(EDEBİYAT-I CEDİDE)
(19896 – 1901)
1896 yılında Servet-i Fünun dergisi çevresinde toplanan ve batılı görüşü savunan gençler tarafından yürütülen bir harekettir. Bir diğer adı da Edebiyat-ı Cedide olan bu önemin ana karakteri çağdaş Fransız edebiyatına benzer eserler vermektir. Yazılarında kendileri gibi yüksek kültürlü kimselere hitap ederler. Bu tutumlarından dolayı bu edebiyata salon edebiyatı da denir.
Sanatçıları:
Tevfik Fikret, Halit Ziya Uşaklıgil, Cenap Şahabettin, Mehmet Rauf, H. Cahit Yalçın, Süleyman Nazif, Ahmet Hikmet Müftüoğlu, Ahmet Şuayp, Hüseyin Siret.
Eserleri:
Rübab-ı Şikeste (Kırık Saz) , Rübabın Cevabı, Doksanbeşe Doğru, Tarih-i Kadim
Ölümünden sonra yayınlananlar: Tarih-i Kadim, Han-ı Yağma, Sancak-ı Şerif Huzurunda.
Eserleri:
Roman: Mai ve Siyah, Ask-ı Memnu, Kırık Hayatlar, Bir Ölünün Defteri, Nemide, Ferdi ve Şürekâsı
Hikâye: Aşka Dair, Kadın Pençesi. Onu Beklerken. Bir Muhtıranın Son Yaprakları
Anı: Kırk Yıl, Bir Acı Hikâye, Saray ve Ötesi
Eserleri:
Hac Yolunda, Avrupa Mektupları, Suriye Mektupları, Nesr-i Sulh, Nesr-i Harp, Evrak-ı Eyyam( ); Yalan, Körebe (tiyatro); Tiryaki Sözler (vecizeler)
Eserleri:
Roman: Siyah İnciler, Genç Kız Kalbi, Define, Son Yıldız, Kan Damlası, Ferda-yı Garam
Hikaye: Son Emel, Hanımlar Arasında, Bir Aşkın Tarihi
Eserleri:
Gizli Figanlar , Firak-ı Irak, Malta Geceleri.
İnceleme: İki Dost.
Eserleri:
Hayat-ı Muhayyelat (hikaye)
Hayal İçinde (roman)
Kavgalarım (eleştiri)
Türkçe sahv ve nahiv (dil bilgisi)
Eserleri:
Roman: Gönül Hanım
Hikâye: Haristan ve Gülistan, Çağlayan
]]>|
1 E
2 C
3 B
4 C
|
5 D
6 E
7 D
8 C
|
9 D
10 A
11 D
12 C
|
|
1 B
2 B
3 E
4 B
|
5 D
6 E
7 A
8 C
|
9 D
10 D
11 A
12 D
|
|
1 D
2 B
3 C
4 D
|
5 C
6 E
7 A
8 B
|
9 A
10 E
11 D
|
|
1 A
2 D
3 A
4 B
|
5 B
6 B
7 D
8 C
|
9 B
10 C
11 B
12 A
|
Sone; Genel olarak kısa şiir veya türkü anlamına gelir. İki dörtlük ve iki üçlükten oluşur, “abab, abba, ccd, eed” biçiminde uyaklanan bir nazım şeklidir.
Terza-rima: İtalyan edebiyatına ait bir biçimdir. Üçlü kıtalardan oluşur ve en sonunda tek dize yer alır. “aba, bcb, cdc, d” biçiminde uyaklanan bir nazım şeklidir.
]]>Edebiyatımızda. Tanzimat döneminde Şinasi ile birlikte Batılılaşma ve yenileşme çabalan başlar. Bu çabalar, XIX. yüzyılın son yıllarında olumlu biçimde sonuçlanmıştır. Tanzimat döneminde başlayan eski-yeni tartışmaları daha sonra Recaizade Mahmut Ekrem ile Muallim Naci arasında daha da şiddetlenerek sürer 1895 sonunda. Malûmat adlı bir dergide yazan Muallim Naci ve taraftarları ile Recaizade Mahmut Ekrem arasındaki tartışmalar “kafiyenin göz için mi. kulak için mi olması gerektiği” konusunda yeninden alevlenir.
Bu sırada Recaizade Mahmut Ekrem, Ahmet ihsan (Tokgöz) tarafından çıkarılmakta olan Servet-i Fünun dergisini yenilikçilerin sesi olabilecek bir dergi olarak görür. Servet-i Fünun, o zamanda kadar fen ağırlıklı bir dergidir. Recaizade Mahmut Ekrem, 1896da Ahmet İhsan’ı ikna eder ve derginin başına, Mekteb-ı Sultani’den öğrencisi olan Tevfik Fikret‘i getirir. Böylece Servet-i Fünun edebiyatı başlamış olur.
Tevfik Fikret’in, Servet-i Fünun’un başına geçmesiyle birlikte bu dergi yenilikçilerin sesi ve yayın organı haline gelir. Dergide Cenap Sahabettin, Hüseyin Sıret (Özsever), Hüseyin Suat (Yalçın), Ali Ekrem (Bolayır), Süleyman Nesip. Süleyman Nazif. Ahmet Reşit, Celâl Sahir (Erozan) gibi şairlerle Halit Ziya (Uşaklıgil), Mehmet Rauf, Hüseyin Cahit (Yalçın), Ahmet Hikmet (Müftüoğlu), Saffet-ı Zıya, Ahmet Şuayp gibi genç yazarlar yazmaya başlarlar.
Edebiyatımızda gerçekten geniş ve etkili bir yer tutan, edebiyatımızın Batılaşmasında büyük rolü olan bu sanatçılar, 1896’dan 1901’e kadar süren kısa dönemde şiir roman, hikâye, eleştiri ve anı türlerinde başarılı ürünler verir. Ne var ki Servet-ı Fünun dergisi 1901 de Hüseyin Cahit Yalçının, Fransızcadan çevirdiği “Edebiyat ve Hukuk” adlı makaledeki bazı ifadeler yüzünden kapatılır. Derginin kapatılmasıyla birlikte de Servet-ı Fünun edebiyatı sona erer.
]]>1. Tanzimat’la birlikte başlayan yenileşme hareketi edebi anlamda ilk ürününü Servet-i Fünun edebiyatı ile alacaktır.
2. Bu derginin oluşumu topluluğa adı veren Servet-i Fünun dergisi etrafında şekillenecektir. Bu şekillenmede en büyük katkı elbette ki Tanzimat’ın 2. döneminde eser veren yazarların etkisiyle olacaktır.
3. Tanzimat’ın ikinci kuşak sanatçılarının oluşturduğu edebi zevke yönelik çalışmalar bu edebiyatın oluşmasında faydalı olmuştur. Abdülhak Hamit ve özellikle hocalık yönü ön planda olan Recaizade Mahmut Ekrem, Tanzimat’ın 2. döneminde sanatta faydadan çok estetik anlayışı ön plana çıkarmaları ve sanatta Avrupa ruhunu ortaya koymaları genç yazarların yetişmesinde etkili olmuştur.
4. Servet-i Fünun edebiyatı yazarları Recaizade Mahmut Ekrem, etrafında toplanmıştır.Bu toplanan gençler , Recaizade Mahmut Ekrem görüşleri doğrultusunda eserler vermeye çalışmışlardır.
5. Bu gençlerin hemen hemen hepsi Batılı yaşamı ve edebiyatını uygulayan gençlerdir. Bu gençlerin yetişmesinde Tanzimat ve Batı aydınları etkili olmuştur.
6. Servet-i Fünun demek “Fenlerin Hazinesi- Fenlerin Zenginliği” demektir. Dergi ilk başlarda Recaizâde Mahmut Ekrem’in öğrencilerinden Ali İhsan Tokgöz’ün kontrolünde yayımlanmaya başlamıştır. Dergi aslında bir bilim , fen ve teknik dergisidir. Derginin başına Mahmut Ekrem’in görüş ve tavsiyeleri doğrultusunda Tevfik Fikret’in geçmesiyle birlikte dergide artık yeni bir dönem başlar ve derginin bazı bölümlerinde edebiyat ve sanata yönelik çalışmalar yayınlanmaya başlar.Bu andan itibaren dergi tamamen bir edebiyat okulu haline gelir.
7. Bu dergi dağınık olan ama birbiriyle aynı düşünceye sahip olan yazarların toplandıkları bir sanat mekanı haline gelmeye başlar.
NOT: Tanzimat ve Servet-i Fünun edebiyatını birbirinden ayıran başlıca özelliklerden biri Tanzimat yazarları birbirinden kopuk ve bazıları aynı düşüncede olmayan insanlardır. Servet-i Fünun yazarları ise tamamen fikri birliktelik söz konusudur.
8. Bu topluluk 1901’de derginin kapatılmasıyla son bulmuştur. Derginin başındaki Tevfik Fikret, Ali Ekrem Bolayır’ın Şiirimiz isimli bir makalesini yayınladıktan sonra bu iki yazar arasında ciddi kırgınlıklar ortaya çıkar. Fazla alıngan olan Tevfik Fikret, dergiyi bırakır. Derginin başına 1901’de Hüseyin Cahit Yalçın, geçer. Fransızcadan çevirdiği “Edebiyat ve Hukuk” isimli makale gerekçe gösterilerek dergi kapatılır ve topluluk dağılır.
1. Çocuk yaşlarından beri Avrupai yaşam tarzıyla yetişen bu yazarlar Batı’ya hayran olmuşlar ve özellikle Fransız edebiyatını yakından takip etmişlerdir.Ayrıca devletin kurtuluşunu da Batılılaşmak da gören kişilerdir.
2. Sanat için sanat anlayışı ile eser vermişler ve halkı eğitmek gibi bir kaygıları olmamıştır.Genellikle aydınlara seslenmişler ve bu da onları bir seçkinler edebiyatı haline getirmiştir.
NOT: Servet-i Fünun edebiyatının başlangıçtan beri halkı eğitmek gibi kaygılarının olmamasındaki en büyük etken Abdülhamit’in baskıcı politikalarından kaçış olarak değerlendirilmelidir.Bir başka önemli etken ise amaçlarının bilgi vermek, aydınlatmak değil estetik açıdan sanat yapmak olduğunu çokça vurgulanmıştır.
3. Fransız edebiyatını günü gününe takip etmişler ve kendilerine örnek almışlardır.
4. Hikaye ve romanda realizm ve natüralizm, şiirde parnasizm ve sembolizmi akımında etkilenmişlerdir.
5. Romanlarında daima İstanbul’u işlemişler ve İstanbul’da yaşayan zengin , alafranga hayatı süren aydın kişileri karakter olarak kullanmışlardır.Mekan ve karakter bakımından dar çerçevede kalmışlardır.
NOT: İstanbul’un dışında başka yerleri yazmamasında en büyük etken yazarlarının İstanbul dışında başka yerleri görmemiş olmalarıdır.Çünkü o dönemde gezi hürriyeti II. Abdülhamid tarafından kaldırılmıştır.
6. Batı tekniği bakımından sağlam roman ve hikayeler vermişlerdir.
7. Halkı bilinçlendirmek için akışı kesip gereksiz ya da ayrıntı bilgi vermeyip daha sanatsal eserler vermişlerdir.
8. Betimlemeler, romanın ve hikayenin bir parçası haline gelmiştir.Gereksiz betimlemeler görülmez. Betimlemelerin roman ve hikaye boyunca yeri geldikçe verilmesi akışı kesmemiş ve okuyucuyu daha çok bağlamıştır esere.
9. Yazar kendi kişiliğini gizlemiş ve karakterleri kendi dilleri ve dünya görüşüyle yansıtmıştır.
10. Romanlarının tamamında aşk,karamsarlık ve kaçış gibi temalar göze çarpar.
11. Gözleme önem vermişlerdir. Karakterler oluşturulurken içinde bulundukları çevreyle ele almışlarıdır.
12. Romanlarında Türkçenin sözdizimi olanaklarının dışına çıkmayı denemişler ve sık sık eksiltili cümleler kullanmışlardır.
13. Eleştiri çok fazla gelişmiştir. Bu kadar gelişmesindeki en büyük etken topluluğun çok fazla eleştirmesi ve onların da bunlara cevap vermesidir ya da topluluğun görüşlerini anlatmak için bu türü çok kullanmışlardır.
14. Tiyatro bakımından oldukça gerilemişlerdir. Oynatacak yer bulamadıkları için daha çok okunsun diye eser vermişlerdir.
15. Dil konusunda kendilerinden önceki Tanzimat edebiyatından çok geriye düşmüşler ve dil sadeleşmeyi savunmadıkları gibi olabildiğince Arapça ve Farsça kelimeler kullanmışlardır.Dili oldukça ağırdır.
16. Konuşma dilinden büsbütün uzaklaşmışlardır.
17. Batı edebiyatından alınan yeni kavramlar ile Farsçanın kurallarıyla kurulmuş saat-ı semen- fam (yasemin renkli saatler), lerziş-i barid (soğuk titreme) gibi bir takım yeni isim ve sıfat tamlamaları kullanmışlardır. Bu tabirler zorlama ve yapay tabirlerdir. Hatta dilimizde unutulmaya yüz tutmuş kelimeleri sözlüklerden bularak onları kullanma yoluna giderek dilimizi zenginleştirmeyi hedefledilerse bu durum çok eleştirilmiştir. Dildeki bu gayretleri nedeniyle yapay bir dil oluşturdukları öne sürülerek edebiyatımızda geniş yankı bulan “Dekadanlık” tartışması başlamıştır.
NOT: Ahmet Mithat Efendi, Fransa’da natüralistlere karşı çıkan sembolistleri edebiyatı soysuzlaştırdıkları için verilen bu ismi aynı işlevi gördüklerine inandığı Servet-i Fünun edebiyatına itham ederek “Dekadanlar” isimli makale yazar ve bu tartışma başlar.
18. Sanatçıların hepsi Divan edebiyatına karşı olsalar da aruzu kullanmaktan da geri kalmamışlardır.Sadece Tevfik Fikret, çocuk şiirlerini kaleme aldığı “Şermin ” isimli eserini heceyle yazmıştır.
19. Aruzu da Türkçeye başarıyla uygulamışlardır. Özellikle Tevfik Fikret, bunu ustalıkla yapmıştır.
20. Şiirde sone , terza-rima ve triyole gibi Batı’dan aldıkları nazım biçimini kullanmışlardır. Bunun yanında rahat yazmaya kolaylık sağladığı için serbest nazıma benzer ve her dizede aruzun farklı bir kalıbını kullanarak serbest müstezat diye bir türü geliştirdiler.
21. Nazım nesre yaklaştırdılar. Beyit bütünlüğü yerine konu bütünlüğünü sağladılar.
22. Şairler, mısra bağımsızlığı anlayışına ve ifadenin dize sonunda bitmesi geleneğine karşı çıkarak bir cümleyi tek dizede ya da beyitte değil de birkaç dizede ya da beyitte tamamlamışlardır. Buna ”anjanbman ” denir.
23. Şiirde musikiye önem verilmiştir ve ayrıca seçilen sözcüklerin ahenk oluşturması için gayret sarf etmişlerdir.
24. Kafiyenin göze göre değil kulağa göre olması gerektiğini tekrar vurguladılar. Bunda Recaizade Mahmut katkısı oldukça büyüktür. Muallim Naci’yle girdiği kafiye tartışmasını kazanması Servet-i Fünuncuları etkilemiştir.
25. Aşk , tabiat,aile, ölüm, karamsarlık gibi konular başlıca temaları olmuştur.
26. Servet-i Fünun edebiyatını şiirde Tevfik Fikret, Cenap Sahabettin, Ali Ekrem (Bolayır), Hüseyin Suat Yalçın, Hüseyin Siret , Faik Ali Ozansoy, Süleyman Nazif, Süleyman Nesip, Ahmet Reşit ve Celal Sahir Erozan temsil etmiştir. Halit Ziya Uşaklıgil, Mehmet Rauf, Hüseyin Cahit Yalçın, Ahmet Hikmet Müftüoğlu, Safvetî Ziya ve Ahmet Şuayb ise düzyazı yazarlarıdır.
NOT: Servet-i Fünun edebiyatının belki de en önemli özelliği sanatı ön planda tutarak modern edebiyatın kurulmasına katkıda bulunmuş olmasıdır.
NOT: Tanzimat devrinde gazetecilik Servet-i Fünun devrinde dergicilik ön plandadır.
]]>
Servetifünun, daha önce Recaizade Mahmut Ekrem’in öğrencisi Ahmet İhsantarafından çıkarılan bir fen dergisidir. Recaizade Mahmut Ekrem’in çabasıyla, 1895 sonlarında derginin başına Tevfik Fikret’i getirilir .
Bunun sonucu olarak da Tanzimat’la birlikte başlayan edebiyatı Avrupa ruhu ve tekniği içinde yenileştirme hareketi, 1896-1901 yılları arasında, Servetifünun dergisi etrafında, Recaizade Mahmut Ekrem önderliğinde toplanan yeni nesille ikinci bir hamle yapmiştir. Böylelikle Recaizade Mahmut Ekrem ve Muallim Naci arasında süregelen Eski – yeni çatışması da yeni edebiyat taraftarlarının toplıluk haline gelmesiyle sona ermiştir.
Bu topluluğun oluşturduğu edebiyat koluna toplanılan dergiden dolayı “Servetifünun “, bu topluluğun yeni bir edebiyat oluşturma amaçlarından dolayı da” Edebiyat-ı Cedide” adı verilmiştir.
Bu topluluğu Ali Ekrem, Cenap Şahabettin, Süleyman Nazif, Mehmet Rauf, Tevfik Fikret, Hüseyin Cahit, Ahmet Hikmet, Faik Ali, Celâl Sahir, Hüseyin Suat oluşturur. Sonradan Halit Ziya da bu gruba katılmıştır.
Şiir, roman, hikâye, tiyatro, tenkit ve hatırat türlerinde başarılı eserler veren Servetifünun temsilcilerinin en tanınmışları, Şiirde Tevfik Fikret, Cenap Şehabettin, Süleyman Nazif; Roman ve hikâyede Halit Ziya Uşaklıgil, Mehmet Rauf, Hüseyin Cahit Yalçın, Ahmet Hikmet Müftüoğlu‘dur.
1901’de Hüseyin Cahit Yalçın’ın Fransızcadan çevirip yayımladığı “ Edebiyat ve Hukuk “ adli yazının Fransız devrimini övdüğü gerekçesinden dolayı Servetifünun dergisinin kapatılmasıyla topluluk da dağılır.
1 – Dönem, 2. Abdülhamit’in istibdat dönemidir. Dönemin bu özelliği sebebiyle edebiyatçılar içe dönük davranmış, kişisel konuları, içliliği, aşkı, karamsarlığı, hayal kırıklığını, tabiat güzelliklerini, melânkoliyi ve üzüntüyü işlemişler; toplumsal sorunlara değinmemişlerdir. Adeta yüksek zümre edebiyatı gibidir. Bunda Recaizade’nin büyük etkisi vardır.
2 – Fransız edebiyatının özelliklerini büyük ölçüde Türk edebiyatına adapte etmeye çalışmışlardır. Fransız realizmi örnek alınmıştır. Topluluğun üslûbu süslü ve sanatlı; ruh ve ifade tarzı ise Avrupai’dir
3 – Tanzimat döneminde başlayan ve benimsenen, dildeki yabancı unsurları ayıklayarak sade Türkçeye geçiş hareketi bu devirde durmuş, Arapça ve Farsça kelimelere yeniden itibar edilmeye başlanmıştır.
4 – Tanzimatçıların birinci dönem sanatçıları, sanat toplum içindir prensibini benimserken, Servetifünuncular ise Tanzimat’ın ikinci dönemindeki gibi sanat sanat içindir prensibi ile hareket etmişlerdir.
5 – Şiirde aruz vezni kullanılmakla birlikte, nazım şekillerinde ve konularda büyük yenilikler yapılmıştır.Nazmı nesre yaklaştırmışlar, beyit bütünlüğü yerine konu bütünlüğünü esas almışlardır. Bir cümle birkaç dizede/beyitte dağıtarak şiirin dilini konuşma diline yaklaştırmışlar
6 – Fransız şiirinden alınan sone ve terza-rima gibi şekiller ve serbest müstezat çokça kullanılmıştır. Kafiyede kulak kafiyesi benimsenmiştir.
7 – Romanda ve hikâyede batılı anlamda başarılı örnekler verilmiştir. Romanda tahlile ve teferruata yer verilmiş, modern kısa hikayenin ilk örnekleri bu dönemde şekillenmiştir.Roman ve hikâyede olaylar ve kişiler tamamen İstanbul’a, seçkin tabakaya aittir.
8 – Romanda realizmden, şiirde parnasizm ve sembolizmden etkilenmişlerdir.
9-Bu dönemde gazetenin yerini dergiler almıştır: Servetifünun, Malûmat, Mektep, Mütalâa, Hazine-i Fünun, Resimli Gazete.. vb
NOT : Servetifünun edebiyatına katılmayarak gene batılı anlayışla eserler verenler arasında Ahmet Rasim hatırat türü ile, Hüseyin Rahmi Gürpınar İstanbul’u anlatan romanları ile yeni Türk edebiyatını desteklemişlerdir.
1 -Servet-i Fünûn dönemi öğretici metinlerinde bireysel ve edebi konular işlenmiştir.
2 -Servet-i Fünûn öneminde edebi tenkit daha çok kendilerine yapılan eleştirilere cevap verme ve Serveti Fünun edebiyatının tanıtılması önlerinde yoğunlaşmıştır.
3 –Dil ağırdır.
4 -Servet-i Fünûn dönemi öğretici metinler edebî tenkit, anı türünde yoğunlaşır. Gezi yazısı, mizah, hiciv ve fıkra türünde de eserler verilmiştir.
5 –Hüseyin Cahit Yalçın, Cenap Şahabettin, Halit Ziya Uşaklıgil, Ahmet Şuayp, Hüseyin Suat Yalçın öğretici metin alanında eser verin sanatçılardır.
6 -Oluşturulan ürünler halkın sorunlarından uzaktır.
7 -Edebiyat tarihi ve felsefe alanında hiçbir çalışma yoktur.
ELEŞTİRİ TÜRÜ VE SERVET-İ FÜNUN EDEBİYATINDA ELEŞTİRİ
Servet-i Fünûncular Türk edebiyatındaki tenkit anlayışını, birçok noktada kusurlu bularak edebiyatımızda yeni bir tenkit anlayışı geliştirmek istediler. Servet-i Fünûn’dan önceki kuşaklar, Batılı sanatçıların edebiyata dair görüşlerinden yararlanmış olmakla birlikte, Batılı tenkitçilerin tenkit türündeki eserleri ile yakından ilgilenmemişlerdir. Servet-i Fünûncular, Batılı yazarların eserlerini daha büyük bir dikkatle inceledikleri gibi, batının tanınmış tenkitçilerinden de geniş ölçüde yararlanmışlardır.
Kendilerinden önceki topluluklardan farklı olarak, tenkide edebî bir tür niteliği kazandırmışlardır. Onların Batı kaynaklı tenkit anlayışında “tenkit ve teoride kurallardan kaçınmak, sanat için sanat anlayışını esas almak, dönemin koşullarını ve zamanın değiştirici rolünü dikkate almak, diğer bilimlerden yararlanmak” gibi ilkeler söz konusudur. Bunun için de, edebî tenkitte “tarihçi tenkit” metodunun ilkelerine bağlı kalmaya çalıştılar. Hippolyte Taine (İpolit Ten) tarafından sistemleştirilen bu tenkit metodu, “ırk, çevre, zaman” formülüyle özetlenebilir. Taine’e göre edebiyat, toplumun ifadesidir. Ona göre, toplumu anlamak için önce o toplumun edebiyatı araştırılmalıdır. Yazarlar, binlerce değişik nedenin bir sonucudur. Bu bağlamda, inceleme yapılınca anlaşılır ki yazar önce “ırk”ının, sonra içinde yaşadığı “çevre”nin ve “zaman”ının ürünüdür, işte edebî tenkitte her şeyden önce bunlar ele alınmalıdır. Bunlar iyice anlaşılmadan herhangi bir yazar anlaşılamaz.
Servet-i Fünûn edebiyatının temel esaslarını topluma açıklamak amacıyla yazılan pek çok yazı vardır. Servetifünuncular arasında olmasına rağmen, bu edebiyat topluluğunun şiir anlayışını eleştiren ilk sanatçı, Ahmed Şuayb olmuştur. Ali Ekrem’in “Şiirimiz” (1900) adlı otokritiği (öz eleştiri) de bu nitelikte bir yazıdır. Sanatçı bu yazısında Servet-i Fünûn şiirini değerlendirmiş, içinde bulunduğu edebiyat topluluğunun şiir anlayışını eleştirmiştir. 1. Dönem Tanzimat Edebiyatı sanatçısı olan Ahmet Mithat Efendi ise ünlü “Dekadanlar “makalesi ile servet –i Fünun santçılarını ve bunların şiir anlayışını eleştirmiştir.
Servet-i Fünûn döneminde Batılı tenkidin ilkelerini tanıtmak amacıyla kaleme alınmış yazılar arasında Ahmet Şuayb’in “Müsâhebe-i Edebiye” (1899), “Hayat ve Kitaplar”, “ Esmar-ı Marbuat Hüseyin Cahit ‘in “ Edebiyat ı Cedide – Menşe ve Esasları “Sanat ve Şiirin İstikbali “, Kavgalarım” Cenap Şahabettin’in “ Esalib-i Milel”, “Menfai –i Edebiye”, Yeni Tabirat “Biraz Psikoloji” (1898) Mehmet Rauf’un “Şu Tenkid Meselesine Dair”, Tevfik Fikret’in Tarik gazetesinde yayımlanan “Münâkaşâtımızda Ne Eksik” (1898) adlı yazıları sayılabilir. Servet-i Fünûncular bu yazılarla bir yandan da Batılı tenkit anlayışına uygun örnekler vermişlerdir. Bunların dışında Halit Ziya, Mehmet Rauf ve Hüseyin Cahit Yalçın’ın “Modern Roman Tekniği”; Mehmet Rauf’un “Türk Romanı ve Hikâyeleri ile Hüseyin Cahit ile Ahmet Hikmetin Hikâyeleri”; Hüseyin Cahit Yalçın’ın “Halit Ziya’nın Hikâyeleri, Rauf’un Eylülü ve Fikret’in Rübab-ı Şikeste’si” hakkındaki yazılarının objektif ve yapıcı tenkidin ölçülerine göre kaleme alınmış oldukça başarılı yazılar oldukları anlaşılmaktadır.
Bütün bunların yanında Servet-i Fünûn topluluğun içinde edebî çalışmalarını yalnız tenkit alanında toplayan tek sanatçı Ahmed Şuayb’dir.
SERVET-İ FÜNÛNCULARIN TENKİT TÜRÜNE GETİRDİĞİ YENİLİKLER:
– Tenkidi, Türk edebiyatında yeni bir tür hâline getirmişlerdir.
-Batı tenkitçilerini yakından izleyerek Batı’nın tenkit metotlarını tanıtmışlardır.
-Edebiyata bakış tarzını değiştirmişler, onu sosyal fayda ilkesine göre değil, estetik bir varlık olarak ele almışlardır.
– Batı tarzı bir şiir ve roman estetiği yaratarak kendilerinden sonrakileri etkilemişlerdir.
Servet-i Fünûn (Edebiyat-ı Cedide) Döneminde Gezi Yazı Türü
İnsanların keşif, askerlik, diplomasi , ticaret yadda merak amacıyla yurt içi veya yurt dışına yaptıkları seyahatlerde ilginç gördüklerini kaleme almalarıyla oluşan bir yazı türüdür.
Bizde, doğrudan gezi yazsı türüne girmese de bu türün izlenimini veren “Sefaretnameler” ve Piri Reis’in “ Kitab-ı Bahriye “ gibi eserleri saymasak 16. yüzyılda Babür Şahın Doğu Türkçesiyle yazdığı “Babürname” , Seydi Ali Reis’in yazdığı “ Mir’atül Memalik “ adlı eserler bu türün ilk örnekleri sayılır .
Ünlü bilginlerimizden Kâtip Çelebi’nin “Cihannüma “adlı eseri d e gezi yazılarında rastlanan birtakım özellikleri içermektedir.
Gıyasettin Nakkas’ın “ Acaibül Lefaif” , Ali Ekber Hıtai’nin “ Hırainame” adlı eserleri de bu türün Farsça ile yazılmış önemli örnekleri sayılır.
Tanzimat Döneminde :
Ahmet Mithat Efendi :” Avrupa’da Bir Cevelan
Direktör Ali Bey : Seyahat Jurnali”
Servet-i Fünûn, edebiyatta sansürün yaygın olduğu bir dönemdir. Bu dönemde seyahat özgürlüğü de kısıtlanmıştır. Bu nedenle Servet-i Fünûn döneminde gezi yazısı türü pek gelişmemiştir. Buna rağmen, gerek sürgüne gönderilen gerekse II. Abdülhamit yönetiminin baskılarından kaçan sanatçıların gittikleri yerlerle ilgili yazdıkları yazılardan oluşan gezi yazısı türünde eserler vardır.
Dönemin gezi yazılarında mekân olarak “Doğu” ve “Batı” karşımıza çıkar. Servet-i Fünûncular ya görevli veya sürgün olarak gittikleri Doğuyu ya da merak için, okurlarına tanıtmak için gittikleri Batıyı eserlerinde anlatmışlardır.
Her türlü yazıyı edebî bir ürün olarak gören Cenap Sahabettin, gezi yazılarında sanatlı bir dil kullanmıştır. Gezi yazılarındaki betimlemelerinde şiirsel buluşlar yapmıştır..
Servet-i Fünûn döneminde gezi türünde Ahmet ihsan Tokgöz‘ün “Avrupa’da Ne Gördüm” (1892); Ali Suat : “Seyahat Jurnallari” Cenap Şahabettin’in “Hac Yolunda“, “Avrupa Mektupları“, “Âfâk-ı Irak” adlı kitapları vardır.
Cenap Şahabettin’in “Hac Yolunda” adlı eseri 19. yüzyıla kadar gezi yazısı türünde pek birikimi olmayan Türk edebiyatına kazandırılmış önemli bir yapıttır. . Cenap Şahabettin’in görevli olarak gittiği Hicaz ve Mısır yolculuğunu canlı gözlemlerle anlattığı eser, gezi yazınımızın seçkin örnekleri arasındadır. Yazar bu kitabında gezip gördüğü yerleri yalnızca bir gezgin gözüyle ve yüzeysel olarak değil; tarih, coğrafya ve insan boyutlarıyla, örnek sayılacak bir nesir ustalığıyla anlatmaktadır.
Cenap Şahabettin’in “Avrupa Mektupları” adlı kitabı, 1917-1918 yılları arasında Yayımlanmış; . Cenap Sahabettin bu kitabında, Avrupa’da gezip gördüğü ülkeleri Doğulu bir sanatçı gözüyle değerlendirir. Dolaylı olarak, Batı ile Osmanlıyı karşılaştırır ve günümüz açısından da ülkemizle ilgili önemli saptamalara ulaşır.
Cenap Şahabettin’in gezi türünde değerlendirilebilecek diğer bir eseri ise “Âfâk-ı lrak“tır. Sanatçı, bu eserinde, Cemal Paşa’nın davetlisi olarak bulunduğu Irak ve Suriye hakkındaki izlenimlerini kaleme almıştır
SERVET –İ FÜNUN EDEBİYATINDA ANI
Bir kimsenin, özellikle tanınmış kişilerin yaşadıkları dönemde gördükleri yada yaşadıkları ilginç olayları gözlemlerine ve bilgilerine dayanarak anlattıkları yazı türüdür.
Batıda en çok yaygın bir tür olup ilk örneğini eski Yunan sanatçısı
Ksenophon’un “Anabasis” adlı eseriyle vermiştir. Alman filozofu Eflatun’un birçok eseri bu türdendir
Bizde, 7. yüzyıla ait “Göktürk Yazıtları” bu türün ilk örneği sayılmaktadır. 16. yüzyılda Hindistan’da bir imparatorluk kurmuş olan Babür Şah’ın yazdığı “Babürname” , 17. yüzyılda Ebul Gazi Bahadır Han’ın yazdığı “Şecere-i Türk” , Katip Çelebi ve Naima’nın bir çok eseri bu türün örneklerindendir.
Eski edebiyatta anı özelliği taşıyan “Vakainameler, Gazavatnmeler, sefaretnameler bu türün öenekleri sayılmaktadır
Edebi tür anlamında anı ise bizde Tanzimat döneminde başlamıştir. Önceleri Ebuziya Tevfik ve Ali Suavi çıkardıkları gazetelerde anılarını yayınlarlar Daha sonra
Akif Paşa’nın “Tabsıra”
Namık Kemal’in “Magasa Mektupları” ,
Ziya Paşa’nın “Defter-i Amal”
Ahmet Mithat Efendi’nin “Menfa”
Muallim Naci’nin “Ömer’in Çocukluğu”
Servetifünun döneminde hatıra türünün en önemli temsilcisi Halit Ziya Uşaklıgil’dir. Zaten o, Serveti Fünun nesrinin en önemli sanatçısıdır.
Halit Ziya’nın anılarında kullandığı dil romanlarına göre sadedir. Anılarında da Arapça, Farsça kelimeler vardır, fakat dil sade ve anlaşılırdır. Yazarın anılarında oldukça akıcı bir anlatım görülür.
Halit Ziya’nın hatıralarının bir kısmı kendi hayatıyla, bir kısmı ise yaşadığı devirdeki siyasi ve sosyal olaylarla ilgilidir.
. Hayatının kırk yılını içeren ilk beş cildine “Kırk Yıl” adını vermiştir. Yazar, sarayda görev yaptığı dönemle ilgili hatıralarını “Saray ve Ötesi” adlı kitapta toplamıştır. “Bir Acı Hikâye” adlı kitabı da Halit Ziya’nın hatıra türündeki bir başka eseridir.
Servetifünun dergisini yayımlayan Ahmet İhsan’ın iki ciltten oluşan “Matbuat Hatıralarım” adlı eseri vardır.
Mehmet Rauf, değişik yerlerde çıkan hatıra türündeki yazılarını “Edebi Hatıralar” adlı kitapta toplamıştır.
Hüseyin Cahit Yalçın, Servetifünun sanatçıları içinde hatıra türünde eserleri olan bir başka isimdir. “Siyasi Hatıralar” adlı eserinde Meşrutiyet dönemindeki olayları anlatır. Yazarın anı türündeki bir başka eseri Edebiyat Hatıraları’dır. Bu kitapta edebiyatla ve Servetifünun sanatçıları ile ilgili hatıraları vardır
Servetifünun topluluğunu dışarıdan destekleyen Ahmet Rasim’in “Eşkal-i Zaman”, “Falaka” “ Maharir “,”Şair “ gibi eserleri bu dönemin güzel örnekleridir.
1. Edebiyat-ı Cedide’ye tepki olarak doğmuştur. 24 Şubat 1909’da sanat anlayışlarını, amaç ve ilkelerini bir bildiriyle açıklamışlardır. Yukarıda söz edilen edebi akım aşağıdakilerden hangisidir?
A) Milli Edebiyat
B) Servet-i Fünun
C) Tanzimat Edebiyatı
D) Fecr-i Âti
E) Cumhuriyet Dönemi Edebiyatı
2. 1870 ile 1934 yılları arasında yaşayan sanatçının asıl mesleği doktorluktur. Tevfik Fikret’ten sonra Servet-i Fünun’un en önemli şairidir. Uzmanlık için gönderildiği Paris’te tıptan çok şiirle ilgilenmiş ve Fransız sembolistleri tanımıştır. Şiirde kalemleri müzikal değerlerine göre seçer. Şiirleri yanında düz yazıları da vardır. Bunlar arasında Tiryaki Sözleri, Hac Yolunda, Avrupa Mektupları ele alır.
Bu parçada tanıtılan sanatçımız aşağıdakilerden hangisidir?
E) Hüseyin Suat
3. Servet-i Fünun romanının ikinci büyük ismidir. Roman, hikâye ve tiyatro türünde eserler vermiştir. Sosyal hayata pek yer vermediği eserlerinde romantik duygular, hayaller ve psikolojik tahliller sıkça yer alır. Edebiyatımızda ilk psikolojik roman sayılan “Eylül” onun eseridir. Diğer eserleri arasında; Genç Kız Kalbi, Define, Kan Damlası vb. sayılabilir.
Bu parçada tanıtılan yazarımız aşağıdakilerden hangisidir?
A) Mehmet Rauf
C) Mehmet Fuat
4. Refik Halit Karay’ın aşağıda sayılan eserlerinden hangisinin türü diğerlerinden farklıdır?
A) Bugünün Saraylısı
B) Sürgün
C) Nilgün
D) Gurbet Hikâyeleri
E) Kadınlar Tekkesi
5. Cenap Şahabettin dil konusunda gerek kendinden önce, gerek kendinden sonra yetişenlere karşı hep geri bir anlayışı savunmuştur; sanat hayatının ilk devrinde, sade dille yazma davasını tutanlara karşı yabancı sözcüklerden ve bu sözcüklerle yapılan yeni isim ve sıfat tamlamalarından yana olmuş; 1908’den sonra da, “—” hareketini ortaya çıkaranlarla uzun ve sert tartışmalara girişmiş ve dilden yabancı sözcüklerle yabancı dil kuralları atılırsa Türkçenin “fakirleşeceği”ni iddia etmiştir.
Yukarıda boş bırakılan yere aşağıdakilerden hangisi getirilebilir?
A) Yeni Lisan
B) Garip
C) İkinci Yeni
D) Milli Edebiyat
E) Fecr-i Âti
6. Aşağıdakilerden hangisi Fecr-i Âti topluluğu içinde yer almamıştır?
A) Ahmet Haşim
7. “Sanat, şahsi ve muhteremdir.” ilkesine bağlı kalan bu dönem sanatçıları, şiirler, söyleşiler, edebiyat eleştirileri yayımladılar, Batı edebiyatı üzerinde yazılar yazmaya başladılar. Toplumsal sorunlarla hiç ilgilenmeyip Arapça ve Farsça tamlamalarla yüklü bir dil kullandılar. 1911’de Genç Kalemler dergisi çıkmaya başlayınca topluluğun bir etkinliği kalmadı.
Aşağıdakilerden hangisi yukarıda tanıtılan edebiyat topluluğuna mensup bir sanatçı olabilir?
A) Ahmet Haşim
B) Mehmet Akif
E) Ahmet Rasim
8. Aşağıdakilerden hangisi Ahmet Haşim‘in eserleri arasında değildir?
A) Gurabâhâne-i Laklakan
B) Frankfurt Seyahatnamesi
C) Bugünün Saraylısı
D) Bize Göre
E) Göl Saatleri
9. Mallarme: “Şiir sözle müzik arasında sözden çok müziğe yakın olmalı, şiirde güzellik kapalılıkla sağlanmalı, anlam ikinci planda olmalıdır.” der.
Aşağıdakilerden hangisi “Mallarme” ile aynı anlayıştadır?
A) Mehmet Akif
B) Ahmet Haşim
C) Ziya Gökalp
D) Yahya Kemal
E) Faruk Nafiz
10. (I) Servet-i Fünun sanatçıları “sanat için sanat” anlayışına bağlı kaldılar. (II) Parnasizm ve sembolizmin etkisinde şiirler kaleme aldılar.
(III) Romanda özellikle Fransız romantik yazarlarının etkisi altında yapıtlar oluşturdular. (IV) Bu dönem sanatçıları tiyatro türüne fazla ilgi göstermedi. (V) Batılı şiirlerde kullanılan “sone ve terza-rima” gibi nazım şekillerini kullandılar.
Yukarıdaki numaralanmış cümlelerin hangisinde bir bilgi yanlışlığı vardır?
A) I. B)ll. C) III. D) IV. E)V.
11. Aşağıdakilerden hangisi Cenap Şahabettin ile Ahmet Haşim’in ortak özelliği değildir?
A) Başta şiir olmak üzere birçok türde yazmaları
B) Gezi yazısı kaleme almaları
C) Sembolizm akımından etkilenmeleri
D) Özellikle şiirde halk dilinden uzaklaşmaları
E) Bağlı oldukları edebiyat topluluğu
12. “Piyale” adlı şiir kitabının ön sözünde, şiir hakkındaki düşüncelerini “Şiir Hakkında Bazı Mülahazalar” başlığı altında aktaran şair, şöyle der: “Şiirde anlamı aramak, bülbülü eti için öldürmeye benzer.”
Burada sözü edilen Fecr-i Âti şairi aşağıdakilerden hangisidir?
C) Ahmet Haşim
CEVAPLAR
|
1 |
2 |
3 |
4 |
5 |
6 |
7 |
8 |
9 |
10 |
11 |
12 |
|
D |
C |
A |
D |
A |
E |
A |
C |
B |
C |
E |
C |
]]>