anlatılır.

Manas Destanı: Müslüman Kırgızlarla putperest Kalmuklar arasındaki mü­cadeleler anlatılır. Destanın başkahramanı Manas, İslamiyet’i yaymak için mücadele eden kahraman bir savaşçıdır. Destanda, İslamiyet öncesindeki Türklerin yaşam, kültür ve inançlarına dair bilgiler de yer almaktadır.

Cengiz Han Destanı: Moğol hükümdarı Cengiz Han’ın yaşamı, savaşları ve Moğol istilasından sonra Kıpçak bozkırlarındaki ve eski Uygurların yaşadığı bölgelerdeki olaylar anlatılır.

Battal Gazi Destanı: Destanın kahramanı, Türkler arasında Battal Gazi adıy­la benimsenmiş bir Arap savaşçıdır. Emevilerin Hıristiyanlarla yaptıkları sa­vaşlarda kahramanlıklar gösteren Abdullah isimli bir kişinin kahramanlıkları, zamanla bu destanı doğurmuştur. Battal Gazi, Müslümanlığı yaymak için in­sanların yanı sıra; büyücü, cadı ve dev gibi olağanüstü güçlerle de savaşır. Destanda ayrıca Battal Gazi’nin üstün donanımlı atı “Aşkar Devzâde” de önemli bir yer tutar.

Danişment Gazi Destanı: Anadolu’nun fethi ve bu mücadelenin kahraman­ları anlatılır. Olayların tarihî gerçeklere uygunluğundan, kahramanlarının ya­şamış Türk beyleri olmasından, Anadolu coğrafyasının gerçek isimleriyle anıl­masından dolayı uzun süre tarih kitabı olarak nitelendirilmiştir.

Köroğlu Destanı: Destanın kahramanı Köroğlu’nun, Bolu Beyi’nin yaptığı zulümleri engellemek için ortaya koyduğu kahramanlıklar anlatılır. Etrafına yiğitler toplayan Köroğlu, Bolu Beyi tarafından gözlerine mil çekilerek kör edi­len babasının intikamını almak için dağlara çıkar. Yaşamını yoksul ve çare­sizlere yardım ederek geçirir. Halk inancına göre: “Silah icat edildi, mertlik bozuldu.” demiş ve kırklara karışmıştır.

]]>
Destan Türü, Tanımı, Özellikleri, Oluşum Aşamaları,Destan İsimleri… https://dersimizedebiyat.org/destan-turu-tanimi-ozellikleri-olusum-asamalaridestan-isimleri.html Tue, 12 Nov 2019 18:07:04 +0000 https://dersimizedebiyat.org/?p=121534 Destan

Milletlerin geçmişlerindeki olaylara ve efsane motiflerine dayanılarak ulusla­rın dilek ve arzularına uygun, hayal gücüyle meydana getirilen anonim ürün­lerdir. Hepsi sözlü ve çoğu manzum olan bu verimlerin bir kısmı sonradan yazıya da geçirilmiştir. Başka bir deyişle destan, milletlerin hayatında büyük yankılar bırakmış tarih olaylarının çağdan çağa değişmiş, ülküleşmiş ve sa­yısız hayal unsurları katılarak tanınmaz hâle gelmiş, uzun manzum hikâyesidir.

Destan (dasitan) kelimesi Farsçadır. Eski Yunanlılar, ozanların sazla teren­nüm ettikleri bu türlü şiirlere “epos (söz)” derlerdi. Bundan ötürü, Batı dil­lerinde destana “epope” adı verilmektedir.

  • Destan, tarihin henüz yazıya aktarılmadığı, yerleşik toplum düzenine iyice geçirilmediği veya milletlerin büyük işlere, büyük ıstıraplara, büyük kurtu­luşlara kapıldıkları çağların verimidir. Gerçi destanları besleyen menkıbe­ler, her devirde meydana gelmiştir fakat bunların milletçe benimsenmele­ri, daha çok eski zamanlarda olmuştur. Çünkü o çağlarda insanlar, tabiat ve toplum hâdiselerini ilim ve akıl süzgecinden geçirmezlerdi. Ölüm, aşk ve yiğitlik onlarda duyguları coşturur; korku, sevgi, kin, umut, özlem hep geniş hayal iklimleri açardı. Savaş, göç, işgal, deprem, kuraklık, fırtına in­sanlara kaderin oyunu ve tanrıların cilvesi sayılırdı. Şimşek, rüzgâr, yankı, şafak, uyku gibi nice şeyler birer tanrı gibi tasarlanırdı. Tabiatın her şeyine karşı korku veya hayranlık duyulurdu. İşte bu korku ve hayranlık, önce mi­tosları sonra masal ve destanları meydana getirmiştir.
  • Destanın oluşması için, halkın hafızasında iz bırakmış bir tarih olayı ve o mucizeli olayı meydana getirdiğine inanılan kahramanların bulunması ge­rekir. Halkın ruh ve vicdanına işleyen bu olay, topluluğun ve art arda ge­len kuşakların hayal güçleri ile genişler, derinleşir, nice efsanelere bürü­nür. Zaten yazılı olmadığı için her isteyen onu başka türlü anlatır, böylece rivayetler çoğalır, çeşitlenir.
  • Destanlarda esas ve ayrıntılı olaylarda, çok defa gerçeğe uygunluk göze­tilir fakat bunlara gerçek dışı, masalımsı olayların katılmasından da sakı­nılmaz. Örneğin, Oğuz Kağan Destanı’nda, Oğuz’un çeşitli av hileleri ile bir canavarı öldürmesi, gerçeğe uygun bir olaydır. Göktanrı ya yalvarırken semadan bir ışık düşmesi, o ışığın içinden güzel bir kız çıkıp Oğuz’a eş ol­ması ise gerçek dışı, masalımsı motiflerdir.
  • Destanlarda tanrı, yarı tanrı ve insan olmak üzere üç türlü kahraman bulu­nur. Destan kahramanları hem insanî hem de insanüstü vasıfları kendile­rinde toplarlar. Örneğin Köroğlu, abıhayat içerek yenilmezlik, şairlik ve ölümsüzlük kazanmıştır. Kırat’ı da soyu deniz içlerinden gelme, ölümsüz ve gizli kanatları olan bir attır.
  • Destanların çoğu manzumdur. Nazım-nesir karışık olanlarına az rastlanır. Nazım şekli ve kafiye, destanı oluşturan halkın geleneğine bağlıdır.
  • Destan olaylarının geçtiği zaman, aşağı yukarı belirlenebilir. Zaten destan­lar, dayandırıldığı olaydan çok sonra oluşmuştur. Örneğin Oğuz Destanı, milâttan önce yaşamış Hun hükümdarı Mete Han’ın yaptıklarını anlatır.
  • Destanlar, olayların geçtiği çevreyi, coğrafî bir kesinlikle değil, belli belir­siz bir şekilde yansıtırlar. Türk destanındaki dağ, bozkır, av, orman, at, ır­mak bolluğu; Yunan destanındaki deniz, ada, site, gemi, evcil hayvan çok­luğu; Fin destanında kar, buz, köy ve el sanatçısı kalabalığı bu destanlar­daki olayların ne türlü çevrelerde geçtiğini aşağı yukarı ortaya koyar.
  • Destanlar, çok büyük ve uzun eserlerdir. Örneğin, Kırgız Türkleri’ne ait Ma­nas Destanı’nın 200 bin dize tuttuğu söylenmekte, Hind destanları Mahabarata ile Ramayana 240 bin dizeyi bulmaktadır. Dolayısıyla bu genişlik ve uzunluktaki eserlerin, insanlığı ilgilendiren bütün temaları kapladıkları ko­layca söylenebilir. Yalnız bu eserlerde en fazla işlenen temalar kahraman­lık, yiğitlik, dostluk, aşk, hasret, ölüm, yurt sevgisidir.

Destan üslûbunun en önemli özelliği, görkemli söz ve cümlelerle kurulmuş olmasıdır. Bayağı söz ve deyimlerden, sönük ifadelerden kaçınılmıştır.

Destanlar üç safhada oluşur:

a) Doğuş Safhası: Bu safhada milletin hayatında iz bırakan önemli tarihî ve sosyal olaylar, bu olaylar içinde yüceltilmiş efsanevi kahramanlar görülür,

b) Yayılma Safhası: Bu safhada, söz konusu olay ve kahramanlıklar, sözlü gelenek yoluyla yayılır. Anlatılanlar, böylece kuşaktan kuşağa geçer.

c) Derleme (Toplama, Yazıya Geçirme) Safhası: Bu safhada, sözlü gele­nekte yaşayan destanı, güçlü bir şair, bir bütün hâlinde derleyip manzum olarak yazıya geçirir. Çoğu zaman bu destanların kim tarafından derlendiği ve yazıya geçirildiği belli değildir.

Destanlar, oluşumları bakımından “doğal destan” ve “yapay destan” olmak üzere ikiye ayrılır:

1) Yapay Destan: Önemli bir tarihî olayın yıllar sonra, destan özelliklerine uygun olarak bir şair tarafından kaleme alındığı şiirlerdir.

Dünya edebiyatındaki başlıca yapay destanlar:

  • Kurtarılmış Kudüs Torquato Tasso
  • Kaybolmuş Cennet John Milton
  • İlahi Komedya Dante Alighîeri
  • Çılgın Orlando Ariosto

Edebiyatımızda yapay destan özelliği gösteren şiirler:

  • Genç Osman Destanı Kayıkçı Kul Mustafa
  • Çanakkale Şehitlerine Mehmet Akif Ersoy
  • Üç Şehitler Destanı Fazıl Hüsnü Dağlarca

2) Doğal Destan: Toplumu derinden etkileyen olaylar sonunda, halk arasın­da kendiliğinden oluşan  uzun şiirlerdir. Bunlar genellikle daha sonra bir şa­ir tarafından derlenip düzenlenmiştir. Doğal  destanlar, ulusların, özellikle tarih yazımının olmadığı dönemlerini aydınlatmaları
bakımından önemlidir. Türk edebiyatında doğal destanlar İslamiyet öncesi ve İslami dönem olmak üze­re ikiye ayrılır. Bu destanların çoğu, destan döneminde yani Müslümanlık ön­cesi dönemde ortaya çıkmıştır.

]]>
Konularına Göre Mesnevi Örnekleri ve Yazarları https://dersimizedebiyat.org/konularina-gore-mesnevi-ornekleri-ve-yazarlari.html Fri, 01 Nov 2019 17:38:12 +0000 https://dersimizedebiyat.org/?p=121152

Konularına göre mesneviler

Aşk hikâyeleri: Leyla vü Mecnun, Hüsrev ve Şirin, Yusuf ve Züleyha Din ve tasavvuf: Mevlana (Mesnevi), Süleyman Çelebi (Mevlid/Vesiletü’n-Necat) Didaktik konular: Nabi (Hayriyye) Evlenme ve sünnet törenleri:

Vehbi (Surnâme)

 

Destanlar, kahramanlık: Ahmedî (İskendernâme) Şehirleri anlatanlar: Lâmiî (Şehrengiz-i Bursa), Enderunlu Fazıl (Hûbannâme)

Türk Edebiyatında Önemli Mesneviler ve Yazarları ]]>
Türk Edebiyatında Önemli Mesneviler ve Yazarları https://dersimizedebiyat.org/turk-edebiyatinda-onemli-mesneviler-ve-yazarlari.html Fri, 01 Nov 2019 17:36:50 +0000 https://dersimizedebiyat.org/?p=121151

Türk edebiyatında önemli mesneviler

Kutadgu Bilig Yusuf Has Hacip Garip-nâme Âşık Paşa İskender-nâme Ahmedi Vesiletü’n-Necât Mevlit Süleyman Çelebi Hârname Şeyhi Leylâ vü Mecnun Fuzuli Mantıku’t – Tayr Gülşehri, Farsçadan çeviri Hüsn ü Aşk Şeyh Galip Hayriye Nâbi Husrev ü Şirin Şeyhi Rebâbnâme Sultan Veled

Konularına Göre Mesnevi Örnekleri ve Yazarları ]]>
Şiirin Dili Nasıl Olmalıdır, Günlük Dil-Şiir Dili Farkı Nedir? https://dersimizedebiyat.org/siirin-dili-nasil-olmalidir-gunluk-dil-siir-dili-farki-nedir.html Fri, 01 Nov 2019 17:18:09 +0000 https://dersimizedebiyat.org/?p=121148 ŞİİR DİLİ

Şiirde günlük hayattakinden farklı bir dil vardır.  Şair, dış dünyadan aldığı malzemeyi, ona duygu ve düşüncelerini de katarak mecaz, teşbih, istiare, kinaye, tezat vb. yollarla olduğundan çok daha farklı aktarır.  Şiir dili denen bu yeni dil, büyük oranda imge, çağrışım ve söz sanatlarına dayanılarak kurulur.

İmge:

Anlatılmak istenenle başka şeyler arasında bağlantı kurularak zihinde canlandırılan yeni biçimlerdir.  İmge edebi ürünlerde yansıtılmak isteneni daha canlı, etkili ve görünür kılmak için zihinde canlandırılmaya çalışılan görüntüdür.  İmgenin oluşması dilin mecaz kullanımına bağlıdır. Çağrışım ve söz sanatları, sanatçının yeni kavram ve duyuşları yeni imgelerle anlatılmasına zengin imkân sağlar.  İmge; mecaza, alışılmamış bağdaştırmalara, söz ve anlam oyunlarına, simgelere ve çağrışımlara dayanır.

Örneğin,

Ve güldün, rengarenk yağmurlar yağdı

İnsanı ağlatan yağmurlar yağdı

Yaralı bir ceylan gözleri gibi sıcak

Yaralı bir ceylan kalbi gibi içli bir sesin vardı

dizelerinde:

  • Yağmurun yağmasının, birinin gülmesine bağlanması
  • Yağmurun rengârenk olması
  • Yağmurun insanı ağlatacak özellikte olması
  • Yaralı ceylanın gözlerinin “sıcak”la ilişkilendirilmesi
  • İçli bir sesin yaralı ceylan kalbiyle ilişkilendirilmesi

gibi söyleyişler, imgeli söyleyişlerdir.

 Aşağıdaki söyleyişlerde de imge vardır.

─ Bir mavi balon mudur bu yaz

İçi sevda dolu yolculuk

─ Gece, ayakları kokan bir adam gibi gelir

Eşiklere oturmuş aya doğru çocuklar

─ Kendinden bir şeyler kattın

Güzelleştirdin ölümü de

Ellerinin içiyle aydınlattın

Ölüm ne demektir, anladım.

─ Yazık!

Sana ikram edecek

Bir yalnızlığım bile yok.

 

Çağrışım:

Bir kelime, bir imge, bir mazmun ya da bir resim ile kısacası bir uyarıcı vasıtasıyla okurun zihninde, hayalinde bazı duygu ve düşüncelerin oluşmasıdır.

ÖRNEK SORU:1

Aşağıdaki dizelerin hangisinde teşbih sanatı kullanılmıştır?

A) Söz anladım ki uzun, hem de pek uzun sürecek

Benimse vardı o gün pek çok işlerim görecek

B) Ellerim takılırken rüzgârların saçına

Asıldı arabamız bir dağın yamacına

C) Bir cümbüştür kopsa da gece yakamozlarda

Münzevi balıklarız aynı kavanozlarda

D) Şakaklarıma kar mı yağdı ne var

Benim mi Allah’ım bu çizgili yüz

E) Bir göz gibi süzüyor beni camdan gece

Dönüyor etrafımda bir sürü kambur cüce

CEVAP: E seçeneğinde gece gündüze benzetilerek teşbih sanatı yapılmıştır.

ÖRNEK SORU:2

Ovanın yeşili göğün mavisi

Ve mimarilerin in ilahisi

Bir zafer müjdesi burada her isim:

Sanki tek bir anda gün, saat mevsim

Yaşıyor sihrini geçmiş zamanın

Hâlâ bu taşlarda gülen rüyanın.

Güvercin bakışlı sessizlik bile

Çınlıyor bir sonsuz devam vehmiyle.

 

Dalga dalga hücüm edip pişmanlıklar

Unutuşun o tunç kapısını zorlar

Ve ruh atılan oklarla delik deşik;

İşte, doğduğun eski evdesin birden,

Yolunu gözlüyor lamba ve merdiven,

Susmuş ninnilerle gıcırdıyor beşik

Ve cümle yitikler, mağluplar, mahzunlar…

Aşağıdakilerden hangisi yukarıda verilen şiirlerin ortak özelliği değildir?

A) Kafiye örgülerinin aynı olması

B) Çağrışım uyandıracak sözcüklerin kullanılması

C) İmge aracılığıyla anlamın yoğunlaşması

D) Nazım birimlerinin bentlerden oluşması

E) Söz sanatlarından yararlanması

Soruda iki metin karşılaştırılması ve ortak olmayan özelliğin seçeneklerden tespiti istenmektedir. B, C, D, E seçeneklerinde verilen özellikler her iki metin içinde söylenebilir. A seçeneğinde verilen aynı uyak örgüsünü kullanma özelliği iki metin için ortak değildir. Çünkü birincil metin aa/bb/cc/dd uyak örgüsüyle yazılmışken ikinci metin, aabccba uyak örgüsüyle yazılmıştır.

]]>
10.Sınıf Türk Dili ve Edebiyatı Konu Anlatımı- Tek Dosya https://dersimizedebiyat.org/10-sinif-turk-dili-ve-edebiyati-konu-anlatimi-tek-dosya.html Wed, 18 Sep 2019 18:54:46 +0000 http://dersimizedebiyat.org/?p=120348 ÜNİTE 1 GİRİŞ

Edebiyat – Tarih İlişkisi
Edebî Metin – Tarihi Metin
Edebiyat – Din İlişkisi
Türk Edebiyatının Dönemlere Ayrılmasındaki Ölçütler
Türkçenin Tarihsel Gelişimi
İslamiyet Öncesi Türk Edebiyatı – Sözlü ve Yazılı Dönem (Ayrıntılı)

ÜNİTE 2 HİKÂYE
Hikâye
Hikâyede Anlatım Biçimleri ve Teknikleri (İç Monolog, Öyküleyici , Betimleyici, Diyalog Yöntemi)
Dede Korkut Hikâyeleri
Halk Hikayelerinin Destanlarla Karşılaştırılması
Halk Edebiyatında Hikâye
Halk Hikâyelerinin Biçimsel Özellikleri- Beslendiği Kaynaklar
Mesnevi
Tanzimat Dönemi Türk Hikâyesi
Tanzimat’tan Millî Edebiyat Dönemi’ne Türk Hikâyeciliğinin Gelişimi
Fiilimsiler (Eylemsiler) : İsim-fiiller (Adeylemler) Sıfat-fiiller (Sıfateylem – Ortaç) Zarf-fiiller (Bağfiil – Ulaç)

ÜNİTE 3 ŞİİR
İslamiyet Öncesi Türk Şiiri
Geçiş Dönemi Eserleri
Halk Şiirinin Genel Özellikleri
Anonim Halk Şiiri
Âşık Tarzı Halk Şiiri
Dinî – Tasavvufi Halk Şiiri
Divan Şiiri

Edebî Sanatlar
İsim Tamlamaları

ÜNİTE 4 DESTAN /EFSANE
Destanların (Epope) Oluşumunda Mitolojik Dönem
Destan Dönemi, Destanların Doğuşu, Destanlardaki Öğeler

Doğal ve Yapay Destanlar
Türk ve Dünya Edebiyatı Doğal ve Yapma Destanları
Efsane
Sıfat Tamlamaları

ÜNİTE 5 ROMAN
Roman
Batı Edebiyatında Roman Türünün Gelişimi
Türk Edebiyatında Roman
Tanzimat Dönemi Türk Romanlarının Genel Özellikleri
Servetifünun Dönemi Romanının Genel Özellikleri
Millî Edebiyat Dönemi Romanının Genel Özellikleri
Cümle Çeşitleri

ÜNİTE 6 TİYATRO
Türk Tiyatrosu
Geleneksel Türk Tiyatrosunun Genel Özellikleri
Tanzimat Dönemi Tiyatrolarının Özellikleri
Millî Edebiyat Dönemi Tiyatrosu

ÜNİTE 7 ANI
Anı (Hatıra)

ÜNİTE 8 HABER
Haber Yazıları

ÜNİTE 9 GEZİ YAZISI
Gezi Yazısı

 

]]>